Madde Detay
EDÎB, Halepli
(d. ?/? - ö. 1161?/1748?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Tezkirelerde ve biyografik bilgilerde yer almayan bir şairdir. Kütüphanelerde nüshalarına rastlanılan Edîb Dîvânı ilk olarak Safâyî (bk. Çapan) ve ondan naklen diğer biyografik eserde geçen ve asıl adı Mahmûd olan Halepli Edîb’e (ö.1079/1668) ait zannedilmiştir. Tuman da bu hataya düşmüş fakat Dîvân’daki tarihlerden hareketle Safâyî’nin verdiği doğum tarihinin hatalı olduğuna işaret etmiştir (Kurnaz ve Tatcı 2001: 1231-32). Bu karışıklık ilk defa Ergun tarafından ortaya çıkarılmış ve kütüphanelerde nüshalarına rastlanılan Dîvân’ın sahibi Edîb’le tezkirelerdeki Edîb’in farklı şairler olduğunu belirtmiştir (1946: 1216-18). Bu karışıklık Cafer Mum tarafından bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmuştur (2004: I/5-8). Safâyî, Râmiz ve Es’ad tezkirelerinde bu iki şairin dışında aynı -dönemlerde yaşayan Erzurumlu ve Diyarbakırlı olan Edîbler de vardır.
Keşfü’z-Zünûn’da geçen ve ölüm tarihi H.1161 olarak verilen, asıl adı Abdullah olan şairin Halepli Edîb olma ihtimali yüksektir (Mum 2004: I/9). Dîvân’ındaki şiirlerden Edîb’in bir süre Halep dışında yaşadığı anlaşılmakla birlikte hangi amaçla gittiğine dair bir bilgi yoktur. Arapça ve Farsça'ya derin bir vukufu olduğu anlaşılan şairin, hiç bir devlet büyüğüne kaside sunmamış olması da dikkati çekmektedir.
Edîb’in tek eseri Dîvân’ıdır. Dîvân’ın, ikisi İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (T.9, T.124), biri Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Es’ad Ef. 2602) olmak üzere üç nüshası tespit edilmiştir. Tenkitli metni hazırlanan Dîvân’da (Mum 2004), 16 kaside, 2197 gazel, 47 tahmis, 12 müseddes, 627 rubai, 55 nazm, 235 kıt’a, 121 müfret, mesnevi şeklinde 6 lügaz ile dinî-ahlâkî muhtevalı, kısa dört mensur metin vardır.
Edîb, tezkirelere girme şansı bulamamakla birlikte birçok açıdan dikkati çeken bir şairdir. O, lirizm ve hayal derinliği bakımından güçlü bir şair olmasa da dile son derece vâkıf, dille oynamaktan zevk alan tam bir zekâ şairidir. Bu özelliğinin, klasik şiirin alışılmış lügatinden farklı, eskilerin “gayr-i munis” olarak nitelediği çok sayıda Arapça, Farsça sözcük kullanmasıyla birleşmesi, onu anlaşılması, okunması güç bir şair yapmıştır. Edîb, Hint üslubunun edebiyatımızdaki en önemli isimlerinden biridir. O, Galib’den farklı olarak Şevket-i Buhari’nin değil, Nabi gibi Sâib-i Tebrizî’nin yolundan gitmeyi tercih etmiş, hayalden ziyade fikre ve hikmete önem vermiştir. Kendini hikmet sarayının iyi bir ustası olarak gören şair, toplumda gördüğü ahlaki çöküntüyü, aksaklıkları sert, yer yer de müstehcen bir dille eleştirmiştir. Velûd bir şair olan Edîb, bir taraftan cinaslar ve alışılmamış sözcüklerle klasik şiir lügatini zorlarken, bir taraftan da divanın hacmini alabildiğince genişleterek edebiyatımızın en hacimli divanlarından birine sahip olmuştur. Sayısı 2197’yi bulan gazeliyle Edirneli Nazmi ve Muhibbî’den hemen sonra gelirken, 627 rubaisiyle de bu türün Hâletî ile birlikte en fazla örneğini veren şairlerindendir. Asıl gazelleri ve rubaileriyle öne çıkan, methiye içerikli kaside yazmayan şair, ihsan ve caize kaygısıyla kaside yazmayı doğru bulmamış ve yapılan övgüleri memduhlarının hak etmesi gerektiğini söyleyerek devlet adamlarını ağır bir dille eleştirmiştir. Şiirlerinin büyük çoğunluğu hikmet ve sosyal tenkit etrafında odaklaşmaktadır.
Şiir üzerine düşüncelerini ortaya koyan Edîb birçok şair gibi eskiden farklı yeni şeyler söylemenin gereğine inanır ve kendi şiirinin hiç kimsenin gitmediği ve gidemeyeceği bir yol olduğunu iddia eder. Edîb'in bu konuda özel bir gayret sarf ettiği ve birçok özelliğiyle gelenek içinde yeni olmaktan ziyade farklı olmayı başardığı açıktır. Eldeki bilgilere göre, edebiyatımızda onun kadar cinasa yer veren başka bir şair yoktur. O, daha önce bazı şairlerin sık sık başvurduğu bir yola dört elle sarılmıştır. Edîb yeniliği sadece lafızda değil anlamda da arar ve “bikr-i mana”nın peşine düşer. Fakat, belki de güçlü bir şair olmaması sebebiyle, cinaslar ve alışılmamış bağdaştırmalarla yüklü külfetli üslubuyla farklı olmayı başarmakla birlikte devrinde hak ettiği yeri bulamamıştır. Bir kıtasında, kendini “kıymeti anlaşılmamış nadide bir cevher”e benzetmesi de bu açıdan manidardır. (Horata 2009: 113-18).
Kaynakça
Bağdadlı İsmail Paşa (1945-1947). Keşfü'z-Zünûn Zeyli. C. II. İstanbul: MEB Yay. 489.
Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safayî Efendi Tezkire-i Safayî. Ankara: AKM Yay.
Ergun, S.Nüzhet (1946). Türk Şairleri. 3 C. İstanbul.1216-18.
Horata, Osman (2004), “Son Klâsik Dönem (1700-1800)-Nazım”, Türk Dünyası Edebiyat Tarihi, Ankara: AKM Yay. 443-551.
Horata, Osman (2009). Has Bahçede Hazan Vakti – XVIII. Yüzyıl: Son Klasik Dönem Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.
Kurnaz, Cemal VE Mustafa Tatcı (hzl.). (2001). Mehmet Nail Tuman.Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay. 1231-32.
Mum, Cafer (2003). “Halepli Edîb Dîvânına Göre XVIII. Yüzyıl Türkçesinin Bazı Fonolojik Özellikleri”. bilig / Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi 27: 51-70.
Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). 2 C. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. OSMAN HORATAYayın Tarihi: 14.02.2015Güncelleme Tarihi: 22.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Vermiş nükûd-ı himmetini ugruna selef
Olmuş mürîd-i şûh ile şeyhi selef halef
Koymuş şarâbı şimdi çerâgâh-ı hücrede
Beng ü hasîsi sûfî-i har eylemiş halef
Meh gibi târ-ı kâkül-i pîçîde-mûydan
Ruhsâr-ı dil-rübâda dahi var gibi kelef
Ammâc eder mi tîrine agyâr-ı sifleyi
Mânend-i sînemiz var iken ana bir hedef
Şimdi Edîb şâh-ı cihân-dâr kilkime
Gûyâ dehân-ı minberedir mesned-i şeref
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C.2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 545.)
Gazel
Kemânâsâ ham olsa her ne denli o kara kaşın
Eder peyveste dil-dûzįde sebkat oka râ kaşın
Kerem nakdįne-i magsûb ile meşkûr olur sanma
Ne lâyık rûy-ı kâr-ı nâ-pesende hüsnü sâ-bâşın
Deme fark eylemez fârig-dilânı rütbe-i aşkı
Mekân oldukça ârî cehl olunmaz kadri ferrâşın
Sipihrin bastını kabz anlayan ancak eder farkın
Felekde dest-i hâk-efşân ile müşt-i güher-pâşın
Cehûl-i bed-meniş takrî’ ile sencįde-hûy olmaz
Eser etmez kef-i mîzâna nakş-ı sengi nakkâşın
Nice kem-kadr olursa kıymeti gevherle yeksândır
Difâ’-ı cevr-i kelbe himmeti mebzûl olan taşın
Yeri nûk-i sinân-ı levha-i seng-i mezâr olsun
Cebîni nahvet-i gayretle pür-çîn olmayan başın
Gönülden sırr-ı aşkın sûret-i ifşâsı kitmândır
Sadîk-i dildir ancak mahremi her râz-ı nâ-fâşın
Hemân yâre Edîbâ ilticâdır çâre-i âşık
Hatâdır gamzesiyle ihtiyârı ceng ü perhâşın
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C. 2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 564.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 14.02.2015Güncelleme Tarihi: 22.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Vermiş nükûd-ı himmetini ugruna selef
Olmuş mürîd-i şûh ile şeyhi selef halef
Koymuş şarâbı şimdi çerâgâh-ı hücrede
Beng ü hasîsi sûfî-i har eylemiş halef
Meh gibi târ-ı kâkül-i pîçîde-mûydan
Ruhsâr-ı dil-rübâda dahi var gibi kelef
Ammâc eder mi tîrine agyâr-ı sifleyi
Mânend-i sînemiz var iken ana bir hedef
Şimdi Edîb şâh-ı cihân-dâr kilkime
Gûyâ dehân-ı minberedir mesned-i şeref
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C.2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 545.)
Gazel
Kemânâsâ ham olsa her ne denli o kara kaşın
Eder peyveste dil-dûzįde sebkat oka râ kaşın
Kerem nakdįne-i magsûb ile meşkûr olur sanma
Ne lâyık rûy-ı kâr-ı nâ-pesende hüsnü sâ-bâşın
Deme fark eylemez fârig-dilânı rütbe-i aşkı
Mekân oldukça ârî cehl olunmaz kadri ferrâşın
Sipihrin bastını kabz anlayan ancak eder farkın
Felekde dest-i hâk-efşân ile müşt-i güher-pâşın
Cehûl-i bed-meniş takrî’ ile sencįde-hûy olmaz
Eser etmez kef-i mîzâna nakş-ı sengi nakkâşın
Nice kem-kadr olursa kıymeti gevherle yeksândır
Difâ’-ı cevr-i kelbe himmeti mebzûl olan taşın
Yeri nûk-i sinân-ı levha-i seng-i mezâr olsun
Cebîni nahvet-i gayretle pür-çîn olmayan başın
Gönülden sırr-ı aşkın sûret-i ifşâsı kitmândır
Sadîk-i dildir ancak mahremi her râz-ı nâ-fâşın
Hemân yâre Edîbâ ilticâdır çâre-i âşık
Hatâdır gamzesiyle ihtiyârı ceng ü perhâşın
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C. 2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 564.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 22.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Vermiş nükûd-ı himmetini ugruna selef
Olmuş mürîd-i şûh ile şeyhi selef halef
Koymuş şarâbı şimdi çerâgâh-ı hücrede
Beng ü hasîsi sûfî-i har eylemiş halef
Meh gibi târ-ı kâkül-i pîçîde-mûydan
Ruhsâr-ı dil-rübâda dahi var gibi kelef
Ammâc eder mi tîrine agyâr-ı sifleyi
Mânend-i sînemiz var iken ana bir hedef
Şimdi Edîb şâh-ı cihân-dâr kilkime
Gûyâ dehân-ı minberedir mesned-i şeref
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C.2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 545.)
