Madde Detay
Barış Bıçakçı
(d. 13 Kasım 1966 / ö. -)
Yazar, Editör, Yönetmen
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Münevver Hanım ile sendikacı Cenan Bey'in oğlu olarak Adana'da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara'da tamamladı. 1992'de Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünden mezun oldu. 1998'den itibaren TÜBİTAK'ta Popüler Bilim Kitapları serisi editörü olarak çalıştı. Bilimsel eserler çevirdi. Bıçakçı, yazarlığının yanında, Seyfi Teoman’ın 2011 yapımı filmi “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”de senarist; yine 2011 yapımı Muzaffer Özdemir filmi “Yurt”ta yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Ayrıca Ankara Sinema Derneğinin, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla Kasım-Aralık 2013 tarihlerinde düzenlediği 19. “Gezici Festival”de, Barış Bıçakçı’nın seçtiği “Birdy” (1984) ve “Gilbert’in Hayalleri” (1993) adlı filmler, “İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe” başlığı altında yayımlandı (Bozkurt 2013: 59'dan akt. Sağlamel 2014). Evli olan Barış Bıçakçı, Ankara'da yaşamakta ve yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir.
Günümüz roman ve hikâyesinin başarılı yazarlarından biri olan Barış Bıçakçı 2000'li yıllardaki etkinliği ile edebiyat dünyasına adım atmıştır. Bıçakçı yazı hayatına esasen şiirle başlar ve arkadaşları Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte Ocak 1994 ve Ekim 1997’de iki şiir kitabı yayımlar. Daha sonra kurmacaya yönelerek minimalist üslûbu ve ironik bakış açısıyla dikkat çeker. Herkes Herkesle Dostmuş Gibi... (2000) adlı ilk romanı ile adını duyuran Bıçakçı'nın şairliği tabii olarak bu romana yansımış ve eser ilk yayımlandığında Cumhuriyet Kitap'ta şöyle değerlendirilmiştir: "Birinin öyküsü sürüp giderken, bir hayat devam ederken yanından geçen oralarda bir yerde gezen bir başkasına, 'öteki' hayatlara ilişiyor gözümüz, gönlümüz. En derin, en gizli, hem de en sıradan öyküler bunlar. Öyküler örüldükçe sesler, görüntüler, hareketler, insanlık hâlleri çoğalıyor. Hiçbir ses, hiçbir görüntü bir diğerini örtmeden, boğmadan, birbirine ilişmeden... birbirine destek de olmadan. Aynı zamanda bir Ankara romanı, bu... Sakarya Caddesi, Yüksel Caddesi, Tandoğan, Gar, Ulus, İsmetpaşa Mahallesi, Kale, Bahçeli, 1. Cadde, Kumrular, Tunus, Tunalı, Kuğulu Park, Güven Park, Gençlik Parkı. (...) Banş Bıçakçı bir şair, kitap da şair elinden çıkma bir roman." Sağlamel, ise romanı şöyle özetlemektedir: "Adeta ilahi bir gözün, Ankara sokaklarında karakterden karaktere sıçrayarak ilerlemesi temeline dayanan romanda olay örgüsü, anlatının sonunda başkişinin ortaya çıkmasıyla, başladığı noktaya geri döner. Karakterler ve olaylar arasındaki geçişler küçük sebeplere dayanır ve fark edilemeyecek kadar doğaldır. Olaylar Burhan Enginova adındaki asteğmenin bir döviz kuyruğunda beklemesiyle başlar. Burhan Enginova’ya sıra gelince bakış, onun hemen önündeki sıradan ayrılan Esnaf Salim’e kayar. Esnaf Salim, çalıştığı pasaja girerken bu kez ilahi bakış aynı pasajdan çıkan Arzu’ya yönelir… Bu şekilde gelişen roman, sonunda ben-anlatıcının arkadaşı Burhan Enginova’yı döviz kuyruğunda görmesiyle sona erer." (Sağlamel 2014: 6) Bıçakçı, ilk romanından itibaren az sözle çok şey anlatmayı tercih eder ve dili tasarruflu bir biçimde kullanmayı sürdürür.
Bıçakçı'nın ikinci kitabı Veciz Sözler (2002) uzun hikâye niteliğindedir. Eser ilk yayımlandığında Virgül'de şu cümlelerle değerlendirilir: "Veciz Sözler'in anlatıcısı, edebiyata ve kelimelere düşkün Sulhi Saygılı'nın hayatını anlatıyor. Anlatıcı romanın başlarında Sulhi'nin benliğinin "seyreden" ve "yaşayan" olarak ikiye bölündüğünü peşin olarak söylüyor. Bununla birlikte, roman ilerledikçe bu ikisini bir olarak da algılayabiliriz. Yakın arkadaşı Hasan'ın 'sevdiği kadın'ın ya da 'çocukluk arkadaşım' dediği 12 yaşındaki Kumru'nun yanında dili çözülüveriyor Sulhi'nin. Öyle ki yaşadığı her şeyi, bir gün birisine anlatabilmek için yaşamış olabileceğini düşünüyoruz. Romanın anlatıcısı da anlatı boyunca farklı söylemlerden yararlanıyor ve bu konuda Sulhi'den çok da farklı olmadığını hissettiriyor. Kelimelerin devreye girdiği zamanda, aynı hayat farklı biçimlerde görünmeye başlar; ama Veciz Sözler'de, bu biçimler ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin, özde yatanların değişmediğini de görüyoruz. Anlatıcı'nın ve Sulhi'nin yaptıkları da bu, gündelik hayatta kelimelerle yaratılmış olan büyüyü, yine kelimeler, söz oyunları ve ironi aracılığıyla bozuyorlar." Aramızdaki En Kısa Mesafe (2003) anne, baba ve üç oğuldan oluşan bir aile ekseninde; ailenin seksen ve doksanlı yıllara ait en sıcak ve en ilginç anılarının ortanca oğulun perspektifinden, dönemin siyasi-sosyal olaylarının ise üniversitede bir felsefe profesörü olan baba üzerinden anlatıldığı romandır. Bıçakçı, Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2004)’de çaresizliği, dostluğu, aşkı ve ölümü ele alır. Romanın başkişisi Ender, çocukluk arkadaşı Çetin’le aynı evde yaşamaktadır. Ortak arkadaşlarının kız kardeşi Nihal, ailesini trafik kazasında kaybettiği için yanlarına taşınmak zorunda kalır. Gençlik hayallerini gerçekleştirip henüz üç aydır birlikte yaşamaya başlayan ikili duruma ses çıkaramaz. Kısa bir süre sonra, başka bir hayalleri daha gerçek olur: Aynı kıza âşık olmak (Sağlamel 2014: 7). Bu romandaki olaylar da Ankara'da cereyan etmektedir. Bizim Büyük Çaresizliğimiz, 2011'de aynı isim ve senaryo ile Seyfi Teoman tarafından filme uyarlanmıştır.
