Madde Detay
RİF‘AT, Süleyman Ağa
(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Rif‘at’in hayatı hakkında tezkirelerde ve biyografik kaynaklarda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak Millet Kütüphanesi Ali Emiri Manzum 575 numarada kayıtlı olan ve Defterdar Mehmed Behcet Efendi (öl. 1168/1755) için yazılan şiirleri ihtiva eden Mecmû‘a-i Kasâ’id, Tevârîh ve Gazeliyyât adlı eserde şaire ait bir manzume yer almaktadır. Mecmuanın 1159/1746 tarihinde defterdarlık görevine getirilen Mehmed Behcet Efendi adına yazılan manzumeleri ihtiva ettiği göz önünde bulundurulduğunda Rif‘at’in 18. yüzyılda hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Mecmuada şair hakkında kayıtlı olan “Cizye Başbâkî Kulı Sâbık Mühürdâr Mustafâ Aga-zâde Rif‘at Süleymân Aga” ibaresinden ise asıl isminin Süleyman olduğu ve eski vergi baştahsildarı mühürdar Mustafa Ağa’nın oğlu olduğu anlaşılmaktadır.
Kaynakça
Efe, Z. (2021). “Defterdar Mehmed Behcet Efendi'ye Sunulan Şiirler Mecmuası (Aemnz 575)”. Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi Journal of Academic Language and Literature 5 (1): 58–111.
Mecmû’a-i Eş’âr. Millet Kütüphanesi. Ali Emiri
Manzum 575, vr. 46a.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: Arş. Gör. Zahide EfeYayın Tarihi: 08.05.2021Güncelleme Tarihi: 08.05.2021Eserlerinden Örnekler
Cizye
Başbâkî Kulı Sâbık Mühürdâr Mustafâ Aga-zâde Rif‘at Süleymân Aganuñ Tehniyet-i
Kudûm-ı Hâtemânelerini Müştemil Manzûmesidür
Çın
seher peyk-i sabâ ile beşâret geldi
Yüzi
güldi çemenistâna şetâret geldi
Tâb-ı
hicrân ile pejmürde olan gonçelere
Şerbet-i
şeb-nem-i vasl ile tarâvet geldi
Bülbülüñ
zârı tutup ‘âlemi gülmezdi yüzi
Ağlamış
çihresine şimdi beşâşet geldi
‘Aklımuz
gitmiş idi hicr ile ammâ şimdi
Bîd-i
Mecnûna dahı ‘akl u kiyâset geldi
Bir
iki gün ne idi şîvesi devr-i felegüñ
İtdigi
şîvelere şimdi nedâmet geldi
Şeref-i
makdem-i ikbâlüñ ile sultânum
Diyemem
kalbe safâ ile ne hâlet geldi
Hazret-i
Behcet Efendi kerem-i Bârî ile
Sahn-ı
pehnâ-yı Sitânbûla selâmet geldi
Nice behcet kalemi lûle-i âb-ı ‘iffet
Zâtı ser-levha-i ‘irfâna sa‘âdet geldi
Nice behcet ki mezâyâ-yı defâtir cümle
Feyz-i Bârî ile tab‘ına emânet geldi
Zihnî
bir rütbede kim cümle kavânîn-i umûr
Ders-i
evvelde aña ders-i nihâyet geldi
Dîdeler
müjde-i teşrîfini tebşîr iderek
Şimdi
İstânbula ol kân-ı sa‘âdet geldi
Dostına
oldı bu teşrîfi hele ‘ıyd ammâ
Hased
erbâbına bî-şübhe melâlet geldi
Bu
haberden dil-i mecrûh u perîşânumuza
Bir
safâ geldi ki bî-hadd ü nihâyet geldi
Hüzn
ile nutk idemezken bu ferahla şimdi
Bir
gazel tarhına biñ şevk ile tâkat geldi
Nâz-ı
reftâr ile dün bâga ol âfet geldi
Serv
ü şimşâda tahayyürle hacâlet geldi
Geldi
ammâ o şeh-i ‘işveyi ta‘kîb iderek
Zırlayup
it gibi agyâr nedâmet geldi
Fasl-ı
helvâda tapança yiyerek zâhid-i har
Aglamış
çihresine haylî beşâşet geldi
Gelmege
sîneme va’d itmiş idi ol meh-rû
Saklamam
râzı sözüm saña emânet geldi
Tügme-i
sîne ile bend-i miyânın çözerek
Kasd-ı
kâlâ-yı visâline cesâret geldi
Yiter
uzatma sözi vakt-i du‘âdur şimdi
Bir
du‘â it ki dine kalbe halâvet geldi
Turdugınca
bu dîvân-hâne-i çarh-ı gerdûn
Her
seher diyeler ol kân-ı sa‘âdet geldi
Zâtı
mevcûd-ı dîvân-hâne-i ikbâl olsun
Bu
du‘â hâtıra gûyâ ki kerâmet geldi
(Mecmû’a-i Eş’âr, Millet Kütüphanesi Ali
Emiri Manzum 575, vr. 46a)
Yayın Tarihi: 08.05.2021Güncelleme Tarihi: 08.05.2021Eserlerinden Örnekler
Cizye
Başbâkî Kulı Sâbık Mühürdâr Mustafâ Aga-zâde Rif‘at Süleymân Aganuñ Tehniyet-i
Kudûm-ı Hâtemânelerini Müştemil Manzûmesidür
Çın
seher peyk-i sabâ ile beşâret geldi
Yüzi
güldi çemenistâna şetâret geldi
Tâb-ı
hicrân ile pejmürde olan gonçelere
Şerbet-i
şeb-nem-i vasl ile tarâvet geldi
Bülbülüñ
zârı tutup ‘âlemi gülmezdi yüzi
Ağlamış
çihresine şimdi beşâşet geldi
‘Aklımuz
gitmiş idi hicr ile ammâ şimdi
Bîd-i
Mecnûna dahı ‘akl u kiyâset geldi
Bir
iki gün ne idi şîvesi devr-i felegüñ
İtdigi
şîvelere şimdi nedâmet geldi
Şeref-i
makdem-i ikbâlüñ ile sultânum
Diyemem
kalbe safâ ile ne hâlet geldi
Hazret-i
Behcet Efendi kerem-i Bârî ile
Sahn-ı
pehnâ-yı Sitânbûla selâmet geldi
Nice behcet kalemi lûle-i âb-ı ‘iffet
Zâtı ser-levha-i ‘irfâna sa‘âdet geldi
Nice behcet ki mezâyâ-yı defâtir cümle
Feyz-i Bârî ile tab‘ına emânet geldi
Zihnî
bir rütbede kim cümle kavânîn-i umûr
Ders-i
evvelde aña ders-i nihâyet geldi
Dîdeler
müjde-i teşrîfini tebşîr iderek
Şimdi
İstânbula ol kân-ı sa‘âdet geldi
Dostına
oldı bu teşrîfi hele ‘ıyd ammâ
Hased
erbâbına bî-şübhe melâlet geldi
Bu
haberden dil-i mecrûh u perîşânumuza
Bir
safâ geldi ki bî-hadd ü nihâyet geldi
Hüzn
ile nutk idemezken bu ferahla şimdi
Bir
gazel tarhına biñ şevk ile tâkat geldi
Nâz-ı
reftâr ile dün bâga ol âfet geldi
Serv
ü şimşâda tahayyürle hacâlet geldi
Geldi
ammâ o şeh-i ‘işveyi ta‘kîb iderek
Zırlayup
it gibi agyâr nedâmet geldi
Fasl-ı
helvâda tapança yiyerek zâhid-i har
Aglamış
çihresine haylî beşâşet geldi
Gelmege
sîneme va’d itmiş idi ol meh-rû
Saklamam
râzı sözüm saña emânet geldi
Tügme-i
sîne ile bend-i miyânın çözerek
Kasd-ı
kâlâ-yı visâline cesâret geldi
Yiter
uzatma sözi vakt-i du‘âdur şimdi
Bir
du‘â it ki dine kalbe halâvet geldi
Turdugınca
bu dîvân-hâne-i çarh-ı gerdûn
Her
seher diyeler ol kân-ı sa‘âdet geldi
Zâtı
mevcûd-ı dîvân-hâne-i ikbâl olsun
Bu
du‘â hâtıra gûyâ ki kerâmet geldi
(Mecmû’a-i Eş’âr, Millet Kütüphanesi Ali
Emiri Manzum 575, vr. 46a)
Güncelleme Tarihi: 08.05.2021Eserlerinden Örnekler
Cizye
Başbâkî Kulı Sâbık Mühürdâr Mustafâ Aga-zâde Rif‘at Süleymân Aganuñ Tehniyet-i
Kudûm-ı Hâtemânelerini Müştemil Manzûmesidür
Çın
seher peyk-i sabâ ile beşâret geldi
Yüzi
güldi çemenistâna şetâret geldi
Tâb-ı
hicrân ile pejmürde olan gonçelere
Şerbet-i
şeb-nem-i vasl ile tarâvet geldi
Bülbülüñ
zârı tutup ‘âlemi gülmezdi yüzi
Ağlamış
çihresine şimdi beşâşet geldi
‘Aklımuz
gitmiş idi hicr ile ammâ şimdi
Bîd-i
Mecnûna dahı ‘akl u kiyâset geldi
Bir
iki gün ne idi şîvesi devr-i felegüñ
İtdigi
şîvelere şimdi nedâmet geldi
Şeref-i
makdem-i ikbâlüñ ile sultânum
Diyemem
kalbe safâ ile ne hâlet geldi
Hazret-i
Behcet Efendi kerem-i Bârî ile
Sahn-ı
pehnâ-yı Sitânbûla selâmet geldi
Nice behcet kalemi lûle-i âb-ı ‘iffet
Zâtı ser-levha-i ‘irfâna sa‘âdet geldi
Nice behcet ki mezâyâ-yı defâtir cümle
Feyz-i Bârî ile tab‘ına emânet geldi
Zihnî
bir rütbede kim cümle kavânîn-i umûr
Ders-i
evvelde aña ders-i nihâyet geldi
Dîdeler
müjde-i teşrîfini tebşîr iderek
Şimdi
İstânbula ol kân-ı sa‘âdet geldi
Dostına
oldı bu teşrîfi hele ‘ıyd ammâ
Hased
erbâbına bî-şübhe melâlet geldi
Bu
haberden dil-i mecrûh u perîşânumuza
Bir
safâ geldi ki bî-hadd ü nihâyet geldi
Hüzn
ile nutk idemezken bu ferahla şimdi
Bir
gazel tarhına biñ şevk ile tâkat geldi
Nâz-ı
reftâr ile dün bâga ol âfet geldi
Serv
ü şimşâda tahayyürle hacâlet geldi
Geldi
ammâ o şeh-i ‘işveyi ta‘kîb iderek
Zırlayup
it gibi agyâr nedâmet geldi
Fasl-ı
helvâda tapança yiyerek zâhid-i har
Aglamış
çihresine haylî beşâşet geldi
Gelmege
sîneme va’d itmiş idi ol meh-rû
Saklamam
râzı sözüm saña emânet geldi
Tügme-i
sîne ile bend-i miyânın çözerek
Kasd-ı
kâlâ-yı visâline cesâret geldi
Yiter
uzatma sözi vakt-i du‘âdur şimdi
Bir
du‘â it ki dine kalbe halâvet geldi
Turdugınca
bu dîvân-hâne-i çarh-ı gerdûn
Her
seher diyeler ol kân-ı sa‘âdet geldi
Zâtı
mevcûd-ı dîvân-hâne-i ikbâl olsun
Bu
du‘â hâtıra gûyâ ki kerâmet geldi
(Mecmû’a-i Eş’âr, Millet Kütüphanesi Ali
Emiri Manzum 575, vr. 46a)
Eserlerinden Örnekler
Cizye
Başbâkî Kulı Sâbık Mühürdâr Mustafâ Aga-zâde Rif‘at Süleymân Aganuñ Tehniyet-i
Kudûm-ı Hâtemânelerini Müştemil Manzûmesidür
Çın
seher peyk-i sabâ ile beşâret geldi
Yüzi
güldi çemenistâna şetâret geldi
Tâb-ı
hicrân ile pejmürde olan gonçelere
Şerbet-i
şeb-nem-i vasl ile tarâvet geldi
Bülbülüñ
zârı tutup ‘âlemi gülmezdi yüzi
Ağlamış
çihresine şimdi beşâşet geldi
‘Aklımuz
gitmiş idi hicr ile ammâ şimdi
Bîd-i
Mecnûna dahı ‘akl u kiyâset geldi
Bir
iki gün ne idi şîvesi devr-i felegüñ
İtdigi
şîvelere şimdi nedâmet geldi
Şeref-i
makdem-i ikbâlüñ ile sultânum
Diyemem
kalbe safâ ile ne hâlet geldi
Hazret-i
Behcet Efendi kerem-i Bârî ile
Sahn-ı
pehnâ-yı Sitânbûla selâmet geldi
Nice behcet kalemi lûle-i âb-ı ‘iffet
Zâtı ser-levha-i ‘irfâna sa‘âdet geldi
Nice behcet ki mezâyâ-yı defâtir cümle
Feyz-i Bârî ile tab‘ına emânet geldi
Zihnî
bir rütbede kim cümle kavânîn-i umûr
Ders-i
evvelde aña ders-i nihâyet geldi
Dîdeler
müjde-i teşrîfini tebşîr iderek
Şimdi
İstânbula ol kân-ı sa‘âdet geldi
Dostına
oldı bu teşrîfi hele ‘ıyd ammâ
Hased
erbâbına bî-şübhe melâlet geldi
Bu
haberden dil-i mecrûh u perîşânumuza
Bir
safâ geldi ki bî-hadd ü nihâyet geldi
Hüzn
ile nutk idemezken bu ferahla şimdi
Bir
gazel tarhına biñ şevk ile tâkat geldi
Nâz-ı
reftâr ile dün bâga ol âfet geldi
Serv
ü şimşâda tahayyürle hacâlet geldi
Geldi
ammâ o şeh-i ‘işveyi ta‘kîb iderek
Zırlayup
it gibi agyâr nedâmet geldi
Fasl-ı
helvâda tapança yiyerek zâhid-i har
Aglamış
çihresine haylî beşâşet geldi
Gelmege
sîneme va’d itmiş idi ol meh-rû
Saklamam
râzı sözüm saña emânet geldi
Tügme-i
sîne ile bend-i miyânın çözerek
Kasd-ı
kâlâ-yı visâline cesâret geldi
Yiter
uzatma sözi vakt-i du‘âdur şimdi
Bir
du‘â it ki dine kalbe halâvet geldi
Turdugınca
bu dîvân-hâne-i çarh-ı gerdûn
Her
seher diyeler ol kân-ı sa‘âdet geldi
Zâtı
mevcûd-ı dîvân-hâne-i ikbâl olsun
Bu
du‘â hâtıra gûyâ ki kerâmet geldi
(Mecmû’a-i Eş’âr, Millet Kütüphanesi Ali
Emiri Manzum 575, vr. 46a)