ATÂYÎ, İvaz Paşa-zâde

(d. ?/? - ö. 841/1437)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Edirne’de doğdu. Ergun (yty.: 554), İvaz Paşa-zâde Atâyî’nin asıl adının Ahi Çelebi olduğunu belirtmişse de birinci derecedeki biyografik kaynaklarda bu bilgiye rastlanmamaktadır. Fâtih Sultân Mehmed dönemi şairlerindendir. Sultân II. Murâd’ın vezirlerinden Hâcı İvaz Paşa’nın (ö. 832/1428) oğlu olması sebebiyle İvaz Paşa-zâde diye tanınmıştır. Babasının gözlerine Düzmece Mustafâ olayına karıştığı için mil çekilmiştir. Latîfî’ye göre Mevlid sahibi Süleymân Çelebi ile Atâyî kardeştir. Ancak Gelibolulu Âlî (İsen 1994: 120), kimi deliller göstererek bunu kabul etmemiştir. Şairin, medrese eğitimi alıp almadığı konusunda ise bir kayıt bulunmamaktadır. Atâyî, Edirne’de Deliklikaya adındaki yerde bir kuyu kazarak Tunca suyundan o kuyuya su getirmeyi, getirdiği bu suyu dolapla çekip şehre dağıtacak çeşmeler yaptırmayı istemiş, fakat su çıkarmak mümkün olmayınca bu işten vazgeçmiştir. Ardından çevre halkı oraya çöp dökmeye başlamıştır. Bu mahal halk arasında “Hâcı İvaz hayrı” adıyla meşhur olmuş ve atasözü haline gelmiştir (Kut 1978: 181; İsen 1994: 119). Sehî (Kut 1978: 182) ve Gelibolulu Âlî (İsen 1994: 119), Sultân II. Murâd’ın olgun, kibar, gösterişli bir genç olduğu için Atâyî’yi musahib olarak saraya almak istediğini; Latîfî (Canım 2000: 396) ve Âşık Çelebi (Kılıç 2010: 1091) ise bu padişahın Sultân II. Mehmed olduğunu belirtmiştir. Ancak o, karşılaştığı zulümleri anlatan “Dirîg” redifli bir kaside yazarak bu daveti reddetmiştir. Hayatı zor şartlar içinde geçen Atâyî, 841/1437’de Bursa’da Pınarbaşı’nda ölmüştür. Kabri Pınarbaşı aile mezarlığındadır.

Atâyî’nin Dîvân’ına dair Bursa Müzesi’nde 158 numarada kayıtlı 16. yüzyıla ait bir mecmuada şaire ait 2 kaside, 2 Farsça manzume, 9 tuyuğ ve 40’tan fazla gazel olduğu tespit edilmiştir. Divanı yayımlandı (Aslan 2018). Mecmu’atü’n-Nezâ’ir, Câmi’ü’n-Nezâ’ir, Mecma’ü’n-Nezâ’ir, Pervâne Bey Mecmû’ası gibi mecmualarda da onun pek çok şiirine rastlanmaktadır. Bunların içinde Farsça kaside ve gazelleri de mevcuttur. Tezkirelerde Atâyî’nin şairlik yeteneğinden ve şiirlerinden övgüyle söz edilmektedir. O, Şeyhî ve İranlı şair Kemâl-i Hucendî’den etkilenmiştir. Nitekim şiirlerinin önemli bir kısmı da Şeyhî’ye naziredir. Latîfî’ye göre “Güneş” redifli kasideyi Sultân Murâd adına ilk defa Atâyî kaleme almış, Ahmed Paşa ona nazire yazmıştır. (Canım 2000: 396). Şiirlerini tanzir edenler arasında Necâtî Bey de vardır. Atâyî, Anadolu’da tuyuğ nazım şeklini kullanan, şiirde atasözü ve deyimlere yoğun olarak yer veren ilk şairdir (Kut 1978: 182).

Kaynakça

Akbayar, Nuri, S. A. Kahraman (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Aslan, Üzeyir (Hzl.) (2018). Ivaz Paşa Oğlu Atâyî Dîvanı. Ankara: TDK Yay. 

Banarlı, Nihat Sami (1998). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C.I. İstanbul. MEB Yayınları. 470.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.

Canım, Rıdvan (1995). Edirne Şairleri. Ankara: Akçağ Yay.

Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay.

Ergun, Sadeddin Nüzhet (yty.). Türk Şairleri. İstanbul: Zaman Kitaphanesi.

İpekten, Halûk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu ve Turgut Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay. 

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

İsen, Mustafa, F. Kılıç, İ. H. Aksoyak, A. Sungurhan, M. Durmuş (2011). Şair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yay.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Kızıltunç, Recai (2008). "Türk Edebiyatında Tuyug ve Bazı Problemleri". A:Ü: Türkiyat araştırmaları Enstitüsü Dergisi 37: 123.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kut, Günay (hzl.) (1978). Heşt Bihişt, Sehî Bey Tezkiresi (İnceleme-Tenkitli Metin-Dizin). Harvard: Harvard Üniversitesi Yay.

Sungurhan Eyduran, Aysun (2000). “Atâ’î”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 1. Ankara AKM Yay. 569.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013].

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi---tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013].

Şemseddin Sâmî (1311). Kâmûsü’l-A’lâm. İstanbul.

Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi (1977). C. 1. “Atâyî”. İstanbul: Dergâh Yay. 212.

Yöntem, Ali Canip (1928). “On beşinci Asır Şairlerinden Atâ’înin Tuyugları”. Hayat 93: 286-287.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. AYSUN SUNGURHAN
Yayın Tarihi: 04.11.2013
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Kasîde

Yine azm-i rezm kıldı server-i hâver güneş

Kim diyâr-ı Hind’e çekdi subh-dem leşker güneş

 

Cevşenî atlas geyüp zerrîn siper aldı ele

Çarh meydânında çekdi nukre-gûn hançer güneş

 

Şol kadar dökdi sipâh-ı mağribîden hûn kim

Eyledi hısn-ı şafak burcın kamu ahmer güneş

 

Bâz-ı meşrık-âşiyândur kim tuyûr-ı encümi

Sayd kılmak kasdı ile açdı bâl ü per güneş

 

Geh arûs-i mâha dîbâ-yı sepîd eyler nikâb

Geh Benât-ı na'şe vâlâdan düzer mi’cer güneş

 

Gûyyâ gûş-ı felekde bir dür-i yek-dânedür

Kim cihân yüzi cemâline virür zîver güneş

 

Bî-ser ü pâ böyle kim sûz ile seyr eyler felek

Şâh-ı âlem meclisinde gezdürür micmer güneş

 

Şeh Murâd ibn-i Mehemmed Hân kim olmışdur anun

Râyetine meh direfş ü tablına çenber güneş

 

Şâh-ı vâlâ-himmet ü âli-nîjad ol kim ana

Taht oldı âsmân râyet kamer efser güneş

 

Pâdişâh-ı pâk-gevher kim anunçün dir hıred

Ana mazhardur kamer yâ andadur muzmer güneş

 

Ol penâh-ı mülk ü püşt-i din durur k’olmış ana

Tîğ-ı nusret kabza-i feth âbına gevher güneş

 

Ol Süleyman’dur ki oldı ana râm ins ile cin

Ol Skender’dür ki oldı câm-ı İskender güneş

 

Ol cüvan-baht ü felek-menzil zekâ-dil kim bugün

Kibriyâsı âsmânında oldı kem ahter güneş

 

Ol ki ferrâşı hıyâm-ı mecdinün olmış durur

Mehteri sadr-ı südûr-ı hargeh-i ahdar güneş

 

Gice gündüz bezmgâhında zeheble nukreden

Yandurur mâhı felek meş’al sunar sâgar güneş

 

Olmasa envâr-ı re’yi hırmenınde hûşe-çîn

Degme kez olmazdı âlemde ziyâ-güster güneş

 

Bahr-i feyz ü ebr- i kefdür kim sehâsı yemminün

Kıldı mevcinden leb-i ayn-ı ümîdin ter güneş

 

Hink-ı nusret feth-pâya bineli ol şîr-dil

Lerze tutar eyleyince ejdehâ peyker güneş

 

Gerçi fülk-i bâd seyri bahr-i Nîlî’dür veli

Kulzüm-i câhında bulmaz cehd idüp ma’ber güneş

 

Kaldı âciz bulmayup ka’run vekârı bahrinün

Nice kim zerrîn resen birle salar lenger güneş

 

Sen Hudâ zıllı hümâ zıllun yaraşur kim ola

Mürg-i nûrın bâline efkârınun şehper güneş

 

Âstânun hâki şol iksir-i hâlisdür k’olur

Ârzûsındananun altun gibi asfer güneş

 

Defter-i pîrûze-cild ü heft cüzde medhüni

Müşterî yazmag içün her gün çeker mıstar güneş

 

Leşker-i zenge şebîhun itmek içün her gice

Baş kor işigünde re’yünden meded ister güneş

 

Dilde nakşunı nigâr itmek diler âyine-vâr

Kim tutupdur sûret-i âyîne sûretger güneş

 

Gerçi nûr-i çeşm ü ser-tâc-ı sipihr-i sebzdür

Lîkinayağına yüz bin cânile kor ser güneş

 

Bâtını sâfiliginden mihrinün bir zerresin

Eyleyüp izhâr kıldı âlemi enver güneş

 

Gerd-i râhın kimyâ-hâsiyyet oldugın bilüp

Haddin eyler her gün işigünde hâk-i der güneş

 

Îd-i adhâda adun udhiyyedür kim zebhine

Germ olup tîz eylemişdür yine tîğ-ı zer güneş

 

Hutbe-i medh okımak diler yüce aduna kim

Mâhı sîmin seyf idüp çarhı kılur minber güneş

 

Ben bu medhi fikr iderken şâh vasfında eylemiş

Tercemân-ı gaybdan bu hoş sözi ezber güneş

 

Haddi devrinde anun kim bitürür anber güneş

Sun’ eli ya’ni çeker hat k’oldı ana çâker güneş

 

Ay cemâlün pertevindennûr alup tâli’ olur

Her sitâre bir kamer her bir kamer enver güneş

 

Nîl-i eşkümde yüzün şevkı-y-ile haddüm bigi

Bahr-ı nîlîde dutupdur reng-i nîlûfer güneş

 

Mekteb-i hüsnünde kim meh Sûre-i Nûr itdi hıfz

Ders-i levhin arz idicek tayy olur defter güneş

 

Karşuna âyinedür kim lebleründen çeşmüne

Âb-ı Hayvân gösterür çün çeşme-i kevser güneş

 

Tâ ki manzar oldı fettân gözlerine dilberün

Fitnenün her fi’line olmuş durur masdar güneş

 

Gerçi hurşîd-i cihân-efrûzdur ammâ degül

Âşık-ı rûşen-dil ü ruhsâruna derhar güneş

 

Hüsnünün bâzârı bu vech ile germ iken yine

Göricek gül gibi yüzün tâbişin ditrer güneş

 

Sîm-ber oldugı andandur ki olmış tıfl iken

Mecd mehdinden ana bâliş meh ü bister güneş

 

Dutalum kim zülf ü hatun reşki ile her gice

Turra-i şebden dizermiş anberîn migfer güneş

 

Kanda bulur kavs-i ebru tîr-i gamze la’l-i leb

Müşg-i hal ü sîb-i gabgab kâmet-i ar’ar güneş

 

Buldı bahr-i dilde mihründen Atâyî nazmı zeyn

Âdet-i meşhurdur oldugı dür-perver güneş

 

Reh-nümâ olsun sana avn-i Hudâvend-i kadîm

Tâ seher sultânına her gün ola rehber güneş

 

Tal’atundan zîb ü zeyn olsun cihânun sûreti

Tâ ki vire âlemün çeşmine nûr ü fer güneş

(Ergun, S. Nüzhet (1945). Türk Şairleri. C. II. 554-555.)

 

Gazel

Sâkiyâ ko zâhidün peymânın al peymâneyi

Meclisi germ it ki mihmân etmişüz cânâneyi

 

Işkı bahrında zamânlardur ki gavvâsam bana

Şimdi verdi küntü kenzün hâzini dür-dâneyi

 

Gönlümi cânâ hayâlün lutf edüp kıldı makâm

Müstedâm olsun ki ma’mûr etdi bu vîrâneyi

 

Defter etmek dilesen dîvânesini zülfünün

Dilberâ yaz evvel ol dîvâna ben dîvâneyi

 

Nitekim sen şem’e yakmak ögredüp üstâdsın

Ben dahı yanmakda şâgird etmişem pervâneyi

 

Mutribün kavlin işit ko zâhidün akvâlini

Dinleme zâhid sözin işitmegil efsâneyi

 

Key perîşândur Atâyî zülfüne tolaşalı

Mest ü hayrândur görelden sen gözi mestâneyi

(Canpolat, Mustafa (hzl.) (1982). Ömer bin Mezîd, Mecmû’atü’n-Nezâ’ir. Ankara: TDK Yay. 208.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FÂNÎ, Fânî Çelebid. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonraDoğum YeriGörüntüle
2Âlî, Hüseyin Âlî Çelebid. ? - ö. 1648Doğum YeriGörüntüle
3ŞERÎF TAL'AT EFENDİd. 1820 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4FÂNÎ, Fânî Çelebid. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonraDoğum YılıGörüntüle
5Âlî, Hüseyin Âlî Çelebid. ? - ö. 1648Doğum YılıGörüntüle
6ŞERÎF TAL'AT EFENDİd. 1820 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7FÂNÎ, Fânî Çelebid. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonraÖlüm YılıGörüntüle
8Âlî, Hüseyin Âlî Çelebid. ? - ö. 1648Ölüm YılıGörüntüle
9ŞERÎF TAL'AT EFENDİd. 1820 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10FÂNÎ, Fânî Çelebid. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonraAlan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Âlî, Hüseyin Âlî Çelebid. ? - ö. 1648Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12ŞERÎF TAL'AT EFENDİd. 1820 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13FÂNÎ, Fânî Çelebid. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonraMadde AdıGörüntüle
14Âlî, Hüseyin Âlî Çelebid. ? - ö. 1648Madde AdıGörüntüle
15ŞERÎF TAL'AT EFENDİd. 1820 - ö. ?Madde AdıGörüntüle