Madde Detay
NÂŞİD, İbrâhim Bey
(d. 1161-62/1749 - ö. 1206/1791-92)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
18. asrın ikinci yarısında yaşayan ve çok genç yaşta hayata gözlerini yuman şairin asıl adı İbrâhim, mahlası Nâşid’dir. Topal Osman Paşa-zâde şair Ahmed Râtib Paşa’nın oğludur. Nâşid 1161-62/1749 tarihinde Mora’da doğdu. Mora valisi olan babasının 1170/1756-57’de vefatı üzerine İstanbul’a geldi. Sultan III. Mustafa tarafından 1174/1760’ta Enderun-ı Hümâyûn’un Kilar-ı Hâssa bölümüne alındı. Orada edebiyat ve yazı ile meşgul oldu. Ayrıca hattat olmak üzere yetiştirildi (Es’ad Mehmed Efendi: 213). Çalışkanlığı ve güzel şiirleri sayesinde Sultan III. Mustafa’nın iltifatına mazhar olarak, 1181/1767’de mabeynci olarak atandı ve padişahın en yakınları arasına girdi (Âkif Mehmed: 18b-19a). 1186/1772’de yine mabeynci olarak III. Mustafa tarafından daha iyi yetişmesini temin gayesiyle Hâne-i Hâssa’ya naklolundu. Sultanın vefatından sonra 1187/1773'te tahta çıkan I. Abdülhamid devrinde de bu görevini sürdürdü (Es’ad Mehmed Efendi: 213; Şefkat: 69b). Bir müddet sonra fesat ve kıskançlıklar yüzünden, 1187/1773’te silahşörlük ve kapıcıbaşılık rütbesiyle saraydan ihraç edildi. Fakat şairin peşini fesat ehli yine bırakmadı. Onların tesiriyle bu kez de Yenişehir "mîr-i mirî"si olarak İstanbul’dan taşraya gönderildi (Mehmed Süreyya 1308-1311: 532; Es’ad Mehmed Efendi: 213). Bir müddet sonra İstanbul’a dönmesine müsaade edildi fakat hayatının bu devresi de sıkıntılarla geçti. Karşılaştığı zorluklar tabii olarak şiirlerine de yansıdı. Şiirlerinde kıymetinin bilinmediğinden yakınıp zamandan ve dostlarından yakındı: "Mübâyindür ehibbâ-yı zamânun tavrı bil Nâşid / Mutâbık sûretâ ammâ ki ma'nen nâ-muvâfıkdur (Alıcı 1998: 273). Saraydan uzaklaştırılan ve kiraya düşen Nâşid, Silâhdâr Mehmed Efendi’nin oğlunun doğumu ve Mehmed Paşa’nın 1190/1776 tarihinde sadareti münasebetiyle yazdığı tarih manzumelerinde Enderûn-ı Hümâyûn’a tekrar dönme arzusunu dile getirdi fakat isteği kabul görmedi. Beklediği müjdeli fermana Sultan III. Selim’in 1203/1788-89'da tahta geçmesiyle kavuştu ve onun tarafından 1203/1788-89'da Sultan I. Abdülhamid’in kızı Emine Sultan’ın kethüdalığı ve muhasipliği görevi ile vazifelendirildi (Mehmed Süreyya 1308-1311: 532). Yeniden rahat ve huzura kavuşan şairin peşini bu defa da yakalandığı hastalık bırakmadı ve 1206/1791-2 senesi Rebiu’l-evvel ayının dördüncü gününde vefat etti (Âkif Mehmed: 20b). Sultan III. Selim’in emriyle Üsküdar’daki Ayazma Camii’nin haziresine defnedildi. Mezar taşında Sûrûrî’nin düştüğü tarih manzumesi ve şu tarih mısraı bulunmaktadır: “Naşid İbrahim Beg gülzar-ı Adni kıldı cây” (1206/1791-2).
Nâşid’in Dîvân ve Mecmu’a-i Eş’âr adlı iki eseri vardır. Günümüze ulaşan tek eseri ise Dîvân'ıdır.
1. Dîvân: İbrahim Nâşid’in en önemli eseri Dîvân'ıdır. Şair Dîvân'ını tedvin edemeden genç yaşta vefat etmiştir. Eser, Sultan III. Selim’in emri ile Nâşid’in manevi evladı mesabesinde olan Hademehâne-i Hâssa’dan Câvid Ahmed Bey tarafından tedvin edilmiş, başına da şairin tercüme-i hâli ağdalı bir dille ser-tüfengî-i şehryârî Mehmed Ârif tarafından yazılmıştır. Dîvân-ı Nâşid Sultan III. Selim’e sunulmuştur. Toplam 241 şiir bulunan Dîvân-ı Nâşid’in yurt içi ve yurt dışında birçok yazma nüshası bulunmaktadır. Bu Dîvân'ın zamanında oldukça rağbet gördüğünü göstermektedir. Dîvân'ın tenkitli metni hazırlanmıştır (Alıcı 1998).
2. Mecmû'a-i Eş’âr: Bu eserinden Agâh Sırrı Levend (1988: 328) “Şiir Mecmu’ası”, Nihad Sâmi Banarlı da (1971: 843) “Müntehibât Mecmu’ası” adlarıyla bahseder. İki yazar bu mecmuanın Şefkat Seyyid Abdülfettah’ın Şefkat Tezkiresi adlı eserine kaynaklık ettiği hususunda birleşirler. Şefkat de önsözünde, eserini Yahya Paşa-zâde Ali Bey’in isteği üzerine Nâşid'in hazırladığı şiir mecmuasında şiirleri bulunan şairlerin alfabe sırasına göre tertip ederek tezkire hâline getirdiğini söyler (vr. 2a -2b).
Şairin edebî şahsiyetinin teşekkülünde etkili olan ilk şahıs babası Ahmed Râtib Paşa’dır. Nitekim Müstakimzâde Süleymân Sa’deddîn Efendi bu tesire dikkat çekerek, Nâşid’in üslubu hakkında “mevrûs-ı pederâne olan tab’-ı Râtib” ifadesini kullanır (1928: 29). İbrahim Nâşid’in bütün sanat hayatı İstanbul'da, önemli bir kısmı da sarayda geçer. Sebk-i Hindî, hikemi üslup ve mahallîleşme, Nâşid’in şiirlerinde de etkili olmuştur. Kendisi de, "Kumâş-ı nazma Nâşid nev-nesîc-i tâze tarh itdün / Edâ-yı Sâ’ibün hem-hâlet-i Şevket midür bilmem" diyerek, Fars şairlerinden Sebk-i Hindî'nin iki önemli temsilcisi Sa’ib ve Şevket'i beğendiğini açıkça belirtir. Fakat bu yüzyılda şairler, daha ziyade Fuzûlî, Bâkî, Nâbî ve Nedim gibi Türk şairlerini kendilerine üstat edinmişlerdir. Nâşid de bu anlayışa sahip bir sanatkar olarak 16. asırdan kendi zamanına kadar birçok Türk şairini çeşitli vesilelerle sık sık anar. Divanı’nda çeşitli vesilelerle birçok Türk şairinden bahsetmekle birlikte Nâşid, daha çok Nâbî, Koca Râgıp Paşa, Nedîm ve Sünbül-zâde Vehbî’den etkilenmiş, onların izinde hikemî ve mahallî üslupta şiirler söylemiştir. Bazı gazel ve şarkılarındaki üslup Nedîm’i hatırlatır:
Sen olsan bir de mutrib bir de neyzen bir de bir sâkî
Kenâr-ı cûda nûş-ı bâde itsek bir dem olmaz mı (Alıcı 1998: 349)
Ben bugün bir nev-nihâl-i hüsn ü ân seyr eyledüm
Tarf-ı ebrûsında anber gibi mûlar var idi (Alıcı 1998: 481)
İbrahim Nâşid, 18. asrın ikinci yarısında kültür seviyesi yüksek bir çevrede yetişmiştir. Genç denilebilecek bir yaşta vefat etmesine rağmen, güzel şiirleriyle padişahların iltifatlarına mazhar olarak devrinde kendini tanıtmayı başarmış bir şairdir.
Kaynakça
Âkif Mehmed. Mir’at-ı Şi’r. Millet Kütüphanesi. Ali Emirî Efendi. No. 773.
Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.
Banarlı, Nihad Sâmi (1971). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C. 2. İstanbul: MEB Yay. 843.
Es’ad Mehmed Efendi. Bâgçe-i Safâ-endûz (Es’ad Tezkiresi). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi. No. 2095.
Horata, Osman (2007). "Son Klasik Dönem (1700-1800)". Türk Edebiyatı Tarihi. C. 2. İstanbul: KTB Yay. 439-544.
İpekten, Halûk, Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu ve Turgut Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay.
İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Dîvânlar Kataloğu (İKTYDK) (1967). C. 3. İstanbul: MEB Yay.
Karatay, Fehmi Edhem (1961). Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Katoloğu. C. 2. İstanbul.
Levend, Agâh Sırrı (1988). Türk Edebiyatı Tarihi. C. 1. Ankara: TTK Yay.
Mehmed Süreyya (1308-1311). Sicill-i Osmânî (Tezkire-i Meşâhîr-i Osmâniye). C. 1-4. İstanbul: Matba-i Âmire.
Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Kataloğu (1989). C. 2. Mısır.
Müstakim-zâde Süleymân Sa’deddin Efendi (1928). Tuhfe-i Hattatîn. İstanbul.
Şefkat Seyyid Abdülfettah. Şefkat Tezkiresi. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi. No. 3916.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ LÜTFİ ALICIYayın Tarihi: 20.06.2013Güncelleme Tarihi: 13.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Gazel
Gözlerün aç âlem-i bâlâya bak
Dikkat it mir’ât-ı nüh-sîmâya bak
Kılma insâna hakâretle nazar
Anla sırr-ı nüsha-i kübrâya bak
Olma dil-dâde nukûş-ı zâhire
Sûrete meyl eyleme ma’nâya bak
Olma dil-beste esâs-ı câhuna
İndirâs-ı şevket-i Dârâya bak
Dâ’imâ çek çeşmüne kuhl-ı gınâ
Kâf-ı istiğnâdaki ankâya bak
Mâsivâdan geç eger âgâh isen
“Lâ”ya bâzû-bend olan “illâ”ya bak
Sarf-ı zihn it nefyine isbâtına
Remz-i pāk-i sırr-ı istisnâya bak
Aşkun anla kuvvet-i te’sîrini
Dağ-ı kalb-i lâle-i hamrâya bak
Tâ derûn-ı goncaya te’sîr ider
Dûd-ı âh-ı bülbül-i şeydâya bak
İttihâdun sırrını idrâk içün
İhtilâf-ı sûret-i eşyâya bak
Görmek istersen muhabbet kişverin
Sûret-i Mecnûn ile Leylâya bak
Sîne-sûz-ı aşkun anla hâlini
Nağmehâ-yı nây-ı Mevlânâya bak
Râh-ı aşkda kûh-ı sengi çâk iden
Bir lebi Şîrîn içün Ferhâda bak
Ukde-i ma’nâyı hall it Nâşidâ
Zerrede mihr-i cihân-ârâya bak
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 284-285).
Gazel
Bugün bir nev-civân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Şeh-i ıklîm-i ân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Güzellerden güzel âfet katı pek ince bel âfet
Hele pek bî-bedel âfet kimün cânânıdur kimdür
Edâsı şeh-levendâne güzel meşrebce cânâne
Gelür mi misli devrâna kimün cânânıdur kimdür
Amân bir serv-kâmetdür kıyâmetden alâmetdür
Nezâketden ibâretdür kimün cânânıdur kimdür
Güzel hiç var mıdur böyle ibâret şîveden böyle
Hele gördünse sen söyle kimün cânânıdur kimdür
Bütün reftârı meşrebce sarar destârı meşrebce
Şeker güftârı meşrebce kimün cânânıdur kimdür
Olup bin nâz ile nâzân ider uşşâkını hayrân
Meded ol âfet-i devran kimün cânânıdur kimdür
Mukavvas ol kemân-ebrû iki ol dîde-i âhû
Haber vir gel bana yâ hû kimün cânânıdur kimdür
Lebinden bir selâm alsam amân ya bir kelâm alsam
O mehden bir peyâm alsam kimün cânânıdur kimdür
Nigâh-ı nergis-i şehlâ virür şehr-i dile yağmâ
Aceb ol kâmet-i bâlâ kimün cânânıdur kimdür
Perişân turre vü perçem bütün meftûnı hep âlem
Hele ben Nâşidâ bilmem kimün cânânıdur kimdür
Nazîre söyleye hâlâ bu şi’re dâver-i dünyâ
Bilinsün ol gül-i ra’nâ kimün cânânıdur kimdür
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 273-274).
Gazel
Begenmezlerse kadd-i yârı zannitme haleldür bu
Atarlar seng-i ta’nı nahl-i pür-bâra meseldür bu
Aceb mi hançer-i bürrânı yol virmezse ağyâra
Tolaşma mû-miyân-ı dil-beri bir ince beldür bu
Dehânından söz açma nokta-i mevhûmı münticdür
Karışma bahs-i zülf-i yâra bir tûl-ı emeldür bu
Mevâ’id-i visâliyle beni dil-şâd ider ammâ
Döner va’dinden ol mâh-ı felek-hû muhtemeldür bu
N’ola bûs itse rindân bâdeden evvel leb-i yârı
Esâs-ı şevki tecdîde mücerrebdür temeldür bu
Meded her gördigün bî-gâne-i nâ-dâna yüz virme
Müsellemdür ki şân-ı devlet-i hüsne hâleldür bu
Hicâb itme hücûm-ı nazradan destün nikâb itme
Bakarlar pençe-i hûrşîd olursan dahi ildür bu
Hakâretle nazar kılma hazer kıl derdmendâna
Bu tarz-ı hâsı meşk it hayli tavr-ı bî-bedeldür bu
N’ola arz itse Nâşid nükte-perdâzân-ı ma’nâya
Zemîn-i tâzede bir bî-bedel ra’na gazeldür bu
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 321-322).
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 20.06.2013Güncelleme Tarihi: 13.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Gazel
Gözlerün aç âlem-i bâlâya bak
Dikkat it mir’ât-ı nüh-sîmâya bak
Kılma insâna hakâretle nazar
Anla sırr-ı nüsha-i kübrâya bak
Olma dil-dâde nukûş-ı zâhire
Sûrete meyl eyleme ma’nâya bak
Olma dil-beste esâs-ı câhuna
İndirâs-ı şevket-i Dârâya bak
Dâ’imâ çek çeşmüne kuhl-ı gınâ
Kâf-ı istiğnâdaki ankâya bak
Mâsivâdan geç eger âgâh isen
“Lâ”ya bâzû-bend olan “illâ”ya bak
Sarf-ı zihn it nefyine isbâtına
Remz-i pāk-i sırr-ı istisnâya bak
Aşkun anla kuvvet-i te’sîrini
Dağ-ı kalb-i lâle-i hamrâya bak
Tâ derûn-ı goncaya te’sîr ider
Dûd-ı âh-ı bülbül-i şeydâya bak
İttihâdun sırrını idrâk içün
İhtilâf-ı sûret-i eşyâya bak
Görmek istersen muhabbet kişverin
Sûret-i Mecnûn ile Leylâya bak
Sîne-sûz-ı aşkun anla hâlini
Nağmehâ-yı nây-ı Mevlânâya bak
Râh-ı aşkda kûh-ı sengi çâk iden
Bir lebi Şîrîn içün Ferhâda bak
Ukde-i ma’nâyı hall it Nâşidâ
Zerrede mihr-i cihân-ârâya bak
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 284-285).
Gazel
Bugün bir nev-civân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Şeh-i ıklîm-i ân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Güzellerden güzel âfet katı pek ince bel âfet
Hele pek bî-bedel âfet kimün cânânıdur kimdür
Edâsı şeh-levendâne güzel meşrebce cânâne
Gelür mi misli devrâna kimün cânânıdur kimdür
Amân bir serv-kâmetdür kıyâmetden alâmetdür
Nezâketden ibâretdür kimün cânânıdur kimdür
Güzel hiç var mıdur böyle ibâret şîveden böyle
Hele gördünse sen söyle kimün cânânıdur kimdür
Bütün reftârı meşrebce sarar destârı meşrebce
Şeker güftârı meşrebce kimün cânânıdur kimdür
Olup bin nâz ile nâzân ider uşşâkını hayrân
Meded ol âfet-i devran kimün cânânıdur kimdür
Mukavvas ol kemân-ebrû iki ol dîde-i âhû
Haber vir gel bana yâ hû kimün cânânıdur kimdür
Lebinden bir selâm alsam amân ya bir kelâm alsam
O mehden bir peyâm alsam kimün cânânıdur kimdür
Nigâh-ı nergis-i şehlâ virür şehr-i dile yağmâ
Aceb ol kâmet-i bâlâ kimün cânânıdur kimdür
Perişân turre vü perçem bütün meftûnı hep âlem
Hele ben Nâşidâ bilmem kimün cânânıdur kimdür
Nazîre söyleye hâlâ bu şi’re dâver-i dünyâ
Bilinsün ol gül-i ra’nâ kimün cânânıdur kimdür
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 273-274).
Gazel
Begenmezlerse kadd-i yârı zannitme haleldür bu
Atarlar seng-i ta’nı nahl-i pür-bâra meseldür bu
Aceb mi hançer-i bürrânı yol virmezse ağyâra
Tolaşma mû-miyân-ı dil-beri bir ince beldür bu
Dehânından söz açma nokta-i mevhûmı münticdür
Karışma bahs-i zülf-i yâra bir tûl-ı emeldür bu
Mevâ’id-i visâliyle beni dil-şâd ider ammâ
Döner va’dinden ol mâh-ı felek-hû muhtemeldür bu
N’ola bûs itse rindân bâdeden evvel leb-i yârı
Esâs-ı şevki tecdîde mücerrebdür temeldür bu
Meded her gördigün bî-gâne-i nâ-dâna yüz virme
Müsellemdür ki şân-ı devlet-i hüsne hâleldür bu
Hicâb itme hücûm-ı nazradan destün nikâb itme
Bakarlar pençe-i hûrşîd olursan dahi ildür bu
Hakâretle nazar kılma hazer kıl derdmendâna
Bu tarz-ı hâsı meşk it hayli tavr-ı bî-bedeldür bu
N’ola arz itse Nâşid nükte-perdâzân-ı ma’nâya
Zemîn-i tâzede bir bî-bedel ra’na gazeldür bu
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 321-322).
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 13.11.2020Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Gazel
Gözlerün aç âlem-i bâlâya bak
Dikkat it mir’ât-ı nüh-sîmâya bak
Kılma insâna hakâretle nazar
Anla sırr-ı nüsha-i kübrâya bak
Olma dil-dâde nukûş-ı zâhire
Sûrete meyl eyleme ma’nâya bak
Olma dil-beste esâs-ı câhuna
İndirâs-ı şevket-i Dârâya bak
Dâ’imâ çek çeşmüne kuhl-ı gınâ
Kâf-ı istiğnâdaki ankâya bak
Mâsivâdan geç eger âgâh isen
“Lâ”ya bâzû-bend olan “illâ”ya bak
Sarf-ı zihn it nefyine isbâtına
Remz-i pāk-i sırr-ı istisnâya bak
Aşkun anla kuvvet-i te’sîrini
Dağ-ı kalb-i lâle-i hamrâya bak
Tâ derûn-ı goncaya te’sîr ider
Dûd-ı âh-ı bülbül-i şeydâya bak
İttihâdun sırrını idrâk içün
İhtilâf-ı sûret-i eşyâya bak
Görmek istersen muhabbet kişverin
Sûret-i Mecnûn ile Leylâya bak
Sîne-sûz-ı aşkun anla hâlini
Nağmehâ-yı nây-ı Mevlânâya bak
Râh-ı aşkda kûh-ı sengi çâk iden
Bir lebi Şîrîn içün Ferhâda bak
Ukde-i ma’nâyı hall it Nâşidâ
Zerrede mihr-i cihân-ârâya bak
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 284-285).
Gazel
Bugün bir nev-civân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Şeh-i ıklîm-i ân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Güzellerden güzel âfet katı pek ince bel âfet
Hele pek bî-bedel âfet kimün cânânıdur kimdür
Edâsı şeh-levendâne güzel meşrebce cânâne
Gelür mi misli devrâna kimün cânânıdur kimdür
Amân bir serv-kâmetdür kıyâmetden alâmetdür
Nezâketden ibâretdür kimün cânânıdur kimdür
Güzel hiç var mıdur böyle ibâret şîveden böyle
Hele gördünse sen söyle kimün cânânıdur kimdür
Bütün reftârı meşrebce sarar destârı meşrebce
Şeker güftârı meşrebce kimün cânânıdur kimdür
Olup bin nâz ile nâzân ider uşşâkını hayrân
Meded ol âfet-i devran kimün cânânıdur kimdür
Mukavvas ol kemân-ebrû iki ol dîde-i âhû
Haber vir gel bana yâ hû kimün cânânıdur kimdür
Lebinden bir selâm alsam amân ya bir kelâm alsam
O mehden bir peyâm alsam kimün cânânıdur kimdür
Nigâh-ı nergis-i şehlâ virür şehr-i dile yağmâ
Aceb ol kâmet-i bâlâ kimün cânânıdur kimdür
Perişân turre vü perçem bütün meftûnı hep âlem
Hele ben Nâşidâ bilmem kimün cânânıdur kimdür
Nazîre söyleye hâlâ bu şi’re dâver-i dünyâ
Bilinsün ol gül-i ra’nâ kimün cânânıdur kimdür
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 273-274).
Gazel
Begenmezlerse kadd-i yârı zannitme haleldür bu
Atarlar seng-i ta’nı nahl-i pür-bâra meseldür bu
Aceb mi hançer-i bürrânı yol virmezse ağyâra
Tolaşma mû-miyân-ı dil-beri bir ince beldür bu
Dehânından söz açma nokta-i mevhûmı münticdür
Karışma bahs-i zülf-i yâra bir tûl-ı emeldür bu
Mevâ’id-i visâliyle beni dil-şâd ider ammâ
Döner va’dinden ol mâh-ı felek-hû muhtemeldür bu
N’ola bûs itse rindân bâdeden evvel leb-i yârı
Esâs-ı şevki tecdîde mücerrebdür temeldür bu
Meded her gördigün bî-gâne-i nâ-dâna yüz virme
Müsellemdür ki şân-ı devlet-i hüsne hâleldür bu
Hicâb itme hücûm-ı nazradan destün nikâb itme
Bakarlar pençe-i hûrşîd olursan dahi ildür bu
Hakâretle nazar kılma hazer kıl derdmendâna
Bu tarz-ı hâsı meşk it hayli tavr-ı bî-bedeldür bu
N’ola arz itse Nâşid nükte-perdâzân-ı ma’nâya
Zemîn-i tâzede bir bî-bedel ra’na gazeldür bu
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 321-322).
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Dîvân
Gazel
Gözlerün aç âlem-i bâlâya bak
Dikkat it mir’ât-ı nüh-sîmâya bak
Kılma insâna hakâretle nazar
Anla sırr-ı nüsha-i kübrâya bak
Olma dil-dâde nukûş-ı zâhire
Sûrete meyl eyleme ma’nâya bak
Olma dil-beste esâs-ı câhuna
İndirâs-ı şevket-i Dârâya bak
Dâ’imâ çek çeşmüne kuhl-ı gınâ
Kâf-ı istiğnâdaki ankâya bak
Mâsivâdan geç eger âgâh isen
“Lâ”ya bâzû-bend olan “illâ”ya bak
Sarf-ı zihn it nefyine isbâtına
Remz-i pāk-i sırr-ı istisnâya bak
Aşkun anla kuvvet-i te’sîrini
Dağ-ı kalb-i lâle-i hamrâya bak
Tâ derûn-ı goncaya te’sîr ider
Dûd-ı âh-ı bülbül-i şeydâya bak
İttihâdun sırrını idrâk içün
İhtilâf-ı sûret-i eşyâya bak
Görmek istersen muhabbet kişverin
Sûret-i Mecnûn ile Leylâya bak
Sîne-sûz-ı aşkun anla hâlini
Nağmehâ-yı nây-ı Mevlânâya bak
Râh-ı aşkda kûh-ı sengi çâk iden
Bir lebi Şîrîn içün Ferhâda bak
Ukde-i ma’nâyı hall it Nâşidâ
Zerrede mihr-i cihân-ârâya bak
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 284-285).
Gazel
Bugün bir nev-civân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Şeh-i ıklîm-i ân gördüm kimün cânânıdur kimdür
Güzellerden güzel âfet katı pek ince bel âfet
Hele pek bî-bedel âfet kimün cânânıdur kimdür
Edâsı şeh-levendâne güzel meşrebce cânâne
Gelür mi misli devrâna kimün cânânıdur kimdür
Amân bir serv-kâmetdür kıyâmetden alâmetdür
Nezâketden ibâretdür kimün cânânıdur kimdür
Güzel hiç var mıdur böyle ibâret şîveden böyle
Hele gördünse sen söyle kimün cânânıdur kimdür
Bütün reftârı meşrebce sarar destârı meşrebce
Şeker güftârı meşrebce kimün cânânıdur kimdür
Olup bin nâz ile nâzân ider uşşâkını hayrân
Meded ol âfet-i devran kimün cânânıdur kimdür
Mukavvas ol kemân-ebrû iki ol dîde-i âhû
Haber vir gel bana yâ hû kimün cânânıdur kimdür
Lebinden bir selâm alsam amân ya bir kelâm alsam
O mehden bir peyâm alsam kimün cânânıdur kimdür
Nigâh-ı nergis-i şehlâ virür şehr-i dile yağmâ
Aceb ol kâmet-i bâlâ kimün cânânıdur kimdür
Perişân turre vü perçem bütün meftûnı hep âlem
Hele ben Nâşidâ bilmem kimün cânânıdur kimdür
Nazîre söyleye hâlâ bu şi’re dâver-i dünyâ
Bilinsün ol gül-i ra’nâ kimün cânânıdur kimdür
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 273-274).
Gazel
Begenmezlerse kadd-i yârı zannitme haleldür bu
Atarlar seng-i ta’nı nahl-i pür-bâra meseldür bu
Aceb mi hançer-i bürrânı yol virmezse ağyâra
Tolaşma mû-miyân-ı dil-beri bir ince beldür bu
Dehânından söz açma nokta-i mevhûmı münticdür
Karışma bahs-i zülf-i yâra bir tûl-ı emeldür bu
Mevâ’id-i visâliyle beni dil-şâd ider ammâ
Döner va’dinden ol mâh-ı felek-hû muhtemeldür bu
N’ola bûs itse rindân bâdeden evvel leb-i yârı
Esâs-ı şevki tecdîde mücerrebdür temeldür bu
Meded her gördigün bî-gâne-i nâ-dâna yüz virme
Müsellemdür ki şân-ı devlet-i hüsne hâleldür bu
Hicâb itme hücûm-ı nazradan destün nikâb itme
Bakarlar pençe-i hûrşîd olursan dahi ildür bu
Hakâretle nazar kılma hazer kıl derdmendâna
Bu tarz-ı hâsı meşk it hayli tavr-ı bî-bedeldür bu
N’ola arz itse Nâşid nükte-perdâzân-ı ma’nâya
Zemîn-i tâzede bir bî-bedel ra’na gazeldür bu
(Alıcı, Lütfi (1998). Dîvân-ı Nâşid İnceleme-Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 321-322).
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | VEHBÎ, Moralı | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HİLMÎ, Abdülhalim Hilmî Efendi | d. ? - ö. 1595-96 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | NAZÎF, Hasan | d. 1794 - ö. 1861 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ŞEYHÎ, Molla-zâde Şeyh Süleymân Şeyhî Efendi | d. 1749-1750 - ö. 1819-1820 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ŞEYHÎ, Molla-zâde Şeyh Süleymân Şeyhî Efendi | d. 1749-1750 - ö. 1819-1820 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | ŞEYHÎ, Molla-zâde Şeyh Süleymân Şeyhî Efendi | d. 1749-1750 - ö. 1819-1820 | Meslek | Görüntüle |
7 | ŞEYHÎ, Molla-zâde Şeyh Süleymân Şeyhî Efendi | d. 1749-1750 - ö. 1819-1820 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
8 | ŞEYHÎ, Molla-zâde Şeyh Süleymân Şeyhî Efendi | d. 1749-1750 - ö. 1819-1820 | Madde Adı | Görüntüle |