Madde Detay
ATÂYÎ, İvaz Paşa-zâde
(d. ?/? - ö. 841/1437)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Edirne’de doğdu. Ergun (yty.: 554), İvaz Paşa-zâde Atâyî’nin asıl adının Ahi Çelebi olduğunu belirtmişse de birinci derecedeki biyografik kaynaklarda bu bilgiye rastlanmamaktadır. Fâtih Sultân Mehmed dönemi şairlerindendir. Sultân II. Murâd’ın vezirlerinden Hâcı İvaz Paşa’nın (ö. 832/1428) oğlu olması sebebiyle İvaz Paşa-zâde diye tanınmıştır. Babasının gözlerine Düzmece Mustafâ olayına karıştığı için mil çekilmiştir. Latîfî’ye göre Mevlid sahibi Süleymân Çelebi ile Atâyî kardeştir. Ancak Gelibolulu Âlî (İsen 1994: 120), kimi deliller göstererek bunu kabul etmemiştir. Şairin, medrese eğitimi alıp almadığı konusunda ise bir kayıt bulunmamaktadır. Atâyî, Edirne’de Deliklikaya adındaki yerde bir kuyu kazarak Tunca suyundan o kuyuya su getirmeyi, getirdiği bu suyu dolapla çekip şehre dağıtacak çeşmeler yaptırmayı istemiş, fakat su çıkarmak mümkün olmayınca bu işten vazgeçmiştir. Ardından çevre halkı oraya çöp dökmeye başlamıştır. Bu mahal halk arasında “Hâcı İvaz hayrı” adıyla meşhur olmuş ve atasözü haline gelmiştir (Kut 1978: 181; İsen 1994: 119). Sehî (Kut 1978: 182) ve Gelibolulu Âlî (İsen 1994: 119), Sultân II. Murâd’ın olgun, kibar, gösterişli bir genç olduğu için Atâyî’yi musahib olarak saraya almak istediğini; Latîfî (Canım 2000: 396) ve Âşık Çelebi (Kılıç 2010: 1091) ise bu padişahın Sultân II. Mehmed olduğunu belirtmiştir. Ancak o, karşılaştığı zulümleri anlatan “Dirîg” redifli bir kaside yazarak bu daveti reddetmiştir. Hayatı zor şartlar içinde geçen Atâyî, 841/1437’de Bursa’da Pınarbaşı’nda ölmüştür. Kabri Pınarbaşı aile mezarlığındadır.
Atâyî’nin Dîvân’ına dair Bursa Müzesi’nde 158 numarada kayıtlı 16. yüzyıla ait bir mecmuada şaire ait 2 kaside, 2 Farsça manzume, 9 tuyuğ ve 40’tan fazla gazel olduğu tespit edilmiştir. Divanı yayımlandı (Aslan 2018). Mecmu’atü’n-Nezâ’ir, Câmi’ü’n-Nezâ’ir, Mecma’ü’n-Nezâ’ir, Pervâne Bey Mecmû’ası gibi mecmualarda da onun pek çok şiirine rastlanmaktadır. Bunların içinde Farsça kaside ve gazelleri de mevcuttur. Tezkirelerde Atâyî’nin şairlik yeteneğinden ve şiirlerinden övgüyle söz edilmektedir. O, Şeyhî ve İranlı şair Kemâl-i Hucendî’den etkilenmiştir. Nitekim şiirlerinin önemli bir kısmı da Şeyhî’ye naziredir. Latîfî’ye göre “Güneş” redifli kasideyi Sultân Murâd adına ilk defa Atâyî kaleme almış, Ahmed Paşa ona nazire yazmıştır. (Canım 2000: 396). Şiirlerini tanzir edenler arasında Necâtî Bey de vardır. Atâyî, Anadolu’da tuyuğ nazım şeklini kullanan, şiirde atasözü ve deyimlere yoğun olarak yer veren ilk şairdir (Kut 1978: 182).
Kaynakça
Akbayar, Nuri, S. A. Kahraman (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Aslan, Üzeyir (Hzl.) (2018). Ivaz Paşa Oğlu Atâyî Dîvanı. Ankara: TDK Yay.
Banarlı, Nihat Sami (1998). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C.I. İstanbul. MEB Yayınları. 470.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.
Canım, Rıdvan (1995). Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.
Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay.
Ergun, Sadeddin Nüzhet (yty.). Türk Şairleri. İstanbul: Zaman Kitaphanesi.
