HATȂYÎ, Hatâyî-i Tebrîzî

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Azeri)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Biyografik kaynaklarda Hatâyî hakkında bilgi yoktur. Aynı mahlası kullanan şairlerden ayırt etmek için “Tebrîzî” nisbesiyle anılan Hatâyî’nin asıl adı da bilinmemektedir. İlk kez Terbiyet’in (1314) söz ettiği bu şairle ilgili sonraki çalışmalarda yer alan bilgilerin kaynağı ona dayanmaktadır. Terbiyet (1314: 137), Hatâyî-i Tebrîzî’nin Akkoyunlu Sultân Ya’kûb adına bir Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi yazdığını ve bu mesnevînin bir yazma nüshasının kendinde olduğunu belirterek ilk beytini örnek vermiştir. Caferoğlu (1991: 145) da herhangi bir kaynak göstermeksizin eserin Sultân Ya’kûb’a ithaf edildiğini bildirmiş ve Hatâyî’yi Akkoyunlu sarayına mensup şairler arasında saymıştır. Ancak metnin içinde mesnevînin Sultân Ya’kûb’a ithaf edildiğine dair bir bilgi mevcut değildir. Ayrıca devrin kaynaklarında Hatâyî’nin ismi de geçmemektedir. Üstelik bu durum, saray mensubu bir şair için pek de mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla ithaf konusundaki iddia için daha kesin bilgiler gerekmektedir. Şayet Terbiyet’in verdiği bilgi doğru kabul edilirse bu, sadece Hatâyî’nin Yûsuf u Züleyhâ’sının Sultân Ya’kûb’un hükümdarlığı döneminde (1478-1490) yazılmış olduğunu gösterecektir. 

Hatâyî’nin bilinen tek eseri Yûsuf u Züleyhâ isimli mesnevîsidir. 15. yüzyıl Azerî Türkçesi ile kaleme alınan hikâyede aruzun fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbı kullanılmıştır. Yûsuf u Züleyhâ’nın, “Azerbaycan Bakü Elyazmaları Enstitüsü”ndeki nüshaları arasında yapılan karşılaştırma sonucunda 1234 beyitten oluştuğu belirlenmiştir. Klasik mesnevîlerin tertip özelliklerini taşımayan eserde, ilk beyitteki besmeleden sonra hikâyeye geçilmektedir. Farsça başlıklarla bölümlendirilen manzumede kahramanların ağzından söylenmiş gazeller yer almaktadır. Metin, Yûsuf ve Züleyhâ’nın ölümünün ardından şairin dua talep ettiği beyitle son bulmaktadır. Araslı (1960: 314-315), eserin Azerî Türkçesinde, Fars edebiyatındaki Yûsuf u Züleyhâlar seviyesine ulaşabilecek nitelikteki ilk mesnevî olduğunu ileri sürmüşse de edebî bakımdan üstün nitelikler taşımayan manzume, Yûsuf kıssasının halk arasındaki yaygın şeklinin manzum olarak anlatılmasından ibarettir. Sade dili ve içerdiği olağanüstü olay ve motifleri, hikâyenin meclislerde okunmak üzere yazıldığı izlenimini vermektedir. Estetik bir üslup kuramadığı gibi, eserine özgün bir nitelik kazandıramadığı da görülen ve aruzu kullanmada da pek başarılı olamayan Hatâyî vasat bir şairdir. Hatâyî’nin Yûsuf u Züleyhâ’sı hakkında bir doktora tezi yapılmıştır (Demir 2006).

Kaynakça

Araslı, Hamit (1960). “XV-XVI. Eserlerde Azerbaycan Edebiyatı”. Azerbaycan Edebiyatı Tarihi. Bakü.

Caferoğlu, Ahmet (1991). “Azerbaycan Edebiyatı”. Türk Dünyası Edebiyatı. hzl. H. Açıkgöz. Ankara: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.

Demir, Recep (2006). Hatâyî-i Tebrîzî ve Molla Câmî’nin Yûsuf u Züleyhâ Mesnevileri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir İnceleme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.

Hayyampûr, Abdurresûl. (1339). Yûsuf u Züleyhâ. Tebrîz.

Levend, Agâh Sırrı (1988). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: TTK Yay.

Terbiyet, Muhammet Ali (1314). Dânişmendân-ı Azerbaycan. Tehrân.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ RECEP DEMİR
Yayın Tarihi: 07.12.2013
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel-i Yûsuf aleyhi’s-selâm

Yûsuf eydür imdi yâ perverdigâr

Yâ hudâvend-i kerîm-i kirdigâr 

Sen bana itgil meded yâ dest-gîr

Çün bana kardaşlarum olmadı yâr

Çarh-ı gaddârun elinden dâd dâd

Neyledi gördün mi çarh-ı rûzgâr

Çâha saldı pây-bend itdi beni

İstemez hîç kim beni ben intizâr

Ben bu çeşmüm yaşına gark olmuşam

Pes ne hâcetdür bana çeh pây-dâr 

Vir babama peygamum ey dan yili

Ol diyâra sen eger kılsan güzâr

Ey Yusuf didi helâl eyle bana 

Tâ kıyâmet güni bil olur didâr 

Kıssa-yı Dîger

Çün Yehûdâ geldi anı gördiler

Her birisi gitdi anı koydılar

Sonra bir oğlağı bî-cân itdiler

Yûsufun gömlegini kan itdiler

Bakar idi Pîr-i Ken’ân ol yola

Tâ ki anun Yûsufı kaçan gele

Gice oldı eve yavuk geldiler

Zâr u giryân âh u efgân itdiler

Didiler vâveyla vay Yûsuf kanı 

Yidi kurtlar işte gömlegi kanı

Vay musîbet vay bizim kardaşumuz

Vay gidüben gelmiyen yoldaşumuz

Ol anı Ya’kûb işitdi kıldı âh

Didi pîrlik tonını giydim siyâh

Gitdi özinden özini bilmedi

Dan atınca hiç özine gelmedi

Bunlar eydür n’eyledük biz ey ahı

Hak yanında şerm-sâr olduk dahı

Sepdiler su ol mübârek yüzine

Dan atanda geldi Ya’kûb özine

Didi tapşurdum size Yûsuf kanı

Sizi âhir duta Yûsufun kanı

Onlar eydür ey baba ovlamağa

Dağa varmışduk geyik kovlamağa

Bir çemenlü gölgede koyduk anı

Kurt yimişdi biz gelince oğlanı

Ya’kub eydür el ayağından anun

Yok mıdur bir pâresi ol oğlanun

Onlar eydür kanlu gömlegi sana

Biz getürdük diyüben virdük sana

Aldı sürdi gömlegi yüz başına

Gömlegi gark eyledi göz yaşına

(Demir, Recep (2006). Hatâyî-i Tebrizî ve Molla Câmî’nin Yûsuf u Züleyhâ Mesnevileri Üzerinde Karşılaştırmalı Bir İnceleme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 159-161.)