Madde Detay
ŞEMSEDDÎN MARMARAVÎ, Ahmed, Yiğitbaşı Velî
(d. 839/1435-1436 - ö. 910/1505)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Saruhan sancağının Akhisar kazasına bağlı Marmara nahiyesinde 839/1435-36 yılında dünyaya gelen müellifin adı Ahmed, lakabı Şemseddîn’dir. “Marmaravî”, “Saruhânî”, “Akhisârî” ve “Rûmî” gibi nisbelerle de anılmış; “Yiğitbaşı Velî” ünvanıyla meşhur olmuştur. Câmiü’l-Esrâr adlı eserinin 152. beytinden babasının adının Îsâ olduğu anlaşılan Marmaravî'nin ailesi ile ilgili fazla bir bilgi yoktur. Çocukluğu ve gençliği Gölmarmara’da geçmiş, ilk eğitimini bir tarikat halifesi olan babasından almıştır. Zahirî ilimler, Hanefî fıkhı ve ehl-i sünnet akâidi konularında iyi bir eğitim görmüş; babasının isteği üzerine Uşak’ın Kabaklı köyünde bulunan Halvetî şeyhi Alâeddin Uşşâkî’ye intisap etmiştir. Seyr ü sülûkunu tamamlayarak Manisa’nın “Seyyid Hoca” bu günkü adıyla Adakale Mahallesi’ndeki mescit ve tekkesinde mürşitlik faaliyetlerine başlamıştır. Sevenlerinin ve kendisine intisab edenlerin çokluğundan “şeyhu’ş-şuyûh” (şeyhler şeyhi) unvanı verilen Marmaravî, muhtemelen II. Bâyezîd’in saltanat döneminde, tarikat işleriyle ilgili bir ihtilafın çözümü için İstanbul’a çağrılmış; ihtilafları çözerek şer’a muhalif tekkelerin kapatılmasını sağlamıştır. Meselelerin çözümünde gösterdiği yiğitçe işaretler sonucu kendisine “Yiğitbaşı” unvanı atfedilmiştir. Halvetiyye tarikatında “orta kol” olarak bilinen “Ahmediyye” şubesinin kurucusudur. 910/1505 yılının sonlarına doğru 71 yaşında vefat etmiş, tekkesinin bahçesine defnolunmuştur.
Kaynaklarda Marmaravî'nin eserlerinin sayısı aşağıda sıralananlardan fazladır. Ancak Ögke (2006: 63), bu durumun aynı metnin farklı isimlerle kaydedilmiş olmasından kaynakladığını belirtmiştir. Tespit edilen eserleri şunlardır:
1. Câmi’u’l-Esrâr: Tam adı Câmiu’l-Esrâr fi Tarîkı’t-Tasavvuf’tur. Müellifin ilk eseridir. 834 beyitten oluşan bu mesnevide Allah’ın isimleri ve sıfatları, Allah sevgisi, irşad, mürşid-i kâmil, tasavvuf yolu ve ondan ayrılanlar, vücûd, tenezzülât, insan, nefs ve mertebeleri, ruh, zâhir-bâtın, rüya tabirleri gibi konular işlenmiştir. 29 nüshası mevcuttur.
2. Risâle-i Tevhîd: Eserin tam adı Risâle-i Tevhîd fi Tarîkı’t- Tasavvuf li’l-Ebrâr ve’l-Mukarreb ve Ehli’t-Tahkîk’tir. Eserde itikad, şeriat, varlıkların aslı, telkin, zikre devam, tevhid, insanın hakikatleri, ruh ve nefs, rüya tabirleri, peygamberlerin görülmesi, rü’yetullâh ve hikmet ilmi vb. konular ele alınmıştır. 38 nüshası bulunmaktadır.
3. Mukaddimetü’s-Sâliha: Diğer adı Câmiu’l-Esrâr fî Tarîkı’t-Tasavvuf ve’l-İ’tikâdii’l-Hâlisa olan eserde, zâhir ve batın ilimleri, ehl-i sünnet ve’l-cemâat, tasavvufun üç yolu “tefekkür, havâtır ve esmâ” ile rüya tabirleri gibi konular işlenmiştir. 29 nüshası bulunan eser yayımlanmıştır (Tatçı vd.1995).
