Madde Detay
KEMÂL
(d. ?/? - ö. 895’ten sonra ?/1489-90’dan sonra ?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
II. Bâyezîd devri şair ve tarihçilerindendir. Hayatı hakkında bildiklerimiz eserinde anlattıklarından ibarettir. Kemâl, çağdaşı Belâgat-nâme sahibi Sarıca Kemâl’le karıştırılmıştır. Oysa Edirneli Nazmî’nin aynı adı taşıyan şairleri “mesleği, memleketi ve lakabı” gibi ayırt edici vasıflarıyla verdiği Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde sadece üç şiirin başına “Kemâl” yazmış olması, bu Kemâl’in mecmuada çok sayıda şiiri yer alan Sarıca Kemâl’den ayrı olduğunu göstermektedir. Anhegger ise Selâtîn-nâme’den hareketle Sarıca Kemâl ile Kemâl’in ayrı şairler olduğunu ileri sürmüştür. Eldeki eserlerin dil ve üslup özelliklerinin de bunu ortaya koyduğunu vurgulayan Anhegger'e göre aynı zamanda yaşayan iki Kemâl’in ortak yanı gazel yazmalarından ibarettir. Ayrıca Kemâl, Selâtîn-nâme’sinde bugüne ulaşmayan Sûz-nâme ve Ferâset-nâme’sinin isimlerini zikrettiği hâlde Belâgat-nâme adlı bir eserinden bahsetmemiştir. Üstelik Belâgat-nâme’nin Mahmûd Paşa adına tercüme edilmiş olmasına karşın Selâtîn-nâme’de Mahmûd Paşa’ya özel bir ehemmiyet de verilmememiştir (Anhegger 1952: 447-470). Bu konuda Anhegger’e katılan Öztürk’e göre de Selâtîn-nâme’yi yazan Sarıca Kemâl olsaydı, şüphesiz hamisi Mahmûd Paşa’ya eserde geniş yer verecek ve onu övecekti. Halbuki şair, eserde Mahmûd Paşa’yı övmediği gibi paşadan sadece bir yerde söz etmiştir (Öztürk 2001: XXXI). Bunların yanı sıra Selâtîn-nâme müellifinin, metinde kendinden sadece Kemâl diye bahsetmesi de iki şairin aynı kişi olmadığının delillerindendir. Hayatına ilişkin diğer ayrıntılar gibi vefat tarihi de bilinmeyen Kemâl’in, sadece Selâtîn-nâme’yi tamamladığı 895/1489-90’ten sonra öldüğünü söylemek mümkündür.
Kemâl’in, Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde ikisi Ahmed Paşa’ya, birisi de Edirneli Hafî’ye nazire olan üç gazeli tespit edilmiştir. Bugüne ulaşan eseri ise Selâtîn-nâme isimli Osmanlı tarihidir. Telif tarihi 1 Şaban 895/20 Haziran 1490 olan eserin bilinen tek nüshası “İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Türkçe Yazmaları 331”de kayıtlıdır. 3029 beyitten oluşan mesnevî aruz vezninin mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün kalıbıyla kaleme alınmıştır. Metnin girişinde geleneğe uygun olarak sırasıyla “tevhîd, na’t, dört halife övgüsü, münâcât ve medhiye”ye yer verilmiştir. Asıl bölümde ise Osmanlı tarihinin başlangıcından 1490 yılına kadar geçen dönemi anlatılmıştır. Olaylar kimi zaman çeşitli hikâyeler aracılığıyla tasvir edilmiştir. Ancak tasvirlerin gereğinden fazla uzatıldığı kısımlar olduğu dikkati çekmektedir. Kimi zaman da olaylar, donuk bir şekilde art arda sıralanarak anlam müphemleşmiştir. Anlatım, şairin kendini konu bakımından serbest hissettiği bölümlerde daha canlı ve akıcıdır. Bu da genellikle deyimler, atasözleri ve konuşulan dilden gelen özelliklerle sağlanmıştır. Selâtîn-nâme’nin günümüz harflerine aktarılan metni bir incelemeyle birlikte yayımlanmıştır (Öztürk 2001).
Kemâl’i, Selâtin-nâme’sinden hareketle çağının Türkçecileri arasında saymak mümkündür. Eserini, özellikle Türkçe ile kaleme alarak “Türkçenin sert bir dil” olduğunu iddia edenlere cevap vermek istemiştir. Farsça şiir yazanları “Acem diline müşterî olup Türk dilinden uzak durmakla”, “Fârisîden söz tercüme etmekle” eleştirmiş, bunun marifet olmadığını, bu yüzden “Türkî gazeller düzdüğünü” söylemiştir (Öztürk 2001: 14, 204, 207 234). Ne yazık ki sözünü ettiği bu gazellerinden sadece üçü günümüze ulaşabilmiştir. Bilinçli bir Türkçe savunucusu olan Kemâl'in, Türkçenin inceliklerini iyi bildiği anlaşılmaktadır. Nitekim, bunu söz ve ses sanatlarını yerinde kullanarak ulaştığı söyleyiş güzelliğiyle göstermiştir. Ancak Kemâl’in şiirinde nazım tekniği bakımından kimi aksaklıklar gözlemlenmektedir. Bunlar arasında başta zihâf olmak üzere aruz hataları gelmektedir. Yine şairin zaman zaman kafiye/redif tekrarına düştüğü de görülmektedir. Birçok çağdaşında da rastlanan bu kusurlar bir tarafa bırakılırsa Kemâl’i dil, üslup ve nazım tekniği bakımından başarılı bir şair olarak kabul etmek mümkündür.
Kaynakça
Anhegger, Robert (1952). “Selâtînnâme Müellifi Kemal”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 4 (4): 447-470.
İz, Fahir ve Günay Kut (1995). “Kemâl”. Büyük Türk Klasikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 178-180.
Köksal, M. Fatih (2004). “Kemâl”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatı: Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi C. 5. Ankara: AKM Yayınları: 439.
Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013].
Öztürk, Necdet (2000). “Osmanlı Tarih Kaynağı Olarak Selâtîn-nâme”. Bildiriler: Uluslar Arası Kuruluşunun 700. Yıl Dönümünde Bütün Yönleriyle Osmanlı Devleti Kongresi. yay. hzl. A. Aköz, B. Ürekli, R. Özcan. Konya: Selçuk Üniversitesi. 61-67.
Öztürk, Necdet (hzl.) (2001). XV. Yüzyıl Tarihçilerinden Kemal, Selâtîn-nâme (1299-1490). Ankara: TTK Yay.
Walsh, John R. (1979). “The Divançe-i Kemâl-i Zerd”. Journal of Turkish Studies, Türklük Bilgisi Araştırmaları: Ali Nihad Tarlan Hatıra Sayısı (3): 403-442.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BEYHAN KESİKYayın Tarihi: 30.11.2013Güncelleme Tarihi: 05.11.2020Eserlerinden Örnekler
Nazîre-i Kemâl
La’l-i şîrînün durur sermâye-i âb-ı zülâl
Zülf-i müşkînün durur pîrâye-i bâd-ı şimâl
Lebleründen bûse cerr itmek diler dîvâne dil
Âh kim miskînün işi oldı vehm ile hayâl
Lutf idüp ger reh-nümâ olsan n’ola ben bî-dile
Fürkat ile geçdi ömrüm görmedüm bir gün visâl
Lâle ruhsârunda gönlüm göreliden zülfüni
Hâl-i müşkînün gibi olmış durur âşüfte-hâl
Lafz-ı cân-efzânı şîrîn lebleründen işiden
Dir zihî la’l-i dürer-bâr u zihî hüsn-i makâl
Lâl olur bülbül çemende işidüp efgânumı
Gül yüzün vasfını cânâ ayrug itmez kîl u kâl
Lâzım oldı göreli cânâ cemâlün şem’ini
Cân ile pervâneveş yakmak Kemâl’e perr ü bâl
(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013]. 1538.)
Selâtîn-nâme’den
Hâzâ Kitâb-ı Tevârîh
Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm
Kılalum sözi Bismi’llâh ile yâd
İdelüm nâm-ı Yezdân ile bünyâd
Analum şükrini ol kârsâzun
İdelüm zikrini ol bî-niyâzun
Ki oldur râzık u hallâk-ı âlem
Kerem kânı sâzî-yi cümle âdem
Odur evvel ki yokdur ibtidâsı
Hem âhirdür ki yokdur intihâsı
Ne vardur ilm ü fazlına nihâyet
Ne bahr-i lutfına ser-hadd ü gâyet
Kemâl-i kudretinden fikr hayrân
Celâl-i satvetinden akl nâdân
Kamu varlık anun katında mahkûm
Kamu sırlar anun katında ma’lûm
Cihânı yogiken ol kıldı mevcûd
Yaradılmış kamu andan umar cûd
Yaratdı âlemi hükm-i kadimden
Düzetdi hem vücûdını azimden
Makâmun yokdur iy sultân-ı bî-bâk
Anunçün dendi şâh-ı mâ-arefnâk
Er-tugrul Vatan Terk İdüp
Geldügin Beyân İder
Zamân-ı evâyilde vardı bir han
Ki Cingiz Hanidi ismi anun iy cân
Meger Sultân Alâeddîn’den öndin
O Cingiz Han zuhûr itmişdi pür-kîn
Alup cebrile ol şarkı [vü] garbı
İdüben her şehile darb ü harbi
Semerkand ile Belh’i yakmışıdı
Çerisi şarka garba akmışıdı
Ana fermân idi A’râb u A’câm
Anun hükminde hayrânıdı efhâm
Çerisine yogıdı [hiç] nihâyet
Anun emrinde idi her vilâyet
Virür Bagdâd’ı bir kulın kılur han
Anun zulmı kılur ol yiri vîrân
Azîm ol yirleri incitmişidi
Tagılup ol vilâyet gitmişidi
Kırar nâ-hak yire beş yüz bin âdem
Esîr itdi anun dişisin ol dem
O zâlim zulmı kıldı bî-nihâyet
Tagıldı kalmadı il gün vilâyet
Kamusı el çeküp baş aldı gitdi
O zâlim ol yire bu işi itdi
Oguz aslından [ol] şâh-ı yegâne
Ki dirler ibn-i Selçük ol cevâne
Ki sultân ibn-i sultân Bâyezid Han
Muhammed Han bin Sultân Murâd Han
Murâd atası [k’ol] sultân ölüpdür
Ki Sultân Bâyezid Han[a] kalupdur
Murâd Han Orhan’un oglıdur iy cân
Ki Osmân [Big] dahı Er-tugrul iy cân
(Öztürk, Necdet (hzl.) (2001). XV. Yüzyıl Tarihçilerinden Kemal, Selâtîn-nâme (1299-1490). Ankara: TTK Yay. 1, 22-23.)
Yayın Tarihi: 30.11.2013Güncelleme Tarihi: 05.11.2020Eserlerinden Örnekler
Nazîre-i Kemâl
La’l-i şîrînün durur sermâye-i âb-ı zülâl
Zülf-i müşkînün durur pîrâye-i bâd-ı şimâl
Lebleründen bûse cerr itmek diler dîvâne dil
Âh kim miskînün işi oldı vehm ile hayâl
Lutf idüp ger reh-nümâ olsan n’ola ben bî-dile
Fürkat ile geçdi ömrüm görmedüm bir gün visâl
Lâle ruhsârunda gönlüm göreliden zülfüni
Hâl-i müşkînün gibi olmış durur âşüfte-hâl
Lafz-ı cân-efzânı şîrîn lebleründen işiden
Dir zihî la’l-i dürer-bâr u zihî hüsn-i makâl
Lâl olur bülbül çemende işidüp efgânumı
Gül yüzün vasfını cânâ ayrug itmez kîl u kâl
Lâzım oldı göreli cânâ cemâlün şem’ini
Cân ile pervâneveş yakmak Kemâl’e perr ü bâl
(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013]. 1538.)
Selâtîn-nâme’den
Hâzâ Kitâb-ı Tevârîh
Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm
Kılalum sözi Bismi’llâh ile yâd
İdelüm nâm-ı Yezdân ile bünyâd
Analum şükrini ol kârsâzun
İdelüm zikrini ol bî-niyâzun
Ki oldur râzık u hallâk-ı âlem
Kerem kânı sâzî-yi cümle âdem
Odur evvel ki yokdur ibtidâsı
Hem âhirdür ki yokdur intihâsı
Ne vardur ilm ü fazlına nihâyet
Ne bahr-i lutfına ser-hadd ü gâyet
Kemâl-i kudretinden fikr hayrân
Celâl-i satvetinden akl nâdân
Kamu varlık anun katında mahkûm
Kamu sırlar anun katında ma’lûm
Cihânı yogiken ol kıldı mevcûd
Yaradılmış kamu andan umar cûd
Yaratdı âlemi hükm-i kadimden
Düzetdi hem vücûdını azimden
Makâmun yokdur iy sultân-ı bî-bâk
Anunçün dendi şâh-ı mâ-arefnâk
Er-tugrul Vatan Terk İdüp
Geldügin Beyân İder
Zamân-ı evâyilde vardı bir han
Ki Cingiz Hanidi ismi anun iy cân
Meger Sultân Alâeddîn’den öndin
O Cingiz Han zuhûr itmişdi pür-kîn
Alup cebrile ol şarkı [vü] garbı
İdüben her şehile darb ü harbi
Semerkand ile Belh’i yakmışıdı
Çerisi şarka garba akmışıdı
Ana fermân idi A’râb u A’câm
Anun hükminde hayrânıdı efhâm
Çerisine yogıdı [hiç] nihâyet
Anun emrinde idi her vilâyet
Virür Bagdâd’ı bir kulın kılur han
Anun zulmı kılur ol yiri vîrân
Azîm ol yirleri incitmişidi
Tagılup ol vilâyet gitmişidi
Kırar nâ-hak yire beş yüz bin âdem
Esîr itdi anun dişisin ol dem
O zâlim zulmı kıldı bî-nihâyet
Tagıldı kalmadı il gün vilâyet
Kamusı el çeküp baş aldı gitdi
O zâlim ol yire bu işi itdi
Oguz aslından [ol] şâh-ı yegâne
Ki dirler ibn-i Selçük ol cevâne
Ki sultân ibn-i sultân Bâyezid Han
Muhammed Han bin Sultân Murâd Han
Murâd atası [k’ol] sultân ölüpdür
Ki Sultân Bâyezid Han[a] kalupdur
Murâd Han Orhan’un oglıdur iy cân
Ki Osmân [Big] dahı Er-tugrul iy cân
(Öztürk, Necdet (hzl.) (2001). XV. Yüzyıl Tarihçilerinden Kemal, Selâtîn-nâme (1299-1490). Ankara: TTK Yay. 1, 22-23.)
Güncelleme Tarihi: 05.11.2020Eserlerinden Örnekler
Nazîre-i Kemâl
La’l-i şîrînün durur sermâye-i âb-ı zülâl
Zülf-i müşkînün durur pîrâye-i bâd-ı şimâl
Lebleründen bûse cerr itmek diler dîvâne dil
Âh kim miskînün işi oldı vehm ile hayâl
Lutf idüp ger reh-nümâ olsan n’ola ben bî-dile
Fürkat ile geçdi ömrüm görmedüm bir gün visâl
Lâle ruhsârunda gönlüm göreliden zülfüni
Hâl-i müşkînün gibi olmış durur âşüfte-hâl
Lafz-ı cân-efzânı şîrîn lebleründen işiden
Dir zihî la’l-i dürer-bâr u zihî hüsn-i makâl
Lâl olur bülbül çemende işidüp efgânumı
Gül yüzün vasfını cânâ ayrug itmez kîl u kâl
Lâzım oldı göreli cânâ cemâlün şem’ini
Cân ile pervâneveş yakmak Kemâl’e perr ü bâl
(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013]. 1538.)
Selâtîn-nâme’den
Hâzâ Kitâb-ı Tevârîh
Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm
Kılalum sözi Bismi’llâh ile yâd
İdelüm nâm-ı Yezdân ile bünyâd
Analum şükrini ol kârsâzun
İdelüm zikrini ol bî-niyâzun
Ki oldur râzık u hallâk-ı âlem
Kerem kânı sâzî-yi cümle âdem
Odur evvel ki yokdur ibtidâsı
Hem âhirdür ki yokdur intihâsı
Ne vardur ilm ü fazlına nihâyet
Ne bahr-i lutfına ser-hadd ü gâyet
Kemâl-i kudretinden fikr hayrân
Celâl-i satvetinden akl nâdân
Kamu varlık anun katında mahkûm
Kamu sırlar anun katında ma’lûm
Cihânı yogiken ol kıldı mevcûd
Yaradılmış kamu andan umar cûd
Yaratdı âlemi hükm-i kadimden
Düzetdi hem vücûdını azimden
Makâmun yokdur iy sultân-ı bî-bâk
Anunçün dendi şâh-ı mâ-arefnâk
Er-tugrul Vatan Terk İdüp
Geldügin Beyân İder
Zamân-ı evâyilde vardı bir han
Ki Cingiz Hanidi ismi anun iy cân
Meger Sultân Alâeddîn’den öndin
O Cingiz Han zuhûr itmişdi pür-kîn
Alup cebrile ol şarkı [vü] garbı
İdüben her şehile darb ü harbi
Semerkand ile Belh’i yakmışıdı
Çerisi şarka garba akmışıdı
Ana fermân idi A’râb u A’câm
Anun hükminde hayrânıdı efhâm
Çerisine yogıdı [hiç] nihâyet
Anun emrinde idi her vilâyet
Virür Bagdâd’ı bir kulın kılur han
Anun zulmı kılur ol yiri vîrân
Azîm ol yirleri incitmişidi
Tagılup ol vilâyet gitmişidi
Kırar nâ-hak yire beş yüz bin âdem
Esîr itdi anun dişisin ol dem
O zâlim zulmı kıldı bî-nihâyet
Tagıldı kalmadı il gün vilâyet
Kamusı el çeküp baş aldı gitdi
O zâlim ol yire bu işi itdi
Oguz aslından [ol] şâh-ı yegâne
Ki dirler ibn-i Selçük ol cevâne
Ki sultân ibn-i sultân Bâyezid Han
Muhammed Han bin Sultân Murâd Han
Murâd atası [k’ol] sultân ölüpdür
Ki Sultân Bâyezid Han[a] kalupdur
Murâd Han Orhan’un oglıdur iy cân
Ki Osmân [Big] dahı Er-tugrul iy cân
(Öztürk, Necdet (hzl.) (2001). XV. Yüzyıl Tarihçilerinden Kemal, Selâtîn-nâme (1299-1490). Ankara: TTK Yay. 1, 22-23.)
Eserlerinden Örnekler
Nazîre-i Kemâl
La’l-i şîrînün durur sermâye-i âb-ı zülâl
Zülf-i müşkînün durur pîrâye-i bâd-ı şimâl
Lebleründen bûse cerr itmek diler dîvâne dil
Âh kim miskînün işi oldı vehm ile hayâl
Lutf idüp ger reh-nümâ olsan n’ola ben bî-dile
Fürkat ile geçdi ömrüm görmedüm bir gün visâl
Lâle ruhsârunda gönlüm göreliden zülfüni
Hâl-i müşkînün gibi olmış durur âşüfte-hâl
Lafz-ı cân-efzânı şîrîn lebleründen işiden
Dir zihî la’l-i dürer-bâr u zihî hüsn-i makâl
Lâl olur bülbül çemende işidüp efgânumı
Gül yüzün vasfını cânâ ayrug itmez kîl u kâl
Lâzım oldı göreli cânâ cemâlün şem’ini
Cân ile pervâneveş yakmak Kemâl’e perr ü bâl
(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-100904/nazireler.html [erişim tarihi:16.11.2013]. 1538.)
Selâtîn-nâme’den
Hâzâ Kitâb-ı Tevârîh
Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm
Kılalum sözi Bismi’llâh ile yâd
İdelüm nâm-ı Yezdân ile bünyâd
Analum şükrini ol kârsâzun
İdelüm zikrini ol bî-niyâzun
Ki oldur râzık u hallâk-ı âlem
Kerem kânı sâzî-yi cümle âdem
Odur evvel ki yokdur ibtidâsı
Hem âhirdür ki yokdur intihâsı
Ne vardur ilm ü fazlına nihâyet
Ne bahr-i lutfına ser-hadd ü gâyet
Kemâl-i kudretinden fikr hayrân
Celâl-i satvetinden akl nâdân
Kamu varlık anun katında mahkûm
Kamu sırlar anun katında ma’lûm
Cihânı yogiken ol kıldı mevcûd
Yaradılmış kamu andan umar cûd
Yaratdı âlemi hükm-i kadimden
Düzetdi hem vücûdını azimden
Makâmun yokdur iy sultân-ı bî-bâk
Anunçün dendi şâh-ı mâ-arefnâk
Er-tugrul Vatan Terk İdüp
Geldügin Beyân İder
Zamân-ı evâyilde vardı bir han
Ki Cingiz Hanidi ismi anun iy cân
Meger Sultân Alâeddîn’den öndin
O Cingiz Han zuhûr itmişdi pür-kîn
Alup cebrile ol şarkı [vü] garbı
İdüben her şehile darb ü harbi
Semerkand ile Belh’i yakmışıdı
Çerisi şarka garba akmışıdı
Ana fermân idi A’râb u A’câm
Anun hükminde hayrânıdı efhâm
Çerisine yogıdı [hiç] nihâyet
Anun emrinde idi her vilâyet
Virür Bagdâd’ı bir kulın kılur han
Anun zulmı kılur ol yiri vîrân
Azîm ol yirleri incitmişidi
Tagılup ol vilâyet gitmişidi
Kırar nâ-hak yire beş yüz bin âdem
Esîr itdi anun dişisin ol dem
O zâlim zulmı kıldı bî-nihâyet
Tagıldı kalmadı il gün vilâyet
Kamusı el çeküp baş aldı gitdi
O zâlim ol yire bu işi itdi
Oguz aslından [ol] şâh-ı yegâne
Ki dirler ibn-i Selçük ol cevâne
Ki sultân ibn-i sultân Bâyezid Han
Muhammed Han bin Sultân Murâd Han
Murâd atası [k’ol] sultân ölüpdür
Ki Sultân Bâyezid Han[a] kalupdur
Murâd Han Orhan’un oglıdur iy cân
Ki Osmân [Big] dahı Er-tugrul iy cân
(Öztürk, Necdet (hzl.) (2001). XV. Yüzyıl Tarihçilerinden Kemal, Selâtîn-nâme (1299-1490). Ankara: TTK Yay. 1, 22-23.)