Madde Detay
ALÎ BİN HÜSEYİN EL-AMASÎ, Alî bin Hüseyin el-Amasî Alâeddîn Çelebi
(d. ?/? - ö. 875 ?/1470-71 ?)
nâsir
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kaynaklarda Alî bin Hüseyin el-Amasî adıyla zikredilen iki ayrı şahsiyet vardır. Bunlardan Tarîkû’l-Edeb müellifi Alî el-Amasî’nin XV. yüzyılda, Arûz Risâlesi müellifi Alî el-Amasî’nin ise XVII. yüzyılda yaşadığı belirtilmiştir (Bursalı Mehmed Tâhir 1972: 254; Coşkun 2003: 99-100; Çeçen 2010: 7-9). XV. yüzyılda yaşayan zatın tam adı Alî bin Hüseyin el-Amasî Alâeddîn Çelebi’dir. Hayatına ilişkin bilgiler sınırlıdır. Telif tarihi 857/1453 olan Tarîku’l-Edeb adlı önemli kitabında, ömrünün son demlerinde olduğuna işaret eden ifadelerinden anlaşıldığı üzere II. Murâd ve Fâtih Sultân Mehmed devirlerini idrak etmiştir. Ancak doğum ve ölüm yılları belli değildir. Kâtip Çelebi’nin, yazarın bu eserini Fâtih Sultân Mehmed dönemi devlet adamlarından birinin çocuğu için kaleme aldığına değinmesi (Balcı 2014: 255) Amasî’nin muallim/müderris olabileceğini düşündürmektedir. Nitekim Bursalı Mehmed Tâhir de kaynak göstermeden Alî el-Amasî’yi Mihaloğlu soyundan gelen Yurkeçpaşa-zâde (doğrusu Yörgüç Paşa-zâde) Hızır Bey’in muallimi olarak kaydetmiştir (1972: 254). Bilindiği kadarıyla Mihaloğlu Yörgüç Paşa, II. Murâd devrinde Amasya valiliği yapmıştır (Başar 2005: 25). Dolayısıyla Paşa’nın oğluna hocalık yapan yazar, muhtemelen o dönemde Amasya’dadır. Banarlı, yazarın vefat tarihini 875/1470-71 olarak kaydetmişse de (1998: 496), Tarîku’l-Edeb’i neşreden Çeçen (2010: 8), bu tarihe ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini, zira yazarın 857/1453’de bile hayli yaşlı olduğuna ilişkin ifadeleri bulunduğunu belirtmiştir.
Alî el-Amasî’nin günümüze ulaşan tek eseri Tarîku’l-Edeb isimli mensur kitabıdır. Özellikle çocukların eğitimi hedef alınarak kaleme alınan risalenin diğer ismi Tâcu’l-Edeb’dir. Anne baba hakkı, çocuk terbiyesi, muallimin özellikleri, yeni öğrencilerin nasıl eğitileceği, Kur’ân-ı Kerîm’i okuma adabı, hocaya saygı, iç güzelliği, ahlâk, ilimler ve yazı çeşitleri gibi konuların ele alındığı eser yayımlanmıştır (Şeker 2002; Çeçen 2010). Bunun yanı sıra Bursalı Mehmed Tâhir (1972: 253), Alî el-Amasî’nin Nasâyihu’l-Müslimîn ve Tefsîr-i Sûre-i Yâsîn adlı kitapları yazdığını söylemişse de bunlar hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Eserinin muhtevası göz önüne alındığında Alî El-Amasî’nin donanımlı bir şahsiyet olduğu fark edilmektedir. Arapça ve Farsçaya vâkıf olan yazarın özellikle eğitimci yönü ağır basmaktadır. Kitabının hemen her bölümünde meşhur Fars şair ve nasiri Sa’dî-i Şîrâzî’ye ve başta Kur’ân-ı Kerîm olmak üzere dinî-tasavufî kaynaklara atıfta bulunmuştur. Ancak metnin muhatap kitlesini dikkate alarak didaktik üslubu tercih etmiş ve sade bir dil kullanmıştır.
Kaynakça
Akbayar, Nuri, S. A. Kahraman (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. C. 2. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Balcı, Rüştü (hzl.) (2014). Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zunûn. C. 1. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Banarlı, Nihad Sami (1998). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C. I. İstanbul: MEB Yay.
Başar, Fahamettin (2005). “Mihaloğulları”, İslâm Ansiklopedisi. C. 30. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 24-25.
Bursalı Mehmed Tâhir (1972). Osmânlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay.
Coşkun, Menderes (2003). “Edebî Terimler ve Aruzla İlgili Bir Eser: Alî b. Hüseyin Hüsâmeddîn Amasî’nin Risâletün Mine’l-Arûz ve Istılâhi’ş-Şi’r’i”. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi (8): 97-130.
Çeçen, Halil (hzl.) (2010). Alî bin Hüseyin El-Amasî, Tarîku’l-Edeb, Metin-Sözlük. Ankara: Bizim Büro Yay.
Gıynaş, Kamil Ali; Özer Şenödeyici (2010). “Teorik Açıdan Aruz İlmi ve Üç Aruz Risalesi”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi 3 (14): 226-240.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa
Tatçı (Hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân
Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakâyık-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri (Hadâiku’ş-Şakâik). C. 1. İstanbul: Çağrı Yay.
Şeker, Mehmet (hzl.) (2002). Alî bin Hüseyin El-Amasî ve Tarîku’l-Edeb’i. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. AHMET TANYILDIZYayın Tarihi: 16.12.2014Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Tarîku’l-Edeb’den
Hukûku’l-Vâlideyn Ale’l-Veled
Bilgil kim her ogula farz u vâcibdür atayı anayı ri’âyet-i hâtır idüp mecmû’-ı hukûkın yirine getüre (…) her söz ki ataya anaya söyler rıfkıla ve lutf-ı hulkıla söyleye, katı söylemeye ve ataya anaya adlarıyla çagırmaya ve hâtırlarına tokınup gönülleri incinecek söz söylemeye nitekim Hak te’âlâ kelâm-ı kadîminde buyurur ‘ve lâ-tekun lehumâ uffin ve lâ-tenherhumâ ve kul lehumâ kavlen kerîmen=İkisine of bile demeyiniz, onları azarlamayınız. İkisine güzel tatlı söz söyleyiniz. (İsrâ, 23)’
Hikâyet
Meşâyıhdan birisi Mekke’yi tavâf iderken görmiş ki bir kişi bir karıcugı arkasına götürmiş Beytullâh’ı tavâf itdürür. Şeyh sordı kim; yâ kişi bu götürdügün nendür? Ol kişi dimiş ki anamdur uşda bununıla yedi kerretdür ki fülân yirden arkamda götürüp getürüp Mekke’yi tavâf itdürdüm aceb yâ şeyh ana hakkını yirine getürdüm mi ola didi. Şeyh eyitdi eger bin yıl ömrün ola her yıl arkana götürüp Ka’be’yi ziyâret itdüresin, bir gice uykusın koyup hırâm idüp dünle turup seni emzürdügi hakkın ödeyüp yirine getürmeyesin didi.
Hikâyet
Üveys Karânî ulu şeyhidi. Anası hizmetine dâyim meşgûl u müdâvimidi. Şöyle ki anası kullugun koyup varup Resûl hazretini görmezdi. Bir gün anasından destûr diledi ki vara Resûlullâh aleyhisselâmı evinde göre ve hem ziyâret eyleye. Mekânından azm idüp Resûl hazretinün mübârek evine geldi, evde bulımadı. Âyişe anamuz eyitdi mesciddedür var gör didi. Üveys eyitdi anamdan destûr diledüm ki varayum Resûlı evinde göreyüm diyü destûr aldımdı didi. Mescide varup Resûl gibi bir serveri görmedi anası sözine muhâlefet olmasın diyü. Döndi girü anası hizmetine gitdi.
(Çeçen, Halil (hzl.) (2010). Alî bin Hüseyin El-Amasî, Tarîku’l-Edeb, Metin-Sözlük. Ankara: Bizim Büro Yay. 66-68.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 16.12.2014Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Tarîku’l-Edeb’den
Hukûku’l-Vâlideyn Ale’l-Veled
Bilgil kim her ogula farz u vâcibdür atayı anayı ri’âyet-i hâtır idüp mecmû’-ı hukûkın yirine getüre (…) her söz ki ataya anaya söyler rıfkıla ve lutf-ı hulkıla söyleye, katı söylemeye ve ataya anaya adlarıyla çagırmaya ve hâtırlarına tokınup gönülleri incinecek söz söylemeye nitekim Hak te’âlâ kelâm-ı kadîminde buyurur ‘ve lâ-tekun lehumâ uffin ve lâ-tenherhumâ ve kul lehumâ kavlen kerîmen=İkisine of bile demeyiniz, onları azarlamayınız. İkisine güzel tatlı söz söyleyiniz. (İsrâ, 23)’
Hikâyet
Meşâyıhdan birisi Mekke’yi tavâf iderken görmiş ki bir kişi bir karıcugı arkasına götürmiş Beytullâh’ı tavâf itdürür. Şeyh sordı kim; yâ kişi bu götürdügün nendür? Ol kişi dimiş ki anamdur uşda bununıla yedi kerretdür ki fülân yirden arkamda götürüp getürüp Mekke’yi tavâf itdürdüm aceb yâ şeyh ana hakkını yirine getürdüm mi ola didi. Şeyh eyitdi eger bin yıl ömrün ola her yıl arkana götürüp Ka’be’yi ziyâret itdüresin, bir gice uykusın koyup hırâm idüp dünle turup seni emzürdügi hakkın ödeyüp yirine getürmeyesin didi.
Hikâyet
Üveys Karânî ulu şeyhidi. Anası hizmetine dâyim meşgûl u müdâvimidi. Şöyle ki anası kullugun koyup varup Resûl hazretini görmezdi. Bir gün anasından destûr diledi ki vara Resûlullâh aleyhisselâmı evinde göre ve hem ziyâret eyleye. Mekânından azm idüp Resûl hazretinün mübârek evine geldi, evde bulımadı. Âyişe anamuz eyitdi mesciddedür var gör didi. Üveys eyitdi anamdan destûr diledüm ki varayum Resûlı evinde göreyüm diyü destûr aldımdı didi. Mescide varup Resûl gibi bir serveri görmedi anası sözine muhâlefet olmasın diyü. Döndi girü anası hizmetine gitdi.
(Çeçen, Halil (hzl.) (2010). Alî bin Hüseyin El-Amasî, Tarîku’l-Edeb, Metin-Sözlük. Ankara: Bizim Büro Yay. 66-68.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Tarîku’l-Edeb’den
Hukûku’l-Vâlideyn Ale’l-Veled
Bilgil kim her ogula farz u vâcibdür atayı anayı ri’âyet-i hâtır idüp mecmû’-ı hukûkın yirine getüre (…) her söz ki ataya anaya söyler rıfkıla ve lutf-ı hulkıla söyleye, katı söylemeye ve ataya anaya adlarıyla çagırmaya ve hâtırlarına tokınup gönülleri incinecek söz söylemeye nitekim Hak te’âlâ kelâm-ı kadîminde buyurur ‘ve lâ-tekun lehumâ uffin ve lâ-tenherhumâ ve kul lehumâ kavlen kerîmen=İkisine of bile demeyiniz, onları azarlamayınız. İkisine güzel tatlı söz söyleyiniz. (İsrâ, 23)’
Hikâyet
Meşâyıhdan birisi Mekke’yi tavâf iderken görmiş ki bir kişi bir karıcugı arkasına götürmiş Beytullâh’ı tavâf itdürür. Şeyh sordı kim; yâ kişi bu götürdügün nendür? Ol kişi dimiş ki anamdur uşda bununıla yedi kerretdür ki fülân yirden arkamda götürüp getürüp Mekke’yi tavâf itdürdüm aceb yâ şeyh ana hakkını yirine getürdüm mi ola didi. Şeyh eyitdi eger bin yıl ömrün ola her yıl arkana götürüp Ka’be’yi ziyâret itdüresin, bir gice uykusın koyup hırâm idüp dünle turup seni emzürdügi hakkın ödeyüp yirine getürmeyesin didi.
Hikâyet
Üveys Karânî ulu şeyhidi. Anası hizmetine dâyim meşgûl u müdâvimidi. Şöyle ki anası kullugun koyup varup Resûl hazretini görmezdi. Bir gün anasından destûr diledi ki vara Resûlullâh aleyhisselâmı evinde göre ve hem ziyâret eyleye. Mekânından azm idüp Resûl hazretinün mübârek evine geldi, evde bulımadı. Âyişe anamuz eyitdi mesciddedür var gör didi. Üveys eyitdi anamdan destûr diledüm ki varayum Resûlı evinde göreyüm diyü destûr aldımdı didi. Mescide varup Resûl gibi bir serveri görmedi anası sözine muhâlefet olmasın diyü. Döndi girü anası hizmetine gitdi.
(Çeçen, Halil (hzl.) (2010). Alî bin Hüseyin El-Amasî, Tarîku’l-Edeb, Metin-Sözlük. Ankara: Bizim Büro Yay. 66-68.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Tarîku’l-Edeb’den
Hukûku’l-Vâlideyn Ale’l-Veled
Bilgil kim her ogula farz u vâcibdür atayı anayı ri’âyet-i hâtır idüp mecmû’-ı hukûkın yirine getüre (…) her söz ki ataya anaya söyler rıfkıla ve lutf-ı hulkıla söyleye, katı söylemeye ve ataya anaya adlarıyla çagırmaya ve hâtırlarına tokınup gönülleri incinecek söz söylemeye nitekim Hak te’âlâ kelâm-ı kadîminde buyurur ‘ve lâ-tekun lehumâ uffin ve lâ-tenherhumâ ve kul lehumâ kavlen kerîmen=İkisine of bile demeyiniz, onları azarlamayınız. İkisine güzel tatlı söz söyleyiniz. (İsrâ, 23)’
Hikâyet
Meşâyıhdan birisi Mekke’yi tavâf iderken görmiş ki bir kişi bir karıcugı arkasına götürmiş Beytullâh’ı tavâf itdürür. Şeyh sordı kim; yâ kişi bu götürdügün nendür? Ol kişi dimiş ki anamdur uşda bununıla yedi kerretdür ki fülân yirden arkamda götürüp getürüp Mekke’yi tavâf itdürdüm aceb yâ şeyh ana hakkını yirine getürdüm mi ola didi. Şeyh eyitdi eger bin yıl ömrün ola her yıl arkana götürüp Ka’be’yi ziyâret itdüresin, bir gice uykusın koyup hırâm idüp dünle turup seni emzürdügi hakkın ödeyüp yirine getürmeyesin didi.
Hikâyet
Üveys Karânî ulu şeyhidi. Anası hizmetine dâyim meşgûl u müdâvimidi. Şöyle ki anası kullugun koyup varup Resûl hazretini görmezdi. Bir gün anasından destûr diledi ki vara Resûlullâh aleyhisselâmı evinde göre ve hem ziyâret eyleye. Mekânından azm idüp Resûl hazretinün mübârek evine geldi, evde bulımadı. Âyişe anamuz eyitdi mesciddedür var gör didi. Üveys eyitdi anamdan destûr diledüm ki varayum Resûlı evinde göreyüm diyü destûr aldımdı didi. Mescide varup Resûl gibi bir serveri görmedi anası sözine muhâlefet olmasın diyü. Döndi girü anası hizmetine gitdi.
(Çeçen, Halil (hzl.) (2010). Alî bin Hüseyin El-Amasî, Tarîku’l-Edeb, Metin-Sözlük. Ankara: Bizim Büro Yay. 66-68.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HİLMÎ, Yusûf-zâde Abdullâh | d. 1655-1656 - ö. 1753-1754 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | MİHRÎ, Mihrî Hâtun, Mihrî, Mihrimâh | d. 1455-56 - 1460-61 ? - ö. 1514-15 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Sami Ayhan | d. 1929 - ö. 19 Mart 1982 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HİLMÎ, Yusûf-zâde Abdullâh | d. 1655-1656 - ö. 1753-1754 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MİHRÎ, Mihrî Hâtun, Mihrî, Mihrimâh | d. 1455-56 - 1460-61 ? - ö. 1514-15 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Sami Ayhan | d. 1929 - ö. 19 Mart 1982 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HİLMÎ, Yusûf-zâde Abdullâh | d. 1655-1656 - ö. 1753-1754 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | MİHRÎ, Mihrî Hâtun, Mihrî, Mihrimâh | d. 1455-56 - 1460-61 ? - ö. 1514-15 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Sami Ayhan | d. 1929 - ö. 19 Mart 1982 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HİLMÎ, Yusûf-zâde Abdullâh | d. 1655-1656 - ö. 1753-1754 | Meslek | Görüntüle |
11 | MİHRÎ, Mihrî Hâtun, Mihrî, Mihrimâh | d. 1455-56 - 1460-61 ? - ö. 1514-15 | Meslek | Görüntüle |
12 | Sami Ayhan | d. 1929 - ö. 19 Mart 1982 | Meslek | Görüntüle |
13 | HİLMÎ, Yusûf-zâde Abdullâh | d. 1655-1656 - ö. 1753-1754 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MİHRÎ, Mihrî Hâtun, Mihrî, Mihrimâh | d. 1455-56 - 1460-61 ? - ö. 1514-15 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Sami Ayhan | d. 1929 - ö. 19 Mart 1982 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HİLMÎ, Yusûf-zâde Abdullâh | d. 1655-1656 - ö. 1753-1754 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | MİHRÎ, Mihrî Hâtun, Mihrî, Mihrimâh | d. 1455-56 - 1460-61 ? - ö. 1514-15 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Sami Ayhan | d. 1929 - ö. 19 Mart 1982 | Madde Adı | Görüntüle |