Madde Detay
FEYZÎ ÇELEBİ
(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Adı
ve mahlası konusunda şuara tezkirelerinde hiçbir bilgi bulunmayan Feyzî
hakkında ulaşılabilen bilgiler Şem‘ ü Pervâne başlıklı hece ölçüsüyle
yazılmış mesnevisinin girişinde yer alır. Mesnevinin 1b sayfasındaki başlıkta geçen
“Feyzî Çelebî” ifadesi Çelebi unvanına sahip olduğunu gösterir. Eserini “Sultân
Ahmed ibn-i Sultân Mehemmed Han” devrinde yazdığını belirtmesi ve Niğbolu Mutasarrıfı
Tiryakî Mehmed Paşa’ya ithaf etmesi yaşadığı devrin I. Ahmed devri (1603-1617)
olduğuna açıklık kazandırır. Bunun yanında Mehmed Paşa’nın “âstânesinde” kulu
olduğunu ve kendisine lutuf ve cömertlik gösterildiğini, Paşa’ya hizmet
ettiğini, terbiyetinden geçtiğini ve sayesinde ilim tahsil ettiğini söyleyerek
Paşa’nın yanında yaşadığı dönem boyunca hiçbir sıkıntı çekmediğini belirtir (A.
Tekin 1991: 1-2; 48). Hayatı hakkında ulaşılabilen bilgiler bunlarla
sınırlıdır. Şairin “hiçbir şuara tezkiresinde zikredilmemesinin sebebi, belki
de onun hakikî anlamda bir divan şâiri olmamasından ötürüdür. Gerçi Feyzî,
divan edebiyatının klâsik konularından sayılan Şem‘ ü Pervâne’yi eserinde
işlemiş ve divan edebiyatının nazım şekli olan mesneviyi tercih etmiş, yine
divan edebiyatının nazım türü olan gazelleri mesnevisinin içine
serpiştirmiştir; ama divan edebiyatının vezni arûz yerine eserinde halk
edebiyatına âit olan hece veznini kullanmıştır.” (A. Tekin 1991: 2) Şem‘ ü
Pervâne’yi hece ölçüsüyle yazma nedeni devrindeki genel halka açılma
düşüncesinin ve mahallileşme akımının etkisiyle açıklanabilir. Eserinden yola
çıkılarak divan edebiyatının arka planını oluşturan tasavvufî düşünce yapısına ve
tasavvuf sahasında yazılmış önemli eserlere hâkim olduğu ve Necmeddin Dâye’nin Mirsâdü’l-‘İbâd
Mine’l-Mebde’ İlâ’l-Me‘âd adlı eserini neredeyse ezbere bildiği
söylenebilir (A. Tekin 1991: 3). Divan edebiyatının kalıplaşmış, formülleşmiş
ifadelerine ve üslubuna hâkim, İslâm kültürünün tarihi ve efsanevi
kahramanlarının hikâyelerini bilen bir şair olduğu görülür. Bu bilgilere
Tiryakî Mehmed Paşa’nın Niğbolu’daki meclisinde erişmiş olabileceği ihtimal
dahilindedir.
Kaynakça
A.
Tekin, Gönül (1991). Feyzî Çelebi, Şem‘ ü Pervâne (A Seventeenth Century
Ottoman Mesnevî in Syllabic Meter – Text, Interpretation and Facsimile).
Sources of Oriental Languages and Literatures 14, Cambridge, Mass: Harvard
University, The Department of Near Eastern Languages and Literatures.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. OZAN KOLBAŞYayın Tarihi: 24.08.2021Güncelleme Tarihi: 24.08.2021Eserlerinden Örnekler
Şem‘ün
Pervâne’ye irsâl eyledügi nâmedür ki zikr olunur.
Nâmeyi
hamd ile itdi ibtidâ
Hem
resûl hazretine kıldı senâ
Niçe
nikât kullanup Şem‘-i zarîf
Döşedi
nâmeye elfâz-ı latîf
Didi
ey ‘aşık-ı dil-haste nâ-kâm
Minnâ
ileyke tahiyyat ve’s-selâm
Ey
mübtelâ-yı derd-i ‘ışk u elem
Âlûde-i
endûh u gam u veh(e)m
Vey
esîr-i derd-mend-i ümîd <ü> kâm
Murg-ı
âvâre-i giriftâr-ı dâm
Ey
âşinâ-yı ‘ışk <u> merd-i ferîd
Vey
bî-gâne-i devrân ferd-i vâhid
Eyâ
bu ne küstâhlıkdur ki ey şûh
Bâzâr-ı
‘ırzuma viresin fütûh
Evvelâ
‘âşıkum dirdin lâ-übâl
Sonra
olasın hep ‘âleme dellâl
Eyledün
nâmumı ‘âlemde rüsvâ
Şimdi
bizi söyleşür cümle dünyâ
Dâsitân
eyledün ‘âlemde nâmem
Bana
ta‘n eyler oldı cümle ‘âlem
İnsâf-ı
hak bu mıdur yohsa sezâ
Beni
sevmek sonra eylemek ifşâ
Eyleyüp
kûyumı kendüne makâm
Cümle
halka idesin beni bed-nâm
Gönlünde
etmedün ‘ışkumı ihfâ
‘Âkıbet
eyledün ‘âleme ifşâ
Gerçekden
oldun ise bana ‘âşık
Tarîk-i
‘ışkun içre merd-i sâdık
Okuyup
nâmemi olasın ‘âmil
Sâye-veş
olasın buradan zâ’il (A. Tekin 1991:
76-77)
Yayın Tarihi: 24.08.2021Güncelleme Tarihi: 24.08.2021Eserlerinden Örnekler
Şem‘ün
Pervâne’ye irsâl eyledügi nâmedür ki zikr olunur.
Nâmeyi
hamd ile itdi ibtidâ
Hem
resûl hazretine kıldı senâ
Niçe
nikât kullanup Şem‘-i zarîf
Döşedi
nâmeye elfâz-ı latîf
Didi
ey ‘aşık-ı dil-haste nâ-kâm
Minnâ
ileyke tahiyyat ve’s-selâm
Ey
mübtelâ-yı derd-i ‘ışk u elem
Âlûde-i
endûh u gam u veh(e)m
Vey
esîr-i derd-mend-i ümîd <ü> kâm
Murg-ı
âvâre-i giriftâr-ı dâm
Ey
âşinâ-yı ‘ışk <u> merd-i ferîd
Vey
bî-gâne-i devrân ferd-i vâhid
Eyâ
bu ne küstâhlıkdur ki ey şûh
Bâzâr-ı
‘ırzuma viresin fütûh
Evvelâ
‘âşıkum dirdin lâ-übâl
Sonra
olasın hep ‘âleme dellâl
Eyledün
nâmumı ‘âlemde rüsvâ
Şimdi
bizi söyleşür cümle dünyâ
Dâsitân
eyledün ‘âlemde nâmem
Bana
ta‘n eyler oldı cümle ‘âlem
İnsâf-ı
hak bu mıdur yohsa sezâ
Beni
sevmek sonra eylemek ifşâ
Eyleyüp
kûyumı kendüne makâm
Cümle
halka idesin beni bed-nâm
Gönlünde
etmedün ‘ışkumı ihfâ
‘Âkıbet
eyledün ‘âleme ifşâ
Gerçekden
oldun ise bana ‘âşık
Tarîk-i
‘ışkun içre merd-i sâdık
Okuyup
nâmemi olasın ‘âmil
Sâye-veş
olasın buradan zâ’il (A. Tekin 1991:
76-77)
Güncelleme Tarihi: 24.08.2021Eserlerinden Örnekler
Şem‘ün
Pervâne’ye irsâl eyledügi nâmedür ki zikr olunur.
Nâmeyi
hamd ile itdi ibtidâ
Hem
resûl hazretine kıldı senâ
Niçe
nikât kullanup Şem‘-i zarîf
Döşedi
nâmeye elfâz-ı latîf
Didi
ey ‘aşık-ı dil-haste nâ-kâm
Minnâ
ileyke tahiyyat ve’s-selâm
Ey
mübtelâ-yı derd-i ‘ışk u elem
Âlûde-i
endûh u gam u veh(e)m
Vey
esîr-i derd-mend-i ümîd <ü> kâm
Murg-ı
âvâre-i giriftâr-ı dâm
Ey
âşinâ-yı ‘ışk <u> merd-i ferîd
Vey
bî-gâne-i devrân ferd-i vâhid
Eyâ
bu ne küstâhlıkdur ki ey şûh
Bâzâr-ı
‘ırzuma viresin fütûh
Evvelâ
‘âşıkum dirdin lâ-übâl
Sonra
olasın hep ‘âleme dellâl
Eyledün
nâmumı ‘âlemde rüsvâ
Şimdi
bizi söyleşür cümle dünyâ
Dâsitân
eyledün ‘âlemde nâmem
Bana
ta‘n eyler oldı cümle ‘âlem
İnsâf-ı
hak bu mıdur yohsa sezâ
Beni
sevmek sonra eylemek ifşâ
Eyleyüp
kûyumı kendüne makâm
Cümle
halka idesin beni bed-nâm
Gönlünde
etmedün ‘ışkumı ihfâ
‘Âkıbet
eyledün ‘âleme ifşâ
Gerçekden
oldun ise bana ‘âşık
Tarîk-i
‘ışkun içre merd-i sâdık
Okuyup
nâmemi olasın ‘âmil
Sâye-veş
olasın buradan zâ’il (A. Tekin 1991:
76-77)
Eserlerinden Örnekler
Şem‘ün
Pervâne’ye irsâl eyledügi nâmedür ki zikr olunur.
Nâmeyi
hamd ile itdi ibtidâ
Hem
resûl hazretine kıldı senâ
Niçe
nikât kullanup Şem‘-i zarîf
Döşedi
nâmeye elfâz-ı latîf
Didi
ey ‘aşık-ı dil-haste nâ-kâm
Minnâ
ileyke tahiyyat ve’s-selâm
Ey
mübtelâ-yı derd-i ‘ışk u elem
Âlûde-i
endûh u gam u veh(e)m
Vey
esîr-i derd-mend-i ümîd <ü> kâm
Murg-ı
âvâre-i giriftâr-ı dâm
Ey
âşinâ-yı ‘ışk <u> merd-i ferîd
Vey
bî-gâne-i devrân ferd-i vâhid
Eyâ
bu ne küstâhlıkdur ki ey şûh
Bâzâr-ı
‘ırzuma viresin fütûh
Evvelâ
‘âşıkum dirdin lâ-übâl
Sonra
olasın hep ‘âleme dellâl
Eyledün
nâmumı ‘âlemde rüsvâ
Şimdi
bizi söyleşür cümle dünyâ
Dâsitân
eyledün ‘âlemde nâmem
Bana
ta‘n eyler oldı cümle ‘âlem
İnsâf-ı
hak bu mıdur yohsa sezâ
Beni
sevmek sonra eylemek ifşâ
Eyleyüp
kûyumı kendüne makâm
Cümle
halka idesin beni bed-nâm
Gönlünde
etmedün ‘ışkumı ihfâ
‘Âkıbet
eyledün ‘âleme ifşâ
Gerçekden
oldun ise bana ‘âşık
Tarîk-i
‘ışkun içre merd-i sâdık
Okuyup
nâmemi olasın ‘âmil
Sâye-veş
olasın buradan zâ’il (A. Tekin 1991:
76-77)