Madde Detay
SÂFÎ, Cezerî Kâsım Paşa
(d. ?/? - ö. Ramazan 907’den sonra, 939’dan önce?/Mart 1502\'den sonra, 1532-33’ten önce?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kıraat âlimi Cezerî’nin torunu ve Fâtih Sultân Mehmed dönemi nişancılarından Cezerî-zâde Şemseddîn Mehmed Bey’in oğlu olduğu, bu sebeple Cezerî nisbesiyle anıldığı belirtilir. Ancak 907 yılı Ramazan ayı başlarına (Mart 1502) ait vakfiyesinde (İstanbul Müftülüğü Şer’iyye Sicilleri Arşivi. Evkâf-ı Hümâyûn. No. 2. vr. 250) isminin Kâsım Paşa b. Abdullâh olarak geçmesi, bazı kaynakların naklettiği gibi (Canım 2000: 349; Uğur vd. 1997: 800; İsmâîl Belîğ 1287: 65) Şeyh Mehmed Cezerî’nin veya bu ailenin kölesi olduğu şeklindeki rivayetin daha kuvvetli olduğunu gösterir. Gerçekte ismi Neşrî’de (Taeschner 1951: 231) Cezerî Kâsımî Paşa, İbn Kemâl’de (Uğur 1997: 27) Cezerî Kâsımî, Âşık Çelebi’de (Kılıç 2010: 1267) Cezerî Kâsım Paşası diye geçmektedir. Annesi Fenârî-zâde Alî Efendi’nin kızıdır. Dîvân-ı Hümâyûn’da görev yaptıktan sonra Mahmûd Paşa’nın teveccühünü kazandı ve Fâtih tarafından Amasya sancağında bulunan Şehzâde Bâyezîd’in defterdarlığına tayin edildi. Bir süre de Rumili Beylerbeyliği defterdarlığında bulundu (Uğur 1997: 28). Hüseyin Hüsâmeddin, kaynak belirtmeden Kâsım Paşa’nın bu görevinden önce Uzun Hasan üzerine gönderilen orduda defterdar olduğunu, kısa bir süre sonra da Hazîne-i Âmire defterdarlığına getirildiğini, 878/1473-74 yılında Şehzâde Bâyezîd’e lala olup Amasya’ya gittiğini ve 884/1479-80’de Vezir Mustafâ Paşa’nın II. Bâyezîd’in lalalığına getirilmesi üzerine İstanbul’a dönerek nişancı olduğunu yazar (Yaşar: vr. 64).
II. Bâyezîd tahta çıktığında 886/1481-82 yılında Kâsım Paşa nişancılık görevine getirildi (Uğur vd. 1997: 955; Danişmend 1971: 462). 887/1482-83 yılında Hamza Beyoğlu Mustafâ Paşa’dan boşalan vezarete tayin edildi. Ancak daha bir yıl dolmadan azledildi ve yerine Mesih Paşa getirildi. İbn Kemâl vezaretten ayrıldıktan sonra Kefe’ye gönderildiğini belirtir (Uğur 1997: 28, 77). Gelibolulu Mustafâ Âlî Efendi (Uğur vd. 1997: 800, 955), eserinin bir yerinde azledilmesi üzerine kendisine tekaüt tarikiyle Selânik sancağı verildiğini ve ölümüne kadar burada bulunduğunu yazmakta; başka bir yerinde de ''Üç sene vezâret itdükden sonra sene-i seb‘ ve semânîn târîhinde (887/1482-83) fevt oldılar.'' demektedir. Hoca Sa’deddîn Efendi (1280: 216) ise onun 887/1482-83’den itibaren üç yıl kadar vezarette kaldığını, ardından vefat ettiğini belirtmektedir.
Celâl-zâde Mustafâ Çelebi, Yavuz Sultân Selîm devrinde Şehzâde Süleymân’ın Saruhan sancağında bulunduğu sırada devletin en tecrübeli iki adamından biri olan Kâsım Paşa’nın onun lalalığı ve defterdarlığıyla görevlendirilmiş olduğunu nakleder (Uğur vd. 1997: 180-181). Lalalıktan 922/1516-17’de azledilen Kâsım Paşa (Emecen 1989: 32) Matrakçı Nasûh’a göre Selânik’e gitmiş, bir süre sonra Kânûnî Sultân Süleymân’ın cülûsu üzerine Kubbealtı veziri olmuş, Belgrad Seferi’nin ardından ihtiyarlığını ileri sürerek bu görevden feragat etmiş ve emekli olarak yeniden Selanik’e dönmüştür (Zilkade 927/Ekim-Kasım 1521). Her ne kadar bazı araştırmalarda bu tür rivayetlere dayanılarak Cezerî Kâsım Paşa’nın bir süre Şehzâde Süleymân’ın lalası olarak Manisa’da bulunduğundan bahsedilirse de her iki kaynakta geçen Kâsım Paşa’nın Cezerî Kâsım Paşa olduğuna dair kesin bir ipucu yoktur.
Kaynaklarda Kâsım Paşa’nın ölüm tarihine dair güvenilir bir bilgiye rastlanmaz. Bazı kayıtlar ve nakiller göz önüne alındığında Cengiz Orhonlu’nun (1978: 722) tespit ettiği 887/1482-83 tarihini kabul etmek de mümkün görünmemektedir. Cezerî Kâsım Paşa, diğer Kâsım Paşalarla karıştırıldığından bazı araştırmalarda (Baltacı 1976: 275; Reindl 1993: 235; Kiel 1990: 143-144; Haskan 1993: 35) ve muahhar kaynaklarda (Mehmed Süreyyâ 1308: 47) onun ölüm yılı olarak 950/1543-1544’e kadar ulaşan tarihler verilmektedir. Bu durum, birkaç Kâsım Paşa hakkındaki rivayetlerin tek bir Kâsım Paşa’ya ait zannedilmesinden kaynaklanmaktadır. Ölüm tarihi kesin olarak tespit edilememekte ise de bazı vakıf kayıtlarından hareketle Paşa’nın 16. yüzyılın başlarında hayatta olduğu söylenebilir. İstanbul Cağaloğlu’ndaki mescidinin vakfiyesi Ramazan 907/Mart-Nisan 1502 tarihini taşımaktadır (İstanbul Müftülüğü Şer’iyye Sicilleri Arşivi. Evkâf-ı Hümâyûn. No. 2. vr. 250; İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 [1546]. vr. 53). Bursa Şer’iyye Sicilleri’ndeki 939/1532-33 tarihli bir kayıtta ondan “merhum” diye bahsedildiğine göre (Hızlı 1991: 114) Kasım Paşa bu tarihten önce ölmüş olmalıdır.
Cezerî Kâsım Paşa, hayatının bir bölümünü Bursa’da geçirmiş ve burada bir medreseyle hamam ve imaret yaptırmıştır. Bursalı Belîğ’e (1287: 66) göre mezarı da Emîr Sultân’ın türbesi karşısında bina ettirdiği medresenin batı cihetinde bulunmaktadır. Tezkireci Sehî, Kâsım Paşa’dan bahsederken Osmanlı beyleri arasında bu derece hayır sahibi başka bir kimsenin bilinmediğini söyler (Kut 1978: 119). Gerçekten de Kâsım Paşa’nın imparatorluğun birçok bölgesinde hayratı vardır. Bursa’daki hayratından başka İstanbul’da Cağaloğlu’nda bir mescid, Eyüp’te bir mescid, medrese ve mektep, Selanik’te Kâsımiyye Camii diye anılan bir cami ve imaret inşa ettirmiştir. Kaynaklarda daha başka hayır eserleri yaptırdığı söylenmekteyse de bunların ona aidiyeti tartışmalıdır (mesela bkz. Yavuz vd. 2003: 563).
Sehî, Kâsım Paşa’nın Dîvân’ının meşhur olduğunu söylemektedir (Kut 1978: 119). Dîvân, Ahmet Sevgi ve Hakan Sevindik tarafından 2016 yılında yayımlanmıştır. Devlet adamlığı yanında şairliğiyle de anılan Kâsım Paşa, Sâfî mahlasını kullanmıştır. Sehî’ye göre Anadolu’nun muteber şairlerindendir (Kut 1978: 118). Latîfî de onun şiirde atasözlerini çokça kullanan ilk şair olduğunu söylemektedir (Canım 2000: 349). Dönemin şairlerinden İshâk Çelebi şu beytinde Kâsım Paşa’nın bu yönüne temas etmiştir:
“Şi’rün dilersen okuna makbûl-i halk ola
Sâfî, Necâtî şi‘ri gibi pür-mesel gerek”
Kaynakça
Akakuş, Recep (1990). “İlm-i Kıraat Otoritelerinden İmam Cezeri ve Torunu Kasım Paşa”. Diyanet Dergisi. XXVI (4): 22-31.
Atlansoy, Kadir (1998). Bursa Şairleri, Bursa Vefeyatnamelerindeki Şairlerin Biyografileri. Bursa: Asa Kitabevi Yay.
Baltacı, Cahid (1976). XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Fakfı Yay.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.
Danişmend, İsmail Hami (1971). İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. C. I. İstanbul: Türkiye Yay.
Emecen, Feridun M. (1989). XVI. Asırda Manisa Kazası. Ankara: TTK Yay.
Gökbilgin, M. Tayyip (2007). XV. ve XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa Livâsı (Vakıflar-Mülkler-Mukataalar). İstanbul: İşaret Yay.
Haskan, Mehmed Nermi (1993). Eyüp Tarihi. C. I. İstanbul: Türk Turing Turizm İşletmeciliği Vakfı Yay.
Hızlı, Mefâil (1991). Bursa Mahkeme Sicillerine Göre XIV-XVI. Yüzyıllarda Bursa Medreseleri Doktora Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi.
Hoca Sa’deddîn (1280). Tâcü’t-Tevârîh. C. II. İstanbul.
İsmâîl Belîğ (1287). Güldeste. yyy.
İstanbul Müftülüğü Şer‘iyye Sicilleri Arşivi. Evkâf-ı Hümâyûn. No. 2. vr. 250.
İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri 953 (1546). vr. 53.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-Şuarâ (İnceleme-Metin). C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Kiel, Machiel (1990). “''Notes on Some Turkish Monuments in Thessalanoiki and their Founders”. Studies on the Ottoman Architecture of the Balkans. Hampshire and Vermont: Variorum. 143-144.
Kut, Günay (hzl.) (1978). The Tezkire of Sehî Bey. Sources of Oriental Language&Literatures Turkish Sources V. Harvard University.
Mehmed Süreyyâ (1308). Sicill-i Osmânî Yâhud Tezkîre-i Meşâhîr-i Osmâniyye. C. IV. İstanbul.
Orhonlu, Cengiz (1978). “ Kâsim Pasha, Jazarı”'. Encyclopaedia of Islam (2. ed.). C. IV. Leiden: Brill. 722.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Nev’î-zâde Atâyî, Hadîkatü’l-Hakâik fi Tekmîleti’ş-Şakâik. C. 2. İstanbul: Çağrı Yay.
Reindl, Hedda (1993). Männer um Bâyezid. Eine Prosopographische Studie Über Die Epoche Sultan Bâyezîds II (1481-1512). Berlin: Klaus Schwarz Verlag.
Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay.
Taeschner, Franz (hzl.) (1951). Cihânnumâ: Die Altosmanische Chronik des Mevlânâ Mehemmed Neschrî. C. I. Leipzig.
Uğur, Ahmet (hzl.) (1997). İbn Kemâl, Tevârîh-i Âl-i Osmân (VIII. Defter). Ankara: TTK Yay.
Uğur, Ahmet, A. Gül, M. Çuhadar, İ. H. Çuhadar (hzl.) (1997). Gelibolulu Mustafâ Âlî Efendi, Kitâbü’t-Târîh-i Künhü’l-Ahbâr. Kayseri: Erciyes Üniversitesi Yay.
Uğur, Ahmet, M. Çuhadar (hzl.) (1997). Celâlzâde, Selimnâme. İstanbul: MEB Yay.
Uluçay, Çağatay (1945). “Cizri Zade Kasım Paşa”. Gediz (87): 4-6.
Uluçay, Çağatay (1970). “Kanunî Sultan Süleyman ve Ailesi ile İlgili Bazı Notlar ve Vesikalar”. Kanunî Armağanı. Ankara: TTK Yay. 233-237.
Yaşar, Hüseyin Hüsameddin. Nişancılar Durağı. TDV İSAM Kütüphanesi. No. 9752 K. vr. 55, 64-66.
Yavuz, Kemal ve M. A. Y. Saraç (hzl.) (2003). Âşık Paşazâde, Osmanoğulları’nın Tarihi. İstanbul: K Kitaplığı.
Yüksel, İ. Aydın (1983). Osmanlı Mimarisinde II. Bayezid, Yavuz Selim Devri (886-926/1481-1520). C. 5. İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. İSMAİL E. ERÜNSALYayın Tarihi: 30.06.2014Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Sâfî’den
Kasîde
Ey nûr-ı çeşm-i Ahmed-i Muhtâr yâ Hüseyn
Ey yâdigâr-ı Hayder-i Kerrâr yâ Hüseyn
Ey cân u dil serîrine sultân yâ Hüseyn
V’ey Kerbelâ’da şâh-ı şehîdân yâ Hüseyn
Çeşm-i çerâg-ı âlem ü nûr-ı cemâl-i Hak
Cân-ı cihân u rahmet-i Rahmân yâ Hüseyn
Rûşen yüzünde sûre-i ve’ş-şemsi ve’duhâ
Şânunda nâzil âyet-i Kur’ân yâ Hüseyn
Hâk-i rehün katında şehâ seng-rîzedür
Dürr-i Aden’le la’l-i Bedehşân yâ Hüseyn
Hüsnün güninde olmaya bir berg-i sebzce
Bâg-ı bihişt ü ravza-i rıdvân yâ Hüseyn
Ceddün Resûl-i pâk ü atan şâh-ı Murtazâ
Ammün imâm-ı dîn şeh-i merdân yâ Hüseyn
İy nûr-ı çeşm-i Fâtıma mahbûb-ı ins ü cân
İnletdi bizi mihnet-i devrân yâ Hüseyn
Mâh-ı Muharrem irdi dem-i mâtem oldı
Oldun bu ayda gün gibi pinhân yâ Hüseyn
Kan agladı şafak da şehâ şefkatünden âh
Ol dem ki itdiler seni kurbân yâ Hüseyn
Devr-i zamâne döndi vü âlem yıkıldı san
Dutdı cihânı nâle vü efgân yâ Hüseyn
Mâtem tonını geydi bulutlar bölük bölük
Bârân gam-ıla kopdı çü tûfân yâ Hüseyn
Gökler boyandı göge vü gün geydi karalar
Mahv oldı arada meh-i tâbân yâ Hüseyn
Yırtdı yüzini nâhun-ı hasretle mihr ü mâh
Agladı yir ü gök sana yeksân yâ Hüseyn
Çarhun büküldi bili vü sındı sitâresi
Encüm saçıldı yire çü bârân yâ Hüseyn
Deryâlar acıdı sana akar sular dahı
Taşlar alup dögindi firâvân yâ Hüseyn
Kanlar döküp firâk-ıla her kişi dir ki âh
Kanı ne oldı sevgülü cânân yâ Hüseyn
Gül gibi çihre kana boyandı firâk ile
Çâk itse tan mı gonca giribân yâ Hüseyn
Sünbül saçını çözdi vü gül getdi kendüden
Sûsen elinde hançer-i bürrân yâ Hüseyn
Eydür zebân-ı hâl ile kanı ne yirdedür
Şimr-i la’în ü nekbet-i Mervân yâ Hüseyn
Âl-i resûle kankı yüzi kara böyle ider
Olsun Yezîd’e la’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Her kim seni ve âlüni cânı gibi sevmeye
İtden beterdür ol nice insân yâ Hüseyn
Bezm-i gamunda âteş-i hasretle yanmayan
Olsun hemîşe ney gibi nâlân yâ Hüseyn
Derdâ ki tâs-ı çarh-ı felek hânedânuna
Gâhî içürdi zehri gehî kan yâ Hüseyn
Sen deşt-i Kerbelâ’da susuz biz bunda âh u dâd
Yire mi geçdi çeşme-i hayvân yâ Hüseyn
Dervişem âstânuna yüz süre gelmişem
Şâh-ı keremsin eylegil ihsân yâ Hüseyn
Haşr güninde el benüm etek senün şehâ
Komagıl anda teşne vü üryân yâ Hüseyn
Kandur şarâb-ı Kevsere Sâfî kulunı sen
Geydür libâs-ı hulle-i rıdvân yâ Hüseyn
Rahmet seni sevüp yoluna cân virenlerün
Olsun hemîşe hil’ati îmân yâ Hüseyn
Olsun kamu muhibbüne rûzî yarınki gün
Şürb-i na’îm ü ni’met-i gufrân yâ Hüseyn
Olsun sana ve âlüne Rûhu’l-emîn müdâm
Kerrûbilerle medh ü senâ-hân yâ Hüseyn
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 110-113.)
Gazel
Nice bir feryâda vara nâle vü âhum sana
Gün gibi rûşen degül mi hâlüm ey mâhum sana
Bir meh-i nâ-mihrbânsın key sakın kim irmeye
Nâle-i şeb-gîr-ile âh-ı seher-gâhum sana
Sana sengîn-dil disem gönlüne katı gelmesün
Taşlara kâr itdi âhir itmedi âhum sana
Zülf-i kec-reftâruna uydumsa güm-râh olmadum
Her ne yüzden gözlesem togru varur râhum sana
Yüz çevürdün ehl-i dilden dil-berâ zülfün gibi
Yohsa yanlış söz mi dir agyâr-ı bed-hâhum sana
Serverâ hüsn-i cihân-efrûzunı bir kez gören
Pâdişâh-ı dehr olursa kul ola şâhum sana
Sâfiyem kim sen Muhammed hürmetiy-çün umaram
Ben şikeste-hâtırı vasl ide Allâh’um sana
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 117-118.)
Gazel
Subh-ı vasl irdi kanı câm-ı sabûh
Sun berü sâkî ki oldur kût-ı rûh
Dil lebünden bûse cerr itse ne tan
Dil-durur miftâh-ı ebvâb-ı fütûh
Mısr-ı hüsnün Yûsuf’ısın lîkin âh
Sabr-ı Eyyûb andurursın ömr-i Nûh
Tevbe arz eyler bize zâhid müdâm
Gül deminde tevbe m’olur yâ nasûh
Gün bigi Sâfî gönül âyînesin
Rûşen ider pertev-i câm-ı sabûh
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 129.)
Yayın Tarihi: 30.06.2014Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Sâfî’den
Kasîde
Ey nûr-ı çeşm-i Ahmed-i Muhtâr yâ Hüseyn
Ey yâdigâr-ı Hayder-i Kerrâr yâ Hüseyn
Ey cân u dil serîrine sultân yâ Hüseyn
V’ey Kerbelâ’da şâh-ı şehîdân yâ Hüseyn
Çeşm-i çerâg-ı âlem ü nûr-ı cemâl-i Hak
Cân-ı cihân u rahmet-i Rahmân yâ Hüseyn
Rûşen yüzünde sûre-i ve’ş-şemsi ve’duhâ
Şânunda nâzil âyet-i Kur’ân yâ Hüseyn
Hâk-i rehün katında şehâ seng-rîzedür
Dürr-i Aden’le la’l-i Bedehşân yâ Hüseyn
Hüsnün güninde olmaya bir berg-i sebzce
Bâg-ı bihişt ü ravza-i rıdvân yâ Hüseyn
Ceddün Resûl-i pâk ü atan şâh-ı Murtazâ
Ammün imâm-ı dîn şeh-i merdân yâ Hüseyn
İy nûr-ı çeşm-i Fâtıma mahbûb-ı ins ü cân
İnletdi bizi mihnet-i devrân yâ Hüseyn
Mâh-ı Muharrem irdi dem-i mâtem oldı
Oldun bu ayda gün gibi pinhân yâ Hüseyn
Kan agladı şafak da şehâ şefkatünden âh
Ol dem ki itdiler seni kurbân yâ Hüseyn
Devr-i zamâne döndi vü âlem yıkıldı san
Dutdı cihânı nâle vü efgân yâ Hüseyn
Mâtem tonını geydi bulutlar bölük bölük
Bârân gam-ıla kopdı çü tûfân yâ Hüseyn
Gökler boyandı göge vü gün geydi karalar
Mahv oldı arada meh-i tâbân yâ Hüseyn
Yırtdı yüzini nâhun-ı hasretle mihr ü mâh
Agladı yir ü gök sana yeksân yâ Hüseyn
Çarhun büküldi bili vü sındı sitâresi
Encüm saçıldı yire çü bârân yâ Hüseyn
Deryâlar acıdı sana akar sular dahı
Taşlar alup dögindi firâvân yâ Hüseyn
Kanlar döküp firâk-ıla her kişi dir ki âh
Kanı ne oldı sevgülü cânân yâ Hüseyn
Gül gibi çihre kana boyandı firâk ile
Çâk itse tan mı gonca giribân yâ Hüseyn
Sünbül saçını çözdi vü gül getdi kendüden
Sûsen elinde hançer-i bürrân yâ Hüseyn
Eydür zebân-ı hâl ile kanı ne yirdedür
Şimr-i la’în ü nekbet-i Mervân yâ Hüseyn
Âl-i resûle kankı yüzi kara böyle ider
Olsun Yezîd’e la’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Her kim seni ve âlüni cânı gibi sevmeye
İtden beterdür ol nice insân yâ Hüseyn
Bezm-i gamunda âteş-i hasretle yanmayan
Olsun hemîşe ney gibi nâlân yâ Hüseyn
Derdâ ki tâs-ı çarh-ı felek hânedânuna
Gâhî içürdi zehri gehî kan yâ Hüseyn
Sen deşt-i Kerbelâ’da susuz biz bunda âh u dâd
Yire mi geçdi çeşme-i hayvân yâ Hüseyn
Dervişem âstânuna yüz süre gelmişem
Şâh-ı keremsin eylegil ihsân yâ Hüseyn
Haşr güninde el benüm etek senün şehâ
Komagıl anda teşne vü üryân yâ Hüseyn
Kandur şarâb-ı Kevsere Sâfî kulunı sen
Geydür libâs-ı hulle-i rıdvân yâ Hüseyn
Rahmet seni sevüp yoluna cân virenlerün
Olsun hemîşe hil’ati îmân yâ Hüseyn
Olsun kamu muhibbüne rûzî yarınki gün
Şürb-i na’îm ü ni’met-i gufrân yâ Hüseyn
Olsun sana ve âlüne Rûhu’l-emîn müdâm
Kerrûbilerle medh ü senâ-hân yâ Hüseyn
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 110-113.)
Gazel
Nice bir feryâda vara nâle vü âhum sana
Gün gibi rûşen degül mi hâlüm ey mâhum sana
Bir meh-i nâ-mihrbânsın key sakın kim irmeye
Nâle-i şeb-gîr-ile âh-ı seher-gâhum sana
Sana sengîn-dil disem gönlüne katı gelmesün
Taşlara kâr itdi âhir itmedi âhum sana
Zülf-i kec-reftâruna uydumsa güm-râh olmadum
Her ne yüzden gözlesem togru varur râhum sana
Yüz çevürdün ehl-i dilden dil-berâ zülfün gibi
Yohsa yanlış söz mi dir agyâr-ı bed-hâhum sana
Serverâ hüsn-i cihân-efrûzunı bir kez gören
Pâdişâh-ı dehr olursa kul ola şâhum sana
Sâfiyem kim sen Muhammed hürmetiy-çün umaram
Ben şikeste-hâtırı vasl ide Allâh’um sana
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 117-118.)
Gazel
Subh-ı vasl irdi kanı câm-ı sabûh
Sun berü sâkî ki oldur kût-ı rûh
Dil lebünden bûse cerr itse ne tan
Dil-durur miftâh-ı ebvâb-ı fütûh
Mısr-ı hüsnün Yûsuf’ısın lîkin âh
Sabr-ı Eyyûb andurursın ömr-i Nûh
Tevbe arz eyler bize zâhid müdâm
Gül deminde tevbe m’olur yâ nasûh
Gün bigi Sâfî gönül âyînesin
Rûşen ider pertev-i câm-ı sabûh
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 129.)
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Sâfî’den
Kasîde
Ey nûr-ı çeşm-i Ahmed-i Muhtâr yâ Hüseyn
Ey yâdigâr-ı Hayder-i Kerrâr yâ Hüseyn
Ey cân u dil serîrine sultân yâ Hüseyn
V’ey Kerbelâ’da şâh-ı şehîdân yâ Hüseyn
Çeşm-i çerâg-ı âlem ü nûr-ı cemâl-i Hak
Cân-ı cihân u rahmet-i Rahmân yâ Hüseyn
Rûşen yüzünde sûre-i ve’ş-şemsi ve’duhâ
Şânunda nâzil âyet-i Kur’ân yâ Hüseyn
Hâk-i rehün katında şehâ seng-rîzedür
Dürr-i Aden’le la’l-i Bedehşân yâ Hüseyn
Hüsnün güninde olmaya bir berg-i sebzce
Bâg-ı bihişt ü ravza-i rıdvân yâ Hüseyn
Ceddün Resûl-i pâk ü atan şâh-ı Murtazâ
Ammün imâm-ı dîn şeh-i merdân yâ Hüseyn
İy nûr-ı çeşm-i Fâtıma mahbûb-ı ins ü cân
İnletdi bizi mihnet-i devrân yâ Hüseyn
Mâh-ı Muharrem irdi dem-i mâtem oldı
Oldun bu ayda gün gibi pinhân yâ Hüseyn
Kan agladı şafak da şehâ şefkatünden âh
Ol dem ki itdiler seni kurbân yâ Hüseyn
Devr-i zamâne döndi vü âlem yıkıldı san
Dutdı cihânı nâle vü efgân yâ Hüseyn
Mâtem tonını geydi bulutlar bölük bölük
Bârân gam-ıla kopdı çü tûfân yâ Hüseyn
Gökler boyandı göge vü gün geydi karalar
Mahv oldı arada meh-i tâbân yâ Hüseyn
Yırtdı yüzini nâhun-ı hasretle mihr ü mâh
Agladı yir ü gök sana yeksân yâ Hüseyn
Çarhun büküldi bili vü sındı sitâresi
Encüm saçıldı yire çü bârân yâ Hüseyn
Deryâlar acıdı sana akar sular dahı
Taşlar alup dögindi firâvân yâ Hüseyn
Kanlar döküp firâk-ıla her kişi dir ki âh
Kanı ne oldı sevgülü cânân yâ Hüseyn
Gül gibi çihre kana boyandı firâk ile
Çâk itse tan mı gonca giribân yâ Hüseyn
Sünbül saçını çözdi vü gül getdi kendüden
Sûsen elinde hançer-i bürrân yâ Hüseyn
Eydür zebân-ı hâl ile kanı ne yirdedür
Şimr-i la’în ü nekbet-i Mervân yâ Hüseyn
Âl-i resûle kankı yüzi kara böyle ider
Olsun Yezîd’e la’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Her kim seni ve âlüni cânı gibi sevmeye
İtden beterdür ol nice insân yâ Hüseyn
Bezm-i gamunda âteş-i hasretle yanmayan
Olsun hemîşe ney gibi nâlân yâ Hüseyn
Derdâ ki tâs-ı çarh-ı felek hânedânuna
Gâhî içürdi zehri gehî kan yâ Hüseyn
Sen deşt-i Kerbelâ’da susuz biz bunda âh u dâd
Yire mi geçdi çeşme-i hayvân yâ Hüseyn
Dervişem âstânuna yüz süre gelmişem
Şâh-ı keremsin eylegil ihsân yâ Hüseyn
Haşr güninde el benüm etek senün şehâ
Komagıl anda teşne vü üryân yâ Hüseyn
Kandur şarâb-ı Kevsere Sâfî kulunı sen
Geydür libâs-ı hulle-i rıdvân yâ Hüseyn
Rahmet seni sevüp yoluna cân virenlerün
Olsun hemîşe hil’ati îmân yâ Hüseyn
Olsun kamu muhibbüne rûzî yarınki gün
Şürb-i na’îm ü ni’met-i gufrân yâ Hüseyn
Olsun sana ve âlüne Rûhu’l-emîn müdâm
Kerrûbilerle medh ü senâ-hân yâ Hüseyn
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 110-113.)
Gazel
Nice bir feryâda vara nâle vü âhum sana
Gün gibi rûşen degül mi hâlüm ey mâhum sana
Bir meh-i nâ-mihrbânsın key sakın kim irmeye
Nâle-i şeb-gîr-ile âh-ı seher-gâhum sana
Sana sengîn-dil disem gönlüne katı gelmesün
Taşlara kâr itdi âhir itmedi âhum sana
Zülf-i kec-reftâruna uydumsa güm-râh olmadum
Her ne yüzden gözlesem togru varur râhum sana
Yüz çevürdün ehl-i dilden dil-berâ zülfün gibi
Yohsa yanlış söz mi dir agyâr-ı bed-hâhum sana
Serverâ hüsn-i cihân-efrûzunı bir kez gören
Pâdişâh-ı dehr olursa kul ola şâhum sana
Sâfiyem kim sen Muhammed hürmetiy-çün umaram
Ben şikeste-hâtırı vasl ide Allâh’um sana
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 117-118.)
Gazel
Subh-ı vasl irdi kanı câm-ı sabûh
Sun berü sâkî ki oldur kût-ı rûh
Dil lebünden bûse cerr itse ne tan
Dil-durur miftâh-ı ebvâb-ı fütûh
Mısr-ı hüsnün Yûsuf’ısın lîkin âh
Sabr-ı Eyyûb andurursın ömr-i Nûh
Tevbe arz eyler bize zâhid müdâm
Gül deminde tevbe m’olur yâ nasûh
Gün bigi Sâfî gönül âyînesin
Rûşen ider pertev-i câm-ı sabûh
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 129.)
Eserlerinden Örnekler
Dîvân-ı Sâfî’den
Kasîde
Ey nûr-ı çeşm-i Ahmed-i Muhtâr yâ Hüseyn
Ey yâdigâr-ı Hayder-i Kerrâr yâ Hüseyn
Ey cân u dil serîrine sultân yâ Hüseyn
V’ey Kerbelâ’da şâh-ı şehîdân yâ Hüseyn
Çeşm-i çerâg-ı âlem ü nûr-ı cemâl-i Hak
Cân-ı cihân u rahmet-i Rahmân yâ Hüseyn
Rûşen yüzünde sûre-i ve’ş-şemsi ve’duhâ
Şânunda nâzil âyet-i Kur’ân yâ Hüseyn
Hâk-i rehün katında şehâ seng-rîzedür
Dürr-i Aden’le la’l-i Bedehşân yâ Hüseyn
Hüsnün güninde olmaya bir berg-i sebzce
Bâg-ı bihişt ü ravza-i rıdvân yâ Hüseyn
Ceddün Resûl-i pâk ü atan şâh-ı Murtazâ
Ammün imâm-ı dîn şeh-i merdân yâ Hüseyn
İy nûr-ı çeşm-i Fâtıma mahbûb-ı ins ü cân
İnletdi bizi mihnet-i devrân yâ Hüseyn
Mâh-ı Muharrem irdi dem-i mâtem oldı
Oldun bu ayda gün gibi pinhân yâ Hüseyn
Kan agladı şafak da şehâ şefkatünden âh
Ol dem ki itdiler seni kurbân yâ Hüseyn
Devr-i zamâne döndi vü âlem yıkıldı san
Dutdı cihânı nâle vü efgân yâ Hüseyn
Mâtem tonını geydi bulutlar bölük bölük
Bârân gam-ıla kopdı çü tûfân yâ Hüseyn
Gökler boyandı göge vü gün geydi karalar
Mahv oldı arada meh-i tâbân yâ Hüseyn
Yırtdı yüzini nâhun-ı hasretle mihr ü mâh
Agladı yir ü gök sana yeksân yâ Hüseyn
Çarhun büküldi bili vü sındı sitâresi
Encüm saçıldı yire çü bârân yâ Hüseyn
Deryâlar acıdı sana akar sular dahı
Taşlar alup dögindi firâvân yâ Hüseyn
Kanlar döküp firâk-ıla her kişi dir ki âh
Kanı ne oldı sevgülü cânân yâ Hüseyn
Gül gibi çihre kana boyandı firâk ile
Çâk itse tan mı gonca giribân yâ Hüseyn
Sünbül saçını çözdi vü gül getdi kendüden
Sûsen elinde hançer-i bürrân yâ Hüseyn
Eydür zebân-ı hâl ile kanı ne yirdedür
Şimr-i la’în ü nekbet-i Mervân yâ Hüseyn
Âl-i resûle kankı yüzi kara böyle ider
Olsun Yezîd’e la’net-i Yezdân yâ Hüseyn
Her kim seni ve âlüni cânı gibi sevmeye
İtden beterdür ol nice insân yâ Hüseyn
Bezm-i gamunda âteş-i hasretle yanmayan
Olsun hemîşe ney gibi nâlân yâ Hüseyn
Derdâ ki tâs-ı çarh-ı felek hânedânuna
Gâhî içürdi zehri gehî kan yâ Hüseyn
Sen deşt-i Kerbelâ’da susuz biz bunda âh u dâd
Yire mi geçdi çeşme-i hayvân yâ Hüseyn
Dervişem âstânuna yüz süre gelmişem
Şâh-ı keremsin eylegil ihsân yâ Hüseyn
Haşr güninde el benüm etek senün şehâ
Komagıl anda teşne vü üryân yâ Hüseyn
Kandur şarâb-ı Kevsere Sâfî kulunı sen
Geydür libâs-ı hulle-i rıdvân yâ Hüseyn
Rahmet seni sevüp yoluna cân virenlerün
Olsun hemîşe hil’ati îmân yâ Hüseyn
Olsun kamu muhibbüne rûzî yarınki gün
Şürb-i na’îm ü ni’met-i gufrân yâ Hüseyn
Olsun sana ve âlüne Rûhu’l-emîn müdâm
Kerrûbilerle medh ü senâ-hân yâ Hüseyn
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 110-113.)
Gazel
Nice bir feryâda vara nâle vü âhum sana
Gün gibi rûşen degül mi hâlüm ey mâhum sana
Bir meh-i nâ-mihrbânsın key sakın kim irmeye
Nâle-i şeb-gîr-ile âh-ı seher-gâhum sana
Sana sengîn-dil disem gönlüne katı gelmesün
Taşlara kâr itdi âhir itmedi âhum sana
Zülf-i kec-reftâruna uydumsa güm-râh olmadum
Her ne yüzden gözlesem togru varur râhum sana
Yüz çevürdün ehl-i dilden dil-berâ zülfün gibi
Yohsa yanlış söz mi dir agyâr-ı bed-hâhum sana
Serverâ hüsn-i cihân-efrûzunı bir kez gören
Pâdişâh-ı dehr olursa kul ola şâhum sana
Sâfiyem kim sen Muhammed hürmetiy-çün umaram
Ben şikeste-hâtırı vasl ide Allâh’um sana
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 117-118.)
Gazel
Subh-ı vasl irdi kanı câm-ı sabûh
Sun berü sâkî ki oldur kût-ı rûh
Dil lebünden bûse cerr itse ne tan
Dil-durur miftâh-ı ebvâb-ı fütûh
Mısr-ı hüsnün Yûsuf’ısın lîkin âh
Sabr-ı Eyyûb andurursın ömr-i Nûh
Tevbe arz eyler bize zâhid müdâm
Gül deminde tevbe m’olur yâ nasûh
Gün bigi Sâfî gönül âyînesin
Rûşen ider pertev-i câm-ı sabûh
(Sâfî. Dîvân. İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi; Sevgi, Ahmet ve Hakan Sevindik (hzl.) (2016). Cezerî Kasım Paşa Sâfî Dîvânı. Konya: Palet Yay. 129.)