Madde Detay
HAYRET, Mehmed Bahâeddîn Hayret Efendi, Adanalı Hoca Hayret Efendi
(d. 1264/1847-48 - ö. 1331/1913)
divan şairi, yazar, mütercim
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Adanalı Hoca Hayret Efendi olarak tanınan şairin asıl ismi Mehmed Bahâeddîn Hayret’tir. 1264/1847-48’de Adana’da doğdu. Babası ziraatla uğraşan bir kimse olan Hacı Hüseyin Ağa’dır. Adana ulemasından ilim tahsil ederek icazet aldı. Daha sonra İstanbul’a gelerek Süleyman Subaşı Medresesine girdi. Öğretmenlik için yapılan sınavı başararak Dârülmuallimîn diploması almaya hak kazandı. 1 Şubat 1286/13 Şubat 1871’de Adana Rüşdî Mektebi ikinci muallimliğine, 26 Teşrinisani 1289/8 Aralık 1873’te Söğüt Rüşdî Mektebi birinci muallimliğine atandı. Daha sonra istifa ederek İstanbul’a döndü. Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın (ö. 1875) konağında hocalık yaptıktan sonra 1 Eylül 1292/13 Eylül 1876’da Üsküdar Paşakapısı ve 3 Kanunusani 1294/15 Ocak 1879’de Gülhane Askerî Rüşdî Mektebi Türkçe öğretmenliklerine tayin edildi. Oradan da istifası üzerine 1 Şubat 1295/13 Şubat 1880’de Mekteb-i Sultanî Türk edebiyatı öğretmenliğine atandı. Bu görevinden 21 Haziran 1296/3 Temmuz 1880’de ayrıldı. Daha sonra 20 Temmuz 1297/1 Ağustos 1881’de kütüphaneler müfettişliğine, 1 Teşrinievvel 1298/13 Ekim 1882’de kütüphaneler tahrir müdür muavinliğine, 2 Kanunuevvel 1302/14 Aralık 1886’da Maarif Nezareti Encümen-i Teftiş ve Muayene azalığına tayin edildi. Uzun süre Kandiye İdadi Mektebi edebiyat öğretmenliği vazifesini yürüttükten sonra 30 Ağustos 1308/11 Eylül 1892’de öğrencilerin derslerine ve kendisine gereken hürmeti göstermediklerini ileri sürerek buradan da istifa etti. İstanbul’a geldikten sonra Maarif Nezaretindeki görevine iadesine teşebbüs ettiyse de başarılı olamadı. 1 Şubat 1315/13 Şubat 1900’de Encümen-i Teftiş ve Muayene azalığına bir kez daha getirildi, ancak burada yapılan düzenleme esnasında işine son verildi. 20 Ağustos 1324/2 Eylül 1908’de Dârülfünûn Ulum-ı Diniyye ve Edebiyat Şubeleri müdürlüğüne atandı. Tarihte Otuzbir Mart Vak’ası olarak bilinen ve 31 Mart 1325/13 Nisan 1909’da vuku bulan ihtilal hareketlerini İslam gazetesinde yazdığı bir makaleyle övdüğü gerekçesiyle 12 Temmuz 1325/25 Temmuz 1909’da beş sene müddetle Rodos’a sürgüne gönderildi. 4 Kanunuevvel 1326/17 Aralık 1910’da affedilerek İstanbul’a dönmesine izin verildi. 1327 Rumi/1911’de emekliye ayrıldı. 14 Şevval 1331/16 Eylül 1913 gecesinde Yüksekkaldırım’da Kazasker Camii civarındaki evinde vefat ederek Merkezefendi Kabristanı’nda toprağa verildi.
Hayret Efendi Adana’da iken Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî’nin (ö.1827) halifelerinin en büyüğü olan İsmail Efendi’ye intisap edip birkaç sene hizmetinde bulundu (Aktan 2008: 15). Hayatının sonuna doğru evlenen şairin Fatıma Ümmülcemil isimli bir kızı dünyaya geldi (Özgül 2000: 893). Devrinin bir çok aydını gibi Hayret de II. Abdülhamîd’e cephe alarak İttihat ve Terakki Cemiyetine girdi (Karahan 1988: 353). Ülkeyi kötü yönettiğine inandığı II. Abdülhamîd’e düşmanlığı, Yıldız Sarayı’nın duvarına merdiven dayayıp sultanın odasına girerek onu boğmayı düşünmesine kadar vardı. Onu bu çılgın düşünceden ileri derecede miyop olmasının bu fiili gerçekleştirmesine imkân vermeyeceğini söyleyerek dalga geçen arkadaşları vazgeçirdi (Göze 2008: 86). Buna mukabil Hayret daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinden ayrıldı ve II. Abdülhamîd’e dair fikirlerini tamamen değiştirdi (Karahan 1988: 353).
Adanalı Hoca Hayret Efendi’nin tespit edilebilen eserleri şunlardır:
1. Eş’âr-ı Hayret: Bursalı Mehmed Tâhir, Hayret’in gayr-i matbu mürettep bir Dîvân'ı olduğunu, basılmamış diğer eserleri gibi bunun da ailesinin nezdinde bulunduğunu ifade eder (1333: 154). İbnü'l-Emin Mahmud Kemal İnal ise şairin, sağlığında şiirlerini bir araya toplamadığını, dağınık hâldeki manzumelerinin bir kısmının ölümünden sonra bazı takdirkârları tarafından Eş’ar-ı Hayret ismiyle bir deftere kaydedildiğini, bu defterin bazı evrakıyla birlikte Beyazıt Kütüphanesinde olduğunu yazarsa da (Özgül 2000: 898) kütüphane kataloğunda bu isimde bir yazmaya tesadüf edilememiştir. Orhan Seyfi Orhon (ö. 1972) ise 18.08.1970 tarihinde Son Havadis’te yazdığı yazıda Hayret’in büyük bir yoksulluk içinde öldüğünü, terekesinin en değerli varlığı olan Dîvân’ının kaybolduğunu, bir aralık Dîvân’ı arayanlar olduğunu işittiğini, lakin bulunacağını zannetmediğini söyler (Yücebaş 1976: 377).
2. Şehrâyîn ve Sihr-i Beyân: İstanbul’da Matbaa-i Ebuzziyâ’da 1302/1884’te basılan 29 sayfalık kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm olan Şehrâyîn, 84 beyitten müteşekkil kısa bir mesnevidir. II. Abdülhamîd’in (ö. 1918) tahta çıkışı (1876) münasebetiyle kaleme alınmıştır. Kitabın ikinci bölümü olan Sihr-i Helâl ise araya yerleştirilmiş iki gazel müstesna, Şehrâyîn’le aynı nazım şekli ve vezinledir. Gazeller dâhil 338 beyittir. Bu mesnevi, 336. beyitte adı bildirilen II. Abdülhamîd’in sadrazamı Küçük Saîd Paşa’yı (ö. 1914) övmek için yazılmıştır. Her iki mesnevide en dikkat çeken husus, şairin kendini neredeyse memduhu kadar methetmesidir.
3. Sûk-ı Ukâz: 1304/1886-87’de Karabet ve Kasbar Matbaasında basılan Sûk-ı Ukâz, İslam medeniyetinin edebî ve bedii hassasiyetini uyandırmak maksadıyla bilhassa Arapçadan yapılmış tercümeleri ihtiva eden bir mecmua –Hayret’in ifadesiyle sergi- hüviyetindedir. İlk sayısının kapağında her Arabî ayın başında neşredileceği duyurulmasına rağmen Sûk-ı Evvel’de, yani ilk sayıda kalmıştır. Burada sadece Hayret’in tercümeleri ve yazıları vardır. Sohbet üslubuyla kaleme alınan Sûk-ı Ukâz, Hayret’in Arapçaya olan vukufiyetini; İslam tarihine, bibliyografyasına ve retoriğine hâkimiyetini göstermesi bakımdan önemlidir.
4. Mir’ât-ı Bedâyi’, Mesnevî-i Hayret Efendi (Şehrâyîn): 1313/1895-96’da İstanbul’da Kasbar Matbaasında Mir’ât-ı Bedâyi’, Mesnevî-i Hayret Efendi unvanıyla 14 sayfa hâlinde basılan bu kitap kimi mehazların belirttiği gibi farklı bir eser olmayıp Hayret’in 1302/1884’te Şehrâyîn adıyla neşrettiği metnin bazı küçük nüsha farklarıyla yeniden yayımlanmasından ibarettir.
Mehmed Zeki Pakalın, Hayret Efendi’yi yakından tanıyan Konyalı Ârif Efendi’ye dayandırarak onun mensur ve manzum epeyce müellefatı bulunduğunu, lakin çoğunun zayi olduğunu yazar. Konyalı Ârif Efendi’nin verdiği bilgiye göre Hayret’in Lafzın Manası, Mananın Lafzı adlı Osmanlı lisanında kullanılan Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçedeki manalarını tam olarak karşılayacak biçimde tertip edilmiş lügat tarzında benzeri olmayan bir eseriyle 570 beyitten oluşan Mecmû’a-i Gün adlı diğer bir eseri öldüğü gün eşi tarafından babasının evine nakledilen eşya arasında kalmış ve kaybolmuştur (Aktan 2008: 15). Bursalı Mehmed Tâhir ise Mecmû’a-i Gün’ün yaklaşık 150 beyitten oluştuğunu ve “Gün [ki] bir mecmû’adır evrâkıdır leyl ü nehâr / Bir sahîfe nîl-gûndur bir sahîfe zer-nigâr” beytiyle başladığını bildirmektedir (1333: 155). Yine Bursalı Mehmed Tâhir, Hayret’in el-Ma’ârif fi Şerh-i Mesneviyyü’ş-Şerîf isimli bir eseri, İmam-ı Şa’rânî’nin (ö. 1565) bir risalesini ve Askalânî’nin (ö. 1449) Ahvâlü’l-Me’âd’ını tercüme ettiğini, bunların nüshalarının Hayret’in ailesinde bulunduğunu haber vermektedir (1333: 154). Ancak bugün için bu tercümeler de kayıptır.
Şairin kendi eserlerinin nüshalarını da içerdiğine şüphe olmayan kıymetli kütüphanesi ölümüyle birlikte dağıldı. Kitapların bir kısmı kardeşi Halîl Efendi tarafından Adana’ya götürüldü, kalanlar ise İstanbul’da satıldı (Aktan 2008: 15). Arap ve Türk edebiyatlarını hakkıyla bilen, tasavvufla da ilgilenen Hayret, yazılarını Beyânü’l-Hak, Sırât-ı Müstakîm, Sebîlü’r-Reşâd gibi gazete ve dergilerde yayımladı. Tanzimat’tan sonra divan edebiyatı geleneğini ısrarla devam ettirenlerden biri olan Hayret, Muallim Naci Mektebi’nin bir mensubu olarak tanındı. Hezel ve hicivleri renkli kişiliğinin bir yansıması olarak kabul edildi. Şair, memleketi Adana’da da unutulmadı ve 2013 yılında Valilik tarafından ismi bir liseye verildi.
Kaynakça
Adana Valiliği Resmî Genel Ağ Ortamı. http://adana.gov.tr/?act=guncel_haberler_icerik&haberno=137709652000 (erişim tarihi: 07.07.2014)
Aktan, Ali (hzl.) (2008). Mehmed Zeki Pakalın, Sicill-i Osmânî Zeyli. C. IX. Ankara: TTK Yay.
Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Gövsa, İbrahim Alâettin (1945). Türk Meşhurları. İstanbul: Yedigün Neşriyat. 173.
Göze, Hicran (2008). Mehmed Âkif Hüzünlü Bir Yolculuk. İstanbul: Kubbealtı Neşriyâtı.
Hayret (Adanalı). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,78620/hayret--adanali.html (erişim tarihi: 07.07.2014)
Hayret Efendi (1302). Şehrâyîn ve Sihr-i Beyân. İstanbul: Matbaa-i Ebuzziyâ.
Hayret Efendi (1304). Sûk-ı Ukâz. İstanbul: Karabet ve Kasbar Matbaası.
Hayret Efendi (1313). Mir’ât-ı Bedâyi’, Mesnevi-i Hayret Efendi. İstanbul: Kasbar Matbaası.
İz, Mâhir (1975). Yılların İzi. İstanbul: İrfan Yay.
Karahan, Abdülkadir (1988). “Adanalı Hayret”. İslâm Ansiklopedisi. C. 1. İstanbul: TDV Yay. 353.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.1. Ankara: Bizim Büro Yay.
Özgül, M. Kayahan (hzl.) (2000). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. II. Ankara: AKM Yay.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1981). “Hayret”. C. 4. İstanbul: Dergâh Yay.180.
Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi (2004). "Hayret". C. IV. Ankara: AKM Yay. 438.
Velibeyoğlu, Veli Recai (1975). Örneklerle Basılı Bütün Şiir Kitapları Antolojisi. C. II. İstanbul: Güryay Matbaası.1023.
Yetiş, Kâzım (hzl.) (1980). Ahmed Râsim: Matbûat Hâtıralarından Muharrir, Şair, Edib. İstanbul: Tercüman Gazetesi 1001 Temel Eser Serisi 141.
Yıltan, Yaşar. Hayret Efendi Kimdir?http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/01/17/750368/icerikler/hayret-efendi-kimdir_1141288.html?CHK=dcf85143eee35ee70ad836b2ea70041b (erişim tarihi: 07.07.2014)
Yücebaş, Hilmi (1976). Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi. İstanbul: Milliyet Dağıtım Ltd. Şti.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. RIFAT KÜTÜKYayın Tarihi: 04.08.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Şehrâyîn'den
Bir nükte-tırâz şâ’ir olsam
Endîşeyi resme kâdir olsam
Olsam ne demek a tab’-ı çâlâk
Şâ’irliğin etmedin mi idrâk
Parlarsa dahı güher kül olmaz
‘Ârif bu kadar tecâhül olmaz
Gûş eyle semâyı ey füsûn-sâz
Tahsîn ediyor kelâmın i’câz
Hâmen kuralı kelâma bünyâd
Âbâd oluyor fesâhat âbâd
Bekler sühanın sühan-perestân
Hükmünde imiş belâgatistân
Sen gayrı bize hemân beyân yaz
Yaz durma a tab’-ı nüktedân yaz
Ma’nâ ise işte şevk ü şâdî
Yeksân sana haydi cümle vâdî
Bak gönlüme de ne cûşı vardır
Ummân gibi hurûşı vardır
(Hayret Efendi (1302). Şehrâyîn ve Sihr-i Beyân. İstanbul: Matbaa-i Ebuzziyâ. 4.)
Eşvâk u Ezvâk İsimli Kasideden
Nerde kaldın hey sabâ ol yerdeki cânım nasıl
Hazret-i rûh-ı revânım cân u cânânım nasıl
Yâd edip de hîç derler mi n’ider Hayret deyü
Hîç anarlar mı beni ihvân u yârânım nasıl
Pür-bahâr ü şâd u handân mı yine etrâf-ı şehr
Andırır mı nağme-i murgânı elhânım nasıl
Tab’-ı nâlânım gibi inler mi ol dolâblar
Fikr-i cûşânım gibi çağlar mı Seyhân’ım nasıl
Arz eder mi ol diyâr âfâkına âhım felek
Aks eder mi ettiğim feryâd u efgânım nasıl
Al da bir şöyle sabâ âh-ı derûnum inle git
Dinlesinler sûz-nâk-i nağme-i cânım nasıl
Sonra dön yaylağa çamlardan geçip de inle gel
Dinleyim bir ben de uşşâk u âşirânım nasıl
(Özgül, M. Kayahan (hzl.) (2000). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. II. Ankara: AKM Yay. 904.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 04.08.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Şehrâyîn'den
Bir nükte-tırâz şâ’ir olsam
Endîşeyi resme kâdir olsam
Olsam ne demek a tab’-ı çâlâk
Şâ’irliğin etmedin mi idrâk
Parlarsa dahı güher kül olmaz
‘Ârif bu kadar tecâhül olmaz
Gûş eyle semâyı ey füsûn-sâz
Tahsîn ediyor kelâmın i’câz
Hâmen kuralı kelâma bünyâd
Âbâd oluyor fesâhat âbâd
Bekler sühanın sühan-perestân
Hükmünde imiş belâgatistân
Sen gayrı bize hemân beyân yaz
Yaz durma a tab’-ı nüktedân yaz
Ma’nâ ise işte şevk ü şâdî
Yeksân sana haydi cümle vâdî
Bak gönlüme de ne cûşı vardır
Ummân gibi hurûşı vardır
(Hayret Efendi (1302). Şehrâyîn ve Sihr-i Beyân. İstanbul: Matbaa-i Ebuzziyâ. 4.)
Eşvâk u Ezvâk İsimli Kasideden
Nerde kaldın hey sabâ ol yerdeki cânım nasıl
Hazret-i rûh-ı revânım cân u cânânım nasıl
Yâd edip de hîç derler mi n’ider Hayret deyü
Hîç anarlar mı beni ihvân u yârânım nasıl
Pür-bahâr ü şâd u handân mı yine etrâf-ı şehr
Andırır mı nağme-i murgânı elhânım nasıl
Tab’-ı nâlânım gibi inler mi ol dolâblar
Fikr-i cûşânım gibi çağlar mı Seyhân’ım nasıl
Arz eder mi ol diyâr âfâkına âhım felek
Aks eder mi ettiğim feryâd u efgânım nasıl
Al da bir şöyle sabâ âh-ı derûnum inle git
Dinlesinler sûz-nâk-i nağme-i cânım nasıl
Sonra dön yaylağa çamlardan geçip de inle gel
Dinleyim bir ben de uşşâk u âşirânım nasıl
(Özgül, M. Kayahan (hzl.) (2000). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. II. Ankara: AKM Yay. 904.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Şehrâyîn'den
Bir nükte-tırâz şâ’ir olsam
Endîşeyi resme kâdir olsam
Olsam ne demek a tab’-ı çâlâk
Şâ’irliğin etmedin mi idrâk
Parlarsa dahı güher kül olmaz
‘Ârif bu kadar tecâhül olmaz
Gûş eyle semâyı ey füsûn-sâz
Tahsîn ediyor kelâmın i’câz
Hâmen kuralı kelâma bünyâd
Âbâd oluyor fesâhat âbâd
Bekler sühanın sühan-perestân
Hükmünde imiş belâgatistân
Sen gayrı bize hemân beyân yaz
Yaz durma a tab’-ı nüktedân yaz
Ma’nâ ise işte şevk ü şâdî
Yeksân sana haydi cümle vâdî
Bak gönlüme de ne cûşı vardır
Ummân gibi hurûşı vardır
(Hayret Efendi (1302). Şehrâyîn ve Sihr-i Beyân. İstanbul: Matbaa-i Ebuzziyâ. 4.)
Eşvâk u Ezvâk İsimli Kasideden
Nerde kaldın hey sabâ ol yerdeki cânım nasıl
Hazret-i rûh-ı revânım cân u cânânım nasıl
Yâd edip de hîç derler mi n’ider Hayret deyü
Hîç anarlar mı beni ihvân u yârânım nasıl
Pür-bahâr ü şâd u handân mı yine etrâf-ı şehr
Andırır mı nağme-i murgânı elhânım nasıl
Tab’-ı nâlânım gibi inler mi ol dolâblar
Fikr-i cûşânım gibi çağlar mı Seyhân’ım nasıl
Arz eder mi ol diyâr âfâkına âhım felek
Aks eder mi ettiğim feryâd u efgânım nasıl
Al da bir şöyle sabâ âh-ı derûnum inle git
Dinlesinler sûz-nâk-i nağme-i cânım nasıl
Sonra dön yaylağa çamlardan geçip de inle gel
Dinleyim bir ben de uşşâk u âşirânım nasıl
(Özgül, M. Kayahan (hzl.) (2000). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. II. Ankara: AKM Yay. 904.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Şehrâyîn'den
Bir nükte-tırâz şâ’ir olsam
Endîşeyi resme kâdir olsam
Olsam ne demek a tab’-ı çâlâk
Şâ’irliğin etmedin mi idrâk
Parlarsa dahı güher kül olmaz
‘Ârif bu kadar tecâhül olmaz
Gûş eyle semâyı ey füsûn-sâz
Tahsîn ediyor kelâmın i’câz
Hâmen kuralı kelâma bünyâd
Âbâd oluyor fesâhat âbâd
Bekler sühanın sühan-perestân
Hükmünde imiş belâgatistân
Sen gayrı bize hemân beyân yaz
Yaz durma a tab’-ı nüktedân yaz
Ma’nâ ise işte şevk ü şâdî
Yeksân sana haydi cümle vâdî
Bak gönlüme de ne cûşı vardır
Ummân gibi hurûşı vardır
(Hayret Efendi (1302). Şehrâyîn ve Sihr-i Beyân. İstanbul: Matbaa-i Ebuzziyâ. 4.)
Eşvâk u Ezvâk İsimli Kasideden
Nerde kaldın hey sabâ ol yerdeki cânım nasıl
Hazret-i rûh-ı revânım cân u cânânım nasıl
Yâd edip de hîç derler mi n’ider Hayret deyü
Hîç anarlar mı beni ihvân u yârânım nasıl
Pür-bahâr ü şâd u handân mı yine etrâf-ı şehr
Andırır mı nağme-i murgânı elhânım nasıl
Tab’-ı nâlânım gibi inler mi ol dolâblar
Fikr-i cûşânım gibi çağlar mı Seyhân’ım nasıl
Arz eder mi ol diyâr âfâkına âhım felek
Aks eder mi ettiğim feryâd u efgânım nasıl
Al da bir şöyle sabâ âh-ı derûnum inle git
Dinlesinler sûz-nâk-i nağme-i cânım nasıl
Sonra dön yaylağa çamlardan geçip de inle gel
Dinleyim bir ben de uşşâk u âşirânım nasıl
(Özgül, M. Kayahan (hzl.) (2000). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. II. Ankara: AKM Yay. 904.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | KUL MUSTAFA/MUSTAFA/BURUKLU KUL MUSTAFA/TORUNÎ, Mustafa Duzağadüşmez | d. 17.02.1930 - ö. 06.12.2006 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | FATMA/BATUR/FATMA BEHİCE, Fatma Behice Batur | d. 1911 - ö. 30.05.1987 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | GALİP MİCOZKADIOĞLU | d. 1926 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KUL MUSTAFA/MUSTAFA/BURUKLU KUL MUSTAFA/TORUNÎ, Mustafa Duzağadüşmez | d. 17.02.1930 - ö. 06.12.2006 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | FATMA/BATUR/FATMA BEHİCE, Fatma Behice Batur | d. 1911 - ö. 30.05.1987 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | GALİP MİCOZKADIOĞLU | d. 1926 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | KUL MUSTAFA/MUSTAFA/BURUKLU KUL MUSTAFA/TORUNÎ, Mustafa Duzağadüşmez | d. 17.02.1930 - ö. 06.12.2006 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FATMA/BATUR/FATMA BEHİCE, Fatma Behice Batur | d. 1911 - ö. 30.05.1987 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | GALİP MİCOZKADIOĞLU | d. 1926 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | KUL MUSTAFA/MUSTAFA/BURUKLU KUL MUSTAFA/TORUNÎ, Mustafa Duzağadüşmez | d. 17.02.1930 - ö. 06.12.2006 | Meslek | Görüntüle |
11 | FATMA/BATUR/FATMA BEHİCE, Fatma Behice Batur | d. 1911 - ö. 30.05.1987 | Meslek | Görüntüle |
12 | GALİP MİCOZKADIOĞLU | d. 1926 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | KUL MUSTAFA/MUSTAFA/BURUKLU KUL MUSTAFA/TORUNÎ, Mustafa Duzağadüşmez | d. 17.02.1930 - ö. 06.12.2006 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | FATMA/BATUR/FATMA BEHİCE, Fatma Behice Batur | d. 1911 - ö. 30.05.1987 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | GALİP MİCOZKADIOĞLU | d. 1926 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KUL MUSTAFA/MUSTAFA/BURUKLU KUL MUSTAFA/TORUNÎ, Mustafa Duzağadüşmez | d. 17.02.1930 - ö. 06.12.2006 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | FATMA/BATUR/FATMA BEHİCE, Fatma Behice Batur | d. 1911 - ö. 30.05.1987 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | GALİP MİCOZKADIOĞLU | d. 1926 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |