Madde Detay
KARAMANLI NİZȂMÎ, Nizâmî-i Karamanî
(d. 839-844 ?/1435-1440 ? - ö. 874-878 ?/1469-1473 ?)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Karamanlı Nizâmî ya da Nizâmî-i Karamanî diye bilinen şair hakkında kaynaklarda birbirinden farklı olmayan kısa bilgiler verilmiştir. 839/1435-844/1440 yılları arasında Karaman Beyliği sınırları içindeki Konya’da doğmuştur (İpekten 1974: l5). Babası, Konya’nın tanınmış müderrislerinden Molla Veliyyüddîn’dir. Nizâmî, ilk eğitimini babasından almış, daha sonra tahsil için İran’a gitmiş, burada şiir için gerekli bilgilerin yanı sıra Farsça da öğrenmiş ve Konya’ya dönmüştür. Karaman Beyliği’nin yöneticilerinden İbrâhîm Bey ve Pîr Ahmed Bey’e kasideler sunmuştur. Fâtih Sultân Mehmed’in Karaman Beyliği’ni ortadan kaldırmasından sonra Sadrazam Mahmûd Paşa’ya intisap etmiştir. Mahmûd Paşa, onu Fâtih’e “hûb tabî’at-ı nazmiyyesi ve şi’rden fazla nice ma’rifet-i zâyidesi vardur” diyerek şairliğini övmek ve “cihet-i şi’rde Ahmed Paşa’ya galebesin teblîg ü tavsîf” ederek de Ahmed Paşa'dan üstün olduğunu belirtmek suretiyle tanıtmıştır (Canım 2000: 533). Bunun üzerine sanat ve ilim adamlarını İstanbul’a toplamak isteyen Fâtih de şairi İstanbul’a davet etmiştir. Kaynakların bir kısmında Nizâmî’nin, hükümdara sunmak için “nergis” redifli bir kaside yazdıktan, bazı tezkirelerde de Ahmed Paşa’nın “Kasr, La’l ve Güneş” kasideleri ile yedi gazelini tanzir ettikten sonra yola çıktığına işaret edilmiştir. Ancak bu yolculuk esnasında “esnâ-yı râhda ecel yolın aldı ve maksada varup maksûde irmedin mevt ir[di]” ifadesinde belirtildiği üzere vefat etmiştir (Canım 2000: 533). Dîvân’ında, sözü edilen bu kasidelerden sadece ilki bulunmaktadır, ancak o da Fâtih’e yazılmamıştır. Hakkında ve şiirleri üzerinde yapılan incelemelerden çıkarılan sonuçlara göre Nizâmî, 874/1465-878/1473 tarihleri arasında bilinmeyen bir yerde ölmüştür. Şairin genç yaşta ölmesi, kalplerde ona karşı bir sevgi ve acıma duygusu uyandırmıştır. Bu sebeple tezkireciler ölümünü on dört yaşına kadar düşürmüşlerdir. Fakat onun otuz, otuz beş yaşlarına kadar yaşadığı düşünülmektedir (İpekten 1974: 21-23).
Türkçe, Arapça ve Farsça şiir söylemeye kabiliyeti bulunduğu belirtilen Nizâmî’nin Arapça şiirleri bulunamamıştır (İpekten 1974:70). Mecmualarda da şiirlerine yer verilen şairin elimizde küçük mürettep bir Dîvân’ı vardır. İçinde Farsça gazel ve rubâîler de bulunan Dîvân’ın büyük kısmını Türkçe şiirler oluşturmaktadır. Dîvân’daki 11 kasideden ilki na’ttır. Diğerleri Karaman Bey’i İbrâhîm Bey, kardeşi Kâsım Bey ve Pîr Ahmed Bey’e sunulmuştur. 124 gazeli vardır. Konularını sevgiliden ve aşktan alan sade bir dille yazılmış gazelleri şekil bakımından kusursuzdur. Ayrıca Dîvân’da toplam 14 murabba’, muhammes, kıt’a, müfred, tahmîs ve rubâî ile 16 Farsça gazel bulunmaktadır. Nizâmî Dîvânı’nın tenkitli neşri yapılmıştır (İpekten 1974). Eser üzerinde bir doktora (Kersu 1992) ve iki yüksek lisans tezi (Somunkıran 1995; Savran 1996) hazırlanmıştır.
Nizâmî’nin şiirlerinde, konuşma dilinin kullanılması, örf ve âdetlere yer verilmesi gibi devrin diğer şairilerinin şiirlerinde de yer alan özellikler görülmektedir. Çok beğenilmesine ve okunmasına sebep olan ahenkli ve canlı bir üslubu vardır. Özellikle redif kullanmaya ve ahengi bu kelime tekrarlarından faydalanarak sağlamaya çalışmıştır. Şiirinin selîs ve yekdest olduğu, düzgün bir ifadesinin bulunduğu hususunda kaynaklar fikir birliği etmişlerdir. Diğer taraftan cinas ve tevriye gibi söz sanatlarıyla, hece tekrarlarına da fazlaca yer vermiştir. Nizâmî’nin dikkat çeken yönlerinden biri de nazîre şairi oluşudur. Ahmedî, Nesîmî, Kâdı Burhâneddîn, Şeyhî, Ahmed Paşa, Adnî, Ulvî ve Atâyî gibi şairlere nazireler yazmış, özellikle Ahmed Paşa’yı kendine üstat kabul etmiştir. Nazirelerine sanatçı kişiliğinin damgasını vurmuş, hatta çoğu kere tanzir ettiği şiirlerden daha güzellerini ortaya koymuştur. Pek çok şiiri de tanzir edilmiştir. Şairin, Mecma’u’n-Nezâ’ir’de bulunan 19 zemin şiirine aralarında Necâtî, Lâmi’î, Hayâlî, Muhibbî, İshak Çelebi, Zâtî gibi önde gelen şairlerin de bulunduğu sanatçılarca 299 nazire söylenmiştir (Şentürk vd. 2007: 193). Nazire mecmualarına alınan şiirlerinin fazlalığı Nizâmî’nin, devrinde ve hatta daha sonraları sevilen bir şair olduğunu göstermektedir. Tezkire yazarlarının Şeyhî ve Ahmed Paşa ile Nizâmî’yi karşılaştırıp üstün tutmaları gazelleriyle olmuştur. Gazellerinin aşırı derecede övülerek değerlendirilmesi ise, onun genç yaşta ölmesinin tezkirecileri etkilemesinden kaynaklanıyor olmalıdır. Nizâmî, Fâtih’in gözünden düşen Ahmed Paşa’nın yerini doldurabilir düşüncesiyle padişahın himayesine alınmak istenmiştir. Bu durum Nizâmî’nin, Ahmed Paşa’dan üstün olduğu biçiminde yorumlanmışsa da o, Şeyhî ve Ahmed Paşa’ya göre ikinci derecede bir şairdir.
Kaynakça
Bilgin, A. Azmi (2001). “Karamanlı Nizâmî”. İslâm Ansiklopedisi. C. XXIV. İstanbul: TDV Yay. 453-454.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.
Fâik Reşâd (yty.). Târîh-i Edebiyât-ı Osmâniye. İstanbul.
İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Sehî Bey Tezkiresi, Heşt Behişt. Ankara: Akçağ Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
Kersu, Baysal (1992). Nizâmî Divanı’nda Sevgilide Güzellik Unsurları. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Ȃşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Köprülü-zâde Mehmed Fuâd, Ş. Süleymân (1914). Yeni Osmânlı Târih-i Edebiyâtı. İstanbul.
Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî - Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kutlu, Mustafa (1980). “Nizâmî (Karamanlı)”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. VII. İstanbul: Dergâh Yay. 73-74.
Kutluk, İbrahim (hzl.) (1981). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. C. 2. Ankara: TTK Yay.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Mecdî Mehmed Efendi, Hadâiku’ş-Şakâik (Şakâiku’n-Nu’maniye ve Zeyilleri). C. 1. İstanbul: Çağrı Yay.
Savran, Ömer (1996). Karamanlı Nizâmî Divanından Seçme Gazeller ve Bugünkü Türkçesi. Yüksek Lisans Tezi. Urfa: Harran Üniversitesi.
Somunkıran, Rezzân (1995). Karamanlı Nizâmî Divanının Tahlili. Yüksek Lisans Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.10.2013].
Şentürk, Ahmet Atilla, A. Kartal (2007). Eski Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergâh Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. ÖMER SAVRANYayın Tarihi: 25.11.2013Güncelleme Tarihi: 05.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gün yüzün görmeyeliden ki günüm dün gibidür
Bana bin yılca gelür gerçi sana dün gibidür
Rûz u şeb zülf ü ruhun fikri enîsüm olalı
Ne gicem giceye benzer ne günüm gün gibidür
Şâdmânem ki firâkun bana mahsûs degül
Ki dimişler kara gün il ile dügün gibidür
Sen zer ü sîm ile sayd oldugunı işideli
Gözlerüm gümüşe döndi yüzüm altun gibidür
Yandurup yaşumı dökse ne aceb zülf ü ruhun
Ki biri âteşe benzer biri dütün gibidür
Gitse gözümden olur gözüme âlem karanu
Ol ki alnı aya benzer yanagı gün gibidür
Ey Nizâmî lebi üstindeki hâl ol sanemün
Gussadan âşıkı cânındagı dügün gibidür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 129.)
Gazel
Hattun ol pîrûzedür kim la’l-i nâb üstindedür
Leblerün ol la’l kim dürr-i hoş-âb üstindedür
Yüzün üstinde vatan tutsa gözün olmaz aceb
Menzil-i Mirrîh ki dirler âfitâb üstindedür
Çeşm-i giryânumda ey dilber hayâli kaddünün
Bir nihâl-i tâzedür kim cûy-ı âb üstindedür
Kâmetüm ol dâle dönmişdür ki derd altındadur
Gözlerüm şol ayna benzer kim azâb üstindedür
Hâk ol ey dil pertev-i hüsninden istersen nasîb
K’âfitâbun tâbına menzil türâb üstindedür
Zülf ü ebrunı görenler dir hezârân âferîn
Ol mu’anber çetr kim müşkîn tınâb üstindedür
Ey Nizâmî vasla şâd olma vü hicrâna melûl
Kâ’inâtun hâli çünkim inkılâb üstindedür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 142.)
Gazel
Gül ârızuna olsa mu’ârız aceb olmaz
Kim yüzi açılmışda hayâ vü edeb olmaz
Tûbâ iremez lutf ile sen serv-i bülende
Bî-asl olanun hem-seri âlî-neseb olmaz
Gönlümde gözün fikri ile zevk u safâ yok
Bir evde ki bîmâr ola ayş u tarab olmaz
Anılsa lebün cân u gönül cenge düşerler
Mey meclisi bî-fitne vü şûr u şagab olmaz
Ol kadd u zenahdân u leb eyler beni hayrân
Kim serv-i sehî meyvesi sîb ü rutab olmaz
Yüz sürmege irmez eli sen serv ayagına
Her kim su gibi dîde-ter ü teşne-leb olmaz
Âşıklaruna hışm ile hancer ne çekersin
Ceng etmege çün mihr ü mahabbet sebeb olmaz
Aydun ki yüzi nârına yanmaya rakîbe
Kim bu lehebün yanıcısı Bû Leheb olmaz
Gelmez yüzi şevkiyle Nizâmî göze zülfi
Her gûşede kim pertev-i şems olsa şeb olmaz
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 166.)
Gazel
Gözlerüm yaşını gözler ol büt-i sîmîn-beden
Nitekim gökde Süreyyâ gözler âhû-yı Huten
Hâr-ı hecrün bagrumı deldi bana rahm itmedün
Sen aceb hurmâ mısın sengîn dil ü şîrîn-beden
Şimdiden ey dil diler hâlin müşevveş âşıkun
Hâzır ol vaktine didüm sana hâli şimdiden
Hâtim-i hüsn oldugına her kim isterse delîl
Burka’ı açup yüzünden gösterür vech-i hasen
Dirsem ey cân gözlerün altında n’eyler benlerün
Dir olur müşk-i Hatâya nâfe-i âhû vatan
Kaddüne kim baksa cânâ serv ü yâ ar’ar sanur
Haddüni kim görse eydür yâsemendür yâ semen
Ol yüzi cennet nazar itse Nizâmî hâkine
Açılur kabrine revzen cennet-i Firdevsden
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 206.)
Gazel
Gamzen hadengi zahm uralı câne Mustafâ
Derd ü gam ile döndi ciger kane Mustafâ
Hâlün hadün yüzinde ne zâlimdür âh kim
İslâm içinde kasd ider îmâne Mustafâ
Olsan revân bu kâmet ile haclet irişür
Sahn-ı çemende serv-i hırâmâne Mustafâ
Bülbül gam ile lâl u hayâdan gül âb olur
Gelsen bu tal’at ile gülistâne Mustafâ
Pervâne gibi şem’-i ruhun şevkı yâdına
Hicrân odıyla dil nice bir yane Mustafâ
Bu derd-i telh-i hecr Nizâmîyi öldürür
Şîrîn-lebünden irmese dermâne Mustafâ
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 242.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 25.11.2013Güncelleme Tarihi: 05.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gün yüzün görmeyeliden ki günüm dün gibidür
Bana bin yılca gelür gerçi sana dün gibidür
Rûz u şeb zülf ü ruhun fikri enîsüm olalı
Ne gicem giceye benzer ne günüm gün gibidür
Şâdmânem ki firâkun bana mahsûs degül
Ki dimişler kara gün il ile dügün gibidür
Sen zer ü sîm ile sayd oldugunı işideli
Gözlerüm gümüşe döndi yüzüm altun gibidür
Yandurup yaşumı dökse ne aceb zülf ü ruhun
Ki biri âteşe benzer biri dütün gibidür
Gitse gözümden olur gözüme âlem karanu
Ol ki alnı aya benzer yanagı gün gibidür
Ey Nizâmî lebi üstindeki hâl ol sanemün
Gussadan âşıkı cânındagı dügün gibidür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 129.)
Gazel
Hattun ol pîrûzedür kim la’l-i nâb üstindedür
Leblerün ol la’l kim dürr-i hoş-âb üstindedür
Yüzün üstinde vatan tutsa gözün olmaz aceb
Menzil-i Mirrîh ki dirler âfitâb üstindedür
Çeşm-i giryânumda ey dilber hayâli kaddünün
Bir nihâl-i tâzedür kim cûy-ı âb üstindedür
Kâmetüm ol dâle dönmişdür ki derd altındadur
Gözlerüm şol ayna benzer kim azâb üstindedür
Hâk ol ey dil pertev-i hüsninden istersen nasîb
K’âfitâbun tâbına menzil türâb üstindedür
Zülf ü ebrunı görenler dir hezârân âferîn
Ol mu’anber çetr kim müşkîn tınâb üstindedür
Ey Nizâmî vasla şâd olma vü hicrâna melûl
Kâ’inâtun hâli çünkim inkılâb üstindedür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 142.)
Gazel
Gül ârızuna olsa mu’ârız aceb olmaz
Kim yüzi açılmışda hayâ vü edeb olmaz
Tûbâ iremez lutf ile sen serv-i bülende
Bî-asl olanun hem-seri âlî-neseb olmaz
Gönlümde gözün fikri ile zevk u safâ yok
Bir evde ki bîmâr ola ayş u tarab olmaz
Anılsa lebün cân u gönül cenge düşerler
Mey meclisi bî-fitne vü şûr u şagab olmaz
Ol kadd u zenahdân u leb eyler beni hayrân
Kim serv-i sehî meyvesi sîb ü rutab olmaz
Yüz sürmege irmez eli sen serv ayagına
Her kim su gibi dîde-ter ü teşne-leb olmaz
Âşıklaruna hışm ile hancer ne çekersin
Ceng etmege çün mihr ü mahabbet sebeb olmaz
Aydun ki yüzi nârına yanmaya rakîbe
Kim bu lehebün yanıcısı Bû Leheb olmaz
Gelmez yüzi şevkiyle Nizâmî göze zülfi
Her gûşede kim pertev-i şems olsa şeb olmaz
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 166.)
Gazel
Gözlerüm yaşını gözler ol büt-i sîmîn-beden
Nitekim gökde Süreyyâ gözler âhû-yı Huten
Hâr-ı hecrün bagrumı deldi bana rahm itmedün
Sen aceb hurmâ mısın sengîn dil ü şîrîn-beden
Şimdiden ey dil diler hâlin müşevveş âşıkun
Hâzır ol vaktine didüm sana hâli şimdiden
Hâtim-i hüsn oldugına her kim isterse delîl
Burka’ı açup yüzünden gösterür vech-i hasen
Dirsem ey cân gözlerün altında n’eyler benlerün
Dir olur müşk-i Hatâya nâfe-i âhû vatan
Kaddüne kim baksa cânâ serv ü yâ ar’ar sanur
Haddüni kim görse eydür yâsemendür yâ semen
Ol yüzi cennet nazar itse Nizâmî hâkine
Açılur kabrine revzen cennet-i Firdevsden
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 206.)
Gazel
Gamzen hadengi zahm uralı câne Mustafâ
Derd ü gam ile döndi ciger kane Mustafâ
Hâlün hadün yüzinde ne zâlimdür âh kim
İslâm içinde kasd ider îmâne Mustafâ
Olsan revân bu kâmet ile haclet irişür
Sahn-ı çemende serv-i hırâmâne Mustafâ
Bülbül gam ile lâl u hayâdan gül âb olur
Gelsen bu tal’at ile gülistâne Mustafâ
Pervâne gibi şem’-i ruhun şevkı yâdına
Hicrân odıyla dil nice bir yane Mustafâ
Bu derd-i telh-i hecr Nizâmîyi öldürür
Şîrîn-lebünden irmese dermâne Mustafâ
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 242.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 05.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gün yüzün görmeyeliden ki günüm dün gibidür
Bana bin yılca gelür gerçi sana dün gibidür
Rûz u şeb zülf ü ruhun fikri enîsüm olalı
Ne gicem giceye benzer ne günüm gün gibidür
Şâdmânem ki firâkun bana mahsûs degül
Ki dimişler kara gün il ile dügün gibidür
Sen zer ü sîm ile sayd oldugunı işideli
Gözlerüm gümüşe döndi yüzüm altun gibidür
Yandurup yaşumı dökse ne aceb zülf ü ruhun
Ki biri âteşe benzer biri dütün gibidür
Gitse gözümden olur gözüme âlem karanu
Ol ki alnı aya benzer yanagı gün gibidür
Ey Nizâmî lebi üstindeki hâl ol sanemün
Gussadan âşıkı cânındagı dügün gibidür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 129.)
Gazel
Hattun ol pîrûzedür kim la’l-i nâb üstindedür
Leblerün ol la’l kim dürr-i hoş-âb üstindedür
Yüzün üstinde vatan tutsa gözün olmaz aceb
Menzil-i Mirrîh ki dirler âfitâb üstindedür
Çeşm-i giryânumda ey dilber hayâli kaddünün
Bir nihâl-i tâzedür kim cûy-ı âb üstindedür
Kâmetüm ol dâle dönmişdür ki derd altındadur
Gözlerüm şol ayna benzer kim azâb üstindedür
Hâk ol ey dil pertev-i hüsninden istersen nasîb
K’âfitâbun tâbına menzil türâb üstindedür
Zülf ü ebrunı görenler dir hezârân âferîn
Ol mu’anber çetr kim müşkîn tınâb üstindedür
Ey Nizâmî vasla şâd olma vü hicrâna melûl
Kâ’inâtun hâli çünkim inkılâb üstindedür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 142.)
Gazel
Gül ârızuna olsa mu’ârız aceb olmaz
Kim yüzi açılmışda hayâ vü edeb olmaz
Tûbâ iremez lutf ile sen serv-i bülende
Bî-asl olanun hem-seri âlî-neseb olmaz
Gönlümde gözün fikri ile zevk u safâ yok
Bir evde ki bîmâr ola ayş u tarab olmaz
Anılsa lebün cân u gönül cenge düşerler
Mey meclisi bî-fitne vü şûr u şagab olmaz
Ol kadd u zenahdân u leb eyler beni hayrân
Kim serv-i sehî meyvesi sîb ü rutab olmaz
Yüz sürmege irmez eli sen serv ayagına
Her kim su gibi dîde-ter ü teşne-leb olmaz
Âşıklaruna hışm ile hancer ne çekersin
Ceng etmege çün mihr ü mahabbet sebeb olmaz
Aydun ki yüzi nârına yanmaya rakîbe
Kim bu lehebün yanıcısı Bû Leheb olmaz
Gelmez yüzi şevkiyle Nizâmî göze zülfi
Her gûşede kim pertev-i şems olsa şeb olmaz
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 166.)
Gazel
Gözlerüm yaşını gözler ol büt-i sîmîn-beden
Nitekim gökde Süreyyâ gözler âhû-yı Huten
Hâr-ı hecrün bagrumı deldi bana rahm itmedün
Sen aceb hurmâ mısın sengîn dil ü şîrîn-beden
Şimdiden ey dil diler hâlin müşevveş âşıkun
Hâzır ol vaktine didüm sana hâli şimdiden
Hâtim-i hüsn oldugına her kim isterse delîl
Burka’ı açup yüzünden gösterür vech-i hasen
Dirsem ey cân gözlerün altında n’eyler benlerün
Dir olur müşk-i Hatâya nâfe-i âhû vatan
Kaddüne kim baksa cânâ serv ü yâ ar’ar sanur
Haddüni kim görse eydür yâsemendür yâ semen
Ol yüzi cennet nazar itse Nizâmî hâkine
Açılur kabrine revzen cennet-i Firdevsden
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 206.)
Gazel
Gamzen hadengi zahm uralı câne Mustafâ
Derd ü gam ile döndi ciger kane Mustafâ
Hâlün hadün yüzinde ne zâlimdür âh kim
İslâm içinde kasd ider îmâne Mustafâ
Olsan revân bu kâmet ile haclet irişür
Sahn-ı çemende serv-i hırâmâne Mustafâ
Bülbül gam ile lâl u hayâdan gül âb olur
Gelsen bu tal’at ile gülistâne Mustafâ
Pervâne gibi şem’-i ruhun şevkı yâdına
Hicrân odıyla dil nice bir yane Mustafâ
Bu derd-i telh-i hecr Nizâmîyi öldürür
Şîrîn-lebünden irmese dermâne Mustafâ
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 242.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Gün yüzün görmeyeliden ki günüm dün gibidür
Bana bin yılca gelür gerçi sana dün gibidür
Rûz u şeb zülf ü ruhun fikri enîsüm olalı
Ne gicem giceye benzer ne günüm gün gibidür
Şâdmânem ki firâkun bana mahsûs degül
Ki dimişler kara gün il ile dügün gibidür
Sen zer ü sîm ile sayd oldugunı işideli
Gözlerüm gümüşe döndi yüzüm altun gibidür
Yandurup yaşumı dökse ne aceb zülf ü ruhun
Ki biri âteşe benzer biri dütün gibidür
Gitse gözümden olur gözüme âlem karanu
Ol ki alnı aya benzer yanagı gün gibidür
Ey Nizâmî lebi üstindeki hâl ol sanemün
Gussadan âşıkı cânındagı dügün gibidür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 129.)
Gazel
Hattun ol pîrûzedür kim la’l-i nâb üstindedür
Leblerün ol la’l kim dürr-i hoş-âb üstindedür
Yüzün üstinde vatan tutsa gözün olmaz aceb
Menzil-i Mirrîh ki dirler âfitâb üstindedür
Çeşm-i giryânumda ey dilber hayâli kaddünün
Bir nihâl-i tâzedür kim cûy-ı âb üstindedür
Kâmetüm ol dâle dönmişdür ki derd altındadur
Gözlerüm şol ayna benzer kim azâb üstindedür
Hâk ol ey dil pertev-i hüsninden istersen nasîb
K’âfitâbun tâbına menzil türâb üstindedür
Zülf ü ebrunı görenler dir hezârân âferîn
Ol mu’anber çetr kim müşkîn tınâb üstindedür
Ey Nizâmî vasla şâd olma vü hicrâna melûl
Kâ’inâtun hâli çünkim inkılâb üstindedür
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 142.)
Gazel
Gül ârızuna olsa mu’ârız aceb olmaz
Kim yüzi açılmışda hayâ vü edeb olmaz
Tûbâ iremez lutf ile sen serv-i bülende
Bî-asl olanun hem-seri âlî-neseb olmaz
Gönlümde gözün fikri ile zevk u safâ yok
Bir evde ki bîmâr ola ayş u tarab olmaz
Anılsa lebün cân u gönül cenge düşerler
Mey meclisi bî-fitne vü şûr u şagab olmaz
Ol kadd u zenahdân u leb eyler beni hayrân
Kim serv-i sehî meyvesi sîb ü rutab olmaz
Yüz sürmege irmez eli sen serv ayagına
Her kim su gibi dîde-ter ü teşne-leb olmaz
Âşıklaruna hışm ile hancer ne çekersin
Ceng etmege çün mihr ü mahabbet sebeb olmaz
Aydun ki yüzi nârına yanmaya rakîbe
Kim bu lehebün yanıcısı Bû Leheb olmaz
Gelmez yüzi şevkiyle Nizâmî göze zülfi
Her gûşede kim pertev-i şems olsa şeb olmaz
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 166.)
Gazel
Gözlerüm yaşını gözler ol büt-i sîmîn-beden
Nitekim gökde Süreyyâ gözler âhû-yı Huten
Hâr-ı hecrün bagrumı deldi bana rahm itmedün
Sen aceb hurmâ mısın sengîn dil ü şîrîn-beden
Şimdiden ey dil diler hâlin müşevveş âşıkun
Hâzır ol vaktine didüm sana hâli şimdiden
Hâtim-i hüsn oldugına her kim isterse delîl
Burka’ı açup yüzünden gösterür vech-i hasen
Dirsem ey cân gözlerün altında n’eyler benlerün
Dir olur müşk-i Hatâya nâfe-i âhû vatan
Kaddüne kim baksa cânâ serv ü yâ ar’ar sanur
Haddüni kim görse eydür yâsemendür yâ semen
Ol yüzi cennet nazar itse Nizâmî hâkine
Açılur kabrine revzen cennet-i Firdevsden
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 206.)
Gazel
Gamzen hadengi zahm uralı câne Mustafâ
Derd ü gam ile döndi ciger kane Mustafâ
Hâlün hadün yüzinde ne zâlimdür âh kim
İslâm içinde kasd ider îmâne Mustafâ
Olsan revân bu kâmet ile haclet irişür
Sahn-ı çemende serv-i hırâmâne Mustafâ
Bülbül gam ile lâl u hayâdan gül âb olur
Gelsen bu tal’at ile gülistâne Mustafâ
Pervâne gibi şem’-i ruhun şevkı yâdına
Hicrân odıyla dil nice bir yane Mustafâ
Bu derd-i telh-i hecr Nizâmîyi öldürür
Şîrîn-lebünden irmese dermâne Mustafâ
(İpekten, Haluk (hzl.) (1974). Karamanlı Nizâmî, Hayatı, Edebî Kişiliği ve Divanı. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay. 242.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HİCRÎ, Hicrî Çelebi | d. ? - ö. 1609-10 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | (SİLLELİ) İBRAHİM/ İBRAHİM AĞA, İbrahim Berberoğlu | d. 1890 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Mehmet Emiroğlu | d. 1918 - ö. 7 Eylül 2004 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HİCRÎ, Hicrî Çelebi | d. ? - ö. 1609-10 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | (SİLLELİ) İBRAHİM/ İBRAHİM AĞA, İbrahim Berberoğlu | d. 1890 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Mehmet Emiroğlu | d. 1918 - ö. 7 Eylül 2004 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HİCRÎ, Hicrî Çelebi | d. ? - ö. 1609-10 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | (SİLLELİ) İBRAHİM/ İBRAHİM AĞA, İbrahim Berberoğlu | d. 1890 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Mehmet Emiroğlu | d. 1918 - ö. 7 Eylül 2004 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HİCRÎ, Hicrî Çelebi | d. ? - ö. 1609-10 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | (SİLLELİ) İBRAHİM/ İBRAHİM AĞA, İbrahim Berberoğlu | d. 1890 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | Mehmet Emiroğlu | d. 1918 - ö. 7 Eylül 2004 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | HİCRÎ, Hicrî Çelebi | d. ? - ö. 1609-10 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | (SİLLELİ) İBRAHİM/ İBRAHİM AĞA, İbrahim Berberoğlu | d. 1890 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | Mehmet Emiroğlu | d. 1918 - ö. 7 Eylül 2004 | Madde Adı | Görüntüle |