Madde Detay
CELÂLÎ, Celal Yenitürk
(d. 1952 / ö. -)
?
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Celâl Yenitürk olan âşık, 1952 yılında Van’ın Kasımoğlu köyünde doğmuştur. Celâlî’nin babası İsmail Bey, seferberlik zamanında İran’dan İstanbul’a göç eder ancak akrabalarının Van’da olduğunu duyunca buraya gelip yerleşir. İsmail, akrabalık bağı olan Zeynep Hanım’la yaptığı evlilikten altı erkek, dört kız sahibi olur. Âşık, İsmail Yenitürk’ün on çocuğundan yedincisidir. Zaten uysal bir çocuk olduğu için sevilen Celal’in, aynı zamanda görme engelli olması, aile ve köylüler tarafından daha çok ilgi görmesini sağlar. 700 türkü ezberleyerek bir bakıma eksik olan bir duyusunu, hafızasının gücüyle giderir. 1968 yılında anne ve babasını yitiren âşık, üzüntüsünü “Gül gibi açan rengim gazel gibi soldu” cümlesiyle ifade eder. Ağabeyleri, anne ve babalarının ölümünden sonra 1970 yılında Van merkeze taşınır (Arvas 2005: 66).
Yeni ortamda tanıdık arkadaş ve insanlar olmadığı için sıkılan âşık, ağabeylerinin kahve açması sonucu sık sık burada bulunur ve çok sayıda arkadaş edinir. Bu dönem, Davut Sularî’nin Van’a geldiği yıllara rastlar. 19 yaşından beri ilhamla şiirler yazan âşığın, bu kahvede Davut Sularî’yle program yapması onu âşıklık sanatında olgunlaştırır. Onun daha önce, çok sayıda halk türküsünü ezberlemesi ve Molla Bozo’dan halk hikâyeleri öğrenmesi âşıklık mesleğine hazır olmasını sağlar. Bundan önce göz hastalığının iyileşmesi için girişimlerde bulunan fakat sonuç alamayan âşık, bundan sonraki hayatını tamamen âşıklık mesleğine adar. Âşık, devletin engelli vatandaşlara iş imkânı tanıması dolayısıyla İşçi Bulma Kurumuna müracaat eder fakat işe alınmaz. 1974’te zamanın Karayolları müdürüne sakatlığını ve işe alınma talebini “Efendim” redifli şiirle bildirir (Arvas 2012: 70). İşe alınınca “Solmuş güllerimin yerinde rengârenk solmayan güller bitti” diyerek devletimiz için “Adaletine” ve müdür içinse “Öperim” redifli şiirlerini yazar. Karayolları Müdürlüğünde çalışmaya başlayan ve artık bir geliri olan Celal Yenitürk evlenme zamanının geldiğini düşünür. 1976’da akrabası ve onun ifadesiyle hayatındaki üç “Elif”ten biri olarak nitelediği Gülçiçek ile evlenir. Bu evlilikten üç kız ve iki erkek çocuğu dünyaya gelir (Arvas 2012: 71). Âşık, Karayolları Genel Müdürlüğünün Van şubesinden emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşir.
Âşığın hayatındaki en önemli olay gözlerini yitirmesidir. Küçük yaşlarda bir göz hastalığı sonucu görme yetisini kaybeder. Birkaç ameliyat geçirmiş olmasına karşın görme yetisini kazanamaz. İlk defa 1961 yılında göz tedavisi için ailesi tarafından Ankara’ya götürülen âşık, gözlerinin görmesi hususunda bir netice alamaz. 1967 yılında tekrar göz ameliyatı için Ankara’ya giden âşığı göz tansiyonunun yüksek çıkması nedeniyle Van’a geri gönderirler. Gözleri için olağanüstü çabalar sarf eden âşık, 1970’lerde zamanın başbakanı Süleyman Demirel’e durumunu anlatan bir mektup yazar ve bu girişimden netice alır. Mektubunun cevabı valiliğe gelir. Devletin bir miktar para yardımı yapması yanında ağabeyleri de ona maddi destek sağlar ve âşık Ankara’ya tekrar gider. Başbakanın emriyle masrafların bir kısmı karşılanan ve göz bankasına yatırılan âşık, Ankara’daki bir hastanede göz tansiyonu düşürülmek suretiyle ameliyat edilir. Fakat ona tekrar göz tansiyonunun yüksek olması gerekçesiyle asıl ameliyatın ancak bir yıl sonra yapılabileceği bildirilir. Bunun üzerine âşık “Hocam” ayaklı şiirini yazar (Arvas 2005: 68). Bu şiirden sonra başka bir doktora ameliyat olur. Bir ara gözlerinde düzelme olmuşsa da bu geçici bir durumdan başka bir şey değildir. İki ay sonra glokom hastalığından gözleri yine görme yetisini yitirir (Arvas 2005: 69).
1971’de Ankara’da Körler Okuluna başvurur lakin oradan Gaziantep’teki Körler Okuluna gönderilir. Yaşı büyük olduğu için bu okula da alınmayınca oradan Van’a geri döner. Hayatı boyunca göz hastalığından ıstırap çeken âşık, bu durumunu gösterilen örnekler dışında da birçok eserine yansıtır. Mesela onun “Gözlerim” ayağıyla meydana getirdiği eseri, dertlerini en iyi ifade ettiği çalışmalarından biridir (Arvas 2012: 72).
Celâlî mahlasını kullanan âşık, görme engelli olduğu ve hiçbir işle uğraşmadığı için daima eski âşıkların kitaplarını, hikâyelerini birilerine okutarak çocukluk yıllarını geçirir. Aynı zamanda, TRT radyosunu sık sık dinleyerek halk türkülerinin çoğunu bu dönemde ezberler. Celâlî, hikâye ustası Gazizade Molla Bozo’dan öğrendiği halk hikâyelerini köy odalarında anlatarak, yapılan düğün ve şenliklerde türkü söyleyerek âşıklığını geliştirir. Daha sonraları, bir saz edinen ama kimseden ders almayan âşık, bu geleneksel çalgıyı kendi kendine öğrenir. 1968’de anne ve babasının ölümüne çok fazla üzülse de Allah’a isyan etmeyen Celâlî, namaz kılıp Allah’tan âşıklık vasfını diler ve bunun neticesinde gönlünü ilhamla doldurarak şiirler söylemeye başlar (Arvas 2005: 70).
Celâlî’nin her ne kadar rüya sonucu olmasa bile, zorluk ve sıkıntılardan dolayı âşıklığa yönelmesi, diğer âşıklarda da görülen “sıkıntı çekme” motifinin bir benzeridir. Nitekim gelenekte Celâlî gibi sadece dua edip gelenek taşıyıcısı olan başka âşıklara da rastlanır. Ettiği duaların kabul olmasından sonra şiirler oluşturmaya başlayan âşık, eserlerini ilhamla oluşturduğunu, ilham gelmediği zaman istese de bir dörtlük dahi meydana getiremediğini söyler. Oysaki âşığın daha önceleri gelenek temsilcilerinin hikâyelerini dinlemesi, onların şiirlerini okutup hafızasına alması, halk türkülerini ezberlemesi ve şenliklerde bunları uygulaması kalıp ifadelerin zeminini hazırlar. Bu nedenle o, gelenek taşıyıcılığını yapabilecek kapasiteye ulaşır (Arvas 2012: 73).
Süriye Coşkun 1992'de âşığın şiirlerini içeren bir lisans tezi hazırlar (Yenitürk 2000: 8). 1993 yılında Van Valiliği 64 şiirini içeren Gönül Gözü adlı kitabı yayımlar (Celâlî 1993). Diğer şiir kitabı Gönül Gözü-II'de ise 285 şiir bulunmaktadır (Yenitürk 2000). Şiirlerinde 7, 8, 11, 13 ve 15’li hece ölçülerini kullanır. Celâlî’nin eserlerinde daha çok 11’li koşmayı seçmesi, bunun en eski Türk şiir biçimi ve âşık tarzı şiirin en sevilen şekli olmasındandır. Mesela Celâlî’nin, göz hastalığı dolayısıyla Ankara’da bulunduğu dönemde kendisine ilgi duyan bir bayan doktor için yazdığı “N’etsin” uyaklı şiir biçim olarak koşmanın ve tür olarak güzellemenin iyi bir örneğidir. Ayrıca güzelleme, ağıt, taşlama gibi türler yanında, âşık tarzı şiirde yer alan “müracaa”, “lebdeğmez”, “divan”, “gazel”, “destan”, “sicilleme” örneklerini de verir. Celalî, 1970’lerden bu yana kendi eserlerini okuduğu, türkülü hikâyeler anlattığı âşık kahvehanelerine gitmeye ve farklı âşıklarla atışma yapmaya devam etmektedir. İlk zamanlar, otuz beş kırka yakın türkülü hikâye bildiğini söyleyen âşık, şimdi vaktin darlığından ve dinleyicinin estetik değerlerinin değişmesinden dolayı, geleneğin bu mahsulünü icra etmez ve âşık kültüründeki bu ürünün uzun zamandan beri anlatılmadığı için unutulduğunu söyler. Celâlî, aynı zamanda 1990’larda Erzurum’daki Âşıklar Bayramı'na davet edilir ve Vanlı bir âşık olarak “Erzurum Âşıklar Bayramı”nda Van yöresini temsil eder (Arvas 2012: 74).
Kaynakça
Arvas, Abdulselam (2012). Geçmişten Günümüze Van Âşıklık Geleneği. Ankara: Hâkim Yay.
Arvas, Abdulselam (2005). Van Âşıklık Geleneği/İnceleme-Metin. Yüksek Lisans Tezi. Van: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi.
Vanlı Âşık Celâlî (1993). Gönül Gözü. İstanbul: Ekspres Ofset.
Yenitürk, Celâl (2000). Gönül Gözü-II. Erzurum: Bakanlar Matbaacılık.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. ABDULSELAM ARVASYayın Tarihi: 27.12.2018Güncelleme Tarihi: 06.12.2020
Yayın Tarihi: 27.12.2018Güncelleme Tarihi: 06.12.2020
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Gönül Gözü | Van Valiliği (Ekspres Ofset) / İstanbul | 1993 | Şiir |
Gönül Gözü-II | Bakanlar Matbaacılık / Erzurum | 2000 | Şiir |
Gönül Gözü Sözün Özü | Berikan / Ankara | 2015 | Şiir |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HAZANÎ, Erdoğan Bektaş | d. 1964 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | GARİP CELAL, Celal Şerbet | d. 25.05.1962 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ŞAKİR, Şakir Hacıyev Şahverdioğlu | d. 24.01.1922 - ö. 10.04.1979 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ÇELİK OZAN, Murat Çelik | d. 25.04.1952 - ö. 2010 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Murat Tuncel | d. 02 Kasım 1952 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Musa Uzunkaya | d. 24.05.1952 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | DİYARÎ, Songül Yılmaz | d. 1968 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
8 | DAVUT, Karagündüzlü | d. ? - ö. 1985 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
9 | YILDIZ, İbrahim Turan | d. 1932 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
10 | PENÂHİ, Mustafa Müslim Ocak | d. 1847 - ö. 1942 | Madde Adı | Görüntüle |
11 | İSRAYIL NAMAZ OĞLU HESENOV | d. 1940 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
12 | HACI GURBAN SÜLEYMANÎ | d. 01.01.1920 - ö. 20.01.2008 | Madde Adı | Görüntüle |