Gazel
Kemânâsâ ham olsa her ne denli o kara kaşın
Eder peyveste dil-dûzįde sebkat oka râ kaşın
Kerem nakdįne-i magsûb ile meşkûr olur sanma
Ne lâyık rûy-ı kâr-ı nâ-pesende hüsnü sâ-bâşın
Deme fark eylemez fârig-dilânı rütbe-i aşkı
Mekân oldukça ârî cehl olunmaz kadri ferrâşın
Sipihrin bastını kabz anlayan ancak eder farkın
Felekde dest-i hâk-efşân ile müşt-i güher-pâşın
Cehûl-i bed-meniş takrî’ ile sencįde-hûy olmaz
Eser etmez kef-i mîzâna nakş-ı sengi nakkâşın
Nice kem-kadr olursa kıymeti gevherle yeksândır
Difâ’-ı cevr-i kelbe himmeti mebzûl olan taşın
Yeri nûk-i sinân-ı levha-i seng-i mezâr olsun
Cebîni nahvet-i gayretle pür-çîn olmayan başın
Gönülden sırr-ı aşkın sûret-i ifşâsı kitmândır
Sadîk-i dildir ancak mahremi her râz-ı nâ-fâşın
Hemân yâre Edîbâ ilticâdır çâre-i âşık
Hatâdır gamzesiyle ihtiyârı ceng ü perhâşın
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C. 2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 564.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Vermiş nükûd-ı himmetini ugruna selef
Olmuş mürîd-i şûh ile şeyhi selef halef
Koymuş şarâbı şimdi çerâgâh-ı hücrede
Beng ü hasîsi sûfî-i har eylemiş halef
Meh gibi târ-ı kâkül-i pîçîde-mûydan
Ruhsâr-ı dil-rübâda dahi var gibi kelef
Ammâc eder mi tîrine agyâr-ı sifleyi
Mânend-i sînemiz var iken ana bir hedef
Şimdi Edîb şâh-ı cihân-dâr kilkime
Gûyâ dehân-ı minberedir mesned-i şeref
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C.2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 545.)
Gazel
Kemânâsâ ham olsa her ne denli o kara kaşın
Eder peyveste dil-dûzįde sebkat oka râ kaşın
Kerem nakdįne-i magsûb ile meşkûr olur sanma
Ne lâyık rûy-ı kâr-ı nâ-pesende hüsnü sâ-bâşın
Deme fark eylemez fârig-dilânı rütbe-i aşkı
Mekân oldukça ârî cehl olunmaz kadri ferrâşın
Sipihrin bastını kabz anlayan ancak eder farkın
Felekde dest-i hâk-efşân ile müşt-i güher-pâşın
Cehûl-i bed-meniş takrî’ ile sencįde-hûy olmaz
Eser etmez kef-i mîzâna nakş-ı sengi nakkâşın
Nice kem-kadr olursa kıymeti gevherle yeksândır
Difâ’-ı cevr-i kelbe himmeti mebzûl olan taşın
Yeri nûk-i sinân-ı levha-i seng-i mezâr olsun
Cebîni nahvet-i gayretle pür-çîn olmayan başın
Gönülden sırr-ı aşkın sûret-i ifşâsı kitmândır
Sadîk-i dildir ancak mahremi her râz-ı nâ-fâşın
Hemân yâre Edîbâ ilticâdır çâre-i âşık
Hatâdır gamzesiyle ihtiyârı ceng ü perhâşın
(Mum, Cafer (2004). Halepli Edîb Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Cinaslar Sözlüğü). C. 2. Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 564.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ZİHNÎ, Mehmed Zihnî Efendi | d. ? - ö. 1699 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ÎDÎ, Bayram | d. ? - ö. 1689-90 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ŞUÛRÎ, Hasan Şuûrî Çelebi | d. ? - ö. 1693-94 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ZİHNÎ, Mehmed Zihnî Efendi | d. ? - ö. 1699 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ÎDÎ, Bayram | d. ? - ö. 1689-90 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ŞUÛRÎ, Hasan Şuûrî Çelebi | d. ? - ö. 1693-94 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ZİHNÎ, Mehmed Zihnî Efendi | d. ? - ö. 1699 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ÎDÎ, Bayram | d. ? - ö. 1689-90 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ŞUÛRÎ, Hasan Şuûrî Çelebi | d. ? - ö. 1693-94 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ZİHNÎ, Mehmed Zihnî Efendi | d. ? - ö. 1699 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | ÎDÎ, Bayram | d. ? - ö. 1689-90 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | ŞUÛRÎ, Hasan Şuûrî Çelebi | d. ? - ö. 1693-94 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | ZİHNÎ, Mehmed Zihnî Efendi | d. ? - ö. 1699 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | ÎDÎ, Bayram | d. ? - ö. 1689-90 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | ŞUÛRÎ, Hasan Şuûrî Çelebi | d. ? - ö. 1693-94 | Madde Adı | Görüntüle |