ZEYNEB, Zeyneb Hatun, Zeynünnisâ

(d. ?/? - ö. 879/1474-75)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Divan edebiyatında adı ve şiirleri bilinen ilk kadın şair Zeyneb Hatun’dur. Asıl adı Zeynünnisâ’dır. Zeyneb Hatun, Latîfî’ye göre Kastamonulu (Canım 2000: 288), diğer kaynaklara göre Amasyalıdır. Babasının Belâyî mahlasıyla şiirler yazan bir kadı olduğu belirtiliyorsa da bu bilgi yanlıştır. Çünkü Kâdı Belâyî, aynı dönemlerde yaşayan ve o da Amasyalı bir kadın şair olan Mihrî Hatun’un babasıdır. Zeyneb Hatun’un babası da bir kadıdır, fakat kaynaklarda adından söz edilmemektedir. Zeyneb Hatun, iyi bir öğrenim gördü. Babası onu Farsça divanlar, Arapça kasideler okutarak yetiştirdi. Farsça şiir söyleyecek kadar Fars edebiyatını ve Farsçayı öğrendi. Edebiyat ve musiki ile meşgul oldu. Amasya’da Şehzâde Bâyezîd’le (Sultân II. Bâyezîd) oğlu Şehzâde Ahmed’in hizmetinde ve meclislerinde bulundu. Çağdaşı Mihrî Hatun ile şehzadeye kasideler sundu. Zeyneb Hatun’un hiç evlenmediğini kaydeden Latîfî, onu Mihrî Hatun’la karıştırmış olmalıdır (Canım 2000: 288). Zira diğer kaynaklar onun evlendiği konusunda hemfikirdir. Kâdı İshâk Fehmî Çelebi ile evlendikten sonra şiirden ve sohbet meclislerinde bulunmaktan el çekti. 879/1474-75 tarihinde Amasya’da vefat etti ve oraya defnedildi. Bursalı Mehmed Tâhir, Zeyneb Hatun’un Amasya’da Selâmet Hatun diye anılan bölgede gömülü olduğunu yazmaktaysa da bugün orada mezarla ilgili bir kalıntı bulunmamaktadır.

 Latîfî’ye göre Zeyneb Hatun, Farsça ve Türkçe yazdığı şiirlerle Fâtih Sultân Mehmed namına bir Dîvân tertip etmiştir (Canım 2000: 289). Ancak Dîvân’ı günümüze ulaşmamıştır. Gelibolulu Âli, Dîvân’ının karşılığında caize aldığını da söylemektedir (İsen 1994: 137). Kâtip Çelebi Keşfü’z-Zünûn’da ismini yazdığına göre (Yaltkaya vd. 1971: 791) Dîvân’ı görmüş olmalıdır. Bursalı Mehmed Tâhir (1333: 219), Zeyneb Hatun Dîvânı’nın bir nüshasının Ayasofya Kütüphanesi’nde bulunduğunu bildirmekteyse de eser, adı geçen kütüphanede mevcut değildir. Nitekim Ayasofya Kütüphanesi’nin eski demirbaş defterindeki kayda ve II. Sultân Abdülhamîd devrinde basılan kütüphane kataloğuna göre de “kadîmen zâyidir” yani “eskiden kaybolmuştur”. Şairin, tezkire ve mecmualarda 3 şiiri görülmektedir ki bunlar 7 beyitlik bir gazel, bir kıt’a ve Farsça bir beyitten ibarettir. Gazel, Şeyhî’nin “Aç alnunı yüzini cihânun münevver it / Çöz zülfüni dimâğını cânun mu’attar it” matlalı gazeline söylenmiş bir naziredir.

Zeyneb Hatun’un günümüze ulaşan şiirleri onun devrinin önemli şairlerinden biri olduğunu göstermektedir. Edebiyatımızda unutulmaz bir isim olmasını sağlayan gazeli ve özellikle raksân bir ifade ile söylemeye muvaffak olduğu kıt’ası bir Kur’an ve tasavvuf kültürüyle, raks eder gibi musikili bir dil ve aruz anlaşmasıyla söylenmiştir (Banarlı 1998: 453). Şeyhî’nin gazeline yazdığı nazire gazeli bir münâcât beyti ile taçlandırılmıştır. Divan ve iman kültürüyle yoğrulmuş bir söyleyişle devam eden bu şiir, zarif hikmetler ve teşbihlerle süslü olup maktaında da şairin bir divan teşkil edecek ölçüde şiir söylediğine dikkat çeken bir beyitle sona ermektedir. Tezkirelerin Zeyneb Hatun’un şiirleri hakkındaki değerlendirmeleri övgü doludur. Özellikle Beyânî’nin şu satırları dikkat çekicidir: “Mihrî ile hem-asr hem-sohbet olup mâ-beynlerinde nice münâzara ve müşâ’are ve ülfet olmuşdur. Eş’ârı ârifânedir. Kız nakşı değildir merdânedir.” (Kutluk 1997: 112). Kınalı-zâde ise “Erkekler kadar mükemmel şiirleri vardır, tek ayıbı kadın olmasıdır.” (Kutluk 1989: 435) şeklinde iğneleyici bir ifade kullanmaktadır. Latîfî, Zeyneb Hatun’un bilgisini, şiirlerini ve şiir yeteneğini övdükten sonra gençliğinde onun meşhur şiirine bir nazire yazdığını belirterek şiiri tezkiresine de almıştır (Canım 2000: 288). Latîfî’nin naziresinin mahlas beyti Zeyneb Hatun’un mahlas beytiyle neredeyse aynıdır: “Gel ey Latîfî defterini dürmedin felek / Dîvâne olma şi’rüni dîvân u defter it”. Mehmed Zihnî’nin Zeyneb Hatun hakkındaki hükmü de şöyledir “Kendisi kadın idi, ama söz ve şiirinde her bir çehrenin güzelliklerini belirtirdi. Bu davranışıyla erkekler kendisine hayrandı.” (Çetiner 1982: 285).

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. C. 6. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Arslan, Mehmet (2007). Mihrî Hâtun Divanı. Ankara: Amasya Valiliği Yay.

Banarlı, Nihad Sami (1998). Türk Edebiyatı Tarihi. C. 1. İstanbul: MEB Yay.

Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmânlı Müellifleri. C. 2. İstanbul.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000): Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.

Çetiner, Bedreddin (hzl.) (1982). H. Mehmed Zihnî, Meşâhirü’n-Nisâ. C. 1. İstanbul.

Eğridirli Hâcı Kemâl. Câmi’ü’n-Nezâ’ir. Bayezid Genel Kütüphanesi. Nr. 5782. vr. 27b.

Gibb, E. J. Wilkinson (1999). Osmanlı Şiir Tarihi. C. I, II. çev. A. Çavuşoğlu. Ankara: Akçağ Yay.

Hacıbey-zâde Ahmed Muhtâr (1311). “Zeynep Hatun”. Şâir Hanımlarımız. İstanbul. 15-17.

İsen, Mustafa (1994). Gelibolulu ÂlîKünhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Sehî Bey Tezkiresi, Heşt-Behişt. Ankara: Akçağ Yay.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010. Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 1. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî .  C. 1. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1989). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. C. 1. Ankara: TTK Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1997). Beyânî Mustafa bin Carullah, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Şemseddîn Sâmî (1306). Kâmûsu’l-A’lâm. C. 4. İstanbul.

Toros, Taha (1934). Türk Kadın Şairleri. İstanbul.

Uraz, Murat (1941). Kadın Şair ve Muharrirlerimiz. İstanbul.

Yaltkaya, Şerefeddin, R. Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. C. 1. İstanbul: MEB Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLAN
Yayın Tarihi: 20.03.2014
Güncelleme Tarihi: 08.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Keşf it nikâbunı yiri göği münevver it

Bu âlem-i anâsırı firdevs-i enver it

İki cihânda kılmamışam nesneye nazar

Yâ Rab habîbünün bana vaslın müyesser it

Depret lebüni cûşa getür havz-ı Kevseri

Anber saçunı çöz bu cihânı mu’attar it

Yârâ yolunda aşk ile derdünden öleni

Kim dir sana ki hecr ile cânın mükedder it

Hattun berât yazdı sabâya didi ki tîz

Var milket-i Hıtâ ile Çîn’i musahhar it

Âb-ı hayât olmayıcak kısmet ey gönül

Bin yıl gerekse Hızr ile seyr-i Sikender it

Zeyneb ko meyli zînet-i dünyâya zen gibi

Merdâne vâr sâde-dil ol terk-i zîver it

(Canım, Rıdvan (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratu’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay. 289.)

Gazelin son beyti başka bir kaynakta şu şekildedir:

Zeyneb çü dost zülfi bigi târmârsın

Dîvâne olma şi’rüni dîvân u defter it

(Eğridirli Hâcı Kemâl. Câmi’ü’n-Nezâ’ir. Bayezid Genel Kütüphanesi. Nr. 5782. vr. 27b.)

Kıt’a

Şehâ bu sûret-i zîbâ sana Hak’dan inâyetdür

Sanasın sûre-i Yûsuf cemâlünden bir âyetdür

Senün hüsnün benüm aşkum senün cevrün benüm sabrum

Demâdem artar eksilmez tükenmez bî-nihâyetdür

(İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Sehî Bey Tezkiresi, Heşt-Behişt. Ankara: Akçağ Yay. 218.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Ayhan Bozkurtd. 06 Haziran 1971 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2FÂ'İK, Gürcü-zâde Osman Fâ'ik Efendid. ? - ö. 1738-39Doğum YeriGörüntüle
3BAHŞÎd. ? - ö. 1523Doğum YeriGörüntüle
4Ayhan Bozkurtd. 06 Haziran 1971 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5FÂ'İK, Gürcü-zâde Osman Fâ'ik Efendid. ? - ö. 1738-39Doğum YılıGörüntüle
6BAHŞÎd. ? - ö. 1523Doğum YılıGörüntüle
7Ayhan Bozkurtd. 06 Haziran 1971 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8FÂ'İK, Gürcü-zâde Osman Fâ'ik Efendid. ? - ö. 1738-39Ölüm YılıGörüntüle
9BAHŞÎd. ? - ö. 1523Ölüm YılıGörüntüle
10Ayhan Bozkurtd. 06 Haziran 1971 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11FÂ'İK, Gürcü-zâde Osman Fâ'ik Efendid. ? - ö. 1738-39Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12BAHŞÎd. ? - ö. 1523Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13Ayhan Bozkurtd. 06 Haziran 1971 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14FÂ'İK, Gürcü-zâde Osman Fâ'ik Efendid. ? - ö. 1738-39Madde AdıGörüntüle
15BAHŞÎd. ? - ö. 1523Madde AdıGörüntüle