EDÎB AHMED BİN MAHMÛD-I YÜKNEKÎ

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Karahanlı)
ISBN: 978-9944-237-86-4

XII. yüzyılda yaşadığı düşünülen şair hakkında bilinenlerin çoğu kendi eseri Atabetü’l-Hakâyık’a dayanmaktadır. Belirtiğine göre adı Edîb Ahmed’dir. Metnin sonundaki Emîr Arslan Hoca Tarhan’a ait manzumede ise onun -bugün Türkistan’nın (Yese) 15-17 km. kuzey-batısında bulunan- Yüknek (Jüynek)’te (Uysal 2007: 1198) doğduğu, babasının adının Mahmûd-ı Yüknekî olduğu ve gözlerinin de doğuştan görmediği bildirilmiştir. Alî Şîr Nevâyî’nin Nesâyimü’l-Mahabbe’sinde ise Türk, dindar ve zeki bir insan olarak tanındığı, Arapça ve Farsça bildiği, tefsir, hadis gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş fazıl bir âlim olduğu belirtilen Edîb Ahmed’in zahirde gözü görmese de gönül gözünün açık olduğuna, Bağdat’ın dışında uzak bir yerde oturmasına rağmen her gün yürüyerek gelip İmâm-ı Âzam’dan (öl. 150/767) ders aldığına ve onun tarafından taktir edildiğine değinilmiştir. Tarihî kronoloji göz önünde bulundurulduğunda gerçek olamayacağı anlaşılan bu rivayet, halk arasında Edîb Ahmed’e yüklenen dinî vasfın derecesinin yüksekliğini ve şairin adının 15. yüzyıla kadar unutulmadığını göstermektedir (Gülensoy 1994: 421).

Edîb Ahmed’in Atabetü’l-Hakâyık adlı bir eseri vardır. Ancak kitabın adını Necîb Âsım’ın Hîbetü’l-Hakâyık, Köprülü’nün Aybetü’l-Hakâyık, kimi araştırmacıların Gaybetü’l-Hakâyık okuduğunu, Deny ve Arat’ın Atabetü’l-Hakâyık (hakikatlerin eşiği) şeklindeki okuyuşlarınınsa muhtevaya uygunluk dolayısıyla yaygınlaştığını belirten Gülensoy’un (1991: 51) verdiği diğer bilgilere göre manzumenin telif tarihi bilinmemekte, sadece Kutadgu Bilig’den yarım yüzyıl sonra yazıldığı sanılmaktadır. Aruzun fe’ûlün fe’ûlün fe’ûlün fe’ûl kalıbıyla kaleme alınan ve on dört bâb üzerine düzenlenen eserin girişinde, sırasıyla bir tevhid, bir na’t, dört halifenin övgüsünün yapıldığı bir manzume, sunulduğu Emîr Sipehsâlâr’ın övüldüğü bir gazel ve yazılış nedeninin anlatıldığı bir manzume bulunmaktadır. Metnin sonraki kısmı toplam 101 dörtlükten oluşmaktadır. Buradaki ilk 8 bölüm, farklı başlıklar altında bilginin yararı ile cahilliğin zararları, cömertliğin övgüsü, cimriliğin yergisi, dünyanın geçiciliği, alçak gönüllülüğün erdemleri, kibirliliğin kötülükleri vb. ahlakî yanı ağır basan didaktik konulara, 9. bölüm ise kitap sahibinin özür beyan etmesine ayrılmıştır. Dolayısıyla Atabetü’l-Hakâyık, dinî-ahlakî nitelikli didaktik bir eserdir. Hatta onu, manzum bir vaaz kitabı sayanlar da olmuştur. Dil bakımından Kutadgu Bilig’e göre Atabetü’l-Hakâyık’ta Arapça, Farsça kelime sayısı daha fazladır. Bu durum eserin dinî içeriğiyle ilgilidir. Halka hitap etmek amacıyla kaleme alınan eserde konu ve düşünce kurgusu diğerine göre daha basittir. Atabetü’l-Hakâyık’ın günümüze kadar üçü tam biri eksik toplam dört nüshası belirlenmiştir. Eser ilk olarak, bir nüshasını Ayasofya Kütüphanesi’nde bulan Necîb Âsım (Yazıksız) tarafından 1906 yılında bilim dünyasına tanıtılmış, daha sonra da yayımlanmıştır (1334). Atabetü’l-Hakâyık’ın Ayasofya Kütüphanesi’nde yer alan Uygur harfli diğer nüshası ise Kilisli Rifat (Bilge) tarafından tespit edilmiştir. Kitabın bir nüshası da Topkapı Sarayı Kütüphane’sinde kayıtlı olup Arap harfleriyle yazılmıştır. Arat, manzumenin Uygur-Arap, Uygur ve Arap harfli üç nüshasını karşılaştırarak edisyon kritikli metin halinde yayımlamıştır (1951). Manzumenin Türkiye Türkçesine çevirisinin de yer aldığı bu çalışmanın önsözünde Atabetü’l-Hakâyık’ın nüshaları tanıtılmış ve üzerinde yapılmış araştırmalardan söz edilmiştir. 

Edîb Ahmed, Karahanlı Türkçesi (Kâşgarî til) ile büyük ölçüde Kutadgu Bilig’in tesirinde kalarak kaleme aldığı Atabetü’l-Hakâyık’ı İslâmî bilgileri öğretmek maksadıyla didaktik bir üslupla nazmetmiştir. Onun sözlü gelenekte yayılan şiirlerinde de hikmetin ön planda olduğu görülmektedir. Türk edebiyatının İslamî inançları telkin eden ilk ve günümüze ulaşan en eski eserlerinden olması dolayısıyla Türk dili tarihi, Türk tarihi ve edebiyatı için önemli bir metin konumundaki Atabetü’l-Hakâyık’ın asıl metninin dörtlüklerden meydana gelmesi Edîb Ahmed’in millî şiir zevkini sürdüren bir şair olduğunu göstermektedir. Sonuna eklenen manzum parçalar da Atabetü’l-Hakâyık’ın, müellifine saygı duyularak okunan ve yararlanılan bir kitap olduğunun kanıtıdır. Nitekim yine manzumenin sonunda yer alan ve Edîb Ahmed’i takdir etmek amacıyla kaleme alındığı anlaşılan Timur dönemi emirlerinden Emîr Seyfeddîn’e ait dörtlükle Emîr-i Kebîr Arslan Hoca Tarhan’ın manzumesinde de şairin eseriyle kazandığı saygıdan ve gördüğü ilgiden söz edilmektedir. Dolayısıyla bunlardan Edîb Ahmed’in -edebî açıdan çok güçlü bir şair olmasa bile- Atabetü’l-Hakâyık’ıyla ilgi çekmeyi başardığı anlaşılmaktadır. 

Kaynakça

Arat, Reşit Rahmeti (hzl.) (1951). Edib Ahmed b. Mahmud Yüknekî, Atebetü’l-Hakayık. İstanbul: TDK Yay.

Banarlı, Nihat Sami (2001). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: MEB Yay.

Deny, Jean (1925). “A propos d’un traité de morale turc en écriture ouïgoure”. Revue du Monde Musulman LX: 189-234.

Eraslan, Kemal (hzl.) (1996: ). Alî-şîr Nevâyî, Nesâyimü’l-Mahabbe min Şemâyimi’l- Fütüvve I Metin. Ankara: TDK Yay.

Ercilasun, Ahmet Bican (1985). “Edib Ahmed Yüknekî ve Atabet ül-Hakaayık”. Büyük Türk Klâsikleri. C. 1. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 158-164. 

Gülensoy, Tuncer (1991). “Atebetü’l-Hakâyık”. İslâm Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: TDV Yay. 50-51.

Gülensoy, Tuncer (1994). “Edib Ahmed Yüknekî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 10. İstanbul: TDV Yay. 421-422.

Köprülüzâde Mehmed Fuad (1925). “Aybetü’l-Hakâyık’a Dair”. Türkiyat Mecmuası I: 255-257.

Necîb Âsım (hzl.) (1334). Ahmed bin Mahmûd Yüknekî, Hîbetü’l-Hakâyık. C. 1-2. İstanbul.

Necîb Âsım (1925). “Uygur Yazısıyla Hîbetü’l-Hakâyık’ın Diğer Bir Nüshası”. Türkiyat Mecmuası I: 227-233.

Uysal, Selçuk (2007). “Yüknek’in Neresi Olduğu ve Edib Ahmed’in Mezarı Üzerine”. Turkish Studies 2 (4): 1197-1199.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET DURSUN ERDEM
Yayın Tarihi: 17.01.2015
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Atabetü’l-Hakâyık’tan

[Tanrı’nın Medhi]

İlahi öküş hamd ayur-men sanga

Sening rahmetingdin umar men onga

Senamu ayugay seza bu tilim

Unarça ayayın yarı bir manga

Sening barlıkınga tanukluk birür

Cemad canvar uçgan yügürgen nenge

Sening birlikingke delil arkagan

Bulur bir neng içre deliller minge

Yok erdim yarattıng yana yok kılıp

İkinç bar kılur sen mukir men munga

Aya şek yolında yiligli odun

Kel ottın özüng yul ölümdin önge

Yarattı ol ugan tününg kündüzüng

Udup biri birke yorır öng songa

Tünettür tününgni kününg kiterip

Tününg kiterip baz yarutur tanga

Ölügdin tirig hem tirigdin ölüg

Çıkarur körür sen munı ked anga

Bu kudret idisi ulug bir bayat

Ölüglerni tirgüzmek âsân anga

Eşit emdi kaç söz habib fazlındın

Ukuş huş yititip sözümni anga

Ol ol halk talusı kişi kutlugı

Törütmişte yok bil anga tuş tenge

Resuller örüng yüz bu ol yüzke köz

Ya olar qızıl eng bu engke menge

Anıng ögdisindin tatır bu tilim

Anıng medhı bolsa şeker şehd anga

Bu kün tegsü mindin dürud ol yarın

Elig tuttaçımka egirse munga

[Bilgi]

Biligdin urur-men sözümke ula

Biligligke ya dost özüngni ula

Bilig birle bulnur sa’adet yolı

Bilig bil sa’adet yolını bula

(...)

Bilig birle bilnür törütgen idi

Biligsizlik içre kanı hayr yidi

Bilig bilmegendin bir ança budun

Özelgin but itip idim bu tidi

(Ercilasun, Ahmet Bican (1985). “Edib Ahmed Yüknekî ve Atabet ül-Hakaayık”. Büyük Türk Klâsikleri. C. 1. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 159-161.)