FAKÎH, Hâce Fakîh Karamanî, Hoca Kara Fakîh

(d. ?/? - ö. 945’ten önce/1538-39’dan önce)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Hakkındaki en eski kaynak olan Sehî Tezkiresi’ne göre adı Hâce Fakîh Karamanî (Sehî 1978: 195), tezkirenin başka bir nüshasında ise Kara Fakîh’tir (Sehî 1978: 367). Tuhfe-i Nâilî’de (Tuman 2001: 782), Fâtih Sultân Mehmed (öl. 885/1481) devri şairi gösterilmesi Dîvân’ındaki bilgilerle uyuşmaktadır. Ancak aynı eserde, şairden “Fakîhî Çelebi” olarak söz edilmesi Sehî Tezkiresi’nin görülmemesinden kaynaklanmış olmalıdır. Sertkaya’nın da onu, 13. yüzyılın Fakîh mahlaslı şairleri arasında zikretmesi (1989: 65-67) Sehî Tezkiresi ile çelişmektedir. Öte yandan yine Tuhfe-i Nâilî’de kendisine İranlı denmesi ve Mecma’u’l-Fusahâ’da yer alan ve şairle ilgisi olmayan Fakîhî-i Mervezî maddesinin (Hidayet 1960: 946) onun için kaynak gösterilmesi (Tuman 2001: 782) de muhtemelen aynı yanlışlıktan kaynaklanmaktadır. Sehî’nin Fakîh’ten “Karamanî” ifadesiyle bahsetmesi şairin Karamanlı olduğuna işarettir. Doğum tarihi ve ailesi hakkında kaynaklarda ve Dîvân’ında herhangi bir bilgi yoktur. Dîvân’ındaki “Fî-Medh-i Sultân-zâde Çelebi Sultân Mustafâ bin Mehemmed Han” (Sünger 2004: 104) başlıklı kasideden Fakîh’in; Fâtih Sultân Mehmed’in (öl. 885/1481) Karaman’ı fethedip şehzadesi Mustafâ’yı (öl. 878/1474) Karaman sancak beyliğine atadığı 870/1466’da Karaman’da olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonraki hayatı hakkında yapılabilecek tek tahmin ise; Fâtih Sultân Mehmed’in Karaman Beyliği’ni ortadan kaldırıp oradaki üç yüz şeyh, müftî, âlim, vaiz ve âbidi maiyetinde İstanbul’a götürmesine dayanarak, onun da İstanbul’a gitmiş olabileceğidir (Sünger 2004: 5 ). Fakîh’in ne zaman öldüğü de meçhuldür. Ancak 945/1538’te tamamlanan Sehî Tezkiresi’nde Fakîh’in “aleyhirrahme” ifadesiyle anılması (Sehî 1978: 195), şairin bu tarihten önce öldüğünü göstermektedir.

Fakîh’in tek eseri olan Dîvân’ı “Süleymaniye Kütüphanesi 3296”da kayıtlıdır. İçinde 6 kaside, 15’i Farsça olmak üzere 128 gazel, 1 muhammes, 1 müseddes, 2 Farsça kıt’a yer almaktadır (Sünger 2004: 37). Sehî’nin (1978: 195) “ilim ehli, şiir sanatında ve söz estetiğinde benzersiz, birçok manayı dile getiren dertli bir kimse” dediği ve “Arapça, Farsça ve Türkçe şiirleri ile parlak ve gösterişli gazelleri” olduğunu söylediği Fakîh, şiiri sadece şekilden ibaret görmediğini Dîvân’ının Farsça dîbâcesinde de belirtmiştir. Ona göre şiirde “marifet, mana ve kemal” önemlidir. Ayrıca dîbâcede Mevlânâ’dan da iktibaslar yapması, ondan esinlendiğinin delilidir. Çağdaşları arasında beş nazire yazması sebebiyle en çok Karamanlı Nizâmî’den (öl. 873/1469?-877/1473?) etkilenmiştir demek mümkündür (Sünger 2004: 15, 17). Nispeten sade bir dili, atasözleri ve deyimleri sık kullandığı bir anlatım tarzı vardır. Devrinin diğer şairlerine kıyasla Fakîh için “vasat” bir şair nitelemesini yapmak uygun görünmektedir.

Kaynakça

Hidâyet, Rızâkulihan (1960). Mecma’u’l-Fusahâ. Tahran.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kut, Günay (hzl.) (1978). Sehi Beg. Heşt Bihişt. The Tezkire by Sehi Beg, An Analysis of The First Biographical Work On Ottoman Poets With a Critical Edition Based On Ms. Süleymaniye Library, Ayasofya 3544. Cambridge: Mass. Harvard University Printing Office.

Sertkaya, Osman Fikri (1989). “Anadolu’da Çoğu 13. Yüzyılda Yaşamış Bazı Mutasavvıf ve Şairlerin Taşıdıkları Ortak Ad ve Mahlas”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: TDV Yay. 65-67.

Sünger, Ercan (2004). Fakîh - Hayatı, Eserleri ve Divanı. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.


Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. İSRAFİL BABACAN
Yayın Tarihi: 01.01.2015
Güncelleme Tarihi: 11.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Işkun ne od durur ki düşicek yürek yakar

Dûdı çıkar felek yakar andan melek yakar

 

Yakan beni hemân bi sen sanma fitne tek

Gönlümi kaşun ile gözün müşterek yakar

 

Dâmen çekerse haddine Hindû-yı zülfi din

Hem-reng-i dûd isen ne var âteş etek yakar

 

Şöyle ki dil melâhat-i la’lüne teşnedür

Kandi âbile şor cigeri kim nemek yakar

 

İy mâh mâhiyâne yüzünüzde kılsam âh

Arı denizde sûz-ı mahabbet semek yakar

 

Lutf eyle baş kadem gözüme iy şeb-i visâl

Di nâr-ı hecr bende[y]i niçeye dek yakar

 

Olmaz şeker dimekden ağız tatlu iy Fakîh

Zikr-i leb-i habîb ya niçün yigirek yakar

(Sünger, Ercan (2004). Fakîh - Hayatı, Eserleri ve Divanı. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 146-147.)

 

Gazel

Eyit iy gözleri âhû kimin ağındayıdun

Gelmedün yatağa şeb kimün otağındayıdun

 

Sünbülün tâba varup nergis-i mestün hâba

Kokulamış gülün ol kişi ki bâğındayıdun

 

Ser-humâr eylemiş ol kimse ki hem-kâseyidün

Leb-figâr eylemiş anun ki kucağındayıdun

 

Bu gice tolmışıdı âlem içi bûy-ı kebâb

İy dil-i haste meger mihnet ocağındayıdun

 

Eşk-i mey-gûn lebi hecrinde görüp didi Fakîh

İy ciger kanı ne gam hûra kabagındayıdun

(Sünger, Ercan (2004). Fakîh - Hayatı, Eserleri ve Divanı. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 165-166.)