SULI (Süle, Sula, Süli, Suli, Sule) FAKÎH

(d. ?/? - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Sulı Fakîh’in hayatı hakkında günümüze ulaşan bilgiler oldukça sınırlıdır. Onun, XIII. yüzyılın sonu ile XIV. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı ihtimali daha fazla kabul görmektedir (Köktekin 1996: 174). Kaynaklarda kendisinden genellikle Sulı Fakîh olarak söz edilen şairin adı “Suli, Süli, Süle, Sule, Sula” şeklinde de geçmektedir. Nitekim araştırmacılar da bu adı eserindeki yazım biçimlerine ve etimolojisine bakarak değerlendirmiş ve farklı sonuçlara ulaşmışlardır. Tezcan, ihtiyatla “Sula Fakîh?” kaydını düşüp şairin “Ahmed Fakîh” ile aynı kişi olabileceğini ileri sürmüş ve araştırmacıların isim olarak kabul ettikleri bu ibarenin, gördüğü bir Yûsuf u Züleyhâ nüshasında “söyle, şöyle, bile, şol” gibi farklı okunacak şekillerde geçtiğini belirtmiştir (1994: 79 ve 87). Köktekin, Yûsuf u Züleyhâ’nın üç nüshasında şairin adının “Süle” yazıldığına değinip bunu tercih etmiştir (Köktekin 1996: 173-174). Mazıoğlu, “Sulı” olduğunu iddia ettiği kelimenin klasik metinlerden yola çıkarak “taze, canlı, güzel, parlak, şerefli, namuslu” anlamlarında kullanıldığını ileri sürmüştür (1999: 175-176). Ünver ise, tüm rivayetleri değerlendirdikten sonra Şemseddîn Sâmî’nin Kâmûsu’l-A’lâm’ına da atıfta bulunarak şairin Hazar diyarındaki “Sûl” şehrinden Anadolu’ya geldiğini ve memleketine istinaden ona “Sûlî Fakîh” denmesi gerektiğini söylemiştir (2001: 19-20).

Sulı Fakîh’in Yûsuf u Züleyhâ/Zelîhâ isimli bir mesnevîsi bulunmaktadır. Bu eser, Anadolu sahasında kaleme alınmış ilk kıssa-i Yûsuf örneklerinden olması dolayısıyla Türk dili ve edebiyatı için önemlidir. Mesnevînin muhtelif kütüphanelerde 17 nüshası tespit edilmiştir. Aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezninin kullanıldığı 5005 beyitlik eserde gazel nazım şekli ile kaleme alınmış 19 parça şiir yer almaktadır. Hikâye aktarılırken Kur’ân-ı Kerîm’deki biçimine büyük oranda uyulmuş ve İbn Abbâs’ın tefsîrinden yararlanılmıştır (Kartal 2014: 284-285). Mesnevîde ana konunun yanı sıra “Hikâye-i Hûd Nebî, Hikâye-i Beşîr, Hikâye-i Mâlik” gibi bazı kısa hikâyelere de yer verilmiştir (Türkdoğan 2011: 46). Eser, üzerine bir doktora tezi hazırlanmıştır (Köktekin 1994).

İsmindeki “Fakîh” ibaresi Sulı Fakîh’in iyi bir eğitim aldığını düşündürmektedir (Ünver 2001: 17). Nitekim Yûsuf u Züleyhâ’sının üslûbu ve muhtevası göz önüne alındığında da onun; Arapça ve Farsçaya vâkıf; peygamberler tarihi, İslâm tarihi ve şiir gibi birçok konuda donanımlı biri olduğunu söylemek mümkün görünmektedir (Köktekin 1996: 175).

Kaynakça

Çelebioğlu, Amil (1999). Türk Edebiyatında Mesnevî (XV. Yüzyıla Kadar). İstanbul: Kitabevi Yay.

Dolu, Halide (1952). “Yusuf Hikâyesi Hakkında Birkaç Söz ve Bazı Türkçe Nüshalar”. TDED IV: 426-431.

Ertaylan, İ. Hikmet (1949). “Türk Dilinde Yazılan İlk Yusuf u Züleyhâ”. TDED III (1-2): 211-238.

Kartal, Ahmet (2014). Doğunun Uzun Hikâyesi (Türk Edebiyatında Mesnevi). İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yay.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: DTCF Yay.

Koncu, Hanife (2007). “Yûsuf u Züleyhâ Bibliyografyası”. TALİD V (10): 617-630.

Köktekin, Kazım (1994). Süle Fakîh’in Yûsuf u Zelîhâsı (İnceleme-Metin-Dizin). Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Köktekin, Kazım (1996). “Bir Yusuf u Zeliha Şairi Süle Fakih ve Eseri”. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (4): 173-179.

Külekçi, Numan (1999). Mesnevî Edebiyatı Antolojisi (XI.- XIX. Yüzyıllar). C. 2. Erzurum: Aktif Yay.

Mazıoğlu, Hasibe (2003). “Yûsuf u Züleyhâ Yazarı Sulı Fakîh’in Adı Sorunu”. TDAY Belleten I-II: 169-176.

Tezcan, Semih (1994). “Anadolu Türk Yazınının Başlangıç Döneminde Bir Yazar ve Çarh-nâme’nin Tarihlendirilmesi Üzerine”. Türk Dilleri Araştırmaları (4): 75-88.

Türkdoğan, Melike Gökcan (2010). “Klâsik Türk Edebiyatında Kur’an Kıssalarını Konu Alan Mesnevîler”. Sosyal Araştırmalar Dergisi 3 (15): 64-92.

Türkdoğan, Melike Gökcan (2010). Klâsik Türk Edebiyatında Yûsuf u Züleyhâ Mesnevîleri Üzerine Mukayeseli Bir Çalışma. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,78432/klasik-turk-edebiyatinda-yusuf-u-zuleyha-mesnevileri.html) [erişim tarihi: 28.11.2014].

Ünver, İsmail (2001). “Sulı, Suli, Sula, Sule, Süle ve Süli Fakih Rivayetleri Üzerine”. Türkoloji Dergisi 14 (1): 15-20.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. AHMET TANYILDIZ
Yayın Tarihi: 16.12.2014
Güncelleme Tarihi: 08.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Yûsuf u Zelîhâ/Züleyhâ’dan

Hikâyet-i Ya’kûb

İşbu sözi ışkile dinle yarâ

Geldi Zelhâ Ya’kubı bir gün göre

On iki oglı dahı bilesine

Geldi hem bunlar dahı dedesine

Zelha geldi Ya’kûbun elin öper

Ayagına baş kodı dizin çöker

Ya’kûb dahı öpdi iki gözini

Gördi hem oglanlarınun yüzini

Zelha’dan olan Yusuf oglanları

Sanayıdun her biri aydan arı

Başlarında tâc donları harîr

Yüzlerine bakıcak cânlar erir

On iki oglı varıdı ey amû

Dedeleri katına geldi kamu

Gelüben Ya’kûb’ıla görişdiler

Elin öpüp ayagına düşdiler

Ya’kûb dahı bunları öper koçar

Döndi Ya’kûb Yûsuf’a bakdı sorar

İtdi Yûsuf işbular kulun mıdur

Kamu satun alınmış mâlun mıdur

Yûsuf eydür Tanrı’nun kullarıdur

Ya’kûb oglı Yûsuf oglanlarıdur

Zelha’dan virdi buları Hak bana

Ya’kub anı göricek kaldı tana

Ya’kub anda çok şükürler eyledi

Döndi Zelhâ’ya bakuban söyledi

Didi ogul çok yaşa devlet ile

Kim sevindürdün beni bu dem hele

Gördüm oglanlarunı sevindi cân

Bâki ol dünyâda ey hûr-ı cinân

(Külekçi, Numan (1999). Mesnevî Edebiyatı Antolojisi (XI. XIX. Yüzyıllar). C. 2. Erzurum: Aktif Yay. 138-139.)

Şi’r

Eydür ey düşde görinen kandasın

Şâh-ı cihân cân u cânân kandasın

Âşık oldum dertlü oldum n’ideyüm

Ey benüm derdüme dermân kandasın

Gelgil ol görklü yüzün gizlemegil

Âşikâre cân u cihân kandasın

Sûretün bâgında gördüm cenneti

Ey hurî-sıfat gülistân kandasın

Şol senün ışkun divi dutdı beni

Kurtar andan ey Süleymân kandasın

Uykuda geldün göründün gözüme

Dünye hûblarına sultân kandasın

Yine bir dahı gel esirge beni

Ey yalunuzlara mihmân kandasın

(Köktekin, Kazım (1996). “Bir Yusuf u Zeliha Şairi Süle Fakih ve Eseri”. Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi (4): 178-179.)