Madde Detay
KUL NESÎMÎ, Ali
(d. ?/? - ö. ?/?)
Tekke Şairi
(Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kul Nesîmî'nin hayatı hakkındaki mevcut bilgiler ona ait olduğu düşünülen şiirlerinden çıkarılmaktadır. “Nesîmî, Seyyid Nesîmî, Kul Nesîmî, Seyyid” mahlaslarını kullanan şairi, Bağdatlı Nesîmî’den ayırmak için Cahit Öztelli bu şaire “Kul Nesîmî” demiştir. Aslında sadece bir-iki şiirinde bu mahlası kullanmaktadır. Asıl adı, Ali’dir. Ceddinin ve büyük dedesinin Said Emre olduğunu söylemektedir. Bilindiği gibi Hacı Bektaş Menâkıbnâmesi’nde ismi Molla Sadeddin olarak geçen bu kişi, Aksaray doğumludur ve XIV. yüzyılda yaşamıştır. Yunus Emre’nin Anadolu’daki en eski takipçilerinden olup Hacı Bektaş ve onun halifesi Hacim Sultan’ın yanında bulunmuştur. Hacı Bektaş’ın Makalât isimli eserini Arapçadan Türkçeye çevirmiştir. Kendisinin bugüne kadar on dokuz şiiri bulunmuştur. Görüldüğü gibi köklü ve tekke geleneğinin içinde yer alan bir aileye mensup olan Kul Nesîmî’nin, şiirlerinden kuvvetli bir eğitim aldığı ve Arapça bildiği anlaşılmaktadır. Soyunun bağlı bulunduğu Bektaşi yoluna girmiş, ayrıca Hurufilikte de çağdaşlarından ileri bir merhaleye varmıştır (Öztelli 1969: 8-9). Şair mahlasını Bağdatlı Nesîmî’ye olan sevgisi nedeniyle almıştır. Nitekim Bağdatlı Nesîmî gibi, şiirlerinde Hurufi inancı dile getirmektedir. Mahlas benzerliği ve iki şairin de Hurufi olması dolayısıyla, uzun zaman Bağdatlı Nesîmî ile karıştırılan bu şairin farklı biri olduğuna ilk kez Sadettin Nüzhet Ergun dikkat çekmiştir. Bu konuda en önemli tespitler Cahit Öztelli’ye aittir. Öztelli, Kul Nesîmî’nin 17. yüzyılda yaşadığını düşünmektedir. Bu düşünceyi destekleyen belli başlı göstergeler şunlardır: Öncelikle Kul Nesîmî’nin şiirlerindeki dil, Bağdatlı Nesîmî’den ayrıdır. Eski Anadolu Türkçesini kullanan Bağdatlı Nesîmî yanında Kul Nesîmî’nin dili 17. yüzyıl divan ve halk şairlerinin dilidir. Bu dili 17. yüzyıldan önceye götürmeye imkân yoktur. İkinci olarak Kul Nesîmî’nin şiirleri hep kesinlikle 17. yüzyılda yazılan cönklerde çıkmaktadır. Üçüncü gösterge ise yine bu yüzyılda yaşamış şairlerin Kul Nesîmî’ye nazire yazmalarıdır. Dördüncü ve son gösterge ise şiirlerinden birinde geçer: "İki yüz altmış dört yıldan sonra / Bu nazmile bunu ettim ben izhar".
Bu şiirin tamamında Hurufilik kurallarıyla birlikte kendinden de bahseden Kul Nesîmî, yukarıdaki beyitte Bağdatlı Nesîmî’nin ölüm yılını ve inançlarını söz konusu etmiştir. Buna göre Bağdatlı Nesîmî’nin ölüm yılına iki yüz altmış dört katılınca 1668 tarihi bulunur. Bu şiiri olgunluk çağında söylediği kabul edilirse 17. yüzyılın başlarında doğduğu söylenebilir (Öztelli 1969: 4). 17. yüzyılda geçen bazı olayların yankılarını Kul Nesîmî’nin şiirlerinde bulmak mümkündür. Bilindiği gibi bu yüzyılın ilk yarısı Safevi devletiyle yapılan savaşlarla geçer. Bağdat’ın Safeviler tarafından ele geçirilmesi, ardından IV. Murad’ın geri alması, bu savaşların en önemli merhalelerini teşkil etmektedir. Bu savaşlar sırasında Anadolu’da da Celali isyanları sümekteydi, düzenden memnun olmayan Kızılbaşlar’ın da bu ayaklanmalara katıldığı, farklı şairlere ait şiirlerden anlaşılmaktadır. Kul Nesîmî’nin de bu isyanlara katıldığı, hatta yakalanıp yargılandığı bir şiirinden bilinmektedir. Safevi şahına bağlılığı şiirlerinde açıkça görülen şair, Osmanlı padişahını “Azrail”, Osmanlıları ise “yezid” olarak nitelemektedir. Buna karşılık Safevi şahını “Mehdî-i zaman” olarak isimlendirmektedir.
Kul Nesîmî’nin cönklerdeki yüzden fazla şiiri Öztelli tarafından yayımlanmıştır (1969: 23-93). Aynı araştırmacı şairin elliye yakın mânisinin olduğunu, fakat neşretmeye gerek görmediğini yazmaktadır (Öztelli 1969: 8). Ancak Öztelli’nin neşrettiği şiirlerin tamamının Kul Nesîmî’ye aidiyeti şüphelidir (Ayan 1974).
Kul Nesîmî’nin şiirlerinde hâkim olan anlayış tasavvuftur. Aşk şiirlerinin yanı sıra öğüt veren ve öğretici manzumeler de söylemiştir. Daha çok aruz veznini kullanmasına rağmen, bu vezni kullanmakta çağdaşı halk şairleri gibi başarısızdır. Aruzun kısa kalıplarını tercih eden şair, çok sayıda Türkçe kelimeye imale yapmıştır. Diğer tekke şairlerinde de görüldüğü gibi, bazı şiirleri hem hece hem de aruz ölçüsüne uymaktadır. Ayrıca hece ölçüsüyle gazel söylediği de belirtilmelidir. Kafiye sıralanışı bakımından belli bir düzene uymayan çok sayıda şiiri vardır. Yani kafiye sıralanışı serbesttir. Yalnız bağlama mısraları olan dördüncü mısralarda düzgün kafiyeye yine de uymaktadır. Bu duruma güzel bir örnek olarak “güldür gül” redifiyle biten nefesidir. Bu şiirin bazı dörtlüklerinde ilk üç mısra kendi aralarında kafiyelidir. Bazı dörtlüklerinde ise hiçbir düzen bulunmamaktadır. Şekil bakımından bu uyumsuzluk Kul Nesîmî’nin kuvvetli bir şair olduğu gerçeğini değiştirmez. Yerinde ve ustalıkla kullandığı kelimeler, anlamı kuvvetlendirmenin yanı sıra, kafiyelerini çoğu halk şairinin kullandığı yarım hatta çeyrek kafiyeden kurtarmaktadır. Bunda aldığı kuvvetli eğitimin etkisi olduğu düşünülebilir (Öztelli 1969: 11-12). Aruz kullanımındaki aksaklık, şiirlerini sözlü ortamda meydana getirmesinden dolayı olsa gerektir. Burada hem halka daha rahat seslenebilmek için Türkçe kelimeleri tercih etmesi hem de tekkelerin sözlü sohbet ortamında şiirlerini doğaçlama söylemesinin etkisi olduğu düşünülebilir.
Kul Nesîmî’de doğrudan doğruya Yunus Emre etkisi görülmemekteyse de sonraki Yunus takipçilerinin geliştirdiği nispeten sığ; fakat serbest söyleyiş hâkimdir. Alevi-Bektaşi inaçlarını, siyasi görüşleriyle birlikte dile getiren şiirlerinin söyleyişindeki derinlik ve kudretin yanı sıra, pervasızlık da bariz biçimde görülmektedir. Duygu ve düşüncelerini sade kelime ve kalıplarla ifade etmesi, Alevi-Hurufi inançlarına derin ve içten bağlılığı onun şiirini basitlikten kurtarır. Az olmakla beraber, tasavvufi şiirleri dışındaki aşk şiirleri daha başarılıdır. Lirik bir şair olan Kul Nesîmî, din dışı aşk şiirlerinde herhangi bir âşıktan ayrılamaz. Bu şiirlerinde şairin tasavvufi kimliği silinir, saf ve şuh bir âşık hâline gelir. Bu ikilik yalnız bu şiirlerinde değil, dilde, ölçüde, biçimde de kendini gösterir (Öztelli 1969: 13). En çok etkisinde kaldığı şair, mahlasını da aldığı Bağdatlı Seyyid Nesîmî’dir (Gündüz 2010). Hurufiliği ele alışı ve şiiri içinde kullanışı büyük oranda Seyyid Nesîmî gibidir. Şiirlerinde görülen cezbe ve samimiyet de büyük ölçüde benzerlik gösterir. Zaten bu benzeyiş sebebiyle uzun süre iki şairin şiirleri birbirine karıştırılmış, Kul Nesîmî’nin varlığı Seyyid Nesîmî’de erimiştir. Kul Nesîmî’nin şiirlerini muasırlarının eserleri karşısında özgün kılan da bu cezbe ve samimi havadır. Etkilendiği bir diğer şair, Fuzûlî’dir. Samimi bir ehl-i beyt muhibbi ve kudretli bir şair olan Fuzûlî’nin, Kul Nesîmî’yi etkilemesi tabiidir. Hatta Öztelli, Kul Nesîmî’nin derin içlilik ve şiiriyeti Fuzûlî’den aldığını düşünmektedir (Öztelli 1969: 14). Öztelli’ye göre, Kul Nesîmî’nin şiirlerine çağdaşları tarafından nazireler söylenmiştir. Âhî, Âşık Hasan, Âşık Ömer gibi âşıkların şiirleriyle Kul Nesîmî’ninkileri karşılaştıran adı geçen araştırmacı, bu durumu Kul Nesîmî’nin yukarıda anılan âşıklardan yirmi beş-otuz yıl önce yaşamasına bağlamaktadır (Öztelli 1969: 14-17). Açıkçası sözlü ortamda çok farklı sebeplerle, bir şairin şiirinin diğer şair adına kaydedilmesi veya varyantlaşması çok sık görülen bir durumdur. Bu varyantlaşma aynı şairin şiiri için bile sıkça görülür. Bu sebeple Öztelli’nin, yukarıda adı geçen âşıkların şiirlerinin Kul Nesîmî’nin şiirlerine yapılan nazireler olduğu çıkarımının ihtiyatla ele alınması gerekmektedir. Şairin tarikat çevrelerinde önemli bir yeri olduğu, bu çevrelerde yazılmış cönklerde yer alan şiirlerinin çokluğundan anlaşılmaktadır. Ancak bu şiirlerin Bağdatlı Nesîmî’ye ait zannedildiği de unutulmamalıdır.
Kul Nesîmî’nin şiirlerinde işlediği temalara bakıldığında eldeki şiirlerinin büyük kısmının Alevi yoluna dair olanlar olduğu görülmektedir. Bu durumla ilgili iki husus söz konusu edilebilir: İlk olarak Nesîmî’nin bu tarz şiirleri daha fazla söylediği; ikinci olarak da sözlü ortamda Nesîmî’nin şiirlerinden seçme yaparak cönklerine kaydedenlerin Alevi yoluyla ilgili nefesleri kaydetmeyi tercih etmiş olmaları. Şairin şiirlerinin âyin-i cemlerde zevkle okunduğu, hatta Bağdatlı Nesîmî’yle karışmış hâlde Alevi muhitlerinde yedi ulu şairden biri olarak kabul edildiği düşünüldüğünde ikinci şıkkın kuvvet kazandığı görülmektedir. Şairin eldeki şiirlerinde ehl-i beyt ve on iki imam muhabbeti, tevella-teberra anlayışı, buna bağlı olarak Ali yolundakilerin sonunda yezidlere galip geleceği, ahir zamanda Mehdi’nin ortaya çıkacağı, yolda mürşidin önemi, pirlere, üçler-yediler-kırklar adı verilen evliya hiyerarşisine inanmanın gerekliliği, insan yüzünün ve vücudunun harflerin sembollerini taşıdığı, bunların da Kur’an-ı Kerim’deki bazı surelere karşılık geldiği, vahdet-i vücûd anlayışı, devir inancı ilk olarak göze çarpan hususlardır.
Kul Nesîmî’nin şiirlerinden bir kısmının mevlitlerde, tekkelerdeki zikir ayinleri esnasında icra edildiği bilinmektedir. Hatta “güldür gül” redifli nefesi Konya, Trabzon, Zile gibi yerlerde ilahi ve ninni olarak söylenmektedir. Yine “kime ne” redifli nefesinin uşşak makamında bestelenmiş olması, klasik Türk musıkisi çevrelerini de etkilediğinin örneğidir (Öztelli 1969: 17). Hatta onun sanatçılık yeteneğinin yüksekliği, bir bakıma unutulmasının da sebebidir denilebilir. Çünkü bu derecede güzel eserleri ancak Bağdatlı Nesîmî’nin verebileceği düşünülmüş, farklı bir kişiyle karşı karşıya olunduğuna ihtimal verilmemiştir.
Kaynakça
Ayan, Hüseyin (1974). “Kul Nesimi’ye Ait Olduğu Sanılan Şiirler”, Atatürk Ü. Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi 6: 21-33.
Gündüz, Erol (2010). “Divan Şairi Seyyid Nesimi’nin Halk Şairi Kul Nesimi Üzerindeki Etkileri”, Sosyal Araştırmalar 3/12 (Yaz): 202-212.
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. GÜROL PEHLİVANYayın Tarihi: 06.11.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Nefes
Bu gün ben pîrime vardım
Pîrin cemâli güldür gül
Oturmuş taht makamına
Taht-ı revânı güldür gül
Gülden terâzi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alırlar gül satarlar
Çarşısı pazarı güldür gül
Toprağı gül taşı gül
Kurusu gül yaşı gül
Has bahçenin içinde
Serv-i revânı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Anın ile gül döverler
Akar arkı çarkı döner
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı gül ezhârı güldür gül
Gel ha gel Seyyid Nesîmî
Hak nefesi güldür gül
Şu öten garip bülbülün
Derd ü figânı güldür gül
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 29.
Nefes
Ben melâmet hırkasını kendim geydim eğnime
Âr ü nâmus şîşesini taşa çaldım kime ne
Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi
Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni
Gâh giderim medreseye ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhâneye dem çekerim ışk için
Sofular haram demişler ışkımın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne
Sofular secde ederler mescidin mihrabına
Benim ol dost eşiğidir secdegâhım kime ne
Nesîmîye sordular kim yârin ile hoş musun
Hoş olam ya olmıyayım ol yâr benim kime ne
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 49.
Semai
Bu gün ol dilber-i rânâ
Benimle oldu hem-sâye
Ki yüzü güneşe benzer
Lâtif kaşlarıdır aya
Beli ince boyu uzun
Yüzü hûbdur sözü mevzun
Dili sihrî okur efsun
Gönlümü verdi yağmaya
Benim gönlüm alan dilber
Yüzü hûbdur sözü enver
Güzeldir Allahu ekber
Ne güzel beslemiş dâya
Dedim: Ey hûbların şâhı
Terahhum eyle billâhi
Gönül ikliminin mâhı
Bugünü salma ferdâya
Dedim: Dilber lebin emsem
Olurdu derdime derman
Dedi: Vakyı değil ebsem
Düşersin ceng ü kavgaya
Dedim: dilber beni öldür
Gerek ağlat gerek güldür
Nesîmî çün sana kuldur
Serini koymuş ortaya
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 25.
Nefes
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezheb bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyâya bizi
Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır
Biz müftü bilmeyiz fetvâ bilmeyiz
Kıyl u kal bilmeyiz iftâ bilmeyiz
Hakîkat bahsinde hatâ bilmeyiz
Şâh-ı Merdan gibi ulumuz vardır
Bizlerden bekleme zühd ü ibâdet
Tutmuşuz evvelden râh-ı selâmet
Tevellâ olmaktır bize alâmet
Sanma ki sağımız solumuz vardır
Ey zâhid sûrete tapma Hakkı bul
Şâh-ı Velâyete olmuşuz hep kul
Hakîkat şehrinden geçer bize yol
Başka şey bilmeyiz Alimiz vardır
Nesîmî esrârı fâş etme sakın
Ne bilsin ham ervah likasın Hakkın
Hakkı bilmeyene Hak olmaz yakın
Bizim Hak katında elimiz vardır
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 36-37.
Yayın Tarihi: 06.11.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Nefes
Bu gün ben pîrime vardım
Pîrin cemâli güldür gül
Oturmuş taht makamına
Taht-ı revânı güldür gül
Gülden terâzi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alırlar gül satarlar
Çarşısı pazarı güldür gül
Toprağı gül taşı gül
Kurusu gül yaşı gül
Has bahçenin içinde
Serv-i revânı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Anın ile gül döverler
Akar arkı çarkı döner
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı gül ezhârı güldür gül
Gel ha gel Seyyid Nesîmî
Hak nefesi güldür gül
Şu öten garip bülbülün
Derd ü figânı güldür gül
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 29.
Nefes
Ben melâmet hırkasını kendim geydim eğnime
Âr ü nâmus şîşesini taşa çaldım kime ne
Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi
Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni
Gâh giderim medreseye ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhâneye dem çekerim ışk için
Sofular haram demişler ışkımın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne
Sofular secde ederler mescidin mihrabına
Benim ol dost eşiğidir secdegâhım kime ne
Nesîmîye sordular kim yârin ile hoş musun
Hoş olam ya olmıyayım ol yâr benim kime ne
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 49.
Semai
Bu gün ol dilber-i rânâ
Benimle oldu hem-sâye
Ki yüzü güneşe benzer
Lâtif kaşlarıdır aya
Beli ince boyu uzun
Yüzü hûbdur sözü mevzun
Dili sihrî okur efsun
Gönlümü verdi yağmaya
Benim gönlüm alan dilber
Yüzü hûbdur sözü enver
Güzeldir Allahu ekber
Ne güzel beslemiş dâya
Dedim: Ey hûbların şâhı
Terahhum eyle billâhi
Gönül ikliminin mâhı
Bugünü salma ferdâya
Dedim: Dilber lebin emsem
Olurdu derdime derman
Dedi: Vakyı değil ebsem
Düşersin ceng ü kavgaya
Dedim: dilber beni öldür
Gerek ağlat gerek güldür
Nesîmî çün sana kuldur
Serini koymuş ortaya
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 25.
Nefes
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezheb bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyâya bizi
Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır
Biz müftü bilmeyiz fetvâ bilmeyiz
Kıyl u kal bilmeyiz iftâ bilmeyiz
Hakîkat bahsinde hatâ bilmeyiz
Şâh-ı Merdan gibi ulumuz vardır
Bizlerden bekleme zühd ü ibâdet
Tutmuşuz evvelden râh-ı selâmet
Tevellâ olmaktır bize alâmet
Sanma ki sağımız solumuz vardır
Ey zâhid sûrete tapma Hakkı bul
Şâh-ı Velâyete olmuşuz hep kul
Hakîkat şehrinden geçer bize yol
Başka şey bilmeyiz Alimiz vardır
Nesîmî esrârı fâş etme sakın
Ne bilsin ham ervah likasın Hakkın
Hakkı bilmeyene Hak olmaz yakın
Bizim Hak katında elimiz vardır
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 36-37.
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Nefes
Bu gün ben pîrime vardım
Pîrin cemâli güldür gül
Oturmuş taht makamına
Taht-ı revânı güldür gül
Gülden terâzi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alırlar gül satarlar
Çarşısı pazarı güldür gül
Toprağı gül taşı gül
Kurusu gül yaşı gül
Has bahçenin içinde
Serv-i revânı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Anın ile gül döverler
Akar arkı çarkı döner
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı gül ezhârı güldür gül
Gel ha gel Seyyid Nesîmî
Hak nefesi güldür gül
Şu öten garip bülbülün
Derd ü figânı güldür gül
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 29.
Nefes
Ben melâmet hırkasını kendim geydim eğnime
Âr ü nâmus şîşesini taşa çaldım kime ne
Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi
Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni
Gâh giderim medreseye ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhâneye dem çekerim ışk için
Sofular haram demişler ışkımın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne
Sofular secde ederler mescidin mihrabına
Benim ol dost eşiğidir secdegâhım kime ne
Nesîmîye sordular kim yârin ile hoş musun
Hoş olam ya olmıyayım ol yâr benim kime ne
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 49.
Semai
Bu gün ol dilber-i rânâ
Benimle oldu hem-sâye
Ki yüzü güneşe benzer
Lâtif kaşlarıdır aya
Beli ince boyu uzun
Yüzü hûbdur sözü mevzun
Dili sihrî okur efsun
Gönlümü verdi yağmaya
Benim gönlüm alan dilber
Yüzü hûbdur sözü enver
Güzeldir Allahu ekber
Ne güzel beslemiş dâya
Dedim: Ey hûbların şâhı
Terahhum eyle billâhi
Gönül ikliminin mâhı
Bugünü salma ferdâya
Dedim: Dilber lebin emsem
Olurdu derdime derman
Dedi: Vakyı değil ebsem
Düşersin ceng ü kavgaya
Dedim: dilber beni öldür
Gerek ağlat gerek güldür
Nesîmî çün sana kuldur
Serini koymuş ortaya
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 25.
Nefes
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezheb bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyâya bizi
Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır
Biz müftü bilmeyiz fetvâ bilmeyiz
Kıyl u kal bilmeyiz iftâ bilmeyiz
Hakîkat bahsinde hatâ bilmeyiz
Şâh-ı Merdan gibi ulumuz vardır
Bizlerden bekleme zühd ü ibâdet
Tutmuşuz evvelden râh-ı selâmet
Tevellâ olmaktır bize alâmet
Sanma ki sağımız solumuz vardır
Ey zâhid sûrete tapma Hakkı bul
Şâh-ı Velâyete olmuşuz hep kul
Hakîkat şehrinden geçer bize yol
Başka şey bilmeyiz Alimiz vardır
Nesîmî esrârı fâş etme sakın
Ne bilsin ham ervah likasın Hakkın
Hakkı bilmeyene Hak olmaz yakın
Bizim Hak katında elimiz vardır
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 36-37.
Eserlerinden Örnekler
Nefes
Bu gün ben pîrime vardım
Pîrin cemâli güldür gül
Oturmuş taht makamına
Taht-ı revânı güldür gül
Gülden terâzi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Gül alırlar gül satarlar
Çarşısı pazarı güldür gül
Toprağı gül taşı gül
Kurusu gül yaşı gül
Has bahçenin içinde
Serv-i revânı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Anın ile gül döverler
Akar arkı çarkı döner
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışırlar hâre karşı
Hârı gül ezhârı güldür gül
Gel ha gel Seyyid Nesîmî
Hak nefesi güldür gül
Şu öten garip bülbülün
Derd ü figânı güldür gül
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 29.
Nefes
Ben melâmet hırkasını kendim geydim eğnime
Âr ü nâmus şîşesini taşa çaldım kime ne
Gâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi
Gâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni
Gâh giderim medreseye ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhâneye dem çekerim ışk için
Sofular haram demişler ışkımın şarabına
Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne
Sofular secde ederler mescidin mihrabına
Benim ol dost eşiğidir secdegâhım kime ne
Nesîmîye sordular kim yârin ile hoş musun
Hoş olam ya olmıyayım ol yâr benim kime ne
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 49.
Semai
Bu gün ol dilber-i rânâ
Benimle oldu hem-sâye
Ki yüzü güneşe benzer
Lâtif kaşlarıdır aya
Beli ince boyu uzun
Yüzü hûbdur sözü mevzun
Dili sihrî okur efsun
Gönlümü verdi yağmaya
Benim gönlüm alan dilber
Yüzü hûbdur sözü enver
Güzeldir Allahu ekber
Ne güzel beslemiş dâya
Dedim: Ey hûbların şâhı
Terahhum eyle billâhi
Gönül ikliminin mâhı
Bugünü salma ferdâya
Dedim: Dilber lebin emsem
Olurdu derdime derman
Dedi: Vakyı değil ebsem
Düşersin ceng ü kavgaya
Dedim: dilber beni öldür
Gerek ağlat gerek güldür
Nesîmî çün sana kuldur
Serini koymuş ortaya
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 25.
Nefes
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezheb bilmeyiz yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyâya bizi
Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır
Biz müftü bilmeyiz fetvâ bilmeyiz
Kıyl u kal bilmeyiz iftâ bilmeyiz
Hakîkat bahsinde hatâ bilmeyiz
Şâh-ı Merdan gibi ulumuz vardır
Bizlerden bekleme zühd ü ibâdet
Tutmuşuz evvelden râh-ı selâmet
Tevellâ olmaktır bize alâmet
Sanma ki sağımız solumuz vardır
Ey zâhid sûrete tapma Hakkı bul
Şâh-ı Velâyete olmuşuz hep kul
Hakîkat şehrinden geçer bize yol
Başka şey bilmeyiz Alimiz vardır
Nesîmî esrârı fâş etme sakın
Ne bilsin ham ervah likasın Hakkın
Hakkı bilmeyene Hak olmaz yakın
Bizim Hak katında elimiz vardır
Öztelli, Cahit (1969). On Yedinci Yüzyıl Tekke Şairi Kul Nesîmî. Ankara: Türk Etnografya, Folklor ve Turizm Derneği Yay. 36-37.