Madde Detay
RÂSİM, Sarac-zâde Muhammed Kâsım
(d. 1195/1781 - ö. 1260/1845)
divan şairi, müderris
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
1195/1781 yılında Diyarbakır’da doğmuştur. Asıl adı Muhammed Kȃsım’dır. Şiirlerinde Râsim mahlasını kullanmıştır. Babası saraç işi ile uğraştığı için Sarac-zâde lakabıyla tanınmıştır. Babasının telkini ile küçük yaşta saraç çıraklığı yapmış ancak âlî ilimlere duyduğu merak sebebiyle bu işi bırakıp ilim tahsiline başlamıştır. Eğitimi sırasında şiire meyletmiştir. İlk dönemlerde daha ziyade cömertler için övgü, cimriler için de hiciv şiirleri söylediği belirtilmektedir. İlim tahsilini tamamladıktan sonra Diyarbakır müftülerinden Adbülhamîd Efendi’den icazet almış ve Diyarbakır medreselerinde ders ve irşada başlamıştır. Kırk yaşına geldiğinde batıni ilimlere meyletmiş ve bir mürşid aramaya koyulmuştur. Mevlânâ Hâlid Ziyâuddîn Efendi’nin namını işitip Irak’a gitmek istemiş, ancak şeyhin Şam’a hicret ederken Urfa’ya uğraması neticesinde Râsim de bu şehre gitmiş ve ona intisap etmiştir. Şeyh Şam’a gittikten sonra hasretine dayanamayıp o da peşinden gitmiştir. Şam’da ilkin Şeyh Mevlânâ Hâlid’in halifesi Şeyh Ahmed Efendi’nin terbiyesine girmiş, ardından tekrar şeyhinin hizmetine girip altı yıl yanında kalmıştır. Dinî ve batıni ilimlerde mesafe kat ederek şeyhinin emriyle tekrar Diyarbakır’a dönmüş, ilim tedrisi ile meşgul olmuştur. Bu süre zarfında Hȃlidiyye tarikatının öğretilerini yaymaya çalışmış, şehirdeki dostlarının ısrarı ile bir müddet jurnal kâtipliği yapıp geçimini sağlamıştır. Bu sırada 1254/1839 yılında ilmiyede Hȃric payesine layık görülmüş, ayrıca Diyarbekir Eyaleti Meclisi Azalığına seçilmiştir. 1260/1845 yılında vefat etmiştir.
Alî Emîrî, Kazasker Esad Efendi’ye ait bir mecmuadaki bilgilere istinaden Râsim’in mürettep Dîvân'ı olduğunu, hatta Es'ad Efendi’nin ona takriz yazdığını bildirmektedir. Ancak Dîvân'ın akıbeti belli değildir.
Râsim, kaynakların belirttiğine göre üç dilde şiir söylemeye muktedir âlim bir şairdir. Özellikle hiciv ve hezel içerikli manzumeleri ile döneminde meşhur olmuştur. Alî Emîrî’nin anlattığına göre gücendiği bir şahıs hakkında bir hicviye yazıp kendisine vermiş, o şahıs bu hicviyenin tamamen yok edilmesi şartıyla kendisiyle pazarlığa girişerek sonunda bir top Hint kumaşı karşılığında Râsim’i ikna etmiş, ancak hicviye yine de yayılmıştır. Râsim önceki ve devrindeki şairlerin şiirlerine nazire söylemiş, birkaç şerh denemesinde bulunmuştur. Devlet erkanı şairlerden II. Bayezid, III. Ahmed, Sultan Cem, Şehzade Korkud ve Şehzade Bayezid’e; Şeyhî, Fuzûlî, Ulvî ve Kâmî gibi şairlere nazire söylemiştir. Alî Emîrî, Râsim’in kudretli bir şair olduğunu belirtip şuara tezkirelerinde adının geçmemesini teessüfle karşılar.
Kaynakça
Adak, Abdurrahman (2012). Ali Emiri’nin Gözüyle Diyarbakırlı Şairler. İstanbul: Kent Işıkları Yay.
Alî Emîrî (1328). Tezkire-yi Şu’arâ-yı Âmid, Birinci Cild. Dersa’âdet: Matba’a-yı Âmidî.
Beysanoğlu, Şevket (hzl.) (1996). Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (Birinci Cilt). Ankara: San Yay.
Güner, Galip ve Nurhan Güner (hzl.) (2003). Alî Emîrî-Esâmî-i Şu’arâ-yı Âmid. Ankara: Anıl Yay.
Kadıoğlu, İdris (2010). “Diyarbekir Encümen-i Dâniş’inin Üstâd Şairi Âgâh ve Devrindeki Şairler Üzerindeki Etkisi”. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (DÜSBED. 2 (4):35-45.
Kadıoğlu, İdris (2014). Ali Emȋrȋ Efendi, Tezkire-i Şu’arȃ-yı Ȃmid. Ankara: Sonçağ Yay.
Korkusuz, M. Şefik (2004). Tezkire-i Meşâyıh-ı Âmid. İstanbul: Kent Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. AHMET TANYILDIZYayın Tarihi: 01.07.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Fuzûlî’nin Matla’ı Üzerine Yazdığı Terci’-i Bend’i
Ülfet-i ‘aşk ile nȃzük idi ol rütbe tenüm
Gȗyiyȃ bȃr-ı girȃn idi ana pîrehenüm
İşte oldum mütecerrid dahı yokdur hazenüm
Gayrı esbȃba komışdur beni böyle edenüm
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
‘Ȃlemi tutsa eger ebr gibi havf u hatâr
Belki bȃrȃn gibi yağsa heme ȃn şȗr ile şer
Şöyle kim ehl-i cihȃn eyleseler cümle hazer
Bana te’sîr idemez sehm-i keder zerre kadar
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Benem ol rind-i harâbâtî-yi bî-sûd u ziyân
Ne ferâh kesb ederüm olsam eger şâh-ı cihân
Ne keder eylerüm olsam dahı bî-nâm u nişân
Tav’an oldum ben o zeyy-i ulemâdan uryân
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Terk ü tecrîd ile oldum kamudan ben mümtâz
Dahı ebnâ-yı zamâna ne imiş nâz u niyâz
Kâni’üm az ile ben n’olduğunı bilmem az
Atlasın başına çalsın felek-i sifle-nüvâz
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Şeref ü fazl u hüner saltanat u câh u celâl
Hep ider sâhibinün kalbine îrâs-ı kelâl
Ola hep tâlib ü râgıblarına mâl u menâl
Gam degül bende bulınmaz ise esvâb ile mâl
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Ben ki mesken kılayum kendüme beytü’l-hazeni
Tard u teb’îd ideyüm nefsüm olan Ehremeni
Beni pes kanda bulur şûriş-i dîn Berhimeni
Bulamazsın arama sen dahı ey akl beni
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
(Alî Emîrî (1328). Tezkire-yi Şu’arâ-yı Âmid, Birinci Cild. Dersa’âdet: Matba’a-yı Âmidî. 345-346.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 01.07.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Fuzûlî’nin Matla’ı Üzerine Yazdığı Terci’-i Bend’i
Ülfet-i ‘aşk ile nȃzük idi ol rütbe tenüm
Gȗyiyȃ bȃr-ı girȃn idi ana pîrehenüm
İşte oldum mütecerrid dahı yokdur hazenüm
Gayrı esbȃba komışdur beni böyle edenüm
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
‘Ȃlemi tutsa eger ebr gibi havf u hatâr
Belki bȃrȃn gibi yağsa heme ȃn şȗr ile şer
Şöyle kim ehl-i cihȃn eyleseler cümle hazer
Bana te’sîr idemez sehm-i keder zerre kadar
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Benem ol rind-i harâbâtî-yi bî-sûd u ziyân
Ne ferâh kesb ederüm olsam eger şâh-ı cihân
Ne keder eylerüm olsam dahı bî-nâm u nişân
Tav’an oldum ben o zeyy-i ulemâdan uryân
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Terk ü tecrîd ile oldum kamudan ben mümtâz
Dahı ebnâ-yı zamâna ne imiş nâz u niyâz
Kâni’üm az ile ben n’olduğunı bilmem az
Atlasın başına çalsın felek-i sifle-nüvâz
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Şeref ü fazl u hüner saltanat u câh u celâl
Hep ider sâhibinün kalbine îrâs-ı kelâl
Ola hep tâlib ü râgıblarına mâl u menâl
Gam degül bende bulınmaz ise esvâb ile mâl
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Ben ki mesken kılayum kendüme beytü’l-hazeni
Tard u teb’îd ideyüm nefsüm olan Ehremeni
Beni pes kanda bulur şûriş-i dîn Berhimeni
Bulamazsın arama sen dahı ey akl beni
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
(Alî Emîrî (1328). Tezkire-yi Şu’arâ-yı Âmid, Birinci Cild. Dersa’âdet: Matba’a-yı Âmidî. 345-346.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Fuzûlî’nin Matla’ı Üzerine Yazdığı Terci’-i Bend’i
Ülfet-i ‘aşk ile nȃzük idi ol rütbe tenüm
Gȗyiyȃ bȃr-ı girȃn idi ana pîrehenüm
İşte oldum mütecerrid dahı yokdur hazenüm
Gayrı esbȃba komışdur beni böyle edenüm
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
‘Ȃlemi tutsa eger ebr gibi havf u hatâr
Belki bȃrȃn gibi yağsa heme ȃn şȗr ile şer
Şöyle kim ehl-i cihȃn eyleseler cümle hazer
Bana te’sîr idemez sehm-i keder zerre kadar
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Benem ol rind-i harâbâtî-yi bî-sûd u ziyân
Ne ferâh kesb ederüm olsam eger şâh-ı cihân
Ne keder eylerüm olsam dahı bî-nâm u nişân
Tav’an oldum ben o zeyy-i ulemâdan uryân
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Terk ü tecrîd ile oldum kamudan ben mümtâz
Dahı ebnâ-yı zamâna ne imiş nâz u niyâz
Kâni’üm az ile ben n’olduğunı bilmem az
Atlasın başına çalsın felek-i sifle-nüvâz
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Şeref ü fazl u hüner saltanat u câh u celâl
Hep ider sâhibinün kalbine îrâs-ı kelâl
Ola hep tâlib ü râgıblarına mâl u menâl
Gam degül bende bulınmaz ise esvâb ile mâl
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Ben ki mesken kılayum kendüme beytü’l-hazeni
Tard u teb’îd ideyüm nefsüm olan Ehremeni
Beni pes kanda bulur şûriş-i dîn Berhimeni
Bulamazsın arama sen dahı ey akl beni
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
(Alî Emîrî (1328). Tezkire-yi Şu’arâ-yı Âmid, Birinci Cild. Dersa’âdet: Matba’a-yı Âmidî. 345-346.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Fuzûlî’nin Matla’ı Üzerine Yazdığı Terci’-i Bend’i
Ülfet-i ‘aşk ile nȃzük idi ol rütbe tenüm
Gȗyiyȃ bȃr-ı girȃn idi ana pîrehenüm
İşte oldum mütecerrid dahı yokdur hazenüm
Gayrı esbȃba komışdur beni böyle edenüm
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
‘Ȃlemi tutsa eger ebr gibi havf u hatâr
Belki bȃrȃn gibi yağsa heme ȃn şȗr ile şer
Şöyle kim ehl-i cihȃn eyleseler cümle hazer
Bana te’sîr idemez sehm-i keder zerre kadar
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Benem ol rind-i harâbâtî-yi bî-sûd u ziyân
Ne ferâh kesb ederüm olsam eger şâh-ı cihân
Ne keder eylerüm olsam dahı bî-nâm u nişân
Tav’an oldum ben o zeyy-i ulemâdan uryân
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Terk ü tecrîd ile oldum kamudan ben mümtâz
Dahı ebnâ-yı zamâna ne imiş nâz u niyâz
Kâni’üm az ile ben n’olduğunı bilmem az
Atlasın başına çalsın felek-i sifle-nüvâz
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Şeref ü fazl u hüner saltanat u câh u celâl
Hep ider sâhibinün kalbine îrâs-ı kelâl
Ola hep tâlib ü râgıblarına mâl u menâl
Gam degül bende bulınmaz ise esvâb ile mâl
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
Ben ki mesken kılayum kendüme beytü’l-hazeni
Tard u teb’îd ideyüm nefsüm olan Ehremeni
Beni pes kanda bulur şûriş-i dîn Berhimeni
Bulamazsın arama sen dahı ey akl beni
Penbe-i dȃğ-ı cünûn içre nihȃndur bedenüm
Diri oldukça libȃsum budur ölsem kefenüm
(Alî Emîrî (1328). Tezkire-yi Şu’arâ-yı Âmid, Birinci Cild. Dersa’âdet: Matba’a-yı Âmidî. 345-346.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | REMZÎ, Remzî Mehmed Efendi | d. 1756-57 - ö. 1812-13 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Mustafa Gönül | d. 20 Ağustos 1929 - ö. 2010 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | SÎRET, Seyyid Mehmed Sîret Efendi | d. ? - ö. 1844 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HAYYÂT VEHBÎ, Erzincanlı Terzi Baba | d. 1776 veya 1781 - ö. 1848 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | CEMÂL/CEMÂLÎ Mehmed Cemâleddîn, Karslı-zâde | d. ? - ö. 1845 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | HAKKI, İsmâil Hakkı Efendi, Silivrili | d. 1819 - ö. 1845 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | FÂ'İZ, Mehmed Fâ'iz Efendi | d. 1823 - ö. 1845 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HAYREDDİN, Hayreddin Hızır Efendi | d. ? - ö. 1538 | Meslek | Görüntüle |
9 | HACI MUSTAFA EFENDİ | d. ? - ö. Kasım-Aralık 1723 | Meslek | Görüntüle |
10 | AYNÎ (Karamanlı) | d. ? - ö. 1490-1494 ? | Meslek | Görüntüle |
11 | ŞÂKÎ, Mustafa Şükrî Efendi | d. ? - ö. 1863\'ten sonra | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | SA’ÎD, Babaefendi-zâde Şeyh Mehmed Sa’îd Efendi | d. ? - ö. 1871 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | SABRÎ, Hüseyin Sabrî | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | NİSÂBÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | FÂ'İK, Mehmed Fâ'ik Bey, Ustrumcalı | d. ? - ö. 1901 | Madde Adı | Görüntüle |
16 | MEZÂKÎ, İbrahim Mezâkî Efendi | d. ? - ö. 1650 | Madde Adı | Görüntüle |