ATÂYÎ, Nev‘î-zâde

(d. ?/? - ö. 1045/1635)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Şevval 991 / Ekim 1583’de İstanbul’da doğdu . Sultan III. Mehmed devri kazaskerlerinden tanınmış şair ve âlim Nev‘î Yahyâ Efendi’nin oğludur. Önce babasından, daha sonra Kaf-zâde Feyzullâh Efendi’den ders okudu. 1009/ 1601 yılında Ahî-zâde Abdülhalîm Efendi’den mülâzım olarak tahsilini tamamladı. İstanbul kadısı Zekeriyyâ Yahyâ Efendi’nin yardımıyla 1013/1605’te kırk akçelik Canbaziye Medresesi müderrisliğine tayin edildi. 1016/1608’de müderrisliği bırakarak kadılığa başvurdu ve Lofça kadılığına gönderildi. Bir süre sonra kadılıktan alındı. 1018/ 1610’da Babaeski kadısı, ardından Varna, Rusçuk ve 1027/ 1618’de Silistre kadısı oldu. 1030/ 1620 yılında Tekirdağ, arkasından da Hezargrad kadılıklarına tayin edildi. Buradan azledilince bir süre Tırnova ve Sahra kadılıklarının gelirleri kendisine verildi. 1034/1624’te Tırhala kadılığına gönderildi. Manastır ve yeniden Tırhala kadılıkları yaptıktan sonra 1042/ 1632’de Üsküp kadısı oldu. Üç yıl sonra azledilerek İstanbul’a döndü ve çok geçmeden yeni bir tayin beklerken vefat etti (Cemâziyelevvel 1045 / Ekim 1635). Mezarı Şeyh Vefâ Tekkesi hazîresinde babasının yanındadır. Ölüm tarihi Keşfü’z-Zunûn’da 1044/1634, Tezkire-i Rızâ’da 1046/1636 olarak gösterilmiştir. Buna karşılık Şeyhî Mehmed’in Vekâyiu’l-Fudalâ’sında Cemâziyelevvel 1045/1635, Muhibbî’nin Hulâsatü’l-Eser’i ve Âsım’ın Zeyl-i Zübdetü’l-Eş‘âr’ında Cemâziyelâhir 1045/1635 tarihleri verilmiştir.
Atâyî, mâzul bulunduğu kısa süreler dışında ömrünü İstanbul’dan uzakta, Balkanlar’daki çeşitli kadılıklarda geçirdi Kaynaklardan anlaşıldığına göre güzel konuşan, nükteli ve alaycı bir insandır. Dedesi ve babası gibi o da tasavvufa yönelmiş ve Celvetiyye’nin kurucusu Aziz Mahmud Hüdâyî’nin müridlerinden olmuştur. Bursalı Mehmed Tâhir’in bildirdiğine göre Aziz Mahmud Hüdâyî Türbesi’nin kapısı üstündeki Arapça tarih kitâbesi onundur.

Atâyî değişik konularda manzum ve mensur pek çok eser vermiştir. Başlıca eserleri şunlardır

1. Dîvân. Şeyhülislâm Yahyâ Efendi’ye ithaf ettiği Dîvân'ı orta büyüklükte bir eserdir. Yazma nüshaları oldukça fazladır. Yalnız İstanbul kütüphanelerinde on sekiz nüshası vardır. Manzume sayıları çok farklı olan bu nüshalar karşılaştırıldığında divanda mensur bir dîbâceden sonra bir mi‘râciye, otuz bir kaside, 303 gazel, iki mersiye, dört muhammes, dört müseddes, bir muaşşer, elli kıta, on üç rubâî, yirmi sekiz tarih ve yetmiş beyit bulunduğu görülür. Atâyî orta derecede bir şair olduğundan şiirleriyle fazla tanınmamıştır. Dili oldukça ağır ve külfetli olan şairin gazellerinde Fuzûlî, Nev‘î ve Bâkî’nin etkileri görülür. Atâyî Dîvânı, Saadet Karaköse tarafından yayımlanmıştır.

