Madde Detay
Birhan Keskin
(d. 22 Aralık 1963 / ö. -)
Şair, Editör
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Birhan Keskin, otobiyografisinde doğumunu ve ilk çocukluk yıllarını şöyle anlatır: "22 Aralık 1963. Kırklalareli, Demircihalil. Trakya'nın ayaz gecelerinden biri. Bir yatsı ezanı vakti. İki erkek çocuğundan sonraki kız çocuğu. İyi ki doğmuşum, yoksa Gürhan (benden iki buçuk yaş büyük abi o) epey bir süre daha kız elbiseleri içinde büyüyecekti. Annem (İftade, bizim oralarda o vakitler muhtarların harfleri biraz şaşkın) beni bir gün tarlanın kenarında kucağına almış. Arkamızda yaslandığımız demir tekerlekli bir arabanın tekerlerinden parmağıyla aldığı siyah şeyi benim kaşlarıma sürüyor. Kara kaşlı olaymışım! Oldum. Hatırlıyorum diyorum anneme, mümkün değil çok küçüktün diyor. Hatırlıyorum. Benden sonra iki kardeş daha geliyor. Günalp ve Ahmet. (En büyük abimin adını da söyleyeyim Erdoğan.) 1969 Annem ve Babam (Ali) ve onların ikişer eli. Ve biz beş kardeş. Hepimiz İstanbul'a göçüyormuşuz. Yüksek Sundurmalı o evi bir daha görmedim..." (Keskin 2008: 15).
Şair, ilk ve ortaöğrenimini taşındıkları İstanbul'da tamamladı. 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldu. Yapı Kredi Yayınlarında editörlük yaptı. TRT'de gösterilen "17'den 7'ye" ve "Yarım Elma" programlarında danışmanlık yaptı (1989); bir süre ticaretle uğraştı (Yalçın 2010: 623). 80'li yıllarda şiirle yakından ilgilenmeye başladı. 1990'lı yıllarda İbrahim Kiras ile birlikte üç sayı yayımlayabildikleri Geniş Zamanlar adlı bir dergi çıkardı. 1995-1998 yılları arasında; Osman Çakmakçı, Hasan Öztoprak ve İrfan Yıldız gibi şair arkadaşlarıyla beraber toplam yedi sayı yayımlanan Göçebe adlı edebiyat dergisini çıkardı. Kaleme aldıklarıyla çeşitli ödüllere layık görülen Birhan Keskin; Ba (2005) adlı şiir kitabıyla -Gülten Akın'dan sonra ödül alan ikinci kadın şair olarak- Antalya Altın Portakal Şiir Ödülü ve Soğuk Kazı (2010) adlı şiir kitabıyla 2011 Metin Altıok Şiir Ödülü gibi ödüllerin sahibi oldu. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi olan şair, İstanbul'da yaşamakta ve yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir.
Birhan Keskin, 90'lı yılların ve günümüzün; kendine ait bir şiir dünyası bulunan, ironik bakış açısına sahip duyarlıklı şiirler kaleme alan şairlerindendir. Her ne kadar 90'lı yıllardaki isimlere dâhil edilse de esasen 80'lerde kişiliğini bulmuş şairler içerisinde değerlendirmek mümkündür. Çünkü şair, 80'li yıllarda poetik duruşunu belirlemiş ve kendi sesini bulmuştur. 90'lı yıllardaki şairler arasında ortak yönelimler yoktur fakat bu dönemlerde şiir yazmayı sürdüre 80 kuşağı şairlerinin tabii olarak ortak noktaları vardır. Nitekim Asiltürk de 90'lı yıllarda herhangi bir kuşağın oluşmadığından, 80 kuşağından bazı isimlerin verimlerini 90'lı yıllarda sürdürdüğünden bahseder ve bu isimler arasında en başta Birhan Keskin'i işaret ederek: "Konuya ageist açıdan bakıldığında 1990'larda yeni bir kuşak doğmuş gibi görünür ama bu kuşak ne poetik ne de sosyolojik olarak 1980'lerden farklı bir kuşaktır. 1990'larda yeraltı şiirinin gelişmesinde hız saptandığı, bazı isimlerin kendini belirgin kıldığı (diyelim Birhan Keskin), yenilik filizlerinin uç göstermeye başladığı psikolojiyi ve itirafı temel alan şiirin canlandığı söylenebilir." (Asiltürk 2017: 60-61) cümleleriyle bir yandan onun 90'lara evrilişini, diğer yandan da kuşağının genel değerlendirmesi yapar. Bu noktadan hareketle Keskin'in şiirinin ve şairliğinin 1980 kuşağından 90'lara eklemlendiği söylenebilir. Zira 90'lı yılların nitelikli şiir dergilerinden biri olan Sombahar'da ağırlıklı olarak 80 kuşağı şairleri kalem ürünlerini yayımlamakta ve bir anlamda olgunluk çağlarını yaşamaktadırlar. Birhan Keskin'in de sıklıkla şiir ve söyleşilerinin yayımlandığı Sombahar âdeta onların edebî muhiti konumundadır.
Şiirle nasıl tanıştığını "Ergenlik çıkışında, her çocuğun alması gereken bazı virajlar vardır. ve ben kendi adıma o virajlardan birinde galiba kaza yapıp, gündelik hayattan ve dışarılardan, oda içlerine ve ara sıra soluklanmak için de bahçe diplerine kaçtım Böyle bir dönemde garip bir tesadüf sonucu şiirin kapısını araladım. Başlangıçta beni bu kapıdan içeri çağıran sesin, hayatın çok dışında olduğunu zannettiğim gizemli bir ses olduğuna inanıyordum. Sanki sıradan insanlarla şairin algıları arasında müthiş bir fark vardı. Fakat benim zannettiğim gibi hayatın dışından gelmiyordu, tersine tam da içinde geliyordu." (Çakmakçı 1995: 44) cümleleriyle dile getiren Keskin'in her ne kadar şiirin kapısını aralasa da ilk zamanlarda fazlaca ilgisinin olduğu söylenemez. Çünkü kendisinin de ifade ettiği gibi şiirin hayatla olan ilişkisini kavrayabilmesi için zamana ve yaşanmışlıklara ihtiyacı vardır. İlk şiiri 1984'te Yeryüzü Konukları dergisinde yayımlanan şair "Yeryüzü Konukları, tek sayı çıkabilen güzel bir dergiydi. İlk yayımlanan şiirim öncesinde çok fazla bir şey yok aslında. Çünkü öncesinde şiir merakı yok Edebiyat var biraz ama şiir merakı yok. (...) İlk üniversite yılım. Değişiyorum, farklılaşmaya başlıyorum. Algılarımdaki genleşmeyi hissediyorum ve çok okuyorum tabii. İlk şiirim yayımlandığında henüz hepi topu sekiz-on şiir yazmış durumdaydım. Yani yayımlanma evresine kadar pek, durak tanıyamadım." (Celâl 1996: 21) cümleleriyle de şiire olan ilgisinin zamanla arttığını ifade etmiştir. Bu cümlelerden onun şiirin kapısını araladığı ilk zamanlardan şiirin bahçesinde dolaşmaya başladığı süreye kadar yoğun bir hazırlık ve okuma süreci geçirdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca şiirlerinde ve fikirlerinde tutarlı bir davranış sergileyerek başladığı çizgiyi günümüze kadar muhafaza etmiştir.
Keskin, 80'li yıllarda Adnan Özer ve Haydar Ergülen gibi şairlerin teşviklerini görmüştür. Adnan Özer şiirlerini yayımlaması için teşvik ederken Haydar Ergülen de onun şiirlerini okur ve mektupla dönüt vermiştir. 1984'ten itibaren şiirlerini; Şiir Atı, Fanatik, Düşler, Yedi İklim, Geniş Zamanlar, Sombahar, Göçebe, Kaşgar ve kitap-lık gibi dergilerde yayımlamayı sürdürmüştür. İlk dönem şiirlerinde İsmet Özel başta olmak üzere kendi ifadesiyle "şiir"e, "söz"e ve "anlam"a inanan (Celâl 1996: 22) birçok şairden etkilenen Keskin, şiiri başlı başına bir sanat olarak kabul eder. Ona göre şiir ne bir sıfatla nitelendirilebilir ne de sıfat gibi kullanılarak bir nesne ya da kavramı niteleyebilir. "Bildiğimiz üzre; sesle, sözle, imgeyle, hikâyelerle, ölümle, hayatla, aşkla, acıyla ve kendiyle uğraşan, durmadan kendi kuyusunu kazan biçare midir şair? Şair, evet, sürekli kendi kuyusunu daha derine doğru kazan, bakalım daha nerelere kadar iniyor bu kuyu diyendir bir şekilde, ama kuyu her zaman aşağı doğru kazılmaz, yukarı doğru da kazılır. Magmaya, aşağıya olduğu kadar semaya, göğün katlarına doğru da çınlar şair. Şairi, sözün bilindik anlamıyla kendi kuyusunu kazan biri olarak, bir biçare olarak görmem. Öyle görenler de son derece yanılırlar. Şiir benim kendimi, dünyayı, insanı, yeryüzünü sevme biçimimdir. Anlama biçimimdir. Ben sözcüklerimle dünyayı okşarım, şairi biçare, meczup gören bir zihniyet vardır, ki oturup kendi sefilliğine bakacak kadar bile aklı yoktur onların." (Şakacı 2006) cümleleriyle de şairin misyonunu ve şiir anlayışını net bir biçimde ortaya koymuştur. Onun bu yönleri, kendisini çağdaşlarından ayıran özellikleri olarak değerlendirilmektedir.
Delilirikler (1991) adını verdiği ilk şiir kitabında -eserin adıyla da tutarlı olarak- lirik, abartısız ve zihni yormayan şiirler yer almakla birlikte birçok şairin etkilerinin izini sürmek mümkündür. Zira Kâhyaoğlu şair ve eserini "Keskin'in yazdıklarında birçok usta şairin, şiir yapısı ve müziğinden esintiler yakalmak mümkün. Ancak, bu esintiler, onun şiir denizinin altlarında, derinliklerinde yer alıyor. Bir-iki istisna dışında bu etkileşim suyun üstüne çıkmıyor. Ben özellikle ilk kitapta yazdığı şiirlerinde Oktay Rifat kokusunu sezinledim... Doğanın kokusunu, rengini, ruhunu Keskin'in Rifat'a benzer ustalardan biriktirdiğini düşünüyorum. Aşk doğayla, aşk doğal olanla içi içe büyüyor. çoğalıyor. Ama bu büyüme, iki kişinin dışındaki bir ilişkiyi reddediyor. Aşkı en çok doğa besliyor Keskin'in şiirinde Aşkın bir kurgu olmayacağı, olamayacağı tüm çıplaklığıyla ortaya seriliyor." (Kâhyaoğlu 1996: 32). şeklinde değerlendirirken aslında Keskin'deki etkilenmenin çok yönlü ve salt bir biçimde değil planlı ve sistemli bir biçimde olduğunun altını da çizmiştir. O, bir şairden etkilenirken öne çıkan yönlerini yani ustalaştığı özelliklerini örnek almıştır.
Bakarsın Üzgün Dönerim (1994)'de ilk şiir kitabında görülen özellikler görülmekle birlikte şairin şiirsel dilini biraz daha olgunlaştırdığı kitaptaki şiirlerden anlaşılmaktadır. Cinayet Kışı+İki Mektup (1996) ve 20 Lak Tablet + (Yolcunun Siyah Bavulu) (1999) adlı şiir kitaplarından sonra "aşk" yanında ironiye daha fazla ağırlık vermeye başlamıştır. 2005 yılında Keskin'in ilk beş şir kitabı toplu biçimde Kim Bağışlayacak Beni adıyla yayımlanmıştır. Kim Bağışlayacak Beni ele alındığında şiirlerinin ironik dili ve bireysel anlamda aşk teması daha belirgin bir biçimde görülmektedir. Keskin'de ironi keder, can sıkıntısını ve hüzne karşı bir savunma mekanizması şeklinde belirir. Aşk ise ilk dönemlerde yitirilmiş bir duygu durumu şeklinde ele alınarak şiirlerde yakarış ve ayin havasında kendini göstermiştir.
Küçükler, şairin ilk beş şiir kitabını şöyle değerlendirmiştir: "Delilirikler’de şiir öznesinin, şiirin konuşan sesinin duygularını ön plana çıkaran bir söylem kuruyor Birhan Keskin. Bakarsın Üzgün Dönerim’de, hatırlama ve unutma üzerinden geçmişe, anılara yer veriyor şiirlerinde. Çocukluk, anılar, büyümek ve geçmiş zaman sözleri beraberce bir söz söylüyor usulca: ' ... dünya çok üzücü bir yerdi, savaş filmlerini ve / samurayları eskisi gibi sevmiyordum...' Cinayet Kışı’nda da anılar ve geçmiş önemli bir yer tutuyor. Bu kez şiir öznesinin sesinde aşk da var, aşkın yanı sıra yeryüzü de. Yeryüzünü insana canlılık veren bir öğe olarak şiirine taşıyan Keskin’in bu öğeyle tüm şiir serüveni boyunca yakından ilişkili olduğunu söylemek gerek aslında. Özellikle Yeryüzü Halleri’nde çok baskın bir biçimde ortaya çıkan bu durum, Cinayet Kışı’nda da görünür oluyor: 'ucunu kaybetmiştik yeryüzünün / kökünden sökülmüştük.. / artık uzak bile değildik.. / ölmüştük..' Öte yandan, Yirmi Lak Tablet’in adı, ana izleği tedavi olan bir şiirselliği hatırlatıyor. Dünyanın yorduğu bir şiir kişisi 'çağımın aklında plastik çiçekler açıyor' diyor ve yeryüzüne sığınıyor bir anlamda. Dünya ve yeryüzü, Keskin için birbirinden çok ayrı şeyler çünkü. Dünya, tarihsel ve insanın acı veren uğraşlarıyla dolu bir mekânken, yeryüzü insan tarafından araçsallaştırılmamış, insanı çevreleyen bir uzam. Bu anlamda Birhan Keskin’in doğanın insandan ayrı düşüşüne itiraz ettiğini ve doğada yer alan varlıkları birer özne olarak şiirine taşıdığını da söylemeli. Özellikle Yeryüzü Halleri bu açıdan oldukça önemli. Şairin bu kitapla doğanın animistik değerini geri vermeye çabaladığını söyleyebiliriz." (Küçükler 2010).
Evren Erem'e göre Birhan Keskin iki dünya arasında denge kurmaya çalışır: "Birhan Keskin'in şiirinde iki farklı dünya olduğunu sanıyorum: görünen (gözlerimizin önüne serilen) dünya ve onun ötesinde ama çok uzağında yer almayan, algılanabilir olmaktan genellikle kaçınsa da zaman zaman görünen dünyaya kaçamaklar yapan, bu yolla da görünen dünyayla ama koparılmaz bağlar içinde olduğunu hissettiren öte dünya. Buna bağlı olarak ikinci sanı Keskin'in şiiri bu iki dünyanın gerilimi üzerinde durmaya çalışan ve kendince bir denge kurmaya çalışan bir şiir" (1996: 37). Kim Bağışlayacak Beni (2005)'deki toplu şiirlerinde ağırlıklı olarak Erdem'in işaret ettiği öte dünya yer alırken Ba (2005) ve Y'ol (2006)'dan sonra bu durum değişir ve ağırlıklı olarak görünen dünya yer almaya başlar. Y'ol'da Aşk temasının dünya hâlini anlatmaya yönelir ve son şiir kitabı Fakir Kene (2016)'de acı temasıyla birlikte görünen dünya doruk noktasına ulaşmıştır. Yine Ömer Erdem "Derdi olan şairler, şu otuz yıllık, insan, hayat ve değişim dinamiğimizi çok yerinde ve kendilerine pek özgü şiir diliyle yakaladılar. Onlardan birisi de hiç şüphesiz Birhan Keskin oldu. Ülkesini bir metafor olarak 'hidrofor'a benzetip de hiç isim vermeden onu 'duyurabilmek' için hem vicdan sürekliliği hem şiire samimi bağlılık gerektirir. İdrak bu şiirin ana vasfıdır. Yeni kitabı Fakir Kene açık ve açıktan bir Türkiye okuması olarak şimdi önümüzde. Okur, kendi aktüalitesinden, modern şiirin canlı olgusal algılarını bütün kucaklayacaktır şüphesiz. Birhan Keskin şiiri, bugün, 'bir balığın yaralı ağzıyla konuşuyor'sa, yaşadığımız döngünün travmatik eğrilerine yönelttiği keskin ve özlü bakış yüzündendir." (Erdem 2016) cümleleriyle aslında onun şiiri hayatın bir parçası olarak gördüğü ilk dönemlerindeki anlayışını koruduğuna -bir anlamda çizgisini bozmadığına- dikkat çekmiştir.
Şiirlerinde genellikle aşk, ayrılık, keder, hüzün, can sıkıntısı, adalet, acı, katliam, ölüm ve doğanın yok oluşu gibi birçok tema ve izlekleri ironik ve sitemkâr bir dille ele alan Birhan Keskin'in ilk şiir kitabından son şiir kitabına bireysel temalardan toplumsal temalara doğru bir yönelim görülmektedir. Şiirlerinde ayrıca içe kapanıklık, içsel konuşma havası ve lirizm de hissedilmektedir. Metin Celâl, onun şairliğini genel olarak "Bir şairde bulunmasını önemsediğim kendi sesini, kimliğini, söyleyişini daha ilk yıllarda buldu, korudu, geliştirdi. Lirik bir şiir söyleyişi var. Sanki kendi kendine mırıldanıyormuş gibi ama alttan alta müziği bulunan bir söyleyiş. İnsanın kendi kendiyle konuşsa tutturacağı türden. Usul usul... Yaşadıklarını, dertlerini, sorunlarını yakın bir arkadaşına anlatıyor sanki. Yaşanmış bir aşk, bitmiş bir ilişki, son noktası konmuş bir dostluk ardından duyulan sıkıntılarını paylaşma isteğiyle biriyle konuşmak... Bir monolog." (Celâl 2006) cümleleriyle değerlendirmiştir.
Kaynakça
Alpay, Necmiye (2016). "Bizim bu şiirlere ihtiyacımız vardı". Milliyet Kitap. Mart 2016.
Asiltürk, Bâki (2017). Türk Şiirinde 1980 Kuşağı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Celâl, Metin (1996). "Şiir Yazan Bir Ruh Rahat Olabilir mi?". Sombahar. S. 33.
Celâl, Metin (2006). "Y'ol'da Ol'mak". Cumhuriyet Kitap. 29 Haziran 2006.
Çakmakçı, Osman (1995). Birhan Keskin'le Konuşma". Göçebe. S. 1.
Erem, Evren (1996). "Birhan Keskin'in Şiirinde Görünen ve Ötesi". Sombahar. S. 33.
Erdem, Ömer (2010). “Soğuk Kazı”. Dünya Kitap. 4 Haziran 2010.
Erdem, Ömer (2016). "Hidrofor". Radikal Kitap. 4 Mart 2016.
Erdoğan, Veysi (2008). "Birhan Keskin Şiirinin Topoğrafyası". Birhan Keskin Şiiri ve Ba. İstanbul: Metis Yayınları.
İleri, Selim (2016). "Başıma neler geleceğini hissetmiştim". Radikal Kitap. 18 Mart 2016.
Kâhyaoğlu, Orhan (1996). "Aşkın ve Doğa'nın Belleği. Sombahar. S. 33.
Karakaşlı, Karin (2016). "Bu ben ne böyle". Agos. 10 Mart 2016.
Keskin, Birhan (2008). "Otobiyografi". Birhan Keskin Şiiri ve Ba. İstanbul: Metis Yayınları.
Koçak, Orhan (2003). “Yüce’den utanmamak”. Virgül. S. 39.
Küçükler, Nuray (2010). “Bu cahilin, yoksulun, barbarın ışık neyine, onlar ziyan!”. Agos Kitap/Kirk. Haziran 2010.
Şafak, Halim (2016). "Dünyanın acılarını başkalarıda duysun". bireylikler. Mayıs 2016.
Şakacı, Figen (2006). "Birhan Keskin: Şiir benim iyiliğimdir!". Radikal. 9 Mayıs 2006.
Yalçın, Murat (Ed.) (2010). "Keskin, Birhan", Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi. Cilt 2. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. s. 623.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: İSA KOYUNCUYayın Tarihi: 18.10.2019Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
Yayın Tarihi: 18.10.2019Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Delilirikler | İskenderiye Kütüphanesi / İstanbul | 1991 | Şiir |
Bakarsın Üzgün Dönerim | Era / İstanbul | 1994 | Şiir |
Cinayet Kışı+İki Mektup | Göçebe Şiir Kitaplığı / İstanbul | 1996 | Şiir |
20 Lak Tablet + (Yolcunun Siyah Bavulu) | Yapı Kredi Yayınları / İstanbul | 1999 | Şiir |
Yeryüzü Halleri | Yapı Kredi Yayınları / İstanbul | 2002 | Şiir |
Kim Bağışlayacak Beni | Metis Yayınları / İstanbul | 2017 | Şiir |
Y'ol | Metis Yayınları / İstanbul | 2017 | Şiir |
Soğuk Kazı | Metis Yayınları / İstanbul | 2017 | Şiir |
Ba | Metis Yayınları / İstanbul | 2018 | Şiir |
Fakir Kene | Metis Yayınları / İstanbul | 2019 | Şiir |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Avni Givda | d. 1909 - ö. 1987 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Osman Alagöz | d. 1971 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | İsmail Gümüş | d. 05 Temmuz 1938 - ö. 05 Ekim 2015 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Atilla Atalay | d. 1963 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Necati Karadağ | d. 1963 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | HATIR, Hatır Tunç | d. 1963 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Abdülvahit Coşkunlu | d. 1883 - ö. 03 Şubat 1950 | Meslek | Görüntüle |
8 | Mehmed Selim İnal | d. 9 Temmuz 1885 - ö. 10 Kasım 1948 | Meslek | Görüntüle |
9 | Andrei Koçanci | d. 1953 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | Gökçe Bezirgan | d. 1982 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | İpek S. Burnett | d. 1980 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | Cengiz Kılçer | d. 1969 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | DESTURÎ, Keskin Küçükahmetoğulları | d. 1854 - ö. 1934 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | İbrahim Keskin | d. 1955 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | DUDU KESKİN | d. 01.01.1954 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |