RÂMÎ, Râmî Mehmet Paşa

(d. 1065/1654 - ö. 1119/1707)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmet olup 1065/1655 yılında İstanbul Eyüpsultan’ın Nişancı mahallesinde doğdu. Babası Eyüplü Terazici Hasan Ağa aynı zamanda ‘Merâmi’ mahlasıyla şiirler yazan şairdir (İnce 2005: 313). Râmi Mehmed, gençlik yıllarında baba mesleği olan su yolculuğu yapmış daha sonra şiir ve inşaya olan yeteneğinden ötürü Osmanlı’da Divan-ı Hümayun kalemine girmiş, zamanla kâtipliğe yükselmiştir. Zeka ve kabiliyeti ile çok geçmeden emsalleri arasında sivrilmiş, ayrıca şiir ve nesir sahalarındaki parlak başarıları ile de kendisini göstermiştir. Zamanının meşhur simalarından olan Yusuf Nâbi Efendi, Sâmi bey ve daha başka maarif erbabından çevresine girmiştir. Önceleri dönemin Reis’inin kaleminde yardımcılık yapmış olan Râmi, Vezir Mustafa Paşa’nın Divan kâtipliğini yapan Nabi Efendi aracılığıyla Musahib Mustafa Paşa’ya durumu aktarılmış ve Masraf Kâtibi unvanıyla Paşanın emrine girmiştir. 1095/1683 yılında paşanın kapudan olmasıyla Rami Divan efendisi sıfatıyla donanmayı hümayun ile Akdeniz’e gitmiştir (Süreyya, 1311: 367). 1096/1684’de Musahib Mustafa Paşa'nın Mora'ya Serasker olarak tayini sırasında, Paşa ile birlikte buraya giden Râmî, aynı yılın Şa'ban ayında Boğaz Hisarı muhafızlığına getirilmiştir.(Özcan 1989: 220). Musahib Mustafa Paşa'nın vefatından sonra Nâbî ile birlikte Hacc'a giden Râmî, dönüşünde Re'îs kaleminde Kîsedârlığa tayin edildi (Süreyya 1311: 367). 1103/1690 yılında Beylikçilik mansıbı verilen Râmî, yıllarca bu makamda bulunduktan sonra 1108/1696'da Ebu Bekir Efendi yerine Re'îsü'l-küttâb (dış işleri bakanı)’lığa atanmış. (İnce 2005: 314) ancak kısa süre sonra Sadrazam Elmas Mehmed Paşa’nın kıskançlığı yüzünden bu görevden azledilmiştir. Râmî, Elmas Mehmed Paşa’nın ölümü sonrası bir yıl sonra Şeyhülislâm Feyzullah Efendi'nin delâletiyle yeniden bu göreve geri getirilmiştir. 1683'te, Viyana Kuşatması'ndan beri sürüp gelen Osmanlı Devleti ile Mukaddes İttifak Devletleri arasındaki savaşa son vermek amacı ile başlatılan Karlofça görüşmelerine başmurahhas olarak katılan Râmî, bu görüşmelerde büyük başarı göstermiştir (İnce 2005: 314). Bu başarılarından dolayı padişahın iltifatına nail olmuş, Şeyhülislâm Feyzullah Efendi'nin de etkisiyle üç tuğ ile kubbe vezirliğine yükselmesi sağlanmıştır. 1115/1703'te, Ramazan'ın sekizinci günü Daltaban Mustafa Paşa yerine Sadrazamlık makamına getirilen Râmî Mehmed Pâşâ, asayiş konusundan vergi ıslahatına, göçebe aşiretlere toprak dağıtılmasından tekstil alanındaki koruyucu politikalara kadar pek çok alanda büyük bir ıslahat faaliyetleri yapmıştır. Bu minvalde sınırları ve iç güvenliği kontrol altında bulundurmak için bazı önlemler almış, Vidin ve Tımışvar’daki mîrî emlâkin vergi düzeninde değişiklik yaparak süregelen savaşlar sebebiyle azalan bölge nüfusunun yeniden artmasını sağlamıştır (Ahıshalı 2007: 450). Kendisi de kalemden yetişmiş bir bürokrat olduğundan Bâbıâli bürokrasisini yakından takip etmiş, uygunsuz hareketlerinden dolayı bazı kâtipleri cezalandırmıştır (Osmanzâde Taib, 128). Onun ulemâ ile yakınlık kurduğu, sadâreti sırasında sık sık onlara ziyafet verip meclisler tertip ettiği bilinmektedir (Ahıshalı 2007: 450). Makam sahibi iken başka şairleri yanında bulundurmuş, Karlofça görüşmelerine kâtip olarak Şefik Mehmed Efendi’yi götürmüş, sadrazamlığı sırasında onu vak‘anüvisliğe tayin etmiştir. Mısır valisi iken şair Râsih Yûsuf’u kendisine divan efendisi yapmıştır (Abdulkadiroğlu 1999:110). Onun böyle bir geniş programla ortaya çıkması ve cezri bir takım tedbirlere başvurması pek çok kimselerin menfaatine dokunduğundan kısa bir zaman içerisinde Paşa’nın aleyhinde şiddetli bir cereyan başlamıştır. Sadarete gelinceye kadar pek çok yardımlarını gördüğü Şeyhülislâm Feyzullah Efendi ile yakınlarının aşırı derecede müdahale etmelerine engel olmak istediğinden bu büyük hamisi ile de çok geçmeden araları açılmış ve yalnız kalmıştır. Sonunda aynı yıl Edirne’de başlayıp İstanbul’a intikal eden ve Sultan II. Mustafa’nın tahttan indirilmesi ve Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin öldürülmesiyle sonuçlanan Edirne vakası olarak bilinen Cebeciler ayaklanması Râmî Mehmed Paşa’nın da ikbalini sona erdirmiştir. Râmi Mehmed Paşa, olaydan iki gün önce 6-7 Rebîülâhir (19-20 Ağustos) gecesi Edirne’de II. Bayezid evkafı kâtibi Arabacızâde Ahmed Efendi’nin evinde gizlenerek hayatını kurtarabildi. Böylece sadâretten feragat etmiş sayıldı, ancak sadrazamlık mührü kendisinde kaldı. Bir müddet Eyüp’teki çiftliğinde saklandı, ardından ortaya çıkarak eski müttefiki Sadrazam Moralı Hasan Paşa, Şeyhülislâm ve Rumeli Kazaskeri Yahyâ Efendi’ye 800 kese para verip kendini affettirdi. İsteği üzerine Kıbrıs’a vali tayin edildi, kendisinde bulunan mühr-i hümâyun alınarak Hazîne-i Âmire’ye konuldu (1116/1704). Kısa bir süre sonra 1118/1706’de azledilip yerine Belgrad Valisi Ali Paşa getirilmiş ve Râmî Rodos'a sürgün gönderilmiştir. 1119/1708 Zilhiccesi'nde burada vefât eden Râmî Mehmed Pâşâ'nın mezarı Rodos’tadır (Özcan 1989:220).  Çiftliğinden dolayı Rami mahallesi hâlâ onun adını taşımaktadır. Rami Kışlası, bu çiftlik arazisine yapılmıştır. Kabri, Murat Reis Camisinin haziresindedir. Şahidesindeki kitabesi şudur: Hazret-i Seyyid Mehmed Rami Paşa kim ide Lütfi Hakk'la kılarım tâ ka'rı rahmet de şinak Eyledi azm-i sarâyi ahiret ol nazenin Sadr-ı divân-ı cinan olsa cây-ı penâh İtdi Sultan Mustafa merhum cennet âşiyân Sadr-ı a'zam ânı ol Hünkâr-ı İskender sipâh Merkadi olsun hudâ'ya revzai dar'ül-naim Rûzu mahşer câyi olsun sayei arşi ilâh Zatiyâ naçâr hüzünle dedim târihini Rami Paşa da'im ede sadr-ı adni cilvegâh (1119 Zilhicce) (Ahıshalı, 2007: 451).