2. Hamse : Nizâmî’yi örnek alarak meydana getirdiği hamsesinde Atâyî’nin bu şaire bağlılığı sadece iki mesnevisinin adlarında ve dış görünüşlerindedir. Şair bu eserlerinde çok kullanılmış konular yerine yeni konuları ele almıştır. Yer yer mahallî hayatı, halkın yaşayış ve törelerini dile getirmiş, özellikle İstanbul’un değişik manzaraları ve güzelliklerini ortaya koymaya çalışmıştır; hatta hikâyeler içinde bazı gerçek olayları dahi anlatmıştır. Böylece mesnevilerine yerli unsurlar katarak İran mesnevi geleneğinden kurtulmayı denemiştir. Hamse nüshalarına, Hilyetü’l-Efkâr dışında Dîvân'ı ile bir arada külliyat halinde çokça rastlanmakta, tamamı ise Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmed, Nr. 2650), İstanbul Üniversitesi (TY, Nr. 4013) ve Süleymaniye kütüphanelerinde (Esad Efendi, Nr. 2872) bulunmaktadır. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan (Nr. 1989) dört sütun halinde yazılmış nüsha ise tezhipli, minyatürlü ve çiçekli bir yazmadır. Yazmalarının çokluğu mesnevilerinin sevilerek okunduğunu gösterir. Bundan dolayı da Atâyî daha çok mesnevi şairi olarak tanınmıştır. Hamse’nin üslup ve muhteva özellikleri üzerine Tunca Kortantamer tarafından bir çalışma yapılmıştır. Atâyî’nin hamsesini oluşturan beş mesnevi şunlardır:

I. Âlemnümâ (Sâkînâme): 1617 yılında “faûlün faûlün faûl” kalıbıyla yazılan bu mesnevinin başında Atâyî, Osmanlı şairlerinin kaside ve gazel vadisinde geçtikleri İran şairlerinin mesnevide hâlâ üstün oldukları hususu tartışılırken Fâizî’nin ve diğer bazı şairlerin ısrarları üzerine bu mesneviyi yazdığını söyler. Âlemnümâ yirmi dört “bahis” içinde 1561 beyitle Boğaziçi’nin ve hisarların güzelliklerini anlatmakla başlar. Ardından bir içki meclisinde sırasıyla sâkî, şarap, asma, küp, kadeh, sürahi, pîr-i mugan, meyhane, şarkıcı, gece, mum, sabah ve bahar anlatılır. Âlemnümâ, Hamse’nin en çok tanınmış mesnevilerindendir. Yalnız İstanbul kitaplıklarında kırktan fazla nüshası vardır. Sâkînâme, Muhammet Kuzubaş tarafından yayımlanmıştır.

II. Nefhatü’l-Ezhâr: Atâyî’nin 1625 yılında Nizâmî’nin Mahzenü’l-Esrâr’ına nazîre olarak “müfteilün müfteilün fâilün” kalıbıyla yazdığı bu mesnevi 3200 beyittir. Baştaki tevhid, na‘t, mi‘râciye gibi dinî şiirler ve eserin sunulduğu Sultan IV. Murad ile Şeyhülislâm Yahyâ hakkındaki kasidelerden sonra mesnevi yirmi “fasl”a ayrılmış, “nefha” ve “dâstân” başlıkları altında padişahlardan, aşktan, Anadoluhisarı’ndaki maskaralar, soğuk latife yapanlar, âşıklar ve cömertlerden söz edilmiştir. Nefhatü’l-Ezhâr dinî-ahlâkî ve öğretici bir eserdir. Arasına bazı küçük hikâyeler de serpiştirilmiştir. Nefhatü’l-Ezhâr, Muhammet Kuzubaş tarafından yayımlanmıştır.

III. Sohbetü’l-Ebkâr: Atâyî’nin 1626 yılında Molla Câmî’nin Subhatü’l-Ebrâr’ından etkilenerek “fe‘ilâtün fe‘ilâtün fe‘ilün” kalıbıyla yazdığı 3530 beyitlik bir mesnevidir. Eserin başında, bir kır gezintisinde dostlarının Câmî’nin eserini överek bunun Türkçeye çevrilmesi gerektiğini söylemeleri üzerine bu mesneviyi yazdığını açıklar. Mesnevi kırk “sohbet” halinde düzenlenmiş, bunlarda aşk, ibadet, tevazu, fazilet, çalışma, iyilik, bağlılık ve yalan gibi konular işlenmiştir. Yirmi sekizinci sohbette de Nasreddin Hoca hikâyeleri anlatılmıştır. Sohbetü’l-Ebkâr, Muhammet Yelten tarafından yayımlanmıştır.

IV. Heft Hân: 1627 yılında Nizâmî’nin Heft Peyker’i örnek alınarak “feilâtün mefâilün feilün” kalıbıyla yazılan mesnevi 2784 beyittir. Heft Peyker’de yedi ülkenin kızlarının anlatıldığı hikâyeler burada yedi âşık tarafından anlatılmıştır. İstanbul’da ansızın bir periye tutulan bir âşık gece gündüz yanıp yakılır, derdini ve sevgilisinin adını kimseye açıklamaz. Kendisi gibi âşık olan yedi arkadaşı onu avutmak için sırayla yedi hikâye anlatırlar. Bu hikâyeler Şam ve Edirne’de, Çîn ü Mâçin’de, Gazne, Bağdat, Rey, Belh ve İstanbul’da geçer. Hamsenin en tanınmış mesnevisi olan Heft Hân Turgut Karacan tarafından yayımlanmıştır.

V. Hilyetü’l-Efkâr: Hamsenin yakın zamanlara kadar ele geçmeyen bu mesnevisinin eksik bir nüshası ilk defa Agâh Sırrı Levend tarafından ortaya çıkarılmıştır. Sonradan üç eksik nüshası daha bulunan mesnevinin mevcut kısmında münâcât ve na‘t gibi başlangıç bölümleri yer almakta, asıl konu ile ilgili bölümler bulunmamaktadır. Ancak A. S. Levend bazı karinelere dayanarak bu mesnevinin Husrev ü Şîrîn konusunda kaleme alındığını ve bazı küçük hikâye ve menkıbelerden meydana geldiğini ileri sürmektedir.

3. Hadâiku’l-Hakâik fî Tekmileti’ş-Şekâik: Atâyî’nin Üsküp kadısı iken 1634 yılında bitirdiği ve Zeyl-i Şekâik veya Zeyl-i Atâyî diye de tanınan bu mensur eseri, Taşköpri-zâde’nin meşhur eş-Şekâiku’n-Nu'maniyye adlı eserinin 965-1044/1558-1634 yıllarını içine alan Türkçe zeylidir. Bu yetmiş altı yıllık sürede Osmanlı Devleti sınırları içinde yetişen şeyhler, ilim adamları ve şairler hakkında bilgi veren eser, kendisini 1142/1730 yılına kadar zeyleden Şeyhî’nin Vekâyiu’l-Fudalâ’sıyla birlikte Şekâ'ik’ın en önemli zeyli olarak ilim tarihimizin ana kaynaklarından sayılmaktadır. Türkiye’de ve dış ülkelerde pek çok yazma nüshası vardır. İstanbul kütüphanelerindeki nüshaları Zahir Güvemli tarafından, tercüme ve zeyilleri ise Behcet Gönül tarafından tespit edilen eser ayrıca iki cildi bir arada İstanbul’da basılmıştır (1268). Bu neşrin tıpkıbasımı, Mecdî’nin Şekaik tercümesi ve öteki yazma zeyillerle birlikte bir indeks ilâvesiyle 1989’da Abdülkadir Özcan tarafından yapılmıştır.

Atâyî’nin bunlardan başka, bir kısım külliyat nüshalarının sonunda, devrinde yaşayan bazı kişiler hakkında yazılmış 100 beyit kadar tutan Hezliyyât’ı (İÜ Ktp., TY, Nr. 319), yarım kalmış bir Siyer-i Veysî Zeyli, sekiz mektuptan oluşan bir Münşeât’ı (İÜ Ktp., TY, Nr. 4097), ayrıca Kudûrî, Kadîhan, Dürer gibi birçok fıkıh kitabında yer alan bazı görüşleri müellif ve kitap ismi vererek tenkit etmek üzere hazırlanmış el-Kavlü’l-Hasen fî Cevâbi’l-Kavli li-Men adlı Arapça küçük bir fıkıh kitabı (Râgıb Paşa Ktp. Nr. 576) vardır.
 

Kaynakça

Âsım. Zeyl-i Zübdetü’l-Eş‘âr. İstanbul Üniversitesi Ktp. Türkçe Yazmalar. Nr. 2401. vr. 41b.

Brockelmann, Carl (1949). GAL Geschicte der Arabischen Litteratur. C. 2. Leiden. 427.

Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi Tezkire-i Safâyî: Nuhbetü’l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş’âr İnceleme-Metin-İndeks. Ankara: AKM Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C. 2. İstanbul: Bozkurt Matbaası. 541-543.

Gönül, Behcet (1945). “İstanbul Kütüphanelerinde Al-Şakā’ik al-Nu’maniya Tercüme ve Zeyilleri”. Türkiyat Mecmuası. (VII-VIII): 136.168.

Güvem, Zahir (1939). “Hadâ’ikü’l-Hakâ’ik fî Tekmileti’ş-Şakâ’ik İstanbul Kütüphanelerindeki Yazma Nüshaları”. Yeni Türk Yurdu. (VII): 75-76.

İstanbul Kitaplıkları Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu (1959). C. 2. İstanbul: MEB Yay. 283

Kaf-zâde Fâizî. Zübdetü’l-Eş‘âr. Süleymaniye Ktp. Şehid Ali Paşa Ktp. Nr. 1877. vr. 66a.

Karacan, Turgut (1974). Nev’izâde Atâî Heft-Hân Mesnevisi İnceleme-Metin. Ankara: Sevinç Matbaası.

Karahan, Abdülkadir (1970). “Nev’îzâde Atâ’î”. C. IX. İslam Ansiklopedisi. İstanbul: MEB Yay. 226-228.

Karaköse, Saadet (1994). Nevî-zâde Atâyî Divanı. http://www. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10637,nevi-zade-atayipdf.pdf?0. [erişim tarihi: 28.11.2014]

Kortantamer, Tunca (1997). Nev’î-zâde Atâyî ve Hamsesi. İzmir: Ege Üniversitesi Yay.

Kortantamer. Tunca (1993). “XVII. Yüzyıl Şairi Atayî’nin Hamse’sinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Görüntüsü”. Eski Türk Edebiyatı Makaleler. Ankara: Akçağ Yay. 89-150.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.)(2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2000). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri. C. 3. Ankara: Bizim Büro Basımevi. 95.

Kuzubaş, Muhammet (2005a). Atâyî’nin Nefhatü’l-Ezhâr Mesnevisi. Samsun: Deniz Kültür Yay.

Kuzubaş, Muhammet (2009). Sâkînâme (Nev’i-zâde Atâyî). Samsun: Etüt Yay.

Levend, Agâh Sırrı (1948). Atâî’nin Hilyetü’l-efkâr’ı. Ankara: İnkılap Kitabevi.

Mehmed Süreyya (1311). Sicill-i Osmânî Yâhud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniyye. C. 3. İstanbul: Matbaa-i Amire Yay. 475.

Muallim Nâci (1308). Esâmî. İstanbul: Mahmud Bey Matbaası. 410-411.

Muhibbî, Muhammed Emin b. Fazlullah b. Muhibbillah ed-Dımaşkî. (yty). Hülâsâtü’l-Eser fî A‘yâni’l-Karni’l-Hâdî Aşar. C.4. Beyrut (ty) (Dâru’s-Sader). 263.

Müstakimzade Süleyman Sadeddin (2000). Mecelletü’n-Nisâb fi’n-Nisbi ve’l-Künâ ve’l-Elkâb(Tıpkı Basım) Ankara: KB. Kütüphaneler Genel Müdürlüğü. 230.

Nev’î-zâde Atâyî. Zeyl-i Siyer-i Veysî. Millet Kütüphanesi AE Nr. 352/1.

Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri, Vakâyiü’l-Fuzalâ. C. III. İstanbul: Çağrı Yay. 4-7.

Özcan, Abdülkadir (1989) (hzl.). Nev’îzâde Atâyî Şakâyıku'n-Nu‘mâniyye ve Zeyilleri, Hadâ’iku’l-Hakâyık Fî Tekmileti’ş-Şakâyık. C. 3. İstanbul: Çağrı Yay. 496. 539.

Özcan, Abdülkadir (1989) (hzl.). Şakâyıku'n-Nu‘mâniyye ve Zeyilleri, Fındıklılı İsmet Efendi ,Tekmiletü’ş-Şakaik fi Hakkı Ehl-i Hakâyık. İstanbul: Çağrı Yay. VVII. 

 Riyâzî. Riyâzü’ş-Şu’arâ. Nuruosmaniye Kütüphanesi Nr. 3724. vr. 106b.

Tuman, Nail (1961). İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Katalogu. İstanbul: MEB Yay.

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rifat Bilge (hzl.) (1941). Kâtip Çelebi Keşfü’z-Zünûn an Esâmi’l-Kütüb ve’l-Fünûn. C. 1. İstanbul: Maarif Vekilliği Yay.724,802.

Yelten, Muhammet (1998). Sohbetü’l-Ebkâr. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yay.

Zavotçu, Gencay (hzl.)(2009). Rıza Tezkiresi (İnceleme-Metin). İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı. 102.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. HALUK İPEKTEN
Yayın Tarihi: 28.11.2014
Güncelleme Tarihi: 22.05.2024

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Eylesen Mushaf-ı ruhsârın içün fâl bana

Lâm-ı zülfün ola dil derdi içün dâl bana

 

‘Âkıbet n’olacagum dâg-ı elifden bilürem

Safhâ-i sîne yiter tahtâ-i remmâl bana

 

Eksük olmaz zer-i pür-tâb gibi dâg-ı derûn

Hasene yazsun anı kâtib-i a’mâl bana

 

Vâ’izâ ta’nı gider ‘âşık-ı dem-bestelere

Kısmet olmış ezelî kâl sana hâl bana

 

Beslemişken nice bin hûn-ı ciger ile anı

Gör neler itdi ‘Atâyî dil-i meyyâl bana

(Karaköse, Saadet (hzl.) (1994). Nevî-zâde Atâyî Divanı. http://www. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10637,nevi-zade-atayipdf.pdf?0. [erişim tarihi: 28.11.2014]. 172).

 

Sâkînâme’den

 Getür sâkiyâ sâgar-ı işreti

Hebâ itme gafletle bir sâ’ati

 

Bulunmazsa âvâze-i ney sana

Münebbih yeter gulgul-i mey sana

 

Kanı sâkiyâ ol mülevven gül-âb

Sudâ’-ı humâr ile hâlüm harâb

 

Döke saça kullan mey-i ahmeri

Degil çünki ey gonca alnun teri

 

Kanı sâkiyâ ol nebâtî şarâb

Ki kand-i nebât eyler andan hicâb

 

Meger Hızrun âb-ı hayâtıdur ol

Ki her cisme rûh-ı nebâtıdur ol

 

Kanı sâkiyâ şişelerle nebîd

Revân eyle mânend-i hûn-ı şehîd

 

İdüp anda aks-i izârun zuhûr

Görenler disün indi üstüne nûr

 

Kanı sâkiyâ ol fukâ’-ı revâk

Ki ehl-i dili ide şîrîn mezâk

 

Meded şîşeden sun şarâb-ı tuhûr

Ki telh eyledi ıyşı bu şerr ü şûr

 

Kanı sâkiyâ ol dırahşân zücâc

Ki tahsîl ide cism-i hâk-i müzâc

 

Yine bâde-i nâbı sürmek gerek

Bu derdün ilâcını görmek gerek  

(Kuzubaş, Muhammet (hzl.) (2009). Sâkînâme (Nev’i-zâde Atâyî). Samsun: Etüt Yay. 157-158.)

