FAHRÎ, Fahrüddîn Ya’kûb bin Muhammed

(d. 718/1318 - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

XV. yüzyıl şairlerinden Fahrî’nin haya­tı hakkındaki bilgiler sadece Hüsrev ü Şîrîn’indeki kimi beyitlere dayanmaktadır. Şairin asıl ismi Fahrüddîn Ya’kûb bin Muhammed’dir. 718/1318 tarihinde Aydıneli’nin Ayaslug (Selçuk) kasabasında doğmuştur. Aydınoğulları Beyliği’nde yetişen Fahrî, Aydınoğulları sarayına intisap etmiştir. Hüsrev ü Şîrîn’i yazdığı 768/1367’de yaşının ellinin üzerinde olduğu, üç oğlunun bulunduğu ve oğullarının kendisinden önce öldüğü onunla ilgili bilinenler arasındadır. Fahrî’nin tespit edilen tek eseri Aydınoğlu Îsâ Bey adına 768/1367 tarihinde yazdığı Hüsrev ü Şîrîn adlı mesnevîsidir. Aruz vezninin “mefâ’îlün mefâ’îlin fe’ûlün” kalıbıyla kaleme alınan eser 4683 beyittir. Fahrî, Nizâmî’nin Hüsrev ü Şîrîn’iyle Firdevsî’nin Şeh-nâme’sinden ya­rarlanarak oluşturduğu hikâyenin yaklaşık olarak 1575 beytini Şeh-nâme’den kalanını da Nizâmî’den tercüme etmiştir (Şentürk vd. 2014: 96). Şeh-nâme’den özellikle Hüsrev-i Pervîz’in hayatıyla ilgili bölümleri alan şair, Nizâmî’nin çıkardığı ya da kısaca değindiği kısımları genişletmiş, hatta bunlardaki kimi bölümleri çıkarmış, bazen de onlarda olmayan bölümler eklemiştir. Tarihî hikâyeyi aktarmaya öncelik vererek de eserine tarihî-destanî bir nitelik vermiştir. Anadolu sahası Türk edebiyatındaki ilk Hüsrev ü Şîrîn tercümesi olması, Beylikler Dönemi Türkçesiyle kaleme alınması, şairin tercümeyi yaparken Arapça ve Farsça kelimeleri özellikle Türkçeleri ile karşılamaya çalışması eserin önemini artırmaktadır. Hüsrev ü Şîrîn’in tespit edilen tek nüshası “Alman­ya’da Marburg Devlet Kütüphanesi’nde Hs.o.qart 1069”da kayıtlı olup 168 yapraktır. Flemming, bu nüshayı “inceleme, transkripsiyonlu metin ve tıp­kıbasım” olarak yayımlamıştır (1974). Nizâmî ile Fahrî’nin eserleri üzerinde mukayeseli bir çalışma yapılmıştır (Kartal 2000). Fahrî’nin, Nizâmî’de geçen İran kültürüne ait bazı âdetleri mesnevîsinden çıkarması, yerine Türk kültürüne ait unsurları kullanması, özellikle “Türk dilinin bayağı ve hakir görüldüğü ve hemen hemen bütün şairlerin Türk diliyle yazmak zorunda kaldıkları için özür diledikleri bir devirde, (...) eserini şuurlu olarak Türkçe yazması[yla]” dikkat çeken bir şair olduğu vurgulanmıştır (Kartal 2013: 286). 

Kaynakça

Büyük Türk Klâsikleri (1985). C. I. “Fahrî”. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 314-315.

Flemming, Barbara (hzl.) (1974). Fahris Husrev u Şîrîn Eine Türkische Dichtung. Wiesbaden. Von 1367.

Kartal, Ahmet (2000). “Nizâmî’nin Hüsrev ü Şîrîn’i ile Fahrî’nin Hüsrev ü Şîrîn’inin Mukayesesi”. Türk Yurdu - Roman Özel Sayısı (153-154): 360-383.

Kartal, Ahmet (2013). Doğu’nun Uzun Hikâyesi - Türk Edebiyatında Mesnevî. İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yay.

Şentürk, Ahmet Atilla, A. Kartal (2014). Eski Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergâh Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. ÖMER SAVRAN
Yayın Tarihi: 30.10.2014
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Hüsrev u Şîrîn’den

Acem diliyle düzen düzdi ışkın

Ne cengin zikr kıldı vü ne sulhın

Şeker gibi bu Türkî dilce düzdük

Senünçün kıssa-i Pervîz ü Şîrîn

(Kartal, Ahmet (2013). Doğu’nun Uzun Hikâyesi - Türk Edebiyatında Mesnevî. İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yay. 286.)

Reften-i Hüsrev be-Temâşâ-yı Âb-ı Aras ve Şîr-küşten-i Hüsrev

Temâşâya melik azm itdi bir gün

Nazargâhıydı Şîrîn ol yüzi gün

Kimün kim ancılayın cânı ola

Ne yire baksa gözi nûr dola

...

Oturmış bile Şîrîn ile Hüsrev

Yüzinden uçmak olmışdı derim ev

Süciyle aşk olmışdı hem-dest

Ol iki süciden Hüsrev olup süst

Görindi nâgâh aslan tünd ü key tîz

Koparu kuyrıgıla toz hûn-rîz

Kudurmış gibi leşker-gâha düşmiş

Çeri korkup dirîg ü âha düşmiş

...

Şeh-i esrük kılup hamle aslana

Nezâre cümle ol şâh-ı cihâna

...

Çü geldi ol hüner Hüsrev elinden

El öpmek buldı ol gökçek gelinden

Gülâb ile dudagını ter itdi

Elin öpmekle dolu şekker itdi

Şeker virmez olur hiç elde revnak

Ağızda tatlu olur şekker ancak

Dudağın öpdü didi bol ola bu

Sevinü durdı ki hoş-hâl ola bu

İki âşık çü şerbet tatdılardı

Kayurmağı yabana atdılardı

(Büyük Türk Klâsikleri (1985). C. I. “Fahrî”. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 315-316.)