ZA’ÎFÎ, Muhammed

(d. 1061/1650 - ö. ?/?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Muhammed’dir. Tezkirelerde ve edebiyat tarihlerinde Zaîfi’ye dair herhangi bir kayda rastlanmamaktadır. Hayatı hakkındaki bilgiler, şu an için bilinen tek eseri olan Ahbârü’l-İber adlı mesnevisine dayanmaktadır. Manzumenin sebeb-i telif bölümünde Za’îfî, babasının Hacı Ömer, dedesinin de Alî Halîfe olduğunu söylemektedir. Alî Halîfe’nin babası ise Dervîş Çavuş’tur. Bayburt’ta doğan Derviş Çavuş, Husrev Paşa’nın çavuşu olarak Van’a gelmiş ve burada evlenerek ömrünün geri kalanını Van’da geçirmiştir. Bazı kaynaklar (Özmen 2017: 606; Yüksel 2005: 115-118) onun Bayburtlu olabileceğini söylemektedir. Ancak eserinde atalarına dair verdiği bilgilerin yanı sıra Vanlılar için sık sık duada bulunması, Za’îfî’nin Bayburtludan ziyade Vanlı olduğu kanaatini güçlendirmektedir. “Kırk beş oldı ömrüm ey denî / Ne salavât ne teheccüd yok kanı” beytinde mesneviyi yazdığında kırk beş yaşında olduğunu belirtmektedir. İşaret ettiğine göre “Buna Ahbârü’l-İber ad eyledüm / Adı içre târîhin yâd eyledim” beytinde geçen Ahbârü’l-İber tamlaması manzumenin telif tarihini vermektedir. Bu da 1107/1695’a denk gelmektedir. Bu bilgilere dayanarak şairin 1061/1650’de Za’îfî’nin doğduğunu ileri sürmek mümkündür, ancak nerede ve ne zaman vefat ettiği ise belli değildir (Işık 2016: 1-6).

 Ahbârü’l-İber: Za’îfî’ye âidiyeti kesinleştirilebilen bu tek eserin varlığından ilk bahseden Önder Göçgün’dür (1986: 93-94). Onun verdiği bilgilere göre manzume mesnevi nazım şekliyle ve aruzun "fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Manzumenin ikisi Ankara’da Millî Kütüphane’de (06 Mil Yz A 6028, 06 Mil Yz A 6118), ikisi Erzurum İl Halk Kütüphanesi’nde (25 Hk 2235, 25 Hk 23858), ikisi Hasan Yüksel şahsi kitaplığında, biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphanesi Atatürk Kitaplığı’nda (MC_Yz_K.00418/01) ve biri Çorum İl Halk Kütüphanesi’nde (19 Hk 2105) olmak üzere tespit edilebilen sekiz nüshası vardır. Korukluoğlu’na (2014: 33) göre eser 8750 beyittir. Ancak Işık (2016: 1011) eserin sonundaki “Varaka ve Gülşah” ile “Muhammet Hanefi” hikâyelerinin muhteva itibariyle diğerlerinden farklı olduğunu ve ulaşabildiği nüshaların yalnızca birinde bulunduğunu belirtmekte, Za’îfî’ye aidiyetine şüpheyle yaklaştığı iki hikâyeyi mesneviye dahil etmeyerek eserin 7095 beyit olduğunu söylemektedir. Eser dua almak ve insanlığa hizmet gayesiyle yazılmıştır. Gayet sade ve anlaşılır bir dille nasihat-nâme türünde kaleme alınan metin, yukarıda bahsi geçen iki hikâye dışında, elli bir hikâyeden müteşekkildir. Amil Çelebioğlu’nun (1999: 45) 14. yüzyıl mesnevilerini dikkate alarak yaptığı sınıflandırmaya göre değerlendirildiğinde Ahbârü’l-İber’in basit mesnevi tertibine göre tek vezinle telif edilen, herhangi bir devlet büyüğüne sunulmayan, tasannudan uzak, dinî, ahlâkî ve hamasî konular içeren halk tipi mesnevilerden olduğunu belirtmek mümkündür (Korukluoğlu 2014: 33). Üzerine bir yüksek lisans tezi (Korukluoğlu 2014), bir de doktora tezi (Işık 2016) yapılan Ahbârü’l-İber, Özmen (2017) tarafından yayımlanmıştır. 

