KEMÂL ÜMMÎ, İsmâ’îl

(d. 777 ?/1375-1376 ? - ö. 880/1475-1476)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Kemâl Ümmî’nin hayatı hakkındaki mevcut bilgilerin çoğu menkıbevi kaynaklardan elde edilmiştir. Asıl adı İsmâ’îl’dir. Şairin, bir şiirindeki “yüz yaşadım” (Sarıçiçek 1997: 679, 105/7) ifadesine dayanarak, 780/1378-79 tarihinden önce -bir iddiaya göre- 777/1375-76 yılında doğduğu ve 880/1475-76 yılında vefat ettiği (Yavuzer 1997: 16-17) düşünülmektedir. Latîfî, Âlî, Bursalı Mehmed Tâhir ve Ayvansarâyî’nin belirttiğine göre Kemâl Ümmî Karamanlıdır. Kimi araştırmacılar ise bir türbesinin Niğde’de bulunmasına ve Hâkî (18.yy.)’nin Niğde hakkında yazdığı şiire dayanarak onun Niğdeli olduğunu ya da en azından ömrünün bir kısmını burada geçirdiğini belirtmektedirler. Gülcan, Karaman Velilerinden Ali-yü’s-Semerkandî ve Kemal Ümmî adlı eserinde Silk-ül-Le’âlî adlı yazma manzum tarih kitabından naklen şairin, “Karaman ülkesinden Larende’den” olduğuna ve “İran’a seyahat ettiği”ne değinmektedir. Âlî, Kemâl Ümmî’nin İran’a yaptığı seyahatten ve birçok tasavvuf büyüğüne hizmet ettiğinden söylemektedir. Hacıyev ise Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi’nde Kemâl Ümmî’nin Dağıstan’da Koyun adlı eski Kumuk köyünde dünyaya geldiğini, daha sonra Şirvan’a gidip eğitimini orada tamamlayarak asker bölüğünün kadısı olduğunu, ardından da Anadolu’ya geçtiğini işaret ederek Kumuk edebiyatında ona ait şiirlerden de örnekler vermektedir. Nitekim bu manzumelerden ikisi Divan’ındaki bazı beyitlerle de benzerlik göstermektedir (Sarıçiçek 1997: 493, 544’de 27 ve 48. şiir). Menakıbını yazan müridi Âşık Ahmed, Kemâl Ümmî’nin Oğuz boyundan olup Horasan’dan geldiğini, Bolu çevresindeki Aladağ ve Bozarmut civarında yaşadığını, burada Bolu halkını irşada çalıştığını belirtmektedir (Ünver 2002: 229). Onun, tekkeden ve ilişkide bulunduğu şairler çevresinden eğitim alarak kendisini yetiştirdiği anlaşılmaktadır. O, bazen “Kemâl Ümmî” bazen de “Ümmî Kemâl” mahlasını kullanmakta, ümmîliği ise muhtemelen Hz. Peygamber’e duyduğu saygıdan kaynaklanmaktadır. Adı halk arasında efsaneleşen büyük dervişlerden olan Kemâl Ümmî’nin, Şeyh Cemâl-i Halvetî’nin pîrdaşlarından ve Muhammed Bahâeddîn-i Erzincanî’nin halifelerinden olduğu konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Menkıbevi kaynaklara göre Safî Sultân (Safiyüddîn Alî Erdebilî)’dan el almıştır. Safî Sultân, şairin büyük bir veli olacağını ve Anadolu’yu ihya edeceğini haber vermiştir. Hâcı Bayram-ı Velî’nin sevgi ve ilgisine de mazhar olan ve kimi metinlerde kendisinden “Kemâl Bey” ifadesiyle de söz edilen şairin mensuplarına “Kemâlîler” denmiştir. Ayrıca kaynaklarda (Ünver 2002: 229; Kaya 2008:6) Kemâl Ümmî’nin Şeyh Şehribân adında bir kız kardeşinin ve üç oğlunun olduğu belirtilmiş, ancak oğullarından sadece ikisi hakkında bilgi verilmiştir. Oğlu Sinân medrese tahsili görmüş, Cemâl ise meczup bir hâlde yaşamıştır.

