Madde Detay
RIZÂ, Neccâr-zâde Şeyh Rızâ
(d. 1090/1679-80 - ö. 1159/07.02.1746)
divan ve tekke şairi
(Divan-Tekke / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Neccâr-zâde Mustafa Rızâ b. İbrahim, bazı kaynaklara göre İstanbul’un Beşiktaş semtinde (Sâlim 1897: 305; Râmiz 1994:132; Mehmed Süreyyâ 1890: 429; Hüseyin Vassâf 1999: II/173); hayatı ile ilgili ayrıntılı bilgileri Menkıbetü’l-Evliyâiyye fî Ahvâl-i Rızâiyye adıyla kaleme alan Ömer Nüzhet Efendi ve Muallim Nâcî’ye göre ise Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde 1090/1679-80’de doğdu (Ömer Nüzhet 1273: 67; Kurnaz 2000:158). “Neccâr” lakabıyla anılması, babası İbrahim Efendi'nin dergâh-ı âlî topçularıyla katıldığı seferlerde nehirlerden top geçirmek için köprülerin inşâsındaki gösterdiği ustalık sebebiyledir (Ömer Nüzhet 1273: 67; Kurnaz 2000:158). Babasının 1679’da vefatıyla küçük yaşta yetim kalan Rızâ Efendi tahsil hayatına Üsküdar’da muhtelif hocalardan aldığı derslerle başladı, akabinde tahsil hayatını devam ettirmek için Beşiktaş’a yerleşti (Ömer Nüzhet 1273: 67-68). Henüz on yedi yaşlarında iken Sinan Paşa Medresesi’nde bir yandan ilim tahsiline devam etti, diğer yandan çevresindeki bazı talebelere hocalık yaptı (Ömer Nüzhet 1273: 68; Hüseyin Vassâf 1999: 172-173).
Bu arada Mustafa Fenâyî Efendi’nin (ö. 1704) ders ve sohbetlerine devamla Celvetiyye tarikatına intisap etti (Ömer Nüzhet 1273: 68). Celvetî âdâbına uygun olarak sülûkünü tamamlayıp halifelik makamına kadar yükselerek icazet aldı (Ömer Nüzhet 1273: 68; Ayvansarâyî 1281: 91; Şeyhî Mehmed 1989 C. II: 413; Mehmed Süreyyâ 1890 C. IV, :429; Râmiz 1994: 132; Kurnaz 2003: C. II: 187). Aynı zamanda Beşiktaş Mevlevihânesi şeyhi Mesnevîhân Mehmed Memiş Efendi’den de (ö.1723) Mesnevî okuyup icazet aldı (Ömer Nüzhet 1273: 69; Ayvansarâyî 1281 C. II: 91). Aldığı hat eğitimi sayesinde ilim tahsili yanında geçimini temin için kitap istinsâhı ile de meşgul oldu. Rızâ Efendi’nin, Telhîsî Abdullah Ağa’nın yanında imamlık yaptığı ve o sırada cereyan eden Osmanlı-Rus muharebesine katıldığı da nakledildi. Savaş bitiminde Edirne’ye gitti (Ömer Nüzhet 1273: 70). Burada bulunduğu sürede Dîvân’ında da adına manzumeler kaleme aldığı (Özdemir, 1999: 176, 336, 393) Arap-zâde Muhammed İlmî (ö.1130) Efendi’ye intisap etti (Ömer Nüzhet 1273: 71; Mehmed Süreyya 1890 C: IV:429; Râmiz 1994: 132) Bu vesile ile Nakşibendî tarikatına intisap eden Rızâ Efendi, Kasım 1711’de Arap-zâde’den sülûkunu tamamlayarak tarikatta hilafet icazeti aldı (Ömer Nüzhet 1273: 72-73). Ayrıca Dîvân’da bu yazının konusunu oluşturan Şâh-ı Nakşibend ve nakşîlikle ilgili manzumeler de kaleme aldı (Özdemir 199: 125, 128; Dîvân’da 24 ve 29. gazeller). Rızâ Efendi, 1712’de Edirne’den İstanbul’a döndü ve bir müddet sonra Beşiktaş’ta Sinan Paşa Tekkesi/Neccâr-zâde Tekkesi’nde post-nişîn olup (Ayvansarâyî 1281: II/ 91-92) hem Nakşî hem de Celvetî usulüne göre tasavvufî ritüelleri yerine getirdi (Ömer Nüzhet 1273: 75; Ayvansarâyî 1281: II/ 92). Rızâ Efendi, 1153/1740-41’de hac ibadetini yerine getirme niyetiyle Oğlu Muhammed Sıddîk Efendi (ö.1794) ile İstanbul’dan gemiyle çıktığı deniz yolculuğu sonunda İskenderiye’ye, sonrasında dönemin kültür merkezlerinden biri olan Bulak ve Mısır’a ulaştı (Ömer Nüzhet 1273: 75). Mısır, Cidde, Hicaz bölgelerini ziyaretten sonra Mekke’ye gitti oradan Medine’ye geçti. Hac dönüşü Şam’a geçip İbnü’l-Arabî’nin kabrini ziyaret etti, buradan İznik’e yönelerek Kâdiriyye şeyhi Eşrefoğlu Abdullah-ı Rûmî’nin (ö.1469) kabrini de ziyaretten sonra İstanbul’a döndü (Ömer Nüzhet 1273: 105). Kaynaklarda Rızâ Efendi'nin ailesi hakkında ayrıntılı bilgiye yer verilmemiştir. Ancak iki oğlu olduğu, oğullarından birinin, kendisi hayatta iken 1739’da vefat eden Ali Efendi, diğerinin de kendisinden sonra postnişîn olan Muhammed Sıddîk (ö. 1794) olduğu bilinmektedir. Rızâ Efendi, 1744’te İstanbul’da kendi adına faaliyet gösteren tekkede hastalandı ve iki yıl süren hastalığın akabinde 7 Şubat 1746’da Üsküdar’da vefat etmiştir (Ömer Nüzhet 1273: 108-109; Mehmed Süreyyâ 1890 C. IV:429).
Vefatına, Nakşibendî-i Beşiktâşî ve Âh göçdi Rızâ veliyulllâh (Kurnaz 2003: 187) mısralarıyla tarih düşürülmüştür. Ayrıca Rıza Efendi’nin hayatını menkıbevi bir üslupla kaleme alan müridlerinden Ömer Nüzhet Efendi de şeyhinin vefatına tarih düşürmüştür: Gelip bir âh ile Dervîş Nüzhet dedi târîhi / Sipeh-sâlâr-ı ashâb nihâyet göçdü ukbâya (Hüseyin Vassâf, 1999, C. II:173-175). Cenazesi, Beşiktaş’ta bulunan tekkesinin haziresine defnedilmiştir. Kabri halen Sinan Paşa Camii’nin yanındaki türbededir.
Eserleri şunlardır:
1. Dîvân: "Tuhfetü’l-İrşâd", "Vâridât-ı Gaybiyye", "Zuhûrât-ı Mekkiyye ve Hâtimetü’l-Vâridât" başlıklarıyla dört bölümden oluşmuştur. Dîvân’daki şiirlerin hemen hemen tamamı naat türünde yazılmış kaside ve gazeller ile kafiye geçişlerinde kafiye harfini değiştirmek için yazılan rubâî, kıt’a ve nazımlardan müteşekkildir. Yurtiçi ve yurtdışı kütüphanelerinde onlarca yazma nüshası bulunan eser 1262/1845-46’da Muhammed Bey adında birinin himmetiyle Matba’a-i Âmire’de eski harflerle basılmıştır. Türk edebiyatında naat türünün en güzel örneklerini ihtiva eden eser aynı zamanda tasavvufî konuları da ele almış, varlık, tevhîd, fenâ, bekâ, tarikat, hakikat gibi konular Dîvân’da yer bulmuştur (Özdemir 1999).
2. Er-Risâle fî Beyâni’l-İ’tikad ve’l-Amel ve’l-Ahlâk: Üç bölümden oluşan eseri itikad, amel ve ahlaka ilişkin bir eserdir. Süleymaniye Kütüphanesi, Lâleli Nu. 3749 ve Hâlet Efendi Nu:824’te kayıtlı dört varaktan ibaret bir eser olup Abdurrahman Câmî’nin risalesinin tercümesidir.
3. Terceme-i Muhtasaru’l-Velâyet: Rızâ Efendi’nin kendisinden icazet aldığı Arap-zâde Muhammed İlmî Edirnevî’nin şeyhi olan Muhammed-i Semerkandî’ye (ö.1116/1704) ait Muhtasaru’l-velâye adlı manzum Farsça eserin, Rızâ Efendi tarafından nesir halinde akıcı bir üslupla yapılmış tercümesidir. Eserde, Nakşibendiyye-Müceddidiyye adabına ilişkin bazı meseleler ve diğer bazı tasavvufî konular ele alınmıştır. Bu tercüme eser yılında İstanbul’da Matbaa-i Âmire’de basılmıştır (1273).
4. Hilye-i Hâce Bahâeddin Şâh-ı Nakşibend: Süleymaniye Kütüphanesi Düğümlü Baba, Nu. 354’te kayıtlı tek nüshadır. 75 beyitten oluşan hilye, Arapça, Farsça ve Türkçe beyitlerden müteşekkildir (Özdemir 2012:1973-1992).
5. Hacnâme: Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud, Nu. 3292’de kayıtlıdır. 1262’de Matbaa-i Âmire’de basılan eser Rızâ Efendi’nin hac farîzasını ifa sırasında yazdığı ve peygamber sevgisini coşkuyla dile getiren naatlarından oluşur.
6. Risâle-i Tarîkat-ı Nakşibendiyye: Arapça kaleme alınan ve Nakşibendiyye tarikatı hakkında yazılan eserin nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu. 000827’de kayıtlıdır.
Neccâr-zâde Rızâ, yazdığı naatler ve dînî-tasavvufî şiirleri ile tanınmıştır. Şâirin dört bölümden oluşan Divan’ındaki şiirlerin çoğu “gazel” nazım şekliyle kaleme alınmış naatlerdir. Neccâr-zâde Rızâ, devrinde tanınmış ve güçlü şairler arasında yer alır. Şiirlerinin çoğu, dînî ve tasavvufî nitelikte olup Divanında yer yer Nâbî’yi hatırlatan hikmetli sözler ve bazen de lirik mısralar görülür. Şair, klasik divan şiirinin mazmunlarını hep tasavvufi aşkla ifade eder. Şiirlerinde İlahî aşkı, içtenlikle anlatan şairin Divanının sonunda devrindeki çeşitli olaylara düşürülmüş manzum tarihler yer alır.
Nakşî tarikatına mensup olan şair, Dîvân’ındaki pek çok manzumede bu tarikatın âdâb ve erkânını dile getirmiş ve Nakşîliğin kurucusu Şâh-ı Nakşibend’den övgüyle söz etmiştir. Klasik edebiyatımızda hikemî tarzın temsilcisi sayılan meşhur şair Nâbî’nin etkisinde kalarak, bu tarzda şiirler de yazmıştır. Neccâr-zâde divan tertibinde de Nabî’nin tertip şeklini örnek alarak her kafiye harfi değişmesinde önce bir rubai, nazım ya da kıt’a yazmıştır. Arapça ve Farsça kelimeler ve terkipler divanda çokça yer almış ve sekizer adet olmak üzere Arapça ve Farsça şiirler de yazılmıştır. Şiirlerde Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadis-i şeriflerden iktibaslar da yapılmıştır. Türkçe deyim ve atasözlerine pek rastlanmayan divanda tasavvufî ağırlıklı Arapça-Farsça kelâm-ı kibarlar ve tabirler de çokça yer almıştır. Neccâr-zâde Rızâ, şiirlerinin neredeyse tamamını aruz vezni ile yazmıştır. Hece vezniyle yazılan şiirleri toplam sekiz adet olup aruzla yazılan şiirlere oranla daha sade bir dil kullanılmıştır.
Kaynakça
Ayvansarâyî Hüseyin (1281). Hadîkatu"l-cevâmi". C. I-II. İstanbul: Matbaa-i Amire.
Büyük Türk Klasikleri (1988). “Neccar-zade Şeyh Rıza”. C. VIII. İstanbul: Ötüken Yay.
Erdem, Sadık (hzl.) (1985). Râmiz ve Âdâb-ı Zurafâ’sı. Ankara: AKM Yay.
Kurnaz, Cemâl (2000). Muallim Nâcî Osmanlı Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.
Kurnaz, Cemal, Mustafa Tatcı (hzl.) (2003). Bursalı Mehmed Tahir. Osmanlı Müellifleri ve Ahmet Remzi Akyürek Miftahu’l-Kütüb ve Esami-i Müellifin. C. 2. Ankara: Bizim Büro Yay.
Mehmet Akkuş-Ali Yılmaz (1999). Hüseyin Vassâf Sefîne-i Evlîyâ. C. II. İstanbul: Seha Neşriyat.
Mehmed Süreyya (1308-15/ 1890-97). Sicill-i Osmânî. C. II. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Ömer Nüzhet (1273/1858). Menkıbetü’l-evliyâiyye fî-ahvâli’r-Rızâiyye. İstanbul: Matba-i Âmire.
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi.
Özdemir, Mehmet (2012). “Türk Edebiyatında Manzum Hilye Türü ve Neccarzâde Rızâ’nın Hilye-i Hâce Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend’i” . Turkish Studies. 7 (3): 1973-1992.
Sâlim (1315). Tezkiretüş’-Şuarâ. İstanbul: İkdam Matbaası.
Uçman, Abdullah (1995). “Neccârzâde Şeyh Rızâ”. Sahabeden Günümüze Allah Dostları. İstanbul: Şule Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET ÖZDEMİRYayın Tarihi: 05.01.2014Güncelleme Tarihi: 07.10.2022Eserlerinden Örnekler
Gazel
Lebin vasfında sultânım dehân âşık zebân âşık
Sana ey mihr-i tâbânım zemîn âşık zamân âşık
Vücûd-ı âleme bâis vücûdun olduğu zâhir
Mine’l-evvel ile’l-âhir sana kevn ü mekân âşık
Eğer mahfî eğer peydâ vü ger âkil eğer şeydâ
Senin şevkin ile cânâ nihân âşık ayân âşık
Usûl-ı sûfiyân ile budur âyîn-i etvârı
Döner çarh-ı tahayyürde ider devr-i revân ‘âşık
Gören âşık cemâl-i bâ-kemâlin görmeyen âşık
O gül ruhsâra Billâhi Hudâvend-i cihân âşık
Eyâ sultân-ı mahbûbân buyur erbâb-ı aşk içre
Desinler İbn-i Neccâr’a budur ibn-i fülân âşık
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniv. 325-326.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Aceb sahn-ı çemende bülbüli zâr eyleyen kimdir
Nihâl-i gülşeni ser-tâ-kadem hâr eyleyen kimdir
Cemâlin “len-terânî” peykerinden eyleyüp izhâr
Vücûd-ı ehl-i aşkı tûr-ı dîdâr eyleyen kimdir
Nedendür tîr-i hicrân ile zahm-i sîne-i âşık
Dil-i mecrûh-ı ehl-i derde tîmâr eyleyen kimdir
İderken çâr unsur dem-be-dem hâssiyetin icrâ
Mizâc-ı nârı İbrâhîm’e gülzâr eyleyen kimdür
Şarâb-ı bezm-i vahdetden dahî hüşyâr iken Mansûr
“Ene’l-Hakk” cur’asıyla mest ü ber-dâr eyleyen kimdür
Maârif tîşesiyle beyt-i mamûr eyleyüp cismüm
Fenâ mülkünde nâmum İbn-i Neccâr eyleyen kimdür
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 292-293.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Ezel bezminde ser-mest-i mey-i peymâne-i aşkız
Keder virmez humâr-ı mâ-sivâ mestâne-i aşkız
Nice demsâz olur zâg-ı hevâ dil-mürgına cânâ
Gül-i maksûd ile ülfet-nişîn-i nâle-i aşkız
Mücerred eyledin beyt-i dili varlık metâından
Rumûz-ı “küntü kenz”e hâne-i vîrâne-i aşkız
Müzeyyen eyleriz halvet-serây-ı “lî-ma’allâh”ı
Biz ol bezm-i safânın şem’ine pervâne-i aşkız
Vatan içre seyâhat eylerüz biz “hûş der-dem”le
Cenâb-ı hâcegâna hem-dem-i kâşâne-i aşkız
Bizi bî-gâne-i bâb-ı Rızâ zan itme ey zâhid
Safâ-yı aşk ile şevk-âşinâ-yı hâne-i aşkız
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 325-326; 292-293; 298-299.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 05.01.2014Güncelleme Tarihi: 07.10.2022Eserlerinden Örnekler
Gazel
Lebin vasfında sultânım dehân âşık zebân âşık
Sana ey mihr-i tâbânım zemîn âşık zamân âşık
Vücûd-ı âleme bâis vücûdun olduğu zâhir
Mine’l-evvel ile’l-âhir sana kevn ü mekân âşık
Eğer mahfî eğer peydâ vü ger âkil eğer şeydâ
Senin şevkin ile cânâ nihân âşık ayân âşık
Usûl-ı sûfiyân ile budur âyîn-i etvârı
Döner çarh-ı tahayyürde ider devr-i revân ‘âşık
Gören âşık cemâl-i bâ-kemâlin görmeyen âşık
O gül ruhsâra Billâhi Hudâvend-i cihân âşık
Eyâ sultân-ı mahbûbân buyur erbâb-ı aşk içre
Desinler İbn-i Neccâr’a budur ibn-i fülân âşık
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniv. 325-326.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Aceb sahn-ı çemende bülbüli zâr eyleyen kimdir
Nihâl-i gülşeni ser-tâ-kadem hâr eyleyen kimdir
Cemâlin “len-terânî” peykerinden eyleyüp izhâr
Vücûd-ı ehl-i aşkı tûr-ı dîdâr eyleyen kimdir
Nedendür tîr-i hicrân ile zahm-i sîne-i âşık
Dil-i mecrûh-ı ehl-i derde tîmâr eyleyen kimdir
İderken çâr unsur dem-be-dem hâssiyetin icrâ
Mizâc-ı nârı İbrâhîm’e gülzâr eyleyen kimdür
Şarâb-ı bezm-i vahdetden dahî hüşyâr iken Mansûr
“Ene’l-Hakk” cur’asıyla mest ü ber-dâr eyleyen kimdür
Maârif tîşesiyle beyt-i mamûr eyleyüp cismüm
Fenâ mülkünde nâmum İbn-i Neccâr eyleyen kimdür
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 292-293.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Ezel bezminde ser-mest-i mey-i peymâne-i aşkız
Keder virmez humâr-ı mâ-sivâ mestâne-i aşkız
Nice demsâz olur zâg-ı hevâ dil-mürgına cânâ
Gül-i maksûd ile ülfet-nişîn-i nâle-i aşkız
Mücerred eyledin beyt-i dili varlık metâından
Rumûz-ı “küntü kenz”e hâne-i vîrâne-i aşkız
Müzeyyen eyleriz halvet-serây-ı “lî-ma’allâh”ı
Biz ol bezm-i safânın şem’ine pervâne-i aşkız
Vatan içre seyâhat eylerüz biz “hûş der-dem”le
Cenâb-ı hâcegâna hem-dem-i kâşâne-i aşkız
Bizi bî-gâne-i bâb-ı Rızâ zan itme ey zâhid
Safâ-yı aşk ile şevk-âşinâ-yı hâne-i aşkız
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 325-326; 292-293; 298-299.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 07.10.2022Eserlerinden Örnekler
Gazel
Lebin vasfında sultânım dehân âşık zebân âşık
Sana ey mihr-i tâbânım zemîn âşık zamân âşık
Vücûd-ı âleme bâis vücûdun olduğu zâhir
Mine’l-evvel ile’l-âhir sana kevn ü mekân âşık
Eğer mahfî eğer peydâ vü ger âkil eğer şeydâ
Senin şevkin ile cânâ nihân âşık ayân âşık
Usûl-ı sûfiyân ile budur âyîn-i etvârı
Döner çarh-ı tahayyürde ider devr-i revân ‘âşık
Gören âşık cemâl-i bâ-kemâlin görmeyen âşık
O gül ruhsâra Billâhi Hudâvend-i cihân âşık
Eyâ sultân-ı mahbûbân buyur erbâb-ı aşk içre
Desinler İbn-i Neccâr’a budur ibn-i fülân âşık
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniv. 325-326.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Aceb sahn-ı çemende bülbüli zâr eyleyen kimdir
Nihâl-i gülşeni ser-tâ-kadem hâr eyleyen kimdir
Cemâlin “len-terânî” peykerinden eyleyüp izhâr
Vücûd-ı ehl-i aşkı tûr-ı dîdâr eyleyen kimdir
Nedendür tîr-i hicrân ile zahm-i sîne-i âşık
Dil-i mecrûh-ı ehl-i derde tîmâr eyleyen kimdir
İderken çâr unsur dem-be-dem hâssiyetin icrâ
Mizâc-ı nârı İbrâhîm’e gülzâr eyleyen kimdür
Şarâb-ı bezm-i vahdetden dahî hüşyâr iken Mansûr
“Ene’l-Hakk” cur’asıyla mest ü ber-dâr eyleyen kimdür
Maârif tîşesiyle beyt-i mamûr eyleyüp cismüm
Fenâ mülkünde nâmum İbn-i Neccâr eyleyen kimdür
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 292-293.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Ezel bezminde ser-mest-i mey-i peymâne-i aşkız
Keder virmez humâr-ı mâ-sivâ mestâne-i aşkız
Nice demsâz olur zâg-ı hevâ dil-mürgına cânâ
Gül-i maksûd ile ülfet-nişîn-i nâle-i aşkız
Mücerred eyledin beyt-i dili varlık metâından
Rumûz-ı “küntü kenz”e hâne-i vîrâne-i aşkız
Müzeyyen eyleriz halvet-serây-ı “lî-ma’allâh”ı
Biz ol bezm-i safânın şem’ine pervâne-i aşkız
Vatan içre seyâhat eylerüz biz “hûş der-dem”le
Cenâb-ı hâcegâna hem-dem-i kâşâne-i aşkız
Bizi bî-gâne-i bâb-ı Rızâ zan itme ey zâhid
Safâ-yı aşk ile şevk-âşinâ-yı hâne-i aşkız
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 325-326; 292-293; 298-299.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Lebin vasfında sultânım dehân âşık zebân âşık
Sana ey mihr-i tâbânım zemîn âşık zamân âşık
Vücûd-ı âleme bâis vücûdun olduğu zâhir
Mine’l-evvel ile’l-âhir sana kevn ü mekân âşık
Eğer mahfî eğer peydâ vü ger âkil eğer şeydâ
Senin şevkin ile cânâ nihân âşık ayân âşık
Usûl-ı sûfiyân ile budur âyîn-i etvârı
Döner çarh-ı tahayyürde ider devr-i revân ‘âşık
Gören âşık cemâl-i bâ-kemâlin görmeyen âşık
O gül ruhsâra Billâhi Hudâvend-i cihân âşık
Eyâ sultân-ı mahbûbân buyur erbâb-ı aşk içre
Desinler İbn-i Neccâr’a budur ibn-i fülân âşık
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniv. 325-326.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Aceb sahn-ı çemende bülbüli zâr eyleyen kimdir
Nihâl-i gülşeni ser-tâ-kadem hâr eyleyen kimdir
Cemâlin “len-terânî” peykerinden eyleyüp izhâr
Vücûd-ı ehl-i aşkı tûr-ı dîdâr eyleyen kimdir
Nedendür tîr-i hicrân ile zahm-i sîne-i âşık
Dil-i mecrûh-ı ehl-i derde tîmâr eyleyen kimdir
İderken çâr unsur dem-be-dem hâssiyetin icrâ
Mizâc-ı nârı İbrâhîm’e gülzâr eyleyen kimdür
Şarâb-ı bezm-i vahdetden dahî hüşyâr iken Mansûr
“Ene’l-Hakk” cur’asıyla mest ü ber-dâr eyleyen kimdür
Maârif tîşesiyle beyt-i mamûr eyleyüp cismüm
Fenâ mülkünde nâmum İbn-i Neccâr eyleyen kimdür
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 292-293.
Gazel
Mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün
Ezel bezminde ser-mest-i mey-i peymâne-i aşkız
Keder virmez humâr-ı mâ-sivâ mestâne-i aşkız
Nice demsâz olur zâg-ı hevâ dil-mürgına cânâ
Gül-i maksûd ile ülfet-nişîn-i nâle-i aşkız
Mücerred eyledin beyt-i dili varlık metâından
Rumûz-ı “küntü kenz”e hâne-i vîrâne-i aşkız
Müzeyyen eyleriz halvet-serây-ı “lî-ma’allâh”ı
Biz ol bezm-i safânın şem’ine pervâne-i aşkız
Vatan içre seyâhat eylerüz biz “hûş der-dem”le
Cenâb-ı hâcegâna hem-dem-i kâşâne-i aşkız
Bizi bî-gâne-i bâb-ı Rızâ zan itme ey zâhid
Safâ-yı aşk ile şevk-âşinâ-yı hâne-i aşkız
Özdemir, Mehmet (1999). Neccârzâde Rızâ Dîvânının Edisyon Kritiği. Yüksek Lisans Tezi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi. 325-326; 292-293; 298-299.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Oktay Akbal | d. 10 Nisan 1923 - ö. 28 Ağustos 2015 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | TÂLİ'Î, İshâk Tâli'î Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Ziya Hanhan | d. 27 Mayıs 1906 - ö. 26 Temmuz 1977 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Oktay Akbal | d. 10 Nisan 1923 - ö. 28 Ağustos 2015 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | TÂLİ'Î, İshâk Tâli'î Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Ziya Hanhan | d. 27 Mayıs 1906 - ö. 26 Temmuz 1977 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Oktay Akbal | d. 10 Nisan 1923 - ö. 28 Ağustos 2015 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | TÂLİ'Î, İshâk Tâli'î Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Ziya Hanhan | d. 27 Mayıs 1906 - ö. 26 Temmuz 1977 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Oktay Akbal | d. 10 Nisan 1923 - ö. 28 Ağustos 2015 | Meslek | Görüntüle |
11 | TÂLİ'Î, İshâk Tâli'î Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Meslek | Görüntüle |
12 | Ziya Hanhan | d. 27 Mayıs 1906 - ö. 26 Temmuz 1977 | Meslek | Görüntüle |
13 | Oktay Akbal | d. 10 Nisan 1923 - ö. 28 Ağustos 2015 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | TÂLİ'Î, İshâk Tâli'î Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Ziya Hanhan | d. 27 Mayıs 1906 - ö. 26 Temmuz 1977 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Oktay Akbal | d. 10 Nisan 1923 - ö. 28 Ağustos 2015 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | TÂLİ'Î, İshâk Tâli'î Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Ziya Hanhan | d. 27 Mayıs 1906 - ö. 26 Temmuz 1977 | Madde Adı | Görüntüle |