Abbas Sayar

N. Abbas Sayar
(d. 21 Mart 1923 / ö. 12 Ağustos 1999)
Gazeteci, Yayıncı, Yazar, Şair, Politikacı
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Yozgat’ın Aşağı Çatak Mahallesi’nde dünyaya geldi. Çocukluk ve gençlik yıllarını da bu evde geçirdi. Babası Mehmet Abdüllatif Sayar Bey (1883-1952), annesi İkbal Sayar Hanım (1904-20 Şubat 1939)’dır. Sekiz çocuklu ailenin beş erkek, üç kız çocuğundan üçüncüsüdür. Babası Mehmet Abdullatif Bey, Düyun-ı Umumiye’den emekli bir memurdur. Yazar liseyi bitirdiğinde yüzyıl ortalarına kadar gitmektedir. Yozgat ilini kuran Çapar Koca Ömer Ağa, Oğuzların Bozok koluna mensuptur (Karabulut 2011: 6-7). Dumlupınar İlkokulu'nda başladığı ilköğrenimini Sakarya İlkokulu'nda tamamladı (1935). Yozgat Lise'ni bitirdi (1941). Ortaokul ve lise yıllarında gittiği Yozgat Halkevi, hayatında ve edebî şahsiyetinde etkili oldu. Bir müddet vekil öğretmenlik ve iaşe memurluğu yaptı. Vatani görevini 1943 Mart’ından 1945 Eylül’üne kadar yedek subay olarak; İskenderun, Ankara, Merzifon, Amasya, Havza, Vezirköprü, ve Gümüşhacıköy gibi yerlerde yaptı. Hayrünnisa Nefesli Hanım ile yaptığı evlilik edebî şahsiyeti açısından dönüm noktası oldu. İçgüveyisi olarak İstanbul'a gitti. Kayınpederinin Fatih'teki evinde yapılan bir düğün töreniyle dünya evine girdi (1946). Daha sonra, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü'ne kayıt yaptırdı. Burada öğrenciyken Bozlak (12 sayı, 22 Mart 1947-1 Mart 1948) adlı kültür ve sanat gazetesini çıkardı. İşten çıkarılıp, gazeteden de beklediği geliri elde edemeyince iflas etti. Ekonomik sıkıntılar ve biraz da gururuna yediremediği içgüveyilik yüzünden fakültedeki eğitimini, eşini ve çocuğunu da bırakıp Yozgat’a döndü. 1948’den, ikinci evliliğini yaptığı 1989’a kadar düzenli bir hayatı olmadı.

Yozgat'a döndükten sonra bir müddet tarımla uğraştı. Ardından gazete satıcılığı, kitapçılık, matbaacılık ve çiftçilik gibi işlerle meşgul oldu. 1952 ile 1970 yılları arasındaki hayatı Yozgat’la İstanbul arasında geçti ve bu sıralarda ticari faaliyetlerde bulundu. İstanbul'da üç, Yozgat'ta iki iş yeri oldu: "Evet. Beş iş yeri. Yozgat, Yerköy hariç İstanbul’da öbek gibi para akıyor. İstanbul’da iş görmeyen İstanbul’da dönen deli parayı anlayamaz. Biz de bol kazanıyor, bol yiyoruz. Günlük masrafım… Doğal Beyoğlu… Sayın Turgut Özal’ın bugünkü (1985) değer parası ile on binden yirmi binden, bazı günler kırk binden elli binden aşağı değil. Şiirler, sohbetler, sazlar, sözler… İyi canım varmış. Hem Beyoğlu’na dayanmışım, hem de İstanbul Yozgat arasına… Yozgat’a, hem gazeteme, hem politikaya parmağımı kıstırmışım. Politika 957’de sona eriyor. Bozok’a eğiliyorum. 1953’ten 60’lara, 70’lere kadar gazetemin beni bağlayışı İstanbul işlerimi aksatıyor.” (Sayar 1985'ten akt. Karabulut 2011). Yerköy’de de Yerköy gazete ve matbaasını kurdu. Tarım işinden elde ettiği gelirle ekonomik sıkıntılarını giderdi ve bir matbaaya ortak oldu. Bir müddet sonra Abbas Sayar Matbaası'nı kurdu. 10 Nisan 1948’de Bozlak'ın bir devamı gibi görebileceğimiz Bozok gazetesini çıkarmaya başladı. Bozok'u 23 sayı yayımladıktan sonra, 30 Ekim 1952 tarihli 24. sayıya -İstanbul’da Abbas Sayar Matbaası'nın kuruluşuna- kadar ara verdi. Gazeteyi önce İstanbul’da daha sonra Yozgat’ta 30 Ekim 1952 tarihli 24. sayısıyla kaldığı yerden tekrar çıkarmaya başladı. Bozok, bu tarihten itibaren aralıksız bir şekilde 29 Aralık 1995 tarihine kadar yayın hayatına devam etti. Seyahat sanatçının hayatının bir parçası oldu ve çok sayıda seyahat gerçekleştirdi. Bu seyahatlerdeki notlarını ve izlenimlerini Bozok gazetesinde yayımladı. 1946’dan 1957 genel seçimlerine kadar aktif bir şekilde politikayla ilgilendi. Yozgat’ta Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer aldı; partide hatiplik yaptı, seçim kampanyalarına katıldı.

1988'de tatil yapmak için gittiği Ayvalık’ta Ayvalık Lisesi edebiyat öğretmeni Hanife Ender Atabek ile tanıştı. Hanife Ender Atabek'in, Abbas Sayar ile okulun gazetesi adına yaptığı edebî söyleşi, onları evliliğe kadar götürdü. 1989 yılında ikinci evliliğini yaptı ve ömrünün sonuna kadar yaşayacağı Ayvalık’a yerleşti. Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, PEN ve Türk Dil Kurumu üyeliklerinde bulundu. Abbas Sayar; Yılkı Atı ile 1970 TRT Sanat Ödülleri Başarı Ödülü'ne, Çelo ile 1973 TDK Roman Ödülü'ne ve Can Şenliği ile 1975 Madaralı Roman Ödülü'ne layık görüldü. Sayar'a, Kültür Bakanlığının 50. Sanat Yılı plaketi ile Ankara Yozgatlılar Derneği ve Yozgat Gazeteciler Derneği plaketleri verildi. Ankara Edebiyatçılar Derneği kendisini onur üyesi yaptı. Aynı kurum, sanatçıya 1994 Yılı Onur Ödülü Altın Madalyası ve Onur Belgesi verdi. 5 Ağustos 1999'da Ayvalık'taki evinde gece yarısı beyin kanaması geçirdi. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde yoğun bakıma kaldırıldı. Burada yedi gün sürdürdüğü yaşam mücadelesini kaybetti ve 12 Ağustos 1999'da aramızdan ayrıldı. Gülten Akın, sanatçının ölümü üzerine duygu ve düşüncelerini “Abbas Sayar, yerel kültürle genel kültürü yazdıklarında birleştirebilmiş değerli bir yazın adamı olmuştur. Sadece Yılkı Atı'nı yazmış olsaydı onu yine çok değerli bulacaktım. Çok üzgünüm, bir yazarı ve hemşehrimi kaybettim." cümleleriyle dile getirdi. Abbas Sayar, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi ve biyografi yazarı Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar'ın babasıdır.

Edebiyatın şiir, roman, hikâye ve anı gibi türlerinde eserler veren Abbas Sayar, çok yönlü bir kişiliğe sahiptir. Yazarlığının yanı sıra gazetecilik ve yayıncılık da yapmış, matbuat hayatımıza katkı sağlamıştır. Mizacı açısından bakıldığında Abbas Sayar, aşırı insan ve doğa sevgisiyle dolu duygusal, iyi yürekli, merhametli, cömert, rint meşrep bir kişiliğe sahiptir. Ayrıca disipline gelmeyen, özgürlüğüne düşkün, düzenli çalışmak ve sebat etmek yerine sürekli hareket eden, kuralsız yaşayan bir insandır (Karabulut 2011: 37). Yazı hayatına şiirle başlamış fakat romancılığı şairliğinin ötesine geçmiştir. Edebiyat ortamında 1946'dan sonra yayımladığı dört şiir kitabı; Gönül Sandalı, Sere Serpe, Neco'ya Mektuplar ve Gibi ile adını duyurmuştur. Asıl ününü kazanması kırsal kesim insanının doğa ile yaşam kavgasını etkileyici biçimde işlediği romanları sayesindedir.

Sanatçının ilk şiirleri Okul dergisinde (1941) yayımlanmıştır. Daha sonraki şiirleri çoğunlukla kendi mecrası olan Bozok'ta çıkmıştır. Sayar, şiiri güneşin kıpkızıl batışına benzetir ve ona göre şiir doğanın içindedir. Yılkı Atı'nın yayımlandığı 1970 yılına kadar da şair olarak tanınmıştır: “Abbas Sayar, bilhassa Yılkı Atı’nın neşriyle önünde açılan edebiyat adamlığı kapısından geçince daha çok okurlar nezdinde romancı kimliğinin muhafazasına özen gösterdi. Sürekli şiir yazmasına rağmen şairliğini gizledi. Şairliği sadece Yozgat’ın dar ve kapalı muhitinde sayısı az Yozgatlı ve Yozgat’a bürokrat olarak gelenlerin oluşturduğu bir yârân halkası içinde bilindi ve sevildi. Onların takdiri Abbas Sayar'a yetiyordu. Bizatihi Yozgat'ta bir masa etrafında kenetlenenlerin dışında onun şiirlerini Bozok'ta okuyup dosyalayanlar da vardı.” (Sayar 2002: 12).

Sayar, şiirlerinde halk şiiri, divan şiiri ve serbest nazım şekillerini kullanmıştır. Buna bağlı olarak aruz, hece ve serbest ölçüyle şiirler yazmıştır. Velut bir şair olarak değerlendirebileceğimiz sanatçının, şiirlerini rahat ve zahmetsizce kaleme alabilmesi dolayısıyla kitaplarının dışında kalan şiirleri de olmuştur. Karabulut'un tespitlerine göre 8 şiir kitabında bulunan 197 adet, gazete sayfalarında kalmış ve kitaplarında yer almamış 660 adet şiir bir araya getirildiğinde Sayar'ın büyük bir şiir külliyatına sahip olduğu görülmektedir. Şiirlerinde ayrıca Garip Akımı ve Saf Şiir anlayışının etkileri de belirgin biçimde sezilmektedir. Şiirleri toplu olarak değerlendirildiğinde pastoral, tasavvufi, didaktik, felsefi ve sosyal içerikli şiirler kaleme aldığı söylenebilir. Sayar, iyimser ve yer yer kötümser temalara yer vermiştir. Yaşama sevinci, ümit, hasret, acıma, aşk, hayranlık, heyecan, sadakat, hoşgörü, dostluk, iyi niyet, kaçış, gurbet, yalnızlık, kin, nefret, öfke, güvensizlik, kırgınlık, ıstırap, keder, acı, itilmişlik, terk edilmişlik, çaresizlik, ümitsizlik, isyan, yenilmişlik, umutsuzluk, bıkkınlık ve pişmanlık şiirlerinde işlediği başlıca temalardır.

Oğlu Ahmed Güner Sayar, 2002'de yayımlanan Şiirler'in başındaki yazıda "Abbas Sayar şiirlerini aruz, hece ve serbest vezinle kaleme almıştır. Aruz vezniyle yazdığı şiirler çoğunlukla gazel ve rubaî tarzındadır. Bir araya getirilecek olursa 'Divan-ı Nailî' diyebileceğimiz eski şiirin rüzgârlarıyla yazılmış bu şiirler içerisinde tarz-ı kadimin ustalarına, bu arada Nedim’den Kerküklü Rasih’e, Niyazi-i Mısrî’den Kuşadalı İbrahim Efendi’ye uzanan, daha çok tasavvufi neşve ile yazdığı tanzirlerle dikkati çekmektedir. Hece ile yazdığı şiirlerde ise tam bir Orta Anadolu çocuğudur. Yunus Emre’yi Aşık Veysel’e bağlayan bu uzun soluklu yolun mühim bir temsilcisidir. Şu kadar ki hece vezni ile yazdığı şiirler Abbas Sayar ismini yukarıda sözü edilen gelenek içerisinde zikrettirecek çaptadır. Serbest tarzda yazdığı şiirlere gelince; bu gelenek içerisinde bilhassa 'Mehmed’in Ölümü', 'Tarih Sahifelerini Karıştırırken' ve 'Kuyuma Düşen Taş' bize farklı bir Abbas Sayar’ı şair olarak takdim edecektir." (Sayar 2002: 12) değerlendirmesini yapmıştır.

1970 yılına gelindiğinde Abbas Sayar, "romancı" olarak karşımıza çıkar. Yılkı Atı (1970), kocadığı, iş göremez duruma geldiği için, kışa, açlığa terk edilen bir atın öyküsüdür. Atın sahibi, hayvanın ölmeden kışı geçirdiğini öğrenince, onu yakalayıp yeniden işe koşmak ister, ama yılkı atı tayını da alarak uzaklara kaçar. Yılkı Atı'nda yazar, Türk köylüsünün ekonomik durumunu, atların duyarlığını ve ıssızlığı, yalnızlığı içinde kışın şiirli gücünü başarılı çevre betimlemeleriyle çarpıcı bir biçimde yansıtır. İlk romanı Yılkı Atı (1970)’nın kitap hâlinde yayımlanması onu edebiyat dünyasında iyi bir yere oturtmuştur. Bu yer, köy romancılığıdır. Bu olay artık onun edebî hayatının dönüm noktasını oluşturmuş ve bugünkü ününü sağlamıştır. Yılkı Atı (1970), Çelo (1972) ve Can Şenliği (1974) ile ardı ardına alınan üç ödülle edebiyat tarihindeki yerini iyice pekiştirmiş ve artık tamamen köy romancısı kimliğine bürünmüştür. Oysa bu eserlerinden sonra dört roman daha yazar. Fakat ilk üç romanındaki ilgiyi göremez (Karabulut 2011: 392). Abbas Sayar'ın hayatının uzun bir dönemini geçirdiği Yozgat ve çevresini, buradaki izlenim ve deneyimlerini romanlarının çıkış noktası olarak görmek mümkündür. Yılkı Atı (Yönetmen: Ü. Küpeli ve H. Karakaş) ile Can Şenliği TRT tarafından filme de alınmıştır.

Küçük yaşta anne ve babasını kaybederek hem yetim hem de öksüz kalan Çelebi'nin amcasına karşı verdiği toprak mücadelesi ile bu mücadele arasında sıkışıp kalmış bir aşk öyküsünü konu edinen Çelo (1972), köy romanıdır. Romanda köy insanının toprağa bağ(ım)lılığı işlenir. Bununla birlikte Çelo, yazarın hayatında izler taşımakta ve otobiyografik özellikler göstermektedir. Ahmet Güner Sayar, kendisiyle yapılan bir söyleşide Çelo ile ilgili olarak şunları söylemiştir: "Çelo bir gerçektir. Çünkü Anadolu köylüsü bir karış toprak için yakınını vurur. Ya kız kaçırır hapse girer ya da toprak meselesinden dolayı girer. Orada ideoloji yoktur. Çelo'daki Nail Bey babamdır. O dönem annemlerden kalan arazilere umumi vekâletnameyle babam bakıyordu. Fakat esas toprakların Arap Seyfi adli bir köyde olduğunu biliyorum. Romanda geçen Karacaviran adlı köyü bilmiyorum." (Nazlıgül 2007) Romanda Çelo, hakkı olan araziyi alamayınca hapse düşer. Bu sırada sevdiği kız Kezik de başkasıyla evlendirilir. Çelo'nun hapse düşmesi üzerine Kezik kendini göle atarak canına kıyar.

Can Şenliği (1974) yalnızlık teması üzerine kuruludur. Karısının ölümünden sonra oğulları tarafından terk edilen Hüseyin Ağa yıllarca yalnız yaşar ve huzurlu bir yer arar. Yaşadığı derin yalnızlık duygusu içinde eşeği kendine can yoldaşı olarak görür ve yine aradığını bulamayışın verdiği yalnızlıkla ölür. Eşeğiyle yük taşıyıcılığı yaparak yaşlanan Hüseyin Ağa yeni karısı tarafından sürekli hor görülür ve yaşama gücünü yitirerek sonunda eviyle beraber kendini yakar. Çalışmak için Almanya’ya gidenlerin ve Yozgat'ın Beydiyar köyünde kalan ailelerinin dramlarının anlatıldığı Dik Bayır (1977), yıkılan umutlar ve hayal kırıklıklarıyla doludur. Bu romanda göçün getirdiği trajik yaşam ve değişen köy hayatı üzerinde durulmuştur. Tarlabaşı Salkım Saçak (1987) Abbas Sayar'ın diğer romanları arasında ayrı bir yerde durmaktadır. Bundan önceki romanlarda köy hayatı ve köylü tiplere yer verirken; bu romanda diğerlerinden farklı olarak İstanbul’un bohem hayatı ve bu hayatın içindeki değişik kadın-erkek tipleri kahraman Cemil'in dramı ile birleştirilerek yansıtılmaktadır. Cemil adlı kişinin romanı olarak görebileceğimiz Tarlabaşı Salkım Saçak'ta Orta Anadolu’nun bir kasabasında işlediği yüz kızartıcı bir suçtan dolayı İstanbul’a kaçmak zorunda olan birinin, Beyoğlu çevresindeki düşkün yaşantısı anlatılmaktadır. Anı-roman türündeki Anılarda Yumak Yumak (1990)'ta Sayar, Amasya ve Zile dolaylarındaki askerlik zamanlarını anlatmaktadır. Romanın konusunu yedek subay olarak askerlik yapan Abbas Sayar'ın Zile'de tanıştığı emekli hâkimle yaptığı sohbetler ve kahraman Hâkim Bey'in ölümüdür. Anadolu insanının siyasete bakış açısının ve demokratikleşme sürecinin ele alındığı El Eli Yur, El de Yüzü (2003) romanında 1954 ve 1957 seçimlerindeki telaşlı zamanlar anlatılmaktadır.

Yazar, gerek Yorganımı Sıkı Sar (1976)'daki hikâyelerinde gerek tefrika hâlindeki hikâyelerinde, romanlarıyla benzer şekilde; köyden şehre ameleliğe gidiş, köyden şehre göç, köylünün mahsulünün tüccarlarca yok pahasına alınması sorunu, sosyal güvenceden yoksunluk, sağlık hizmetlerinin olmayışının doğurduğu acı ölümler, köylünün bilgisizliği ve cahilliğinin doğurduğu sorunlar, köylünün dinî duygularının politikaya alet edilişi, köylere kadar uzanan içki ve kumar alışkanlıklarının zararları gibi konuların yanı sıra bireysel konuları da işlemiştir. Prof. Dr İnci Enginün, Abbas Sayar’ın ilk üç romanını başarılı köy romanı örnekleri arasında değerlendirmiş ve daha sonraki romanlarda aynı başarıyı gösteremediğini belirtmiştir. Enginün ayrıca, Abbas Sayar gibi az sayıda yazar tarafından dönemin öteki romanlarında görülen hazır modellere benzemeyen unutulmaz ve güzel eserlerin bulunduğunu da ifade etmektedir. Çünkü Abbas Sayar gibi yazarların dışındakiler; 1946-1980 döneminde Marksist ideoloji etkisinde ve çoğunluğu Köy Enstitüsü kökenli romancılar tarafından yazılan hazır model (tek tip, kalıplaşmış) romanlar yazarlar (Enginün 2001). Abbas Sayar'ın hayattayken çıkan son metni İleri gazetesinin 9 Ağustos 1999 tarihli nüshasındaki “Gece Bekçisi” adlı şiiridir. Yazarın ayrıca Bozok gazetesinde yayımladığı; anı, gezi yazısı, röportaj, mektup ve fıkra türünde kitaplaşmamış yazıları bulunmaktadır.

Kaynakça

Enginün, İnci (2001). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı. İstanbul: Dergâh Yayınları.

Karabulut, Ramis (2011). Nail Abbas Sayar: Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri Üzerine Bir Araştırma. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi.

Koç, Adiviye (2017). Abbas Sayar'ın Romanlarında Yozgat Ağzı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Yozgat: Bozok Üniversitesi.

Kurul, Emrah (2018). Abbas Sayar'ın Eserlerinde Halk Bilimi Unsurları. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Niğde: Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi.

Nazlıgül, Nurel (2007). Abbas Sayar'ın Romanları Üzerine Bir Araştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi.

Necatigil, Behçet (1998). "Sayar, Abbas". Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. İstanbul: Varlık Yayınları. s. 322.

Sayar, Ahmed Güner (2002). "Şair Abbas Sayar'a Dair". Abbas Sayar-Şiirler. İstanbul: Ötüken Neşriyat. s. 12.

Tomur, Sevil (2002). Kişilerden Uzak Bir Köy Romancısı: Abbas Sayar. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi.

Yalçın, Murat (Ed.) (2010). "Sayar, Abbas". Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. s. 897-898.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: İSA KOYUNCU
Yayın Tarihi: 04.01.2020
Güncelleme Tarihi: 16.12.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Gönül SandalıToprak Dergisi / İstanbul1946Şiir
Sere SerpeSayar-Caner Matbaası / İstanbul1953Şiir
Neco'ya Mektuplar? / ?1957Şiir
GibiBozok Yayınları / Yozgat1959Şiir
ŞeyAbbas Sayar Matbaası / Yozgat1966Şiir
Esinti? / ?1969Şiir
Yılkı AtıE / İstanbul1970Roman
ÇeloE / İstanbul1972Roman
Can ŞenliğiE / İstanbul1974Roman
Yorganımı Sıkı SarCem / İstanbul1976Hikâye
Dik BayırCem / İstanbul1977Roman
Tarlabaşı Salkım SaçakCem / İstanbul1987Roman
Anılarda Yumak YumakCem / İstanbul1990Diğer
NoktalarCem / İstanbul1991Diğer
Boşluğa Takılan SesYiğit Ofset / Ankara1992Şiir
ŞiirlerÖtüken / İstanbul2002Şiir
El Eli Yur, El de YüzüÖtüken / İstanbul2003Roman
Yozgat Var Yozgatlı YokÖtüken / İstanbul2007Diğer

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Erdoğan Altınkaynakd. 30 Ekim 1961 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2YÜKSELÎ/PERVANE, Osman Yükseld. 1946 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3KUL MEHMEDd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4A. Nevzad Odyakmazd. 3 Ağustos 1923 - ö. 14 Haziran 2014Doğum YılıGörüntüle
5DEVAMÎ, Hamza Özçelikd. 1923 - ö. 2005Doğum YılıGörüntüle
6Kemal Haşim Karpatd. 15 Şubat 1923 - ö. 20 Şubat 2019Doğum YılıGörüntüle
7Zihni Anadold. 01 Mart 1918 - ö. 11 Mayıs 1999Ölüm YılıGörüntüle
8MURTAZA YALÇINd. 03.01.1954 - ö. 12.03.1999Ölüm YılıGörüntüle
9Mim Kaf Agayefd. 07 Şubat 1939 - ö. 20 Ekim 1999Ölüm YılıGörüntüle
10Rasim Haşmetd. 1888 - ö. 1919MeslekGörüntüle
11Mahmut Yağmurd. 1927 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Hakan Kağand. 1974 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Erdal Doğand. 23 Nisan 1970 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Rahmi Emeçd. 1959 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Sabâ Altınsayd. 1961 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16İsmail Gaspıralıd. 21 Mart 1851 - ö. 24 Eylül 1914Madde AdıGörüntüle
17ŞAH ÂDİL, Şah Abbasd. 1557 - ö. 1628Madde AdıGörüntüle
18ABBAS, Tufarganlıd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle