Madde Detay
ESÎRÎ
(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Esîrî’nin
imparatorluk döneminde yazılmış biyografi kaynaklarının hiçbirinde adına ve
mahlasına yer verilmez. Hangi nedenle aldığı bilinmemekle birlikte güncel
bilgilerimize göre Anadolu sahasında bu mahlası kullanan ilk şairdir. Hayatı
hakkındaki sınırlı sayıdaki bilgiye kaleme aldığı Hüsâm-nâme adlı manzum
hac seyahat-nâmesinden ve divan edebiyatının meşhur şairi Bâkî’nin danişmend
olduğu dönemde (M. 1561-1563) (Çavuşoğlu 1991: 537) tertip edildiği anlaşılan kısmî
bir tezkire hüviyetine sahip şiir mecmuası sayesinde ulaşılır. Hüsâm-nâme
adlı eserinde yer verdiği “gerçi kim Sultân Bâyezîd devridür” mısraıyla eserini
II. Bayezid döneminde (M. 1481-1512) kaleme aldığını ve bu devirde hacca
gittiğini belirtir (Esîrî: 3b). Yine bu eserinde yer verdiği biyografik bazı
beyitlerden hareketle hacca gittiği ve Hüsâm-nâme’yi yazdığı dönemde
ileri bir yaşta olduğu anlaşılır. Hac yolculuğu sırasında uğradıkları baskında beraberinde
götürdüğü eşyanın yanında Dîvân’ıyla birlikte toplam üç eserinin de
bedeviler tarafından elinden alındığını büyük bir üzüntüyle belirtir. Dîvân’ı
hakkında “bir niçe yıl ‘ömrümi harc eyledüm” mısraına yer verir ve onu “bunca
yıllık ‘ömrümün ser-mâyesi” şeklinde nitelendirir (Esîrî: 9b). Ayrıca yine
başka bir beytinde “âh vâ hayfâ ki giçdi ‘ömr-i tebâh” mısraını nazmederek yaşlılık
vurgusunda bulunur (Esîrî: 39b). Gerek bu mısralardaki ifadelerden, gerekse
hacca gittiği döneme kadar üç eser kaleme almış olmasından hareketle yolculuk
sırasında ileri bir yaşta olduğu anlaşılır. Hüsâm-nâme’nin hangi tarihte
yazıldığı eserin sondan eksik olması nedeniyle kesin olarak bilinememektedir. Ancak
büyük bir çoğunluğu II. Bayezid dönemini kapsayan in‘âmat defteri (Gök 2014) üzerinde
Kolbaş tarafından yapılan inceleme ve Esîrî’nin eserinde verdiği bilgiler
doğrultusunda kervana önderlik eden Hüsâm Beg’in kimliği tespit
edilmiştir. Hüsâm Beg’in H. 910 ile 916 (M. 1505-1510) yılları arasında kutsal
topraklara gönderildiği yönündeki kayıtlar Esîrî’nin de bu yıllar arasında
Hüsâm Beg’in önderliğinde yola çıktığını gösterir. Buradan hareketle Hüsâm-nâme’yi
de bu yıllar arasında kaleme almıştır. Esîrî tüm bu nedenlerden dolayı 15.
yüzyılın ortaları civarında doğmuş ve 16. yüzyılın ilk çeyreğinde vefat etmiş
olmalıdır. Diğer eserleri hakkında herhangi bir malumat vermediği için manzum
yahut mensur hangi türde kaleme alındıkları hakkında herhangi bir bilgi yoktur.
Daha önceki dönemde yahut hacdan İstanbul’a döndükten sonra yazdığı kimi
şiirler bazı şiir mecmualarına girmiştir. Hüsâm-nâme üzerinde yapılan
incelemeler neticesinde bu eser özelinde Esîrî’nin orijinal olmaktan çok
gelenek takipçisi bir şair olduğu, döneminden önce kaleme alınan halk tipi
mesnevilerden fazlasıyla beslenerek en azından mesnevi türündeki edebî zevkini
bu yönde geliştirdiği anlaşılır. Yukarıda zikredilen şiir mecmuasında ise aynı
sayfada kendisinden sonraki dönemde yaşayan Esîrî-i Bursevî’nin yer verilen
gazelinden başka “Sâbıkda Sultân Selîm Hân Hazretlerine Dîvân Kâtibi Olan Esîrî
Fermâyed” başlıklı bir gazel mevcuttur (Şiir Mecmuası: 4a). Buradan
hareketle Esîrî’nin II. Bayezid döneminden sonra Yavuz Sultan Selim devrinde
(M. 1512-1520) divan kâtibi olduğu anlaşılır. Ancak bu görevinde ne kadar süre
kaldığı ve bundan sonraki hayatı ile ne zaman vefat ettiği kesin olarak bilinmemektedir.
Esîrî’nin
şimdiye kadar elimize ulaşan tek eseri Hüsâm-nâme’dir. Eser üzerine ilk
inceleme, tek nüshasının şahsî kütüphanesinde bulunması nedeniyle Fahri Bilge
tarafından 1943 yılında yapılmıştır. Bu çalışma eski yazı rika hattıyla tuttuğu
67 varaklık bir defter olup müsvedde hüviyeti taşır. Eserden kimi alıntıların
yanında kısa bir incelemeyle birlikte bazı yanılgıları da içerir (Bilge 1943).
Esîrî ve eseri hakkında bilgi veren bir diğer çalışma Sadeddin Nüzhet Ergun’un Türk
Şairleri adlı biyografi eseridir. “Esîrî (Divan kâtibi)” maddesinde
aktarılanlar, Fahri Bilge’den Ergun’a mektup yoluyla ulaştırılan oldukça
yüzeysel birkaç cümlelik kısa bilgilerdir (Ergun 1946: 1342-1343). Eser
hakkında haber veren bir başka isim Agâh Sırrı Levend’dir. İlk olarak 1956
yılında yayımlanan Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavât-nâmesi
adlı çalışmasında “…II. Bayezid devrinde yaşıyan bir Esîrî daha vardır ki,
İstanbul’un idare bakımından o devirdeki kötü durumunu tasvir eden manzum bir
eseri Fahri Bilge’nin kitaplığındadır” (Levend 2000: 108) cümlesine yer verir.
Ancak bu değerlendirme, eserin giriş kısmındaki tâlî denebilecek bir konuyu bilgi
eksikliği nedeniyle eserin genel konusuymuş gibi hatalı şekilde aktarmaktan
ibaret kalır. Prof. Dr. Günay Kut’un ilk olarak 1986 yılında yayımlanan “Esîrî,
His ‘Sergüzeşt’ and His Other Works” başlıklı makalesinde de yaşadığı dönem göz
önüne alınıp Levend’in çalışması kaynak gösterilerek Esîrî mahlaslı diğer
şahıslar arasında Hüsâm-nâme şairine ilk sırada yer verilmiş ve onun II.
Bayezid döneminde yaşadığı belirtilmiştir (Kut 2010: 89). Bundan sonra Esîrî
mahlaslı müellifler hakkında yapılan çalışmalarda genellikle Kut’un ilgili
makalesi kaynak alınmıştır. Son olarak, Esîrî ve Hüsâm-nâme adlı eseri Ozan
Kolbaş tarafından doktora tezi olarak hazırlanmaktadır.
Eser, mesnevi nazım şekliyle yazılmış genel
itibariyle sergüzeşt-nâme; ancak özelde bu türün alt kategorisi olarak
değerlendirebileceğimiz bir hac seyahat-nâmesidir. Yazıldığı dönem dikkate
alındığında Ahmed Fakih’in aynı türdeki Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe
adlı eserinden sonra ikinci en eski hac seyahat-nâmesi özelliğini taşır. Manzum
türdeki benzerleri arasında ise en hacimlisidir. Baştan ve sondan eksik
olmasına rağmen şu hâliyle 4089 beyit ve 18 bendden oluşur. Ayrıca mesnevi
nazım şeklinden başka, farklı türlerde yazılmış manzum parçaları da içerir. Eser,
Esîrî’nin belirttiğine göre adını, hac kervanına önderlik eden ve II. Bayezid
döneminde “hazîne yazıcısı” görevinde bulunan Hüsâm Beg’den alır (Esîrî: 114b).
İstanbul’dan yola çıkan hac kafilesinin kara yoluyla Mekke’ye gidişini ve
haccın edâ edilmesinin ardından tekrardan İstanbul’a dönüşünü konu edinir. Ancak
eserin dönüş yolunda Şam menzilinden sonraki kısmı, varak kopukluğu nedeniyle
eksiktir. Bu noktada eser, II. Bayezid döneminde Mekke’ye seyahat eden hac
kervanlarının hangi güzergahı takip ettikleri konusunda şimdiye kadar
bilinmeyen tarihî yeni bilgileri içermesi bakımından oldukça önemlidir. Görülen
ve geçilen şehirlerle ilgili gözlemlere, kimi zaman şehir halkına dair
fikirlere ve yolculuk boyunca yaşanılanlara dair anlatılara yer verilirken,
ilgili şehirlerle bağlantılı pek çok kıssa ve hikâyeyi de içerir. Bu nedenle
klasik manada menziller hakkında kısa ve pratik bilgiler veren, hacca gitmek
isteyenler için rehber niteliği taşıyan ve az beyit sayısıyla tamamlanan
menzil-nâmelerden tamamen farklıdır. Ahmed Fakih’in eserinde yer alan iki
beyitle Hüsâm-nâme’de yer alan iki beytin hemen hemen aynılığından
hareketle Hüsâm-nâme’nin, Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe’den
esinlenilerek yazıldığı da söylenilebilir. Eser içerisinde yer verilen “Esîrî
eylegil taleb şimdi yirün oldı Haleb” (Esîrî: 26a) mısraındaki “şimdi” kelimesinden
yola çıkılarak eserin Halep’te yazıldığı anlaşılır. Bu bilgi, Yavuz Sultan
Selim döneminde divan kâtibi olduğu bilgisiyle beraber değerlendirildiğinde, büyük
bir ihtimalle Esîrî’nin Halep’te yerleşik olmadığını; eserini, dönüş yolculuğu
sırasında kafile hâlinde burada konakladıkları süre zarfında yazdığını,
sonrasında İstanbul’a hareket ettiklerini gösterir.
Kaynakça
Bilge,
Fahri (1943). Manzum Bir Eser ve Şa’ir Esîrî. Milli Kütüphane Yazmalar
Koleksiyonu, No: 06 Mil Yz FB 574.
Çavuşoğlu,
Mehmed (1991). “Bâkî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 4.
İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 537-540.
Ergun,
Sadeddin Nüzhet (1946). Türk Şairleri. C. 1.
Esîrî.
Hüsâm-nâme. Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, No: 06 Mil Yz FB 366.
Gök,
İlhan (2014). Atatürk Kitaplığı M.C. O.71 Numaralı 909-933/1503-1527 Tarihli
İn’âmât Defteri (Transkripsiyon-Değerlendirme). Doktora Tezi. İstanbul:
Marmara Üniversitesi .
Kolbaş,
Ozan (?). Esîrî’nin Hüsâm-nâme Adlı Manzum Hac Seyahat-nâmesi (İnceleme -
Metin Tenkidi - Nesre Çeviri – Açıklamalar – Sözlük - Özel Adlar Dizini). Doktora
Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. (Devam ediyor).
Kut, Günay (2010). “Esîrî, His
‘Sergüzeşt’ and His Other Works”. Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları II:
Acâibü’l-mahlûkât. hzl. Fatma Büyükkarcı Yılmaz. İstanbul: Simurg Yay.
89-101.
Levend,
Agâh Sırrı (2000). Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavât-nâmesi.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.
Şiir
Mecmuası. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, MC Yz K
0479.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: OZAN KOLBAŞYayın Tarihi: 17.12.2020Güncelleme Tarihi: 17.12.2020Eserlerinden Örnekler
Hüsâm-nâme’den:
Medh-i Ba‘lebek
Varduk andan ugraduk Ba‘lebek’e
Hamdü’lillâh irmedi bize leke
Korkudan emîn olup geldük ana
Yönümüzi tutduk Allâh’dan yana
Gelü konduk ol şehirün önine
Her ki görürse o şehri ögine
Şehr öni çayır çemendür bî-kıyâs
Anı görse ‘âşık
olur cinn ü nâs
Her tarafdan turmayup
bınar çıkar
Çevre yanından revân olup akar
Eylemişler ol suya
bir havz ulu
Anı eyleden
kişi zi bahtulu
Didiler dîvler
Süleymân rahtını
Getürüp su
üzre kurmış tahtını
Râvîler böyle
rivâyet itdiler
Kendüler gerçi
cihândan gitdiler
Cennete benzer
velî ol hoş makâm
Reşk ide görse
anı Dârü’s-selâm
Ne yaratmış
fikre varun ol Ganî
Mescid ü
medresedür sunun yanı
‘Âsî Suyı’nun
başı dirler ana
Anı gören
kişiler kalur tana
Bir zamânda
gelüben bir pâdişâh
Ol sunun
üstine kurmış tahtgâh
Eylemişdür ol
yirün bünyâdını
Kendü gitmiş târîh
itmiş adını
Anda ol binâyı
bünyâd eylemiş
Kendü gitmiş
bir ulu ad eylemiş
Kimsene
görmedi bunun gibi cây
Zihî ‘akl u
zihî fikr ü zihî rây
Her ki varur
ol yire sudan içer
Ol ere hayr du‘â ider giçer
Dünyede kalan
kişinün adıdur
Fânî olur her
ne kim bünyâdıdur
Dünyenün fânî
durur cümle işi
Adıyile anılur her bir kişi
(Esîrî. Hüsâm-nâme. Milli Kütüphane
Yazmalar Koleksiyonu, No: 06 Mil Yz FB 366. 8b-9a)
Yayın Tarihi: 17.12.2020Güncelleme Tarihi: 17.12.2020Eserlerinden Örnekler
Hüsâm-nâme’den:
Medh-i Ba‘lebek
Varduk andan ugraduk Ba‘lebek’e
Hamdü’lillâh irmedi bize leke
Korkudan emîn olup geldük ana
Yönümüzi tutduk Allâh’dan yana
Gelü konduk ol şehirün önine
Her ki görürse o şehri ögine
Şehr öni çayır çemendür bî-kıyâs
Anı görse ‘âşık
olur cinn ü nâs
Her tarafdan turmayup
bınar çıkar
Çevre yanından revân olup akar
Eylemişler ol suya
bir havz ulu
Anı eyleden
kişi zi bahtulu
Didiler dîvler
Süleymân rahtını
Getürüp su
üzre kurmış tahtını
Râvîler böyle
rivâyet itdiler
Kendüler gerçi
cihândan gitdiler
Cennete benzer
velî ol hoş makâm
Reşk ide görse
anı Dârü’s-selâm
Ne yaratmış
fikre varun ol Ganî
Mescid ü
medresedür sunun yanı
‘Âsî Suyı’nun
başı dirler ana
Anı gören
kişiler kalur tana
Bir zamânda
gelüben bir pâdişâh
Ol sunun
üstine kurmış tahtgâh
Eylemişdür ol
yirün bünyâdını
Kendü gitmiş târîh
itmiş adını
Anda ol binâyı
bünyâd eylemiş
Kendü gitmiş
bir ulu ad eylemiş
Kimsene
görmedi bunun gibi cây
Zihî ‘akl u
zihî fikr ü zihî rây
Her ki varur
ol yire sudan içer
Ol ere hayr du‘â ider giçer
Dünyede kalan
kişinün adıdur
Fânî olur her
ne kim bünyâdıdur
Dünyenün fânî
durur cümle işi
Adıyile anılur her bir kişi
(Esîrî. Hüsâm-nâme. Milli Kütüphane
Yazmalar Koleksiyonu, No: 06 Mil Yz FB 366. 8b-9a)
Güncelleme Tarihi: 17.12.2020Eserlerinden Örnekler
Hüsâm-nâme’den:
Medh-i Ba‘lebek
Varduk andan ugraduk Ba‘lebek’e
Hamdü’lillâh irmedi bize leke
Korkudan emîn olup geldük ana
Yönümüzi tutduk Allâh’dan yana
Gelü konduk ol şehirün önine
Her ki görürse o şehri ögine
Şehr öni çayır çemendür bî-kıyâs
Anı görse ‘âşık
olur cinn ü nâs
Her tarafdan turmayup
bınar çıkar
Çevre yanından revân olup akar
Eylemişler ol suya
bir havz ulu
Anı eyleden
kişi zi bahtulu
Didiler dîvler
Süleymân rahtını
Getürüp su
üzre kurmış tahtını
Râvîler böyle
rivâyet itdiler
Kendüler gerçi
cihândan gitdiler
Cennete benzer
velî ol hoş makâm
Reşk ide görse
anı Dârü’s-selâm
Ne yaratmış
fikre varun ol Ganî
Mescid ü
medresedür sunun yanı
‘Âsî Suyı’nun
başı dirler ana
Anı gören
kişiler kalur tana
Bir zamânda
gelüben bir pâdişâh
Ol sunun
üstine kurmış tahtgâh
Eylemişdür ol
yirün bünyâdını
Kendü gitmiş târîh
itmiş adını
Anda ol binâyı
bünyâd eylemiş
Kendü gitmiş
bir ulu ad eylemiş
Kimsene
görmedi bunun gibi cây
Zihî ‘akl u
zihî fikr ü zihî rây
Her ki varur
ol yire sudan içer
Ol ere hayr du‘â ider giçer
Dünyede kalan
kişinün adıdur
Fânî olur her
ne kim bünyâdıdur
Dünyenün fânî
durur cümle işi
Adıyile anılur her bir kişi
(Esîrî. Hüsâm-nâme. Milli Kütüphane
Yazmalar Koleksiyonu, No: 06 Mil Yz FB 366. 8b-9a)
Eserlerinden Örnekler
Hüsâm-nâme’den:
Medh-i Ba‘lebek
Varduk andan ugraduk Ba‘lebek’e
Hamdü’lillâh irmedi bize leke
Korkudan emîn olup geldük ana
Yönümüzi tutduk Allâh’dan yana
Gelü konduk ol şehirün önine
Her ki görürse o şehri ögine
Şehr öni çayır çemendür bî-kıyâs
Anı görse ‘âşık
olur cinn ü nâs
Her tarafdan turmayup
bınar çıkar
Çevre yanından revân olup akar
Eylemişler ol suya
bir havz ulu
Anı eyleden
kişi zi bahtulu
Didiler dîvler
Süleymân rahtını
Getürüp su
üzre kurmış tahtını
Râvîler böyle
rivâyet itdiler
Kendüler gerçi
cihândan gitdiler
Cennete benzer
velî ol hoş makâm
Reşk ide görse
anı Dârü’s-selâm
Ne yaratmış
fikre varun ol Ganî
Mescid ü
medresedür sunun yanı
‘Âsî Suyı’nun
başı dirler ana
Anı gören
kişiler kalur tana
Bir zamânda
gelüben bir pâdişâh
Ol sunun
üstine kurmış tahtgâh
Eylemişdür ol
yirün bünyâdını
Kendü gitmiş târîh
itmiş adını
Anda ol binâyı
bünyâd eylemiş
Kendü gitmiş
bir ulu ad eylemiş
Kimsene
görmedi bunun gibi cây
Zihî ‘akl u
zihî fikr ü zihî rây
Her ki varur
ol yire sudan içer
Ol ere hayr du‘â ider giçer
Dünyede kalan
kişinün adıdur
Fânî olur her
ne kim bünyâdıdur
Dünyenün fânî
durur cümle işi
Adıyile anılur her bir kişi
(Esîrî. Hüsâm-nâme. Milli Kütüphane
Yazmalar Koleksiyonu, No: 06 Mil Yz FB 366. 8b-9a)