4. Keşfü’l-Esrâr: Tam adı Keşfü’l-Esrâr fî Tarîkı’t-Tasavvuf li-Ehlillah ve’l –Mukarreb ve’l-Ebrâr’dır. Müellifin, Kenzü’l-Hakâik ve Zübdetü’ş-Şerife adlı eseri de ikinci varağının sonundan itibaren bu eserin aynısıdır. Risalede zâhir ve bâtın ilimleri, Allah’ın varlığı, birliği, isimleri ve sıfatlarına ait itikadî mevzular ile akıl, nefs, ruh, rü’yetullâh ve çeşitli rüya tabirlerinden örnekler yer almaktadır. Câmiu’l-Esrâr ve Risâle-i Tevhîd’in özeti sayılabilir. 24 nüshası mevcuttur.
5. Ravzatü’l-Vâsılîn: Eserin biri Es’ile ve Ecvibe mine’l-Kelâm ve’t-Tarîka, diğeri isimsiz 22 nüshası bulunmaktadır. Allah'ın sıfatlarından bahisle başlayan metinde bazı kelam konuları açıklanmıştır.
6. İrfânü’l-Ma'ârif: Şeriat, tarikat ve hakikate dair konuların işlendiği bu risalede tasavvuf eğitiminin incelikleri, zahir ulemasının öğrettikleriyle kıyaslanarak anlatılmıştır. Ayrıca ibadet, tevhid, irşad, zikir, mürşid-i kâmil, tevbe ve telkin, fakr, ilim konuları da ele alınmıştır. Değişik adlarla yedi ayrı kütüphanede kayıtlıdır.
7. Hurde-i Tarîkat: Tarikate girişten başlayıp tekke eğitiminden mezun oluncaya kadar bir müridin kendine, şeyhine, ihvanına ve başkalarına karşı nasıl davranacağını; gündelik hayatta, yemekte, konuşurken, günlük ve haftalık evrad, ezkâr ve ibadetler sırasında ve seyahat anında uyması gereken usul ve adabın anlatıldığı eserin tek nüshası vardır.
8. Risâletü’l-Hüdâ li-Uli’l-İhtidâ: Hurde-i Tarîkat ile benzer muhtevadır. İçinde bazı tasavvufi nasihatler de yer almaktadır. 2 nüshası vardır.
9. Atvâr-nâme-i Seb’a: Risalenin, A’mâlü’t-Tâlibîn, Risâle-i Atvâr-ı Seb’a li-Kalbi’l-Ârifîn, Risâle-i Islâh-ı Nefs adlarıyla ve Câmi'u’l-Esrâr’ın varakları arasına, sayfa kenarlarına yazılmış toplam 5 nüshası vardır. Eserde müridin ulaşması gereken merhaleler anlatılmıştır.
10. Tabakâtü’l-Evliyâ: İçinde Muhyiddin İbn Arabi’nin el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye’sinin tercümesi niteliğindeki Ricâtü’l-Gayb ile ilgili bilgiler yer alan eserin, uzunluk bakımından birbirinden farklı 3 nüshası bulunmaktadır.
11. Risâle-i Makâlât-ı Şeyh Muhyiddîn-i Arabî: Tarikat ve hakikat ehlinin on amelinin açıklandığı risalenin 3 nüshası mevcuttur.
12. Ahvâlü’l-Ebrâr ve’l-Mukarrebîn: İçinde tasavvuftan, ebrar ve mukarrebûnun güzel ahlakından bahsedilen risalenin 2 nüshası bulunmaktadır.
13. Bahreynü’l-Aşk: Ravzatü’l-Vâsılîn, Silsile-i Ehl-i Tarîkat adlarıyla ve isimsiz olmak üzere 8 nüshası bulunan risalede, insanın diğer varlıklardan üstün yönleri, Allah’ın varlığı ile mahlukatın varlıkları, rüya tabirleri ve aşk ile Allah’a ulaşma konuları işlenmiştir.
14. Silsile-i Ehl-i Tarîkat: Ashâb-ı Suffa’dan, Hz. Peygamber’in Hz. Alî’ye zikir telkininden ve Hz. Alî’den Yiğitbaşı Velî Ahmed Şemseddîn Marmaravî’ye kadar gelen silsileden söz edilen tek varaklık bir risaledir. Bir nüshası mevcuttur.
15. Usûl-i Vusûl-i İlâhiyye: Farsçadan tercüme edilmiştir. Ahlâkî, dinî, örfî değerler konusundaki bu didaktik nitelikteki manzum-mensur eser üzerinde yüksek lisans çalışması yapılmıştır (Özer 2001).
Marmaravî, eserlerini sade ve samimi ifadelerle Türkçe olarak kaleme almıştır. Halk arasında yaygınlaşmış, anlaşılabilir Arapça sözcüklere yer vermiş, terkiplerden, özellikle Farsça kelimelerden kaçınmıştır. Bu dil hassasiyeti ile kendisinden sonra ortaya çıkan Türkî-i basîtin ilk mübeşşirlerinden sayılabilir. Eserlerinin büyük kısmı mensurdur. Aruz vezniyle kaleme aldığı az sayıdaki didaktik nitelikteki manzumeleri de onun, halkın dinî, içtimâî ve ruhî eğitiminde şiiri de bir araç olarak kullandığını göstermektedir. Eserlerini şerîat, tarîkat ve hakîkat kavramlarını ortaya koymak amacıyla yazmış; tevhid, vahdet-i vücut, akâid, kelam vb. konuları ele almıştır. Bunları Kur’an ve sünnet çizgisinden sapmadan, değişik örneklerle, edebî sanatlara fazla yer vermeden, doğrudan anlatmıştır. Soru-cevap anlatım yolunu sıkça kullanmıştır. Eserleri, onun eğitimci kişiliğini göstermesiyle de dikkati çekmektedir
Kaynakça
Akkuş, Mehmet (1988). “Yiğitbaşı Velî Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî’nin Hayatı ve Eserleri I-II (Yiğitbaşı Velî)”. İlim ve Sanat. (21-22): 29-33 / 60-63.
Anonim. ez-Kerâmât-ı Hazret-i Pîr. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi. Türkçe Yazmalar. No. 317/9. vr. 85b-86a.
Anonim. ez-Kerâmât-ı Hazret-i Pîr. Nûruosmaniye Kütüphanesi. No. 2407/8. vr. 111b.
Anonim. Kerâmât-ı Yiğitbaşı Velî. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Yazmaları. No. 1271/5. vr. 152b-154a.
Anonim. Menâkıb-ı Yiğitbaşı Şeyh Ahmed Efendi (Menâkıb-ı Yiğitbaşı). İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Yazmaları. No. 194/2. vr. 8a-8b.
Börekçi, Muhsine (hzl.) (2003). Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Marmaravî, Risâle-i Tevhîd (İnceleme-Metin-Dizin). Ankara: Akçağ Yay.
Erdoğdu, M. A. (hzl.) (1994). Bursalı Mehmed Tâhir bin Rifat, Aydın Vilâyetine Mensûb Meşâyih, Ulemâ, Şuarâ, Müverrihîn ve Etibbânın Terâcim-i Ahvâli (Aydın Vilâyetine Mensûb Meşâyih). İzmir: Akademi Kitabevi.
Gündüz, İrfan (hzl.) (1995). Sâdık Vicdânî, Tomar-ı Turuk-ı Aliyye (Tarîkatler ve Silsileleri). İstanbul: Enderun Kitabevi.
Harîrîzâde Mehmed Kemâleddin. Tıbyânü Vesâili’l-Hakâik fî Beyâni Selâsili Tarâik (Tibyân). Süleymaniye Kütüphanesi. Fatih İbrahim Efendi. No. 430. vr. 53a-65b.
Hocazâde Ahmed Hilmi (1325). Ziyâret-i Evliyâ. İstanbul.
Hüseyin Vassâf. Sefîne-i Evliyâ-yı Ebrâr Şerh-i Esmâr-ı Esrâr (Sefîne). Süleymaniye Kütüphanesi. Yazma Bağışlar. No. 2317. vr. 295b.
Okumuş, Necdet (1992). “Ahmed Şemseddîn Marmaravî (Yiğirbaşı) İle İlgili Kaynakların Değerlendirilmesi”. Manisa. (1): 22-30.
Okumuş, Necdet (1996). “Yeni Kaynakların Işığında Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî (Yiğitbaşı) Hakkında Bazı Yanlışların Düzeltilmesi (Yiğitbaşı Hakkındaki Yanlışlar)”. Kubbealtı Akademi Mecmûası (4):175-183.
Ögke, Ahmet (hzl.) (2006). Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, Yiğitbaşı Veli, Hayatı, Eserleri, Görüşleri. İstanbul: İnsan Yay.
Ögke, Ahmet (1999). “Osmanlı Dönemi Tekke Hayâtına Bir Örnek: Yiğitbaşı Velî ve Tarîkat Usûlü”. Osmanlı. (IV): 521-530.
Özer, Hasan (2007). Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Marmaravî, Usûl-ı Vusûl-ı İlâhiyye (Metin-İnceleme- Gramatikal Dizin). Yüksek Lisans Tezi. Tokat: Gazi Osmanpaşa Üniversitesi.
Şimşek, Selami (2008). Osmanlı’nın İkinci Başkenti Edirne’de Tasavvuf Kültürü. İstanbul: Buhara Yay.
Tatçı, Mustafa, H. Çeltik (1995). Türk Edebiyâtında Tasavvufî Rüyâ Tâbirnâmeleri. Ankara: Akçağ Yay.
Uludağ, Süleyman (1989). “Ahmed Şemseddin, Yiğitbaşı”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 135-136.
Yavuz, A. Fikri, İ. Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tâhir bin Rifat, Osmanlı Müellifleri. İstanbul: Meral Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ DEMET SANCI UZUNYayın Tarihi: 03.09.2013Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Risâle-i Tevhîd’den
El-faslü’l-Hamse fi Beyân-ı Zikrü’d-Devâm ü Mu’cizâtü’l-Kerâmât
Gale’llâhü te’âla ve’zkürüllâhe kesîran le’alleküm tuflihûn (Yüce Allah şöyle buyurdu: Ve Allâh’ı çok anın ki başarıya ulaşasınız. Ba’zılar zikr-i kesîrden murâd günde yigirmi dört sâ’atün ekseri zikrile geçe. Ammâ ba’zılar insânun cümle nefesinden ekseri zikrile geçe dimişler. Ammâ meşâyih ıstılâhınca bu zâhir dil fânîdür. Yorulmak ve uyumak ve ölüriken uyuşup söylememek var. Ammâ bu dil sermâyedür. Bu sermâye elde iken bir dil dahı kazanmak gerekdür ki yorulmaya ve uyumaya ve ölmeye. Bu dilde zikr-i devâma ire kim ona zikr-i kalbî dinür. Zikr-î kalbîde devâma irmek îmânun bünyâdına alâmetdür. Bu zikr beden öldükden sonra dinmez.
Kâle’nnebiyyü aleyhi’s-selâm mûminune lâ-yemûtune bel yenkalûne min dârü’l-fenâ
Meşâyıh ıstılâhlarında bu ölmeyen mü’min şol mü’min-i bâtınîdür ki bu zikr anda dâyimdür. Ona veled-i kalb dinür. Ve cismine hâl-i cism dinür. Ve dahı zikr kalbde devâma irmek mu’cizât-ı âmdan ve kerâmât-ı hâssadandur.
Börekçi, Muhsine (hzl.) (2003). Risâle-i Tevhîd (İnceleme-Metin-Dizin). Ankara: Akçağ Yay. 97-98.)
Câmi’u’l-Esrâr’dan
Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm
İbtidâ kıldık kitâba fazl-ı bismillâh ile
Zikr olunsun hem dahi tevhîd-i zatullâh ile
Evvelâ her mü’minin tevhîdidir vâcib haber
Âhirinde hem budur hatm-i kelâm-ı mu’teber
Ger olursa darb-ı tevhîdât ile kalb-i veled
Zâta lâyık edemez zâkir olursa tâ ebed
Gerçi zikr eder anı mahlûk küllî hâss u âm
Lîk zâtından olur zâtına lâyık zikr-i tâm
Kendi zâtı kendine zâtı muvahhid hem ahad
Hem dahi Hay’dır ezel mevt ermeye hergiz ebed
Lîk oldur cümleyi emvât edip ihyâ eden
Zâhir ü bâtın halk eyleyip inşâ eden
Zâhir ü bâtın kamû eşyâ anın hükmündedir
Kudreti ebvâbına pây ü gedâlar bendedir
Bî-nişân ü lâ-mekân ü kenz-i mahfî Hak’tır ol
Bî-misil hem lâ-taayyün vâcib-i mutlaktır ol
Kenz-i hikmettir vücûdu zâtı anın vardır
Pertevinden her tecelliyât anın âsârdır
Zât-ı Hak’tan feyz-i vâhiddir zuhûr eden ebed
Lîk evsâfı öküşdür bî-kıyas ü bî-aded
Ögke, Ahmet (hzl.) (2006). Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, Yiğitbaşı Veli, Hayatı, Eserleri, Görüşleri. İstanbul: İnsan Yay. 355.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 03.09.2013Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Risâle-i Tevhîd’den
El-faslü’l-Hamse fi Beyân-ı Zikrü’d-Devâm ü Mu’cizâtü’l-Kerâmât
Gale’llâhü te’âla ve’zkürüllâhe kesîran le’alleküm tuflihûn (Yüce Allah şöyle buyurdu: Ve Allâh’ı çok anın ki başarıya ulaşasınız. Ba’zılar zikr-i kesîrden murâd günde yigirmi dört sâ’atün ekseri zikrile geçe. Ammâ ba’zılar insânun cümle nefesinden ekseri zikrile geçe dimişler. Ammâ meşâyih ıstılâhınca bu zâhir dil fânîdür. Yorulmak ve uyumak ve ölüriken uyuşup söylememek var. Ammâ bu dil sermâyedür. Bu sermâye elde iken bir dil dahı kazanmak gerekdür ki yorulmaya ve uyumaya ve ölmeye. Bu dilde zikr-i devâma ire kim ona zikr-i kalbî dinür. Zikr-î kalbîde devâma irmek îmânun bünyâdına alâmetdür. Bu zikr beden öldükden sonra dinmez.
Kâle’nnebiyyü aleyhi’s-selâm mûminune lâ-yemûtune bel yenkalûne min dârü’l-fenâ
Meşâyıh ıstılâhlarında bu ölmeyen mü’min şol mü’min-i bâtınîdür ki bu zikr anda dâyimdür. Ona veled-i kalb dinür. Ve cismine hâl-i cism dinür. Ve dahı zikr kalbde devâma irmek mu’cizât-ı âmdan ve kerâmât-ı hâssadandur.
Börekçi, Muhsine (hzl.) (2003). Risâle-i Tevhîd (İnceleme-Metin-Dizin). Ankara: Akçağ Yay. 97-98.)
Câmi’u’l-Esrâr’dan
Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm
İbtidâ kıldık kitâba fazl-ı bismillâh ile
Zikr olunsun hem dahi tevhîd-i zatullâh ile
Evvelâ her mü’minin tevhîdidir vâcib haber
Âhirinde hem budur hatm-i kelâm-ı mu’teber
Ger olursa darb-ı tevhîdât ile kalb-i veled
Zâta lâyık edemez zâkir olursa tâ ebed
Gerçi zikr eder anı mahlûk küllî hâss u âm
Lîk zâtından olur zâtına lâyık zikr-i tâm
Kendi zâtı kendine zâtı muvahhid hem ahad
Hem dahi Hay’dır ezel mevt ermeye hergiz ebed
Lîk oldur cümleyi emvât edip ihyâ eden
Zâhir ü bâtın halk eyleyip inşâ eden
Zâhir ü bâtın kamû eşyâ anın hükmündedir
Kudreti ebvâbına pây ü gedâlar bendedir
Bî-nişân ü lâ-mekân ü kenz-i mahfî Hak’tır ol
Bî-misil hem lâ-taayyün vâcib-i mutlaktır ol
Kenz-i hikmettir vücûdu zâtı anın vardır
Pertevinden her tecelliyât anın âsârdır
Zât-ı Hak’tan feyz-i vâhiddir zuhûr eden ebed
Lîk evsâfı öküşdür bî-kıyas ü bî-aded
Ögke, Ahmet (hzl.) (2006). Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, Yiğitbaşı Veli, Hayatı, Eserleri, Görüşleri. İstanbul: İnsan Yay. 355.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020Eserlerinden Örnekler
Risâle-i Tevhîd’den
El-faslü’l-Hamse fi Beyân-ı Zikrü’d-Devâm ü Mu’cizâtü’l-Kerâmât
Gale’llâhü te’âla ve’zkürüllâhe kesîran le’alleküm tuflihûn (Yüce Allah şöyle buyurdu: Ve Allâh’ı çok anın ki başarıya ulaşasınız. Ba’zılar zikr-i kesîrden murâd günde yigirmi dört sâ’atün ekseri zikrile geçe. Ammâ ba’zılar insânun cümle nefesinden ekseri zikrile geçe dimişler. Ammâ meşâyih ıstılâhınca bu zâhir dil fânîdür. Yorulmak ve uyumak ve ölüriken uyuşup söylememek var. Ammâ bu dil sermâyedür. Bu sermâye elde iken bir dil dahı kazanmak gerekdür ki yorulmaya ve uyumaya ve ölmeye. Bu dilde zikr-i devâma ire kim ona zikr-i kalbî dinür. Zikr-î kalbîde devâma irmek îmânun bünyâdına alâmetdür. Bu zikr beden öldükden sonra dinmez.
Kâle’nnebiyyü aleyhi’s-selâm mûminune lâ-yemûtune bel yenkalûne min dârü’l-fenâ
Meşâyıh ıstılâhlarında bu ölmeyen mü’min şol mü’min-i bâtınîdür ki bu zikr anda dâyimdür. Ona veled-i kalb dinür. Ve cismine hâl-i cism dinür. Ve dahı zikr kalbde devâma irmek mu’cizât-ı âmdan ve kerâmât-ı hâssadandur.
Börekçi, Muhsine (hzl.) (2003). Risâle-i Tevhîd (İnceleme-Metin-Dizin). Ankara: Akçağ Yay. 97-98.)
Câmi’u’l-Esrâr’dan
Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm
İbtidâ kıldık kitâba fazl-ı bismillâh ile
Zikr olunsun hem dahi tevhîd-i zatullâh ile
Evvelâ her mü’minin tevhîdidir vâcib haber
Âhirinde hem budur hatm-i kelâm-ı mu’teber
Ger olursa darb-ı tevhîdât ile kalb-i veled
Zâta lâyık edemez zâkir olursa tâ ebed
Gerçi zikr eder anı mahlûk küllî hâss u âm
Lîk zâtından olur zâtına lâyık zikr-i tâm
Kendi zâtı kendine zâtı muvahhid hem ahad
Hem dahi Hay’dır ezel mevt ermeye hergiz ebed
Lîk oldur cümleyi emvât edip ihyâ eden
Zâhir ü bâtın halk eyleyip inşâ eden
Zâhir ü bâtın kamû eşyâ anın hükmündedir
Kudreti ebvâbına pây ü gedâlar bendedir
Bî-nişân ü lâ-mekân ü kenz-i mahfî Hak’tır ol
Bî-misil hem lâ-taayyün vâcib-i mutlaktır ol
Kenz-i hikmettir vücûdu zâtı anın vardır
Pertevinden her tecelliyât anın âsârdır
Zât-ı Hak’tan feyz-i vâhiddir zuhûr eden ebed
Lîk evsâfı öküşdür bî-kıyas ü bî-aded
Ögke, Ahmet (hzl.) (2006). Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, Yiğitbaşı Veli, Hayatı, Eserleri, Görüşleri. İstanbul: İnsan Yay. 355.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Risâle-i Tevhîd’den
El-faslü’l-Hamse fi Beyân-ı Zikrü’d-Devâm ü Mu’cizâtü’l-Kerâmât
Gale’llâhü te’âla ve’zkürüllâhe kesîran le’alleküm tuflihûn (Yüce Allah şöyle buyurdu: Ve Allâh’ı çok anın ki başarıya ulaşasınız. Ba’zılar zikr-i kesîrden murâd günde yigirmi dört sâ’atün ekseri zikrile geçe. Ammâ ba’zılar insânun cümle nefesinden ekseri zikrile geçe dimişler. Ammâ meşâyih ıstılâhınca bu zâhir dil fânîdür. Yorulmak ve uyumak ve ölüriken uyuşup söylememek var. Ammâ bu dil sermâyedür. Bu sermâye elde iken bir dil dahı kazanmak gerekdür ki yorulmaya ve uyumaya ve ölmeye. Bu dilde zikr-i devâma ire kim ona zikr-i kalbî dinür. Zikr-î kalbîde devâma irmek îmânun bünyâdına alâmetdür. Bu zikr beden öldükden sonra dinmez.
Kâle’nnebiyyü aleyhi’s-selâm mûminune lâ-yemûtune bel yenkalûne min dârü’l-fenâ
Meşâyıh ıstılâhlarında bu ölmeyen mü’min şol mü’min-i bâtınîdür ki bu zikr anda dâyimdür. Ona veled-i kalb dinür. Ve cismine hâl-i cism dinür. Ve dahı zikr kalbde devâma irmek mu’cizât-ı âmdan ve kerâmât-ı hâssadandur.
Börekçi, Muhsine (hzl.) (2003). Risâle-i Tevhîd (İnceleme-Metin-Dizin). Ankara: Akçağ Yay. 97-98.)
Câmi’u’l-Esrâr’dan
Bismillâhi’r-rahmâni’r-rahîm
İbtidâ kıldık kitâba fazl-ı bismillâh ile
Zikr olunsun hem dahi tevhîd-i zatullâh ile
Evvelâ her mü’minin tevhîdidir vâcib haber
Âhirinde hem budur hatm-i kelâm-ı mu’teber
Ger olursa darb-ı tevhîdât ile kalb-i veled
Zâta lâyık edemez zâkir olursa tâ ebed
Gerçi zikr eder anı mahlûk küllî hâss u âm
Lîk zâtından olur zâtına lâyık zikr-i tâm
Kendi zâtı kendine zâtı muvahhid hem ahad
Hem dahi Hay’dır ezel mevt ermeye hergiz ebed
Lîk oldur cümleyi emvât edip ihyâ eden
Zâhir ü bâtın halk eyleyip inşâ eden
Zâhir ü bâtın kamû eşyâ anın hükmündedir
Kudreti ebvâbına pây ü gedâlar bendedir
Bî-nişân ü lâ-mekân ü kenz-i mahfî Hak’tır ol
Bî-misil hem lâ-taayyün vâcib-i mutlaktır ol
Kenz-i hikmettir vücûdu zâtı anın vardır
Pertevinden her tecelliyât anın âsârdır
Zât-ı Hak’tan feyz-i vâhiddir zuhûr eden ebed
Lîk evsâfı öküşdür bî-kıyas ü bî-aded
Ögke, Ahmet (hzl.) (2006). Ahmed Şemseddîn-i Marmaravî, Yiğitbaşı Veli, Hayatı, Eserleri, Görüşleri. İstanbul: İnsan Yay. 355.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | AHMED-İ RÛMÎ | d. ? - ö. 1631-1632 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | İBN-İ İSA, İlyas Saruhanî | d. 1496-1497 - ö. 1553-1554 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | NEVÂLÎ, NASÛH, Nasûhî Efendi | d. ? - ö. 19 Ocak 1595 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | AHMED-İ RÛMÎ | d. ? - ö. 1631-1632 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | İBN-İ İSA, İlyas Saruhanî | d. 1496-1497 - ö. 1553-1554 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | NEVÂLÎ, NASÛH, Nasûhî Efendi | d. ? - ö. 19 Ocak 1595 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | AHMED-İ RÛMÎ | d. ? - ö. 1631-1632 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | İBN-İ İSA, İlyas Saruhanî | d. 1496-1497 - ö. 1553-1554 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | NEVÂLÎ, NASÛH, Nasûhî Efendi | d. ? - ö. 19 Ocak 1595 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | AHMED-İ RÛMÎ | d. ? - ö. 1631-1632 | Meslek | Görüntüle |
11 | İBN-İ İSA, İlyas Saruhanî | d. 1496-1497 - ö. 1553-1554 | Meslek | Görüntüle |
12 | NEVÂLÎ, NASÛH, Nasûhî Efendi | d. ? - ö. 19 Ocak 1595 | Meslek | Görüntüle |
13 | AHMED-İ RÛMÎ | d. ? - ö. 1631-1632 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | İBN-İ İSA, İlyas Saruhanî | d. 1496-1497 - ö. 1553-1554 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | NEVÂLÎ, NASÛH, Nasûhî Efendi | d. ? - ö. 19 Ocak 1595 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | AHMED-İ RÛMÎ | d. ? - ö. 1631-1632 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | İBN-İ İSA, İlyas Saruhanî | d. 1496-1497 - ö. 1553-1554 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | NEVÂLÎ, NASÛH, Nasûhî Efendi | d. ? - ö. 19 Ocak 1595 | Madde Adı | Görüntüle |