Madde Detay
ALİ NİSÂRÎ
(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Muhyi-i Kayserî (Kayseri'nin dirilticisi) ve Koca Nisârî adıyla bilinen Ali Nisârî Efendi, "Şeyh Şa'bânü'l-Aksarâyî" diye ma’rûf Şeyhu's-sırrî Abdullah Efendi'nin oğludur. Aksaray’da doğmuştur. Soyu, Ya’kûb-ı Semerkandî ve Allâme Celâleddin-i Devvânî vasıtasıyla Hz. Ebu Bekir’e ulaşır. Şiirlerinde Belîğ mahlasını kullanan oğlu Mehmed Efendi'nin fahriyelerinden birinde bulunan şu meşhur beyit buna işaret etmektedir: Bu sözü kendi dimişdir tahkîk/Mühtehâ-yı nesebimdir Sıddîk. Yazmayı ve Kur'ân-ı Kerîm'i Aksaray kasabasında, Karabaş lâkaplı Osman Efendi'den öğrenmiş, Kur'ân'ı hatmedip ezberledi. Aksaray'da ilk bilgileri öğrendikten sonra Konya'ya gitmiştir. İplikçi Medresesi'nde kalarak, Konya'nın meşhur âlimlerinden İzmir'de ölen Osman Efendi'den ilim tahsil etmiş, 1070 1659-60) târihinde Niğde'ye gitmiş ve Nuri Bey Medresesi'nde, meşhur fâzıl ve âlim Ak Hasan Efendi'den tahsil aldıktan sonra, Niğde'ye bağlı Şücâ'eddîn ve Selenti kasabalarına gitmiştir. Orada Vaz'iyye, İsti'âre, Seyyid Şerîf, Kara Davûd Haşiyelerini ve Şemsiyye Şerhi'ni okuyup daha sonra, Adana'ya giderek, Adana Müftüsü Hasan Efendi'nin dersine devam edip Telhis Şerhi, Muhtasar ve Mutavvel'i okumuş ve H.1075 (1664-65)’te Kayseri'ye gelmiştir. O târihte Kayseri müftüsü bulanan Kara Mehmed Efendi ile Gıyâsiye Medresesi'nin Müderrisi fâzıl bir kimse olan Emîr Efendi'yi ziyaret ederek birkaç gün adı geçen medresede kalmış, o sırada bu medresede inzivâya çekilen Derviş Fakîh adındaki zât tarafından, yakın zamanda bu medreseye müderris olacakları keşfedilerek müjdelenmiştir. Birkaç gün Kayseri'de kalmış, Sivas'a hareket ederek orada Mevlânâ Bahaeddîn-i Sivâsî ile görüştükten sonra Tokat'a geçip İshâku'l-Erzincânî ile buluşarak Diyarbakır'a yönelmiş; Diyarbakır'da, anlatma ve yazma kudretine sâhip Recebü'l-Kebîr’in dersine devam etmiştir. Hey'etü'l-İslâm adlı eserin müellifi Şeyh İbrâhîm-i Karamânîden Hey'etü'l-İslâm'ı ve Celâlü'd-Devvânî Şerhi'ni ve bazı muteber kitapları okumuş, bazıları üzerine ta'likat yazdıktan sonra, Van’a gitmiş ve bir müddet sonra tekrar Kayseri'ye gelerek yerleşip dînî ilimlerin yayılmasına gayret sarf etmiştir. Kayseri'ye gelişinde kendisine, halk ve seçkinler tarafından fevkalâde minnet gösterilmiş; memleketin zenginlerinden Kalaycıoğlu İsmail Ağa, kendisine ev ve hizmetçiler hediye etmiş, Gıyâsiye Medresesi'nin müderrisliği ile Gürcü Hamamı'nın mütevelliliği, uhdesine verilmiştir. Ali Nisârî Efendi'ye kadılık görevi de verildi.
Ali Nisârî Efendi, Kayseri’de dînî ilimlerin yayılmasının yanı sıra, vaaz ve nasihatlarda bulunmuş, pek çok talebe ve âlim de yetiştirmiştir. Kaynakların bildirdiğine göre, Kayseri daha önce dârü'l-cehl yani cehâlet yurdu hâline gelmiş iken, bir dârü'l-ulûm merkezi hâline dönüştürülmüştür. Bu hizmetinden dolayı "Muhyi-i Kayserî -Kayseri'nin dirilticisi- Koca Nisârî " unvanını kazanmıştır.
Ali Nisârî Efendi, zevk ve safâya, hevâ ve hevese düşkün bir kısım ayak takımı, rezil, münafık kişilerin şikâyetleri üzerine İstanbul’a getirtilmiş ve 1110 Rebiülevveli'nde / 1698 Eylülü burada vefat etmiştir. Edirne Kapısı hâricinde medfûndur. Vefatından sonra müftülük görevi, 1119 /1707-08 tarihinde vefat eden oğlu, âlim ve şâir Mehmed Belîğ Efendi'ye verilmiştir. Oğlu Belîğ’in, babası Ali Nisârî Efendi için yazdığı uzunca bir manzum hâl tercümesinde bir hayli bilgi bulunmaktadır. Bu tarih manzumesinin son beyti şu şekildedir: Kudsiyan didi bu târîhi ana /“Eylesün ‘Adni Nisârî me’vâ. Şâir ve âriflerden Sâdıkî Baba'nın Ali Nisârî Efendi hakkında, pek çok mersiye ve manzumesi vardır. Şu iki tarih beyti örnek olarak alınabilir: Ağlayalım ol Nisârî gitdi dünyâdan deyü /Tâ ki mahşerde şefi' ola bize ol ihtiyâr/ Bin yüz on mâh-ı rebî'ü'l-evvel içre gitdi âh / Dileriz ki rûh-ı pâki Mustafâ'ya ola câr.
Kadılık hizmetinin de etkisiyle fıkıh ve çeşitli ilimlere dâir telif eserleri ve ta'likatı vardır. Kaynaklara göre başlıca eserleri şu şekilde sıralanabilir:
1.Hâşiye ale’l-Hayâlî
2. Şerh-i âdâb-ı Birgivî
3. Mecmû’atü’n-nefâsiyye
4. Kifâyetü'l ukûl ve'n-nukûl (Mültakâ şerhi)
5. Hâşiye ale'l-Hüseyniyye
Osmanlı Müellifleri’nde bildirildiğine göre Ali Nisâri Efendi'nin Kâzî Mîr adlı eserinden başka, bir nüshası Nûruosmâniyye Kütüphanesinde mevcut olan El-fevâ’idü’l-aliyye mine’l-mesâ’ili’ş-şer'iyye fi’l-fetâvâ isimli Türkçe yazılmış bir eseri daha vardır.
Ali Rıza Karabulut’un Meşhur Mutasavvıflar isimli eserinde bildirildiğine göre, Ali Nisârî Efendi’nin Seyyid Mehmed Nisârî (ö. 1119/1707-8), Abdurrahman Nisârî (öl. 1138/ 1725), Abdullah Nisârî (ö.1157/1744-45) ve Mehmed Nisârî (Hafîd veya Hafîd-i Ali Nisârî) (1188/1774) isminde dört oğlu vardır. Talebeleri arasında ise Mehmed Remzî Efendi (ö 1131/1718), Mustafa Rıfkî Efendi (öl. 1145/1732) ile Arıcızâde Bekir Efendi (ö. 1145/ 1732) sayılabilir.
Kaynakça
Diriöz, Meserret ve H.A. Diriöz (1991). Ahmed Nazîf, Kayseri Meşhurları (Kayseriyye Meşâhiri). Kayseri: Kayseri Valiliği İl Kültür Müdürlüğü. 29-32.
Karabulut, Ali Rızâ (1985). Kayseri: Meşhur Mutasavvıflar. Ankara: MEB Yay.
Koçer, Mehmed Zeki (1972). Kayseri Ülemâsı. İstanbul: Ahmet Sait Matbaası.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2000). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri.C.1. Ankara: Bizim Büro Yay.. 45.
Satoğlu, Abdullah (2002). Kayseri Ansiklopedisi. Ankara: KB. Başbakanlık Basımevi.