 

Heft-hân’dan

Kanı ol dem ki hep murâd-ı fuâd
Alunur mıydı olmayınca mezâd

 

Mansıba kim ki müstahak geçine
Yapuşırlardı akçe tahtasına

 

Sîne-kûbân-ı derd-i hirmâne
Ya’nî tahta kakardı rindâne

 

Alışup mürteşî ile râşî
Arada ehl-i ‘ilm idi nâşî

 

Mansıbı ol ki râygân ister
Derdi ‘ömrüm ana zemân ister

 

Hamdülillâh ki def’ olındı zalâm
Şa’şa’a saldı neyyir-i İslâm

 

Mesned-i ‘adl dâverin buldı
Olmış idi mahal yerin buldı

 (Karacan, Turgut (hzl.) (1974). Nev’izâde Atâî Heft-Hân Mesnevisi İnceleme-Metin. Ankara: Sevinç Matbaası. 137-138.)

 

Sohbetü’l-Ebkâr’dan

 Bir dem itmişdi sipihr-i gaddâr

Câhiliyyet feterâtın izhâr

 

Râyet-i cehl olup ‘âlem-gîr

Buldı eyyâmını fülk-i tezvîr

 

‘Âlem-i ‘ilm nigûn u makhûr

Oldı tumâr o rakk-ı menşûr

 

Mahv olup safha-i ebced-hânî

Sikke-i râyic idi nâ-dânî

 

Mekteb ü medrese vîrân oldı

Kahveler mekteb-i ‘irfân oldı

 

Levh-i ta’lîm ‘amel-mânde idi

Akçenün tahtası meydânda idi

 

Mansıba ilm iken evvel mi’yâr

Şart-ı vâkıf gibi cehl oldı medâr

 

İtdi bu hâli görince zürefâ

Akçesi olmayan izhâr-ı zekâ

 

Ya’nî bir mürteşi-i nâ-dânı

İtdi sadrü’l-‘ulemâ çarh-ı denî

 

‘Akl-ı fa’âl-i cünûn-ı şirret

Rûh-ı hayvâni-i cehl ü rişvet

(Kortantamer, Tunca (hzl.) (1997). Nev’î-zâde Atâyî ve Hamsesi. İzmir: Ege Üniversitesi Yay. 121.)

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Mehmet Semihd. 19 Şubat 1952 - ö. 25 Mayıs 2013Doğum YeriGörüntüle
2REMZÎ, Hafız Mehmedd. ? - ö. 1746-47Doğum YeriGörüntüle
3Hasan Ali Yüceld. 17 Aralık 1897 - ö. 26 Şubat 1961Doğum YeriGörüntüle
4Mehmet Semihd. 19 Şubat 1952 - ö. 25 Mayıs 2013Doğum YılıGörüntüle
5REMZÎ, Hafız Mehmedd. ? - ö. 1746-47Doğum YılıGörüntüle
6Hasan Ali Yüceld. 17 Aralık 1897 - ö. 26 Şubat 1961Doğum YılıGörüntüle
7Mehmet Semihd. 19 Şubat 1952 - ö. 25 Mayıs 2013Ölüm YılıGörüntüle
8REMZÎ, Hafız Mehmedd. ? - ö. 1746-47Ölüm YılıGörüntüle
9Hasan Ali Yüceld. 17 Aralık 1897 - ö. 26 Şubat 1961Ölüm YılıGörüntüle
10Mehmet Semihd. 19 Şubat 1952 - ö. 25 Mayıs 2013Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11REMZÎ, Hafız Mehmedd. ? - ö. 1746-47Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12Hasan Ali Yüceld. 17 Aralık 1897 - ö. 26 Şubat 1961Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13Mehmet Semihd. 19 Şubat 1952 - ö. 25 Mayıs 2013Madde AdıGörüntüle
14REMZÎ, Hafız Mehmedd. ? - ö. 1746-47Madde AdıGörüntüle
15Hasan Ali Yüceld. 17 Aralık 1897 - ö. 26 Şubat 1961Madde AdıGörüntüle