 Korukluoğlu (2014: 30), bir de Hâşiye Alâ Hâşiyeti Mîr Ebi’l-Feth Alâ Şerhi Molla Hanefi isimli Arapça mantık kitabının da Za’îfî’ye ait olabileceğini belirtmektedir. Buna gösterdiği kanıt ise Ahbârü’l-İber’de geçen “Hem tahallüsüm Za’îfî-bî-nevâ” mısraıyla bu eserde geçen “Bu molla Ahmed Za’îfî-yi bî-nevâ” mısraı arasındaki benzerlik ve her iki eserin de 17. yüzyılda yazılmış olmasıdır. 

 Za’îfî’nin nasıl bir eğitim aldığı hakkında elimizde herhangi bir bilgi yoktur. Ahbârü’l-İber mesnevisi göz önünde bulundurulduğunda onun eğitimli, dinî yönü ağır basan, Arapça ve Farsçaya hakim, sûfî meşrep bir şair olduğu söylenebilir. Konuşma diline yakın, sanattan uzak, sade bir üslupla yazdığı eserinde öğreticiliği ön planda tutmuştur. Manzumelerin sonunda kıssadan hisse tarzı verdiği öğütlerde sıklıkla ayet ve hadislerden iktibaslarda bulunmuştur. Peygamber kıssalarına yaptığı telmihlerle öykülerin öğreticiliğini ve okuyucu üzerindeki etkisini artırmak istemiştir. Yer yer vezin ve kafiye hataları yapsa da bu durum, halkı eğitmek amacıyla yazılan nasihat içerikli mesnevilerin geneline mahsus olduğundan normal görülmelidir (Korukluoğlu 2014: 23-29).

Kaynakça

Çelebioğlu, Amil (1999). Türk Edebiyatında Mesnevi (15. YY’a Kadar). İstanbul: Kitabevi Yay.

Göçgün, Önder (1986). “Erzurum Kütüphanesi'ndeki Türkçe Yazma Eserler Üzerinde Araştırmalar”. Selçuklu Araştırmaları Dergisi (1): 93-223. 

Işık, İsa (2016). Ahbârü’l-İber Mesnevisinin Tenkitli Metni ve Eğitim Değerleri Bakımından İncelenmesi. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.

Korukluoğlu, Işıl (2014). Ahbârü’l-İber (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Özmen, Abdussamed (2017). Zaîfî, Ahbârü’l-İber (İbretli Hikâyeler). Ankara: Sonçağ Yay.

Özmen, Abdussamed (2017). “Zaîfî’den Ahlâkî Öğütler”. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi 5 (57): 591-607.

Yüksel, Hasan (2005). “Meçhul Bir İsim ve Yeni Bir Eser: (Bayburtlu veya Vanlı Zaifi ve Ahbârü’l-İber Adlı Mesnevisi)”. Prof. Dr. Ramazan Şeşen Armağanı, İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Araştırma Vakfı. İstanbul: İsar Vakfı Yay. 115-118.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. HULUSİ EREN
Yayın Tarihi: 14.01.2019
Güncelleme Tarihi: 14.10.2022

Eserlerinden Örnekler

Ahbârü’l-İber’den

Der-Beyân-I Hazret-i Musa Aleyhisselâmun Cennette Olan Komşusun Gördügi 

Bir zamân pes Hazret-i Mûsâ meger
Tur Tağına varuban çıkdı ol er

Hazret-i Hakka münâcât eyledi
Derd-i dilden arz-ı hâcât eyledi

Çok tekellüm eyledi ol Hâlıka
Úslularun rızkın viren ol Râzıka

Didi ol dem yâ İlâhe’l-âlemîn
Bir su’âlim var sana iydem hemîn

Cennet içinde bana sen ey ganî
Kimi konşu eyledün söyle anı

Söyledi Mûsâya Fettâhu’l-Alîm
Cennet içindeki konşun yâ Kelîm

Kim fülân şehr içre kassâblık ider
Pes ana konşu olan kârı nider

Dakı vardur bu nişânı bil anun
Duy ki cennet içre konşundur senün

Görmek istersen ana var şimdi sen
Anı konşu itmişem bil anı ben

Çünki Mûsâ konşusın tuydı ayân
Tur Tagından indi pes ender-zamân

Bir zamân gezdi o şehri buldı çün
Varuban ol şehr içine girdi çün

Buluban kassâbı gördi pes a yâr
Ol nişânlar anda gördi âşikâr

Karşusında pes oturdı anun ol
Akşam oluncaya teg ol pür-usûl

Çünki akşam oldı gördi ol cevân
Bağladı dükkânını ol pehlevân

Eline bir pâre et aldı gider
Yanına düşdi anun Mûsâ yider

Didi ey konuk anamdur ol benüm
Ne anam bil ki tenüm içre cânum

Âdetimdür pes benüm bil bî-gümân
Yuyuban arıduram ben her zamân

Dakı ana virmeyince ben ta’âm
Yimezem ölsem ger acdan ey hümâm

Hazret-i Mûsâ ana didi a yâr
Depredürdi ol tudağın âşikâr

Ne dir idi ol karı bilsem aceb
Göge tutardı yüzin nedür sebeb

Didi kassâb ol karı ider du’â
Pes du’âsında ider yâ Rabbenâ

Hoşnudam oğlumdan ey Ferd u Ahad
Pes du’âm budurur sana kim ey Samed

Cennet içinde benüm oğlumu sen
Hazreti Mûsâya konşu idesen

Ey konuk anun du’âsı her zamân
Benüm içün budurur bilgil ayân

Hazreti Mûsâ işitdi çün anı
Didi ey kişi bu dem bilgil beni

Benem ol Mûsâ peyğamber bil a yâr
Seni konşu itdi bana Kird-gâr

Anun emriyle bu dem sen ey cevân
Kim benüm konşum olursın bî-gümân
...
Vâlideyni râzı kılsa pes bir er
Ol kişi pes cennete elbet girer

Dûzaha girmek anunçün dahı yok
Her ne denlü pes günâh iderse çok

Bu hadîsi dahı tuydun ey cevân
Ataya anaya olgıl mihribân

Sag ise ger haklarını öde sen
Ölmiş ise dahı anla nidesen

Anlar içün eyle istigfâr pes
Bil kabul ider anı Gaffâr pes

Dahı mâlından olarçün ey cevân
Hak yolına viresin direm hemân

Anlarun pes hakkını bilgil a yâr
Bil ki ödemiş olasın togrı yâr

Bizim içün vâlideynün hakkını
Sen ödemişden kılasın yâ Ganî

(Işık, İsa (2016). Ahbârü’l-İber Mesnevisinin Tenkitli Metni ve Eğitim Değerleri Bakımından İncelenmesi. Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1(VAĞINDALI) İMDAT/İMDADÎ, İmdat Sancard. 1955 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2PİRFANÎ/CELİL, Celil Yıldırımd. 1964 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3HAYRETÎ, Dervişd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4NASUHÎ, Mehmed Efendid. 1648-1650? - ö. 1717-1718?Doğum YılıGörüntüle
5SÜLEYMÂN, Şeyh Süleyman Fâdıld. Mart 1650 - ö. 11 Şubat 1722Doğum YılıGörüntüle
6TE’SîR-İ Tebrîzîd. 1650 - ö. 1716-1717Doğum YılıGörüntüle
7NASUHÎ, Mehmed Efendid. 1648-1650? - ö. 1717-1718?Ölüm YılıGörüntüle
8SÜLEYMÂN, Şeyh Süleyman Fâdıld. Mart 1650 - ö. 11 Şubat 1722Ölüm YılıGörüntüle
9TE’SîR-İ Tebrîzîd. 1650 - ö. 1716-1717Ölüm YılıGörüntüle
10NASUHÎ, Mehmed Efendid. 1648-1650? - ö. 1717-1718?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11SÜLEYMÂN, Şeyh Süleyman Fâdıld. Mart 1650 - ö. 11 Şubat 1722Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12TE’SîR-İ Tebrîzîd. 1650 - ö. 1716-1717Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13NASUHÎ, Mehmed Efendid. 1648-1650? - ö. 1717-1718?Madde AdıGörüntüle
14SÜLEYMÂN, Şeyh Süleyman Fâdıld. Mart 1650 - ö. 11 Şubat 1722Madde AdıGörüntüle
15TE’SîR-İ Tebrîzîd. 1650 - ö. 1716-1717Madde AdıGörüntüle