Madde Detay
SÛZÎ
(d. ?/1455-1465 - ö. 1 Muharrem 931/29 Ekim 1524)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Osmanlı devletinin Balkanlardaki önemli kültür merkezlerinden biri olan Prizren'de doğdu. Kaynaklar, doğum ve ölüm tarihlerini belirtmezler. Ancak bu konuda esaslı incelemelerde bulunan Sırp tarihçisi Olesnicki'nin Prizren'deki Sûzî Çelebi'ye ait türbe kitabesine dayanarak verdiği bilgilere göre asıl adı Mehmed'dir. Mahmud adlı birinin oğludur. Dedesi Abdullah adını taşımaktadır. Ölüm tarihi de 931/1524'tür. Olesnicki, Sûzî'nin doğum târihini 1455-1465 yılları arasında tahmin etmektedir. Ayrıca Sûzî'nin dedesi Abdullah adını taşıdığı İçin de Sırp asıllı olabileceği, yani devşirilmiş biri olduğu kanaatindedir. Bu bilgiyi doğrulayacak kaynak ise Aşık Çelebi tezkiresinde yer alır: Sûzî’nin Nehârî ve Sa’yî adında iki kardeşi vardır. Yine bu şehir doğumlu Mü’min isminde bir şairden söz ederken Çelebi, bunu Nehârî-zâde olarak tanımlar. Yani Mü’min Sûzî’nin yeğenidir. Sonra da Çelebi, Mü’min’in hayatı hakkında bilgiler aktarırken soyunun kafir beylerinden (muhtemelen Sırp) Safur (?) adlı birine ulaştığını ifade ettiğini bu soydan gelmekten de gurur duyduğunu belirtir. Hatta bu övüncünü ifade etmek üzere Safur-nâme adlı bir kitap yazdığı da yine Çelebi tarafından verilen bilgiler arasındadır. Prizren doğumlu ve bu şehir şairlerine özel bir alaka ile yaklaşan Âşık Çelebi’nin bu bilgileri çağdaş bir kaynak olarak önemlidir. Bu bilgiler ayrıca Sûzî’nin ailesinin bilime sanata aşina, şiiri ve kültürü önemseyen bir konumda olduklarını da göstermektedir. Sûzî dışında kardeşleri Nehârî ve Sa’yî, yine ifade edildiği gibi yeğeni Mü’min tezkirelere girecek derecede 16. yüzyıl şairleridir.
Sûzî, ilk öğrenimini doğum yeri Prizren'de yaptı. Bir ara tahsilini yarım bırakıp Nakşibendî tarîkatine girdi. Nakşibendî Sûzî diye tanındı. Sonra Rumeli şehirlerine seyahatler gerçekleştirdi. Mihaloğlu Ali Bey’in (ö. 906/1500) yanında uzun zaman kaldı. Onun Bosna yöresine yaptığı savaşlarını manzum olarak kaleme aldı. Ölümünden sonra bir müddet oğlu Mehmed Bey'in (ö. 916/1510) yanında bulundu. Akıncı beylerinin yanlarında gazalarını nazma çekecek şair bulundurmaları adettendi. Mihaloğlu ailesi için de Sûzî, böyle bir görevi ifa etmiştir (İsen, 1998). Sonra ayrılıp memleketi Prizren’e döndü. Burada İlyas Hoca Mahallesi'nde Bistrica çayı kenarında bir mescid ile medrese ve çay üzerine köprü yaptırdı. Ömrünün sonuna kadar kendi mescidinde imamlık ve medresesinde öğretmenlik yaptı. Sûzî Çelebi, Yavuz Sultân Selîm tarafından 1512-1520 tarihli temlik-nâme ile kendisine verilen Prizren yakınlarındaki Grajdanik Çiftliği’ni bu mescit ile medresesinin yönetimi için vakfetti. Bu vakfiyeden, Ayşe adında bir kızı olduğu ve malının bir bölümünü ona bağışladığı anlaşılmaktadır. Prizren’de vefat etti ve kardeşi Nehârî ile birlikte mescidin yakınındaki bahçeye defn edildi.
Sûzî Çelebi’nin divan tertip ettiği bilinmemektedir. Gazavât-nâme-i Mihaloğu Ali Beğ adlı 1795 beyitlik bir mesnevisi vardır. Bu eserde Fâtih ve Sultân II. Bâyezid devri akıncı beylerinden Mihaloğlu Ali Bey'in gazalarını tasvîr eder. Sehî Bey’in tezkiresi gibi ilk kaynaklarda 15.000 beyit olduğu ileri sürülen eserden bugüne 1795 beyit ulaşmıştır. Bu durum eserin başlangıçta daha geniş planlandığı halde tamamlanamadığını veya büyük bir kısmının kaybolduğunu düşündürmektedir. Gazavatnâme tevhid ve münâcât ile başlamakta, daha sonra Mihaloğlu Ali Bey’in akınları ve hayatının diğer önemli olayları anlatılmaktadır. Sûzî’nin eseri, iki akıncı beyinin hem biyografilerini hem de gazâlarını konu alması bakımından ayrıca Balkan fetihleri açısından ayrı bir öneme sahiptir. Eser 300’e yakın gazavatnâme ve fetihnâme arasında akıncı gazâlarını anlatan tek örnek olup Rumeli fetihleri hakkında olduğu gibi akıncı beylerinin hayat tarzları hakkında da doğrudan bilgi veren değerli bir kaynaktır. Sûzî eserini devrine göre oldukça sade bir dille kaleme almıştır. Geçiş bölümlerinde sıradan bir nâzım olarak görülen şair, Ali Bey’den bahsederken coşkulu ve canlı bir üslûp kullanmaktadır. Bunda akınlara bizzat katılmasının tesiri olduğu muhakkaktır. Bu tür eserler, genel olarak târihî mâhiyette ve didaktik olur. Sûzî'ninkinde ise şiiriyyet ön plândadır. Bu eserde Osmanlı devletinin başlangıç aşamasındaki akıncı ruhunu ve akıncıların gaza psikolojisini açıklıkla görmek mümkündür. Karşılaştırılmış metni yeni harflerle basıldı ( Levend,1956).
Kaynakça
Ayverdi, Ekrem Hakkı (1981). Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri. C. II-III. İstanbul: Fetih Cemiyeti Yay. 191-192, 227.
Babinger, Franz (1982). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. çev. Coşkun Üçok. Ankara.
Başar, Fahamettin.“Mihaloğulları”. İslam Ansiklopedisi. C. XXX. İstanbul: TDV Yay. 24-25.
Baymak, Osman (hzl.) (1998). Sûzî Çelebi. Prizren.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKMYay.
Kut, Günay (hzl.) (1978). Heşt Bihişt: the Tezkire by Sehī Beg. ABD: Harrvard Press.
İpekten, Haluk vd. (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KB Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
İsen Mustafa (1998). “Akıncılığın Türk Kültür ve Edebiyatına Katkıları”. Türkiye Günlüğü 49: 80-86.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ’ilî. Ankara: Bizim Büro Yay.
Levend, Agah Sırrı (1956). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay.
Olesniski (1934). Suzi Çelebi turski pesnik iıstorik, XV-XVI veka. V. XIII. Skopje.
Özergin, M. Kemal vd. (1968). “Prizren Kitabeleri”. VD 7: 75-97.
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm
Suroy Recepoğlu, Altay (2000). Prizrenli Suzi’nin 500. Yılı: Bildiriler, Bilgiler, Belgeler.Prizren.
“Sûzî Çelebi” (1986). Büyük Türk Klâsikleri. C. 3. İstanbul: Ötüken Yay. 235.
“Sûzî Çelebi”. TDEA. C. VIII. İstanbul: Dergah Yay. 58.
Şemseddîn Sâmî (1314). Kâmûsu’l-A’lâm. C. 4. İstanbul: Mihrân Matbaası.
Tatçı, Mustafa (hzl.) (2003). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri I-II-III. Ankara: Bizim Büro Yay.
Tekin, Gönül Alpay. “Sūzī Čelebi”. EI². C. IX. 916-917.
