SELÎMÎ, Yavuz Sultân Selîm, Sultân Selîm-i Evvel, I. Selîm

(d. 871-72 ?, 872-73?, 874-75?/1467 ?, 1468?, 1470? - ö. 8 Şevvâl 926/21 Eylül 1520)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Osmanlı Devleti’nin sekizinci padişahı Yavuz Sultân Selîm, 871-72/1467 yılında babası II. Bâyezîd’in sancak beyi olarak bulunduğu Amasya’da doğmuştur. Doğum tarihini 872-73/1468 ve 874-75/1470 gösteren kaynaklar da vardır (Sakaoğlu 1999: 509). Annesi Dulkadiroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızı Ayşe Hatun’dur. On yaşlarında iken dedesi Fâtih Sultân Mehmed tarafından İstanbul’a çağrılmış, diğer şehzadelerle birlikte onun da sünnet merasimi tertip edilmiştir. Küçük yaştan itibaren iyi bir tahsil gördüğü ve özel hocalardan ders gördüğü belirtilmektedir. 893-916/1487-1510 yılları arasında Trabzon sancak beyliği yapmıştır. Sancak beyliği döneminde Gürcü krallığına ve özellikle Safevî şahlığına karşı faaliyetleri ile dikkat çekmiştir. Yavuz Selîm’in ismi Osmanlı belgelerinde Selîm Şâh olarak geçmektedir. Ancak daha kendi döneminde sert mizacı, cesareti ve ataklığı sebebiyle “Yavuz” lakabıyla tanınmıştır (Emecen 2009: 407). Yavuz Selîm, II. Bâyezîd’in saltanatının son demlerinde onunla, vefatından sonra da kardeşleri Ahmed ve Korkud’la taht kavgasına girişmiş 918/1512 tarihinde tahta çıkmıştır. Sekiz yıl beş aylık hükümdarlık süresince pek çok başarılar kazanmış, Anadolu’nun iç huzurunu sağlamış, meşhur Çaldıran (920/1514), Mercidâbık (922/1516) ve Ridâniye (924/1518) seferleri neticesinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın birçok kısmını Osmanlı sınırlarına dâhil etmiş ve Haremeyn’deki mukaddes emanetleri İstanbul’a getirtmiştir (İsen vd. 2012: 87; Emecen 2009: 411-413). 925/1519 yılında Haçlı ittifakının yeni savaş hazırlığına başladığını haber alan Yavuz Selîm, sefer hazırlıklarına başlamış, ancak o sırada çıkan salgın hastalığın neticesi sırtında çıkan bir ur sebebiyle yaklaşık iki ay tedavi görmüş ve 8 Şevvâl 926/21 Eylül 1520 tarihinde Çorlu civarında vefat etmiştir.

 

Yavuz Sultân Selîm, Osmanlı kayıtlarında orta boylu, çatık kaşlı, sert bakışlı, sakalsız ancak gür ve uzun bıyıklı, yuvarlak kırmızı yüzlü, koç burunlu bir kişi olarak tasvir edilmiştir. Her türlü silahı çok iyi kullandığı, iyi bir avcı olduğu, debdebeden hoşlanmadığı, sade giyinmeyi tercih ettiği, devlet işlerini sıkı şekilde takip ettiği, disiplinli ve kararlı, ancak sözüne sadık, zarif tabiatlı biri olduğu da belirtilmiştir (Emecen 2009: 414).

 

Yavuz Sultân Selîm’in tek eseri Farsça Dîvân’ıdır. Selîmî Dîvân’ı ilkin 1890’da İstanbul’da, ardından Alman İmparatoru II. Wilhelm’in emriyle 1904’te Prof. Horn tarafından Berlin’de yayımlanmıştır (İsen vd. 2012: 88). Berlin’de 500 adet bastırılan Dîvân, II. Abdülhamîd’e hediye edilmiştir. Tarlan ise Dîvân’ı Türkçeye tercüme etmiştir (1946). Çeşitli kütüphanelerde 16 yazma nüshası bulunan eserde 2 münâcât, 1 na’t ve 333 gazel yer almaktadır (Aydın 2002: 49). Hem Sehî Beg hem de Latîfî, Selîmî’nin Türkçe şiir söylediğini kesin bir dille reddedip isnat edilen Türkçe şiirlerin ona ait olmadığını ifade etmişlerdir (İsen 1980: 49-50, Canım 2000:149-151). Sehî Beg ve Latîfî ile başlayıp edebiyat tarihlerinde yaygın kanaat olarak son döneme kadar kabul edilen bu iddia, yeni çalışmalarla tashih edilmiş; mecmûa ve cönklerde şairin yeni şiirlerine rastlanmıştır. Osmanlı sultanlarının şiirlerini ihtiva eden antolojik bir kaynakta Selîmî’ye isnat edilen Türkçe 1 gazel, 2 murabba ve 2 müfred bulunmaktadır (İsen vd. 2012: 88-90). Son dönemde yapılan bir araştırmada ise Selîmî’ye ait olduğu ilmî yöntemlerle kanıtlanmış 28 adet Türkçe şiiri daha ortaya çıkarılmıştır (Köksal 2019: 267-326). Hatta II. Selîm’e isnad edilen “Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzâr-ı firâkuz / Âteş kesilür geçse sabâ gülşenümüzden” şeklindeki meşhur beyit de kimi kaynaklarda Yavuz Selîm’in Türkçe şiirleri arasında gösterilmiştir (Arslan 2010: 75, Bilmen 1942: 15).

 

Sanata, ilme ve ilim ehline saygı duyduğu, sefere çıkarken yanına sandıklar dolusu kitap aldığı belirtilen Yavuz’un etrafında edebî bir muhit teşekkül etmiştir. Onun şahsiyeti ve seferleri hakkında çeşitli manzum ve mensur eserler kaleme alınmış, özellikle seferlerini konu alan Selîm-nâme ismi verilen türün örnekleri yaygınlık kazanmıştır. Yavuz Selîm’in, âlimlerle sohbet etmekten hoşlanan, okumaya meraklı, ilme saygılı biri olduğu, Arapça ve Farsça dışında Tatar lehçesini bildiği, tasavvufa ilgi duyduğu ve Muhyiddîn İbn Arabî’nin görüşlerini benimsediği vurgulanarak o, Osmanlı padişahlarının en bilgililerinden kabul edilmiştir. Divanındaki sohbet meclislerinde Zembilli Alî Efendi, Kemâlpaşazâde, İdrîs-i Bitlisî ve Halîmî Çelebi gibi isimler yer almıştır. Tâcîzâde Ca’fer Çelebi, Âhî Benli Hasan ve Revânî gibi şairler de değer verdiği sanatçılar arasındadır (Emecen 2009: 414). Hatta Latîfî, Yavuz Selîm’in ilim ve marifete aşırı merakı yüzünden yönetim erkânını bir kenara bırakıp çevresindeki sanat erbabıyla teklifsiz görüştüğüne değinmiştir. Kendisi de Selîmî mahlasıyla şiirler kaleme almıştır. Sehî Bey, Yavuz’un taht meşgalesi ile uğraşmayıp tamamen şiire yönelmesi hâlinde Hüsrev-i Dihlevî ayarında bir şair olacağını, Latîfî ise belâgat ve fesâhat sahibi ârif bir padişah olduğunu söylemiştir. Klasik kaynaklarda şairin Türkçe şiir söylemediğine ilişkin iddialar, son dönemde nakzedilmiş ve Selîmî’ye ait olduğu tespit edilen 28 Türkçe manzume ilim âlemine tanıtılmıştır. M. Fatih Köksal’ın çeşitli mecmûa ve cönklerden tespit ettiği bu şiirler, Selîmî’nin Farsça dışında Türkçe şiir söyleme konusunda da mahir bir sanatkâr olduğunu göstermektedir.  

Kaynakça

Aydın, Şadi (2002). “Farsça Divan Sahibi Osmanlı Sultanları”. Nüsha II (6): 45-56.

Canım, Rıdvan (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratu’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.

Emecen, Feridun (2009). “Selim I”. İslâm Ansiklopedisi. C. 36. İstanbul: TDV Yay. 407-414.

İpekten, Haluk (1996). Dîvân Edebiyatında Edebî Muhitler. İstanbul: MEB Yay.

İsen, Mustafa (1980). Sehi Bey, Tezkire (Heşt Behişt). İstanbul: Tercüman Gazetesi Yay.

İsen, Mustafa, A. F. Bilkan (1997). Sultan Şairler. Ankara: Akçağ Yay.

İsen, Mustafa, A. F. Bilkan, T. I. Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay.

Kadıoğlu, İdris, H. Çeçen, R. Sarıçiçek (2013). Ali Emiri Efendi, Cevâhirü’l-Mülûk. Diyarbakır: Diyarbakır Valiliği Yay.

Kılıç, Filiz (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

              Köksal, M. Fatih (2019). “Yavuz Sultan Selîm’in Türkçe Şiirleri”. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 40: 267-326.

Sehî Beg. Heşt Behişt. Ayasofya Müzesi Kütüphanesi. No. 3544. vr. 18a.

Tarlan, Ali Nihat (1946). Yavuz Sultan Selim Divanı. İstanbul: Ahmet Halit Kitabevi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. AHMET TANYILDIZ
Yayın Tarihi: 01.07.2014
Güncelleme Tarihi: 16.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Farsça Gazel

Leşker ez-taht-ı Sitanbul sûy-ı İrân tâhtem

Surh-ser-râ garka-yı hûn-ı melâmet sâhtem

Askerimle İstanbul tahtından hareket edip İran tarafına sefere çıktım. Kızılbaşı melâmet kanına garkettim.

Şud gulâm-ı sitem ez-cân u dil vâlî-yi Mısr

Tâ livâ-yı Husrevî ber-nüh felek efrâhtem

Mısır valisi can u gönülden azm u himmetimin kölesi oldu. Padişahlık sancağını dokuz feleğin üzerine yükselttim.

 

Kerd ez-milk-i Irâk în müjde âheng-i Hicâz

Çeng-i nusretrâ çü der-bezm-i zafer bü’nvâhtem

Nusret çengini zafer meclisinde çalmaya başlar başlamaz bu müjde Irak mülkünden Hicaz’a kadar yayıldı. (Irak ve Hicaz musıki makamlarıdır.)

Mâverâunnehr ez-tîgem şüde gark-âb-ı hûn

Çeşm-i düşmenrâ zi-kuhl-ı Isfahân perdâhtem

Kılıcımdan Maveraünnehr kana garkoldu. Düşman gözünü Isfahan sürmesinden mahrum ettim.

Âb-ı Âmû ez-ser-i her mû revân şüd hasm-râ

Şüd arak-rîz ez-teb-i gam çün nazar endâhtem

Düşmana şöyle bir bakınca gam sıtmasından ter içinde kaldı ve her kılından bir Amu nehri aktı.

Şâh-ı Hind ez-leşker-i ferzâneem şüd pîl-i mât

Ber-bisât-ı milk çün şatranc-ı devlet yâhtem

Mülk tahtası üzeirnde devlet satrancını oynamaya başladığım zaman Hind Şahı akıl askerimin karşısında mağlup bir fil hâline geldi.

Ey Selîmî şüd benâmem sikke-yi milk-i cihân

Tâ ki çü zer pûte-yi mihr ü vefâ bü’gdâhtem                       (Sehî Beg, Heşt Behişt, vr. 18a)

Ey Selîmî, mihr ü vefâ potasında altın gibi eridikten sonra cihan mülkünün parası üzerine benim ismim yazıldı.

Not: Tercüme kısımlar Mustafa İsen’e aittir


(İsen, Mustafa (1980). Sehi Bey, Tezkire (Heşt Behişt). İstanbul: Tercüman Gazetesi Yay. 50).

 

 

Gazel

Gözlerimden aktı deryâlar gibi yaşım benim

Dostlar çok nesne gördü onmadık başım benim

 

Geçmek için seyl-i eşkimden hayâlim askeri

Bir direkli iki gözlü köprüdür kaşım benim

 

Her gece altun benekli âsmânîler giyip

İşbu çarh-ı pîre-zen olmuşdur oynaşım benim

 

Ben gedâ gurbet diyârında kalırdım yalınız

Mihnet ü derd ü belâ olmasa yoldaşım benim

 

Ey felek dokuz dolu câm içmeyince Han Selîm

Dehr içinde olmadı hergiz ayakdaşım benim


(İsen, Mustafa, A. F. Bilkan, T. I. Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 88)

 

Gazel

Bu mürde cismine cân olmayan cânânı neylersin

Dilâ derdine dermân olmayan dermânı neylersin

 

Gedây-ı bî-ser ü pâ iken ey dil gûşe-i gamda

Sevip bir pâdişâh-ı hüsn ü âlî-şânı neylersin

 

Der-i cânânı kor bâğ-ı cinânı medh eder vâiz

Dirîgâ anlamaz bir câhil ü nâ-dânı neylersin

 

Ser-i kuyunda durmasın rakîb-i rû-siyeh gitsin

Gülistân-ı cinânda ey melek şeytânı neylersin

 

Selîmî mâni’-i vuslat vücûdundur adem eyle

Visâl-i yâre er bu bâis-i hicrânı neylersin


(Köksal, M. Fatih (2019). “Yavuz Sultan Selîm’in Türkçe Şiirleri”. Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 40: 290)

 

Murabba’

Gözlerin fitnede ebrûn ile enbâz mı ki

Dil asılmaga iver zülfüne cânbâz mı ki

Bizi kahr eyledigin lutfuna âgâz mı ki

Neyiki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki

 

Dili sayd etmede âlem bilir üstâdlıgın

Key sakın âleme yayılmaya bîdâdlıgın

Bilmezem sırrı nedir bilmiş iken yâdlıgın

Neyiki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki

 

Dil nedir nesne mi var aşk adına yakmadıgın

Aşk zencîrini gerden mi kodun takmadıgın

Beni gördükde yüzün döndürüben bakmadıgın

Neyiki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki

 

Bu Selîmî kuluna cevri revân eyledigin

Bunca sıdkın reh-i aşkında yalan eyledigin

Yüzünü gösterüben yine nihân eyledigin

Neyiki şîve mi ki cevr mi ki nâz mı ki


(İsen, Mustafa, A. F. Bilkan (1997). Sultan Şairler. Ankara: Akçağ Yay. 117)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1YANYATAN, Ali Bellid. 1923 - ö. 1990Doğum YeriGörüntüle
2HALÎMÎ, Lütfullâhd. ? - ö. 1496-97’den sonraDoğum YeriGörüntüle
3ALİ BAKİ, Ali Baki Güld. 1897 - ö. 24.12.1956Doğum YeriGörüntüle
4RAHÎMÎ, Abdurrahim Rahîmî Efendid. ? - ö. Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520-1566)Ölüm YılıGörüntüle
5GARÎBÎ, Garîbî Çelebid. ? - ö. 1520Ölüm YılıGörüntüle
6KUTBÎ/PAŞA ÇELEBİ, Gıyaseddin Efendid. ? - ö. 1520/21Ölüm YılıGörüntüle
7Âhî, Kapıcı-zâde Ahmed Âhîd. ? - ö. 1694)MeslekGörüntüle
8SA'DÎ, İmam-zâde Mehmed Sa'dî Efendid. ? - ö. 1682MeslekGörüntüle
9MUHAMMED/MEHMED, Çelebi Mehmed, Çelebi Sultân Muhammed bin Yıldırım Bâyezîdd. 1386/1387 - ö. Mayıs-Haziran1421MeslekGörüntüle
10LE’ÂLÎ (Müte’accem)d. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11ATÂYÎ, İvaz Paşa-zâded. ? - ö. 1437Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12HÂŞİMÎ, Hâşimî-i Acemd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13AZİZÎ, Şeyh Abdülaziz Azizî Deded. ? - ö. 1728Madde AdıGörüntüle
14RIZÂ PAŞA, Hüseyin Rızâ Paşa, Yakovalıd. 1839 - ö. 1904Madde AdıGörüntüle
15MISRÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle