HUSREV, Şeyhülislâm Mollâ Husrev Mehmed bin Ferâmurz bin Alî

(d. ?/? - ö. 885/1480)
divan şairi, nâsir
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Fâtih Sultân Mehmed devrinde yaşayan şair, Mevlânâ Husrev veya Mollâ Husrev olarak tanınmıştır. Tuhfe-i Nailî’de künyesi “Şeyhülislâm Mollâ Husrev Mehmed bin Ferâmurz bin Alî” şeklindedir (Tuman 2001: 248). Babası Ferâmurz’un kimi eserlerde Fransız kumandan ve devlet adamlarından biri olup sonradan Müslüman olduğu yazılı ise de kendisinin telifi olan Dürer ü Gurer tercümesinin hâtimesindeki “Ene’l-fakîr Mehmed bin Ferâmurz bin Alî” kaydından Müslüman oğlu olduğu açıktır (Tuman 2001: 248). Bu konuda Fâik Reşâd (Kutlu 1975:47), Husrev’in babasının sonradan Müslüman olup Ferâmurz adını aldığını, Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyüne yerleşerek burada kendi adına bir tekke kurduğunu bildirmiştir. Bursalı Mehmed Tâhir (1333: 292), Sivaslı olduğunu ve Tokat civarındaki Türkmenlerden Arsak (Ersak) kabilesinden olduğunu söylemiştir. Yazma eser kataloglarında ise Tarsuslu olarak kayıtlıdır. Fâik Reşâd’a (Kutlu 1975:47) göre Molla Mehmed, babasını küçük yaşta kaybedince ablası ile eniştesi Husrev Bey’in yanında yetişmiştir. Bundan dolayı da halk arasında önceleri “Husrev Bey’in kaynı” diye anılmış, sonraları bu ifade kısaltılmış ve o, sadece “Husrev” ismiyle tanınmıştır. Mevlânâ Fenârî, Şeyh Hamza, Molla Yegân gibi zamanın tanınmış âlimlerinden dersler aldı ve yine ünlü âlim Sa’âdeddîn Taftazânî’nin talebelerinden Müftü Burhâneddîn Haydar-ı Herevî’nin yanında tamamlayıp ondan mülâzım oldu. Kısa zamanda şöhreti yayıldı. Padişahın takdirini kazanarak Edirne’de Şâh Melik Medresesi müderrisliğine getirildi. Ağabeyi Edirne’de Halebî Medresesi’nde müderrisken vefat edince talebeleri Mollâ Husrev’e verildi. 848/1444-45’de Ahmed bin Hızır yerine Edirne kadısı oldu. 855/1451-52’te bu görevden azledilip yerine Veliyyüddînzâde Ahmed Paşa getirildi. Üsküdar, Eyüp, Galata ve Ayasofya’da müderrislik yaptı. 862/1457’de kazaskerliğe, 867/1562’de İstanbul kadılığına tayin edildi. Mollâ Alî Arabî yerine şeyhülislam oldu (Kılıç 2010: 1527, Sungurhan 2009: 335). Seyyid Ahmed Mollâ Husrev’in Ta’lîkât’ını Bursa’ya gelen Kırîmî’ye yolladı. Kırîmî, eseri tenkit niteliğinde notlar yazarak geri gönderdi. Bunun üzerine Mollâ Husrev, Kırîmî’yi ve dönemin bilginlerini toplayarak Seyyid Ahmed’in itirazlarına cevap verdi. Böylelikle hem meclistekilerin bu husustan yararlanmalarını sağladı hem de kendi faziletini Seyyid Ahmed’e itiraf ettirdi. Yüksek görevlere getirilmesine ve bunlar dolayısıyla sahip olduğu birçok imkâna rağmen “Sultân-ı mefsûr benüm ri’âyetümde kusûr itdi” diye izin almadan Bursa’ya gitti ve padişah ölünceye kadar da gelmedi. “Seyyid Cürcânî, Sa’âdeddîn-i Taftazânî ile sair ilimlerde eşitiz, fakat fıkıhta ben onlardan üstünüm” dediği belirtilmiştir (Sungurhan 2009: 81). “Zamanın İmâm-ı Azam Ebû Hanîfesi” olarak nitelendirilen Mollâ Husrev, öğrencileriden de çok saygı görürdü. Eski kitaplardan her gün iki varak yazmayı alışkanlık edinmişti. Bu sebeple terekesinden pek çok eski eser çıkmıştır (Bursalı Mehmed Tâhir 1333: 292). Mollâ Husrev, 885/1480-81 yılında İstanbul kadısı iken vefat etti. “Mâte re’îsü’l-ulemâ” ve “Cennâtü’n-na’îm” ibareleri vefatına tarihtir (Tuman 2001: 248). Naşı İstanbul’dan Bursa’ya nakledilerek kendi medresesi olan Zeynîler Medresesi’nin avlusunda defnedildi (Bursalı Mehmed Tâhir 1333: 292). “Mezar taşında şu ibare bulunmaktadır: “Menba’-ı ilm ü hüner vâris-i ulûm-ı hayru’l-beşer fâzıl-ı hurşîd-eser sâhibü’d-Dürer ü Gurer, Mevlânâ Muhammed Husrev”. Tuhfe-i Nâilî’de Kâf-zâde Fâizi Tezkiresi’nde şairle ilgili bilgi verildiği belirtiliyorsa da tezkirede ölüm yılı 1004/1595-96 ve 1000/1591-92 olan “Husrev-zâde Husrevî” adlı iki kişi bulunmaktadır. Bunların vefat tarihleri de Mollâ Husrev’le uyuşmamaktadır.

Kaynaklarda, Mollâ Husrev’in eserleri arasında  Iydiyye Risâlesi, Hâşiyetü Tefsîri’l-Kâdî, Hâşiyetü’t-Telvîh ile Halebiye Medresesi’nde müderrisken kaleme aldığı Hâşiyetü’l-Mutavvel ve Şerh-i Miftâh, Usûl-i Bezduy (?), Ta’likât, fıkıh konusunda yazdığı Mirkâtü’l-Usûl ve Mir’ât, Alâaeddîn-i Rûmî’nin “tesmiye, ahbâr-ı nübüvvet, fıkıh, usul, belagat, mantık”tan söz ettiği risâlesine Nakdü’l-Efkâr Fî Reddi’l-Enzâr ismiyle yaptığı şerh ve yine fıkıhla ilgili Ed-Dürerü’l-Gurer isimli şerhi saymaktalar. Kaynakların en fazla önem atfettiği risâlesi Ed-Dürerü’l-Gurer’idir. Bursalı Mehmed Tâhir’in (1333: 292) belirttiğine göre Dürer’in 878/1473-74 yılında el yazısıyla kaleme alarak Fâtih’e hediye ettiği nüshası Köprülü Kütüphanesi’ndedir. Âşık Çelebi (Kılıç 2010: 1527) ve Kınalı-zâde Hasan Çelebi’nin (Sungurhan 2009); Mollâ Husrev’in ilmini, faziletini, fetvalarını ve yazdıklarını çok değerli bulduğu görülmektedir.

Kaynakça

Abdulkadiroğlu, Abdülkerim (hzl.) (1988). Beliğ İsmail, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân ve Vefeyât-ı Dânişverân-ı Nâdiredân (Tıpkıbasım). Ankara.

Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmânlı Müellifleri. C. 1. İstanbul.

Kayabaşı, Bekir (1996). Kâfzâde Fâizî'nin Zübdetü’l-Eşârı. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî -  Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.I. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutlu, Şemseddin (hzl.) (1975). Eslâf, Faik Reşad. İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser.

Mollâ Husrev Muhammed bin Ferâmurz. Vasiyyet-nâme. 06 Mil Yz A 9084/5.

Müstakîmzâde Süleymân Sadeddîn (1978). Devhatü’l-Meşâyıh: Osmanlı Şeyhülislâmlarının Biyografileri. İstanbul: Çağrı Yay.

Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakâyık-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri. C. 1-2. İstanbul: Çağrı Yay.

Sungurhan, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10733,metinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 01.01.2014].

Sungurhan, Aysun (hzl.) (2009). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. 2 C. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219122/h/tsmetina.pdf [erişim tarihi: 01.01.2014].

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. İSMAİL HAKKI AKSOYAK
Yayın Tarihi: 13.02.2015
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Başuma bezm-i gam-ı ışkunda câm efser yeter

Zahmun ile kanlı pîrâhen kabâ-yı zer yeter

 

Sen döşen gülşende dîbâ-yı çemenle lâleler

Külhen-i gamda bana ahkerlü hâkister yeter

 

Sana bâliş berg-i gül perr-i hümâ bister bize

Seng-i mihnet hâr-ı gam bâlinle bister yeter

 

Berr ü bahrun ni’metinden el yudı gönlüm gözüm

Âb-ı himmet nân-ı izzet bana huşk u ter yeter

 

Kabrüme hâcet degül her gice kandîl ü buhûr

Haddi âteş hâli ûd zülfi ise micmer yeter

 

Mülk-i ışka Husrevem derd ü belâ gam leşkeri

Zülfi sevdâsı livâ-yı ejdehâ-peyker yeter

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şuarâ (İnceleme-Metin). C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 1527.)

 

Matla’

Bu çeşmüm çeşmesârının aceb hûnîn akar yaşı

Meger var ise ol aynun belâ tagındadur başı

(Sungurhan, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkîretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10733,metinpdf.pdf?0 [erişim tarihi: 1.1.2014]. 56.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1CEYLANİd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Ercüment Aytaçd. 1965 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3HULUSÎ, Hulusi Şahancand. 05.01.1958 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4CEYLANİd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5Ercüment Aytaçd. 1965 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6HULUSÎ, Hulusi Şahancand. 05.01.1958 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7CEYLANİd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8Ercüment Aytaçd. 1965 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9HULUSÎ, Hulusi Şahancand. 05.01.1958 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10CEYLANİd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11Ercüment Aytaçd. 1965 - ö. ?MeslekGörüntüle
12HULUSÎ, Hulusi Şahancand. 05.01.1958 - ö. ?MeslekGörüntüle
13CEYLANİd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Ercüment Aytaçd. 1965 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15HULUSÎ, Hulusi Şahancand. 05.01.1958 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16CEYLANİd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17Ercüment Aytaçd. 1965 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18HULUSÎ, Hulusi Şahancand. 05.01.1958 - ö. ?Madde AdıGörüntüle