İpekten, Halûk, Mustafa
İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu ve Turgut Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı
İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
İsen, Mustafa, F. Kılıç, İ. H. Aksoyak, A. Sungurhan, M. Durmuş (2011). Şair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Kızıltunç, Recai (2008). "Türk Edebiyatında Tuyug ve Bazı Problemleri". A:Ü: Türkiyat araştırmaları Enstitüsü Dergisi 37: 123.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa
Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân
Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kut, Günay (hzl.) (1978). Heşt Bihişt, Sehî Bey Tezkiresi (İnceleme-Tenkitli Metin-Dizin). Harvard: Harvard Üniversitesi Yay.
Sungurhan Eyduran, Aysun (2000). “Atâ’î”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 1. Ankara AKM Yay. 569.
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013].
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi---tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013].
Şemseddin Sâmî (1311). Kâmûsü’l-A’lâm. İstanbul.
Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi (1977). C. 1. “Atâyî”. İstanbul: Dergâh Yay. 212.
Yöntem, Ali Canip (1928). “On beşinci Asır Şairlerinden Atâ’înin Tuyugları”. Hayat 93: 286-287.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. AYSUN SUNGURHANYayın Tarihi: 04.11.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Yine azm-i rezm kıldı server-i hâver güneş
Kim diyâr-ı Hind’e çekdi subh-dem leşker güneş
Cevşenî atlas geyüp zerrîn siper aldı ele
Çarh meydânında çekdi nukre-gûn hançer güneş
Şol kadar dökdi sipâh-ı mağribîden hûn kim
Eyledi hısn-ı şafak burcın kamu ahmer güneş
Bâz-ı meşrık-âşiyândur kim tuyûr-ı encümi
Sayd kılmak kasdı ile açdı bâl ü per güneş
Geh arûs-i mâha dîbâ-yı sepîd eyler nikâb
Geh Benât-ı na'şe vâlâdan düzer mi’cer güneş
Gûyyâ gûş-ı felekde bir dür-i yek-dânedür
Kim cihân yüzi cemâline virür zîver güneş
Bî-ser ü pâ böyle kim sûz ile seyr eyler felek
Şâh-ı âlem meclisinde gezdürür micmer güneş
Şeh Murâd ibn-i Mehemmed Hân kim olmışdur anun
Râyetine meh direfş ü tablına çenber güneş
Şâh-ı vâlâ-himmet ü âli-nîjad ol kim ana
Taht oldı âsmân râyet kamer efser güneş
Pâdişâh-ı pâk-gevher kim anunçün dir hıred
Ana mazhardur kamer yâ andadur muzmer güneş
Ol penâh-ı mülk ü püşt-i din durur k’olmış ana
Tîğ-ı nusret kabza-i feth âbına gevher güneş
Ol Süleyman’dur ki oldı ana râm ins ile cin
Ol Skender’dür ki oldı câm-ı İskender güneş
Ol cüvan-baht ü felek-menzil zekâ-dil kim bugün
Kibriyâsı âsmânında oldı kem ahter güneş
Ol ki ferrâşı hıyâm-ı mecdinün olmış durur
Mehteri sadr-ı südûr-ı hargeh-i ahdar güneş
Gice gündüz bezmgâhında zeheble nukreden
Yandurur mâhı felek meş’al sunar sâgar güneş
Olmasa envâr-ı re’yi hırmenınde hûşe-çîn
Degme kez olmazdı âlemde ziyâ-güster güneş
Bahr-i feyz ü ebr- i kefdür kim sehâsı yemminün
Kıldı mevcinden leb-i ayn-ı ümîdin ter güneş
Hink-ı nusret feth-pâya bineli ol şîr-dil
Lerze tutar eyleyince ejdehâ peyker güneş
Gerçi fülk-i bâd seyri bahr-i Nîlî’dür veli
Kulzüm-i câhında bulmaz cehd idüp ma’ber güneş
Kaldı âciz bulmayup ka’run vekârı bahrinün
Nice kim zerrîn resen birle salar lenger güneş
Sen Hudâ zıllı hümâ zıllun yaraşur kim ola
Mürg-i nûrın bâline efkârınun şehper güneş
Âstânun hâki şol iksir-i hâlisdür k’olur
Ârzûsındananun altun gibi asfer güneş
Defter-i pîrûze-cild ü heft cüzde medhüni
Müşterî yazmag içün her gün çeker mıstar güneş
Leşker-i zenge şebîhun itmek içün her gice
Baş kor işigünde re’yünden meded ister güneş
Dilde nakşunı nigâr itmek diler âyine-vâr
Kim tutupdur sûret-i âyîne sûretger güneş
Gerçi nûr-i çeşm ü ser-tâc-ı sipihr-i sebzdür
Lîkinayağına yüz bin cânile kor ser güneş
Bâtını sâfiliginden mihrinün bir zerresin
Eyleyüp izhâr kıldı âlemi enver güneş
Gerd-i râhın kimyâ-hâsiyyet oldugın bilüp
Haddin eyler her gün işigünde hâk-i der güneş
Îd-i adhâda adun udhiyyedür kim zebhine
Germ olup tîz eylemişdür yine tîğ-ı zer güneş
Hutbe-i medh okımak diler yüce aduna kim
Mâhı sîmin seyf idüp çarhı kılur minber güneş
Ben bu medhi fikr iderken şâh vasfında eylemiş
Tercemân-ı gaybdan bu hoş sözi ezber güneş
Haddi devrinde anun kim bitürür anber güneş
Sun’ eli ya’ni çeker hat k’oldı ana çâker güneş
Ay cemâlün pertevindennûr alup tâli’ olur
Her sitâre bir kamer her bir kamer enver güneş
Nîl-i eşkümde yüzün şevkı-y-ile haddüm bigi
Bahr-ı nîlîde dutupdur reng-i nîlûfer güneş
Mekteb-i hüsnünde kim meh Sûre-i Nûr itdi hıfz
Ders-i levhin arz idicek tayy olur defter güneş
Karşuna âyinedür kim lebleründen çeşmüne
Âb-ı Hayvân gösterür çün çeşme-i kevser güneş
Tâ ki manzar oldı fettân gözlerine dilberün
Fitnenün her fi’line olmuş durur masdar güneş
Gerçi hurşîd-i cihân-efrûzdur ammâ degül
Âşık-ı rûşen-dil ü ruhsâruna derhar güneş
Hüsnünün bâzârı bu vech ile germ iken yine
Göricek gül gibi yüzün tâbişin ditrer güneş
Sîm-ber oldugı andandur ki olmış tıfl iken
Mecd mehdinden ana bâliş meh ü bister güneş
Dutalum kim zülf ü hatun reşki ile her gice
Turra-i şebden dizermiş anberîn migfer güneş
Kanda bulur kavs-i ebru tîr-i gamze la’l-i leb
Müşg-i hal ü sîb-i gabgab kâmet-i ar’ar güneş
Buldı bahr-i dilde mihründen Atâyî nazmı zeyn
Âdet-i meşhurdur oldugı dür-perver güneş
Reh-nümâ olsun sana avn-i Hudâvend-i kadîm
Tâ seher sultânına her gün ola rehber güneş
Tal’atundan zîb ü zeyn olsun cihânun sûreti
Tâ ki vire âlemün çeşmine nûr ü fer güneş
(Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C. II. 554-555.)
Gazel
Sâkiyâ ko zâhidün peymânın al peymâneyi
Meclisi germ it ki mihmân etmişüz cânâneyi
Işkı bahrında zamânlardur ki gavvâsam bana
Şimdi verdi küntü kenzün hâzini dür-dâneyi
Gönlümi cânâ hayâlün lutf edüp kıldı makâm
Müstedâm olsun ki ma’mûr etdi bu vîrâneyi
Defter etmek dilesen dîvânesini zülfünün
Dilberâ yaz evvel ol dîvâna ben dîvâneyi
Nitekim sen şem’e yakmak ögredüp üstâdsın
Ben dahı yanmakda şâgird etmişem pervâneyi
Mutribün kavlin işit ko zâhidün akvâlini
Dinleme zâhid sözin işitmegil efsâneyi
Key perîşândur Atâyî zülfüne tolaşalı
Mest ü hayrândur görelden sen gözi mestâneyi
(Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay. 208.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 04.11.2013Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Yine azm-i rezm kıldı server-i hâver güneş
Kim diyâr-ı Hind’e çekdi subh-dem leşker güneş
Cevşenî atlas geyüp zerrîn siper aldı ele
Çarh meydânında çekdi nukre-gûn hançer güneş
Şol kadar dökdi sipâh-ı mağribîden hûn kim
Eyledi hısn-ı şafak burcın kamu ahmer güneş
Bâz-ı meşrık-âşiyândur kim tuyûr-ı encümi
Sayd kılmak kasdı ile açdı bâl ü per güneş
Geh arûs-i mâha dîbâ-yı sepîd eyler nikâb
Geh Benât-ı na'şe vâlâdan düzer mi’cer güneş
Gûyyâ gûş-ı felekde bir dür-i yek-dânedür
Kim cihân yüzi cemâline virür zîver güneş
Bî-ser ü pâ böyle kim sûz ile seyr eyler felek
Şâh-ı âlem meclisinde gezdürür micmer güneş
Şeh Murâd ibn-i Mehemmed Hân kim olmışdur anun
Râyetine meh direfş ü tablına çenber güneş
Şâh-ı vâlâ-himmet ü âli-nîjad ol kim ana
Taht oldı âsmân râyet kamer efser güneş
Pâdişâh-ı pâk-gevher kim anunçün dir hıred
Ana mazhardur kamer yâ andadur muzmer güneş
Ol penâh-ı mülk ü püşt-i din durur k’olmış ana
Tîğ-ı nusret kabza-i feth âbına gevher güneş
Ol Süleyman’dur ki oldı ana râm ins ile cin
Ol Skender’dür ki oldı câm-ı İskender güneş
Ol cüvan-baht ü felek-menzil zekâ-dil kim bugün
Kibriyâsı âsmânında oldı kem ahter güneş
Ol ki ferrâşı hıyâm-ı mecdinün olmış durur
Mehteri sadr-ı südûr-ı hargeh-i ahdar güneş
Gice gündüz bezmgâhında zeheble nukreden
Yandurur mâhı felek meş’al sunar sâgar güneş
Olmasa envâr-ı re’yi hırmenınde hûşe-çîn
Degme kez olmazdı âlemde ziyâ-güster güneş
Bahr-i feyz ü ebr- i kefdür kim sehâsı yemminün
Kıldı mevcinden leb-i ayn-ı ümîdin ter güneş
Hink-ı nusret feth-pâya bineli ol şîr-dil
Lerze tutar eyleyince ejdehâ peyker güneş
Gerçi fülk-i bâd seyri bahr-i Nîlî’dür veli
Kulzüm-i câhında bulmaz cehd idüp ma’ber güneş
Kaldı âciz bulmayup ka’run vekârı bahrinün
Nice kim zerrîn resen birle salar lenger güneş
Sen Hudâ zıllı hümâ zıllun yaraşur kim ola
Mürg-i nûrın bâline efkârınun şehper güneş
Âstânun hâki şol iksir-i hâlisdür k’olur
Ârzûsındananun altun gibi asfer güneş
Defter-i pîrûze-cild ü heft cüzde medhüni
Müşterî yazmag içün her gün çeker mıstar güneş
Leşker-i zenge şebîhun itmek içün her gice
Baş kor işigünde re’yünden meded ister güneş
Dilde nakşunı nigâr itmek diler âyine-vâr
Kim tutupdur sûret-i âyîne sûretger güneş
Gerçi nûr-i çeşm ü ser-tâc-ı sipihr-i sebzdür
Lîkinayağına yüz bin cânile kor ser güneş
Bâtını sâfiliginden mihrinün bir zerresin
Eyleyüp izhâr kıldı âlemi enver güneş
Gerd-i râhın kimyâ-hâsiyyet oldugın bilüp
Haddin eyler her gün işigünde hâk-i der güneş
Îd-i adhâda adun udhiyyedür kim zebhine
Germ olup tîz eylemişdür yine tîğ-ı zer güneş
Hutbe-i medh okımak diler yüce aduna kim
Mâhı sîmin seyf idüp çarhı kılur minber güneş
Ben bu medhi fikr iderken şâh vasfında eylemiş
Tercemân-ı gaybdan bu hoş sözi ezber güneş
Haddi devrinde anun kim bitürür anber güneş
Sun’ eli ya’ni çeker hat k’oldı ana çâker güneş
Ay cemâlün pertevindennûr alup tâli’ olur
Her sitâre bir kamer her bir kamer enver güneş
Nîl-i eşkümde yüzün şevkı-y-ile haddüm bigi
Bahr-ı nîlîde dutupdur reng-i nîlûfer güneş
Mekteb-i hüsnünde kim meh Sûre-i Nûr itdi hıfz
Ders-i levhin arz idicek tayy olur defter güneş
Karşuna âyinedür kim lebleründen çeşmüne
Âb-ı Hayvân gösterür çün çeşme-i kevser güneş
Tâ ki manzar oldı fettân gözlerine dilberün
Fitnenün her fi’line olmuş durur masdar güneş
Gerçi hurşîd-i cihân-efrûzdur ammâ degül
Âşık-ı rûşen-dil ü ruhsâruna derhar güneş
Hüsnünün bâzârı bu vech ile germ iken yine
Göricek gül gibi yüzün tâbişin ditrer güneş
Sîm-ber oldugı andandur ki olmış tıfl iken
Mecd mehdinden ana bâliş meh ü bister güneş
Dutalum kim zülf ü hatun reşki ile her gice
Turra-i şebden dizermiş anberîn migfer güneş
Kanda bulur kavs-i ebru tîr-i gamze la’l-i leb
Müşg-i hal ü sîb-i gabgab kâmet-i ar’ar güneş
Buldı bahr-i dilde mihründen Atâyî nazmı zeyn
Âdet-i meşhurdur oldugı dür-perver güneş
Reh-nümâ olsun sana avn-i Hudâvend-i kadîm
Tâ seher sultânına her gün ola rehber güneş
Tal’atundan zîb ü zeyn olsun cihânun sûreti
Tâ ki vire âlemün çeşmine nûr ü fer güneş
(Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C. II. 554-555.)
Gazel
Sâkiyâ ko zâhidün peymânın al peymâneyi
Meclisi germ it ki mihmân etmişüz cânâneyi
Işkı bahrında zamânlardur ki gavvâsam bana
Şimdi verdi küntü kenzün hâzini dür-dâneyi
Gönlümi cânâ hayâlün lutf edüp kıldı makâm
Müstedâm olsun ki ma’mûr etdi bu vîrâneyi
Defter etmek dilesen dîvânesini zülfünün
Dilberâ yaz evvel ol dîvâna ben dîvâneyi
Nitekim sen şem’e yakmak ögredüp üstâdsın
Ben dahı yanmakda şâgird etmişem pervâneyi
Mutribün kavlin işit ko zâhidün akvâlini
Dinleme zâhid sözin işitmegil efsâneyi
Key perîşândur Atâyî zülfüne tolaşalı
Mest ü hayrândur görelden sen gözi mestâneyi
(Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay. 208.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Yine azm-i rezm kıldı server-i hâver güneş
Kim diyâr-ı Hind’e çekdi subh-dem leşker güneş
Cevşenî atlas geyüp zerrîn siper aldı ele
Çarh meydânında çekdi nukre-gûn hançer güneş
Şol kadar dökdi sipâh-ı mağribîden hûn kim
Eyledi hısn-ı şafak burcın kamu ahmer güneş
Bâz-ı meşrık-âşiyândur kim tuyûr-ı encümi
Sayd kılmak kasdı ile açdı bâl ü per güneş
Geh arûs-i mâha dîbâ-yı sepîd eyler nikâb
Geh Benât-ı na'şe vâlâdan düzer mi’cer güneş
Gûyyâ gûş-ı felekde bir dür-i yek-dânedür
Kim cihân yüzi cemâline virür zîver güneş
Bî-ser ü pâ böyle kim sûz ile seyr eyler felek
Şâh-ı âlem meclisinde gezdürür micmer güneş
Şeh Murâd ibn-i Mehemmed Hân kim olmışdur anun
Râyetine meh direfş ü tablına çenber güneş
Şâh-ı vâlâ-himmet ü âli-nîjad ol kim ana
Taht oldı âsmân râyet kamer efser güneş
Pâdişâh-ı pâk-gevher kim anunçün dir hıred
Ana mazhardur kamer yâ andadur muzmer güneş
Ol penâh-ı mülk ü püşt-i din durur k’olmış ana
Tîğ-ı nusret kabza-i feth âbına gevher güneş
Ol Süleyman’dur ki oldı ana râm ins ile cin
Ol Skender’dür ki oldı câm-ı İskender güneş
Ol cüvan-baht ü felek-menzil zekâ-dil kim bugün
Kibriyâsı âsmânında oldı kem ahter güneş
Ol ki ferrâşı hıyâm-ı mecdinün olmış durur
Mehteri sadr-ı südûr-ı hargeh-i ahdar güneş
Gice gündüz bezmgâhında zeheble nukreden
Yandurur mâhı felek meş’al sunar sâgar güneş
Olmasa envâr-ı re’yi hırmenınde hûşe-çîn
Degme kez olmazdı âlemde ziyâ-güster güneş
Bahr-i feyz ü ebr- i kefdür kim sehâsı yemminün
Kıldı mevcinden leb-i ayn-ı ümîdin ter güneş
Hink-ı nusret feth-pâya bineli ol şîr-dil
Lerze tutar eyleyince ejdehâ peyker güneş
Gerçi fülk-i bâd seyri bahr-i Nîlî’dür veli
Kulzüm-i câhında bulmaz cehd idüp ma’ber güneş
Kaldı âciz bulmayup ka’run vekârı bahrinün
Nice kim zerrîn resen birle salar lenger güneş
Sen Hudâ zıllı hümâ zıllun yaraşur kim ola
Mürg-i nûrın bâline efkârınun şehper güneş
Âstânun hâki şol iksir-i hâlisdür k’olur
Ârzûsındananun altun gibi asfer güneş
Defter-i pîrûze-cild ü heft cüzde medhüni
Müşterî yazmag içün her gün çeker mıstar güneş
Leşker-i zenge şebîhun itmek içün her gice
Baş kor işigünde re’yünden meded ister güneş
Dilde nakşunı nigâr itmek diler âyine-vâr
Kim tutupdur sûret-i âyîne sûretger güneş
Gerçi nûr-i çeşm ü ser-tâc-ı sipihr-i sebzdür
Lîkinayağına yüz bin cânile kor ser güneş
Bâtını sâfiliginden mihrinün bir zerresin
Eyleyüp izhâr kıldı âlemi enver güneş
Gerd-i râhın kimyâ-hâsiyyet oldugın bilüp
Haddin eyler her gün işigünde hâk-i der güneş
Îd-i adhâda adun udhiyyedür kim zebhine
Germ olup tîz eylemişdür yine tîğ-ı zer güneş
Hutbe-i medh okımak diler yüce aduna kim
Mâhı sîmin seyf idüp çarhı kılur minber güneş
Ben bu medhi fikr iderken şâh vasfında eylemiş
Tercemân-ı gaybdan bu hoş sözi ezber güneş
Haddi devrinde anun kim bitürür anber güneş
Sun’ eli ya’ni çeker hat k’oldı ana çâker güneş
Ay cemâlün pertevindennûr alup tâli’ olur
Her sitâre bir kamer her bir kamer enver güneş
Nîl-i eşkümde yüzün şevkı-y-ile haddüm bigi
Bahr-ı nîlîde dutupdur reng-i nîlûfer güneş
Mekteb-i hüsnünde kim meh Sûre-i Nûr itdi hıfz
Ders-i levhin arz idicek tayy olur defter güneş
Karşuna âyinedür kim lebleründen çeşmüne
Âb-ı Hayvân gösterür çün çeşme-i kevser güneş
Tâ ki manzar oldı fettân gözlerine dilberün
Fitnenün her fi’line olmuş durur masdar güneş
Gerçi hurşîd-i cihân-efrûzdur ammâ degül
Âşık-ı rûşen-dil ü ruhsâruna derhar güneş
Hüsnünün bâzârı bu vech ile germ iken yine
Göricek gül gibi yüzün tâbişin ditrer güneş
Sîm-ber oldugı andandur ki olmış tıfl iken
Mecd mehdinden ana bâliş meh ü bister güneş
Dutalum kim zülf ü hatun reşki ile her gice
Turra-i şebden dizermiş anberîn migfer güneş
Kanda bulur kavs-i ebru tîr-i gamze la’l-i leb
Müşg-i hal ü sîb-i gabgab kâmet-i ar’ar güneş
Buldı bahr-i dilde mihründen Atâyî nazmı zeyn
Âdet-i meşhurdur oldugı dür-perver güneş
Reh-nümâ olsun sana avn-i Hudâvend-i kadîm
Tâ seher sultânına her gün ola rehber güneş
Tal’atundan zîb ü zeyn olsun cihânun sûreti
Tâ ki vire âlemün çeşmine nûr ü fer güneş
(Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C. II. 554-555.)
Gazel
Sâkiyâ ko zâhidün peymânın al peymâneyi
Meclisi germ it ki mihmân etmişüz cânâneyi
Işkı bahrında zamânlardur ki gavvâsam bana
Şimdi verdi küntü kenzün hâzini dür-dâneyi
Gönlümi cânâ hayâlün lutf edüp kıldı makâm
Müstedâm olsun ki ma’mûr etdi bu vîrâneyi
Defter etmek dilesen dîvânesini zülfünün
Dilberâ yaz evvel ol dîvâna ben dîvâneyi
Nitekim sen şem’e yakmak ögredüp üstâdsın
Ben dahı yanmakda şâgird etmişem pervâneyi
Mutribün kavlin işit ko zâhidün akvâlini
Dinleme zâhid sözin işitmegil efsâneyi
Key perîşândur Atâyî zülfüne tolaşalı
Mest ü hayrândur görelden sen gözi mestâneyi
(Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay. 208.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Kasîde
Yine azm-i rezm kıldı server-i hâver güneş
Kim diyâr-ı Hind’e çekdi subh-dem leşker güneş
Cevşenî atlas geyüp zerrîn siper aldı ele
Çarh meydânında çekdi nukre-gûn hançer güneş
Şol kadar dökdi sipâh-ı mağribîden hûn kim
Eyledi hısn-ı şafak burcın kamu ahmer güneş
Bâz-ı meşrık-âşiyândur kim tuyûr-ı encümi
Sayd kılmak kasdı ile açdı bâl ü per güneş
Geh arûs-i mâha dîbâ-yı sepîd eyler nikâb
Geh Benât-ı na'şe vâlâdan düzer mi’cer güneş
Gûyyâ gûş-ı felekde bir dür-i yek-dânedür
Kim cihân yüzi cemâline virür zîver güneş
Bî-ser ü pâ böyle kim sûz ile seyr eyler felek
Şâh-ı âlem meclisinde gezdürür micmer güneş
Şeh Murâd ibn-i Mehemmed Hân kim olmışdur anun
Râyetine meh direfş ü tablına çenber güneş
Şâh-ı vâlâ-himmet ü âli-nîjad ol kim ana
Taht oldı âsmân râyet kamer efser güneş
Pâdişâh-ı pâk-gevher kim anunçün dir hıred
Ana mazhardur kamer yâ andadur muzmer güneş
Ol penâh-ı mülk ü püşt-i din durur k’olmış ana
Tîğ-ı nusret kabza-i feth âbına gevher güneş
Ol Süleyman’dur ki oldı ana râm ins ile cin
Ol Skender’dür ki oldı câm-ı İskender güneş
Ol cüvan-baht ü felek-menzil zekâ-dil kim bugün
Kibriyâsı âsmânında oldı kem ahter güneş
Ol ki ferrâşı hıyâm-ı mecdinün olmış durur
Mehteri sadr-ı südûr-ı hargeh-i ahdar güneş
Gice gündüz bezmgâhında zeheble nukreden
Yandurur mâhı felek meş’al sunar sâgar güneş
Olmasa envâr-ı re’yi hırmenınde hûşe-çîn
Degme kez olmazdı âlemde ziyâ-güster güneş
Bahr-i feyz ü ebr- i kefdür kim sehâsı yemminün
Kıldı mevcinden leb-i ayn-ı ümîdin ter güneş
Hink-ı nusret feth-pâya bineli ol şîr-dil
Lerze tutar eyleyince ejdehâ peyker güneş
Gerçi fülk-i bâd seyri bahr-i Nîlî’dür veli
Kulzüm-i câhında bulmaz cehd idüp ma’ber güneş
Kaldı âciz bulmayup ka’run vekârı bahrinün
Nice kim zerrîn resen birle salar lenger güneş
Sen Hudâ zıllı hümâ zıllun yaraşur kim ola
Mürg-i nûrın bâline efkârınun şehper güneş
Âstânun hâki şol iksir-i hâlisdür k’olur
Ârzûsındananun altun gibi asfer güneş
Defter-i pîrûze-cild ü heft cüzde medhüni
Müşterî yazmag içün her gün çeker mıstar güneş
Leşker-i zenge şebîhun itmek içün her gice
Baş kor işigünde re’yünden meded ister güneş
Dilde nakşunı nigâr itmek diler âyine-vâr
Kim tutupdur sûret-i âyîne sûretger güneş
Gerçi nûr-i çeşm ü ser-tâc-ı sipihr-i sebzdür
Lîkinayağına yüz bin cânile kor ser güneş
Bâtını sâfiliginden mihrinün bir zerresin
Eyleyüp izhâr kıldı âlemi enver güneş
Gerd-i râhın kimyâ-hâsiyyet oldugın bilüp
Haddin eyler her gün işigünde hâk-i der güneş
Îd-i adhâda adun udhiyyedür kim zebhine
Germ olup tîz eylemişdür yine tîğ-ı zer güneş
Hutbe-i medh okımak diler yüce aduna kim
Mâhı sîmin seyf idüp çarhı kılur minber güneş
Ben bu medhi fikr iderken şâh vasfında eylemiş
Tercemân-ı gaybdan bu hoş sözi ezber güneş
Haddi devrinde anun kim bitürür anber güneş
Sun’ eli ya’ni çeker hat k’oldı ana çâker güneş
Ay cemâlün pertevindennûr alup tâli’ olur
Her sitâre bir kamer her bir kamer enver güneş
Nîl-i eşkümde yüzün şevkı-y-ile haddüm bigi
Bahr-ı nîlîde dutupdur reng-i nîlûfer güneş
Mekteb-i hüsnünde kim meh Sûre-i Nûr itdi hıfz
Ders-i levhin arz idicek tayy olur defter güneş
Karşuna âyinedür kim lebleründen çeşmüne
Âb-ı Hayvân gösterür çün çeşme-i kevser güneş
Tâ ki manzar oldı fettân gözlerine dilberün
Fitnenün her fi’line olmuş durur masdar güneş
Gerçi hurşîd-i cihân-efrûzdur ammâ degül
Âşık-ı rûşen-dil ü ruhsâruna derhar güneş
Hüsnünün bâzârı bu vech ile germ iken yine
Göricek gül gibi yüzün tâbişin ditrer güneş
Sîm-ber oldugı andandur ki olmış tıfl iken
Mecd mehdinden ana bâliş meh ü bister güneş
Dutalum kim zülf ü hatun reşki ile her gice
Turra-i şebden dizermiş anberîn migfer güneş
Kanda bulur kavs-i ebru tîr-i gamze la’l-i leb
Müşg-i hal ü sîb-i gabgab kâmet-i ar’ar güneş
Buldı bahr-i dilde mihründen Atâyî nazmı zeyn
Âdet-i meşhurdur oldugı dür-perver güneş
Reh-nümâ olsun sana avn-i Hudâvend-i kadîm
Tâ seher sultânına her gün ola rehber güneş
Tal’atundan zîb ü zeyn olsun cihânun sûreti
Tâ ki vire âlemün çeşmine nûr ü fer güneş
(Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C. II. 554-555.)
Gazel
Sâkiyâ ko zâhidün peymânın al peymâneyi
Meclisi germ it ki mihmân etmişüz cânâneyi
Işkı bahrında zamânlardur ki gavvâsam bana
Şimdi verdi küntü kenzün hâzini dür-dâneyi
Gönlümi cânâ hayâlün lutf edüp kıldı makâm
Müstedâm olsun ki ma’mûr etdi bu vîrâneyi
Defter etmek dilesen dîvânesini zülfünün
Dilberâ yaz evvel ol dîvâna ben dîvâneyi
Nitekim sen şem’e yakmak ögredüp üstâdsın
Ben dahı yanmakda şâgird etmişem pervâneyi
Mutribün kavlin işit ko zâhidün akvâlini
Dinleme zâhid sözin işitmegil efsâneyi
Key perîşândur Atâyî zülfüne tolaşalı
Mest ü hayrândur görelden sen gözi mestâneyi
(Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay. 208.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | FÂNÎ, Fânî Çelebi | d. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonra | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Âlî, Hüseyin Âlî Çelebi | d. ? - ö. 1648 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ŞERÎF TAL'AT EFENDİ | d. 1820 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | FÂNÎ, Fânî Çelebi | d. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonra | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Âlî, Hüseyin Âlî Çelebi | d. ? - ö. 1648 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ŞERÎF TAL'AT EFENDİ | d. 1820 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | FÂNÎ, Fânî Çelebi | d. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonra | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Âlî, Hüseyin Âlî Çelebi | d. ? - ö. 1648 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ŞERÎF TAL'AT EFENDİ | d. 1820 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | FÂNÎ, Fânî Çelebi | d. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonra | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | Âlî, Hüseyin Âlî Çelebi | d. ? - ö. 1648 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | ŞERÎF TAL'AT EFENDİ | d. 1820 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | FÂNÎ, Fânî Çelebi | d. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonra | Madde Adı | Görüntüle |
14 | Âlî, Hüseyin Âlî Çelebi | d. ? - ö. 1648 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | ŞERÎF TAL'AT EFENDİ | d. 1820 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |