EMRAH, Erzurumlu

(d. ?/? - ö. 1277/1860-1861)
Âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Şairin hayatı ile ilgili bilgilerin büyük bir kısmı çeşitli halk rivayetlerinden, başta Fuat Köprülü olmak üzere bazı araştırmacıların, onun şiirlerinden elde ettikleri çıkarımlardan ve yorumlardan ibarettir. Buna göre Emrah, Erzurum’un Palandöken ilçesine bağlı Güzelyurt (Tambura) köyünde dünyaya gelmiştir. “Emrah”ın, asıl isim mi, yoksa mahlas mı olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bunun mahlas olabileceği kuvvetle muhtemeldir. XVIII. yüzyılın son çeyreğinde doğduğu kesin olmakla birlikte, doğum tarihi, yıl olarak tespit edilememiştir. Küçük yaşta köyünden Erzurum il merkezine giderek orada bir süre öğrenim görmüş ve Nakşibendi tarikatına girmiş, daha sonra Erzurum’dan ayrılmıştır.

Şairin gezdiği ve yaşadığı yerler hakkındaki rivayetler de çeşitlilik gösterir. Trabzon, Sinop, Çankırı, Kastamonu, Konya, Niğde ve Sivas, onun gezdiği ve bir süre ikamet ettiği yerler arasında sayılır. Özellikle Kastamonu’nun, şairin uzun bir süre yaşadığı şehir olduğuna dair belgeler mevcuttur. Şiirlerinden hareketle Kastamonu’da Alişan Bey adlı varlıklı bir kişiyle görüştüğü ve hatta onun himayesine girdiği kabul edilir. Âşıklar arasındaki bir rivayete göre Emrah, İstanbul’da da bulunmuş, altı ay süreyle Tavuk Pazarı’ndaki âşıklar cemiyetinin başkanlığını yapmıştır. Fuat Köprülü bu rivayeti değerlendirirken şu yorumu yapar: “[Emrah Divanındaki] meşhur püskül destanı, İkinci Mahmut tarafından fesin umumi serpuş olarak kabulünden sonra bu yeniliği halka beğendirmek maksadıyla yazılmıştır. Eğer şairin İstanbul’a geldiği doğru ise bunun bu sıralarda olduğu ve manzumenin sultan Mahmud’a huluskârlık maksadıyla İstanbul’da yazıldığı tahmin olunabilir.” (Köprülüzade 1929: 12).

Ahmet Talat, Tokatlı Nuri adlı esrinde Emrah’ın Çankırı yıllarına ait tamamen halk rivayetlerine dayanan geniş bilgiler verir (Ahmet Talat 1933). Eyüp Akman ise şairin Kastamonu ve çevresinde ortaya konulan rivayetleri ve Kastamonu kaynaklarında bulunan Emrah’a ait şiirleri aktarır (Akman 2010).

Emrah’ın yaşadığı şehirlerde ne kadar kaldığı, bu şehirleri hangi sırayla gezdiği bilinmemektedir. Yine dolaştığı yerlerde birden fazla evlilik yaptığı, farklı şehirlerde çocuklarının olduğu şeklindeki bilgiler de rivayetten öteye gitmez.

Emrah, ileri yaşlarda gittiği Tokat’ın Niksar ilçesinde 1860-1861'de vefat etmiş, Karşıbağ mahallesi civarında Tekke Bayırı denilen yerdeki kabristana, Ahi Pehlivan türbesi yakınına defnedilmiştir. Vefatından uzun yıllar sonra Tokat ulemasından Hacı Abdulkadir Hıfzî Efendi, Emrah'ın mezar taşına manzum bir kitabe yazmıştır (Köprülüzade 1929: 12).

Emrah’ın ölüm tarihi de araştırmacılar arasında tartışma konusu olmuştur. Mezarındaki manzum kitabede belirtilen tarih 1271’dir. Ancak, Tokatlı Nuri’nin, Emrah’ın ölümü için yazdığı "Dilcûy-ı mücevher gibi bu târîh-i sâli /Nûrî ne güzel söylemiş üstâdına rahmet" biçimindeki tarih beytinde vurgulanan 1277 tarihi, araştırmacılar arasında daha fazla kabul görmüştür.

Eserleri şunlardır:

1. Divan-ı Emrah: Erzurumlu Mehmed Abdülaziz tarafından 1332 yılında İstanbul’da neşredilmiştir. Eserin kapağında şu kayıt vardır: “Tarikat-i aliyye-i Nakşibendiyye hulefasından arif-i billah vasıl-ı illallah Şeyh Emrah Erzurumi kaddesallahu sırrehü’l-aziz hazretlerinin divanıdır.”

