Madde Detay
HÜSEYİN CAN
(d. ?/? - ö. 1107/1695-96)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Bursa'da doğdu. Mevkufat kalemine intisap ederek "koyun halifesi" oldu. (Çapan, 2005: 161; Özcan 1989: 233; Arslan 1994:67). Bir ara Osman Paşa-zâde Sarı Bey'in yanında kâtiplik yaptı. (Çapan 2005: 161; İnce 2005: 161). 1107/1695-1696'da vefat etti. (Çapan 2005: 162; Özcan 1989: 233). Mecma-ı Şuarâ'nın, vefat tarihini 1118/1706-07 yazması yanlıştır. (Kurnaz vd. 2001: 201, Arslan 1994: 67) Nev'i şahsına münhasırdı. (Arslan 1994:67). Sohbeti güzel, tuhaf görünüşlü, oldukça keyfine düşkündü. (Arslan 1994:67). Üzerinde çok fazla evrak parçaları taşıdığından "defterhane"yi (İnce 2005: 161) veya "mahzen-i evrak"ı (Çapan 2005: 161; Özcan 1989: 233; Arslan 1994:67) hatırlattığı gibi esprilere konu olmuştur. Belinde üç okkalı büyük divitlerin her bir okkasında birer renk taşıdığından daima içinden "üç okka" beytini söylermiş. (Çapan 2005: 161; İnce 2005: 161; Arslan 1994:67). Şiirleri meylettiği güzeller hakkındadır. (İnce 2005: 161). Kendine iltifat etmeyen güzellerin resimlerini yaptırıp "Hîç olmaz ise tasvîrünle ülfet eylerüz cânâ" diyerek karşısına aldığı tasvir ile konuşarak gazeller yazarmış. (Arslan 1994:67). Şiirleri hiciv, hezel ve mudhikat vadisindedir. (Çapan 2005: 161; İnce 2005: 161; Arslan 1994:67). Ancak güzel sözleri ve güzel tarihleri vardır. Kaynaklarda hattatlığından da söz edilir. (Müstakîm-zâde Süleymân Sa'de'd-dîn 1928: 180). Yanında kâtip olarak çalıştığı Osman Paşa-zâde Sarı Bey hakkında Hâre-nâme adlı bir eser kaleme aldı. Adı geçen bey, bu şiire karşılık ucuz bir "hâre" vererek şairi azarladı. Umduğunu bulamayan şair de beyi kötülemek için Hâre-nâme adlı 150 beyitlik bir başka manzume kaleme aldı. (Çapan 2005: 161; Arslan 1994:67). Hâre-nâme, şairler arasında meşhurdur. ( İnce 2005: 161)
Kaynakça
Arslan, Mehmet (hzl.). (1994). Mehmet Siraceddin. Mecma-ı Şuarâ ve Tezkire-i Üdebâ. Sivas: Dilek Matbaacılık.
Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi. Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay.
İnce, Adnan (hzl.). (2005). Sâlim Efendi. Tezkiretü’ş-Şuarâ. Ankara: AKM Yay.
Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî - Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Vekâyiü’l-Fuzalâ. Şakâyık-ı Numaniye ve Zeyilleri. C.4. İstanbul: Çağrı Yay.
Müstakîm-zâde Süleymân Sa'de'd-dîn (1928) Tuhfe-i Hattâtîn. İstanbul: İstanbul Devlet Matbaası.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAKYayın Tarihi: 02.03.2014Güncelleme Tarihi: 24.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ez-Hâre-nâme-i Hüseyn Cân
Hâre degüldür velî hârâ idi
Reşk-i Semerkand u Buhârâ idi
Tâ Venedik’den getirüp piskopos
Tokumuş anda koca lancerciyos
Eylemiş ana nice bin afrus
Der-şeb-i târîk-i kara koncolos
Hâre bunun gerçi ki nâmı durur
Perçemi dilber gibi şâmî durur
Ehl-i tevârîhden aldım haber
Hârenin aslı bu imiş meger
Hind-i ciger-hâre bunu sâbıkâ
Hûn-ı cigerle o zen-i bed-likâ
Nice nice sanatıla tokuyup
Şevheri Sufyanun önüne koyup
Ol dahı etmişdi niçe tavsiye
Ya'ni ki ferzend-i Muâviye'ye
Ola bu hârâ-yı serâser nişân
Hâfid-i bed-ahterime armagan
Eyleyicek ol dahı azm-i sefer
Râyet-i Haccâca salup şûr u şer
Yakdı niçe bin dil-i âvâreyi
Şukka-tırâz eyledi bu hâreyi
Gâv-ı direfşî gibi ol bezleke
Kalmadı hiç gezmedigi ma'reke
Âl-i Ümeyye anı cânı gibi
Saklar idi hırz-ı Yemânî gibi
Meclis-i fısk eylese ger ol pelîd
Ya'ni ki Abdü’l-melîk oglı Velîd
Eylese Hannâne ile ihtilât
Hem dahı Mennâne ile inbisât
Sofrada birine yemeklik idi
Raksda birine eteklik idi
Devlet-i merdân ile ol mühmele
Kaldı mı yâ gezmedigi mezbele
Ya'ni gelin eyleseler bir kızı
Bunu iderler idi ayak bezi
Vaz'-ı hâmilde bol olunca küsi
Sonra ederlerdi beşik örtüsi
Hâsılı ol hâre-i pür-tumturak
Gâh cibinlik idi gâhî duvak
Giderek ol hâre-i ibret-me’âl
Eyledi çok kimselere intikâl
Elden ele düşürerek rûzgâr
Eyledi bu zâtun elinde karâr
Ebr-i sehâ gevrek gevrek güldü
Virdi begüm dürük dürük dürüldü
Hâre velî şemanderüzi idi
Aklı kızıllıydı dü-rûzî idi
Nice zamân oldı o ibret-nümâ
Gerden-i gûc üzre kebûdî ridâ
Bânî-i kâh-ı İrem-i pür-fesâd
İtmiş idi askıyı kasr-ı İmâd
Hâre velî nâdire-i kevn idi
Zîb-i serâ-perde-i Fir'avn idi
Hâre degül hâre ana ad idi
Sâde idi mevcden âzâd idi
Kim getirip koydı misâl-i sadak
Önüme bir hâreyi çagışşadak
Gerçi anın begligi yalan idi
Verdigine dahı peşîmân idi
Beg mi olur her kişi keyfe yeşâ
Mâderini ... ile bir hâşa
Zâyi ola arada bunca emek
Böylece reng etdi bana ol memek
Böyle olunca kerem-i ayânda
Cân mı kalur yâ Hüseyin Cân’da
Dâd elinden Sarı’nın dâd dâd
Kullarını hıfz ide Rabbü’l-ibâd
Sarı’yı hısn-ı şeh-i mârâna at
Görmeye te’sîrin anı kâ’inât
Nâme-i hârâyı çün etdim tamâm
Etdi pesend ana havâs u avâm
Hâtif-i gaybî dedi târîh ana
Nâme-i hârâ-yı kebûdî likâ -sene 1084-
(Çapan, Pervin (hzl.). (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay. 163)
Üç hokka devâtunda didi yâr ne vardur
Didüm ki ana ey husrev-i şîrîn ü şeker-leb
Zülf-i siyehün la'l-i lebün çeşm-i kebûdun
Evsâfını tahrîr içün "üç dürlü" mürekkeb
Üç hokka devâtında ne var dirse o şâhum
Hûn-ı cigerüm laht-ı dilüm dûd-ı siyâhum
(Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Vekâyiü’l-Fuzalâ. Şakâyık-ı Numaniye ve Zeyilleri. C. 4. İstanbul: Çağrı Yay. 233.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 02.03.2014Güncelleme Tarihi: 24.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ez-Hâre-nâme-i Hüseyn Cân
Hâre degüldür velî hârâ idi
Reşk-i Semerkand u Buhârâ idi
Tâ Venedik’den getirüp piskopos
Tokumuş anda koca lancerciyos
Eylemiş ana nice bin afrus
Der-şeb-i târîk-i kara koncolos
Hâre bunun gerçi ki nâmı durur
Perçemi dilber gibi şâmî durur
Ehl-i tevârîhden aldım haber
Hârenin aslı bu imiş meger
Hind-i ciger-hâre bunu sâbıkâ
Hûn-ı cigerle o zen-i bed-likâ
Nice nice sanatıla tokuyup
Şevheri Sufyanun önüne koyup
Ol dahı etmişdi niçe tavsiye
Ya'ni ki ferzend-i Muâviye'ye
Ola bu hârâ-yı serâser nişân
Hâfid-i bed-ahterime armagan
Eyleyicek ol dahı azm-i sefer
Râyet-i Haccâca salup şûr u şer
Yakdı niçe bin dil-i âvâreyi
Şukka-tırâz eyledi bu hâreyi
Gâv-ı direfşî gibi ol bezleke
Kalmadı hiç gezmedigi ma'reke
Âl-i Ümeyye anı cânı gibi
Saklar idi hırz-ı Yemânî gibi
Meclis-i fısk eylese ger ol pelîd
Ya'ni ki Abdü’l-melîk oglı Velîd
Eylese Hannâne ile ihtilât
Hem dahı Mennâne ile inbisât
Sofrada birine yemeklik idi
Raksda birine eteklik idi
Devlet-i merdân ile ol mühmele
Kaldı mı yâ gezmedigi mezbele
Ya'ni gelin eyleseler bir kızı
Bunu iderler idi ayak bezi
Vaz'-ı hâmilde bol olunca küsi
Sonra ederlerdi beşik örtüsi
Hâsılı ol hâre-i pür-tumturak
Gâh cibinlik idi gâhî duvak
Giderek ol hâre-i ibret-me’âl
Eyledi çok kimselere intikâl
Elden ele düşürerek rûzgâr
Eyledi bu zâtun elinde karâr
Ebr-i sehâ gevrek gevrek güldü
Virdi begüm dürük dürük dürüldü
Hâre velî şemanderüzi idi
Aklı kızıllıydı dü-rûzî idi
Nice zamân oldı o ibret-nümâ
Gerden-i gûc üzre kebûdî ridâ
Bânî-i kâh-ı İrem-i pür-fesâd
İtmiş idi askıyı kasr-ı İmâd
Hâre velî nâdire-i kevn idi
Zîb-i serâ-perde-i Fir'avn idi
Hâre degül hâre ana ad idi
Sâde idi mevcden âzâd idi
Kim getirip koydı misâl-i sadak
Önüme bir hâreyi çagışşadak
Gerçi anın begligi yalan idi
Verdigine dahı peşîmân idi
Beg mi olur her kişi keyfe yeşâ
Mâderini ... ile bir hâşa
Zâyi ola arada bunca emek
Böylece reng etdi bana ol memek
Böyle olunca kerem-i ayânda
Cân mı kalur yâ Hüseyin Cân’da
Dâd elinden Sarı’nın dâd dâd
Kullarını hıfz ide Rabbü’l-ibâd
Sarı’yı hısn-ı şeh-i mârâna at
Görmeye te’sîrin anı kâ’inât
Nâme-i hârâyı çün etdim tamâm
Etdi pesend ana havâs u avâm
Hâtif-i gaybî dedi târîh ana
Nâme-i hârâ-yı kebûdî likâ -sene 1084-
(Çapan, Pervin (hzl.). (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay. 163)
Üç hokka devâtunda didi yâr ne vardur
Didüm ki ana ey husrev-i şîrîn ü şeker-leb
Zülf-i siyehün la'l-i lebün çeşm-i kebûdun
Evsâfını tahrîr içün "üç dürlü" mürekkeb
Üç hokka devâtında ne var dirse o şâhum
Hûn-ı cigerüm laht-ı dilüm dûd-ı siyâhum
(Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Vekâyiü’l-Fuzalâ. Şakâyık-ı Numaniye ve Zeyilleri. C. 4. İstanbul: Çağrı Yay. 233.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 24.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ez-Hâre-nâme-i Hüseyn Cân
Hâre degüldür velî hârâ idi
Reşk-i Semerkand u Buhârâ idi
Tâ Venedik’den getirüp piskopos
Tokumuş anda koca lancerciyos
Eylemiş ana nice bin afrus
Der-şeb-i târîk-i kara koncolos
Hâre bunun gerçi ki nâmı durur
Perçemi dilber gibi şâmî durur
Ehl-i tevârîhden aldım haber
Hârenin aslı bu imiş meger
Hind-i ciger-hâre bunu sâbıkâ
Hûn-ı cigerle o zen-i bed-likâ
Nice nice sanatıla tokuyup
Şevheri Sufyanun önüne koyup
Ol dahı etmişdi niçe tavsiye
Ya'ni ki ferzend-i Muâviye'ye
Ola bu hârâ-yı serâser nişân
Hâfid-i bed-ahterime armagan
Eyleyicek ol dahı azm-i sefer
Râyet-i Haccâca salup şûr u şer
Yakdı niçe bin dil-i âvâreyi
Şukka-tırâz eyledi bu hâreyi
Gâv-ı direfşî gibi ol bezleke
Kalmadı hiç gezmedigi ma'reke
Âl-i Ümeyye anı cânı gibi
Saklar idi hırz-ı Yemânî gibi
Meclis-i fısk eylese ger ol pelîd
Ya'ni ki Abdü’l-melîk oglı Velîd
Eylese Hannâne ile ihtilât
Hem dahı Mennâne ile inbisât
Sofrada birine yemeklik idi
Raksda birine eteklik idi
Devlet-i merdân ile ol mühmele
Kaldı mı yâ gezmedigi mezbele
Ya'ni gelin eyleseler bir kızı
Bunu iderler idi ayak bezi
Vaz'-ı hâmilde bol olunca küsi
Sonra ederlerdi beşik örtüsi
Hâsılı ol hâre-i pür-tumturak
Gâh cibinlik idi gâhî duvak
Giderek ol hâre-i ibret-me’âl
Eyledi çok kimselere intikâl
Elden ele düşürerek rûzgâr
Eyledi bu zâtun elinde karâr
Ebr-i sehâ gevrek gevrek güldü
Virdi begüm dürük dürük dürüldü
Hâre velî şemanderüzi idi
Aklı kızıllıydı dü-rûzî idi
Nice zamân oldı o ibret-nümâ
Gerden-i gûc üzre kebûdî ridâ
Bânî-i kâh-ı İrem-i pür-fesâd
İtmiş idi askıyı kasr-ı İmâd
Hâre velî nâdire-i kevn idi
Zîb-i serâ-perde-i Fir'avn idi
Hâre degül hâre ana ad idi
Sâde idi mevcden âzâd idi
Kim getirip koydı misâl-i sadak
Önüme bir hâreyi çagışşadak
Gerçi anın begligi yalan idi
Verdigine dahı peşîmân idi
Beg mi olur her kişi keyfe yeşâ
Mâderini ... ile bir hâşa
Zâyi ola arada bunca emek
Böylece reng etdi bana ol memek
Böyle olunca kerem-i ayânda
Cân mı kalur yâ Hüseyin Cân’da
Dâd elinden Sarı’nın dâd dâd
Kullarını hıfz ide Rabbü’l-ibâd
Sarı’yı hısn-ı şeh-i mârâna at
Görmeye te’sîrin anı kâ’inât
Nâme-i hârâyı çün etdim tamâm
Etdi pesend ana havâs u avâm
Hâtif-i gaybî dedi târîh ana
Nâme-i hârâ-yı kebûdî likâ -sene 1084-
(Çapan, Pervin (hzl.). (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay. 163)
Üç hokka devâtunda didi yâr ne vardur
Didüm ki ana ey husrev-i şîrîn ü şeker-leb
Zülf-i siyehün la'l-i lebün çeşm-i kebûdun
Evsâfını tahrîr içün "üç dürlü" mürekkeb
Üç hokka devâtında ne var dirse o şâhum
Hûn-ı cigerüm laht-ı dilüm dûd-ı siyâhum
(Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Vekâyiü’l-Fuzalâ. Şakâyık-ı Numaniye ve Zeyilleri. C. 4. İstanbul: Çağrı Yay. 233.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Ez-Hâre-nâme-i Hüseyn Cân
Hâre degüldür velî hârâ idi
Reşk-i Semerkand u Buhârâ idi
Tâ Venedik’den getirüp piskopos
Tokumuş anda koca lancerciyos
Eylemiş ana nice bin afrus
Der-şeb-i târîk-i kara koncolos
Hâre bunun gerçi ki nâmı durur
Perçemi dilber gibi şâmî durur
Ehl-i tevârîhden aldım haber
Hârenin aslı bu imiş meger
Hind-i ciger-hâre bunu sâbıkâ
Hûn-ı cigerle o zen-i bed-likâ
Nice nice sanatıla tokuyup
Şevheri Sufyanun önüne koyup
Ol dahı etmişdi niçe tavsiye
Ya'ni ki ferzend-i Muâviye'ye
Ola bu hârâ-yı serâser nişân
Hâfid-i bed-ahterime armagan
Eyleyicek ol dahı azm-i sefer
Râyet-i Haccâca salup şûr u şer
Yakdı niçe bin dil-i âvâreyi
Şukka-tırâz eyledi bu hâreyi
Gâv-ı direfşî gibi ol bezleke
Kalmadı hiç gezmedigi ma'reke
Âl-i Ümeyye anı cânı gibi
Saklar idi hırz-ı Yemânî gibi
Meclis-i fısk eylese ger ol pelîd
Ya'ni ki Abdü’l-melîk oglı Velîd
Eylese Hannâne ile ihtilât
Hem dahı Mennâne ile inbisât
Sofrada birine yemeklik idi
Raksda birine eteklik idi
Devlet-i merdân ile ol mühmele
Kaldı mı yâ gezmedigi mezbele
Ya'ni gelin eyleseler bir kızı
Bunu iderler idi ayak bezi
Vaz'-ı hâmilde bol olunca küsi
Sonra ederlerdi beşik örtüsi
Hâsılı ol hâre-i pür-tumturak
Gâh cibinlik idi gâhî duvak
Giderek ol hâre-i ibret-me’âl
Eyledi çok kimselere intikâl
Elden ele düşürerek rûzgâr
Eyledi bu zâtun elinde karâr
Ebr-i sehâ gevrek gevrek güldü
Virdi begüm dürük dürük dürüldü
Hâre velî şemanderüzi idi
Aklı kızıllıydı dü-rûzî idi
Nice zamân oldı o ibret-nümâ
Gerden-i gûc üzre kebûdî ridâ
Bânî-i kâh-ı İrem-i pür-fesâd
İtmiş idi askıyı kasr-ı İmâd
Hâre velî nâdire-i kevn idi
Zîb-i serâ-perde-i Fir'avn idi
Hâre degül hâre ana ad idi
Sâde idi mevcden âzâd idi
Kim getirip koydı misâl-i sadak
Önüme bir hâreyi çagışşadak
Gerçi anın begligi yalan idi
Verdigine dahı peşîmân idi
Beg mi olur her kişi keyfe yeşâ
Mâderini ... ile bir hâşa
Zâyi ola arada bunca emek
Böylece reng etdi bana ol memek
Böyle olunca kerem-i ayânda
Cân mı kalur yâ Hüseyin Cân’da
Dâd elinden Sarı’nın dâd dâd
Kullarını hıfz ide Rabbü’l-ibâd
Sarı’yı hısn-ı şeh-i mârâna at
Görmeye te’sîrin anı kâ’inât
Nâme-i hârâyı çün etdim tamâm
Etdi pesend ana havâs u avâm
Hâtif-i gaybî dedi târîh ana
Nâme-i hârâ-yı kebûdî likâ -sene 1084-
(Çapan, Pervin (hzl.). (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay. 163)
Üç hokka devâtunda didi yâr ne vardur
Didüm ki ana ey husrev-i şîrîn ü şeker-leb
Zülf-i siyehün la'l-i lebün çeşm-i kebûdun
Evsâfını tahrîr içün "üç dürlü" mürekkeb
Üç hokka devâtında ne var dirse o şâhum
Hûn-ı cigerüm laht-ı dilüm dûd-ı siyâhum
(Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi, Vekâyiü’l-Fuzalâ. Şakâyık-ı Numaniye ve Zeyilleri. C. 4. İstanbul: Çağrı Yay. 233.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | BURSEVÎ, Muhyiddin Efendi | d. ? - ö. 1680 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ÂSIM, Seyyid Sinek Mustafa Âsım Efendi | d. ? - ö. 1747-48 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | MEHMED FAHREDDÎN, Bursalı | d. 1792 - ö. 1855 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | BURSEVÎ, Muhyiddin Efendi | d. ? - ö. 1680 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ÂSIM, Seyyid Sinek Mustafa Âsım Efendi | d. ? - ö. 1747-48 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | MEHMED FAHREDDÎN, Bursalı | d. 1792 - ö. 1855 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | BURSEVÎ, Muhyiddin Efendi | d. ? - ö. 1680 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ÂSIM, Seyyid Sinek Mustafa Âsım Efendi | d. ? - ö. 1747-48 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MEHMED FAHREDDÎN, Bursalı | d. 1792 - ö. 1855 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | BURSEVÎ, Muhyiddin Efendi | d. ? - ö. 1680 | Meslek | Görüntüle |
11 | ÂSIM, Seyyid Sinek Mustafa Âsım Efendi | d. ? - ö. 1747-48 | Meslek | Görüntüle |
12 | MEHMED FAHREDDÎN, Bursalı | d. 1792 - ö. 1855 | Meslek | Görüntüle |
13 | BURSEVÎ, Muhyiddin Efendi | d. ? - ö. 1680 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ÂSIM, Seyyid Sinek Mustafa Âsım Efendi | d. ? - ö. 1747-48 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | MEHMED FAHREDDÎN, Bursalı | d. 1792 - ö. 1855 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | BURSEVÎ, Muhyiddin Efendi | d. ? - ö. 1680 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ÂSIM, Seyyid Sinek Mustafa Âsım Efendi | d. ? - ö. 1747-48 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | MEHMED FAHREDDÎN, Bursalı | d. 1792 - ö. 1855 | Madde Adı | Görüntüle |