Madde Detay
ŞEYHOĞLU, Mustafâ Sadrüddîn
(d. 741/1340-41 - ö. 816 ?/1413-14 ?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Şeyhoğlu, eserleri Hurşîd-nâme (Ayan 1979: 426) ile Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ’da (Yavuz 1991: 152-153) belirttiğine göre 741/1340-41’de doğmuştur. Doğum yeri belli değildir. Sehî Beğ ve onu kaynak gösteren yazarlar, Şeyhoğlu’nu 1493’te hayatta olduğu bilinen Şeyhî’nin yeğeni Cemâlî ile karıştırmışlardır. Bu yanlış Köprülü’nün araştırmaları ile düzeltilmiştir (Akün 1979: 481). Hurşîd-nâme’de (Ayan 1979: 145, 268) iki ayrı yerde isminin “Mustafâ” olduğunu ifade etmiştir. Nitekim çağdaşı ve Germiyan sarayından beri rakibi olan Ahmedî de Dîvân’ında Şeyhoğlu’nu “Mustafâ” ismiyle anmıştır (Akdoğan 1979: 436). Kâbûs-nâme’de, Hurşîd-nâme’de ve Kenzü’l-Küberâ’da Şeyhoğlu mahlasını kullanan şair, Kâbûs-nâme’de Şeyhoğlu'nun yanı sıra bir kez “Sadrüddîn”, bir kez de “Sadrıdîn” ismini kullanmıştır. Şairin mahlası Ömer bin Mezîd’in nazire mecmuasında Şeyhoğlu’nun yanı sıra bir kez de “İbn-i Şeyhî” olarak geçmektedir (Canpolat 1982: 174). Hurşîd-nâme’nin 7869-7873’üncü beyitlerinde verdiği bilgilere göre Şeyhoğlu’nun hem annesi hem de babası soylu, mutluluk ve refah içinde yaşamış kişilerdir. Ailesinde dindar ve ilim sahibi beyler bulunmaktadır. Bunlar aynı zamanda cömertlik ve ihsan sahibi kimselerdir. Şeyhoğlu’nun anne ve babasının, Hurşîd-nâme’yi yazdığı 1387-88 tarihinde hayatta olmadıkları anlaşılmaktadır. Ancak ölüm tarihleri bilinmemektedir. İyi bir eğitim gören Şeyhoğlu, Arapça ve Farsça da tahsil etmiştir. Mehmed Bey ve Süleymân Şâh devirlerinde Germiyan sarayında nişancılık ve defterdarlık hizmetinde bulunmuş, özellikle Süleymân Şâh (ö. 789/ 1387) devrinde sarayda hayli nüfuz kazanmış ve şahın musahibi olmuştur. Ayrıca gençliğinden itibaren Paşa Ağa b. Hoca Paşa’nın himayesini görmüş ve hem Germiyan hem de Süleymân Şâh’ın vefatından sonra intisap ettiği Osmanlı sarayında onun ihsanlarına nail olmuştur. Kaynaklarda Şeyhoğlu’nun ölüm tarihi hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır. Uzunçarşılı, Kütahya Şehri adlı eserinde (1932: 270) Kenzü’l-Küberâ’daki tarih kaydına dayanarak Şeyhoğlu'nun vefatının 803 Receb (Şubat-Mart 1401)’inden sonra olduğunu, Osmanlı Tarihi’nde (Uzunçarşılı 1961: 526) de onun takriben 735/1334-35’te doğduğunu ve 816/1413-14’te vefat ettiğini belirtmekte ancak bu bilginin kaynağı hakkında bir bilgi vermemektedir.
Şeyhoğlu’nun eserleri şunlardır:
1. Marzubân-nâme Tercümesi: Şeyhoğlu, Fars edebiyatına ait ve kökeni Kelîle ve Dimne gibi hayvan hikâyelerine dayanan Marzubân-nâme’yi, Sa'düddîn Verâvînî'nin metnine dayanarak çevirmiştir. Eser 10 bâbdan oluşmaktadır. Kitabın ilk dokuz bâbı Farsça aslıyla aynıdır, onuncu bâbı Şeyhoğlu telif etmiştir. Çevirinin tarihi ve sunulduğu kişi ile çevirenin kimliği konusunda eserde bir bilgi bulunmamaktadır. Şeyhoğlu’nun Kâbûs-nâme Tercümesi’ndeki ifadelerinden çevirinin Germiyanoğlu Süleymân Şâh için yapıldığı anlaşılmaktadır. Marzubân-nâme Tercümesi’nin Berlin ve Varşova’da iki nüshasının varlığı bilinmekteydi. Varşova’daki kütüphanesinde çıkan yangında bu eserin nüshası da yanmıştır. Zeynep Korkmaz eseri Berlin nüshasına dayanarak ve Varşova nüshasından alınan bazı notlardan yararlanarak neşretmiştir (1973).
2. Kâbûs-nâme Tercümesi: Fars edebiyatının klasik eserlerinden biri olan Kâbûs-nâme, Keykâvûs bin İskender bin Kâbûs’un 1082 yılında oğlu Gîlân Şah için kaleme aldığı nasîhatnâme-siyâsetnâme türünde yazdığı Farsça eserinin Şeyhoğlu Sadrüddîn tarafından yapılmış tercümesidir. Şeyhoğlu, bu eseri Germiyan beyi Süleymân Şâh için tercüme ettiğini, tercümeyi yaparken de kelime kelime çevirme yoluna başvurmadığını, özetleme yoluna gittiğini açık olarak belirtmiştir. Kâbûs-nâme’nin yazım tarihi belli değildir. Ancak Hurşîd-nâme’yi Süleymân Şâh için kaleme alan Şeyhoğlu'nun, Süleymân Şâh’ın 789/ 1387-88 tarihinde vefat etmesi üzerine eserini Yıldırım Bâyezîd Han’a takdim ettiği ve Marzubân-nâme’yi Kâbûs-nâme’den önce çevirdiği düşünülürse Kâbûs-nâme’nin tercüme tarihinin Süleymân Şâh’ın vefatından ve Hurşîd-nâme’nin kaleme alınmasından birkaç sene önce 1380-87 arası olduğu düşünülebilir. Eser, Farsça orijinali gibi kırk dört bâbdır. Kâbûs-nâme Tercümesi’nin ilmî neşri Enfel Doğan (2011) tarafından yapılmıştır.
3. Hurşîd-nâme: Şeyhoğlu’nun telif bir eseridir. Müellif mesnevisinde eseri için Hurşîd-nâme, Hurşîd ü Ferahşâd ve Şehristân-ı Uşşâk adlarını da kullanmaktadır. 7903 beyitten oluşan mesnevi 789/1387-88 tarihinde tamamlanmıştır. Şair, eseri Germiyanoğlu Süleymân Şâh için kaleme aldığı hâlde, şahın eser bitmeden vefat etmesi üzerine eseri -aynı zamanda Süleymân Şâh’ın damadı olan- Bâyezîd Hân’a sunmuştur. Şeyhoğlu, eseri aslında Süleymân Şâh için hazırladığını Yıldırım Bâyezîd’den gizlememiş, eserde her ikisi için de methiye kaleme almıştır. Eser, Hüseyin Ayan tarafından yayımlanmıştır (1979).
4. Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ: Şeyhoğlu Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ’yı 803/1400-01’te Paşa Ağa bin Hoca Paşa adına kaleme almıştır. Eserin, Necmüddîn-i Râzî’nin Mirsâdu’l-İbâd adlı eserinin tercümesi olduğu ileri sürülmüşse de Yavuz (1991: 16); tam bir tercüme olmadığını, Şeyhoğlu’nın iskeleti Râzî’den aldığını, fakat Germiyan ve Osmanlı saraylarında geçirdiği bir ömrün tecrübeleri ve müşahedeleri ile metni zenginleştirip geliştirdiğini, Hurşîd-nâme’de geçen birçok beyti aynen veya az bir değişiklikle metne dahil ettiğini, Elvân Çelebi, Gülşehrî, Hoca Dehhânî, Hoca Mes'ûd, Mevlânâ, Yûsuf-ı Meddâh gibi Türk şairlerinden aldığı manzumeleri de esere eklediğini işaret etmiştir. Eserin tek nüshası Köprülü’nün hususi kütüphanesinde iken sonraları Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Dört bölümden oluşan siyâsetnâme türündeki Kenzü’l-Küberâ Kemal Yavuz tarafından neşredilmiştir (1991).
Yukarıdakilerin dışında Şeyhoğlu’nun Ömer bin Mezîd’in Mecmû’atü’n-Nezâ’ir’inde beş, Eğridirli Hâcı Kemâl’in Câmiu’n-Nezâ’ir’inde üç gazeli bulunmaktaysa da divanı olduğuna ilişkin ne bir bilgiye ne de bir divan nüshasına ulaşılmıştır. Ayrıca şairin, kaynaklarda isimleri geçen, ancak yazıp yazmadığı belli olmayan birkaç eseri vardır. Bunlardan ilki Şeyhoğlu'nun, Hurşîd-nâme’sinin Paris nüshasında (Bibliothèque Nationale, Mss. Turcs, 314), Bâyezîd Han için kaleme almayı istediğini belirttiği Işk-nâme’dir (Akün 1979: 484). Diğeri ise yine Hurşîd-nâme’sinde tercüme etmek istediğini söylediği Senâî’nin İlâhî-nâme’sidir. Ayrıca Tutmacı, Gül ü Hüsrev’inde Şeyhoğlu’nun Kıssa-i Yûsuf adlı bir eseri olduğundan da söz etmektedir (Solmaz 2007: 108). Şeyhoğlu’nun yaşadığı dönemi kapsayan şuara tezkirelerinde şaire bir bölüm olarak yer verilmemiştir. Sadece Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-Şu’arâ’da, Mîr Süleyman bahsinde devrin şairlerinden bahsederken “Ammâ Ahmedî inşallâh bi-hasebi'l-iktizâi't-tertîb bu kitâbda merkûmdur ve dahi şu’arâ-yı ahdden Ahmed-i Dâ’î ve Şeyhoglı dimekle marûf kimesne ki Ferec-nâme dirler bir kitabı vardur ve bu meşhûr beyt ol kitabdan yâdgârdur. Beyt: Eger dilden gelen elden geleydi / Gedâlar kalmaya sultân olaydı” şeklinde bir bilgiye yer vermiştir (Meredith-Owens 1971: 20a). Şeyhoğlu'nun böyle bir eseri de elimize geçmemiştir.
Tercüme ve telif eserleri ile Türk dilinin yazı dili olma çabalarına ve Arapça, Farsçaya karşı verdiği varlık mücadelesine katkı sağlayan Şeyhoğlu, XIV. yüzyılın ikinci yarısında Ahmedî’yle birlikte Türk nazmının zirvesinde yer almıştır. Hurşîd-nâme’deki bazı ifadelerinden anlaşıldığı üzere o, Fars şairleri Attâr ve Senâ’î’yi çok beğenmiş ve onlardan etkilenmiştir. Şeyhoğlu, Hurşîd-nâme’de yer alan yirmi üçü gazel otuz altı manzumesinde ve diğer mensur eserlerinde yer alan manzumelerinde aşk konusunu içli şekilde işlemiştir. Bazı şiirleri kafiye, söyleyiş ve akıcılık bakımından XVI. yüzyılın gelişmiş şiirine benzer niteliktedir. Şeyhoğlu’nun, nesirlerinde Farsçanın tesiri altında daha fazla kaldığı görülmektedir. Özellikle tercümelerinde, neredeyse sadece Farsça asıl cümlenin bazı kelimelerinin Türkçeleştirilmesi ve Farsça yapının olduğu gibi bırakılmasıyla ortaya çıkmış çok sayıda cümleye rastlanmaktadır. Bununla birlikte bu eserler Oğuz Türkçesinin oluşumu ve gelişimi açılarından fevkalade önem taşımaktadır.
Kaynakça
Akdoğan, Yaşar (1979). Ahmedî Divanı, Tenkitli Metin ve Dil Hususiyetleri. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Akün, Ömer Faruk (1970). “Şeyhoğlu”, İslâm Ansiklopedisi. C. 11. İstanbul: MEB Basımevi. 481-485.
Ayan, Hüseyin (hzl.) (1979). Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü Ferahşâd), (İnceleme-Metin-Sözlük-Konu Dizini). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.
Canpolat, Mustafa (hzl.) (1995). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay.
Demirtaş, Faruk Kadri (1951). “Fatih Devri Şairlerinden Cemâlî ve Eserleri”. İUEF Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 4 (3): 189-213.
Doğan, Enfel (hzl.) (2011). Şeyhoğlu Sadrüddin’in Kâbûs-nâme Tercümesi (Metin-Sözlük-Dizin-Notlar-Tıpkıbasım). İstanbul: Mavi Yay.
Korkmaz, Zeynep (1967). “Kâbus-nâme ve Marzuban-nâme Çevirileri Kimindir?”. TDAY-Belleten 1966: 267-278.
Korkmaz, Zeynep (hzl.) (1973). Sadru’d-dîn Şeyhoğlu, Marzubân-nâme Tercümesi (İnceleme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım). Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yay.
Meredith-Owens, G. M. (hzl.) (1971). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (Meşâ’irü’ş-Şu’arâ or Tezkire of Âşık Çelebi). London: Brydone Printers Ltd. vr. 20a.
Solmaz, Ali Osman (2007). Tutmacı’nın Gül ü Hüsrev Adlı Eseri (İnceleme-Metin-Dizin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1961). Osmanlı Tarihi. C. 1. Ankara: TTK Yay.
Uzunçarşılıoğlu, İsmail Hakkı (1932). Bizans ve Selçukiylerle Germiyan ve Osman Oğulları Zamanında Kütahya Şehri. İstanbul.
Yavuz, Kemal (1983). “XIII-XVI. Asır Dil Yadigârlarının Anadolu Sahasında Türkçe Yazılış Sebepleri ve Bu Devir Müelliflerinin Türkçe Hakkındaki Görüşleri”. Türk Dünyası Araştırmaları (27): 9-57.
Yavuz, Kemal (hzl.) (1991). Şeyhoğlu, Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ (İnceleme-Metin-İndeks). Ankara: AKM Yay.
Yavuz, Kemal (2010). “Şeyhoğlu”. İslâm Ansiklopedisi. C. 39. İstanbul: TDV Yay. 88-89.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. ENFEL DOĞANYayın Tarihi: 11.09.2013Güncelleme Tarihi: 08.11.2020Eserlerinden Örnekler
Şi’r-i Hurşîd
Minnet itme ger virürsen yârun içün cân gönül
Işka cânun terk idersen bulasın cânân gönül
İş ayakda kalmadı kim sonra başa gelmedi
Zâri kılma kalmayasın zâr u ser-gerdân gönül
Bu cefânun cevrün âhır irişesin lutfına
Karanulıkda bulınur çeşme-i hayvân gönül
Hidmete bil bagladunsa irişesin devlete
Işka ger kul oldun ise olasın sultân gönül
Ger mahabbet Düldüline bindün ise sıdk ile
Gel berü meydân senündür kıl bu gün cevlân gönül
Kaynayup taşdukça çün dürler dökersin fevc fevc
Âferîn esrâruna cûş eyle i Ummân gönül
Dünyede ad ise bârî sende hâsıldur murâd
İ gönül handân gönül olma gönül giryân gönül
Şi’r-i Hurşîd
Bu dün ol kamer ki gördüm yürür idi şâl içinde
Ne felek düşinde gördi ne melek hayâl içinde
Nice Yûsufun bahâsın yir ise halâl olsun
Çü cemâl gösterüpdür bu gün ol kemâl içinde
İki kaşınun hilâlı ki ulaşmış ay alında
Bu ne sun’ olur ki bedrün görinür hilâl içinde
Tudagı nebât ü rengin kelecisi cerb ü şîrîn
Acebâ ki bislenüpdür dili yag u bâl içinde
Bu ne dürlü kurb u vuslat bu ne resme zevk u sohbet
Ki firâk idi müsellem girü ol visâl içinde
Nesebi anun Sikender ya hod Îreç ü ya Dârâ
Hele Rüstem-i zemândur kad ü yâl ü bâl içinde
Katı kalmadı mecâlüm katı müşkil oldı hâlüm
Kamu derd-mendi Hakka komagıl bu hâl içinde
Şi’r-hânden-i Hurşîd ü Zârî-kerden
Câna cân olmayıcak dünyâda cânı n’iderem
Çün ki cânı n’iderem her dü cihânı n’iderem
Hüsni devri bana şol devr idi kim bedr-i temâm
Çün ki şakk oldı dahı devr-i zemânı n’iderem
Yâr elinden bana çün gelmedi bir nâme nişân
Giderem dünyede ben nâm u nişânı n’iderem
İki âlemde murâdum benüm ol kândur kân
Çü kenâremde degül kevn ü mekânı n’iderem
Çü ziyân oldı bana assı vü ser-mâye kamu
Satu bâzârı kodum assı ziyânı n’iderem
Bu gün ol cân ile ger tatluya dirlerse girem
Yarın ansuz çü na’îm hûr u cinânı n’iderem
Çü emîn oldı medârında hemîşe Hurşîd
Yâr emîn olmayıcak ömr-i imânı n’iderem
(Ayan, Hüseyin (hzl.) (1979). Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü Ferahşâd), (İnceleme-Metin-Sözlük-Konu Dizini). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay. 232, 246-247, 381.)
Yayın Tarihi: 11.09.2013Güncelleme Tarihi: 08.11.2020Eserlerinden Örnekler
Şi’r-i Hurşîd
Minnet itme ger virürsen yârun içün cân gönül
Işka cânun terk idersen bulasın cânân gönül
İş ayakda kalmadı kim sonra başa gelmedi
Zâri kılma kalmayasın zâr u ser-gerdân gönül
Bu cefânun cevrün âhır irişesin lutfına
Karanulıkda bulınur çeşme-i hayvân gönül
Hidmete bil bagladunsa irişesin devlete
Işka ger kul oldun ise olasın sultân gönül
Ger mahabbet Düldüline bindün ise sıdk ile
Gel berü meydân senündür kıl bu gün cevlân gönül
Kaynayup taşdukça çün dürler dökersin fevc fevc
Âferîn esrâruna cûş eyle i Ummân gönül
Dünyede ad ise bârî sende hâsıldur murâd
İ gönül handân gönül olma gönül giryân gönül
Şi’r-i Hurşîd
Bu dün ol kamer ki gördüm yürür idi şâl içinde
Ne felek düşinde gördi ne melek hayâl içinde
Nice Yûsufun bahâsın yir ise halâl olsun
Çü cemâl gösterüpdür bu gün ol kemâl içinde
İki kaşınun hilâlı ki ulaşmış ay alında
Bu ne sun’ olur ki bedrün görinür hilâl içinde
Tudagı nebât ü rengin kelecisi cerb ü şîrîn
Acebâ ki bislenüpdür dili yag u bâl içinde
Bu ne dürlü kurb u vuslat bu ne resme zevk u sohbet
Ki firâk idi müsellem girü ol visâl içinde
Nesebi anun Sikender ya hod Îreç ü ya Dârâ
Hele Rüstem-i zemândur kad ü yâl ü bâl içinde
Katı kalmadı mecâlüm katı müşkil oldı hâlüm
Kamu derd-mendi Hakka komagıl bu hâl içinde
Şi’r-hânden-i Hurşîd ü Zârî-kerden
Câna cân olmayıcak dünyâda cânı n’iderem
Çün ki cânı n’iderem her dü cihânı n’iderem
Hüsni devri bana şol devr idi kim bedr-i temâm
Çün ki şakk oldı dahı devr-i zemânı n’iderem
Yâr elinden bana çün gelmedi bir nâme nişân
Giderem dünyede ben nâm u nişânı n’iderem
İki âlemde murâdum benüm ol kândur kân
Çü kenâremde degül kevn ü mekânı n’iderem
Çü ziyân oldı bana assı vü ser-mâye kamu
Satu bâzârı kodum assı ziyânı n’iderem
Bu gün ol cân ile ger tatluya dirlerse girem
Yarın ansuz çü na’îm hûr u cinânı n’iderem
Çü emîn oldı medârında hemîşe Hurşîd
Yâr emîn olmayıcak ömr-i imânı n’iderem
(Ayan, Hüseyin (hzl.) (1979). Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü Ferahşâd), (İnceleme-Metin-Sözlük-Konu Dizini). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay. 232, 246-247, 381.)
Güncelleme Tarihi: 08.11.2020Eserlerinden Örnekler
Şi’r-i Hurşîd
Minnet itme ger virürsen yârun içün cân gönül
Işka cânun terk idersen bulasın cânân gönül
İş ayakda kalmadı kim sonra başa gelmedi
Zâri kılma kalmayasın zâr u ser-gerdân gönül
Bu cefânun cevrün âhır irişesin lutfına
Karanulıkda bulınur çeşme-i hayvân gönül
Hidmete bil bagladunsa irişesin devlete
Işka ger kul oldun ise olasın sultân gönül
Ger mahabbet Düldüline bindün ise sıdk ile
Gel berü meydân senündür kıl bu gün cevlân gönül
Kaynayup taşdukça çün dürler dökersin fevc fevc
Âferîn esrâruna cûş eyle i Ummân gönül
Dünyede ad ise bârî sende hâsıldur murâd
İ gönül handân gönül olma gönül giryân gönül
Şi’r-i Hurşîd
Bu dün ol kamer ki gördüm yürür idi şâl içinde
Ne felek düşinde gördi ne melek hayâl içinde
Nice Yûsufun bahâsın yir ise halâl olsun
Çü cemâl gösterüpdür bu gün ol kemâl içinde
İki kaşınun hilâlı ki ulaşmış ay alında
Bu ne sun’ olur ki bedrün görinür hilâl içinde
Tudagı nebât ü rengin kelecisi cerb ü şîrîn
Acebâ ki bislenüpdür dili yag u bâl içinde
Bu ne dürlü kurb u vuslat bu ne resme zevk u sohbet
Ki firâk idi müsellem girü ol visâl içinde
Nesebi anun Sikender ya hod Îreç ü ya Dârâ
Hele Rüstem-i zemândur kad ü yâl ü bâl içinde
Katı kalmadı mecâlüm katı müşkil oldı hâlüm
Kamu derd-mendi Hakka komagıl bu hâl içinde
Şi’r-hânden-i Hurşîd ü Zârî-kerden
Câna cân olmayıcak dünyâda cânı n’iderem
Çün ki cânı n’iderem her dü cihânı n’iderem
Hüsni devri bana şol devr idi kim bedr-i temâm
Çün ki şakk oldı dahı devr-i zemânı n’iderem
Yâr elinden bana çün gelmedi bir nâme nişân
Giderem dünyede ben nâm u nişânı n’iderem
İki âlemde murâdum benüm ol kândur kân
Çü kenâremde degül kevn ü mekânı n’iderem
Çü ziyân oldı bana assı vü ser-mâye kamu
Satu bâzârı kodum assı ziyânı n’iderem
Bu gün ol cân ile ger tatluya dirlerse girem
Yarın ansuz çü na’îm hûr u cinânı n’iderem
Çü emîn oldı medârında hemîşe Hurşîd
Yâr emîn olmayıcak ömr-i imânı n’iderem
(Ayan, Hüseyin (hzl.) (1979). Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü Ferahşâd), (İnceleme-Metin-Sözlük-Konu Dizini). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay. 232, 246-247, 381.)
Eserlerinden Örnekler
Şi’r-i Hurşîd
Minnet itme ger virürsen yârun içün cân gönül
Işka cânun terk idersen bulasın cânân gönül
İş ayakda kalmadı kim sonra başa gelmedi
Zâri kılma kalmayasın zâr u ser-gerdân gönül
Bu cefânun cevrün âhır irişesin lutfına
Karanulıkda bulınur çeşme-i hayvân gönül
Hidmete bil bagladunsa irişesin devlete
Işka ger kul oldun ise olasın sultân gönül
Ger mahabbet Düldüline bindün ise sıdk ile
Gel berü meydân senündür kıl bu gün cevlân gönül
Kaynayup taşdukça çün dürler dökersin fevc fevc
Âferîn esrâruna cûş eyle i Ummân gönül
Dünyede ad ise bârî sende hâsıldur murâd
İ gönül handân gönül olma gönül giryân gönül
Şi’r-i Hurşîd
Bu dün ol kamer ki gördüm yürür idi şâl içinde
Ne felek düşinde gördi ne melek hayâl içinde
Nice Yûsufun bahâsın yir ise halâl olsun
Çü cemâl gösterüpdür bu gün ol kemâl içinde
İki kaşınun hilâlı ki ulaşmış ay alında
Bu ne sun’ olur ki bedrün görinür hilâl içinde
Tudagı nebât ü rengin kelecisi cerb ü şîrîn
Acebâ ki bislenüpdür dili yag u bâl içinde
Bu ne dürlü kurb u vuslat bu ne resme zevk u sohbet
Ki firâk idi müsellem girü ol visâl içinde
Nesebi anun Sikender ya hod Îreç ü ya Dârâ
Hele Rüstem-i zemândur kad ü yâl ü bâl içinde
Katı kalmadı mecâlüm katı müşkil oldı hâlüm
Kamu derd-mendi Hakka komagıl bu hâl içinde
Şi’r-hânden-i Hurşîd ü Zârî-kerden
Câna cân olmayıcak dünyâda cânı n’iderem
Çün ki cânı n’iderem her dü cihânı n’iderem
Hüsni devri bana şol devr idi kim bedr-i temâm
Çün ki şakk oldı dahı devr-i zemânı n’iderem
Yâr elinden bana çün gelmedi bir nâme nişân
Giderem dünyede ben nâm u nişânı n’iderem
İki âlemde murâdum benüm ol kândur kân
Çü kenâremde degül kevn ü mekânı n’iderem
Çü ziyân oldı bana assı vü ser-mâye kamu
Satu bâzârı kodum assı ziyânı n’iderem
Bu gün ol cân ile ger tatluya dirlerse girem
Yarın ansuz çü na’îm hûr u cinânı n’iderem
Çü emîn oldı medârında hemîşe Hurşîd
Yâr emîn olmayıcak ömr-i imânı n’iderem
(Ayan, Hüseyin (hzl.) (1979). Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü Ferahşâd), (İnceleme-Metin-Sözlük-Konu Dizini). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay. 232, 246-247, 381.)