56 sayfadan oluşan eserde Emrah’ın aruz vezniyle yazdığı şiirlerin bir kısmına yer verilmiştir. Divandaki bazı şiirlerin baş tarafında şiirin türü veya biçimini karşılamak üzere lebdeğmez, müstezad, dastan, gazel, mersiye gibi açıklamalar vardır.

2. Çeşitli mecmua ve cönklerde yer alan şiirler: Erzurumlu Emrah’ın şiirlerinin büyük bir kısmı el yazması cönk ve mecmualarda yer almaktadır. Bunlar, çoğunlukla hece vezniyle ortaya konulan şiirlerdir. Emrah’ın şiirlerinin yer aldığı cönk ve mecmuaların çoğu Milli Kütüphane ile Kültür Bakanlığı MİFAD arşivinde, bir kısmı da hususi arşivlerde bulunmaktadır. Şairin hece vezniyle söylediği şiirleri ilk kez Eflatun Cem Güney 1929 yılında yayımlamıştır. 

Erzurumlu Emrah, saz çalan, âşık kahvehanelerinde fasıllara katılan, dolayısıyla hazırlıksız şiir söyleyebilen bir şairdir. Çeşitli mecmua ve cönklerde yer alan Emrah’a ait hece vezniyle söylenmiş şiirlerin, şekil ve muhteva yönünden âşık tarzı şiir geleneğine ait ürünler olduğu görülür. Yaşadığı dönemin edebî muhitlerinde ve özellikle saz şairleri üzerinde büyük etkisi olan Emrah’ın yetiştirdiği çıraklardan öne çıkanları Tokatlı Nuri ve Gedai’dir. Emrah, yetiştirdiği çırakları ile kendine has üslubun günümüze kadar uluşmasına zemin hazırlamış, kendi adıyla anılan bir ekolün, “Emrah Kolu”nun kurucusu olmuştur.

Halk rivayetlerine göre Emrah, dönemin Erzurum'da ikamet eden ünlü mutasavvıfı Habip Baba’nın yönlendirmesiyle tasavvuf yoluna meyletmiş, daha sonra intisap ettiği Nakşibendi tarikatı başta olmak üzere çeşitli tarikat çevrelerinde tasavvuf kültürü almış ve bunu şiirlerine yansıtmıştır. Bu tür konuları ele aldığı şiirlerinde tasavvufun temel kavramlarına aşina olduğu görülür. Tasavvuf çevreleriyle olan diyaloğu şairin hem tanınmasına, hem de saygın bir kişi olarak şöhret bulmasına katkıda bulunmuştur.

Emrah, divan şiirinin ustalarını okumuş, o tarzda da şiirler yazmıştır. Klasik tarzda yazdığı şiirlerinde Fuzulî başta olmak üzere Bakî ve Nedim gibi divan şairlerinin etkisi görülür. Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerin bu şiirlerdeki yoğunluğu dikkat çeker. Yine bu tarzda yazdığı şiirlerinde klasik edebiyatın mazmunları sıkça karşımıza çıkar. Şiirlerinde zaman zaman ayet, hadis ve kelam-ı kibar iktibaslarına yer veren Emrah’ın özellikle devir nazariyesi ve vahdet-i vücud anlayışlarını yansıtan çeşitli manzumeleri bulunmaktadır.

Emrah, şiirlerinin bir kısmını aruz, bir kısmını hece vezniyle yazmıştır. Şiirlerinde Emrah veya Emrahî mahlasını kullanmıştır. Bütün bu bilgiler ışığında Emrah’ı divan şiiri tarzında da şiirler yazan mutasavvıf bir saz şairi olarak tanımlamak mümkündür. Bu özelliğinden dolayı Emrah, farklı kesimlerin edebî zevkine hitap etmiş, halk kitleleri arasında sevilerek okunmuş ve dinlenmiş, döneminin en büyük saz şairi olarak kabul edilmiştir. 

Erzurumlu Emrah’ın şiirleri, 16. yüzyılda yaşadığı ve hakkında bir halk hikâyesinin oluşturulduğu kabul edilen Ercişli Emrah’ın şiirleriyle karıştırılmıştır. Yer yer Ercişlinin şiirleri Erzurumluya, Erzurumlunun şiirleri Ercişliye mal edilmiştir. Bu şiirlerin gerçek sahiplerinin tespiti için geçerli bir kıstas yoktur. Sadece 19. yüzyıldan önceki yazılı belgelerde Emrah adına kayıtlı şiirlerin Ercişli Emrah adlı şaire yahut "Ercişli Emrah ile Selvihan" adlı hikâyeye ait olduğu söylenebilir. Aynı şekilde Erzurumlu Emrah’ın şiirlerinin, öğrencisi Tokatlı Nuri’ye, yahut Nuri’nin şiirlerinin Emrah’a mal edildiğine de rastlanır. Sözlü kültür ürünlerinin üretme, icra ve aktarma süreçleri göz önünde bulundurulduğunda bu durumun başka şairler için de söz konusu olduğu görülür. 

Kaynakça

Ahmet Talat (1933). Tokatlı Nuri. Çankırı: Çankırı Matbaası.

Akman, Eyüp (2010). Kastamonu Kaynaklarında Erzurumlu Emrah (Müntahabat-ı Eş’âr). Ankara: Gazi Kitabevi Yay.

Alptekin, Ali Berat (2004). Palandöken’in Zirvesindeki Âşık Erzurumlu Emrah. Ankara: Akçağ Yay.

Alptekin, Ali Berat, S. Sakaoğlu (2006). Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar). Ankara: Akçağ Yay.

Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. İstanbul: yyy.

Eflatun Cem (1928). Erzurumlu Emrah Hayatı-Şahsiyeti-Eserleri. yyy.

Güney, Eflatun Cem (1975). Erzurumlu Emrah-Hayatı ve Şiirleri. İstanbul: İstanbul Maarif Kitaphanesi Yay.

İbnülemin Mahmud Kemal (1930). Son Asır Türk Şairleri. İstanbul: yyy.

Karadağ, Metin (1992). Karşılaştırmalı-Transkripsiyonlu Erzurumlu Emrah Divanı. Balıkesir: Uludağ Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Yay.

Köprülü, M. Fuad (1965). Türk Sazşairleri. Ankara: Millî Kültür Yay.

Köprülüzade Mehmet Fuat (1929). XIX. Asır Sazşairlerinden Erzurumlu Emrah. İstanbul: yyy.

Mehmed Abdülaziz (hzl.) (1332). Divan-ı Emrah. İstanbul: yyy.

Onay, Ahmet Talat (1996). Türk Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i. Hzl. Cemal Kurnaz. Ankara: Akçağ Yay.

Özaslan, Metin (2001). Erzurum Âşıklık Geleneği. Ankara: Akçağ Yay.

Sakaoğlu, Saim (1986). “Emrah'ın Türk Saz Şiiri İçindeki Yeri ve Yetiştirdiği Ustalar”. Erciyes, 9 (101): 31-34.

Sakaoğlu, Saim (1987). Ercişli Emrah. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.

Ziyaeddin Fahri (1927). Erzurum Şairleri. İstanbul: yyy.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. DİLAVER DÜZGÜN
Yayın Tarihi: 13.03.2014
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Koşma

Bugün saba ile visâl-i yârden

Bana bir haber var inceden ince

Ol zülf-i zer-târ-ı hayâl-i yârden

Ne bûy-ı eser var inceden ince

Olmak istiyorsan muhabbet-pezîr

Zencîr-i hevâya gel olma esîr

Sen de âşık olup gel şu bezme gir

Bak gör ki neler var inceden ince

Hey Emrah aldanma sen bu lâneye

Düşer dam-ı dehre sunan dâneye

Külbe-i fen derler bu kârhaneye

Bin türlü hüner var inceden ince

Eflatun Cem (1928). Erzurumlu Emrah Hayatı-Şahsiyeti-Eserleri. yyy. 173

 *

Koşma

Elestten nûş eden şarâb-ı aşkı

Mest olup bu dâr-ı mihnetten geçer

Okuyup anlayan kitâb-ı aşkı

Ta’lim-i ulûm-ı kesretten geçer

Fehm eder ârif-i bi’llâh olanlar

Bende-i mürşid-i dergâh olanlar

Men aref sırrına âgâh olanlar

Sîret-pezîr olur sûretten geçer

Emrahî rütbe-i bâlâ isteyen

N’eylesin Leylâ’yı Mevlâ isteyen

Hâkim-i mutlaktan rızâ isteyen

Ârzû-yi zevk-i cennetten geçer


Onay, Ahmet Talat (1996). Türk Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i. Hzl. Cemal Kurnaz. Ankara: Akçağ Yay. 248.

Güney, Eflatun Cem (1975). Erzurumlu Emrah-Hayatı ve Şiirleri. İstanbul: İstanbul Maarif Kitaphanesi Yay. 111.

Müstezat

Ey gülşen-i behcette biten verd-i tarâvet

 V’ey bûy-ı letâfet

Cennette mi ser çekmiş eyâ servi-i kâmet

 Bilmem ne alâmet

Sen pâdişeh-i kişver-i mahbûb-ı cihânsın

 Sultân-ı zamânsın

Dil mülkü senin tahta cülûs eyle adâlet

 Ey şâh-ı vilâyet

Cânâ bu nezâket bu nezâfet bu ne zîbâ

Şol nev-arûs-âsâ

Yoksa ki bezetmiş seni meşşâta-i kudret

 Vermiş sana zînet

İnsân demem ben sana ey mâh-ı münevver

 Ruhsârı mübedder

Mevlâ seni kılmış cihet-i hüsnile tamâmet

 Ey nûr-ı hidâyet

Göz gördü gönül sevdi seni ey şeh-i hûbân

 Cânım sana kurbân

Bârî kerem et eyleme ağyâr ile ülfet

 Kıl cânıma minnet

Benden sakınıp rûyunu zülfünle bürünme

 Ağyâra görünme

Vechinde ki var bunca nezâketle sabâhat

 Allâh’a emânet

Emrah sana bülbül gibi ey ruhları gülgûn

 Bin cân ile meftûn

Gel başın için pâdişehim eyle inâyet

 Kıl nâil-i vuslat

Mehmed Abdülaziz (Hzl.) (1332). Divan-ı Emrah. İstanbul: yyy. 5.

 

Gazel

Ey sabâ var söyle derdim yâre Allâh aşkına

Çâreler kılsın dil-i nâçâre Allâh aşkına

Ben fakîri hatt-ı devletten ihrâc etmesin

Arz-ı hâlim böyle ver hünkâre Allah aşkına

Cevr oduyla yandırıp üftâdesin leyl ü nehâr

Kılmasın mihr ü vefa ağyâre Allâh aşkına

Bunca demdir derd-mend-i tâlib-i dîdârıyam

Lutf edip gezdirmesin âvâre Allâh aşkına

Bülbül-i zârım velî düştüm vatanımdan cüdâ

Nağme-i zârım yetir gülzâre Allâh aşkına

Al götür nağmem yetir sadık sorarsa halimi

Sen de söyle ol perî ruhsâre Allâh aşkına

Ol cihan yek-tanesi Emrah anın divanesi

Böyle vasfet halim ol dildâre Allâh aşkına

Mehmed Abdülaziz (Hzl.) (1332). Divan-ı Emrah. İstanbul: yyy. 50.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1MEHMED RÜŞDÎ, Ketenci-zâded. 1834 - ö. 1916Doğum YeriGörüntüle
2Hilmi Nalbantoğlud. 1921 - ö. 13 Mart 2005Doğum YeriGörüntüle
3BEHÇET MAHİRd. 1919 - ö. 22.06.1988Doğum YeriGörüntüle
4MEHMED RÜŞDÎ, Ketenci-zâded. 1834 - ö. 1916Doğum YılıGörüntüle
5Hilmi Nalbantoğlud. 1921 - ö. 13 Mart 2005Doğum YılıGörüntüle
6BEHÇET MAHİRd. 1919 - ö. 22.06.1988Doğum YılıGörüntüle
7MEHMED RÜŞDÎ, Ketenci-zâded. 1834 - ö. 1916Ölüm YılıGörüntüle
8Hilmi Nalbantoğlud. 1921 - ö. 13 Mart 2005Ölüm YılıGörüntüle
9BEHÇET MAHİRd. 1919 - ö. 22.06.1988Ölüm YılıGörüntüle
10MEHMED RÜŞDÎ, Ketenci-zâded. 1834 - ö. 1916Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Hilmi Nalbantoğlud. 1921 - ö. 13 Mart 2005Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12BEHÇET MAHİRd. 1919 - ö. 22.06.1988Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13MEHMED RÜŞDÎ, Ketenci-zâded. 1834 - ö. 1916Madde AdıGörüntüle
14Hilmi Nalbantoğlud. 1921 - ö. 13 Mart 2005Madde AdıGörüntüle
15BEHÇET MAHİRd. 1919 - ö. 22.06.1988Madde AdıGörüntüle