GEVHERÎ

(d. ?/? - ö. ?/?)
Âşık
(Âşık / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

17. yüzyıl şairlerden olan Gevherî’nin doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Başta Fuad Köprülü olmak üzere pek çok araştırıcı Gevherî’nin bazı şiirlerinden hareketle, onun 17. yüzyılın ilk yarısında doğduğunu iddia ediyorlarsa da, bu görüşe katılmayanlarının varlığı da dikkatlerden kaçmamaktadır. Kaynaklarda Gevherî’nin asıl adı, Mustafa (Gevherî tâbirdir Mustafa ismim/ Bir katre meniden halk oldu cismim /Levh-i mahfuz üzre yazılmış resmim/ Hikmet-i Hüda’ya uğradım geldim]) (Köprülü 1929: 191), Mehmed (Gevherî mahrem-i aşkındır ebed / Çektiğim hicrâna yokturur ebed /Bir garib kulundur kemter Mehemmed/ Kurban ol der isen ferman senindir) (Elçin 1984: 11) ve Ali (Kendime kefilim Ali’dir ismim / Levh-i mahfuzda yazılmış resmim / Bir katre meniden eyleyip cismim/ Hikmet-i Hüda’ya uğradım geldim) (Yavuz 1983: 146) olarak geçmektedir. Bu hususta başka bir belge yoktur. Şiirlerin Gevherî’nin ölümünden sonra müstensihler tarafından yazıldığı düşünülürse, sorunun kaynağı daha iyi anlaşılmış olur. Bu şiirleri yazanlar muhtemelen konuya meraklı kimselerdir. Zaman zaman gerçekten Gevherî’ye ait şiirleri yazarlarken bazen de şiirlerin arasına kendilerinden ekleme ve çıkarmalar yaptıkları bilinen bir durumdur. Eğer dikkat edilirse Mustafa ve Ali adlarının geçtiği mısralar küçük değişikliklerin dışında aynıdır.
Gevherî konusunda araştırma yapanlardan Nihad M. Çetin, Gevherî’nin Amasya’nın Gümüş kasabasından olduğunu, gümüş madeninde maden eminliği görevinde bulunduğunu, Saray adı verilen konağının Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesinde inşa edildiğini, kendisinin anne tarafından da Gevherî’nin soyundan geldiğini ifade etmektedir. Ayrıca âşığın asıl adının Mustafa olması konusunda da iddialı cümleler kullanmaktadır. Daha sonra bugüne kadar bulunamayan divanının Gevherîzâde Abdülvehhâp Efendi’de olduğunu, ancak daha sonra Sivas’a satıldığını anlatmaktadır. H.1260 (M.1844) tarihli üç mührün klişelerini yayımlamasına bakılırsa (Albayrak 1996: 43) Gevherî Amasyalıdır. Ancak sözü edilen yazıdaki Gevherî aynı mahlası kullanan ikinci bir âşık mı yoksa, Gevherî mi olduğu şimdilik gizemini korumaktadır.

Selim Giray’ın İstanbul’a gelmesini konu alan şiir ve Fuad Köprülü’nün “Kırımlı meşhur Gevherî baba” cümlesinden dolayı memleketinin Kırım olduğu iddia ediliyorsa da İstanbullu olduğuna dair görüşler genel kabul görmektedir. Hoca Emin adlı bir yazarın Menâkıb-ı Kethüdâzâde Mehmed Ârif Hazretleri adlı eserindeki not konuyu aydınlatacağından aşağıdadır: İstanbul’da Fener semtinde, bir Yahudi meyhanesinde “…ve iskemlelerin üzerinde, bilââram bir beyti Âşık Ömer ve bir beyti Gevherî söyler ve karşılarında dahi kâtipler o beyitlerden hiçbiri zâyi itmeyüp heman kayd iderler” (Elçin 1984: 12) cümlesine bakılırsa âşığın İstanbul’da yaşadığı ve Âşık Ömer’le karşılaştığı sonucuna varılabilir. Ayrıca, “Üsküdar’ın altı yalı”, “İslambol illeri elvedâ sizi”, mısraları ile başlayan şiirleri ile Kırım Hanı Selim Giray’ın İstanbul’a gelişi sırasında yazıldığı düşünülen “geldi” redifli parçada İstanbul için önemli belgelerdendir (Elçin 1984: 12-13). Gevherî’nin öldüğü zaman ve yer de bilinmemektedir. Ölüm yerinin İstanbul olması, yüz yaşından fazla yaşadığına dair rivayetlerde birer tahminden öteye gitmemektedir. Gevheri’nin yaşadığı 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi (Kâtibi, Gedâî, Demiroğlu, Geda Muslu, Kayıkçı Mustafa, Koroğlu, Köroğlu, Kuloğlu, Cülâ Hasan, Dişlen Süleyman, Fartıoğlu, Gedik Süleyman, Itâkî Çelebi, Kara Fazlı, Kayıkçı Ramazan, Sarı Mukallid Celeb, Türâbî) (Koz 2009: 277-281) ve Ali Ufkî’nin Mecmûâ-i Sâz ü Söz adlı eserinde (Ahmed, Âlioğlu, Ali Ufkî, Armutlu, Budala, Demirolu, Derviş Ali, Derviş Süleyman, Frenk Mustafa, Halil, Kâtibi, Karaca Oğlan, Koroğlu, Kul Mustafa, Kuloğlu, Köroğlu, Maksud, Mehmed, Meftûnî, Öksüz Âşık, Şahinoğlu, Tasbaz Ali) (Elçin 1976: XXI) onlarca âşığın adı verilmesine karşılık Gevherî’den söz edilmemektedir. Bütün bunların yanında ondan söz eden kaynakların sayısı da dönemine göre oldukça fazla olup bunlardan bazıları aşağıdadır: İbrahim Naimeddin, Hadikatü’ş- Şûhedâ’sında “... meşhur Gevherî şair ol esnada Egre’de bulunup bâlâ-yı risalede yazılan mersiyesini nazm eylemiştir.” cümlesiyle ondan söz eder (Elçin 1984: 15). Müstakimzâde’nin verdiği bilgiye göre Gevherî, H.1112 /M.1700 tarihinde İstanbul’da vefat eden Mehmed Bahri Paşa’nın divan kâtibidir (Sakaoğlu 2014: 441). Maraşlı Sünbülzâde Vehbi’nin “Suhan Kasidesi”nde, gerçek şairlerin kalmadığından söz edildikten sonra “Vezin ve kafiyeden bî-nasib, muhammes ve murabbadan bihaber” dediği şairler arasında Âşık Ömer ve Gevherî’den de söz etmektedir (Sakaoğlu 2014: 441). Süleyman Faik Efendi’nin, kendi adıyla 19. yüzyılda yayımlanan mecmuasında Gevherî’nin edebiyat çevrelerinde tanıdığına dair bir belge yayımlanmıştır (Sakaoğlu 2014: 442). “Tarih-i Enderun müellifi Enderun Cündilerinden Şakir Ağa’nın emekliliğini anlattığı sırada, onun son zamanlarında saz çalmakla ve Gevherî şiirleri okumakla vakit geçirdiği anlatılmaktadır” (Sakaoğlu 2014: 442). 1809-1861 tarihleri arasında yaşayan Şeref Hanım bir beytinde “Asrımızda bunca şair varken bilmem neden /Gevheri vâdisine bu itibar olmak neden” derken bir taraftan Gevherî’yi küçümsemekte, diğer yandan da kıskançlığını ifade etmektedir (Sakaoğlu 2014: 442). Türk saz şiirinin önemli kaynaklarından birisi de şairnamelerdir. Gubarî’nin “Kerimî Güvahî Gevherî derdi” mısraının dışında, Sun’î ve Hızrî’de yer alan “Gevherî de kelamında hoş mahir” de üzerinde durulmaya değer bir mısradır. Ancak ikinci mısrada sözü edilen âşığın Gevherî olup olmadığının açıklığa kavuşmadığı da hatırdan çıkarılmamalıdır. 20. yüzyılda yazılan şairnamelerde Gevherî’den söz edilmemektedir. Muhtemelen yüz yılın âşıkları Gevherî’nin şiirini anlayamamışlar yahut da âşık, Karaca Oğlan ve Âşık Ömer’in gölgesinde kalmasından dolayı ilgi görmemiştir. “Hacı Bektaş Veli benim pirimdir; Hacı Bektaş gibi sahib(i) kerâmet/ Erkânımız vardır pirsiz değiliz” mısralarından hareketle Gevherî’nin Bektaşiliğe mensup olduğunu ileri sürenler varsa da, Şükrü Elçin’in, “Bektâşiden ziyade bektâşi muhibbi saymak bize uygun görünüyor.” (Elçin 1984: 16) şeklindeki görüşü kabul görmüştür. Zaten Gevherî şiirlerinde sadece Hacı Bektaş Velî’den değil, Hazreti Muhammet ve Hazreti Ebubekir’den de söz etmiştir. Gezginliğin ve şairliğin dışında İstanbul’da IV. Mehmed, II. Süleyman, II. Ahmed ve II. Mustafa devirlerinde yaşamış olan şair, hattat Mehmed Bahri Paşa’nın divan kâtipliğini yapmış olması onun hayatında önemli bir yeri olan işini aydınlatması bakımından önemlidir. Ayrıca Bursa, Şam, Bağdat ve Rumeli’de de bulunmuştur. Cahit Öztelli onun Avusturya seferine katıldığından söz etmekte ise de, Şükrü Elçin bu görüşe katılmamaktadır (Elçin 1984: 17). 

Gevherî konusunda çalışanlar onun çeşitli kütüphanelerdeki şiirlerini bir araya getirmişlerdir. 1928 yılında Sadettin Nüzhet Ergun’la başlayan bu çalışmalar 1984 yılında Şükrü Elçin’le zirveye ulaşmıştır. Aşağıda konuyla ilgili divan, divançe ve önemli cönkler kısaca tanıtılacaktır:

Divanı: Gevherî’nin şiirlerini topladığı divanı henüz bulunamamıştır.

Mecmua-i Eş’ar-i Gevherî: Vasfi Mahir Kocatürk tarafından Çorum İl Halk Kütüphanesi’nde bulmuştur. 80 yaprak 159 sayfa olan mecmuada sadece Gevherî’nin şiirleri bulunmaktadır. Mecmuadaki şiirlerin baş kısmına kırmızı mürekkeple Gevherî yazılmıştır. Müstensihi belli olmayan mecmuanın yazısı okunaklıdır. Bazı şiirlerin altında müstensih hattı ile 1201/1287 tarihi yazılmıştır.

Mecmûatü’l-eş’âr: Bursa İnebey Medresesi Kütüphanesine 1926 yılında Mevlevî Dergâhı’ndan devredilen mecmua genel kitaplık bölümünde 1905 numarada kayıtlıdır. Nesihle kaleme alınan yazma 135 yapraktan ibarettir. Cildi meşin kaplama ve şemseli olan eserin müstensihi belli değildir. Mecmua H.1130/M.1718 tarihini taşımaktadır. İki sayfalık bir “fevaid”le başlayan mecmuada çoğunluğu Gevherî’ye ait olan şiirlerin yanı sıra 17. yüzyılın diğer şairleri (Mecnûnî, Seyidoğlu, Mâilî, Muradî, Nâdî, Âşık Ömer, Osman, vb.)nin de ürünlerine yer verilmiştir. Mecmuada âşık ve şairlerin eserlerinin dışında türkü, şarkı ve mâni örnekleri de bulunmaktadır.
Şükrü Fılat Mecmuası: Şükrü Fılat tarafından Şükrü Elçin’e hediye edilmiştir. 60 kadar divan ve halk şairi (Âşık Ömer, Âşık Osman, Gevherî, vb.)nin şiirlerini içermektedir. Osmanlı padişahlarının sanat devirleri ile ilgili listenin sonunda Sultan Mustafa İbn’is-Sultan Mehememmed Han adı ve 1106 tarihi bulunmaktadır. 

Cönkler: Ankara Millî Kütüphane’de 26, British Museum’da 4, Süleymaniye Kütüphanesi’nde 3 ve T. C. Kültür Bakanlığı MİFAD arşivinde bulunan 1 cönkte Gevherî’nin şiirlerine yer verilmiştir. Hasan Eren’in bir makalesinden edinilen bilgiye göre bir cönkte Gevherî’nin 300, Orhan Yavuz’un Karaman Ermenek’te bulduğu cönkte de 20 şiirinin olduğundan söz edilmektedir. Ayrıca M. Sabri Koz ve Saim Sakaoğlu’nun özel arşivinde bulunan cönklerde Gevherî ile ilgili azımsanmayacak şiir vardır.
Türkiye dışında Avrupa kütüphanelerindeki cönklerde yüzlerce şiirine rastlanmaktadır. Ayrıca Çorum ve Bursa yazmaları da divandan daha çok divançe özelliğini göstermektedir.

Gevherî’nin şiirleri üzerinde kitap boyutunda Saadettin Nüzhet [Ergun] (İstanbul 1928), Fuad Köprülü (İstanbul 1929,1940, 1962), Mehmed Halid Bayrı (İstanbul 1958), Şükrü Elçin (Ankara 1984), Nurettin Albayrak (İstanbul 1998) eserler vermişlerdir. Gevherî ve şiirlerini konu alan doktora tezi Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü öğrencisi Burhan Kaçar tarafından hazırlanmıştır (İstanbul 1995).

Aşk konulu şiirlerinin dışında sınır boylarında, askerlere hitabı sırasında söylediği “Be!”, “Bre!” sözleriyle başlayan mısralarından hareketle bir ordu şairi olduğuna dair iddialar da ortaya atılmıştır. Bütün bunlara karşılık Gevherî’nin yüzlerce şiiri baştan sona okunduğunda aşk konusunun öne çıktığı sonucuna varılabilir. Onun şiirlerinde sevgilisinin fizikî ve ruhî tasvirleri kolaylıkla görülebilir. O sevgiliye kavuşmasına engel olan rakiplerle mücadele hâlindedir. Şiirlerinde, gönlünü kaptırdığı güzele kavuşamamasından dolayı acı çektiğinden ve rüzgârın önüne kattığı bir yaprak gibi değişik mekânlara sürüklendiğinden dem vurmaktadır. Fazla olmamakla birlikte bazı şiirlerinde yaşadığı zamanı tenkit etmiştir. Zamanında yaşayan pek çok âşık şiirlerinde tasavvufi konulara yönelmesine karşılık o, Karaca Oğlan gibi bu konuya hemen hemen hiç ilgi göstermemiştir. Fuzulî’nin etkisi altında kaldığı söylenebilir. Döneminde olduğu gibi 19. yüzyılda da pek çok âşık Gevherî’nin etkisi altında kalmıştır. Bu husus pek çok halk ve divan şairinin dikkatini çekmiş, hatta bunlardan bazıları Gevherî’yi kıskandıklarını çeşitli şekillerde hissettirmişlerdir.

Şiirlerinden bazılarının tezkirelere alınmasına bakılırsa, döneminde epeyce ünlü birisi olduğu sonucuna varılabilir. Gevherî, Türk saz şairleri arasında Âşık Ömer’den sonra en çok şiiri bulunan âşıktır. Şükrü Elçin’in divançe, cönk ve mecmualardaki şiirlerini bir araya getirmesiyle oluşan Gevherî Divanı adlı eserde 979 şiir bulunmakta olup bunlardan bir kısmı varyanttır. Elde bulunan şiirlerden hareketle kolay yazabilen, üretken bir şair olduğunu söylemek mümkündür. Onun şiirlerinin dilinin oluşmasında medrese eğitiminin önemli bir yeri vardır. Aruzla yazdığı şiirlerinde Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan tamlamalar (Andelib-i bağ-ı hüsnün, mâil-i ruhsârının, Sun-i Üstad-ı ezel veznindedir ilme’l-Yakin) fazlasıyla yer alırken hece ile olanlar daha duru ve anlaşılırdır. Hece vezniyle yazdığı şiirleri daha çok 8’li semailer ve 11’li koşmalardan oluşmaktadır. Aruzla yazdığı gazel, semaî, müstezad ve kalanderileri orta derece de bir divan şairinin şiir özelliklerini göstermektedir. Edebî sanatlardan teşbih ve mecazları yerli yerinde kullanmasına bakılırsa öğrenim durumu ve şiire hâkimiyeti oldukça iyidir. Gevherî, çok üretken bir şair olup hem hece hem de aruz vezniyle şiirleri vardır. Dili, gördüğü medrese öğrenimi ve divan şairlerinin etkisiyle döneminin yazı diline yaklaşmaktadır. Gevherî, musikiye aşina bir âşık olup, kendi adını taşıyan bir de musiki makamı vardır. Ayrıca Gevherî’nin şiirleri değişik makamlarda bestelenmiştir. “Seni” redifli şiiri Tursunzâde tarafından beyati makamında, “Yeter naz eyledin dilber/ Ne buldun bu cefalarla / Beni öldürdün a kâfir Mülükâne edelarla” dörtlüğüyle başlayan semaisi de ısfahan makamında devr-i revân usulüyle bestelenmiştir (Köprülü 1929: 14). “Elâ gözlü nazlı dilber” mısraı ile başlayan koşması Alâeddin Yavaşça, “Ey benim nazlı cananım” mısraı ile başlayan bir başka koşması da Ahmet Çağan tarafından bestelenmiştir. 

Kaynakça

Albayrak, Nurettin (1996). “Gevherî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. İstanbul: Divantaş Diyanet Vakfı Neşriyat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.

Albayrak, Nurettin (1998). Gevherî. İstanbul: Timaş Yay.

Alptekin, Ali Berat-Saim Sakaoğlu (2006). Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar). Ankara: Akçağ Yay.

Arısoy, M. Sunullah (1985). Türk Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Artun, Erman (2011). Âşık Edebiyatı Metin Tahlilleri. Adana: Karahan Yay.

Bayrı, Mehmet Halit (1958). Âşık Gevherî /Hayatı ve Eserleri. İstanbul: İstanbul Maarif Kitaphanesi ve Matbaası.

Boratav, Pertev Naili-Halil Vedat Fıratlı (1943). İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Maarif Matbaası.

Çelik, Ali (2008). Türk Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Timaş Yay.

Çetin, Nihat (1991). “Gevheri’ye Dair Birkaç Not”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Basımevi.

Dizdaroğlu, Hikmet (1944). “Meşhur Saz Şairlerinden Gevheri’ye Dair Bir Vesika”, Fikirler. (262/263), İkinci kânun: 4.

Elçin, Şükrü (1976). Ali Ufkî Hayatı, Eserleri ve Mecmûa-i Sâz ü Söz (Tıpkı Basım). İstanbul. Millî Eğitim Basımevi.

Elçin, Şükrü (1984). Gevherî Divanı / İnceleme-Metin-Dizin-Bibliyografya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1928). Halk Şairleri 3. Kitap: Gevherî. İstanbul: Ahmed Kamil Matbaası.

Ertekin, Eşref (1942). “Gevherî’ye Ait İki Destan”, Halk Bilgisi Haberleri. 11 (123), Son kânun (Ocak). 69-71.

Kaçar, Burhan (1995). Gevheri Divanı: Metin Tahlili. Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 

Koz, M. Sabri (2009). “Seyahatname’den Türk Halk Edebiyatı Üzerine Notlar”, Çağının Sıradışı Yazarı Evliyâ Çelebi (hzl. Nuran Tezcan). İstanbul: Yapı Kredi Yay. 

[Köprülü], Mehmed Fuad (1929). Türk Saz Şairlerine Ait Metniler ve Tedkikler: XVII. Asır Saz Şairlerinden Gevherî. İstanbul: Türkiyat Enstitüsü Neşriyatı.

Köprülü, M. Fuad (1962). Türk Saz Şairleri II, XVII. Asır Saz şairlerinden Gevherî-Âşık Ömer-Karacaoğlan. Ankara: Millî Kültür Yay.

Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri I-V. Ankara: Akçağ Yay.

Mutluay, Rauf (1972). Türk Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Milliyet Yay. 

Mümtaz, Selman (1927). Azerbaycan El Şairleri. Bakü. 270.

Öztelli, Cahit (1966). “Gevherî’nin Hayatı ile İlgili İki Koşması”, Türk Folklor Araştırmaları. 10 (199): 3922-3923.

Öztelli, Cahit (1979). “Gevheri”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Devirler / İsimler/ Eserler/Terimler. İstanbul: Dergâh Yay.

Püsküllüoğlu, Ali (1975). Türk Halk Şiiri. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Sakaoğlu, Saim (1987). “Gevheri”. Başlangıcından Günümüze Kadar Büyük Türk Klâsikleri/ Tarih, Antoloji, Ansiklopedi (6). Ötüken-Söğüt. yyy.

Sakaoğlu, Saim (1989). “Türk Saz Şiiri”, Türk Dili /Türk Şiiri Özel Sayısı III (Halk Şiiri). 444-450: 182-185.

Sakaoğlu, Saim (1995). “Gevheri”, Türk Dili. (528): 1330-1344.

Sakaoğlu, Saim (2014). Âşık Edebiyatı Araştırmaları. Konya: Kömen Yay.

Tansel, Fevziye Abdullah (1985). “Halk Şairlerinin Küçümsemesi ve Tahkiri Meselesi”, Belleten. 49 (194): 319-320.

Yavuz, Orhan (1983). “Gevherî’nin Şiirleri, Gevherî’ye Ait Olan Şüpheli ve Yayımlanmamış Şiirler”, Türk Dünyası Araştırmaları. 27: 139-155.

Yener, Cemil (1973). Türk Halk Edebiyatı Antolojisi. İstanbul: Bateş Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ALİ BERAT ALPTEKİN
Yayın Tarihi: 13.04.2015
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Dedim-Dedi

Dedim dilber sarılalım
Dedi öldürürsün beni
Dedim öldür behey zâlim
Dedi var can çekiş ölme

Dedim bu ne vefâsızlık
Dedi bende ne âşnâlık
Dedim ne bu eşkıyalık
Dedi var git çok açılma

Dedim güller gibi dersem
Dedi görüp elin kırsam
Dedim ki koynuna girsem
Dedi girmekliğe irme

Dedim güzel olan kaçmaz
Dedi âşık olan sırrın açmaz
Dedim su vireyim içmez
Dedi gel âhımı alma

Dedim Gevherî’yim geldim
Dedi haberini aldım
Dedim sana âşık oldum
Dedi var git sağlık ile

Elçin, Şükrü (1984). Gevherî Divânı / İnceleme-Metin-Dizin-Bibliyografya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Yay. 470-471.

Geçmez
Bana yârdan vazgeç derler
Ben geçerim gönül geçmez
Üftâdesi çoktur derler
Ben geçerim gönül geçmez

Aşkına düştüm ne çâre
Sataşmışım âh ü zâre
Çekerlerse beni dâre
Ben geçerim gönül geçmez

Aşk tuzağına tutuldum
O yâre yandım yakıldım
Ara yerden de çekildim
Ben geçerim gönül geçmez

Seni bana veren Hak’tır
Kuzum âşıkların çoktur
Severim inkârım yoktur
Ben geçerim gönül geçmez

Gevherî der o kaşların
Âşıka yoktur işlerin
Harman sonu dervişlerin
Ben geçerim gönül geçmez

Elçin, Şükrü (1984). Gevherî Divânı / İnceleme-Metin-Dizin-Bibliyografya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Yay. 551.

Parelenmiş
Bir garib bülbülüm dinle zârımı
Sevdiğim ruhlerin gülzârelenmiş
Aldırdım elimden nazlı yârimi
Hasret ile sînem pek pârelenmiş

Ey gonce dehânım kâkülün sünbül
Şol beyaz gerdanda benlerin fülfül
Efgana başlamış derdimend bülbül
Gülden cüdâ düşmüş âvârelenmiş

Nice bu cânıma cefâ kılup ta
Bu bendesin ferdâlara salup ta
Münevver hüsnüne mağrur olup ta
Zülfün nikab idüp gaddârelenmiş

Andelîbler şakır gülün dalında
Hudâ ismin vird eylemiş dilinde
Derdimend Gevherî gurbet elinde
Aldırmış yavrusun divânelenmiş

Elçin, Şükrü (1984). Gevherî Divânı / İnceleme-Metin-Dizin-Bibliyografya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Yay. 413.

Mükerremdir
Bugün cânânım gördüm kemâli şâd ü hurremdir
Nazar kıl suni Mevlâ’ya yüzü mâh-ı münevverdir
Niyaz itsem n’olur âyâsarılsam leblerin emsem
Sakın ey dil helâk eyler ki destû-i mükerremdir

Yakup berbad ider kâfir harab eyler bu dil şehrin
Bana ta’n eyleyen görsün ki kimdir çekmeyen kahrın
Şikârı ilm-i vehbîdir Neriman’ı budur derdin
Belâgat kal’asın mesken iden şîr-i müfehhamdır

Düşelden dâmına bildim necâtıma ifâkat yok
Müberra olmamız yeğdir ki ammâ sabra tâkat yok
Huzûr-ı arz-ı âlîde ümmîd-i valsa âdet yok
Muhassıl hükmü anlamaz bu bir şâh-ı muazzamdır

Sakın ta’n itme Gevherî bu gönlüme inad olmaz
Beni söyletme lûtf eyle bu ısrârım mübârek ismi yâd olmaz
Cânânım vasfı bî-imkân mübârek ismi yad olmaz
Efendim ma’nîde hâlâ velî ibn-i Edhem’dir 

Elçin, Şükrü (1984). Gevherî Divânı / İnceleme-Metin-Dizin-Bibliyografya. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Millî Folklor Araştırma Dairesi Yay. 623.