1.Divan: Râmî'nin tek nüshası bulunan Divân'ı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde, Ty. nu: 5492/1’de kayıtlıdır. Bu Divân’nda, 63 gazel, 8 kıt'a, 1 tarih, 1 takrîz, 1 lügaz, 4 rubâ'î, 2 matla' ve 2 müfred bulunmaktadır. Divân'daki bazı şiirler, Sadeddin Nüzhet tarafından hazırlanan Râmî Mehmed Paşa Hayatı ve Eserleri adlı eserde yayınlanmıştır. (Sadeddin Nüzhet 1933). Bu eserde toplam 79 manzume bulunmaktadır. Râmî Divânı, hacim itibariyle bir divançe niteliğindedir. Eserdeki 63 gazelin 9’u Nâbî’nin gazellerine yazılmış nazirelerdir.

2.Münşeât: Eserde Mekke şeriflerine, Acem şahına ve Doğu’daki çeşitli hanlıklara, Avrupa devletlerine yazılan nâmeler, Kırım hanlarına yazılan mektuplar, valilere yazılan fermanlar ve resmî olmayan mektupların yanı sıra reîsülküttaplığı sırasında devlet adamlarına kendisinin yazdığı çeşitli mektuplar, vâlide sultan ve saray ağaları tarafından yazılan tezkireler vb. sayısı 1400’ü bulan yazışma örneği bir araya getirilmiştir. Kitapta Musâhib Mustafa Paşa ve şair Nâbî ile olan yakınlığını gösteren pek çok mektup sûreti de yer almaktadır. Bir nüshası Viyana Österreichische Nationalbibliothek’te kayıtlıdır (nr. 296). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde, Ty. Nu: 5492'de kayıtlı Münşe'ât'ta ise 12 mektup yer almaktadır.

3.Karlofça Sulhnamesi: Vekâyi-i Müsâlaha olarak da bilinen eser Râmi Paşa’nın murahhas olarak bulunduğu Karlofça Antlaşması’nı anlatan, antlaşmanın hazırlık safhalarından itibaren müzakerelerin cereyanı ve antlaşma maddeleri hakkında bilgi veren bir eserdir. Müşahit raporuna benzeyen bu eser barış görüşmeleri süresince tutulan mektupları, ruhsatname, kaime ve ferman örnek metinlerini ve Rami Mehmet Efendi’nin kişisel yorumlarını içermektedir (Deniz 2016: 33). Millet (Reşid Efendi, nr. 685) ve İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 268) kütüphanelerinde nüshaları vardır. 

4.Hülâsa-i İnşâ:  Hat ve hesapla ilgili küçük bir risâledir. Râmi, bu eserini görevden azledildiği sırada, oğlu Hasan’a kitabet dersi vermek için kaleme almıştır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde, Ty. Nu: 5492’de 68b-76a yaprakları arasında yer almaktadır.

Bazı kaynaklarda Râmi Mehmed Paşa’nın kişisel yorumlarını içeren ve Daltaban Mustafa Paşa’nın konuşma hataları hakkında yazdığı Istılâhat-ı Daltabaniyye isimli bir eserinden de bahsetmektedirler (Mehmed Süreyya 1311: 412). Ancak bu eserin nüshalarına kütüphanelerde rastlanmamıştır.

Tezkireci Sâlim’in aynı zamanda kayınpederi olan Râmi’nin şiirlerinde bariz Nâbi etkisi göze çarpmaktadır. Şairliğinden çok devlet adamlığı ile ön plana çıkmış olan Râmi Mehmed Paşa, Nâbî, Sâmî, Osman-zâde Tâib gibi şairlerle yakın dostluk kurmuş, akrabalık bağlarıyla da kayınpederi Dürrî-i yek-çeşm lâkabıyla tanınan şair Dürrî Efendi ve damadı Sâlim Efendi ile edebî çevrelerde bulunmuştur. Râmî'nin oğlu Re'fet de babası gibi şairdir. Re'fet'in tek nüshası bilinen Divânı, babasının Divânı'nın içerisinde bulunmaktadır. Bulunduğu hemen her mevkide şairleri destekleyen ve edebî meclislerin hâmiliğini yapan Râmî, şairlere ma'iyetinde vazifeler vermiştir.

Nabi’nin oğlum diye hitap ettiği Râmi’nin, şiirlerinde genel olarak hikemi söyleyişlere rastlamakla birlikte, şairin âşıkane gazel tarzında daha başarılı olduğu söylenebilir. Rami, şiir tarzı olarak klasik dönem şiirinin üslup özelliklerini de sürdürmüştür. Onun şiirlerinde aşk teması ön plandadır. Rami'nin yetişmesinde Nâbi ve Sâmi gibi şairler etkili oldu. Şair, hikemi tarz ağırlıklı olarak devrin yozlaşan değerlerini, sosyal ve siyasi çevresini ele almıştır (Erkal 2018: 313). Dil ve ifade bakımından devrinin en güçlü şairlerinden olmuştur. Şiirlerinde oldukça renkli ve duygulu bir ruhu, asil ve temiz bir zevki vardır (Kocatürk1964: 424). Râmî'nin şairliği yanında, hesap ilmi ve hüsn-i hatta da usta olduğu bilinmektedir. Şairin elimizdeki ilm-i hesap ve hüsn-i hatta dair eseri, bu kabiliyetini ve söz konusu alanlardaki birikimini gösteren önemli delillerdir.(Arslan 1994:83)

Kaynakça

Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (1999), İsmail Belîğ Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdeti’l-Eş’âr. Ankara: AKM Yay.

Ahıshalı, Recep (2007), Rami Mehmed Paşa, DİA  C.34, s. 449-451. İstanbul: Türk Diyanet Vakfı.

Arslan, Mehmet (1994). Mehmet Siraceddin Mecma-ı Şuarâ ve Tezkire-i Üdebâ. Sivas: Dilek Matbaacılık.

Çapan, Pervin (2005), Mustafa Safâyi Efendi, Tezkire-i Safâyi, Ankara: AKM Yay.

Deniz, Derya (2016), Reisü’l-Küttâb Rami Mehmed Efendi’nin Sulhnâmesi (Vekâyi-i Müsâlaha), Bahçeşehir Üni., Sosyal Bilimler Enst. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Ergun, Sadeddin Nüzhet (1933). Râmî Mehmed Pâşâ Hayatı ve Eserleri, İstanbul: Kanaat Kütüphanesi.

Erkal, Abdulkadir (2019), “Orta-Klasik Dönem: Şiir”, Türk Edebiyatı Tarihi, C.2, İzmir: Kültür Babanlığı Yay.

İnce, Adnan (2005), Tezkiretü’ş-Şuarâ, Sâlim Efendi, Ankara: AKM Yay.

Kocatürk, V. Mahir (1964), Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul: Edebiyat Yayınevi.

Mehmed Süreyya. (1311), Sicill-i Osmani yahud Tezkire-i Meşahir-i Osmaniyye, İstanbul: Matba-ı Amire.

Osmanzâde Tâib, Hadikatü'l-Vüzerâ, Nuruosmaniye Yazma Eser Kütüphanesi, nr: 34 NK 4958/5.

Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri “Vakâyiü’l-Fuzalâ”. C. 4. İstanbul: Çağrı Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. ABDULKADİR ERKAL
Yayın Tarihi: 12.03.2014
Güncelleme Tarihi: 06.01.2021

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Hayâl-i la’l-i nâbın câm-ı çeşm-i terde kalmışdır

Humâr-ı bezm-i nûş-â-nûş-ı vaslın serde kalmışdır

 

Değildir bende-dil ser-germi-i fikr-i nigâhınla

O bî-hûş-ı muhabbetdir düşüp bir yerde kalmışdır

 

Mükedderdir serâser meşreb-i eczâ-yı âlem hep

Safâ-yı hâtır ancak bâdede sagarda kalmışdır

 

Bu remzi halle bir müşkil-şinâs-ı cûd gelmez mi

Kerem bir lafz-ı bî-ma’nâ gibi dillerde kalmışdır

 

Mücevher tâc-ı devlet kimseye sûd etmez ey Râmi

Nice şâh-ı cihânın çeşmi ol efserde kalmışdır (İnce 2005: 315)

 

Gazel

Mevsim-i gülde ne hûmhâne ne kâşâne gerek

Her çemen-suffede bir meclis-i şâhâne gerek

 

Şimdi güller gibi peymâne gerekdir elde

Bâğda her kişi bülbül gibi mestâne gerek

 

Mevc-hîz oldu çemen bâd-ı bahâr ile yine

Âşiyânân-ı hıred aklile bîgâne gerek

 

Hâl-i bîmârını kıl zîver-i bâlin-i beyân

Hâb-ı nâz etmeğe ol âfete efsâne gerek

 

Sâkiyâ herkesi şâyeste-i sohbet sanma

Şem’-i bezm-i meye Râmi gibi pervâne gerek (Çapan 2005: 224)

 

Gazel

Şuğl-i dünyâ ile terk-i huzûr eylemişiz

Dilimiz cür’a-keş-i bezm-i umûr eylemişiz

 

Gece meclisde gam-ı dehre olup âzürde

Bezmimizden o sitemj-pîşeyi dûr eylemişiz

 

Düşeli dâmgeh-i hânkâh-ı ma’sıyete

Virdimiz zemzeme-i Rabb-ı Gâfûr eylemişiz

 

Dîdemiz gavta-hor-ı lücce-i envâr-ı cemâl

Cismimiz ahker-i hâkister-i Tûr eylemişiz

 

Bir nihânhâne-i iklim-i ademden Râmi

Nîk ü bed çâre nedir böyle zuhûr eylemişiz (İnce 2005: 317)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1İLMÎ, Yahya İlmî Çelebid. ? - ö. 975/1568\'den önceDoğum YeriGörüntüle
2SA'ÎD, Şehrî-zâde Mehmed Efendid. 1730 - ö. 1764Doğum YeriGörüntüle
3Adnan Gizd. 1914 - ö. 13 Haziran 1989Doğum YeriGörüntüle
4REŞÎD, Hoca Sadeddin-zâde Mehmed Reşîd Efendid. 1654 - ö. 1687Doğum YılıGörüntüle
5LÜTFÎ, Süleymân Lütfî Efendid. ? - ö. 1707Ölüm YılıGörüntüle
6ÂZERÎ, İbrahim Bursalıd. ? - ö. 1707-08Ölüm YılıGörüntüle
7ÂŞIK ÖMERd. 1621? - ö. 1707Ölüm YılıGörüntüle
8RE'FET PAŞA, Süleyman Re'fet, İstanbullud. 1807 - ö. 1865MeslekGörüntüle
9HÂLET, Mehmed Sa'îd Efendid. 1760 - ö. 1822MeslekGörüntüle
10TAHSÎN, Hoca Tahsîn Efendid. 1813 - ö. 1881MeslekGörüntüle
11TIFLÎ, Ahmed Çelebid. ? - ö. 1659-1660Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12FEYZÎ AĞAd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13SIRRÎ, Şeyh Seyyid Sırrî Ali Efendid. ? - ö. 1654-55Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14CEMÂLÎ, Şeyhd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
15SÂBİRÎ, Sâbirî Çelebid. ? - ö. 1591-92Madde AdıGörüntüle
16Mehmet Akcand. 1925 - ö. ?Madde AdıGörüntüle