Kemâl Ümmî’nin tarikati gerek Menâkıb-nâme’sinde gerekse diğer kaynaklarda Halvetîlik olarak geçmektedir. Mürşidlerinden ilki, Dîvân’ında belirtildiğine göre Hamîdüddîn-i Aksarayî (öl.15 Şaban 815/20 Kasım 1412) diye de bilinen Somuncu Baba’dır. Onun vefatından sonra ise Muzaferüddîn Lârendî, Hoca Alî Erdebilî ve Şeyh Şâh (Alî Erdebilî)’ın oğlu İbrâhîm de mürşitleri arasında zikredilmektedir (Yavuzer 2008: 40-42). Bir şiirinde “el almak”tan, “tevbe almak”tan bahsetmesi Hâcı Bayramın da Kemâl Ümmî’nin mürşidlerinden olması ihtimalini akla getirmektedir. Zira Alî Erdebilî Somuncu Baba’nın, Somuncu Baba da Hâcı Bayram-ı Velî’nin mürşididir. Bursalı Tâhir’in Kemâl Ümmî’yi Muhammed Bahâeddîn-i Erzincanî’nin halifelerinden göstermesine rağmen Dîvân’ında ve Menâkıb’ında buna dair hiçbir işaret yoktur. Kemâl Ümmî, Menâkıb-nâme’sinden anlaşıldığı kadarıyla hayatının son kısmını Bolu’da geçirmiş ve burada vefat etmiştir. Ölümünden sonra yörede “Kemâlliler” denilen tarikatine halife olarak çocuklarını bırakmış ve onlar da babalarının yolunu sürdürmüşlerdir. Yolunun son zamanlara kadar devam ettiği Hickman’ın yazısından anlaşılmaktadır. Ayrıca Erdebil tekkesine bağlanması şairin, Şiî olabilme ihtimalini akla getirse de o, şiirlerinde Hanefi mezhebinden olduğunu söylemektedir (Sarıçiçek 1997: 505, 29/24).

Latîfî’nin (Canım 2000: 470-471) naklettiği bir menkıbeye göre bir gün Kemâl Ümmî ile Nesîmî, Sultân Şucâ tekkesine gitmiş ve orada Baba Sultân’ın bir koçunu kurban etmişler. Baba Sultân, izni alınmadan yapılan bu işe kırılmış ve fena hâlde kızmış. Bunun üzerine Nesîmî’nin önüne armağan olarak bir ustura, Kemâl Ümmî’nin önüne ise bir ilmekli ip koydurtarak ima yolu ile ölüm şekillerini göstermiş. Sonunda Nesîmî, derisi yüzülerek, Kemâl Ümmî de asılarak öldürülmüş. Şairin ölüm tarihi, “şefkat” kelimesinin ebceddeki karşılığı olan 880/1475-76’dir (İKTYDK yty: 28). Ancak nasıl öldüğü konusu aydınlatılmaya muhtaçtır. Âlî ve Şeyh Şucâ Velâyet-nâme’si olmak üzere birçok kaynakta onun idam edilerek öldürüldüğü belirtilmiştir (Yavuzer 2008: 50).

Kemal Ümmî adına “Kahramanmaraş, Karaman, Manisa, Mudurnu ve Niğde (Yenice Mahallesi)”de birer makam bulunması kendisinin halk arasında çok sevildiğinin bir göstergesidir. Şeyh Şücâ Menâkıb-nâmesi’ne göre Kemâl Ümmî, Manisa’da yerleşmiş ve orada idam edilmiştir. Nitekim bugün yeri bilinmeyen mezar taşı Manisa Müzesi’ndedir (Uluçay-Gökcen 1939: 126). Kahramanmaraş’ta da şairin adıyla anılan bir köy ve bir türbe mevcuttur (www.kemallikoy.blogspot.com). Oysa biyografik Osmanlı kaynaklarının çoğunun aksine Kemâl Ümmî’nin mezarı Karaman veya Niğde’de değil, Bolu’nun 39 km. güneydoğusunda Sazak bölgesindeki eski adı Tekke yeni adı Işıklar olan köydedir. Her yıl Kemâl Ümmî adına festivaller düzenlenen bu köydeki türbe hakkında Bolu şer’iyye sicillerinde bilgiler mevcuttur (Yavuzer 2008: 53). Bu türbe-mezar yakın zamanlarda, Kemâl Ümmî Tekkesi’nin yerine inşa edilen cami ile birlikte yeniden yapılmıştır (Yavuzer 1997: 41). Dolayısıyla şeyhinin Larendeli olması nedeniyle şairin bir süre Larende’de yaşadığını, son durağının ise Bolu olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim müridi Âşık Ahmed de şairin Bolu’da medfun bulunduğunu bildirmiştir (Ünver 2002: 229).

Kemâl Ümmî’nin bilinen eserleri şunlardır:

1. Dîvân: 42 nüshası tespit edilen eserin, farklı bölgelerde hemen her yüzyılda istinsah edilmiş nüshalarına rastlanmaktaysa da hiçbir yazması şairin yaşadığı döneme ait değildir. Bunların da sadece biri mürettep olup o da son dönemlere aittir. İçinde 1 münâcât, 1 tevhîd, 2 terci-i bend, 9 murabba, 141 gazel tarzında şiir, 2 mesnevî (Kırk Armağan ve Hazîre-i Kuds), 3 tuyuğ ve 4 de nazm mevcuttur. Kemâl Ümmî Dîvânı üzerine üç yüksek lisans (Öztürk 1992; Yanpınar 1993; Balbaba 2009), iki doktora tezi (Sarıçiçek 1997; Yavuzer 1997) hazırlanmıştır. Akkuş ve Yavuzer’in çalışmaları yayımlanmıştır (2007; 2008).

2. Kırk Armağan: 205 beyitlik bu mesnevî aruzun fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla yazılmıştır. Didaktik nitelikteki metin kırk bölümden ibarettir. Anlatılan hikâyeye göre bir adam Hz. Peygamber’den ölümü için dua etmesini ve ölümünü dileyebilmek için ne yapması gerektiğini sorar. Hz. Peygamber, ölümünü dilemenin yasaklandığını, ancak bunda ısrarlıysa yolda on menzil bulunduğunu ve her menzile de dört armağan gerektiğini belirtir. Menzillerden ilki Azrâil, sonrakiler de sırasıyla “kabir, Münker-Nekir, mîzân, sırât, Mâlik, Rıdvân, Cebrâil, Resulullâh ve Hak”tır. Bunların her birine de dörder armağan gerekmektedir. Eğer kul, armağanları hazırlamışsa ölümü isteyebilecektir. Eserin Kırk Hadis çevirisi olduğunu ileri sürenler olmuşsa da bu metin bir hadisin manzum çevirisi ve şerhidir. (Yavuzer 1997: 43; Aktan 2006: 96).

3. Hikâye-i Hazîre-i Kuds: Aruzun mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün kalıbıyla yazılan 139 beyitlik bu mesnevî Hz. Enes’ten rivayet edilen bir hadisin nazmedilmiş şeklidir. Buna göre, Cenab-ı Hak nebî ve velîlerini Hazîre-i Kuds’de görmek ister. Peygamberimiz de diğer peygamberlerin yanında dört büyük sahabeyle birlikte yer alır (Yavuzer 1997: 45; Aktan 2006: 96).

4. Risâle-i Vefât: Kemâl Ümmî’ye ait olduğu tahmin edilen ve hiçbir Dîvân yazmasında yer almayan bu metin ölüm konusunun işlendiği 91 beyitlik bir mesnevîdir. Aruzun fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla yazılmıştır (Yavuzer 1997: 48; Aktan 2006: 96). Metnin tek nüshası Süleymaniye Ktp. Ali Nihat Tarlan Kitapları 71/2 numarada vr. 20b-23a arasında kayıtlıdır.

5. Risâle-i Îmân: Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde 178 numaralı mecmuanın 102a-111a yaprakları arasındaki eser, namaza ilişkin küçük mensur bir risaledir (Aktan 2006: 96). Başında “Risâle-i Îmân Şeyh Kemâl Ümmî” başlığı vardır. Eserin son kısmında (vr. 109b-110b), birer hadisle Berat, Kadir, Arefe ve bayram geceleri yapılacak ibadetler anlatılmaktadır.

6. Ahlâk Risâlesi: İran hükümdarlarından Nûşînrevân’ın musahiplerinden Büzürcmihr’in hükümdara hitaben söylediği mensur Nasihat-nâme’sinin Türkçeye tercümesidir. Metin, Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki 178 numaralı mecmuanın 111b-128b yaprakları arasında bulunmaktadır (Aktan 2006: 96). 

Kemâl Ümmî, 15. yüzyıl Anadolu sahasına mensup sufî şairlerin meşhurlarındandır. O, aruz vezniyle ve sade bir dille Yûnus tarzında şiirler yazmıştır. Manzumelerinin büyük kısmında Türkçenin hâkimiyeti görülmekte, tevhîd, münâcât ve na’t türündeki şiirlerinde Arapça ve Farsça kelimeleri daha çok kullandığı dikkati çekmektedir. Yûnus’ta sıkça görülen ve ortadan ikiye bölündüğünde dörtlükler haline getirilebilen musammatlara Kemâl Ümmî’de de rastlanmaktadır. Şiirlerinde yerli unsurlara, deyimlere, atasözlerine, orijinal ve tabiattan alınma mecazlara yer vermiştir. Dîvân’ında heceyle yazdıkları da bulunmakla beraber manzumelerinde aruzun hemen bütün bahirlerini devrine göre başarıyla kullanmıştır. Didaktik bir üslubu olan şair, sanat yapmaktan geri durmamıştır. Özellikle “iade” ve bunun bir türü olan “mukaddem ü muahhar” sanatında çok başarılıdır. Kemal Ümmî, şiirde muhteva bakımından Yûnus Emre’yi izlemiş ve tasavvufî şiirleriyle kendinden sonra gelen tekke şairlerine örnek olmuştur. Nitekim özellikle ilâhîleri ile tanınan şairin şöhreti Kırım, Kazan, Taşkent ve Özbek Türklerine kadar ulaşmıştır.

Kaynakça

Akkuş, Muzaffer (hzl.) (2007). Kemâl Ümmî Divanı (İnceleme-Metin-İndeks-Tıpkıbasım). Niğde: Niğde Belediyesi Yay.

Aktan, Bilal (2006). “Kemal Ümmî’nin Vefât Risâlesi ve Dil Özellikleri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (19): 95-107.

Âşık Ahmed. Menâkıb-nâme-i Ümmî Kemâl. Millet Ktp. AE Manzum. 1323.

Balbaba, Sefa (2009). Kemal Ümmî Divanı: Tenkitli Metin-İndeks. Yüksek Lisans Tezi. Kahramanmaraş: Sütçü İmam Üniversitesi.

(Bayrı), M. Halid (1927). “Kemâl Ümmî”. Hayat 2 (43): 15.

Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmânlı Müellifleri. C. I. Ankara: Bizim Büro Yay.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.

Cunbur, Müjgân (1990). “Akşemseddin’e Göre Hacı Bayram-ı Velî ve Hacı Bayram’ı Öven Dört Şiir”. I. Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu Bildirileri. Ankara: TC Ankara Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yay. 61-66.

Gülcan, D. Ali (1987). Karaman Velilerinden Şeyh Ali-yüs Semerkandi ve Kemâl Ümmî. yyy.

Güzel, Abdurrahman (1999). Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.

Hacıyev, M. Abdulhakim (2002). Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, Kumuk Edebiyatı. C. 20. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 197-198.

Hickman, William (1976-77). “Who is Ümmi Kemâl ?”. Boğaziçi Üniversitesi Dergisi. (4-5): 57-82.

Hickman, William (1982). “Ümmî Kemâl in Anatolian Tradition”. Turcica. (14): 155-167.

http://kemallikoy.blogspot.com [erişim tarihi: 02.05.2013].

İsen, Mustafa (hzl.) (1990). Latîfî Tezkiresi. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. 

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay. 

İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu (yty). C. I-II. İstanbul.

Kaya, Bülent ( 2008). 3179 Numaralı Temettüat Defterine Göre Tekke-i Ümmi Kemal Karyesi. Yüksek Lisans Tezi. Sakarya: Sakarya Üniversitesi.

Kocatürk, Vasfi Mahir (1964). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.

Köprülü, M. Fuad (2003). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Akçağ Yay.

Mecdî Mehmed Efendi (1269). Hadâyıku’ş-Şakâyık. İstanbul.

Ocak, Ahmet Yaşar (1992). Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıb-nâmeler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.

Öztürk, Dursun (1992). Kemâl Ümmî Dîvânı (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.

Sarıçiçek, Ramazan (1997). Kemâl Ümmî Hayatı, Sanatı ve Divanı (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Uçman, Abdullah (1986). “Kemâl Ümmî”. Büyük Türk Klasikleri. C. III. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 39-41.

Uluçay, Ç. Gökçen (1939). Manisa Tarihine Genel Bir Bakış. İstanbul. 

(Uryanî), Alî Vâhid (1933). “Kemâl Ümmî Hakkında”. Halk Bilgisi Haberleri (15 İkinci Teşrin) (30): 212-215.

Ünver, İsmail (2002). “Kemal Ümmî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 25. Ankara: TDV Yay. 229-230.

Yanpınar, Ahmet (1993). Kemâl Ümmî Divanı’nda Münâcât ve Tevhidlerdeki Âyetlerin Tespiti. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.

Yavuzer, Hayati (1997). Kemal Ümmi Divanı. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.

Yavuzer, Hayati (hzl.) (2008). Kemâl Ümmî Dîvânı (İnceleme-Metin). Bolu: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yay. 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. BEYHAN KESİK - DR. ÖĞR. ÜYESİ RAMAZAN SARIÇİÇEK
Yayın Tarihi: 29.11.2013
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Münâcât

İ kamu âlemün ulu Çalab’ı 

Ki kulundur kamu beg ü çelebi

 

Tapuna kul kapuna sâyildür 

Bay u yohsul u hem velî vü nebî

 

Göçüren konduran kışı vü yazı

Giçürensin hemîşe rûz u şebî

 

Ay u gün nice togar u tulınur

Kimse bilmez bu sun’-ı bü’l-acebi

 

Çün kamu müşkil iş sana âsân

Yâ İlâhi İlâ metâ taabî

 

N’iderüz sini sevmeyen gönüli

Ya seni anmayan lisân u lebi

 

Şuna kim senden olmaya tevfîk

N’eylesün aslı vü ulu nesebi

 

Ne nasîb egleme içinde şunun

Ki sınug ola i’tikâdı kabı

 

Tapunı istemege i matlûb

Girü tapundan isterüz talebi

 

Seni bulan muhib n’ider iy dost

Dahı şâzı vü işret ü tarabı

 

İ Hakîmü müsebbibü’l-esbâb

Nedür it tuş necâtumuz sebebi

 

Be-visâl-i meşâyih-ı abrâr

Be-firâk-ı heme yetîm ü sabî

 

Kullarun kemteridür İsmâ‘îl

Ne var Ümmî Kemâl ise lakabı

 

Tapuna yalvarur koma mahrûm

Rahmetünden bu abd-i bî-edebi

 

Kıl münâcât u hâcetini kabûl

Be-kemâl-i Muhammed-i Arabî

 

Çün buyurdun hadîs-i kudsîde

Sabakat rahmetî alâ gazabî

Yavuzer, Hayati (1997). Kemal Ümmi Divanı. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 416-418.  

 

Der-Medh-i Eyyâm-ı Bahârât

Söyle ey büllbül ki bugün tâze güller çagıdur

Hep bezendi rengi sarusı kızıl ü agıdur

 

Hûrular gibi donanup çıkdı her dürlü çiçek

Hem akarsular sanasın Selsebîl ırmagıdur

 

Bir nazar kıl ol Rahîmün rahmeti âsârına

Kim bugün bu cümle âlem misl-i cennet bâgıdur

 

Gör ki niçe kıldı ölmiş yirleri diri giri

İşlenen bu kamu kudretler o şâh yasagıdur

 

Emr ider gün nûrı birle giderür dün zulmetin

Viriser yaz çerisiyle kış çerisin dagıdur

 

Yine bugün hem teferrüccîlere ârâmgâh

Su kenârı vü agaç gölgesi bâg bucagıdur

 

Kumrı vü dürrâc dudı vü hezâr dâstânlarun

Yirleri alma vü nâr ü şeftelû budagıdur

 

Bâgda her servi çenârı raksa koyup oynadan

Yirlerün gökleri birle sularun çok çagıdur

 

Tan yilidür hoş nefes birle ki magrûr olmanuz

Çün bahâr üzre hazân yilleri gâlib yagıdur

 

Bâg-ı ışkun bülbülinün gulgulı dinmez kışın

Her neye kim bakar ise tâze gül yapragıdur

 

Her varakda bir sebak ma’nîsi var anlayana

Görmeyen bu ibreti a’mâ vü tagı bâgıdur

 

Âyet ü ahbâr ile mîzânda her bir sözi tart

Sal çürüklerin yana al şunı kim ol sagıdur

 

Hak yolında bu Kemâl Ümmî günehkârun sözin

Kamu kirtü ışk erinün ayagı topragıdur

 

Dünye kâfir uçmagıdur âhiret mü’minlerün

Uçmagı âşıklarun dostdan yana uçmagıdur

Balbaba, Sefa (2009). Kemal Ümmî Divanı: Tenkitli Metin-İndeks. Yüksek Lisans Tezi. Kahramanmaraş: Sütçü İmam Üniversitesi. 129-131.

 

Gazel

Kimün ki gönli vü cânı cihânda câha düşer

Bilün ki togru yolından sapar o çâha düşer

 

Ne denlü âlim ü âbid olursa dünye seven

Ne yirde yürürise varta-i günâha düşer

 

Ko kibr ü ucbunı i bî-edeb ululanma

Ki ululuk hemîn ol bâki pâdişâha düşer

 

Ne kul ki şâh yasagın sır emrini tutmaz

Bilün ki âkıbet ol kimse hışm-ı şâha düşer

 

Zehî delü ki varur bir harâm lokmayiçün

O pâdişâhanı kor hizmet-i sipâha düşer

 

O bire kul olan olur iki cihân şâhı

Yog ol ki dâne sanup dâm-ı taht-gâha düşer

 

Safâyıla dü cihândan giçen olur sâfî

Yog ol ki hırsıla bir vakf hâne-kâha düşer

 

Şu degme fâsıka âşık dimen ki gönli anun

Hak’un likâsını kor degme bir tebâha düşer

 

Muvahhidem diriken Lâ İlâhe İlla’llâh

Ya nîşe müşrik olur gönli cüzü’llâha düşer

 

Sipîd-rûlara hiç vâki’ olmaz ol zillet

Girü o vâkı’a her çeşm ü rû-siyâha düşer

 

Bil âdemîler işidür riyâzet ü perhîz

Hemân bizüm bigi hayvân alîk-gâha düşer

 

Kaçup sıgındugı yirde bulup durur her gâh

Ecel şu kimseleri kim kaçar penâha düşer

 

Ömür kısalıgını anlayan bu âlemde

Dirâz-ı fikri kor endîşe-i kutâha düşer

 

Ne denlü aczi vü fakrı olursa yol erinün

Ne gönli mâla vü ne hil’at u külâha düşer

 

Hevâ vü hırsı koyanlar delîle uyanlar

İrişdi menzile anlar ki togru râha düşer

 

Ol ulu şâhı seveli bu bende Ümmî Kemâl

Firâk u derdile aglar figân u âha düşer

 

Bu yir ü gök dün ü gün ay u günden aydın olur

Zehî likâ ki anun nûrı şems ü mâha düşer

Yavuzer, Hayati (1997). Kemal Ümmi Divanı. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 518-519.

 

Gazel

İşidür bilür şu kim her yalunuzlar işidür

Hem ademden âlem ü âdem yaratmak işidür

 

İşidür kılmak durur ummânda nîsân katresin

Kim dün ü gün ay u güni yirde gökde işidür

 

Bîşidür halkun kemidür bilme şol kim bir içün

İgide terk itdügi altısı dördi bişidür

 

Rîşidür sanma nişânı ışk erinün ya sözi

Gözi yaşı benzi sazı sözi vü dil-rîşidür

 

Dişidür irkek degül şol kim sözi girçek degül

Ögme kim gökçek degül agzı sadef ya dişi dür

 

Bişidür halvadur ol cûmerdün arpa etmegi

Bal u yagından bahîlün gerçegi ger bişidür

 

Kişi dur bu defteri sakla Kemâl Ümmî sözin

Zîrâ ki söz ehli yüz bin kişide bir kişidür 

Sarıçiçek, Ramazan (1997). Kemâl Ümmî Hayatı, Sanatı ve Divanı (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 516.

 

Tuyug

Dünye tâdı âhiretde acıdur

Âhiret tokı bu ilün acıdur

Ey aceb cân acıgın anma mı hîç

Şol ki gönül incidür cân acıdur 

Sarıçiçek, Ramazan (1997). Kemâl Ümmî Hayatı, Sanatı ve Divanı (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 817.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SÜBÛTÎ, Seyyid Sübûtî Efendid. ? - ö. 1543-44Doğum YeriGörüntüle
2İHRÂKÎ, Alid. ? - ö. 1913-1917Doğum YeriGörüntüle
3Yücel İpekd. 19 Mayıs 1940 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4SÜBÛTÎ, Seyyid Sübûtî Efendid. ? - ö. 1543-44Doğum YılıGörüntüle
5İHRÂKÎ, Alid. ? - ö. 1913-1917Doğum YılıGörüntüle
6Yücel İpekd. 19 Mayıs 1940 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7SÜBÛTÎ, Seyyid Sübûtî Efendid. ? - ö. 1543-44Ölüm YılıGörüntüle
8İHRÂKÎ, Alid. ? - ö. 1913-1917Ölüm YılıGörüntüle
9Yücel İpekd. 19 Mayıs 1940 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
10SÜBÛTÎ, Seyyid Sübûtî Efendid. ? - ö. 1543-44Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11İHRÂKÎ, Alid. ? - ö. 1913-1917Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12Yücel İpekd. 19 Mayıs 1940 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13SÜBÛTÎ, Seyyid Sübûtî Efendid. ? - ö. 1543-44Madde AdıGörüntüle
14İHRÂKÎ, Alid. ? - ö. 1913-1917Madde AdıGörüntüle
15Yücel İpekd. 19 Mayıs 1940 - ö. ?Madde AdıGörüntüle