RABGÛZÎ, Nâsır, Nâsırüddîn bin Burhânüddîn Kâdî

(d. VII. yüzyılın ikinci yarısı ?/XIII. yüzyılın ikinci yarısı ? - ö. VIII. yüzyılın ilk yarısı ?/XIV. yüzyılın ilk yarısı ?)
nâsir
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Harezm-Kıpçak)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Kaynaklarda hayatına dair pek fazla bilgi bulunmayan Rabgûzî hakkında bilinenler, adının günümüze ulaşmasını sağlayan eseri Kısasü’l-Enbiyâ’da yazdıklarından ibarettir. Kısasü’l-Enbiyâ’nın girişinde yer alan bilgilerden (Ata 1997: 4) onun asıl adının Nâsır, babasının adının Burhân olduğu, Ribat Oğuzlu olup kadılık yaptığı anlaşılmaktadır. Muhtemelen XIII. asrın ikinci yarısında doğmuştur. Dinî, tasavvufî ve dünyevî ilimleri tahsil eden Rabgûzî, döneminin meşhur âlimlerindendir. Eserinde yaptığı açıklamalara ve verdiği örneklere bakılırsa o, Arapçayı ve Kur’an-ı Kerim’i iyi bilen, hadis ve tefsir ilimlerine vakıf biridir (Güzel 2004: 270-271). Rabgûzî mahlasını, ‘Oğuzların yaşadığı ribat, kervansaray’ manasına gelen Ribat Oguz şehrinden almıştır. Ribat Oguz’un neresi olduğu tam olarak bilinmemekle beraber, Faruk Sümer’in Oğuz şehirleri arasında zikrettiği ve Seyhun kıyılarındaki Cend şehri yakınlarında yer aldığını belirttiği Ribâtât (Çirik Ribat) isimli yerleşim birimi olduğu tahmin edilmektedir (Sümer 1994: 87-88; Ata 2014: 27-28). Rabgûzî’nin memleketi olarak Ribat Oguz’u göstermesi muhtemelen bir Oğuz Türk’ü olduğuna işaret eder ki bu ihtimal, Türk dili tarihi açısından ayrı bir ehemmiyeti haizdir. Zira Rabgûzî’nin eserini Harezm Türkçesi ile yazdığı dikkate alınırsa, Türkistan’da yaşayan bir Türk aydının, kendisi hangi boydan olursa olsun döneminin ortak yazı dilini kullandığının en açık bir göstergesidir (Ercilasun 2008: 371).

 

Rabgûzî’nin Harezm Türkçesi ile kaleme aldığı Kısasü’l-Enbiyâ adlı eseri, adından da anlaşılacağı üzere, bir peygamberler tarihidir ve türünün Türk edebiyatında tespit edilebilen ilk örneğidir (Timurtaş 1990: 155). Eser Kısasü’l-Enbiyâ adı ile meşhur olmasına rağmen, Rabgûzî’nin “izlegen bat tapkay, işitken bat bilgey tep Kasas-ı Rabgûzî at berdük” (Ata 1997: 5) şeklindeki sözlerinden yazdığı kitabı, arayanların çabuk bulabilmesi ve duyanların da çabuk bilebilmesi için “Kasas-ı Rabgûzî” olarak adlandırdığı görülmektedir. İslamiyet’i seçmiş Moğol emirlerinden biri olan Nâsırüddîn Tok Buga’nın emri ile kaleme alınan ve yazımı bir yıl sürerek 710/1311 yılında tamamlanan (Ersoylu 2004: 49) eserin, Arapçadan Farsçaya yapılan bir tercümeden Türkçeye uyarlandığı anlaşılmaktadır (Eckmann 1959: 115).

Yetmiş iki kıssadan oluşan Kısasü’l-Enbiyâ’da dünyanın yaradılışı, Hz. Muhammed’le Kur’an-ı Kerim’de adı geçen diğer peygamberler, dört halife, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in hayatları, Avac bin Annak, Hârût ile Mârût hakkındaki kıssaları içeren bölümler bulunmaktadır (Güzel 2004: 271; Ata 2014: 25). Yazarın; dinî konulu bir eser olmasına rağmen didaktik nitelik taşımayan Kısasü’l-Enbiyâ’da ana metin içerisine yerleştirdiği aruz vezniyle yazılmış Arapça-Türkçe mülemma manzumeler, gazeller ve dörtlükler sayesinde sanatkârane bir üslup yakaladığı görülmektedir (Mengi 2000: 67). Bu özellik, Rabgûzî’nin sanat endişesi yüksek bir şahsiyet olduğunu düşündürmektedir. Nesir arasına yerleştirilmiş bu manzumeler ve bilhassa dörtlüklerin önemli bir kısmının Kutadgu Bilig ile aynı vezinde kaleme alınmış olması, Rabgûzî’nin Yûsuf Has Hâcib’i okuduğu ve onun tesirinde kaldığı hissini uyandırmaktadır. Eserin ana metnini meydana getiren mensur kısımları, kısa ve secili cümleleri ile halk söyleyişine yakın bir üslupla kaleme alınmış, yer yer Dede Korkut Hikâyelerini ve Battal Gazi Destanı’nı andırır ifadeler içermektedir (Banarlı 1971: 355; Köprülü 1980: 288-289). Kazan’da birkaç kez basılan eser üzerinde, 1859 yılından itibaren, Doğu’da ve Batı’da pek çok çalışma yapılmıştır (Argunşah vd. 2011: 113-114; Ata 2014: 29-30). Eserin Londra’da 1, St. Petersburg’da 6, Upsala’da 1, Lund’da 1, Paris’te 1, Bakü’de 1 ve Tahran’da da 1 olmak üzere, toplamda 12 nüshası bulunmaktadır (Ata 2014: 28). En eski nüsha durumundaki Londra Nüshası (British Museum Add. 7851), 1948 yılında Grønbech tarafından Kopenhag’da yayımlanmıştır. Rieu’nun hazırladığı katalogda söz konusu nüshanın XV. yüzyıla ait olduğunu ve müstensihinin de Hacı Muhammed bin Dust Muhammed Hacı Vezîrî olduğunu belirtmesine (1838: 272) karşın, yapılan incelemelerde nüshanın birden fazla kişi tarafından istinsah edildiği tespit edilmiştir (Boeschoten vd. 1987).

Kaleme aldığı her kıssanın başında kullandığı süslü ve secili ifadelere bakılırsa Rabgûzî, dinî konuları dahi selîs ve sanatkârane bir üslupla yazacak derecede bediî endişeler taşıyan bir nâsirdir. Ayrıca peygamberler için yazdığı kasidelerinden ve Yûsuf Peygamber kıssasında Zelîhâ’nın aşkını dile getiren lirik gazellerinden oluşan toplam 484 mısralık şiirleri de onun nazım alanındaki kabiliyetinin işaretidir. Kimi Arapça beyitlerinin altında Türkçe tercümelerini vermesi ise onun Türkçe kadar Arapçaya hakim bir sanatçı olduğunu da göstermektedir (Köprülü 1980: 288; Ata 2008: 210).

Kaynakça

Argunşah, Mustafa, G. Sağol Yüksekkaya, Ö. Tabaklar (2011). Karahanlıca Harezmce Kıpçakça Dersleri. İstanbul: Kesit Yay.

Ata, Aysu (hzl.) (1997). Nâsırü’d-dîn bin Burhânü’d-dîn Rabgûzî – Kısasü’l-Enbiyâ (Peygamber Kıssaları) I Giriş – Metin – Tıpkıbasım. Ankara: TDK Yay.

Ata, Aysu (2008). “Rabgûzî’nin Kısasü’l-Enbiyâ’sında Nazmın Gücü”. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi. 5 (2): 117-125.

Ata, Aysu (2014). Çağatay Türkçesinin İlk Devresi Harezm – Altın Ordu Türkçesi. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınevi.

Banarlı, Nihad Sâmi (1971). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C. 1. İstanbul: MEB Yay.

Boeschoten, Hendrik E., M. van Damme (1987). “The Different Copyist in the London Ms. of the Qısas-ı Rabguzi”. Utrecht Pappers on Central Asia: Proceedings of the First European Seminar on Central Asian Studies Held at Utrecht, 16-18 December 1985. hzl. Hendrik E. Boeschoten ve Mark Van Damme. Utrecht: Universith of Utrecht. 177-183.

Eckmann, Janos (1959). “Das Chwarezmtürkische”. Philologiae Turcicae Fundamenta. C. 1. hzl. Jean Deny. Wiesbaden: Steiner. 113-137.

Ercilasun, Ahmet Bican (2008). Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi. Ankara: Akçağ Yay.

Ersoylu, Halil (2004). “Rabguzî ve Kısas ül-Enbiyâ”. Büyük Türk Klâsikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Neşriyat. 49-51.

Güzel, Abdurrahman (2004). Dinî – Tassavufî Türk Edebiyatı. Ankara: Akçağ Yay.

Köprülü, M. Fuad (1980). Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Ötüken Neşriyat.

Mengi, Mine (2000). Eski Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Akçağ Yay.

Rieu, Charles (1838). Catalogue of the Turkish Manuscripts in the British Museum. Londra: The British Museum.

Sümer, Faruk (1994). Eski Türklerde Şehircilik. Ankara: TTK Yay.

Timurtaş, Faruk Kadri (1990). Tarih İçinde Türk Edebiyatı. İstanbul: Boğaziçi Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ GÖKÇE YÜKSELEN PELER
Yayın Tarihi: 22.07.2014
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Kısasü’l-Enbiyâ’dan 

Na’t

Dîn şerî’at râyetini âli kılgan Mustafâ

Küfr ü zulmet tûgların yerge çalgan Mustafâ

Ol ata birle anasın ürdürüp ümmet üçün

Yalbarıp Hakdın şefâ’at satkun algan Mustafâ

Kavmi ârın kötrümedin kökke akgan Îsî ol

Ümmetiga buluşuban yerde kalgan Mustafâ

Ol kıyâmet kün şefâ’atnin kurını kurşaban

Yalnayu turgan tilindin âsî yulgan Mustafâ

Ol yegirmi üç yıl emgep körmedi tün uykusın

Âsî ümmet yazukını Hakda kolgan Mustafâ

Savçılar mi’râc tüninde Beyt-i Makdiska kelip

Her şefâ’at öteyürde başçı bolgan Mustafâ

İner erken Mustafânı indep eltken Cebre’îl

Yoklayurda Cebre’ilni yolda salgan Mustafâ

Kıssa-i Hârût ve Mârût 

Kâbîlnin bir közsüz oglı bar erdi, ol oğlunun bir yaş oglı bar erdi ol yime közsüz erdi, atası elgin tutup yörürde Kâbîl utru keldi, bu oglan atasınga sözledi: bu kişi menin ammunnı öltürgen turur. Közsüz taş keltürdi kâbîlni urdı, Kâbîl öldi, oglan yana aydı: atannı nelük öltürdün? Tedi erse bir taş ketürdi taş birle urup oglannı öltürdi. Ol hâlde ferişteler aydılar: İlâhî biz Âdemni yaratmazdan aşnu aymadımuz mu kim Âdem oglanları Cin bini’l-Cânn menizlig kan tökgeyler tep. Fermân keldi: Âdem oglanların ayb kılman, siz yer yüzinde bolsanız erdi olarda yaratılgan sizlerde bolsa siz me andag kılgay erdiniz. Aydılar: ma’azallâh biz andag kılmagaymiz tediler. Fermân keldi: ey ferişteler sizlerde kayunuz âlimrak zâhidrak erse anı keltürün. Üç ferişteni ihtiyâr kıldılar bir Azâ atlıg, ekinçi Azâyâ atlıg, üçünçi Azâsil atlıg. Mevlî celle celâlehu şehvetni anlarda mürekkeb kıldı erse yemek içmek birle mübtelâ boldılar. Azâsil özünde bu nerseleri kördi erse korkdı, uwtandı, tevbe kıldı erse İdi azze ve celle şevetni andan köterdi evvelkı hâlinga yandı. Bu ekegü yerde kaldılar, fermân boldı; dünyâge barın, mana tâ’at kılın, ma’siyetdin yıgılın, halk arasında köni hükm kılın, küç kılman, zinâ kılman, kan tökmen, hamr içmen, hıyânet kılman, kündüz bu işler birle turun keçe bolsa kökke aşın, tan atınça tâ’at kılın tep aydı. Eliglerinde yüzük bar erdi Mevlî ta’âlânın ulug ataları bitiglig bar erdi. Bir kün bir hatun eri birle husûmet kılıp tartışu Azâga keldiler, Azâ ol hatunni kördi erse könli ol hatunga meyl kıldı, aydı: ey hatun sen yolsuzsen, menin birle bolgıl men senin könlünçe hükm kılayın tedi. Hatun yime, bolsun, tedi eri andag kılurın bildi erse Azâyâga bardılar, Azâya andaguk tedi, hatun yime va’de kıldı koşgu yerge keldiler erse va’de kılganlar yaşurmadılar biri birine aytu berdiler. Kaçan hatunga ogradılar erse hatun aydı: üç işde birin kılmagınça sizge boyun sunmazmen tedi, ya hasmum öltürmeginçe, ya hamr içmeginçe ya butga secde kılmagunça, ya elinizdeki yüzükni mana bermegünçe. Olar keneşdiler, yüzük bersemiz kökke aşa bilmegenmiz, kişiöltürmekdin ulug yazuk yok, hamr içmek sehlrek tep hamr içtiler, esürdiler erni me öltürdiler, zinâ ma kıldılar. Hatun yüzük aldı kökke aşdı, fermân boldı feriştelerge ol hatunnı urdılar, mesh boldı, Arab tilinçe atı Zühre erdi, Fârisî tilinçe atı Nâhid erdi, İbrî tilinçe Beyduht, Türk tilinçe Sewit. Fermân boldı feriştelerge kök kapugın açtılar, aydı: âlim ü zâhidreklerinizge bakın tep. Kamug tevbe kıldılar aydılar: İlâhî sen bizdin bilgenreksin tediler. Azâ ve Azâyâ hamrdın ayıldı erse eliglerinde kan kördüler zinâ kılmışlar, hamr içmişler, yüzük eliglerindin uçmış, ökünüp yıgaştılar; hazretde yüzümiz suwı kalmadı tep Mevlî azze ve celle bizni beş nersedin yıgmış erdi: kan tökmekdin, rüşvet almakdın zina kılmakdın, küç tegürmekdin, hamr içmekdin. Bu kamugnı kıldımız tep Âdem oglanlarınga istigfar kılu başladı...

(Ata, Aysu (hzl.) (1997). Nâsırü-dîn bin Burhânü’d-dîn Rabgûzî – Kısasü’l-Enbiyâ (Peygamber Kıssaları) I Giriş – Metin – Tıpkıbasım. Ankara: TDK Yay. 3, 30-31.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Omor Sultanovd. 6 Kasım 1935 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2MÜCRİM, Kerîm Vardânîd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Omor Sultanovd. 6 Kasım 1935 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
4MÜCRİM, Kerîm Vardânîd. ? - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5Omor Sultanovd. 6 Kasım 1935 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
6MÜCRİM, Kerîm Vardânîd. ? - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
7Omor Sultanovd. 6 Kasım 1935 - ö. ?MeslekGörüntüle
8MÜCRİM, Kerîm Vardânîd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
9Omor Sultanovd. 6 Kasım 1935 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
10MÜCRİM, Kerîm Vardânîd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Omor Sultanovd. 6 Kasım 1935 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
12MÜCRİM, Kerîm Vardânîd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle