Madde Detay
KAYIKÇI KUL, Mustafa
(d. ?/? - ö. 1056/1646)
âşık
(Âşık / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adının Mustafa olduğu tahmin edilmektedir. Mahlası ise Kayıkçı (Köprülü 2004: 119) ya da Kul’dur (Elçin 1997: 49); ama köle, yeniçeri, âşık gibi anlamları olan “Kul”un mu yoksa “Kayıkçı”nın mı bu âşığın mahlası olduğunu kesin bir şekilde söylemek mümkün değildir. “Kayıkçı” mahlasını Murat Reis’in yanında geçirdiği dönemde almıştır. Nitekim birçok kaynakta (Köprülü 2004: 119; Bilgin 2012: 16) gençlik yıllarında Cezayir’de bulunduğu için kendisine bu mahlasın verildiği belirtilmiştir. Erman Artun (2001: 260) ise genel kanaatin aksine “garp ocakları”nda yetiştiği için onun bu mahlasla anıldığını söyler. Belki de Elçin’in “Cezayir Şairleri” için ileri sürdüğü gibi Mustafa askerlik hizmeti için Kuzey Afrika’ya giden bir yeniçeridir veya Arap kızlarından doğan; ama Türk kültürünün temsilcisi olan, bundan dolayı “Kul” mahlasını alan bir âşıktır (Elçin 1997: 54). Bu yüzden bazı kaynakların (Özmen 1998: 135; Elçin 1997: 52) onu sadece “Kul Mustafa” başlığıyla incelemesi dikkat çekicidir.
Kayıkçı Kul Mustafa’nın doğum tarihi ve ailesi hakkında da elde kesin bilgiler bulunmamaktadır. Saim Sakaoğlu, Murat Reis’in ölümüyle ilgili yazdığı şiirinden hareketle onun XVI. asrın son çeyreğinde doğduğunu ifade etmiştir (Sakaoğlu 1989: 151). Doğum tarihi kesin olmamakla beraber, tarihî ve edebî vesikalar sayesinde onun XVII. yüzyılın âşık/ozanı olduğu kati surette ortaya konulmuştur (Köprülü 2004: 119). Mesela, bu yüzyılın âşıklarından Katibî Kuloğlu, Gedayi ve Kayıkçı Kul Mustafa’yı arkadaşı olarak göstermekte, Evliya Çelebi ise Seyahatnamesinde bu âşığı çağının çöğür çalma ustaları arasında anmaktadır (TDEA 1982: 237’den aktaran Artun 2001: 260). Kayıkçı’nın aynı asrın ozanlarından Bursalı Halil ile karşılıklı şiir söylediği de bilinmektedir (Artun 2001: 260). Âşık edebiyatı üzerine yazılmış kaynaklarda Kayıkçı Kul Mustafa’nın doğum yeri hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak, son dönemde kaleme alınan bir yazıda (Bilgin 2012: 17) şiirlerinde yer alan “bencileyin”, “sencileyin” gibi kelimelerden ve Aydın’ın eski bir denizci beyliği olmasından hareketle âşığın Aydın-Nazilli çevresinde doğmuş olabileceği ileri sürülmekte ve ondan etkilenen Âşık Ömer’in de Aydınlı olmasının bu savı pekiştirdiği belirtilmektedir. Böylece Aydınoğulları beyliği ile bahriyeli olan Kayıkçı Kul Mustafa arasında bir bağlantı kurulmak istenmiştir. Ancak o dönemde Aydınoğulları dışında da denizcilikle uğraşan beyliklerin olduğunu söylemek gerekir. Çobanoğlu (2007: 88) ise onun İstanbullu bir şair olarak düşünülebileceğini ifade etmiştir.
“Yeniçeri şairleri”, “asker ocağı şairleri”, “garp ocağı şairleri”, “asker şair”, “ordu şairi” (Boratav 2000a: 9; Oğuz 2003: 564; Çobanoğlu 2007: 88; Düzgün 2005: 175-176) gibi isimlerle değerlendirilen âşıklar zümresine dâhil edebileceğimiz Kul Mustafa bir “levend”dir. Gerek o dönemde gerekse sonraki dönemlerde âşık/ozanların hamileri olduğu göz önünde bulundurulursa, Murat Reis’in onun hamiliğini üstlendiği söylenebilir. Kul Mustafa’nın, Murat Reis’in ölümünden sonra İstanbul’a gelip “Yeniçeri Ocağı”na katılarak IV. Murat’a “kul” olduğu da bilinmektedir (Artun 2001: 260). Son günlerini İstanbul’da geçiren (Bilgin 2012: 16) Mustafa’nın ölüm tarihi ise kesin değildir. Köprülü (2004: 119), ölüm tarihini tahmini olarak 1646’dan sonraya denk geldiğini belirtir. Çobanoğlu (2007: 88) ve Artun (2001: 260) ise Halep Valisi Abaza Hasan Paşa’nın ayaklanmasını dile getiren destanından hareketle ölümünün 1659’dan sonra olabileceğini söylemektedir.
Türk edebiyatında birden fazla Kul Mustafa olduğu için bir “Kul Mustafalar” problemi de söz konusudur. Sadettin Nüzhet (Özmen 1998: 135) ve Sakaoğlu (1989: 151), Kayıkçı Kul Mustafa kastedilmek suretiyle, “Mustafa” adlı iki şair, Bilgin (2012: 16) ise üç şair olduğunu söylemektedir. Erman Artun (2001: 260) Sun’î ve Hızrî’nin şairnamelerinde “Kayıkçı” lakabıyla anılan ozanın Kul Mustafa olma ihtimali üzerinde durmaktadır. Gerçekten de bu şairnamelere bakıldığında “Kayıkçı” mahlaslı şairlere rastlanmaktadır (Elçin 1997: 84, 237). Muhtemelen Âşık Ömer’in şairnamesinde karşımıza çıkan “Kayıkçı” da aynı şahıstır (Elçin 1997: 314); ama Gubarî’de adı geçen Mustafa’nın (Elçin 1997: 250) Kayıkçı Kul Mustafa olma ihtimali tartışmalıdır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde peş peşe adı geçen bu şairlerden hangisinin IV. Murat devrinde yaşayan ve bahis konusu olan Mustafa olduğu net biçimde ortaya konulamamıştır.
Ona ait olduğu söylenen ve ilk dizeye göre tarafımızdan adlandırılan şiirlerinden bazıları şöyledir: “Arzıhal eylesem ettiğin cevri”, “Çünkü bana meylin yok idi”, “Yücesi dumanlı boralı dağlar”, “Kalktı yelken eyledi Murad Reis”, “Hazret-i Eyub da kılıç kuşandı”, “Gece gündüz uyku girmez gözüme”, “Saba selam eyle gül yüzlü yâre”, “Yâr mecliste gülse güller açılır”, “Gönül bir beladır sana düşerse”, “Şunda bir dilbere gönül düşürdüm”, “Eğer sorarsan halimden” (Köprülü 2004: 141-150). Onun Bağdat kuşatmasında, kaleden atılan oklarla yaralanıp Dicle’ye düşerek boğulan ve IV. Murat’ın hayranlığını kazanan Genç Osman için yazdığı destanı ise şiirlerinin en tanınmışıdır. “Genç Osman” destanı kısa sürede bütün Anadolu’ya yayılmış ve büyük ün kazanmıştır. Bu savaşın ardından Karacaoğlan ve Demircioğlu gibi ünlü âşıklar da birer “Genç Osman” destanı söyledikleri hâlde Kul Mustafa’nınki kadar yaygın ve tesirli olmamıştır (Bilgin 2012: 16). Bugün bile düğünlerde “Genç Osman” destanının oyun havası olarak çalınıp söylendiği, dolayısıyla bu şiirin Anadolu’daki tesirinin tümüyle silinmediği anlaşılmaktadır. Bu destan metinleri P. Naili Boratav tarafından yayımlanmıştır (2000b: 98-100).
Kayıkçı Kul Mustafa, aynı asrın âşıklarından Gevherî yahut Âşık Ömer gibi divan sahibi bir âşık değildir. Buna karşın, bu asırda, ardında çok sayıda şiir bırakan önemli bir ozan olduğu dikkatli gözlerden kaçmamaktadır. Sade ve akıcı halk dilini kullanan (Sakaoğlu 1989: 151; Özmen 1998: 135) Kayıkçı Kul Mustafa türkü, koşma ve destanlar yazarak dönemin önemli tarihî olaylarını yansıtmıştır. Böyle vakaları uzun destanlarla anlatmak ordu şairlerinin genel bir vasfı olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim Boratav (2000a: 9), yeniçeri şairlerin diğer halk şairleriyle müşterek vasıflarının dışında serhat hayatını, muharebelerin yankılarını, büyük kumandanları, muharebelerde büyük işler başaran kahramanları eserlerine aksettirmek suretiyle değişik özellik taşıdıklarını vurgulamıştır. Bir yeniçeri şairi olarak Kayıkçı Kul Mustafa da ayaklanma sonucu II. Osman’ın şehit edilişini, Şah I. Abbas’ın Bağdat’ı ele geçirişini vb. hadiseleri şiirlerinin konusu yapmıştır. Tarihî olayların içinde yaşayan, yaşadığı olayları da şiirine yansıtan Kayıkçı Kul Mustafa, Murat Reis ile yaptığı deniz seferleri sırasında yazdığı dörtlükleriyle de bu olasılığı güçlendirmektedir. “Kalktı yelken eyledi Murat Reis/ Baş başa düşmana varırın demiş/ Vaktinize hazır olun gaziler/ Ya ser verir ya ser alırın demiş” (Sakaoğlu 1989: 152) dörtlüğü Murat Reis’in ölümü dolayısıyla söylediği ağıtın bir parçasıdır.
Kul Mustafa’nın yeniçeri âşıklarından oluşu, şiirlerinin özellikle askerler arasında, sınır boylarında sevilip tanınmasını kolaylaştırmıştır. Kahramanca söyleyişi, nazım kusurlarını kapatmaktadır (Boratav 2000a: 9). Onun akıcı üslubu ve duru Türkçesi ile Gevherî, Âşık Ömer gibi pek çok şairi etkilediği ifade edilmiştir (Sakaoğlu 1989: 151). Ancak Kayıkçı Kul Mustafa, gerçek ününü söylediği lirik sevgi şiirleri ve özellikle koçaklama-destan türündeki başarısıyla elde etmiştir. Şiirlerinde genellikle 6+5 duraklı ve 11’li hece ölçüsünü kullanan âşık, cinas sanatında da ustadır. Yarım uyağın aksine zengin uyağa dikkat etmiş ve seçtiği kelimelerin büyük bir kısmı Türkçe kökenli veya Türkçenin bir parçasına dönüşen yabancı kökenli sözcüklerden oluşmaktadır. Dilinde divan edebiyatının etkisi fazla görülmez (Bilgin 2012: 16). Örneğin 11 heceyle söylenmiş olan “yücesi dumanlı boralı dağlar” isimli şiirin ilk dörtlüğündeki “eyyam-ı şita” haricindeki bütün kelime ve kelime gruplarının Türkçe olduğu görülmektedir. Aynı şiirin ikinci dörtlüğünde ise yabancı kökenli bir sözcüğe rastlanmamaktadır. Son dörtlükte yabancı kökenli olan; ama Türkçeleşmiş “cemal” sözcüğü ile karşılaşılmaktadır. 6+5 duraklı olan bu şiirin ikinci dörtlüğü “Uğratma Suna’mı kışa borana/ Kaldı kısmet durulmadı çare ne/ Eşinden ayrılıp giden ceylana/ Düzelin a dağlar yol verin gitsin” (Köprülü 2004: 144) şeklindedir.
Kaynakça
Artun, Erman (2001). Âşıklık Geleneği ve Âşık Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.
Bilgin, Yurdanur (2012). “Anadolu’nun Bağrından Kayıkçı Kul Mustafa.” Ortanca. 37: 16-18.
Boratav, P. Naili (2000a). İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Tarih Vakfı Yay.
Boratav, P. Naili (2000b). Halk Edebiyatı Dersleri. İstanbul: Tarih Vakfı Yay.
Çobanoğlu, Özkul (2007). Âşık Tarzı Edebiyat Geleneği ve İstanbul. İstanbul: 3F Yay.
Düzgün, Dilaver (2005). “Âşık Edebiyatı”, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı (Ed. Öcal Oğuz). Ankara: Grafiker Yay.
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları-1. Ankara: Akçağ Yay.
Komisyon (1982). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. İstanbul: Dergâh Yay.
Köprülü, M. Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.
Sakaoğlu, Saim (1989). “Saz Şiiri”, Türk Dili (Türk Şiiri Özel Sayısı III/Halk Şiiri). 445-450: 105-250.
Oğuz, M. Öcal (2003). “Ferdî Sözlü Edebiyat (Âşık Edebiyatı)”, Türk Dünyası Edebiyat Tarihi. C.3. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yay.
Özmen, İsmail (1998). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi-3. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ABDULSELAM ARVASYayın Tarihi: 13.07.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Semai
Eğer sorarsan hâlimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldayub gönlüm aladen
Divane delüyüm şimdi
Geceler girür düşüme
Başım irişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Ben yâre nitdim neyledim
Aşkın deryasın boyladım
Yüzümü türab eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 154.
Koşma
Kalktı yelken eyledi Murad Reis
Baş başa düşmana varırın demiş
Vaktinize hazır olun gaziler
Ya ser verir ya ser alırın demiş
Biz şaşırttık ol düşmanın yolunu
Kimse bilmez gazilerin hâlini
Hazır edin kumandanın birini
Alurun yedekte sürürün demiş
Türk pirleri eydür kurtarın bizi
Biz de dedik Allah kurtarsın sizi
Ölenimiz şehit öldüren gazi
Gün bu günkü gündür ururun demiş
Kul Mustafa’m daim söyler özünden
Gaziler de cenk eylemiş yolundan
Koyverin Türk’ü bilek demirinden
Boyuna küffârı ururun demiş
Sakaoğlu, Saim (1989). "Saz Şiiri". Türk Dili (Türk Şiiri Özel Sayısı III/Halk Şiiri). Ankara.152.
Koşma
Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen Suna’mı yol verin gitsün
Eyyam-ı şitada bahar erüşsün
Eline bir deste gül verin gitsün
Uğratma Suna’mı kışa borana
Kaldı kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsün
Mustafa’m der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatim gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 144.
Destan
İptida Bağdat'a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murad eydür gelsin göreyin
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Boratav, Pertev Naili (2000a). İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Tarih Vakfı Yay. 105.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.07.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Semai
Eğer sorarsan hâlimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldayub gönlüm aladen
Divane delüyüm şimdi
Geceler girür düşüme
Başım irişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Ben yâre nitdim neyledim
Aşkın deryasın boyladım
Yüzümü türab eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 154.
Koşma
Kalktı yelken eyledi Murad Reis
Baş başa düşmana varırın demiş
Vaktinize hazır olun gaziler
Ya ser verir ya ser alırın demiş
Biz şaşırttık ol düşmanın yolunu
Kimse bilmez gazilerin hâlini
Hazır edin kumandanın birini
Alurun yedekte sürürün demiş
Türk pirleri eydür kurtarın bizi
Biz de dedik Allah kurtarsın sizi
Ölenimiz şehit öldüren gazi
Gün bu günkü gündür ururun demiş
Kul Mustafa’m daim söyler özünden
Gaziler de cenk eylemiş yolundan
Koyverin Türk’ü bilek demirinden
Boyuna küffârı ururun demiş
Sakaoğlu, Saim (1989). "Saz Şiiri". Türk Dili (Türk Şiiri Özel Sayısı III/Halk Şiiri). Ankara.152.
Koşma
Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen Suna’mı yol verin gitsün
Eyyam-ı şitada bahar erüşsün
Eline bir deste gül verin gitsün
Uğratma Suna’mı kışa borana
Kaldı kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsün
Mustafa’m der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatim gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 144.
Destan
İptida Bağdat'a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murad eydür gelsin göreyin
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Boratav, Pertev Naili (2000a). İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Tarih Vakfı Yay. 105.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Semai
Eğer sorarsan hâlimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldayub gönlüm aladen
Divane delüyüm şimdi
Geceler girür düşüme
Başım irişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Ben yâre nitdim neyledim
Aşkın deryasın boyladım
Yüzümü türab eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 154.
Koşma
Kalktı yelken eyledi Murad Reis
Baş başa düşmana varırın demiş
Vaktinize hazır olun gaziler
Ya ser verir ya ser alırın demiş
Biz şaşırttık ol düşmanın yolunu
Kimse bilmez gazilerin hâlini
Hazır edin kumandanın birini
Alurun yedekte sürürün demiş
Türk pirleri eydür kurtarın bizi
Biz de dedik Allah kurtarsın sizi
Ölenimiz şehit öldüren gazi
Gün bu günkü gündür ururun demiş
Kul Mustafa’m daim söyler özünden
Gaziler de cenk eylemiş yolundan
Koyverin Türk’ü bilek demirinden
Boyuna küffârı ururun demiş
Sakaoğlu, Saim (1989). "Saz Şiiri". Türk Dili (Türk Şiiri Özel Sayısı III/Halk Şiiri). Ankara.152.
Koşma
Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen Suna’mı yol verin gitsün
Eyyam-ı şitada bahar erüşsün
Eline bir deste gül verin gitsün
Uğratma Suna’mı kışa borana
Kaldı kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsün
Mustafa’m der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatim gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 144.
Destan
İptida Bağdat'a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murad eydür gelsin göreyin
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Boratav, Pertev Naili (2000a). İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Tarih Vakfı Yay. 105.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Semai
Eğer sorarsan hâlimden
Bir cansız ölüyüm şimdi
Aldayub gönlüm aladen
Divane delüyüm şimdi
Geceler girür düşüme
Başım irişmez yaşıma
Buyruk değilim başıma
Bir beyin kuluyum şimdi
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi
Ben yâre nitdim neyledim
Aşkın deryasın boyladım
Yüzümü türab eyledim
Geçenin yoluyum şimdi
Kul Mustafa eydür coştum
Aşkın deryasına düştüm
Çok şükür yâre buluştum
Âleme uluyum şimdi
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 154.
Koşma
Kalktı yelken eyledi Murad Reis
Baş başa düşmana varırın demiş
Vaktinize hazır olun gaziler
Ya ser verir ya ser alırın demiş
Biz şaşırttık ol düşmanın yolunu
Kimse bilmez gazilerin hâlini
Hazır edin kumandanın birini
Alurun yedekte sürürün demiş
Türk pirleri eydür kurtarın bizi
Biz de dedik Allah kurtarsın sizi
Ölenimiz şehit öldüren gazi
Gün bu günkü gündür ururun demiş
Kul Mustafa’m daim söyler özünden
Gaziler de cenk eylemiş yolundan
Koyverin Türk’ü bilek demirinden
Boyuna küffârı ururun demiş
Sakaoğlu, Saim (1989). "Saz Şiiri". Türk Dili (Türk Şiiri Özel Sayısı III/Halk Şiiri). Ankara.152.
Koşma
Yücesi dumanlı boralı dağlar
İncitmen Suna’mı yol verin gitsün
Eyyam-ı şitada bahar erüşsün
Eline bir deste gül verin gitsün
Uğratma Suna’mı kışa borana
Kaldı kısmet durulmadı çare ne
Eşinden ayrılıp giden ceylana
Düzelin a dağlar yol verin gitsün
Mustafa’m der cemaline doyulmaz
Seni görmeyince takatim gelmez
Dostum gurbet elde yolun bulunmaz
Bir takım kılavuz kul verin gitsin
Köprülü, Fuad (2004). Saz Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 144.
Destan
İptida Bağdat'a sefer olanda
Atladı hendeği geçti Genç Osman
Vuruldu sancaktar kaptı sancağı
İletti bedene dikti Genç Osman
Eğerleyin kıratımın ikisin
Fethedeyim düşmanların hepisin
Sabah namazında Bağdat kapısın
Allah Allah deyip açtı Genç Osman
Sultan Murad eydür gelsin göreyin
Nice kahramandır ben de bileyim
Vezirlik isterse üç tuğ vereyim
Kılıcından al kan saçtı Genç Osman
Kul Mustafa karakolda gezerken
Gülle kurşun yağmur gibi yağarken
Yıkılası Bağdat seni döğerken
Şehitlere serdar oldu Genç Osman
Boratav, Pertev Naili (2000a). İzahlı Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Tarih Vakfı Yay. 105.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Zeki Mesut Alsan | d. 15 Mayıs 1889 - ö. 24 Eylül 1984 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | MÜRÎDÎ, Mürîdî-i Aydınî, Aydınlı Mürîdî | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Nevres Kırdar | d. 29 Nisan 1957 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Zeki Mesut Alsan | d. 15 Mayıs 1889 - ö. 24 Eylül 1984 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MÜRÎDÎ, Mürîdî-i Aydınî, Aydınlı Mürîdî | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Nevres Kırdar | d. 29 Nisan 1957 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Zeki Mesut Alsan | d. 15 Mayıs 1889 - ö. 24 Eylül 1984 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | MÜRÎDÎ, Mürîdî-i Aydınî, Aydınlı Mürîdî | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Nevres Kırdar | d. 29 Nisan 1957 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Zeki Mesut Alsan | d. 15 Mayıs 1889 - ö. 24 Eylül 1984 | Meslek | Görüntüle |
11 | MÜRÎDÎ, Mürîdî-i Aydınî, Aydınlı Mürîdî | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Nevres Kırdar | d. 29 Nisan 1957 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Zeki Mesut Alsan | d. 15 Mayıs 1889 - ö. 24 Eylül 1984 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MÜRÎDÎ, Mürîdî-i Aydınî, Aydınlı Mürîdî | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Nevres Kırdar | d. 29 Nisan 1957 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Zeki Mesut Alsan | d. 15 Mayıs 1889 - ö. 24 Eylül 1984 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | MÜRÎDÎ, Mürîdî-i Aydınî, Aydınlı Mürîdî | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Nevres Kırdar | d. 29 Nisan 1957 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |