YÂR ALİ ÇELEBİ

(d. ?/? - ö. 818/20.04.1415)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Alaaddin Ali’dir, fakat daha ziyade Yâr Ali ismiyle şöhret bulmuştur. Kadı Burhaneddin, Yıldırım Bayezit ve Çelebi Mehmet dönemlerinin tanınmış simalarındandır. Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir ancak 14. yüzyılın ikinci çeyreğinde doğduğu tahmin edilmektedir. Devrinin önde gelen âlim ve müderrislerinden olan babası Zeyneddin Siyavuş bin Evren, aslen Divriğili olup H. 747 (H. 1346/7) yılında veya daha önceki bir tarihte Amasya’ya göç etmiş ve oraya yerleşmiştir (Yasar 2007/I: 152, 193; 2007/III: 48). Bu sebeple babası “Divrikî”, kendisi de “Divriğili-zâde” olarak anılmaktadır. Bazı kaynaklarsa onun doğum yerini, Divriği olarak göstermektedir (Bağdatlı İsmail Paşa 1955: 728). Çocukluk ve gençlik yıllarını Amasya’da geçirmiş, eğitimini buradaki medreselerde tamamlamıştır. Amasya’nın önde gelen âlimlerinden olan ve Ebu İshak Kazerunî diye bilinen Şeyh Şemseddin Müeyyed Çelebi’nin kızıyla evlenmiştir (Yasar 2007/III: 91). Amasya Emirliğinde, ileri gelen zatlardan biri olarak önemli kademelerde görevler almış ve nihayet 1385 yılı başlarında elçilik vazifesiyle Kadı Burhaneddin Ahmed’in yanına gönderilmiştir (Yasar 2007/III: 83). Kadı Burhaneddin’e hayran olan Yâr Ali, ondan gördüğü hürmet dolayısıyla bundan sonra Sivas’ta kalmaya başlamıştır. Burada kaldığı müddetçe “şeyhülislamlık (ilim ehlinin başkanlığı)” vazifesini yürütmüş, 1386 ve 1387 yıllarında olmak üzere iki kez elçilikle görevlendirilmiş ve hükümdarın musahipliğini yapmıştır (Aziz bin Erdeşir 1990: 311-313, 331-332, 355). Ancak Amasya, Osmanlı Devletine bağlandıktan bir müddet sonra, muhtemelen 1387 yılı Haziranından sonraki bir tarihte tekrar Amasya’ya dönmüştür. Burada Şehzade Bayezid’e sunduğu Farsça bir kaside ile onun dikkatlerini çekmiş ve zamanla gözde uleması arasına girmiştir (Yasar 2007/III: 91). Yâr Ali Çelebi 1389 yılı başlarında, I. Kosova seferi için çağrılan Şehzade Bayezid’in yanında, kayınpederiyle birlikte Amasya’dan ayrılmıştır (Yasar 2007/III: 91). Yâr Ali’nin savaşa katılıp katılmadığı, bundan sonra nerelerde ne tür vazifeler aldığı bilinmemektedir. Ancak Mehmed Süreyya (1308: 630)’nın, “Asakir-i Osmaniye müftülerinden olup” şeklindeki ifadesinden onun “ordu kadılığı” yaptığı sonucu çıkarılmaktadır ki bu, Yâr Ali’nin seferlere katılmış olabileceği anlamına da gelmektedir. Bilinen son vazifelerinden biri de ordudaki görevinin bir devamı niteliğinde olup Bursa şeyhülislamlığıdır. Belli ki Yâr Ali, Şehzade Bayezid tahta geçtikten sonra da onun sevip takdir ettiği âlimler arasında bulunuyordu. Ankara Savaşı'ndan sonra 1402’de Bursa’nın Moğol askerleri tarafından işgal edilmesi üzerine bu görevini bırakarak Amasya’ya geri dönmüştür (Yasar 2007/III: 102). Ömrünün kalan kısmını Amasya’da geçirmiş; Amasya valisi Yakut Paşa’nın 1407 senesinde yaptırdığı zaviyenin şeyhliğine getirilmiştir (Yasar 2007/III: 116). Bu vazifeyi yürütürken Amasya ve çevresinde, 20 Nisan 1415’te meydana gelen depremde vefat etmiş, yerine kayınpederiyle aynı adı taşıyan oğlu Müeyyed Çelebi geçmiştir (Yasar 2007/III: 121). Ölüm tarihini bazı kaynaklar (Bursalı Mehmed Tahir 1333: 192; Bağdatlı İsmail Paşa 1955: 728) 1409, bazıları ise (Mehmed Süreyya 1308: 630) 1429/30 olarak vermektedir.

1375/6 yılında Farsça olarak yazdığı Kitâbu’l-Makâsıdı’n-Nâciye fi’l-Mebdei ve'l-Meaşi ve'l-Meâd adlı tanınmış eseri, onun irfanının ve ilimdeki derinliğinin şahidi olarak gösterilmektedir (Bursalı Mehmed Tahir 1333: 192) ki bu eseri daha sonra Abdülmecid-i Sivasî tarafından tercüme ve şerh edilmiştir (Gündoğdu 2000: 227-228). Yâr Ali’nin bir diğer Farsça eseri olan Lemahat da “Lemaat-ı Irakî”nin şerhi olup yine tasavvufla ilgilidir.

Kaynaklar bunlardan başka eserinin olup olmadığı konusunda herhangi bir bilgi vermemektedir. Ancak onun başka eserlerinin de olabileceği düşünülmektedir. Zira böylesine âlim ve şiirde Hafız-ı Şirazî’ye benzetilecek kadar mahir bir zatın başka eserlerinin, en azından şiir mecmuasının da olması gerekir. Nitekim yapılan araştırmalar neticesinde Cevahir-i Nefsiyye adında Türkçe bir eserinin varlığı tespit edilmiştir ki söz konusu eserinde Yâr Ali, Sadreddin Konevî’nin bazı sözlerini çevirip şerh etmiştir. Amasya Tarihi’nin müellifi, onun Anadolu’da ilk Türkçe şiir yazan Amasyalı Baba-zâde Âşık Paşa’yı takip edenlerin başında geldiğini belirtmektedir (Yasar 2007/I: 128). Ancak şu ana kadar elimize onun ne Farsça ne de Türkçe şiirleri geçebilmiştir.

 Oğuzların Salur boyuna mensup olduğu söylenen (Aslanoğlu 2006/I: 323; 2006/II: 565) Yâr Ali Çelebi, Amasya’nın ve Osmanlı döneminin tanınmış ailelerinden Müeyyedzâdelerin de atasıdır (Yasar 2007/I: 193; Aksoy 2006: 485). Sözünü esirgemeyen, cesur, zeki, akıllı ve ferasetli birisidir. Kendisi yüksek ilmi ve tasavvuftaki derinliği dolayısıyla “şeyhü’l-muhakkikîn”, “kutbü’l-muhakkikîn” gibi sıfatlarla anılmış; Farsça şiir yazma konusunda gösterdiği mahareti nedeniyle de Hafız-ı Şirazî’den mülhemle ona “Yâri-i Şirazî” denilmiştir (Mehmed Süreyya 1308: 630; Bağdatlı İsmail Paşa 1955: 728; Yasar 2007/III: 91). Kadı Burhaneddin’in isteğiyle yazılan Bezm u Rezm (Aziz bin Erdeşir 1990: 311)’de de ondan övgüyle bahsedilmektedir.

Kaynakça

Aksoy, Hasan (2006). “Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi”. İslam Ansiklopedisi. C. 31. İstanbul: TDV Yay.  485-486.

Aslanoğlu, İbrahim (2006). Sivas Meşhurları I-II. Sivas: Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay.

Aydın, M. ve G. Aydın (hzl.) (2007).  Abdizâde Hüseyin Hüsameddin Yaşar , Amasya Tarihi . Amasya: Amasya Belediyesi Kültür Yay.

Aziz bin Erdeşir-i Esterabâdî (1990). Bezm u Rezm. Çev. Mürsel Öztürk. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Bağdatlı İsmail Paşa (1955). Hediyyetü’l-Arifîn Esmaü’l-Müellifîn ve Asârü’l-Musannifîn. Ankara: MEB Yay.

Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri I. İstanbul: Matbaa-ı Âmire.

Gündoğdu, Cengiz (2000). Bir Türk Mutasavvıfı Abdülmecîd Sivasî Hayatı Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Mehmed Süreyya (1308). Sicill-i Osmanî yahut Tezkire-i Meşahir-i Osmaniye. C. IV.  İstanbul: Matbaa-ı Âmire.


            

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ŞEREF BOYRAZ
Yayın Tarihi: 07.12.2014
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ÖKSÜZd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2ABİDİN, Abidin Yıldırımd. 1938 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3ÂKİF, Iydî-zâde Mustafa Âkif Efendid. ? - ö. 1759-60Doğum YeriGörüntüle
4ÖKSÜZd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5ABİDİN, Abidin Yıldırımd. 1938 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6ÂKİF, Iydî-zâde Mustafa Âkif Efendid. ? - ö. 1759-60Doğum YılıGörüntüle
7ÖKSÜZd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8ABİDİN, Abidin Yıldırımd. 1938 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9ÂKİF, Iydî-zâde Mustafa Âkif Efendid. ? - ö. 1759-60Ölüm YılıGörüntüle
10ÖKSÜZd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11ABİDİN, Abidin Yıldırımd. 1938 - ö. ?MeslekGörüntüle
12ÂKİF, Iydî-zâde Mustafa Âkif Efendid. ? - ö. 1759-60MeslekGörüntüle
13ÖKSÜZd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14ABİDİN, Abidin Yıldırımd. 1938 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15ÂKİF, Iydî-zâde Mustafa Âkif Efendid. ? - ö. 1759-60Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16ÖKSÜZd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17ABİDİN, Abidin Yıldırımd. 1938 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18ÂKİF, Iydî-zâde Mustafa Âkif Efendid. ? - ö. 1759-60Madde AdıGörüntüle