Geniş şahıs kadrosu ve içindeki kısa hikâyelerin arasına serpiştirilmiş bir “Şehir Rehberi”nden oluşan Baharda Yine Geliriz (2006)'de Barış Bıçakçı, insan ilişkilerinden enstantaneler; ‘durumlara’, duygulara, akıldan esenlere, gönülden geçenlere dair ince fırçalarla incelikli tablolar çizmektedir. Aslankara, Baharda Yine Geliriz ve Aramızdaki En Kısa Mesafe ekseninde Bıçakçı'nın anlatılarındaki özellikleri şu cümlelerle değerlendirmiştir: "Barış Bıçakçı’nın iki öykü kitabından Aramızdaki En Kısa Mesafe, çocukluktan yeniyetmeliğe, gençliğe, daha da ileriye uzanan süreğenlik içinde bütüncül öykülerden oluşurken Baharda Yine Geliriz ise gelgitleriyle kentsel yaşamın içinde çalkalanan insana yoğunlaşıyor genelde. Öyküsünü farklı biçimlendirmelerle kurmaya çalışıyor sürekli yazar. Tek tip bir öyküleme, öykücülük anlayışı değil demek ki bu. Nitekim Baharda Yine Geliriz, öyküler arasına yerleştirilmiş 'şehir rehberi' bölümceleriyle çarpıcı birer kent eşiği sunuyor. Özellikle eksiltili anlatımı, sevecenlikle örülü yaklaşımı Bıçakçı öykülerine yükseklik kazandırıyor. Kimileyin salt eylem yansıtan tümcelerle kurduğu öyküler, buharı tüten bir bardak çaya daldırılmış kesmeşeker gibi yayılıyor okuyanın içine… Sözcük seçiminde özenli değil bana göre Barış. Ne ki dingin, huzurlu duruşuyla, anlatısına yerleştirdiği kısa tümceleriyle, dupduru anlam vurgusu getiren sözdizimi kavrayışıyla bu eksikliği gideriyor yazar. Bütün bu olumlu verilere karşın Barış Bıçakçı’nın, farklı okumalara açık dizgeli bir artalan yoğunluğu getirdiği söylenemez yine de öykülerinde. Barış da kuşkusuz bu bağlamda azımsanmayacak yükleme getiriyor anlatısına; ancak öykü, yazılmamış satır aralarıyla doldurulup yeni yeni kurulabilirlikler taşırken bunlar daha çok dağar genişlemesi biçiminde gösteriyor kendisini, farklı öyküler olarak değil. Yine de kitaba adını veren unutulmaz 'Baharda Yine Geliriz' ile 'Demetevler İkilisi', 'Pastanede' vb. örnekler, artalan yoğunluğuyla farklı okumalara açık bir görüntü veriyor." (Aslankara 2016).
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra (2008)'da bir üniversitenin resim bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan genç Başak intihar eder. Babası, küçük yaşlarda iken Başak’ı, annesini ve ağabeyini terk etmiştir. Terk ediliş, anne, oğul ve kızın kendilerini çevreden soyutlamalarına ve giderek kendi içlerine kapanmalarına sebep olur. Başak’ın intiharı; anne, ağabey, arkadaş, sevgili, komşu, komşunun kızı gibi kişilere ait farklı bakış açılarından yansıtılır. Kitap yayımlandığında roman mı hikâye mi olduğu konusunda tartışmalar başlamış ve Metin Celâl bu konuya şöyle açıklık getirmiştir: "Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra, roman mı, hikâye kitabı mı tartışmasına bir katkıda bulunmak gerekirse kitap bence romandır. Çünkü, 37 bölümden oluşan kitabın bölümleri tek başlarına bir yapı kurmuyor, hikâyeleşmiyorlar. Bir araya geldiklerinde bütünleşiyorlar. Birkaç istisna hariç bölümleri bütünden koparıp birer hikâye olarak okuyamıyorsunuz." (Celâl 2008) Sinek Isırıklarının Müellifi (2011)'nde Bıçakçı, toplu konutlardaki banyosu akıtan evinde, İstanbul’daki bir yayınevine verdiği ilk kitabından haber bekleyen Cemil üzerinden edebiyat ve yazarlık üzerine düşüncelerini paylaşmaktadır. Barış Bıçakçı Seyrek Yağmur (2016)'da kahramanı Rıfat’la kurgunun içinden hayata bir vurgu yapma arayışı içerisine girer (Ak 2016). Rıfat, babasından kalan kitapçıda, kendi âlemini kurmuştur ve bu âlemde, polis gazından kaçan eylemcileri kitapların içine saklayabilmektedir. Rıfat aynı zamanda kendini bir hikâyenin içine dâhil etmenin, dolayında günleri aynı kaba damlatmanın derdindedir. Hayat akıp giderken yaşananlar Rıfat’ın gözüne ilişir. Bilfiil eylem içinde olmaktansa hayatın içinde gözüne çarpan, maruz kalmak zorunda bırakıldığı ya da kendisini içgüdüsel yollarla eyleme geçiren bu manzaralar, yazar tarafından okura sunulmaktadır. Bıçakçı'nın 2019'da yayımlanan Tarihî Kırıntılar adlı romanı şair hikâyelerinden oluşur. Doster, eseri şöyle değerlendirmişir: "Gidenlerin ardında kalan yıkıntılar. Yakınlarını kaybetmiş aileler kayıplarını bulacakları günü umut ederek yaşar. Çünkü yaşamın sürekliliği acının hatırasını en güçlü şekilde bastırabilecek bir umuda ihtiyaç duyar. Her kayıp beraberinde öfkeyi taşır. Bazen çoğalan, geçen yılların etkisiyle durulan ama hep tetikte bir öfke. Kaybedilenin yokluğu her yere yayılır; geceye, gündüze, yarına, bugüne. O artık her yerdedir. Onun ardından kalan boşluğa yaşamak ve onu yaşatabilmek için hikâyeler yazılır. Barış Bıçakçı’nın, son romanı Tarihi Kırıntılar’da yaptığı da bu. Bir kaybın ardından girişilen çözülme sürecini edebiyatın içinden poetikalar ve hikâyeler yaratarak anlatma çabası." (Doster 2019)
"Güzel cümle" isteğiyle yazma arzusu başlayan Barış Bıçakçı'nın romanları genel olarak değerlendirildiğinde postmodern unsurların, yazar figürlerin ve mekân olarak Ankara'nın ön plana çıktığı görülmektedir. Eliuz'a göre onun romanlarında Ankara, yaşananların hem öznesi hem tanığı konumundadır: "Zaman olarak 1970’lerin sonundan başlayıp günümüze kadar uzanan bir sürecin ele alındığı Bıçakçı anlatılarında (altı roman ve bir öykü kitabı) mekân, büyük çoğunlukla Ankara’dır. Bıçakçı’nın her eserinde başrolü alan Ankara, sokak ve caddeleriyle, park ve toplu konutlarıyla, kahve ve birahaneleriyle yaşayan ve yaşatan; buluşturan ve birleştiren bir şehir olarak tasvir edilir. Öyle ki, içinde yaşayan roman ve hikâye kişilerinden daha canlı ve hayat doludur. Hatta onun renkleri bireylerin renksizliğini vurgulamak için iki kat cilalanır. Geleneksel değerlerinden giderek uzaklaşan büyükşehir insanının geçmişe duyduğu yoğun özlemin ve içinde bulunduğu toplumla yaşadığı iletişimsizliğin onu yabancılaştırdığı; aşk ve sevginin bireyi yalnızlaştırıcı duygular olarak işlendiği ve karakterlerin, ölüm karşısında farklı yaklaşımlar benimsediği görülür." (Eliuz 2017) Diğer taraftan Gürbilek'e göre romanlarda yazar figürler hâkimdir: "Sinek Isırıklarının Müellifi’nde 'gençken dinledikleri şarkılara, geçen zamana ve her şeye rağmen devam eden hayata dair' bir roman yazmak isteyen, yazıda hep o 'tek ve öldürücü hamle'yi arayan Cemil’le tanıştırdı bizi Barış Bıçakçı. Ama Bıçakçı’nın neredeyse bütün yapıtlarında bir yazar figürü vardır." (Gürbilek 2017) Bıçakçı, benzer karakterler etrafında şekillendirdiği, aynı anlatı serisinin birer unsuru olma özelliği taşıyan roman ve öykülerinde (Sağlamel 2014: 129); üstkurmaca, geriye dönüş, metinlerarasılık, ironi vb. teknikleri kullanarak sevgi, aşk, geçmişe özlem, iletişimsizlik, yabancılaşma ve ölüm izleklerini işlemiştir.
Kaynakça
Ak, Eray (2016). "Barış Bıçakçı'dan 'Seyrek Yağmur' ". Cumhuriyet Kitap. 14 Ocak 2016.
Alkar Doster, Sacide (2019). "Barış Bıçakçı'nın Yeni Romanı: Tarihî Kırıntılar". Cumhuriyet Kitap. 21 Mart 2019.
Aslankara, M. Sadık (2016). "Romandan Öyküye Barış Bıçakçı Anlatıları". Cumhuriyet Kitap. 18 Şubat 2016.
Celâl, Metin (2008). "Okuduğum Kitaplar". Cumhuriyet Kitap. S. 958. 26 Haziran 2008.
Eliuz, Ülkü (2017). "Bütün Kapıları Ankara’ya Açılan Yazar: Barış Bıçakçı". Ankara Araştırmaları Dergisi. C. 5. S.1.
Gürbilek, Nurdan (2017). "Gevezelik Çağında Edebiyat: Barış Bıçakçı'da Cümle Savaşları". Birikim. S. 338.
H. B. (2002). "Veciz Sözler". Virgül. S. 51.
Sağlamel, Nagihan (2014). "Barış Bıçakçı Anlatılarında Yapı ve İzlek". Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi.
Vahapoğlu, Bengü (2018). "Muhkem Duvarda Yeni Bir Çatlak: Veciz Sözler, Bizim Büyük Çaresizliğimiz ve Sinek Isırıklarının Müellifi Romanlarında Eleştirel Erkeklik Kurguları". monograf. S. 10.
Vitrindekiler, Cumhuriyet Kitap. S. 541. 29 Haziran 2000.
Vitrindekiler, Cumhuriyet Kitap. S. 636. 25 Nisan 2002.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: İSA KOYUNCUYayın Tarihi: 09.09.2019Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
Yayın Tarihi: 09.09.2019Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi... | İletişim Yayınları / İstanbul | 2000 | Roman |
Veciz Sözler | İletişim Yayınları / İstanbul | 2002 | Hikâye |
Aramızdaki En Kısa Mesafe | İletişim Yayınları / İstanbul | 2003 | Hikâye |
Bizim Büyük Çaresizliğimiz | İletişim Yayınları / İstanbul | 2004 | Roman |
Baharda Yine Geliriz | İletişim Yayınları / İstanbul | 2006 | Roman |
Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra | İletişim Yayınları / İstanbul | 2008 | Hikâye |
Sinek Isırıklarının Müellifi | İletişim Yayınları / İstanbul | 2011 | Roman |
Seyrek Yağmur | İletişim Yayınları / İstanbul | 2016 | Roman |
Kurbağalara İnanıyorum - Edebiyat Üzerine Yazışmalar | İletişim Yayınları / İstanbul | 2016 | Eleştiri |
Tarihî Kırıntılar | İletişim Yayınları / İstanbul | 2019 | Roman |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | SÜRÛRÎ/HÜZNÎ/HEVÂYÎ, Seyyid Osman Efendi | d. 2 Şubat 1752 - ö. 2 Şubat 1814 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Dilek Türker | d. 1984 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | NABİ, Hacı Nabi Bey | d. 1788 - ö. 1856 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ÇİFTLİKÇİ UMMANÎ, Hanifi Örs | d. 1966 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Esra Zeynep | d. 1966 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | MENSUBÎ, Dilaver Eroğlu | d. 1966 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Suna Aras | d. 05 Mayıs 1950 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
8 | Behzat Ay | d. 2 Mayıs 1936 - ö. 12 Temmuz 1999 | Meslek | Görüntüle |
9 | Zehra İpşiroğlu | d. 12 Şubat 1948 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | Adnan Giz | d. 1914 - ö. 13 Haziran 1989 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | Niyazi Hicran Damla | d. 1913 - ö. 26 Nisan 1953 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | Aslıhan Tüylüoğlu | d. 02 Nisan 1972 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | Koray Barış İncitmez | d. 23 Ocak 1974 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | Ömer Nida Bıçakçı | d. 1929 - ö. 11 Şubat 2004 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | RABİA SULTAN, Rabia Barış | d. 1949 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |