Madde Detay
BEYÂNÎ, Mustafâ
(d. ?/? - ö. 1006/1597-98)
divan şairi ve tezkire yazarı
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı “Mustafâ” olup “Carullâhzâde” lakabıyla tanındı. Bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Rusçuk’ta doğdu (Sungurhan 1994: 29). Beyânî, öğrenimine Rusçuk’ta başladı ve sonra İstanbul’a gelerek dönemin tanınmış hocalarından Ebussuûd Efendi ve oğlu Mehmed Efendi’den ders aldı. Beyânî, Tezkire’sinde bizzat Ebussuûd Efendi’den mülâzım olduğunu belirtir (Sungurhan 1994: 29). Âşık Çelebi de Meşâ’irü’ş-Şu’arâ adlı tezkiresinde Beyânî’nin bir süre Halep kadısı Mehmed Efendi’ye hizmet ettiğini söyler (Kılıç 2010: 447). Beyânî, Şükrullâh Halife’den talik icazeti alarak hattat oldu ve hocasının tamamlanan tefsirini temize çekti. Bunun üzerine yirmi akçe ile Kestel medresesine müderris tayin edildi. Daha sonra Havran’da kadılık yaptı. Beyânî, Havran kadılığı sırasında hacca gitti ve Hicaz’dan döndükten sonra resmî görevlerinden ayrılarak İstanbul’a geldi. Okmeydanı Sofular Halvetî tekkesi şeyhi Ekmeleddin Efendi’ye bağlanarak tarikata girdi. Bir süre Gelibolu zaviyelerinden birinde kalan Beyânî, Şeyh Ekmeleddin Efendi öldükten sonra onun vasiyeti üzerine Sofular Halvetî tekkesi şeyhi oldu (985/1577). Yirmi yıl kadar bu tekkede şeyhlik yaptı. İstanbul’da öldü (1006/1597-98) ve bu tekkenin bahçesine gömüldü.
Beyânî, Divan sahibi olmamakla birlikte şiirle yakından ilgilendi. Onun şiir hayatı, tasavvuf yoluna girmeden önce ve sonra olmak üzere ikiye ayrılır. Tezkire’sinde gençlik yıllarında dostlarıyla şiir söylemeye heveslendiğini ve nazireler söylediğini; tarikata girdikten sonra “Allah dostlarının aşk ve sevgiyle ilgili mecâzî şiirlerini” benimsediğini kaydeder (Sungurhan 1994: 29). Beyânî, tasavvufa yöneldikten ve şeyh olduktan sonra hocası Ebussuûd Efendi’nin bazı beyitlerini tahmis etti ve şiirlerini sadece Arapça söylemeye başladı (Sungurhan 1994: 30).
Beyânî, döneminde tasavvufa girdikten sonra söylediği Arapça şiirleriyle şöhret kazanmışken, günümüzde tezkireciği ile öne çıkmaktadır. Beyânî, Beyânî Tezkiresi veya Tezkire-i Şu’arâ olarak bilinen eserini 1006/1597-98 tarihinde 16. yüzyılın en son şairler tezkiresi olarak kaleme alır. Beyânî Tezkiresi, toplam 640 biyografi içeren Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiresi’nin özeti mahiyetindedir. Bu bakımdan tezkire, Türk edebiyatında önemli bir yere sahip değildir.
Beyânî Tezkiresi, bir mukaddime ve iki bölüm hâlinde düzenlenmiştir. Tezkire’nin mukaddime kısmında şiir ve şair hakında bilgi verilmekte, tezkire kelimesinin anlamı üzerinde durulmaktadır. Beyânî, bu kısımda Farsça ve Arapça birçok tezkirenin yazıldığını, Anadolu sahasında Latîfî’nin Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıra-i Nuzemâ, Âşık Çelebi’nin Meşâ’irü’ş-Şu’arâ ve Kınalızâde Hasan Çelebi’nin Tezkiretü’ş-Şu’arâ’sının halk arasında beğenildiğini belirtir (Sungurhan 1994: 1). Beyânî, Tezkire’sini yazarken bu şair tezkirelerinden Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiresi’ni bir dostundan ödünç aldığını ve fazla zamanı olmadığı için özetleyerek sadece meşhur olan şairleri seçtiğini söyler. Böylece Tezkire’de yer alan şairlerin neye göre seçildiği konusuna açıklık getirilmektedir.
Tezkire’nin birinci bölümünde beş padişah [Fatih Sultan Mehmed (Avnî), Sultan Bâyezîd (Adlî), Yuvuz Sultan Selîm (Selîmî), Kanuni Sultan Süleymân (Muhibbî), Sultan II. Selîm (Selîmî)] ve dört şehzade [Şehzâde Cem, Şehzâde Mustafâ (Muhlisî), Şehzâde Bâyezîd, Şehzâde Murâd] yer almaktadır. İkinci bölümünde 15. ve 16. yüzyılda yaşamış 368 şair biyografisi bulunmaktadır. Eserin şairlere ayrılan kısmı Ahmed Paşa ile başlayıp Yûsuf ile biter. Beyânî, Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiresi’ndeki biyografileri özetlemekten öteye gitmezken, Tezkire’sine ilave ettiği Hakanî, Hâletî, Hızrî, Mu’idî ve Meylî adlı beş yeni isim hakkında da kayda değer fazla bilgi vermez. Buna rağmen Tezkire, ilave edilen şairlerden söz eden ilk kaynak eser olması bakımından önemlidir. Tezkire’de padişah ve şehzadelerle birlikte toplam 377 biyografi bulunmaktadır.
Beyânî, Kınalızâde Hasan Çelebi’nin Arapça ve Farsça tamlamalarla dolu uzun cümlelerini kısaltarak sözü uzatmaktan kaçınmış; daha sade, özentiden uzak anlaşılır bir dil ve üslup kullanmayı tercih etmiştir. Tezkire’sindeki biyografileri kısa tutarken bir biyografide olması gereken bilgileri (doğum yeri, isim, unvan veya lakap, akraba ve soyları, eğitim-öğretim durumu, hocaları, meslekleri, hastalıkları, ölüm nedeni, ölüm tarihi ve yeri, eserleri, eserlerinden örnekler) özenle vermeye çalışmaktadır. Kısacası Beyânî, anlatıma renk katmak düşüncesiyle hareket etmemiş, secili anlatımı daha çok padişah ve şehzadeler için, bazen de büyük şairler için kullanmış; ancak anlaşılabilirliğini daima korumaya çalışmıştır. Tezkire’de esas alınan beyitlerin sayısı bir ile on yedi arasında değişirken, şiirlerin nitelendirilmesinde de altmış dört kadar klişe kelime (Bu ebyât anun dürer-bârıdur, latîf eş’âr vb.) kullanılmıştır. Beyânî, Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiresi’ndeki şiir örneklerinin çoğunu ve onlarla ilgili takdir ve tenkit değerlendirmelerini ya aynen almış, ya da kısaltarak sadece bazı kelimeleri değiştirme yoluna gitmiştir.
İbrahim Kutluk tarafından Tezkire’nin Arap harfleriyle üç yazma nüsha üzerinde yapılan tenkitli metin hazırlanmış ve Türk Tarih Kurumu yayınları arasında basılmıştır (1997). Ayrıca Tezkire, Aysun Sungurhan tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (1994). Çalışmada, yazarın hayatı, edebî kişiliği ve tenkitli metin verilmiş; Tezkire şekil, üslup ve muhteva bakımından incelenmiştir. Sungurhan’ın çalışması daha sonra e-kitap olarak Kültür Bakanlığı tarafından basılmıştır (2008).
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
“Beyânî”. Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: Dergâh Yay. 412.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.
İnal, İbnülemin Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. Ankara: Dergâh Yay.
İpekten, Haluk vd. (1998). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay.
İsen, Mustafa (1992). “Beyânî”. İslâm Ansiklopedisi. C.6. İstanbul: TDV Yay. 32.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Gelibolulu Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Sehî Bey Tezkiresi Heşt-Bihişt. Ankara: Akçağ Yay.
İsen, Mustafa, Filiz Kılıç, İsmail Hakkı Aksoyak, Aysun Sungurhan, Mustafa Durmuş (2011). Şair Tezkireleri. Ankara: Grafiker Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî- Dîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C.I. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2009). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. Ankara: Bizim Büro Yay.Kutluk, İbrahim (hzl.) (1978). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.
Nevîzâde Atâî (1852). Şakayık Zeyli. İstanbul.
Solmaz, Süleyman (hzl.) (2005). Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı. Ankara: AKM Yay.
Sungurhan Eyduran, Aysun (1997). “Anadolu Sahası Tezkirelerinde ve Bazı Tarih Kitaplarında Geçen Arapça Dua Cümleleri”. Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. (II): 127-172.
Sungurhan Eyduran, Aysun (1999). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ-İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi---tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]
Şemseddin Sâmî (1311). Kâmûsü’l-A’lâm. İstanbul.
Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rıfat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. İstanbul: MEB Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. AYSUN SUNGURHANYayın Tarihi: 30.04.2013Güncelleme Tarihi: 28.06.2021Eserlerinden Örnekler
Beyânî Tezkiresi’nden
Ahmed Paşa: Şu’arâ-yı Rûmun pişvâsı ve bu tâ’ifenün mukalled ü muktedâsıdur. Anun zemânına gelince ve anun dahı evâ’il-i hâlinde vâkî’ olan eş’âr-ı Türkî âmiyâne olup Mîr Âlî Şîr Nevâyî mezbûra otuz üç dâne musanna’ u muhayyel gazel göndermişdür. Andan sonra şi’ri bir tabaka belki yevmen-fe-yevmen niçe tabaka ziyâde olup sâ’ir-i şu’arâ dahı ana taklîd itmişlerdür. Necâtî anunla mu’âsırdur. Ammâ şi’ri tabaka-ı âliyyeye irişdürmişdür. Vezîr iken a’dâ hıyânet-i töhmet idüp Sultân Mehemmed Hân-ı kadîme gamz itmekle magzûb olup Burusada evkâf mütevellîsi ba’dehû sancakbegi olmışdur. Bu ebyât anundur.
Kul günâh itse n’ola ‘afv-ı şehinşâhı kanı
Tutalum iki elüm kandayimiş kanı kerem
Zülfin gidermiş ol sanem kâfirligin komaz henüz
Zünnârını kesmiş velî dahı müselmân olmamış
As zülf-i dil-âvîzi çıkar habs-i külehden
Kim zulm elin uzatdı katı fitneleri var
Çîn-i zülfin miske benzetdüm hatâsın bilmedüm
Key perişân söyledüm bu yüz karasın bilmedüm
Müşkil budur ki her kime kim hâlüm aglasam
‘Işkun yolında ol dahı benden beter çıkar
Ahmed ‘aceb mi cennet-i kûyından olsa dûr
Bilmezlik ile âdem elinden neler çıkar
(Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215418/h/metin.pdf [erişim tarihi: 20.03.2013].)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 30.04.2013Güncelleme Tarihi: 28.06.2021Eserlerinden Örnekler
Beyânî Tezkiresi’nden
Ahmed Paşa: Şu’arâ-yı Rûmun pişvâsı ve bu tâ’ifenün mukalled ü muktedâsıdur. Anun zemânına gelince ve anun dahı evâ’il-i hâlinde vâkî’ olan eş’âr-ı Türkî âmiyâne olup Mîr Âlî Şîr Nevâyî mezbûra otuz üç dâne musanna’ u muhayyel gazel göndermişdür. Andan sonra şi’ri bir tabaka belki yevmen-fe-yevmen niçe tabaka ziyâde olup sâ’ir-i şu’arâ dahı ana taklîd itmişlerdür. Necâtî anunla mu’âsırdur. Ammâ şi’ri tabaka-ı âliyyeye irişdürmişdür. Vezîr iken a’dâ hıyânet-i töhmet idüp Sultân Mehemmed Hân-ı kadîme gamz itmekle magzûb olup Burusada evkâf mütevellîsi ba’dehû sancakbegi olmışdur. Bu ebyât anundur.
Kul günâh itse n’ola ‘afv-ı şehinşâhı kanı
Tutalum iki elüm kandayimiş kanı kerem
Zülfin gidermiş ol sanem kâfirligin komaz henüz
Zünnârını kesmiş velî dahı müselmân olmamış
As zülf-i dil-âvîzi çıkar habs-i külehden
Kim zulm elin uzatdı katı fitneleri var
Çîn-i zülfin miske benzetdüm hatâsın bilmedüm
Key perişân söyledüm bu yüz karasın bilmedüm
Müşkil budur ki her kime kim hâlüm aglasam
‘Işkun yolında ol dahı benden beter çıkar
Ahmed ‘aceb mi cennet-i kûyından olsa dûr
Bilmezlik ile âdem elinden neler çıkar
(Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215418/h/metin.pdf [erişim tarihi: 20.03.2013].)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 28.06.2021Eserlerinden Örnekler
Beyânî Tezkiresi’nden
Ahmed Paşa: Şu’arâ-yı Rûmun pişvâsı ve bu tâ’ifenün mukalled ü muktedâsıdur. Anun zemânına gelince ve anun dahı evâ’il-i hâlinde vâkî’ olan eş’âr-ı Türkî âmiyâne olup Mîr Âlî Şîr Nevâyî mezbûra otuz üç dâne musanna’ u muhayyel gazel göndermişdür. Andan sonra şi’ri bir tabaka belki yevmen-fe-yevmen niçe tabaka ziyâde olup sâ’ir-i şu’arâ dahı ana taklîd itmişlerdür. Necâtî anunla mu’âsırdur. Ammâ şi’ri tabaka-ı âliyyeye irişdürmişdür. Vezîr iken a’dâ hıyânet-i töhmet idüp Sultân Mehemmed Hân-ı kadîme gamz itmekle magzûb olup Burusada evkâf mütevellîsi ba’dehû sancakbegi olmışdur. Bu ebyât anundur.
Kul günâh itse n’ola ‘afv-ı şehinşâhı kanı
Tutalum iki elüm kandayimiş kanı kerem
Zülfin gidermiş ol sanem kâfirligin komaz henüz
Zünnârını kesmiş velî dahı müselmân olmamış
As zülf-i dil-âvîzi çıkar habs-i külehden
Kim zulm elin uzatdı katı fitneleri var
Çîn-i zülfin miske benzetdüm hatâsın bilmedüm
Key perişân söyledüm bu yüz karasın bilmedüm
Müşkil budur ki her kime kim hâlüm aglasam
‘Işkun yolında ol dahı benden beter çıkar
Ahmed ‘aceb mi cennet-i kûyından olsa dûr
Bilmezlik ile âdem elinden neler çıkar
(Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215418/h/metin.pdf [erişim tarihi: 20.03.2013].)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Beyânî Tezkiresi’nden
Ahmed Paşa: Şu’arâ-yı Rûmun pişvâsı ve bu tâ’ifenün mukalled ü muktedâsıdur. Anun zemânına gelince ve anun dahı evâ’il-i hâlinde vâkî’ olan eş’âr-ı Türkî âmiyâne olup Mîr Âlî Şîr Nevâyî mezbûra otuz üç dâne musanna’ u muhayyel gazel göndermişdür. Andan sonra şi’ri bir tabaka belki yevmen-fe-yevmen niçe tabaka ziyâde olup sâ’ir-i şu’arâ dahı ana taklîd itmişlerdür. Necâtî anunla mu’âsırdur. Ammâ şi’ri tabaka-ı âliyyeye irişdürmişdür. Vezîr iken a’dâ hıyânet-i töhmet idüp Sultân Mehemmed Hân-ı kadîme gamz itmekle magzûb olup Burusada evkâf mütevellîsi ba’dehû sancakbegi olmışdur. Bu ebyât anundur.
Kul günâh itse n’ola ‘afv-ı şehinşâhı kanı
Tutalum iki elüm kandayimiş kanı kerem
Zülfin gidermiş ol sanem kâfirligin komaz henüz
Zünnârını kesmiş velî dahı müselmân olmamış
As zülf-i dil-âvîzi çıkar habs-i külehden
Kim zulm elin uzatdı katı fitneleri var
Çîn-i zülfin miske benzetdüm hatâsın bilmedüm
Key perişân söyledüm bu yüz karasın bilmedüm
Müşkil budur ki her kime kim hâlüm aglasam
‘Işkun yolında ol dahı benden beter çıkar
Ahmed ‘aceb mi cennet-i kûyından olsa dûr
Bilmezlik ile âdem elinden neler çıkar
(Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-215418/h/metin.pdf [erişim tarihi: 20.03.2013].)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HÂFlZ, Seyyid Hâfız Abdullâh Efendi | d. ? - ö. 1771-72\'den sonra | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebi | d. ? - ö. 1591 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | RESÂ, Mustafâ Maksûd Resâ Efendi | d. 1800-01 - ö. 1852-53 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HÂFlZ, Seyyid Hâfız Abdullâh Efendi | d. ? - ö. 1771-72\'den sonra | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebi | d. ? - ö. 1591 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | RESÂ, Mustafâ Maksûd Resâ Efendi | d. 1800-01 - ö. 1852-53 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HÂFlZ, Seyyid Hâfız Abdullâh Efendi | d. ? - ö. 1771-72\'den sonra | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebi | d. ? - ö. 1591 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | RESÂ, Mustafâ Maksûd Resâ Efendi | d. 1800-01 - ö. 1852-53 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HÂFlZ, Seyyid Hâfız Abdullâh Efendi | d. ? - ö. 1771-72\'den sonra | Meslek | Görüntüle |
11 | EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebi | d. ? - ö. 1591 | Meslek | Görüntüle |
12 | RESÂ, Mustafâ Maksûd Resâ Efendi | d. 1800-01 - ö. 1852-53 | Meslek | Görüntüle |
13 | HÂFlZ, Seyyid Hâfız Abdullâh Efendi | d. ? - ö. 1771-72\'den sonra | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebi | d. ? - ö. 1591 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | RESÂ, Mustafâ Maksûd Resâ Efendi | d. 1800-01 - ö. 1852-53 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HÂFlZ, Seyyid Hâfız Abdullâh Efendi | d. ? - ö. 1771-72\'den sonra | Madde Adı | Görüntüle |
17 | EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebi | d. ? - ö. 1591 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | RESÂ, Mustafâ Maksûd Resâ Efendi | d. 1800-01 - ö. 1852-53 | Madde Adı | Görüntüle |