Madde Detay
MEDHÎ, Derviş Hasan
(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Derviş Hasan Medhî hakkında şair tezkirelerinde herhangi bir bilgi yoktur. Eserlerinden ve sunduğu kasidelerden onun Sultan III. Murad (1574-1595), Sultan III. Mehmed (1595-1603), Sultan I. Ahmed (1603-1617) ve II. Osman (1617-1622)’ın saltanatları döneminde yaşadığı ve saraya yakın olduğu anlaşılmaktadır. Şair, Divanı’nda yer alan bir müfredinde adının Hasan olduğunu belirtir (Seyhan 2000: I/7).
Medhî, Divan’ındaki pek çok şiirinde meddah ve kıssa-hân olduğunu anlatır (Seyhan 2000: I/10-16). “Meddâh” kelimesi Arapça “medh” (مدح) kökünden türemiştir ve “çok öven” anlamına gelir. Şair, Medhî mahlasını muhtemelen meddâhlığı dolayısıyla tercih etmiştir.
M. Fuad Köprülü (2012: I/340-341), Medhî’nin 16. yüzyılın meşhur kıssahânlarından olduğunu bildirmiştir. Bu bilgi, Özdemir Nutku’nun çalışmasında da (1997: 23) yer alır. Metin And (1967: 246), M. Fuad Köprülü’ye dayanarak III. Murad (1574-1595) devri meddahları arasında Derviş Hasan’ı da anar. Nihad Sami Banarlı da (1997: I/633) Medhî mahlasıyla divan tertip edecek kadar şiir söyleyen Derviş Hasan’ı XVI. yüzyılın şöhretli halk hikâyecilerinden sayar.
Derviş Hasan Medhî’den eserleri dolayısıyla bahseden birkaç çalışma vardır. Ebû Ali Sînâ ve Ebu’l-Hâris adlarıyla bilinen hikâyelerin ilk defa 16. yüzyılda Medhî tarafından yazıldığı bilinmektedir (Ateş 1953: 739; Ateş 1954: 33; Ateş 1955: 265; Kavruk 1998: 104). Bu, Medhî’nin 1592/93’te tamamlayarak devrin padişahı Sultan III. Murad’a sunmak üzere yazdığı Esrâr-ı Hikmet adlı eserdir (Sakaoğlu 1984: 501; Banarlı 1997: I/634; Kavruk 1998: 117). Dili ve muhtevası yüzünden III. Murad tarafından beğenilmeyen Esrâr-ı Hikmet, 1595’te Medhî tarafından gözden geçirilip mukaddimesine Sultan III. Mehmed’in adı eklenerek III. Mehmed’e sunulmuştur. Eserle ilgili bu bilgi, Medhî’den sonra benzer bir hikâyeyi Gencîne-i Hikmet adıyla yazan Seyyid Ziyâeddin Yahyâ’nın kitabının mukaddimesinde yer alır (Ateş 1953: 739-740; Ateş 1954: 33-34; Ateş 1955: 266-268; Kavruk 1998: 117). Nihad Sami Banarlı (1997: I/634), Medhî’nin Esrâr-ı Hikmet’teki üslubunu yeter derecede çekici ve muvaffakiyetli bulur. Hasan Kavruk (1998: 25-26), Şehnâme’nin Medhî tarafından II. Osman adına 1621’de mensur olarak çevrildiğini ifade eder ki bu, Medhî’nin Tercüme-i Şâhnâme-i Firdevsî adlı eseridir. Ahmet Ateş (1955: 269), Esrâr-ı Hikmet’teki bazı beyitlerden hareketle onun hikayeci bir derviş olduğunu belirtir.
Dili ustaca kullanan şairin manzum eserlerinde aruzu kullanmada da başarılı olduğu görülür. Manzum-mensur pek çok eserin sahibidir. Divan şiiri geleneğinin yanında halk ve tekke kültürlerinden de beslenen Medhî’nin bu üç kültüre uygun pek çok eser vermesine rağmen hak ettiği yeri bulamadığını söylemek yanlış olmaz.
Derviş Hasan Medhî’nin Kasîde-i Nev-bâve’nin 5b varağında Sultan III. Murad için bir yıl içinde yazdığını söylediği dört eserden Şehlân İbn Şîr, Sultân Mahmûd birle Bir Bengînün Bazı Letâifi adlı eserler (Rieu 1888: 42-43) ile II. Osman tarafından ısmarlandığını belirttiği Tercüme-i Şâhnâme-i Firdevsî adlı eserinin mukaddimesinde III. Murad döneminden I. Ahmed dönemine kadar yazdığını söylediği on bir eserden Sultan I. Ahmed’e sunduğunu belirttiği Edîb-nâme, ayrıca Şehnâme’den bir hikâye olan Gürşasb-nâme, Süleymân-nâme, Me¤aric el-Nübüvvet Tercümesi, Selçuklu-Samanî-Buyidî Tarihleri ile Tevârih-i Âl-i Osman, Şehlân İbn Şîr adlı eserler (Blochet 1932: I/314-315) henüz ele geçmemiştir. Medhî’nin ele geçen eserleri şunlardır:
1. Divan: Medhî Divanı’nın bilinen iki nüshası vardır. Bunlardan Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Manzum Eserler 399 numarada kayıtlı nüsha tam; Süleymaniye Kütüphanesi, Mihrişah Sultan 370 numarada kayıtlı nüsha ise müntehabat nüshadır (Komisyon 1967: I/184). Derviş Hasan Medhî’nin eseri olan Medhî Divanı, İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Katalogu’nda yanlışlıkla asıl adı Mahmud olan Gelibolulu Medhî’ye ait bir eser olarak kaydedilmiştir. Medhî Divanı’nda 33 kaside, 41 müseddes, 87 muhammes, 572 gazel, 36 kıta ve 7 müfred bulunmaktadır (Seyhan 2000: I/36). Eser, Nezihe Seyhan tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır.
2. Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr : Bir aşk hikâyesi olan eserin bilinen -birbirinden epeyce farklılıklar gösteren- iki nüshası vardır. İlki Nuruosmaniye Kütüphanesi 3764 numarada, diğeri Konya Bölge Yazma Eserler, Burdur İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonu 15 Hk 659 numarada kayıtlıdır (Çakır ve Koncu 2010: 37-38). Kataloglarda iki nüsha için de müellif belirtilmemiştir. Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr manzum-mensur karışık yazılmıştır. Eser, Müjgân Çakır ve Hanife Koncu tarafından yayımlanmıştır.
3. Esrâr-ı Hikmet (Hikâye-i Ebû Ali Sînâ ve Ebu’l-Hâris) : 1592/93’te tamamlanarak Sultan III. Murad’a sunulmuş; sultan tarafından beğenilmemesi üzerine 1595’te gözden geçirilip mukaddimesine padişahın adı eklenerek Sultan III. Mehmed’e sunulmuştur. Eser, Anadolu’da halk arasında Ebû Ali Sînâ ve Ebu’l-Hâris olarak bilinen hikâyelerin bir müellif tarafından derlenen ilk örneği olarak bilinmektedir (Ateş 1953: 739; Ateş 1954: 33; Ateş 1955: 265; Kavruk 1998: 104). Kitapta İbn Sînâ ve kardeşi Ebu’l-Hâris’in başlarından geçen hayalî fakat ilgi çekici maceralar anlatılmaktadır (Ateş 1955: 267-273; Kavruk 1998: 117-121). Eserin bilinen beş nüshası vardır: İstanbul Üniversitesi Yazma Eserler TY. 690, Millet Kütüphanesi 3012/3, Paris Bibliotheque Nationale S. 177, S. 194, S. 195 (Blochet 1932: I/248, 256-257). Paris Bibliotheque Nationale S. 195 numaradaki nüsha Âsâr-ı Hikmet adıyla kayıtlıdır.
4. Hikâye-i Rıdvân Şâh : Rıdvan Şah ile peri kızı Hurizad arasındaki aşkı ve iki sevgilinin birbirine kavuşmak için verdikleri mücadeleyi anlatır. İki kahramanlı bir aşk hikâyesi olan eser, bazı özellikleriyle halk hikâyelerinden izler de taşır ve mesnevî karakteri gösterir (İnce 1998: 276). Hikâye-i Rıdvân Şâh’ın bilinen nüshalarından Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 388/2 numarada yanlışlıkla Divan-ı Medhî olarak kaydedilen eser, Hikâye-i Rıdvân Şâh adlı kitabın eksik bir nüshasıdır (Seyhan 2000: I/34). Kitabın tam nüshası Muş İl Halk Kütüphanesi 379 numarada kayıtlıdır (İnce 1998: 273). Bu nüsha, Konya Bölge Yazmalarda 42 Kon 5425 numarada kayıtlıdır. Eser, Adnan İnce tarafından yayımlanmıştır.
5. Tercüme-i Şâhnâme-i Firdevsî : II. Osman’ın emriyle yazılan eser, Firdevsî’nin Şehnâme’sinin Şehnâme-i Türkî adıyla tercümesidir. Şehnâme iki cilt olarak tercüme edilmiş, her bölümün başına da Firdevsî’nin Şehnâme’sinden manzum parçalar konmuştur (Kavruk 1998: 25-26). Eser II. Osman döneminde Mustafa Ağa aracılığıyla saray nakkaşhanesinde resimlenmiştir. Günümüze ulaşan resimli üç nüsha farklı yerlerdedir. Bunlarda Uppsala Üniversitesi Kütüphanesinde ve St. Petersburg Üniversite Kütüphanesinde bulunan yazmalar birbirinin devamıdır. Paris Bibliotheque Nationale S. 326 numarada kayıtlı (Blochet 1932: I/314-315) nüsha ise aynı eserin birinci cildidir (Değirmenci 2012: 99-100). Eser yazılış hikayesi ve içerisinde bulunan minyatürlerle ilgili doktora tezine konu olmuş, çalışma daha sonra tezin sahibi Tülün Değirmenci tarafından kitaplaştırılmıştır.
6. Kasîde-i Nev-bâve (Târîh-i Yemînî Tercümesi) : Ebû Nasr Utbî’nin Arapça yazdığı ve Gazneli Mahmud ile babası Sebük Tekin’den söz eden Târîh-i Yemînî adlı kitap, Ebu’ş-Şeref Nâsıh-ı Gülpâyegânî tarafından aynı adla Farsçaya çevrilmiş; Derviş Hasan Medhî de bu kitabı Farsçadan Kasîde-i Nev-bâve adıyla Türkçeye tercüme etmiştir. Eserin bilinen tek nüshası İngiltere’de British Museum’da Or. 1134 numarada kayıtlıdır (Rieu 1888: 42-43).
7. Menâkıb-ı Dervîş Hâkî : Medhî’ye ait son eser, Menâkıb-ı Dervîş Hâkî’dir. Bilinen tek nüshası Princeton Üniversitesi 494 numarada kayıtlıdır. Eser Medhî’nin piri Hakî Mehmed Dede’nin hayatını ve menkabelerini anlattığı bir mesnevidir. 1402 beyitlik manzum bölümün içerisinde 4 gazel ve bir kıta da yer almakta, ayrıca 7 mensur bölüm bulunmaktadır. Eserde Hâkî Mehmed Dede’nin Buhara’da başlayıp kırk yıllık seyahatin ardından 1617’de İstanbul’da sonlanan hayatı söz konusu edilir. Mesnevi, 2013’te yayımlandı. (Kaya 2013).
Kaynakça
And, Metin (1967). “Meddah, Meddahlık, Meddahlar”. Türk Dili. XVII (195): 236-247.
Ateş, Ahmet (1953). “Türk Halk Hikâyelerinde İbn Sina”. Türk Dili. (II) 23: 739-741.
Ateş, Ahmet (1954). “Türk Halk Hikâyelerinde İbn Sînâ”. Türkiyat Mecmuası. (XI): 33-40.
Ateş, Ahmet (1955). “Türk Halk Hikâyelerinde İbn Sînâ”. Türkiyat Mecmuası. (XII): 265-275.
Banarlı, Nihad Sâmi (1997). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C. I-II. İstanbul: MEB Yay.
Blochet, E. (1932). Catalogue des Manuscrits Turcs de la Bibliotheque Nationale. I-II, Paris.
Çakır, Müjgân ve Hanife Koncu (2010). XVI. Yüzyıldan Bir Aşk Hikâyesi Medhî’nin Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’i. İstanbul: Kesit Yayınları.
Değirmenci, Tülün (2012). İktidar Oyunları ve Resimli Kitaplar II. Osman Devrinde Değişen Güç Simgeleri. İstanbul: Kitap Yayınevi.
İnce, Adnan (1998). “Medhî’nin Rıdvan Şah Hikâyesi”. Bir: Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi. Prof. Dr. Kemal Eraslan Armağan Sayısı. (9-10): 273-308.
Kavruk, Hasan (1998). Eski Türk Edebiyatında Mensûr Hikâyeler. İstanbul: MEB Yayınları.
Kaya, Hasan (2013). “Derviş Hasan Medhî’nin Bilinmeyen Bir Eseri: Menâkıb-ı Dervîş Hâkî”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 6 (26): 275-297.
Kaya, Hasan (2013). Derviş Hasan Medhî Menâkıb-ı Dervîş Hâkî (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım-Dizin). İzmir: Tibyan Yayıncılık.
Komisyon (1967). İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu. I-III. İstanbul: MEB Yay.
Nutku, Özdemir (1997). Meddahlık ve Meddah Hikâyeleri. Ankara: AKM Yay.
Rieu, Charles (1888). Catalogue of The Turkish Manuscripts in The British Museum. London.
Sakaoğlu, Saim (1984). “Türk Halk Masalları Üzerine Abu Âlî Sînâ Hikâyelerinin Tesiri”. Uluslararası İbni Sînâ Sempozyumu Bildirileri (17-20 Ağustos 1983).Ankara: Başbakanlık Basımevi: 501-509.
Seyhan, Nezihe (2000). Medhî Divanı (İnceleme-Transkripsiyonlu Metin). I-II. Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ HASAN KAYAYayın Tarihi: 10.02.2015Güncelleme Tarihi: 27.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gözlerüm yaşı firâkun birle ummân oldı gel
Yadlarla seyr-i sahrâ kılma tûfân oldı gel
Ey yüzi gül saçı sünbül kâmeti tûbâ senün
Şevk-ı cismünle cihân tâze gülistân oldı gel
Zehr-i hicrânun beni bir gün helâk eyler yetiş
Merhem-i vaslun senün bu derde dermân oldı gel
Gülşen-i hüsnünden ayru şol kadar kan ağlaram
Eşkümün her katresi bir verd-i handân oldı gel
Sînesin peykân-ı fürkat deldi yir yir Medhî’nün
Bezm-i gamda dem-be-dem ney gibi nâlân oldı gel
(Seyhan, Nezihe (2000). Medhî Divanı (İnceleme-Transkripsiyonlu Metin). I,.Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 490.)
Menâkıb-ı Dervîş Hâkî’den
Bi-hamdillâh kitâbum buldı itmâm
Nic’olur bilmezem kâr ser-encâm
Tamâm itdi bunı Medhî-i vassâf
Velî nâ-puhte kalbi olmadı sâf
Dilüm söyler velî gönlümde yok zevk
Dile şem‘-i hidâyet virmedi şevk
Hudâ’dan dilerem dilde ola derd
Fenâ râhında rûy-ı zerdümüz gerd
Hudâyâ ġafleti ref‘ it gözümden
Haber-dâr it beni kendü özümden
Halâs it cânumı ‘ucb u riyâdan
Dilüm dünyâ içün olan du‘âdan
Kapundan gayrı bâba kılma muhtâc
Kapunda cân virem tâ ki yalın ac
(Kaya, Hasan (2013). Derviş Hasan Medhî Menâkıb-ı Dervîş Hâkî (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım-Dizin). İzmir: Tibyan Yayıncılık. 211.)
Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’den
Bu makâle-i dil-pezîr ve bu risâle-i bî-nazîr bu vech ile tahrîr ve bu nakl üzre takrîr olınmışdur ki diyâr-ı Câbelisâ’da bir pâdişâh-ı kâm-kâr ve bir şehen-şâh-ı Dârâ-tebâr ve Cem-iktidâr var idi ki mâl-i firâvân ve asker-i bî-pâyâna mâlik idi. Yine anun zamânında cânib-i Câbelikâ’da bir şehriyâr-ı devlet-me’âb ve İskender-cenâb var idi. Hudâ-yı müte’âl Cebelisâ pâdişâhı kim nâmı Ekrem Şâh idi, bir veled-i pâkîze-hısâl rûzî kılur kim ismi ve resmi dillerde dâstân ve dilâverligi her encümende herkese vird-i zebân olur. Ammâ Câbelikâ pâdişâhınun ismine Şerîf Han dirler idi, Hak Teâlâ Şerîf Han’a bir duhter-i rûşen-ahter rûzî kıldı kim hüsn-i âlem-ârâsı gün gibi etrâf-ı âleme münteşir oldı. Rûzgârla bu hüsn-i bî-nazîr Şîr-i Dilîr’ün semine münakis oldı, bî-ihtiyâr olup meftûnı ve mecnûnı oldı ve bir tarîkla Mihr-i Münîr dahı Şîr-i Dilîr’ün tasvîrin görüp ol da ana dildâde ve üftâde oldı. Vâdî-i aşk içre biri birine tâlib ü râgıb olmaları bu vech ile ayân ve kalem-i şikeste-zebân ile bu tarz ile beyân olınur.
(Çakır, Müjgân ve Hanife Koncu (2010). XVI. Yüzyıldan Bir Aşk Hikâyesi Medhî’nin Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’i. İstanbul: Kesit Yayınları. 47.)
Yayın Tarihi: 10.02.2015Güncelleme Tarihi: 27.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gözlerüm yaşı firâkun birle ummân oldı gel
Yadlarla seyr-i sahrâ kılma tûfân oldı gel
Ey yüzi gül saçı sünbül kâmeti tûbâ senün
Şevk-ı cismünle cihân tâze gülistân oldı gel
Zehr-i hicrânun beni bir gün helâk eyler yetiş
Merhem-i vaslun senün bu derde dermân oldı gel
Gülşen-i hüsnünden ayru şol kadar kan ağlaram
Eşkümün her katresi bir verd-i handân oldı gel
Sînesin peykân-ı fürkat deldi yir yir Medhî’nün
Bezm-i gamda dem-be-dem ney gibi nâlân oldı gel
(Seyhan, Nezihe (2000). Medhî Divanı (İnceleme-Transkripsiyonlu Metin). I,.Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 490.)
Menâkıb-ı Dervîş Hâkî’den
Bi-hamdillâh kitâbum buldı itmâm
Nic’olur bilmezem kâr ser-encâm
Tamâm itdi bunı Medhî-i vassâf
Velî nâ-puhte kalbi olmadı sâf
Dilüm söyler velî gönlümde yok zevk
Dile şem‘-i hidâyet virmedi şevk
Hudâ’dan dilerem dilde ola derd
Fenâ râhında rûy-ı zerdümüz gerd
Hudâyâ ġafleti ref‘ it gözümden
Haber-dâr it beni kendü özümden
Halâs it cânumı ‘ucb u riyâdan
Dilüm dünyâ içün olan du‘âdan
Kapundan gayrı bâba kılma muhtâc
Kapunda cân virem tâ ki yalın ac
(Kaya, Hasan (2013). Derviş Hasan Medhî Menâkıb-ı Dervîş Hâkî (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım-Dizin). İzmir: Tibyan Yayıncılık. 211.)
Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’den
Bu makâle-i dil-pezîr ve bu risâle-i bî-nazîr bu vech ile tahrîr ve bu nakl üzre takrîr olınmışdur ki diyâr-ı Câbelisâ’da bir pâdişâh-ı kâm-kâr ve bir şehen-şâh-ı Dârâ-tebâr ve Cem-iktidâr var idi ki mâl-i firâvân ve asker-i bî-pâyâna mâlik idi. Yine anun zamânında cânib-i Câbelikâ’da bir şehriyâr-ı devlet-me’âb ve İskender-cenâb var idi. Hudâ-yı müte’âl Cebelisâ pâdişâhı kim nâmı Ekrem Şâh idi, bir veled-i pâkîze-hısâl rûzî kılur kim ismi ve resmi dillerde dâstân ve dilâverligi her encümende herkese vird-i zebân olur. Ammâ Câbelikâ pâdişâhınun ismine Şerîf Han dirler idi, Hak Teâlâ Şerîf Han’a bir duhter-i rûşen-ahter rûzî kıldı kim hüsn-i âlem-ârâsı gün gibi etrâf-ı âleme münteşir oldı. Rûzgârla bu hüsn-i bî-nazîr Şîr-i Dilîr’ün semine münakis oldı, bî-ihtiyâr olup meftûnı ve mecnûnı oldı ve bir tarîkla Mihr-i Münîr dahı Şîr-i Dilîr’ün tasvîrin görüp ol da ana dildâde ve üftâde oldı. Vâdî-i aşk içre biri birine tâlib ü râgıb olmaları bu vech ile ayân ve kalem-i şikeste-zebân ile bu tarz ile beyân olınur.
(Çakır, Müjgân ve Hanife Koncu (2010). XVI. Yüzyıldan Bir Aşk Hikâyesi Medhî’nin Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’i. İstanbul: Kesit Yayınları. 47.)
Güncelleme Tarihi: 27.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gözlerüm yaşı firâkun birle ummân oldı gel
Yadlarla seyr-i sahrâ kılma tûfân oldı gel
Ey yüzi gül saçı sünbül kâmeti tûbâ senün
Şevk-ı cismünle cihân tâze gülistân oldı gel
Zehr-i hicrânun beni bir gün helâk eyler yetiş
Merhem-i vaslun senün bu derde dermân oldı gel
Gülşen-i hüsnünden ayru şol kadar kan ağlaram
Eşkümün her katresi bir verd-i handân oldı gel
Sînesin peykân-ı fürkat deldi yir yir Medhî’nün
Bezm-i gamda dem-be-dem ney gibi nâlân oldı gel
(Seyhan, Nezihe (2000). Medhî Divanı (İnceleme-Transkripsiyonlu Metin). I,.Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 490.)
Menâkıb-ı Dervîş Hâkî’den
Bi-hamdillâh kitâbum buldı itmâm
Nic’olur bilmezem kâr ser-encâm
Tamâm itdi bunı Medhî-i vassâf
Velî nâ-puhte kalbi olmadı sâf
Dilüm söyler velî gönlümde yok zevk
Dile şem‘-i hidâyet virmedi şevk
Hudâ’dan dilerem dilde ola derd
Fenâ râhında rûy-ı zerdümüz gerd
Hudâyâ ġafleti ref‘ it gözümden
Haber-dâr it beni kendü özümden
Halâs it cânumı ‘ucb u riyâdan
Dilüm dünyâ içün olan du‘âdan
Kapundan gayrı bâba kılma muhtâc
Kapunda cân virem tâ ki yalın ac
(Kaya, Hasan (2013). Derviş Hasan Medhî Menâkıb-ı Dervîş Hâkî (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım-Dizin). İzmir: Tibyan Yayıncılık. 211.)
Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’den
Bu makâle-i dil-pezîr ve bu risâle-i bî-nazîr bu vech ile tahrîr ve bu nakl üzre takrîr olınmışdur ki diyâr-ı Câbelisâ’da bir pâdişâh-ı kâm-kâr ve bir şehen-şâh-ı Dârâ-tebâr ve Cem-iktidâr var idi ki mâl-i firâvân ve asker-i bî-pâyâna mâlik idi. Yine anun zamânında cânib-i Câbelikâ’da bir şehriyâr-ı devlet-me’âb ve İskender-cenâb var idi. Hudâ-yı müte’âl Cebelisâ pâdişâhı kim nâmı Ekrem Şâh idi, bir veled-i pâkîze-hısâl rûzî kılur kim ismi ve resmi dillerde dâstân ve dilâverligi her encümende herkese vird-i zebân olur. Ammâ Câbelikâ pâdişâhınun ismine Şerîf Han dirler idi, Hak Teâlâ Şerîf Han’a bir duhter-i rûşen-ahter rûzî kıldı kim hüsn-i âlem-ârâsı gün gibi etrâf-ı âleme münteşir oldı. Rûzgârla bu hüsn-i bî-nazîr Şîr-i Dilîr’ün semine münakis oldı, bî-ihtiyâr olup meftûnı ve mecnûnı oldı ve bir tarîkla Mihr-i Münîr dahı Şîr-i Dilîr’ün tasvîrin görüp ol da ana dildâde ve üftâde oldı. Vâdî-i aşk içre biri birine tâlib ü râgıb olmaları bu vech ile ayân ve kalem-i şikeste-zebân ile bu tarz ile beyân olınur.
(Çakır, Müjgân ve Hanife Koncu (2010). XVI. Yüzyıldan Bir Aşk Hikâyesi Medhî’nin Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’i. İstanbul: Kesit Yayınları. 47.)
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gözlerüm yaşı firâkun birle ummân oldı gel
Yadlarla seyr-i sahrâ kılma tûfân oldı gel
Ey yüzi gül saçı sünbül kâmeti tûbâ senün
Şevk-ı cismünle cihân tâze gülistân oldı gel
Zehr-i hicrânun beni bir gün helâk eyler yetiş
Merhem-i vaslun senün bu derde dermân oldı gel
Gülşen-i hüsnünden ayru şol kadar kan ağlaram
Eşkümün her katresi bir verd-i handân oldı gel
Sînesin peykân-ı fürkat deldi yir yir Medhî’nün
Bezm-i gamda dem-be-dem ney gibi nâlân oldı gel
(Seyhan, Nezihe (2000). Medhî Divanı (İnceleme-Transkripsiyonlu Metin). I,.Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 490.)
Menâkıb-ı Dervîş Hâkî’den
Bi-hamdillâh kitâbum buldı itmâm
Nic’olur bilmezem kâr ser-encâm
Tamâm itdi bunı Medhî-i vassâf
Velî nâ-puhte kalbi olmadı sâf
Dilüm söyler velî gönlümde yok zevk
Dile şem‘-i hidâyet virmedi şevk
Hudâ’dan dilerem dilde ola derd
Fenâ râhında rûy-ı zerdümüz gerd
Hudâyâ ġafleti ref‘ it gözümden
Haber-dâr it beni kendü özümden
Halâs it cânumı ‘ucb u riyâdan
Dilüm dünyâ içün olan du‘âdan
Kapundan gayrı bâba kılma muhtâc
Kapunda cân virem tâ ki yalın ac
(Kaya, Hasan (2013). Derviş Hasan Medhî Menâkıb-ı Dervîş Hâkî (İnceleme-Metin-Tıpkıbasım-Dizin). İzmir: Tibyan Yayıncılık. 211.)
Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’den
Bu makâle-i dil-pezîr ve bu risâle-i bî-nazîr bu vech ile tahrîr ve bu nakl üzre takrîr olınmışdur ki diyâr-ı Câbelisâ’da bir pâdişâh-ı kâm-kâr ve bir şehen-şâh-ı Dârâ-tebâr ve Cem-iktidâr var idi ki mâl-i firâvân ve asker-i bî-pâyâna mâlik idi. Yine anun zamânında cânib-i Câbelikâ’da bir şehriyâr-ı devlet-me’âb ve İskender-cenâb var idi. Hudâ-yı müte’âl Cebelisâ pâdişâhı kim nâmı Ekrem Şâh idi, bir veled-i pâkîze-hısâl rûzî kılur kim ismi ve resmi dillerde dâstân ve dilâverligi her encümende herkese vird-i zebân olur. Ammâ Câbelikâ pâdişâhınun ismine Şerîf Han dirler idi, Hak Teâlâ Şerîf Han’a bir duhter-i rûşen-ahter rûzî kıldı kim hüsn-i âlem-ârâsı gün gibi etrâf-ı âleme münteşir oldı. Rûzgârla bu hüsn-i bî-nazîr Şîr-i Dilîr’ün semine münakis oldı, bî-ihtiyâr olup meftûnı ve mecnûnı oldı ve bir tarîkla Mihr-i Münîr dahı Şîr-i Dilîr’ün tasvîrin görüp ol da ana dildâde ve üftâde oldı. Vâdî-i aşk içre biri birine tâlib ü râgıb olmaları bu vech ile ayân ve kalem-i şikeste-zebân ile bu tarz ile beyân olınur.
(Çakır, Müjgân ve Hanife Koncu (2010). XVI. Yüzyıldan Bir Aşk Hikâyesi Medhî’nin Şîr-i Dilîr bâ-Mihr-i Münîr’i. İstanbul: Kesit Yayınları. 47.)