Madde Detay
KOROĞLU/KUROĞLU
(d. ?/? - ö. ?/?)
âşık
(Âşık / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Koroğlu 17. asır yeniçeri ocağına mensup âşıklardandır. Adı ilk zamanlar kimi araştırmacılar tarafından Kuroğlu olarak anılmış, kimi araştırmacılar tarafından da Köroğlu olabileceği üzerinde durulmuşsa da Cahit Öztelli’nin çalışmaları sonucu gerçek kimliğine kavuşmuş, hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgiler elde edilmiştir. Adı Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde çağının ileri gelen çöğürcüleri arasında iki kez anılan Koroğlu başta Sultan II. Osman (Genç Osman) faciası olmak üzere birçok olaya katıldı, muhtemelen IV. Murad devrinde önce hapsedildi, ardından da idam edildi (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi 1982: 398). 16. yüzyılın sonları ile 17.yüzyılın birinci yarısında yaşadığı, ecdadın Akdeniz hâkimiyeti mücadelesinin hatırasını anlatan şiirinden ve Mecmûa-i Saz-ü Söz’de adının geçmesinden anlaşılan Koroğlu, bugüne kadar bir halk telaffuzu yakınlığından ötürü gölgede kalmış bir şairdir. Sadeddin Nüzhet, Cahit Öztelli ve Hasan Eren şairin adı konusunda kat’î bir hükme varamamışlar ve “ Kuroğlu” şeklini tercih etmişlerdir (Elçin 1997: 106). Elçin’e göre, şöhreti Âşık Ömer zamanına ve divan şairi Cevrî’nin bir şiirinde geçtiğine göre 18. yüzyıla kadar ulaşan Koroğlu’nun bazı manzumelerinin dikkatsizlik ve bilgisizlik yüzünden cönklerle mecmuaların birçoğunda Köroğlu hesabına kaydedilmiştir. Yapılacak bir karşılaştırma saz şiirimizin bu meselesini aydınlatabilir (1997: 106).
Koroğlu’nun bir şiirinde askere emri veren Ali Kapudan’ın II. Selim (1556-1574) ve III. Murad (1574-1595) devirleri Kapdan-ı Deryası meşhur Kılıç veya diğer adı ile Uluç Ali Paşa olması icap eder. Ali Paşa’nın kapudanlığına tayini (1572) tarihindedir. Buna göre Ali Paşa’nın şöhretinin ordu mensupları arasında yayılması ve Koroğlu’nun 16. yüzyılın ikinci yarısında genç bir asker şair olarak büyük komutanını anması tabiî bir hadisedir. Evliya Çelebi’nin Koroğlu’nun IV. Mehmed devri (1648-1687)’nin ünlü çöğürcüleri arasında sayması 17. yüzyılın birinci yarısından sonra ihtiyarlık çağına girdiği ihtimalini ve hususiyle şöhretinin devam ettiğini gösteriyor. Bu fikri kuvvetlendiren bir delili Elçin, Âşık Ömer’in Şairnamesi’nde bulduğunu ifade eder. Sadeddin Nüzhet Ergun’un İsmail Saib Efendi’den temin ettiği, vesika değeri olan şiirde bir mısra “ Köroğlu çalardı perdesiz saz” şeklinde kaydedilmiştir. Bu mısrada sazı takdir edilen şahsın Köroğlu olmadığı açıktır. 18. yüzyılın başlarında ölmüş bulunan Âşık Ömer’in Köroğlu’nun ihtiyarlık yıllarındaki şöhretli devrine yetişmiş genç bir şair namzedi olarak düşünmek akla en uygun yoldur (Elçin 1997: 105).
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde (C.1. s.638-639) çöğür adlı çalgıdan bahsederken bunu çalmakta maharetli olanları da zikrederken onun ismine de yer verir: Demiroğlu, Molla Hasan, Kuroğlu veya Koroğlu, Geda Muslu, Kara Fazlı, Celep Kâtibî, Sarı Mukallit, Kayıkçı Mustafa, Celep Gedayî, Hâkî, Türabî. Yine Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nin başka bir yerinde (C.V., s. 283) IV. Mehmed devri saz şairlerinden Uşşakî’nin garip bir sergüzeştini anlatırken, kendi devri çöğürcülerinin adlarını da sayar: Kuroğlu veya Koroğlu, Köroğlu, Fartaloğlu, Kayıkçı Mustafa, Gedik Süleyman, Kayıkçılar Mustafası, Geda Muslu, Türabî, Gedayî, Kâtibî (Eren 1952: 11). Evliya Çelebi’nin saydığı saz şairleri arasında tanınmış şairler vardır. Kuloğlu, Kayıkçı Mustafa, Gedayî, Katibî gibi. XVII. asırdan kalma eski mecmualarda bunların adına yazılı birçok destanlara, koşmalara, varsağılara tesadüf olunur. Halbuki Evliya’nın zikrettiği Kuroğlu adındaki şairin manzumelerine son yıllara kadar rastlanmamıştı. Bu sebeple, Kuroğlu adlı bir âşığın mevcudiyeti bile şüphe ile karşılanmıştı. Mesela saz şairleri hakkında derin araştırmalar yapmış olan M. Fuat Köprülü, XVI. asrın sonuna kadar Türk Saz Şairleri adlı eserinde Köroğlu’ndan bahsederken, Evliya Çelebi’nin zikrettiği Kuroğlu’nun Köroğlu olabileceğini ileri sürmüştür. Köprülü, XVII. asır saz şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi adlı eserinde de Kuroğlu’nun Köroğlu olacağını kaydetmiştir (Eren 1952: 11). Pertev Naili Boratav, Köroğlu Destanı adlı eserinde, Köprülü’nün bu fikrine iştirak etmemiştir. Çünkü Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Kuroğlu ile beraber Köroğlu da zikredilmiştir (Eren 1952: 11). Tansel’in bulup neşrettiği manzumeler karşısında Köprülü de Türk Saz Şairleri adlı eserinde Kuroğlu’nun Köroğlu olacağı hakkındaki eski fikrinden vazgeçerek onun mevcudiyetini kabul etmiştir (Eren 1952: 12). Sakaoğlu ise Şairnâmelerde kendisiyle ilgili herhangi bir bilgiye rastlanılamadığını söyler (1989: 152). Oysa Âşık Ömer’in Şairnamesi’nde de adı geçmektedir (30.dörtlük). “Evvel Kâtîbî’den idelim âgaz/ Kâmil’in sözlerin derûnuna yaz/ Koroğlu çalardı perdesizce saz/ Kuloğlu’nun beli nâm u nişân” (Elçin 1997: 314). Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde Koroğlu ile Köroğlu’nun yan yana yer alması, her ikisinin ayrı birer şair olduklarının işareti olarak kabul edilmiştir. Dâvud Paşa’yı idamdan kurtarmak isteyen yeniçeriler arasında yer almıştır; bunların 1632’den itibaren ortadan kaldırıldıkları göz önüne alınırsa onun da bu yıllarda ölmüş olacağı tahmin edilebilir (Sakaoğlu 1989: 152).
Hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgiler elde edildiği hâlde genç yaşta öldüğü için çok sayıda eseri bulunmamış, ancak yirmi şiiri yayımlanabilmiştir (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi 1982: 398). Fevziye Abdullah Tansel, (1941: 441-444) Evliya Çelebi’nin bahsettiği Koroğlu veya Kuroğlu adındaki şairin 9 parça manzumesini bulmuştu. Bu surette, Kuroğlu’nun mevcudiyeti kati surette anlaşılmış oldu (Eren 1952: 12). Vasfi Mahir Kocatürk, Saz Şiiri Antolojisi adlı eserinde Koroğlu’na ait iki türkü yer almaktadır. Bu şiirlerdeki mahlası Koroğlu’dur (1963: 94-95). 17. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen bu şairin dört manzumesini Ali Ufkî’nin 1650 yılında tertiplediği Mecmûa-i Sâz ü Söz’ünde kayıtlıdır. Bu dört manzumeden “ Elim irmezse bir yâre/ Akar gözüm yaşı çağlar.” mısraları ile başlayan türkü, Hasan Eren’in yayımladıkları arasında vardır. Bugüne kadar bilinenler dışında kalan şiirlerinden biri “Türkî-berây-ı sefer-i bahrî” başlığını taşımaktadır. Şair bu şiirinde baharı müjdelemekte, Ali Tak’dan (Kapudan) gelen fermanı anlatmakta ve gemilerin donanıp askerin gazaya hazırlanmakta olduğunu neşeli bir deyişle hikâye etmektedir (Elçin 1997: 105). Şükrü Elçin’in Halk Edebiyatı Araştırmaları I adlı eserinde adını Tansel’in okuduğu şekilde olduğunu düşündüğü Koroğlu’nun H. Eren yayımında eksikleri bulunan türkü ile birlikte üç şiirine yer vermiştir (1997: 106). Eren’de Kuroğlu mahlaslı yedi şiir yer almaktadır (1952: 14-17).
Sakaoğlu’na göre iyi çöğür çalan, sade bir dille şiirler söyleyen Koroğlu’yu günümüze kadar gelebilen şiirlerine bakarak başarılı bir şair olarak kabul edilebilir (1989: 152). Tespit edilen manzumelerden oldukça kuvvetli bir şair olduğu anlaşılan Kuroğlu’nun XVII. asırda büyük bir şöhret kazandığı Evliya Çelebi’nin ifadesi pek güzel gösteriyor. Onun, kendisinden sonra yetişen şairler üzerinde ne gibi tesiri oldu, bu hususta şimdilik katî bir şey söylenemez. Yalnız neşredilen şiirler arasındaki bir manzumesi bazı mecmualarda Gevherî adına kayıtlıdır. Eren’e göre bu manzumenin Gevherî’ye isnadı yanlıştır. Yalnız bu isnat, Gevherî’nin XVII. asrın son yarısında Kuroğlu’nu unutturmağa başladığını gösteriyor ki, bu çok mühimdir. Yine Kuroğlu’nun manzumeleri arasındaki bir manzumeyi, biraz farklı olarak, XVII. asrın meşhur saz şairlerinden Kul Mustafa adına yazılı bulduğunu ve bu manzumenin asıl sahibinin kim olduğu hakkında katî bir şey söylemenin ise mümkün olmadığını ifade eder (Eren 1952: 12).
Kaynakça
Elçin, Şükrü (1988). Akdeniz’de ve Cezayir’de Türk Halk Şâirleri. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
Elçin, Şükrü (1997). Halk Edebiyatı Araştırmaları I. Ankara: Akçağ Yay.
Eren, Hasan (1952). Türk Saz Şairleri Hakkında Araştırmalar 1. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Evliya Çelebi. Seyahatname. C.1. yyy.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1963). Saz Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası.
Sakaoğlu, Saim (1989) “Türk Saz Şiiri”, Türk Dili Özel Sayısı III (Halk Şiiri). Ocak-Haziran. 445-450.
Sakaoğlu, Saim, Ali Berat Alptekin (2008). Türk Saz Şiiri Antolojisi. Ankara: Akçağ Yay.
Tansel, Fevziye Abdullah (1941). "XVII. Asır Saz Şairlerinden Koroğlu", Ülkü. XVI. 441-444.
“Koroğlu” (1982). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Dergâh Yay. 398.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. EMİNE ÇAKIRYayın Tarihi: 03.03.2015Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gönül verdim bir hercai zalime
Kendüceğin benden sakınur oldu
Tarahhum eylemek benim şimdi hâlime
Bana yadlar gibi bakınur oldu
Bir saat görmezsem aklım bulanur
Hâlimi arz etsem küser alınur
Bana karşı yadlar ile salınur
Sitem hançerini takınur oldu
Aman hey gamzesi celladım aman
Korkar oldum seni gördüğüm zaman
Kirpiğin ok etmiş kaşların keman
Her attıkça bana dokunur oldu
Billahi meleğim severim seni
İnsaf oldı yeter ağlattın beni
Bir gonca gül gibi kokmağa seni
Koroğlu (Kuroğlu) der canım çekinür oldu (Eren 1952: 13; Sakaoğlu-Alptekin 2008: 68)
Koşma
Her kaçan seyrana çıksam karşuma Ali’m gelür
Sağım soluma baksam lebleri balım gelür
Çok şükür olsun Hudam bendesin terk eylemez
Ol adunun……benleri lâlim gelür
İbrahim senünle sürelim bir dem safa
Süleyman eşimiz olsun bir de yavrum Mustafa
Yusuf’un mürüvvet kânıdır eylemez cevr ü cefa
Bin naz ile aklım alur sevdiğim Selim gelür
Aklımız almak içün geldi bir yüzü güneş
Şöyle bir merdümzâdedir Salih gayet yavaş
Abdî’nin cevri çoktur götürmez dağ taş
Bendesin bendetmek içün Zülfikâr zalim gelür
Kurban olayım Halil’in gözüne ve kaşına
Mehemmet’im nevrestedir henüz girmiş yaşına
Kuroğlu kendin şaşırma devşir aklın başına
Bu dünya bakî değildir âkıbet ölüm gelür (Eren 1952: 16-17)
Türki- Berâ-yı Sefer-i Bahrî
Beğler sunulsun piyaleler,
Dağlar donandı donandı
Açılmış kırmızı güller
Bağlar donandı donandı
Gelin isteyelim Hak’tan
Muradımız vire yokdan
Ferman geldi Ali Tak’dan
Süfün donandı donandı
Nesne yok âdem halinde
Keramet vardır dilinde
Hasta kaldı …halinde
Sağlar donandı donandı
Bindiler ve atlandılar
Koç yiğide katlandılar (katıldılar)
Gazaya niyetlendiler
Hâymat donandı donandı
Koroğlu yazısın yazar
Aşkın kitabını çizer
Nice bir gurbette gezer
Gönül zahmına özendi. (Elçin 1988: 44)
Yayın Tarihi: 03.03.2015Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gönül verdim bir hercai zalime
Kendüceğin benden sakınur oldu
Tarahhum eylemek benim şimdi hâlime
Bana yadlar gibi bakınur oldu
Bir saat görmezsem aklım bulanur
Hâlimi arz etsem küser alınur
Bana karşı yadlar ile salınur
Sitem hançerini takınur oldu
Aman hey gamzesi celladım aman
Korkar oldum seni gördüğüm zaman
Kirpiğin ok etmiş kaşların keman
Her attıkça bana dokunur oldu
Billahi meleğim severim seni
İnsaf oldı yeter ağlattın beni
Bir gonca gül gibi kokmağa seni
Koroğlu (Kuroğlu) der canım çekinür oldu (Eren 1952: 13; Sakaoğlu-Alptekin 2008: 68)
Koşma
Her kaçan seyrana çıksam karşuma Ali’m gelür
Sağım soluma baksam lebleri balım gelür
Çok şükür olsun Hudam bendesin terk eylemez
Ol adunun……benleri lâlim gelür
İbrahim senünle sürelim bir dem safa
Süleyman eşimiz olsun bir de yavrum Mustafa
Yusuf’un mürüvvet kânıdır eylemez cevr ü cefa
Bin naz ile aklım alur sevdiğim Selim gelür
Aklımız almak içün geldi bir yüzü güneş
Şöyle bir merdümzâdedir Salih gayet yavaş
Abdî’nin cevri çoktur götürmez dağ taş
Bendesin bendetmek içün Zülfikâr zalim gelür
Kurban olayım Halil’in gözüne ve kaşına
Mehemmet’im nevrestedir henüz girmiş yaşına
Kuroğlu kendin şaşırma devşir aklın başına
Bu dünya bakî değildir âkıbet ölüm gelür (Eren 1952: 16-17)
Türki- Berâ-yı Sefer-i Bahrî
Beğler sunulsun piyaleler,
Dağlar donandı donandı
Açılmış kırmızı güller
Bağlar donandı donandı
Gelin isteyelim Hak’tan
Muradımız vire yokdan
Ferman geldi Ali Tak’dan
Süfün donandı donandı
Nesne yok âdem halinde
Keramet vardır dilinde
Hasta kaldı …halinde
Sağlar donandı donandı
Bindiler ve atlandılar
Koç yiğide katlandılar (katıldılar)
Gazaya niyetlendiler
Hâymat donandı donandı
Koroğlu yazısın yazar
Aşkın kitabını çizer
Nice bir gurbette gezer
Gönül zahmına özendi. (Elçin 1988: 44)
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gönül verdim bir hercai zalime
Kendüceğin benden sakınur oldu
Tarahhum eylemek benim şimdi hâlime
Bana yadlar gibi bakınur oldu
Bir saat görmezsem aklım bulanur
Hâlimi arz etsem küser alınur
Bana karşı yadlar ile salınur
Sitem hançerini takınur oldu
Aman hey gamzesi celladım aman
Korkar oldum seni gördüğüm zaman
Kirpiğin ok etmiş kaşların keman
Her attıkça bana dokunur oldu
Billahi meleğim severim seni
İnsaf oldı yeter ağlattın beni
Bir gonca gül gibi kokmağa seni
Koroğlu (Kuroğlu) der canım çekinür oldu (Eren 1952: 13; Sakaoğlu-Alptekin 2008: 68)
Koşma
Her kaçan seyrana çıksam karşuma Ali’m gelür
Sağım soluma baksam lebleri balım gelür
Çok şükür olsun Hudam bendesin terk eylemez
Ol adunun……benleri lâlim gelür
İbrahim senünle sürelim bir dem safa
Süleyman eşimiz olsun bir de yavrum Mustafa
Yusuf’un mürüvvet kânıdır eylemez cevr ü cefa
Bin naz ile aklım alur sevdiğim Selim gelür
Aklımız almak içün geldi bir yüzü güneş
Şöyle bir merdümzâdedir Salih gayet yavaş
Abdî’nin cevri çoktur götürmez dağ taş
Bendesin bendetmek içün Zülfikâr zalim gelür
Kurban olayım Halil’in gözüne ve kaşına
Mehemmet’im nevrestedir henüz girmiş yaşına
Kuroğlu kendin şaşırma devşir aklın başına
Bu dünya bakî değildir âkıbet ölüm gelür (Eren 1952: 16-17)
Türki- Berâ-yı Sefer-i Bahrî
Beğler sunulsun piyaleler,
Dağlar donandı donandı
Açılmış kırmızı güller
Bağlar donandı donandı
Gelin isteyelim Hak’tan
Muradımız vire yokdan
Ferman geldi Ali Tak’dan
Süfün donandı donandı
Nesne yok âdem halinde
Keramet vardır dilinde
Hasta kaldı …halinde
Sağlar donandı donandı
Bindiler ve atlandılar
Koç yiğide katlandılar (katıldılar)
Gazaya niyetlendiler
Hâymat donandı donandı
Koroğlu yazısın yazar
Aşkın kitabını çizer
Nice bir gurbette gezer
Gönül zahmına özendi. (Elçin 1988: 44)
Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gönül verdim bir hercai zalime
Kendüceğin benden sakınur oldu
Tarahhum eylemek benim şimdi hâlime
Bana yadlar gibi bakınur oldu
Bir saat görmezsem aklım bulanur
Hâlimi arz etsem küser alınur
Bana karşı yadlar ile salınur
Sitem hançerini takınur oldu
Aman hey gamzesi celladım aman
Korkar oldum seni gördüğüm zaman
Kirpiğin ok etmiş kaşların keman
Her attıkça bana dokunur oldu
Billahi meleğim severim seni
İnsaf oldı yeter ağlattın beni
Bir gonca gül gibi kokmağa seni
Koroğlu (Kuroğlu) der canım çekinür oldu (Eren 1952: 13; Sakaoğlu-Alptekin 2008: 68)
Koşma
Her kaçan seyrana çıksam karşuma Ali’m gelür
Sağım soluma baksam lebleri balım gelür
Çok şükür olsun Hudam bendesin terk eylemez
Ol adunun……benleri lâlim gelür
İbrahim senünle sürelim bir dem safa
Süleyman eşimiz olsun bir de yavrum Mustafa
Yusuf’un mürüvvet kânıdır eylemez cevr ü cefa
Bin naz ile aklım alur sevdiğim Selim gelür
Aklımız almak içün geldi bir yüzü güneş
Şöyle bir merdümzâdedir Salih gayet yavaş
Abdî’nin cevri çoktur götürmez dağ taş
Bendesin bendetmek içün Zülfikâr zalim gelür
Kurban olayım Halil’in gözüne ve kaşına
Mehemmet’im nevrestedir henüz girmiş yaşına
Kuroğlu kendin şaşırma devşir aklın başına
Bu dünya bakî değildir âkıbet ölüm gelür (Eren 1952: 16-17)
Türki- Berâ-yı Sefer-i Bahrî
Beğler sunulsun piyaleler,
Dağlar donandı donandı
Açılmış kırmızı güller
Bağlar donandı donandı
Gelin isteyelim Hak’tan
Muradımız vire yokdan
Ferman geldi Ali Tak’dan
Süfün donandı donandı
Nesne yok âdem halinde
Keramet vardır dilinde
Hasta kaldı …halinde
Sağlar donandı donandı
Bindiler ve atlandılar
Koç yiğide katlandılar (katıldılar)
Gazaya niyetlendiler
Hâymat donandı donandı
Koroğlu yazısın yazar
Aşkın kitabını çizer
Nice bir gurbette gezer
Gönül zahmına özendi. (Elçin 1988: 44)