Virmiça, Raif (2000). Sûzi ve Vakıf Eserleri. Ankara.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MUSTAFA İSENYayın Tarihi: 13.04.2014Güncelleme Tarihi: 03.11.2020Eserlerinden Örnekler
Mesnevî
Seher vaktinde kim Zâl-i zemâne
Giyindi vü tonandı Rüstemâne
Takındı hançerin mirrih-i devrân
Kuşandı tîğını hurşîd-i rahşân
Getürdi âsmân altunlu sancak
Şafak çekdi ufukdan al bayrak
Alem çekdi revân ol Şâh Gâzi
Yanınca Kâf-kudret Şâh-bâzı
Kadem basdı yola ser-bâzlarla
Bu yolda cân veren şeh-bâzlarla
Kızıl bayraklarun aksinden ol yol
Pür oldı ergavân u lâle vü gül
Çû bayraklar içinde râyet-i zer
Şafakda mihr-i âlem-tâba benzer
Yahûd bir servdür tâvûs-ı cevlân
Kim olmış lâle-zâr içre hırâmân
Sünü bir serv-kad dilberdür elhak
Saçı pürçek yanağı al bayrak
Siper tutmuş nigâr-ı gül-izâra
Çeker şevkıla her gâzi kinâra
Yedildi önlerince ol yedekler
Ki gerdine erişmezdi felekler
Örüsi âsmânun sebze-zârı
Suvadı âftâbun çeşme-sârı
Eğerçi fikre olmaz hem-ser eflâk
Veli anlara ermez fikr-i çâlâk
Yürür sağ u solunda feth ü nusret
Gider kollu kolunda ehli şevket
Ricâl-i gayb irüp oldı kafadâr
Gerek bu leşkere ol resme dümdâr
Yedi kat yer hevâye agsa düpdüz
Bu leşker üzre kondurmaz idi toz
Bu feth ü nasr u izz ü devlet ile
Bu kerr ü ferr ü mecd ü şevket ile
Tuna’ya erdiler ol hâs erenler
Gazâ deryasına gavvâs erenler
Çekildi zevrak ü keşti kenâra
Dizildi cümle her sû cûy-bâra
Zihî keşti ki hemdem rûzgârı
Bu nîl-i bahr içinde emri cârî
Keramet gösterür halka ıyan ol
Suya batmaz ider tayy-i mekân ol
Gehî lenger ü gâhî sebük-rûh
Cihâna yâdgâr içün komış Nûh
Kanat bükdi vü pervâz urdı keşti
Göz açınca kenara erdi keşti
Kenar idi velî gayet hatar-nâk
Olurdı anda her dem zehreler çak
Dem ursa ejdehâ gibi nehengi
Yudardı merdüm ü bebr ü pelengi
Ne bigâne bilür ne âşinâyı
Aceb kim vasf ider kanlı Tuna’yı
Akar şâm ü seher seyli şafak-reng
Bu hûnî bahra benzer k'oldı hem-reng
Bu bir sudur ki başdandur habâbı
Bu bir cûdur ki hûn-ı dildür âbı
Erenler çıkdı fülk-i bâd-pâdan
Sanasın uçdı şahinler yuvadan
Yine atlandı ol ashâb-ı şevket
Yine arz itdiler eflâke haşmet
Gidüp Erdel yolına düşdiler germ
Gazâ şevkıle her dil mûm-veş nerm
Bu yolda hânümân terk eylediler
Ne hânümân ki can terk eylediler
Nederler cânı cânân olmayınca
Nederler hânümân hân olmayınca
Neder Azrâ'dan ayru cânı Vâmık
Neder Dîdârsuz firdevsi âşık
Hicâbundur bu ten ref’ it hicâbı
Toga dersen ki devlet âfitâbı
Bu tenden tutdı pas âyine-i can
Gider pası görünsün nakş-ı cânân
Uçur canı bu cismi pür hevesden
Halâs et mürg-ı lâhûtı kafesden
Bu yolda yâra kurbân eylemek cân
Yeğ andan kim içesin âb-ı hayvan
(Levend, Agah Sırrı (1956). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay. 270-273.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.04.2014Güncelleme Tarihi: 03.11.2020Eserlerinden Örnekler
Mesnevî
Seher vaktinde kim Zâl-i zemâne
Giyindi vü tonandı Rüstemâne
Takındı hançerin mirrih-i devrân
Kuşandı tîğını hurşîd-i rahşân
Getürdi âsmân altunlu sancak
Şafak çekdi ufukdan al bayrak
Alem çekdi revân ol Şâh Gâzi
Yanınca Kâf-kudret Şâh-bâzı
Kadem basdı yola ser-bâzlarla
Bu yolda cân veren şeh-bâzlarla
Kızıl bayraklarun aksinden ol yol
Pür oldı ergavân u lâle vü gül
Çû bayraklar içinde râyet-i zer
Şafakda mihr-i âlem-tâba benzer
Yahûd bir servdür tâvûs-ı cevlân
Kim olmış lâle-zâr içre hırâmân
Sünü bir serv-kad dilberdür elhak
Saçı pürçek yanağı al bayrak
Siper tutmuş nigâr-ı gül-izâra
Çeker şevkıla her gâzi kinâra
Yedildi önlerince ol yedekler
Ki gerdine erişmezdi felekler
Örüsi âsmânun sebze-zârı
Suvadı âftâbun çeşme-sârı
Eğerçi fikre olmaz hem-ser eflâk
Veli anlara ermez fikr-i çâlâk
Yürür sağ u solunda feth ü nusret
Gider kollu kolunda ehli şevket
Ricâl-i gayb irüp oldı kafadâr
Gerek bu leşkere ol resme dümdâr
Yedi kat yer hevâye agsa düpdüz
Bu leşker üzre kondurmaz idi toz
Bu feth ü nasr u izz ü devlet ile
Bu kerr ü ferr ü mecd ü şevket ile
Tuna’ya erdiler ol hâs erenler
Gazâ deryasına gavvâs erenler
Çekildi zevrak ü keşti kenâra
Dizildi cümle her sû cûy-bâra
Zihî keşti ki hemdem rûzgârı
Bu nîl-i bahr içinde emri cârî
Keramet gösterür halka ıyan ol
Suya batmaz ider tayy-i mekân ol
Gehî lenger ü gâhî sebük-rûh
Cihâna yâdgâr içün komış Nûh
Kanat bükdi vü pervâz urdı keşti
Göz açınca kenara erdi keşti
Kenar idi velî gayet hatar-nâk
Olurdı anda her dem zehreler çak
Dem ursa ejdehâ gibi nehengi
Yudardı merdüm ü bebr ü pelengi
Ne bigâne bilür ne âşinâyı
Aceb kim vasf ider kanlı Tuna’yı
Akar şâm ü seher seyli şafak-reng
Bu hûnî bahra benzer k'oldı hem-reng
Bu bir sudur ki başdandur habâbı
Bu bir cûdur ki hûn-ı dildür âbı
Erenler çıkdı fülk-i bâd-pâdan
Sanasın uçdı şahinler yuvadan
Yine atlandı ol ashâb-ı şevket
Yine arz itdiler eflâke haşmet
Gidüp Erdel yolına düşdiler germ
Gazâ şevkıle her dil mûm-veş nerm
Bu yolda hânümân terk eylediler
Ne hânümân ki can terk eylediler
Nederler cânı cânân olmayınca
Nederler hânümân hân olmayınca
Neder Azrâ'dan ayru cânı Vâmık
Neder Dîdârsuz firdevsi âşık
Hicâbundur bu ten ref’ it hicâbı
Toga dersen ki devlet âfitâbı
Bu tenden tutdı pas âyine-i can
Gider pası görünsün nakş-ı cânân
Uçur canı bu cismi pür hevesden
Halâs et mürg-ı lâhûtı kafesden
Bu yolda yâra kurbân eylemek cân
Yeğ andan kim içesin âb-ı hayvan
(Levend, Agah Sırrı (1956). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay. 270-273.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 03.11.2020Eserlerinden Örnekler
Mesnevî
Seher vaktinde kim Zâl-i zemâne
Giyindi vü tonandı Rüstemâne
Takındı hançerin mirrih-i devrân
Kuşandı tîğını hurşîd-i rahşân
Getürdi âsmân altunlu sancak
Şafak çekdi ufukdan al bayrak
Alem çekdi revân ol Şâh Gâzi
Yanınca Kâf-kudret Şâh-bâzı
Kadem basdı yola ser-bâzlarla
Bu yolda cân veren şeh-bâzlarla
Kızıl bayraklarun aksinden ol yol
Pür oldı ergavân u lâle vü gül
Çû bayraklar içinde râyet-i zer
Şafakda mihr-i âlem-tâba benzer
Yahûd bir servdür tâvûs-ı cevlân
Kim olmış lâle-zâr içre hırâmân
Sünü bir serv-kad dilberdür elhak
Saçı pürçek yanağı al bayrak
Siper tutmuş nigâr-ı gül-izâra
Çeker şevkıla her gâzi kinâra
Yedildi önlerince ol yedekler
Ki gerdine erişmezdi felekler
Örüsi âsmânun sebze-zârı
Suvadı âftâbun çeşme-sârı
Eğerçi fikre olmaz hem-ser eflâk
Veli anlara ermez fikr-i çâlâk
Yürür sağ u solunda feth ü nusret
Gider kollu kolunda ehli şevket
Ricâl-i gayb irüp oldı kafadâr
Gerek bu leşkere ol resme dümdâr
Yedi kat yer hevâye agsa düpdüz
Bu leşker üzre kondurmaz idi toz
Bu feth ü nasr u izz ü devlet ile
Bu kerr ü ferr ü mecd ü şevket ile
Tuna’ya erdiler ol hâs erenler
Gazâ deryasına gavvâs erenler
Çekildi zevrak ü keşti kenâra
Dizildi cümle her sû cûy-bâra
Zihî keşti ki hemdem rûzgârı
Bu nîl-i bahr içinde emri cârî
Keramet gösterür halka ıyan ol
Suya batmaz ider tayy-i mekân ol
Gehî lenger ü gâhî sebük-rûh
Cihâna yâdgâr içün komış Nûh
Kanat bükdi vü pervâz urdı keşti
Göz açınca kenara erdi keşti
Kenar idi velî gayet hatar-nâk
Olurdı anda her dem zehreler çak
Dem ursa ejdehâ gibi nehengi
Yudardı merdüm ü bebr ü pelengi
Ne bigâne bilür ne âşinâyı
Aceb kim vasf ider kanlı Tuna’yı
Akar şâm ü seher seyli şafak-reng
Bu hûnî bahra benzer k'oldı hem-reng
Bu bir sudur ki başdandur habâbı
Bu bir cûdur ki hûn-ı dildür âbı
Erenler çıkdı fülk-i bâd-pâdan
Sanasın uçdı şahinler yuvadan
Yine atlandı ol ashâb-ı şevket
Yine arz itdiler eflâke haşmet
Gidüp Erdel yolına düşdiler germ
Gazâ şevkıle her dil mûm-veş nerm
Bu yolda hânümân terk eylediler
Ne hânümân ki can terk eylediler
Nederler cânı cânân olmayınca
Nederler hânümân hân olmayınca
Neder Azrâ'dan ayru cânı Vâmık
Neder Dîdârsuz firdevsi âşık
Hicâbundur bu ten ref’ it hicâbı
Toga dersen ki devlet âfitâbı
Bu tenden tutdı pas âyine-i can
Gider pası görünsün nakş-ı cânân
Uçur canı bu cismi pür hevesden
Halâs et mürg-ı lâhûtı kafesden
Bu yolda yâra kurbân eylemek cân
Yeğ andan kim içesin âb-ı hayvan
(Levend, Agah Sırrı (1956). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay. 270-273.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Mesnevî
Seher vaktinde kim Zâl-i zemâne
Giyindi vü tonandı Rüstemâne
Takındı hançerin mirrih-i devrân
Kuşandı tîğını hurşîd-i rahşân
Getürdi âsmân altunlu sancak
Şafak çekdi ufukdan al bayrak
Alem çekdi revân ol Şâh Gâzi
Yanınca Kâf-kudret Şâh-bâzı
Kadem basdı yola ser-bâzlarla
Bu yolda cân veren şeh-bâzlarla
Kızıl bayraklarun aksinden ol yol
Pür oldı ergavân u lâle vü gül
Çû bayraklar içinde râyet-i zer
Şafakda mihr-i âlem-tâba benzer
Yahûd bir servdür tâvûs-ı cevlân
Kim olmış lâle-zâr içre hırâmân
Sünü bir serv-kad dilberdür elhak
Saçı pürçek yanağı al bayrak
Siper tutmuş nigâr-ı gül-izâra
Çeker şevkıla her gâzi kinâra
Yedildi önlerince ol yedekler
Ki gerdine erişmezdi felekler
Örüsi âsmânun sebze-zârı
Suvadı âftâbun çeşme-sârı
Eğerçi fikre olmaz hem-ser eflâk
Veli anlara ermez fikr-i çâlâk
Yürür sağ u solunda feth ü nusret
Gider kollu kolunda ehli şevket
Ricâl-i gayb irüp oldı kafadâr
Gerek bu leşkere ol resme dümdâr
Yedi kat yer hevâye agsa düpdüz
Bu leşker üzre kondurmaz idi toz
Bu feth ü nasr u izz ü devlet ile
Bu kerr ü ferr ü mecd ü şevket ile
Tuna’ya erdiler ol hâs erenler
Gazâ deryasına gavvâs erenler
Çekildi zevrak ü keşti kenâra
Dizildi cümle her sû cûy-bâra
Zihî keşti ki hemdem rûzgârı
Bu nîl-i bahr içinde emri cârî
Keramet gösterür halka ıyan ol
Suya batmaz ider tayy-i mekân ol
Gehî lenger ü gâhî sebük-rûh
Cihâna yâdgâr içün komış Nûh
Kanat bükdi vü pervâz urdı keşti
Göz açınca kenara erdi keşti
Kenar idi velî gayet hatar-nâk
Olurdı anda her dem zehreler çak
Dem ursa ejdehâ gibi nehengi
Yudardı merdüm ü bebr ü pelengi
Ne bigâne bilür ne âşinâyı
Aceb kim vasf ider kanlı Tuna’yı
Akar şâm ü seher seyli şafak-reng
Bu hûnî bahra benzer k'oldı hem-reng
Bu bir sudur ki başdandur habâbı
Bu bir cûdur ki hûn-ı dildür âbı
Erenler çıkdı fülk-i bâd-pâdan
Sanasın uçdı şahinler yuvadan
Yine atlandı ol ashâb-ı şevket
Yine arz itdiler eflâke haşmet
Gidüp Erdel yolına düşdiler germ
Gazâ şevkıle her dil mûm-veş nerm
Bu yolda hânümân terk eylediler
Ne hânümân ki can terk eylediler
Nederler cânı cânân olmayınca
Nederler hânümân hân olmayınca
Neder Azrâ'dan ayru cânı Vâmık
Neder Dîdârsuz firdevsi âşık
Hicâbundur bu ten ref’ it hicâbı
Toga dersen ki devlet âfitâbı
Bu tenden tutdı pas âyine-i can
Gider pası görünsün nakş-ı cânân
Uçur canı bu cismi pür hevesden
Halâs et mürg-ı lâhûtı kafesden
Bu yolda yâra kurbân eylemek cân
Yeğ andan kim içesin âb-ı hayvan
(Levend, Agah Sırrı (1956). Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey’in Gazavatnamesi. Ankara: TTK Yay. 270-273.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | HİLMÎ, Abdulmâlik Hilmî | d. 1865 - ö. 1928 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | CÂHÎ, Câhî Bey | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Alim Rifat Yeşeren | d. 1951 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HİLMÎ, Abdulmâlik Hilmî | d. 1865 - ö. 1928 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | CÂHÎ, Câhî Bey | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Alim Rifat Yeşeren | d. 1951 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | HİLMÎ, Abdulmâlik Hilmî | d. 1865 - ö. 1928 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | CÂHÎ, Câhî Bey | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Alim Rifat Yeşeren | d. 1951 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HİLMÎ, Abdulmâlik Hilmî | d. 1865 - ö. 1928 | Meslek | Görüntüle |
11 | CÂHÎ, Câhî Bey | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Alim Rifat Yeşeren | d. 1951 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | HİLMÎ, Abdulmâlik Hilmî | d. 1865 - ö. 1928 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | CÂHÎ, Câhî Bey | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Alim Rifat Yeşeren | d. 1951 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HİLMÎ, Abdulmâlik Hilmî | d. 1865 - ö. 1928 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | CÂHÎ, Câhî Bey | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Alim Rifat Yeşeren | d. 1951 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |