Hakîkî, Ağa-zâde Mehmed Dede

(d. h. ?/? - ö. h. 1063/1652)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Adı Mehmed'dir. Gelibolu'da doğmuştur. Babası Hasan, yeniçeri ağalığından emekli olduğu için ağazade olarak tanınmaktadır. Şairin Mustafa ve Asaf isminde iki kardeşi vardır. Mustafa Efendi, Mehmed Dede'nin vefatı sonrası meşihate geçecek olan Sabir Mehmed'in babasıdır. Mehmed Dede bütün mülkünü kardeşi Asaf'a hibe ederek 1019/1610'da Konya Dergahı'na gitti, Dergahın meşihatini yürüten I. Bostan Çelebi'nin dervişi oldu. Bir süre burada hizmet ettikten sonra Çelebi'nin de izniyle Mekke ve Medine'yi ziyaret etti; Kudüs'e de giderek Mescid-i Aksa'da mutekif olmuştur. Bir süre Malta'da esir olarak kalmış, hürriyetine kavuştuktan sonra Cezayir'e gitti. Hayli maceralı seyahatleri neticesi Gelibolu'ya döndüğünde Ahi'd-devle zaviyesinde derviş ve muhiplere Mesnevi tedrisine ve Mevlevi erkanını talime başladı, katılımcıların sayısının artması sebebiyle dostlarından Abdurrahman bin Mehmed şehir dışında görkemli bir mevlevihane inşa ettirdi. 

Ağazade Mehmed, keşif ve kerametleri ile meşhur bir zatmış. 1030/1620 yılında sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa Beşiktaş'ta bir Mevlevihane bina ettirip Ağazade'yi buraya davet etti. Ağazade Beşiktaş dergahına şeyh olduktan sonra da Gelibolu'yu ihmal etmedi; yelkenli kayığıyla iki dergah arasında bir süre gidip gelmişken 1032/1622 tarihinde Beşiktaş şeyhliğini bırakarak Gelibolu'ya döndü. Saatü'l-karar terkibinin işaret ettiği 1063/1652 tarihinde Gelibolu'da vefat etti, dergah haziresine defnedildi

Eldeki çok az sayıdaki şiirlerinde, bir tanesi hariç, mahlas yoktur. Şiirleri muhakkikane, arifane olarak nitelendirilir. Sadeddin Nüzhet, Hakiki mahlasını kullandığını söylemektedir. O daha ziyade insan yetiştirmekle maruf bir şahsiyettir. Kendisinden bahseden her eserde ihtiram ifadeleri ile söze başlanmakta, onu anlatacak her kelime özenle seçilmektedir. Klasik şiirin mühim şairlerinden Neşati (ö. 1085/1674), yeğeni Sabir Mehmed (ö. 1090/1679), Şeyhülislam Bahayi (ö. 1064/1653), Derviş Sineçak Osman (ö. 1055/1645), Adni Dede (ö. 1095/1683) gibi şairler Ağazade Mehmed Dede'den feyz almış şahsiyetlerdir.

Ağazade, kuvvetle muhtemeldir ki bir divan tertip etmedi. Mesnevi'de anlatılan Şah u Kenizek Kıssası Talikatı ve Mesnevi'nin ilk onsekiz beytini şerhi diğer eserleridir.

Kaynakça

Ayvansaraylı Hafız Hüseyin (1281). Hadîkatü'l-Cevâmi. C.II. İstanbul:Matbaa-i Âmire.

Duru, Necip Fazıl (2003). "Mevlevi Şeyhi Ağa-zade Mehmed Dede ve Mesnevi'nin İlk On sekiz Beytini Şerhi". Tasavvuf. (11): 151-175.

Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C.I-III. İstanbul: Ülkü Basımevi.

Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu'arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Muhammed Fazıl el-Bosnevi (1866). Şerh-i Hakâyık-ı Ezkâr-ı Mevlânâ. İstanbul: Bosnalı Muharrem Matbaası.

Sakıb Mustafa Dede (1283). Sefîne-i Nefîse fi'l-Menâkıbi'l-Mevleviyye. Mısır.

Uzluk, F. Nafiz (1971). "Mevlevi Hilafetnameleri". Vakıflar Dergisi. (IX): 383-401.

Yazıcı, Gülgun Erişen (2009). Gelibolu Mevlevihanesi ve Gelibolu'da Mevlevilik. Çanakkale: Çanakkale Kitaplığı.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. NECİP FAZIL DURU
Yayın Tarihi: 27.03.2014
Güncelleme Tarihi: 21.08.2021

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Vâris-i 'ilm-i ledünnî Âdem-i ma'nâ bizüz

Vâkıf-ı sırr-ı rumûz-ı 'alleme'l-esmâ bizüz

 

Bizdedür sırr-ı Muhammed nutk-ı pâk-i Mevlevî

Mahzen-i genc-i ilahî sâhib-i esmâ bizüz

 

Fakr ile fahr eyledük mülk-i kanâ'at şâhıyuz

Lâ'ubaliyüz egerçi 'ârif ü dânâ bizüz

 

Bende-i evlâd-ı Hayder hâk-i râh-ı Mustafâ

Murtazânun 'âşıkıyuz çâker-i Zehrâ bizüz

 

Si vü dü hat okuduk yârun cemâlinden 'ıyân

İstivâ remzini bildük ümmet-i vuskâ bizüz

 

Mazhar-ı Monlâ-yı Rûm'uz Mesnevî burhânumuz

Sâlik-i râh-ı Hakîkat vâsıl-ı Mevlâ bizüz

 

Münkir-i âl-i 'abâya tîğdur her nutkumuz

Kâhir-i a'dâ-yı dînüz seyf-i Mevlânâ bizüz

 

Hazret-i sultân-ı 'aşka kul idelden kendimüz

Fırka-i nâcîden olduk 'urvetü'l-vüskâ bizüz

(Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu'arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay. 18-19; Yazıcı, Gülgun Erişen (2009). Gelibolu Mevlevihanesi ve Gelibolu'da Mevlevilik. Çanakkale: Çanakkale Kitaplığı. 27.)

 

Gazel

A gönül neylersin sen bu cihânı

Kalır sanma sana bu mülk-i fânî

 

Kanı bu âleme sultân olanlar

Koyuban gittiler nâm ile şânı

 

Bakın şol sinlere ibret gözüyle

Türâb itmiş nice sâhib-kırânı

 

Hakîkî gâfil olma kim hazer kıl

Ecel bir gün gelir vermez amânı

(Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C.I. İstanbul: Ülkü Basımevi. 260.)

 

Mesnevi'nin İlk Onsekiz Beytini Şerhi'nden

(2) Kez neyistân tâ merâ bübrîde end / Der nefîrem merd u zen nâlîde end

Neyistân müste'âr u kinâyedür. Makâm-ı cem'den murâd Hakkı, halksız müşâhede itmege dirler. Makâm-ı farkun mukâbilidür. Ve fark-ı Hakk'dan halkla mahcûb olmağa dirler. Ol zaman kim sâlik kendü varlığından bi'l-külliye halâs olup fenâ-fi'llâh hâsıl eyler. Tâlibleri irşâd içün ba'zısı yine makâm-ı farka reddolunur. Bekâ-bi'llâhda karar eyler. Bu makâma fark-ı ba'de'l-cem' ve fark-ı sânî dahı dirler. Cem'ül-cem' dahı dirler. Halkı hakkıyla kâim-i müşâhede eylemeden kinâyedür. Netekim Gülşen-i Râz sâhibi buyururlar: Beyt:

Makâm-ı dil-güşâyiş cem'-i cemîst / Cemâl-i cân-fezâyiş şem'-i cemîst

Bu takdirce ma'nî-i beyt şöyledür ki: Makâm-ı cem'den irşâd-ı nâs içün reddolunup mertebe-i farka ve temeyyüze gönderilelden beri sadâ vü da'vetimden er ü 'avret nâlîdedür. Murâd şol füyûzât-ı Rabbânîdür ki, mürşid-i kâmil vâsıtasıyle sâliklerün kalbine irişüp ol sebep ile gönülleri münfa'il u müte'essir olup bir hâlet ve bir keyfiyyet hâsıl iderler ki gönüllerinde 'aşk-ı ilâhîden gayrı nesne karâr eylemez. Ol halde kendülerden gûn-â-gûn tazarru' u nâleler sâdır olur.

(Duru, Necip Fazıl (2003). "Mevlevi Şeyhi Ağa-zade Mehmed Dede ve Mesnevi'nin İlk On sekiz Beytini Şerhi". Tasavvuf. 165-66.)

Şah u Kenizek Kıssası Talikatı'ndan

İşbu dâsitanun içinde Şâh u Kenîzek ve tabîb-i velî ve zer-ger zikr olınmışdur. Vücûd-ı insânda şâhdan murâd rûh-ı inâniyyedür. Ki bu 'âleme vâridât-ı kudsiyye ve tecelliyât-ı şuhûdiyye şikârı içün gelmişdür. Havâsdan murâd kuvây-ı birûnî ve enderûnîdür ki pâdişâh-ı rûhun 'askeridür. Ve kenîzek'den murâd nefs-i emmâredür ki hevâ vü hevese mâ'ildür...Ve pâdişâhun câriyeye 'âşık olması rûhun tahsîl-i ma'ârif-i ledünnîde nefse muhtâc olmasıdır. Pes rûh diledi ki nefsde olan tabi'î keşşâfeti izâle idüp kendüye taâbi' eyleye. Tâ ki nefs vâsıtasıyla maksûdını âşkâr eyleye. Nefsde ise ol isti'dâd yokdur ki rûh 'âlemini seyr eyleye...

(Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede Tezkire-i Şu'arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay. 17-18.)

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1MELÎHÎd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2NÜVÎDÎ, Mehmed Nüvîdî Efendid. ? - ö. 1674-75Doğum YeriGörüntüle
3AZMÎ, Hüseyin Azmî Deded. 1815 - ö. 1892Doğum YeriGörüntüle
4MELÎHÎd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5NÜVÎDÎ, Mehmed Nüvîdî Efendid. ? - ö. 1674-75Doğum YılıGörüntüle
6AZMÎ, Hüseyin Azmî Deded. 1815 - ö. 1892Doğum YılıGörüntüle
7MELÎHÎd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8NÜVÎDÎ, Mehmed Nüvîdî Efendid. ? - ö. 1674-75Ölüm YılıGörüntüle
9AZMÎ, Hüseyin Azmî Deded. 1815 - ö. 1892Ölüm YılıGörüntüle
10MELÎHÎd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11NÜVÎDÎ, Mehmed Nüvîdî Efendid. ? - ö. 1674-75MeslekGörüntüle
12AZMÎ, Hüseyin Azmî Deded. 1815 - ö. 1892MeslekGörüntüle
13MELÎHÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14NÜVÎDÎ, Mehmed Nüvîdî Efendid. ? - ö. 1674-75Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15AZMÎ, Hüseyin Azmî Deded. 1815 - ö. 1892Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16MELÎHÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17NÜVÎDÎ, Mehmed Nüvîdî Efendid. ? - ö. 1674-75Madde AdıGörüntüle
18AZMÎ, Hüseyin Azmî Deded. 1815 - ö. 1892Madde AdıGörüntüle