UBEYDULLÂH DEDE

(d. ?/? - ö. 995/1596)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Ubeydullâh Dede ile ilgili bilinenler Sâkıb Dede’nin (ö. 1148/1735) ve Esrar Dede’nin (ö. 1211/1797) verdiği sınırlı bilgilerden ibârettir. Sâkıb Dede onun varlıklı bir ailenin çocuğu iken Burdur mevlevihanesi postnişini Fedâyî Dede’ye (900/1494-895/1577) çok genç yaşta iken intisâp ettiğini ve bu intisâbın ilk dönemlerinde “saka” hizmetinde bulunduğunu kaydeder (Sakıb Dede: 1283/1866: C. 2, 19). Sâkıb Dede ayrıca onun Fedayî Dede’nin vefâtından sonra seyahate çıktığını, bu esnada birçok değerli eseri istihsah ettiğini, Konya mevlevîhanesinde kaldığını ve ömrünün sonuna doğru “livâ-i Hamîd”in (Isparta) “Eğirdir” kasabasındaki Nurullah Dede zâviyesi şeyhliğine tayin olunduğunu, burada bir müddet bulunduktan sonra Mevlânâ’yı ziyaret etme arzusunun galebe çalması ile Konya’ya döndüğünü, burada iken vefat ettiğini ve Mevlânâ’nın türbesinin duvarı yakınına defn edildiğini, birçok kerametlerinin bulunduğunu ifade etmektedir (Sakıb Dede: 1283/1866: C. 2, 19-20). Eserini Sakıb Dede'den sonra kaleme alan Esrar Dede, onun Ubeydullâh Dede ile ilgili yukarıda kaydettiklerine Ubeydullâh Dede'nin Sakıb Dede'de bulunmayan vefat tarihini 995/1586 “hudûdunda” şeklinde ilave etmektedir (Genç 2000: 342). Sâkıb Dede hattının çok güzel ve serî olduğunu, istinsah ettiği eserlerin zor ele geçer olduğunu (Sakıb Dede: 1283/1866: C. 2, 19-20); Esrar Dede de  çok sayıda Mesnevî istinsah ettiğini, bunların Mevlânâ’nın Mesnevî’sini yazdırdığı Hüsameddin Çelebi’nin (ö. 683/1284) metninden çoğalttığı için çok muteber olduğunu, bu Mesnevî’lerden bir tanesini gördüğünü ve bunun 990/1581’de istinsah edildiğini kaydetmektedir (Genç 2000: 341). Ubeydullâh Dede'nin matbu mevlidinde kendisi ve eseri hakkında değerlendirmeleri bulunan Veled Çelebi (İzbudak) (1869-1953) de bu Mesnevî’lerden birkaç tanesini gördüğünü ve çok değerli olduklarını ifade etmektedir (Ahmed Cevdet 1313/1895: 47). Ubeydullâh Dede ile ilgili yukarıdaki bilgilere eserinde bulunan kendisiyle ilgili tek bilgiyi, ailesinin ashâbdan Ukkâşe neslinden olduğunu söylediğini ilave etmek gerekir (Ahmed Cevdet 1313/1895: 20, beyit 20). Sâkıb Dede ve Esrâr Dede'de, Ubeydullâh Dede'nin edebi eserleri ve kişiliği ile ilgili değerlendirmelerde de bulunmaktadırlar. Sâkıb Dede onun birçok âşıkâne kaside, na‘t ve rubailerinin bulunduğunu ve bunların çok beğenildiğini söylerken (Sakıb Dede: 1283/1866: C. 2, 20); Esrâr Dede onun şiirlerinde "Ubeyd" mahlasını kullandığını kaydetmektedir (Genç 2000: 341). Sâkıb Dede şairin mahlasını bu şekilde kaydetmese de ondan bahsederken bir yerde onun ismini "Ubeyd" şeklinde kaydetmektedir (Sakıb Dede: 1283/1866: C. 2, 19). Veled Çelebi, Ubeydullâh Dede'yi Usûlî (ö. 945/1538) "mertebesinde" bir şair olarak görmektedir (Ahmed Cevdet 1313/1895: 47).

Ubeydullâh Dede'nin eseri Evsâf ve Mu‘cizât-ı Nebî ismiyle (İstanbul, İkdam Matbaası 1313/1895) basıldıysa da yazma nüshada Arapça terkibli, farklı bir isim bulunmaktadır: "Hâzihi Risâletün fî Evsâfi’n-Nebiyyi Sallallâhu ‘Aleyhi ve Sellem ve Mu‘cizâtihi ve Me‘âricihi ve Mevâlidihi’r-Rûhâniyyeti ve’n-Nûrâniyyeti ve’l-Cismâniyyeti ve’l-Âsâriyyeti mine’l-Mebde’i ilâ’-l-Me‘âdi ve bi’llâhi’t-Tevfîku ve’l-İrşâdu ve bihi’l-İ‘tiżâdu ve ‘Aleyhi’l-i‘timâdu". Eserde şairin mahlası bir çok yerde Ubeyd şeklinde verilmesine rağmen, Veled Çelebi'nin incelediğini söylediği elyazması nüshaların üzerinde eserin şairi olarak, Ubeydî (ö. 980/1573) ve Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan ve bugün için bilinen eksiksiz tek nüshanın üzerinde Nakşibendi büyüklerinden Hâce Ubeydullâh (806/1490) isimlerinin yer alması; edebi kaynaklarda eserin yer almaması ve Ubeydullâh Dede'den bahseden eserlerde onun böyle eseri olduğunun dile getirilmemesi, "Ubeyd" mahlasını kullanan şairin kimliğinin tartışılmasını gerektirmiş, bundan dolayı bu baskıda eserin sahibinin tespiti için Veled Çelebi tarafından bir araştırma yapılmış ve bu inceleme eserin bu basımının sonuna eklenmiştir. Veled Çelebi eserin şairi olarak, eserde Mevlevi büyüklerinin isimlerinin ve Mevlevilikle ilgili birçok terimin yer almasından hareketle eserin Ubeydullâh Dede'ye ait olduğu sonucuna varmaktadır (Ahmed Cevdet 1313/1895: 47). Eser üzerinde daha sonra yapılan çalışmalarda da (Gölpınarlı 1972: C. III, 305 ve Kocatürk 1970: 404). aynı görüş paylaşılmıştır. Eserin bilinen eksiksiz tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi İbrahim Efendi 209'da kayıtlıdır. Eser İbn Mahan, Ebu Ahmed b. Abdullah b. Tahir, Ebu Ahmed, adına kayıtlıdır. Eserin hiç bir yerinde bu isim geçmemektedir. Eserin yazım veya istinsah tarihi bulunmayan nüshada 1112/1700 tarihli bir temellük kaydı bulunmaktadır. Eser Cemal Bayak tarafından tespit edilip tanıtılmıştır (Bayak 2006). Konya Mevlana Müzesi Yazmaları 5167'de kayıtlı mecmuadaki metinler karıştırılmış ve 4 ayrı eser gibi kataloglanmıştır. Bunlardan 3 ve 4. numaradaki metinler, Gölpınarlı'nın da tahmin ettiği gibi (1972: C. III, 305) Ubeydullâh Dede'nin eserine aittir. Karışık olarak kataloglanan bu bölümlerin her birinin yaprakları karışık ciltlendiği için konunun takibi mümkün olmamaktadır. Yapraklar yeniden sıralandığında eserin başından ve diğer bölümlerden eksiklikler bulunduğu, toplam 70 beytin eksik olduğu görülmektedir. İçerisinde 3 gazel ve Mevlânâ'nın methedildiği bir bölüm bulunan eserin tamamı 730 beyittir. Eserin yazma nüshaları ve matbu nüshası karşılaştırılarak Cemal Bayak tarafından hazırlanan metin e-kitap olarak yayınlanmak üzere Kültür Bakanlığına gönderilmiş, 2014 yayın programına alınmıştır. Şairin vezin ve kafiyeyi başarıyla kullandığı görülmekte, bununla beraber az da olsa kafiyesiz beyitlere rastlanmakta, bu durumda redifle ahenk ve ses boşluğunu giderme yolunu tuttuğu görülmektedir. Genellikle zengin kafiyeyi elde etmeyi başaran şairin zaman zaman ilginç kafiyeler oluşturduğu ve kafiyede önce kulağı değil gözü düşündüğü görülmektedir Arapça dini, tasavvufi kelimelerin çok yoğun olarak kullanıldığı eserde Türkçe kelimelerin neredeyse sadece fiillere indirgenmeye yaklaşıldığı görülmektedir. Bundan dolayı eserdeki Türkçe kelime haznesi çok fakirdir. Mevlid türünde olan eser, konuyla ilgili çalışmalar yer almamıştır. Veled Çelebi bahsi geçen eserin matbu neşrinin sonuna eklenen incelemesinde onun şairliği ve eserinin kıymeti ile ilgili değerlendirmelerde bulunmaktadır. Veled Çelebi, Ubeydullâh Dede’nin mevlidini Süleyman Çelebi’ninki ile kıyaslayarak güzellikte ondan sonraki sırayı alacağı düşüncesindedir (Ahmed Cevdet 1313/1895: 46-47). Veled Çelebi’den sonra eseri inceleyen Vasfi Mahir Kocatürk ise eseri olayları daha kısa anlatmakla beraber fikir yönüyle daha geniş ve özgün bulmakta, onu nazım dili ve şekil yönünden Süleyman Çelebi'nin Vesîletün'-Necât'ından daha mükemmel görmektedir. Dilini dönemine göre çok düzgün, sanatsız ve içten bulduğu eserin halktan çok eğitimli insanların seveceği yapıda olduğuna dikkati çekip bundan dolayı da halka inemediğini ve tanınamadığını söylemektedir (Kocatürk 1970: 404). Dini ve edebi kültürünün son derece yüksek olduğu görülen Ubeydullâh Dede’nin eserinde bir edebi esere özgünlük kazandıran kendine has şairâne hayal ve yorumlama ile heyecan unsurundan çok öğretme kaygı ve amacının öne çıktığı görülmektedir. Neredeyse her beyitte bir dinî-tasavvufî unsura telmih ve onun telkini yer almaktadır. Eser dikkatle incelendiğinde bu öğreticilik endişesinin bırakıldığı ile konunun tahkiyesinin dışındaki bölümlerinde, şairin duygularının dizginlerini serbest bıraktığı yerlerde lirizm ve heyecanın arttığı rahatlıkla fark edilmektedir.

Kaynakça

Ahmed Cevdet (hzl.) (1313/1895). Ubeydî, Evsâf ve Mu‘cizât-ı Nebî. İstanbul: İkdam Matbaası.

Akar, Metin (1999). Veled Çelebi İzbudak. Ankara: TDK Yay.

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani. C. 1. İstanbul: Tarih Vakfı Yay.

Bayak, Cemal (2006). “Ubeydullâh Dede ve Mevlidi: Risâle fî Evsâfi'n-Nebiyy”. TDED 35: 1-15.

Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrar Dede, Tezkire-i Şu‘ara-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Gölpınarlı, Abdülbaki (1972). Mevlana Müzesi Kataloğu. C. III. Ankara: TTK Yay.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yay.

Köksal, Fatih (2011). Mevlid-nâme. Ankara: TDV Yay.

Kucur, Sadi (2001). “Eğirdir Mevlevihanesi ve Germiyanoğlu Musa Bey'in Temliki ile Sultan Veled'in Vakfı”. Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Yönleriyle Eğirdir. 1. Eğirdir Sempozyumu Bildirileri. Isparta. 579-596.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ’ilî. Ankara: Bizim Büro Yay.

Mazıoğlu, Hasibe (1974). “Türk Edebiyatında Mevlid Yazan Şairler”. Türkoloji Dergisi 6 (1): 31-62.

Oğraş, Rıza (2002). “16. Yüzyılda Burdurlu Bir Şair Fedâyî”. SDÜ Burdur Eğitim Fakültesi Dergisi. (3): 67-73.

Oransoy, Gültekin (hzl) (1969). Mehmed Süreyya, Osmanlı Devletinde Kim Kimdi: Osmanoğulları. Ankara: Küğ Yay.

Özege, M. Seyfettin (1971). Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler Kataloğu. C. 1. İstanbul: Fatih Yayınevi Matbaası.

Pekolcay, Neclâ (hzl.) (1980). Süleyman Çelebi, Mevlid (Vesîletü’n-Necât). İstanbul: Dergah Yay.

Sakıb Dede (1283/1866). Sefîne-i Mevleviyye. Kahire.

"Ubeyd Dede". Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 8. İstanbul: Dergah Yay. 452.

Uzun, Mustafa (2005). “Muhammed: Türk Edebiyatı”. İslam Ansiklopedisi. C. 30. İstanbul: TDV Yay. 457-459.

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rıfat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. İstanbul: MEB Yay. 

Yeniterzi, Emine (2003). “On Altıncı Yüzyıl Klasik Türk Şiirinin Konyalı Temsilcileri”. Tarih ve Kültür Başkenti Konya. Konya: Konya Büyükşehir Belediyesi Yay. 147-153.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ CEMAL BAYAK
Yayın Tarihi: 04.09.2014
Güncelleme Tarihi: 28.10.2020

Eserlerinden Örnekler

Evsâf ve Mu‘cizât-ı Nebî'den Mukaddime-i Mevlid-i Mefharu’l-Kevneyn Gıyâsü’s-Sakaleyn Muhammed-i Mustafâ ‘Aleyhi Efdalu’s-Salavât ve Ekmelü’t-Tahıyyât

Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün

Âfitâb-ı Hakk u Sultân-ı mübîn

Fahr-i ‘âlem rahmeten li’l-‘âlemîn


“Kün fe-kân” bâzârınuñ sermâyesi

Onsekiz biñ ‘âlemüñ pîrâyesi


Rûh-ı pâki mebde-i kevn ü mekân

Cism-i sâfı hâtem-i devr-i zemân


Zâhiren cismi cihânuñ cânıdur

Bâtınen rûhı Hak’ın bürhânıdur


Bir münevver gündür ol nûr-i Hudâ

Ser-be-ser ‘âlemlere salmış ziyâ


Fazl-ı Hak’dan her kim oldı ehl-i dîd

Ol güneş nûrından oldı müstefîd


Her kimüñ var ise ‘aynında remed

Ol ziyâdan kaldı mahrûm-i ebed


Defter-i ‘âlem anuñ mensûrıdur

‘Âlemüñ esrârı hep manzûrıdur


Defterüñ dîbâcesi “Levlâk”dür

Metni hep mefhûmı “A‘taynâk”dür


Kevn-i ‘âlemden vücûdıdur ġaraz

Cevher anuñ zâtıdur ‘âlem ‘araz


Subh anuñ vech-i beyâzından haber

Gice hem zülfi sevâdından eser


Lutf-ı rûyinden müşerrefdür bahâr

Zülfi ‘aksinden şitâlar târumâr


Cümle ‘âlem mazhar-ı eltâfıdur

Cümle zerrât-ı cihân vassâfıdur


Çün anuñçün yaradıldı bu cihân

Mevlididür her zemân ile mekân 

Ahmed Cevdet (hzl.) (1313/1895). Ubeydî, Evsâf ve Mu‘cizât-ı Nebî. İstanbul: İkdam Matbaası. 6.