Madde Detay
RÂMÎ, Râmî Mehmet Paşa
(d. 1065/1654 - ö. 1119/1707)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı
Mehmet olup 1065/1655 yılında İstanbul Eyüpsultan’ın Nişancı mahallesinde
doğdu. Babası Eyüplü
Terazici Hasan Ağa aynı zamanda ‘Merâmi’ mahlasıyla şiirler yazan şairdir (İnce
2005: 313). Râmi Mehmed, gençlik yıllarında baba mesleği olan su yolculuğu yapmış
daha sonra şiir ve inşaya olan yeteneğinden ötürü Osmanlı’da Divan-ı Hümayun
kalemine girmiş, zamanla kâtipliğe yükselmiştir. Zeka ve kabiliyeti ile çok
geçmeden emsalleri arasında sivrilmiş, ayrıca şiir ve nesir sahalarındaki
parlak başarıları ile de kendisini göstermiştir. Zamanının meşhur simalarından
olan Yusuf Nâbi Efendi, Sâmi bey ve daha başka maarif erbabından çevresine
girmiştir. Önceleri dönemin Reis’inin kaleminde yardımcılık yapmış olan Râmi,
Vezir Mustafa Paşa’nın Divan kâtipliğini yapan Nabi Efendi aracılığıyla Musahib
Mustafa Paşa’ya durumu aktarılmış ve Masraf Kâtibi unvanıyla Paşanın emrine
girmiştir. 1095/1683 yılında paşanın kapudan olmasıyla Rami Divan efendisi
sıfatıyla donanmayı hümayun ile Akdeniz’e gitmiştir (Süreyya, 1311: 367). 1096/1684’de
Musahib Mustafa Paşa'nın Mora'ya Serasker olarak tayini sırasında, Paşa ile
birlikte buraya giden Râmî, aynı yılın Şa'ban ayında Boğaz Hisarı muhafızlığına
getirilmiştir.(Özcan 1989: 220). Musahib Mustafa Paşa'nın vefatından sonra Nâbî
ile birlikte Hacc'a giden Râmî, dönüşünde Re'îs kaleminde Kîsedârlığa tayin
edildi (Süreyya 1311: 367). 1103/1690 yılında Beylikçilik mansıbı verilen Râmî,
yıllarca bu makamda bulunduktan sonra 1108/1696'da Ebu Bekir Efendi yerine
Re'îsü'l-küttâb (dış işleri bakanı)’lığa atanmış. (İnce 2005: 314) ancak kısa
süre sonra Sadrazam Elmas Mehmed Paşa’nın kıskançlığı yüzünden bu görevden
azledilmiştir. Râmî, Elmas Mehmed Paşa’nın ölümü sonrası bir yıl sonra Şeyhülislâm
Feyzullah Efendi'nin delâletiyle yeniden bu göreve geri getirilmiştir. 1683'te,
Viyana Kuşatması'ndan beri sürüp gelen Osmanlı Devleti ile Mukaddes İttifak Devletleri
arasındaki savaşa son vermek amacı ile başlatılan Karlofça görüşmelerine
başmurahhas olarak katılan Râmî, bu görüşmelerde büyük başarı göstermiştir (İnce
2005: 314). Bu başarılarından dolayı padişahın iltifatına nail olmuş, Şeyhülislâm
Feyzullah Efendi'nin de etkisiyle üç tuğ ile kubbe vezirliğine yükselmesi
sağlanmıştır. 1115/1703'te, Ramazan'ın sekizinci günü Daltaban Mustafa Paşa
yerine Sadrazamlık makamına getirilen Râmî Mehmed Pâşâ, asayiş konusundan vergi
ıslahatına, göçebe aşiretlere toprak dağıtılmasından tekstil alanındaki
koruyucu politikalara kadar pek çok alanda büyük bir ıslahat faaliyetleri
yapmıştır. Bu
minvalde sınırları ve iç güvenliği kontrol altında bulundurmak için bazı
önlemler almış, Vidin ve Tımışvar’daki mîrî emlâkin vergi düzeninde değişiklik
yaparak süregelen savaşlar sebebiyle azalan bölge nüfusunun yeniden artmasını
sağlamıştır (Ahıshalı 2007: 450). Kendisi de kalemden yetişmiş bir bürokrat olduğundan Bâbıâli
bürokrasisini yakından takip etmiş, uygunsuz hareketlerinden dolayı bazı
kâtipleri cezalandırmıştır (Osmanzâde Taib, 128). Onun ulemâ ile yakınlık
kurduğu, sadâreti sırasında sık sık onlara ziyafet verip meclisler tertip
ettiği bilinmektedir (Ahıshalı 2007: 450). Makam sahibi iken başka şairleri
yanında bulundurmuş, Karlofça görüşmelerine kâtip olarak Şefik Mehmed Efendi’yi
götürmüş, sadrazamlığı sırasında onu vak‘anüvisliğe tayin etmiştir. Mısır
valisi iken şair Râsih Yûsuf’u kendisine divan efendisi yapmıştır (Abdulkadiroğlu
1999:110). Onun böyle bir geniş programla ortaya çıkması ve cezri bir takım tedbirlere
başvurması pek çok kimselerin menfaatine dokunduğundan kısa bir zaman
içerisinde Paşa’nın aleyhinde şiddetli bir cereyan başlamıştır. Sadarete
gelinceye kadar pek çok yardımlarını gördüğü Şeyhülislâm Feyzullah Efendi ile
yakınlarının aşırı derecede müdahale etmelerine engel olmak istediğinden bu
büyük hamisi ile de çok geçmeden araları açılmış ve yalnız kalmıştır. Sonunda
aynı yıl Edirne’de başlayıp İstanbul’a intikal eden ve Sultan II. Mustafa’nın
tahttan indirilmesi ve Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin öldürülmesiyle
sonuçlanan Edirne vakası olarak bilinen Cebeciler ayaklanması Râmî Mehmed
Paşa’nın da ikbalini sona erdirmiştir. Râmi Mehmed Paşa, olaydan iki gün önce 6-7 Rebîülâhir (19-20
Ağustos) gecesi Edirne’de II. Bayezid evkafı kâtibi Arabacızâde Ahmed
Efendi’nin evinde gizlenerek hayatını kurtarabildi. Böylece sadâretten feragat
etmiş sayıldı, ancak sadrazamlık mührü kendisinde kaldı. Bir müddet Eyüp’teki
çiftliğinde saklandı, ardından ortaya çıkarak eski müttefiki Sadrazam Moralı
Hasan Paşa, Şeyhülislâm ve Rumeli Kazaskeri Yahyâ Efendi’ye 800 kese para verip
kendini affettirdi. İsteği üzerine Kıbrıs’a vali tayin edildi, kendisinde
bulunan mühr-i hümâyun alınarak Hazîne-i Âmire’ye konuldu (1116/1704). Kısa bir
süre sonra 1118/1706’de azledilip yerine Belgrad Valisi Ali Paşa getirilmiş ve Râmî
Rodos'a sürgün gönderilmiştir. 1119/1708 Zilhiccesi'nde burada vefât eden Râmî
Mehmed Pâşâ'nın mezarı Rodos’tadır (Özcan 1989:220). Çiftliğinden dolayı Rami mahallesi
hâlâ onun adını taşımaktadır. Rami Kışlası, bu çiftlik arazisine yapılmıştır.
Kabri, Murat Reis Camisinin haziresindedir. Şahidesindeki kitabesi şudur:
Hazret-i Seyyid Mehmed Rami Paşa kim ide Lütfi Hakk'la kılarım tâ ka'rı rahmet
de şinak Eyledi azm-i sarâyi ahiret ol nazenin Sadr-ı divân-ı cinan olsa cây-ı
penâh İtdi Sultan Mustafa merhum cennet âşiyân Sadr-ı a'zam ânı ol Hünkâr-ı
İskender sipâh Merkadi olsun hudâ'ya revzai dar'ül-naim Rûzu mahşer câyi olsun
sayei arşi ilâh Zatiyâ naçâr hüzünle dedim târihini Rami Paşa da'im ede sadr-ı
adni cilvegâh (1119 Zilhicce) (Ahıshalı, 2007: 451).
1.Divan: Râmî'nin tek nüshası bulunan Divân'ı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde, Ty. nu: 5492/1’de kayıtlıdır. Bu Divân’nda, 63 gazel, 8 kıt'a, 1 tarih, 1 takrîz, 1 lügaz, 4 rubâ'î, 2 matla' ve 2 müfred bulunmaktadır. Divân'daki bazı şiirler, Sadeddin Nüzhet tarafından hazırlanan Râmî Mehmed Paşa Hayatı ve Eserleri adlı eserde yayınlanmıştır. (Sadeddin Nüzhet 1933). Bu eserde toplam 79 manzume bulunmaktadır. Râmî Divânı, hacim itibariyle bir divançe niteliğindedir. Eserdeki 63 gazelin 9’u Nâbî’nin gazellerine yazılmış nazirelerdir.
2.Münşeât: Eserde Mekke şeriflerine, Acem şahına ve Doğu’daki çeşitli hanlıklara, Avrupa devletlerine yazılan nâmeler, Kırım hanlarına yazılan mektuplar, valilere yazılan fermanlar ve resmî olmayan mektupların yanı sıra reîsülküttaplığı sırasında devlet adamlarına kendisinin yazdığı çeşitli mektuplar, vâlide sultan ve saray ağaları tarafından yazılan tezkireler vb. sayısı 1400’ü bulan yazışma örneği bir araya getirilmiştir. Kitapta Musâhib Mustafa Paşa ve şair Nâbî ile olan yakınlığını gösteren pek çok mektup sûreti de yer almaktadır. Bir nüshası Viyana Österreichische Nationalbibliothek’te kayıtlıdır (nr. 296). İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde, Ty. Nu: 5492'de kayıtlı Münşe'ât'ta ise 12 mektup yer almaktadır.
3.Karlofça Sulhnamesi: Vekâyi-i Müsâlaha olarak da bilinen eser Râmi Paşa’nın murahhas olarak bulunduğu Karlofça Antlaşması’nı anlatan, antlaşmanın hazırlık safhalarından itibaren müzakerelerin cereyanı ve antlaşma maddeleri hakkında bilgi veren bir eserdir. Müşahit raporuna benzeyen bu eser barış görüşmeleri süresince tutulan mektupları, ruhsatname, kaime ve ferman örnek metinlerini ve Rami Mehmet Efendi’nin kişisel yorumlarını içermektedir (Deniz 2016: 33). Millet (Reşid Efendi, nr. 685) ve İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 268) kütüphanelerinde nüshaları vardır.
4.Hülâsa-i İnşâ: Hat ve hesapla ilgili küçük bir risâledir. Râmi, bu eserini görevden azledildiği sırada, oğlu Hasan’a kitabet dersi vermek için kaleme almıştır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde, Ty. Nu: 5492’de 68b-76a yaprakları arasında yer almaktadır.
Bazı
kaynaklarda Râmi Mehmed Paşa’nın kişisel yorumlarını içeren ve
Daltaban Mustafa Paşa’nın konuşma hataları hakkında yazdığı Istılâhat-ı Daltabaniyye isimli bir
eserinden de bahsetmektedirler (Mehmed Süreyya 1311: 412). Ancak bu eserin
nüshalarına kütüphanelerde rastlanmamıştır.
Tezkireci
Sâlim’in aynı zamanda kayınpederi olan Râmi’nin şiirlerinde bariz Nâbi etkisi
göze çarpmaktadır. Şairliğinden çok devlet adamlığı ile ön plana çıkmış olan
Râmi Mehmed Paşa, Nâbî, Sâmî, Osman-zâde Tâib gibi şairlerle yakın
dostluk kurmuş, akrabalık bağlarıyla da kayınpederi Dürrî-i yek-çeşm lâkabıyla
tanınan şair Dürrî Efendi ve damadı Sâlim Efendi ile edebî çevrelerde
bulunmuştur. Râmî'nin oğlu Re'fet de babası gibi şairdir. Re'fet'in tek nüshası
bilinen Divânı, babasının Divânı'nın içerisinde bulunmaktadır. Bulunduğu hemen
her mevkide şairleri destekleyen ve edebî meclislerin hâmiliğini yapan Râmî,
şairlere ma'iyetinde vazifeler vermiştir.
Nabi’nin oğlum diye
hitap ettiği Râmi’nin, şiirlerinde genel olarak hikemi söyleyişlere rastlamakla
birlikte, şairin âşıkane gazel tarzında daha başarılı olduğu söylenebilir.
Rami, şiir tarzı olarak klasik dönem şiirinin üslup özelliklerini de
sürdürmüştür. Onun şiirlerinde aşk teması ön plandadır. Rami'nin yetişmesinde Nâbi
ve Sâmi gibi şairler etkili oldu. Şair, hikemi tarz ağırlıklı olarak devrin
yozlaşan değerlerini, sosyal ve siyasi çevresini ele almıştır (Erkal 2018:
313). Dil ve ifade bakımından devrinin en güçlü şairlerinden olmuştur.
Şiirlerinde oldukça renkli ve duygulu bir ruhu, asil ve temiz bir zevki vardır
(Kocatürk1964: 424). Râmî'nin
şairliği yanında, hesap ilmi ve hüsn-i hatta da usta olduğu bilinmektedir.
Şairin elimizdeki ilm-i hesap ve hüsn-i hatta dair eseri, bu kabiliyetini ve
söz konusu alanlardaki birikimini gösteren önemli delillerdir.(Arslan 1994:83)
Kaynakça
Abdulkadiroğlu, Abdulkerim (1999), İsmail
Belîğ Nuhbetü’l-Âsâr Li-Zeyli Zübdeti’l-Eş’âr. Ankara: AKM
Yay.
Ahıshalı, Recep (2007),
Rami Mehmed Paşa, DİA C.34, s. 449-451. İstanbul: Türk Diyanet
Vakfı.
Arslan,
Mehmet (1994). Mehmet Siraceddin Mecma-ı Şuarâ ve
Tezkire-i Üdebâ. Sivas: Dilek Matbaacılık.
Çapan,
Pervin (2005), Mustafa Safâyi Efendi,
Tezkire-i Safâyi, Ankara: AKM Yay.
Deniz,
Derya (2016), Reisü’l-Küttâb Rami Mehmed
Efendi’nin Sulhnâmesi (Vekâyi-i
Müsâlaha), Bahçeşehir Üni., Sosyal Bilimler Enst. Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul.
Ergun, Sadeddin Nüzhet (1933). Râmî
Mehmed Pâşâ Hayatı ve Eserleri, İstanbul: Kanaat Kütüphanesi.
Erkal,
Abdulkadir (2019), “Orta-Klasik Dönem: Şiir”, Türk Edebiyatı Tarihi, C.2, İzmir: Kültür Babanlığı Yay.
İnce,
Adnan (2005), Tezkiretü’ş-Şuarâ, Sâlim
Efendi, Ankara: AKM Yay.
Kocatürk,
V. Mahir (1964), Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul:
Edebiyat Yayınevi.
Mehmed Süreyya. (1311),
Sicill-i Osmani yahud Tezkire-i Meşahir-i
Osmaniyye, İstanbul: Matba-ı Amire.
Osmanzâde Tâib, Hadikatü'l-Vüzerâ,
Nuruosmaniye Yazma
Eser Kütüphanesi, nr: 34 NK 4958/5.
Özcan, Abdulkadir (hzl.)
(1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve
Zeyilleri “Vakâyiü’l-Fuzalâ”. C. 4. İstanbul: Çağrı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. ABDULKADİR ERKALYayın Tarihi: 12.03.2014Güncelleme Tarihi: 06.01.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Hayâl-i
la’l-i nâbın câm-ı çeşm-i terde kalmışdır
Humâr-ı
bezm-i nûş-â-nûş-ı vaslın serde kalmışdır
Değildir
bende-dil ser-germi-i fikr-i nigâhınla
O
bî-hûş-ı muhabbetdir düşüp bir yerde kalmışdır
Mükedderdir
serâser meşreb-i eczâ-yı âlem hep
Safâ-yı
hâtır ancak bâdede sagarda kalmışdır
Bu
remzi halle bir müşkil-şinâs-ı cûd gelmez mi
Kerem
bir lafz-ı bî-ma’nâ gibi dillerde kalmışdır
Mücevher
tâc-ı devlet kimseye sûd etmez ey Râmi
Nice
şâh-ı cihânın çeşmi ol efserde kalmışdır (İnce 2005: 315)
Gazel
Mevsim-i
gülde ne hûmhâne ne kâşâne gerek
Her
çemen-suffede bir meclis-i şâhâne gerek
Şimdi
güller gibi peymâne gerekdir elde
Bâğda
her kişi bülbül gibi mestâne gerek
Mevc-hîz
oldu çemen bâd-ı bahâr ile yine
Âşiyânân-ı
hıred aklile bîgâne gerek
Hâl-i
bîmârını kıl zîver-i bâlin-i beyân
Hâb-ı
nâz etmeğe ol âfete efsâne gerek
Sâkiyâ
herkesi şâyeste-i sohbet sanma
Şem’-i
bezm-i meye Râmi gibi pervâne gerek (Çapan 2005: 224)
Gazel
Şuğl-i
dünyâ ile terk-i huzûr eylemişiz
Dilimiz
cür’a-keş-i bezm-i umûr eylemişiz
Gece
meclisde gam-ı dehre olup âzürde
Bezmimizden
o sitemj-pîşeyi dûr eylemişiz
Düşeli
dâmgeh-i hânkâh-ı ma’sıyete
Virdimiz
zemzeme-i Rabb-ı Gâfûr eylemişiz
Dîdemiz
gavta-hor-ı lücce-i envâr-ı cemâl
Cismimiz
ahker-i hâkister-i Tûr eylemişiz
Bir
nihânhâne-i iklim-i ademden Râmi
Nîk
ü bed çâre nedir böyle zuhûr eylemişiz (İnce 2005: 317)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 12.03.2014Güncelleme Tarihi: 06.01.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Hayâl-i
la’l-i nâbın câm-ı çeşm-i terde kalmışdır
Humâr-ı
bezm-i nûş-â-nûş-ı vaslın serde kalmışdır
Değildir
bende-dil ser-germi-i fikr-i nigâhınla
O
bî-hûş-ı muhabbetdir düşüp bir yerde kalmışdır
Mükedderdir
serâser meşreb-i eczâ-yı âlem hep
Safâ-yı
hâtır ancak bâdede sagarda kalmışdır
Bu
remzi halle bir müşkil-şinâs-ı cûd gelmez mi
Kerem
bir lafz-ı bî-ma’nâ gibi dillerde kalmışdır
Mücevher
tâc-ı devlet kimseye sûd etmez ey Râmi
Nice
şâh-ı cihânın çeşmi ol efserde kalmışdır (İnce 2005: 315)
Gazel
Mevsim-i
gülde ne hûmhâne ne kâşâne gerek
Her
çemen-suffede bir meclis-i şâhâne gerek
Şimdi
güller gibi peymâne gerekdir elde
Bâğda
her kişi bülbül gibi mestâne gerek
Mevc-hîz
oldu çemen bâd-ı bahâr ile yine
Âşiyânân-ı
hıred aklile bîgâne gerek
Hâl-i
bîmârını kıl zîver-i bâlin-i beyân
Hâb-ı
nâz etmeğe ol âfete efsâne gerek
Sâkiyâ
herkesi şâyeste-i sohbet sanma
Şem’-i
bezm-i meye Râmi gibi pervâne gerek (Çapan 2005: 224)
Gazel
Şuğl-i
dünyâ ile terk-i huzûr eylemişiz
Dilimiz
cür’a-keş-i bezm-i umûr eylemişiz
Gece
meclisde gam-ı dehre olup âzürde
Bezmimizden
o sitemj-pîşeyi dûr eylemişiz
Düşeli
dâmgeh-i hânkâh-ı ma’sıyete
Virdimiz
zemzeme-i Rabb-ı Gâfûr eylemişiz
Dîdemiz
gavta-hor-ı lücce-i envâr-ı cemâl
Cismimiz
ahker-i hâkister-i Tûr eylemişiz
Bir
nihânhâne-i iklim-i ademden Râmi
Nîk
ü bed çâre nedir böyle zuhûr eylemişiz (İnce 2005: 317)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.01.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Hayâl-i
la’l-i nâbın câm-ı çeşm-i terde kalmışdır
Humâr-ı
bezm-i nûş-â-nûş-ı vaslın serde kalmışdır
Değildir
bende-dil ser-germi-i fikr-i nigâhınla
O
bî-hûş-ı muhabbetdir düşüp bir yerde kalmışdır
Mükedderdir
serâser meşreb-i eczâ-yı âlem hep
Safâ-yı
hâtır ancak bâdede sagarda kalmışdır
Bu
remzi halle bir müşkil-şinâs-ı cûd gelmez mi
Kerem
bir lafz-ı bî-ma’nâ gibi dillerde kalmışdır
Mücevher
tâc-ı devlet kimseye sûd etmez ey Râmi
Nice
şâh-ı cihânın çeşmi ol efserde kalmışdır (İnce 2005: 315)
Gazel
Mevsim-i
gülde ne hûmhâne ne kâşâne gerek
Her
çemen-suffede bir meclis-i şâhâne gerek
Şimdi
güller gibi peymâne gerekdir elde
Bâğda
her kişi bülbül gibi mestâne gerek
Mevc-hîz
oldu çemen bâd-ı bahâr ile yine
Âşiyânân-ı
hıred aklile bîgâne gerek
Hâl-i
bîmârını kıl zîver-i bâlin-i beyân
Hâb-ı
nâz etmeğe ol âfete efsâne gerek
Sâkiyâ
herkesi şâyeste-i sohbet sanma
Şem’-i
bezm-i meye Râmi gibi pervâne gerek (Çapan 2005: 224)
Gazel
Şuğl-i
dünyâ ile terk-i huzûr eylemişiz
Dilimiz
cür’a-keş-i bezm-i umûr eylemişiz
Gece
meclisde gam-ı dehre olup âzürde
Bezmimizden
o sitemj-pîşeyi dûr eylemişiz
Düşeli
dâmgeh-i hânkâh-ı ma’sıyete
Virdimiz
zemzeme-i Rabb-ı Gâfûr eylemişiz
Dîdemiz
gavta-hor-ı lücce-i envâr-ı cemâl
Cismimiz
ahker-i hâkister-i Tûr eylemişiz
Bir
nihânhâne-i iklim-i ademden Râmi
Nîk
ü bed çâre nedir böyle zuhûr eylemişiz (İnce 2005: 317)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Hayâl-i
la’l-i nâbın câm-ı çeşm-i terde kalmışdır
Humâr-ı
bezm-i nûş-â-nûş-ı vaslın serde kalmışdır
Değildir
bende-dil ser-germi-i fikr-i nigâhınla
O
bî-hûş-ı muhabbetdir düşüp bir yerde kalmışdır
Mükedderdir
serâser meşreb-i eczâ-yı âlem hep
Safâ-yı
hâtır ancak bâdede sagarda kalmışdır
Bu
remzi halle bir müşkil-şinâs-ı cûd gelmez mi
Kerem
bir lafz-ı bî-ma’nâ gibi dillerde kalmışdır
Mücevher
tâc-ı devlet kimseye sûd etmez ey Râmi
Nice
şâh-ı cihânın çeşmi ol efserde kalmışdır (İnce 2005: 315)
Gazel
Mevsim-i
gülde ne hûmhâne ne kâşâne gerek
Her
çemen-suffede bir meclis-i şâhâne gerek
Şimdi
güller gibi peymâne gerekdir elde
Bâğda
her kişi bülbül gibi mestâne gerek
Mevc-hîz
oldu çemen bâd-ı bahâr ile yine
Âşiyânân-ı
hıred aklile bîgâne gerek
Hâl-i
bîmârını kıl zîver-i bâlin-i beyân
Hâb-ı
nâz etmeğe ol âfete efsâne gerek
Sâkiyâ
herkesi şâyeste-i sohbet sanma
Şem’-i
bezm-i meye Râmi gibi pervâne gerek (Çapan 2005: 224)
Gazel
Şuğl-i
dünyâ ile terk-i huzûr eylemişiz
Dilimiz
cür’a-keş-i bezm-i umûr eylemişiz
Gece
meclisde gam-ı dehre olup âzürde
Bezmimizden
o sitemj-pîşeyi dûr eylemişiz
Düşeli
dâmgeh-i hânkâh-ı ma’sıyete
Virdimiz
zemzeme-i Rabb-ı Gâfûr eylemişiz
Dîdemiz
gavta-hor-ı lücce-i envâr-ı cemâl
Cismimiz
ahker-i hâkister-i Tûr eylemişiz
Bir
nihânhâne-i iklim-i ademden Râmi
Nîk
ü bed çâre nedir böyle zuhûr eylemişiz (İnce 2005: 317)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | İLMÎ, Yahya İlmî Çelebi | d. ? - ö. 975/1568\'den önce | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | SA'ÎD, Şehrî-zâde Mehmed Efendi | d. 1730 - ö. 1764 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Adnan Giz | d. 1914 - ö. 13 Haziran 1989 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | REŞÎD, Hoca Sadeddin-zâde Mehmed Reşîd Efendi | d. 1654 - ö. 1687 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | LÜTFÎ, Süleymân Lütfî Efendi | d. ? - ö. 1707 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | ÂZERÎ, İbrahim Bursalı | d. ? - ö. 1707-08 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | ÂŞIK ÖMER | d. 1621? - ö. 1707 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | RE'FET PAŞA, Süleyman Re'fet, İstanbullu | d. 1807 - ö. 1865 | Meslek | Görüntüle |
9 | HÂLET, Mehmed Sa'îd Efendi | d. 1760 - ö. 1822 | Meslek | Görüntüle |
10 | TAHSÎN, Hoca Tahsîn Efendi | d. 1813 - ö. 1881 | Meslek | Görüntüle |
11 | TIFLÎ, Ahmed Çelebi | d. ? - ö. 1659-1660 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | FEYZÎ AĞA | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | SIRRÎ, Şeyh Seyyid Sırrî Ali Efendi | d. ? - ö. 1654-55 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | CEMÂLÎ, Şeyh | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | SÂBİRÎ, Sâbirî Çelebi | d. ? - ö. 1591-92 | Madde Adı | Görüntüle |
16 | Mehmet Akcan | d. 1925 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |