TÂLİ’Î

(d. ?/? - ö. 925/1519)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Tâli’î’nin asıl adı Sehî Tezkiresi’nde Mehmed (Sehî 1325: 83), buna değinen diğer kaynaklarda ise Mahmûd’dur. Kastamonulu ya da Ȃşık Çelebi’nin “Merhûm galiba Magnisa’dandur” (Kılıç 2010: 647) tahminini benimseyenlere göre Manisalıdır. Ferâiz ilminde, hesap ve kitabette mahirdir. Fâtih Sultân Mehmed’in hizmetine girerek hazine kâtipliğine getirilmiştir. II. Bâyezîd’in oğlu Şehzâde Mahmûd Saruhan’da iken Necâtî Bey’le maiyetine katılmış ve defterdarı olmuştur. Şehzâde Mahmûd’un ölümünden sonra İstanbul’a gelince Yavuz Sultân Selîm tarafından yeniçeri kâtipliğine atanmıştır. Nitekim Pervâne Bey Mecmû’ası’nda (vr. 156b, 583a) da şair hakkında “Kastamonuludur” ve “Sultan Selîm zamânında yeniçeri kâtibi idi” kayıtları bulunmaktadır. Tezkirelerin büyük kısmında şairle ilgili bir rivayet, benzeri ifadelerle, sadece daha kısa ya da daha ayrıntılı şekilde aktarılmıştır. Bu rivayetin Meşâ’irü’ş-Şu’arâ’daki (Kılıç 2010: 647-48) şekline göre Yavuz Sultân Selîm, Sücûdî ve Tâli’î’den Acem seferini anlatan bir tarih yazmasını istemiş. Ancak bunu başaramadığı için utanan Tâli’î’yi bir gün sohbete davet etmiş. Şair de korkuyla Ȃhî Çelebi’ye “Sultan, sohbet sırasında kızar da Tâli’î’nin boynunu vur diye emrederse, cellat benim boynumu vurur mu?” diye sorunca Ȃhî Çelebi “Evet” cevabını vermiş. Bunun üzerine Tâli’î de ona “Bana böyle sohbet gerekmez. Zira pekmez, iğne yarasıyla meydana gelen baldan bin kere iyidir” demiş. Bunu işiten padişahın gönlü şaire kırılmış, kırıklık da gönlünden gitmemiş. Sonradan Amasya’da kışlandığında yeniçeri isyan edip vezirlerden Pîrî Paşa ve Dukâkin-zâde’nin evini basınca orada durulmayıp Rum’a dönülmüş. Tâli’î, yeniçerilerin yaptıklarıyla ilgili bir kıta söylemiş. Kıt’anın “Ne yire varsa Tâli’î biledür” mısraını işiten Yavuz da ona “Yeniçeriler paşaların evlerini bastığında da birlikteymişsin, malum oldu” deyince korkuyla “Birlikte idim, ama önlemeye gitmiştim.” cevabını vermiş. Ancak büyük bir korkuya kapılarak kâtiplikten ayrılmış ve kısa bir müddet sonra da ölmüş. Kâtip Çelebi (Yaltkaya vd. 1971: 798) de şairin, Sultân I. Selîm devrinde (1512-1520) yeniçeri kâtibi iken İstanbul’da, Mehmed Süreyyâ Bey (1311: 241) ise sadece aynı devrin sonlarında öldüğünü belirtmiştir. Tâli’î’nin ölüm tarihinin, Şâh İsmâîl’in Yavuz tarafından hezimete uğratılmasına tarih düşmek için yazdığı ve “Tâ ki âlemde ola bir târîh / Şâhı mât eyle gel piyâde ile” (Kılıç 2010: 649) beytinin yer aldığı kıt’asına istinaden 3 Recep 920/24 Ağustos 1514’den sonra olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla konuyla ilgili olarak Esmâ’ü’l-Müellifîn’de (Bağdatlı İsmail Paşa 1951: 412) verilen “925 sonlarında (Kasım 1519)” öldüğüne dair tek tarih kaydı doğru olmalıdır. Mezarı İstanbul’dadır.

Câmi’u’n-Nezâ’ir’de 8, Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde 29 ve Pervâne Bey Mecmû’ası’nda 32 şiiri yer alan Tâli’î’nin eserleri şunlardır:

1. Farsça Dîvân: Şairin günümüze ulaşmış tek eseridir. Ancak kaynaklarda Farsça Dîvân’ı olduğundan söz edilmemiştir. Bu Dîvân 22 kasîde, 427 gazel, 19 kıt’a ve 4 rubâ’î’den oluşmaktadır (Kardaş 2012: 14). Kütüphanelerde üç nüshası (bkz. kaynakça Tâli’î) tespit edilen metin üzerinde bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır (Kardaş 2012).

2. Târîh / Selîm-nâme (?): Eserin adına dair kaynaklarda bir bilgi yoktur. Ȃşık Çelebi, Tâli’î ve Sücûdî’nin Yavuz Sultân Selîm’in emriyle Acem seferi hakkında mensur bir tarih yazma işine giriştikleri, ancak muhtemelen berbatlığından dolayı Tâli’î’nin metni ortaya çıkaramadığını; Gelibolulu Ȃlî ise ikisinin de manzum mensur birer eser ortaya koyduklarını, fakat değersizlikleri nedeniyle ikisinin de şöhret bulamadığını belirtmiştir (Kılıç 2010: 647; İsen 1994: 181). Nitekim kütüphanelerde de bu tarihin bir nüshası tespit edilememiştir.

3. Türkçe Dîvân: Latîfî’nin sözünü ettiği Dîvân’ın (Canım 2000: 372) kütüphanelerde nüshası bulunmamaktadır.

Tezkireler, Şehzâde Mahmûd’un yanındayken Necâtî, Sun’î gibi Edirneli şairlerle tanışan ve onlarla karşılıklı şiirler yazan Tâli’î’nin şiirlerinden övgüyle bahsetmişlerdir. Tâli’î, hakkındaki en ayrıntılı değerlendirmenin sahibi Latîfî (Canım 2000: 372), onu büyük şairlerin ya ikincisi ya üçüncüsü saymış, şairlerin üstadı Zatî’nin de onun için “nısf-ı Necatî’dir” dediğini belirtmiştir. Şiirden anlayanların, “Türkçe söyleyen şairler arasında Necâtî’ye benzer temiz ve yüksek bir şair varsa o da budur” değerlendirmesinde müttefik olduklarını vurgulamıştır. Tâli’î’yi şair olarak ayrı bir yere koyduğunu gösteren ifadelerle onun “tercüme, tıraş, tazmin ve iktibas” bulunmayan, atasözleriyle bağlantılı, ancak daha önce söylenmemiş kafiye ve rediflerin yer aldığı, lafız ve edası kabalıktan, sıkletten uzak, pak, selis, düzgün ve nefis şiirler yazdığına, Dîvân’ındaki beyitleri, sanatları ve hayalleri kendisinin ihtira ettiğine değinmiştir. Kaynaklarda atasözü ve deyimlerle örülü güzel ve sade şiirler yazdığı da belirtilen şairin, Farsça Dîvân’ındaki gazel, kaside, kıt’a ve rubaileri arasında ise üslup farkları bulunmaktadır. O, kasidelerinde ehl-i beyt sevgisine yer veren, gazellerinde genellikle beşerî konulara değinen, özellikle aşk ve şarap üzerinde duran rint bir şair görünümündedir. Kıt’alarında yer yer müstehcen ifadelere başvuran Tâli’î’nin, Farsça gazellerinde mazmunları kullanırken çok sık tekrara düşmesi ise sanatının dikkati çeken özelliklerindendir.

Kaynakça

Bağdatlı İsmail Paşa (1951). Hediyyetül-Ârifîn Esmâ’ü’l-Müellifîn ve Âsârü’l-Musannifîn. C. 2. İstanbul: MEB Yay.

Büyük Türk Klâsikleri (1986). C. 3. “Tâli’î”. İstanbul: Ötüken Söğüt Yay. 219-220.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretüş-Şuarâ ve Tabsıratün-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.

Değirmençay, Veyis (2013). Farsça Şiir Söyleyen Osmanlı Şairleri. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yay.

Eğridirli Hâcı Kemâl. Câmi’u’n-Nezâ’ir. Bayezıd Kütüphanesi. Nr. 5782. vr. 1a, 236b, 283a…

İpekten, Haluk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Gelibolulu Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

Kaf-zâde Fâizî. Zübdetü’l-Eş’âr. Millî Kütüphane Yz. A. 679. vr. 66b.

Kardaş, Sedat (2012). Tâli’î’nin Farsça Divanı ve Necâtî Bey Divanı ile Mazmunlar Açısından Mukayesesi (İnceleme - Edisyon Kritik - Transkripsiyonlu Metin - Tercüme -Mukayese). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Ȃşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Köksal, M. Fatih (2007). “Tâliî”. Türk Dünyası Edebiyatçılar Yazarlar ve Şairler Ansiklopedisi. C. 8. Ankara: AKM Yay. 169-170.

Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-292688/h/edirneli-nazmi-mecmaun-nezair.pdf [erişim tarihi: 20. 08. 2013].

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.)  (2009). Bursalı Mehmed Tahir, Osmânlı Müellifleri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1981). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ, C. 2. Ankara: TTK Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1997). Beyâni Mustafa bin Carullah, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Mehmed Süreyyâ (1311). Sicill-i Osmânî. C. 3. İstanbul.

Pervâne Bey. Mecmû’a-i Nezâ’ir. Topkapı Sarayı Kütüphanesi. Bağdat. Nr. 406. vr. 7a, 77b, 107a, 156b, 583a…

Riyâzî. Riyâzü’ş-Şu’arâ, Süleymaniye Kütüphanesi. Es’ad Efendi. Nr. 3871. vr. 97a.

Sehî (1325). Tezkire-i Sehî. İstanbul.

Tâli’î. Dîvân-ı Tâli’î. Ankara Üniversitesi Yazma Eserler Kütüphanesi. Mustafa Con A 529/II.

Tâli’î. Dîvân-ı Tâli’î. İnebey Yazma Eserler Kütüphanesi. Haraccıoğlu 975.

Tâli’î. Dîvân-ı Tâli’î. Tire Kütüphanesi. NP/399-3.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1998). “Tâliî”. C. 8. İstanbul: Dergâh Yay. 215.

Yaltkaya, Şerefeddin, Kilisli R. Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. C. 1. İstanbul: MEB Yay.

Yücelen, Hilmi (1973). Türk Malî Tarihine Toplu Bir Bakış ve Maliyeci Şairler Antolojisi. İstanbul. 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET FATİH KÖKSAL & ARAŞ. GÖR. SEDAT KARDAŞ
Yayın Tarihi: 06.12.2013
Güncelleme Tarihi: 08.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Gülşen-i hüsn içre bu yeni yitişen tâzeler

Göresüz âşıklarun hep eski derdin tâzeler

Müdde’îler itmedi kûyun hicâzın çün makâm

Şehr içinde n’eyler ey dil-ber ya bu âvâzeler

Kâkülün gönüller almagı verendâz eylemiş

Çok durur zülf-i girih-gîründe bu endâzeler

Hattı gelmeyince güzeller mülâyim olmadı

Bu bahâneyle ilün gönlin yolı kim yazalar

Hat degüldür defter-i hüsni tagılmasun diyü

Kara ibrîşimle zülfi eylemiş şîrâzeler

Zülfi tîbi hasretinden ölicek topraguma

Dûstlar bir sûret ile tâbe kabre yazalar

Pâdşehlıkdur bugün hana gedâlık Tâli’î

Anlarunçün açılur hep bu der ü dervâzeler

(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma’u’n-Nezâ’ir. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-292688/h/edirneli-nazmi-mecmaun-nezair.pdf [erişim tarihi: 20. 08. 2013]. 698.)

Şâh İsmâ’îl hezîmetine (...) târîh

Ne turursın tur ey şeh-i âdil

Yola gir zâd ile zevâd ile

Azab ile yeniçeri divşür

Hadden endâzeden ziyâde ile

Tâ ki âlemde ola bir târîh

Şâhı mât eyle gel piyâde ile 

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Ȃşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 649.)

Kıt’a

Keskin oldugı bu yeniçerinün

Dâ’imâ seyf-i kâtı’î biledür

Yagdurur hasma tîr bârânı

Harbeden berk-ı lâmi’î biledür

Bahtı kördür bugün bu tâ’ifenün

Ne yire varsa Tâli’î biledür

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Ȃşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 648.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1HÂKÎ, Hâkî-i Kastamonî, Hâkî Efendid. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2İZZÎ, Abdulazîz-zâde İzzî Nu'mân Efendid. ? - ö. 13 Eylül 1810Doğum YeriGörüntüle
3Özdilek Erdemd. 27 Nisan 1933 - ö. 14 Nisan 1999Doğum YeriGörüntüle
4HÂKÎ, Hâkî-i Kastamonî, Hâkî Efendid. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5İZZÎ, Abdulazîz-zâde İzzî Nu'mân Efendid. ? - ö. 13 Eylül 1810Doğum YılıGörüntüle
6Özdilek Erdemd. 27 Nisan 1933 - ö. 14 Nisan 1999Doğum YılıGörüntüle
7HÂKÎ, Hâkî-i Kastamonî, Hâkî Efendid. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8İZZÎ, Abdulazîz-zâde İzzî Nu'mân Efendid. ? - ö. 13 Eylül 1810Ölüm YılıGörüntüle
9Özdilek Erdemd. 27 Nisan 1933 - ö. 14 Nisan 1999Ölüm YılıGörüntüle
10HÂKÎ, Hâkî-i Kastamonî, Hâkî Efendid. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11İZZÎ, Abdulazîz-zâde İzzî Nu'mân Efendid. ? - ö. 13 Eylül 1810MeslekGörüntüle
12Özdilek Erdemd. 27 Nisan 1933 - ö. 14 Nisan 1999MeslekGörüntüle
13HÂKÎ, Hâkî-i Kastamonî, Hâkî Efendid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14İZZÎ, Abdulazîz-zâde İzzî Nu'mân Efendid. ? - ö. 13 Eylül 1810Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Özdilek Erdemd. 27 Nisan 1933 - ö. 14 Nisan 1999Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16HÂKÎ, Hâkî-i Kastamonî, Hâkî Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17İZZÎ, Abdulazîz-zâde İzzî Nu'mân Efendid. ? - ö. 13 Eylül 1810Madde AdıGörüntüle
18Özdilek Erdemd. 27 Nisan 1933 - ö. 14 Nisan 1999Madde AdıGörüntüle