FASÎH, Ahmed Fasîh Dede

(d. ?/? - ö. 1111/1699)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

On yedinci yüzyılda yaşamış Klasik edebiyatımızın Mevlevi şairlerinden biri olan mutasavvıfın asıl adı Ahmed’dir. Şiirlerinin anlaşılır ve açık olmasından dolayı kendisine Fasîh mahlası verilmiş ve şiirlerinde bu mahlası kullanmıştır. Künyesi Fasîh Ahmed b. Mehmed b. Dukakinzade Ahmed Bey b. Mehmed Paşa b. Ahmed Paşa şeklinde tespit edilmiştir (Çıpan 1995: 12/213). İstanbul’da doğmuş, kaynaklarda doğum tarihi ile ilgili bilgi yoktur. Fakat on yedinci yüzyılın ilk çeyreğinde dünyaya geldiği zannedilmektedir. Fatih Sultan Mehmed zamanında Arnavutluk’un fethedilmesiyle İslamiyeti kabul eden ve daha sonra devlet adamı, âlim ve şairler yetiştiren Dukakinzade ailesine mensup olduğu kabul edilmektedir. Dukagin-zâde şöhretiyle anılan Fasîh Ahmed’in mensubu olduğu sülale aslen Norman, Fransız yahut Alman olup, büyük dedeleri Le Duk Jean İşkodra cihetini zabtetmiş, zamanla Arnavutlaşan bu sülaleye Duk Jean isminin tahrifinden ortaya çıkan Dukagin denmiştir (Danişmend 1948: 2/424). Babası Mehmed Efendi, büyük dedesi de Dukaginzade Mehmed Bey olarak anılmaktadır. Fasîh Ahmed Dede’nin kimlerden eğitim aldığı hakkında kaynaklarda bilgi mevcut değildir. Eserlerinden anlaşılacağı üzere Türkçe, Arapça ve Farsçayı çok iyi kullanmasından, hat ve resimde maharetli oluşu, şiir ve inşada ustalığı ve hazine kâtipliği görevlerinden dolayı iyi bir tahsil dönemi geçirdiği söylenebilir. Fasîh Ahmed’in, Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa’nın hazine kâtipliği görevinde olduğu dönemlerde Derviş Ali’den sülüs ve nesih yazı tahsil ettiği, kendiside ta’lik bir yazı çeşidi ortaya çıkardığı, birçok kişiye bu türü öğrettiği kaynaklarda yer almaktadır (Müstakim-zade 1928: 644).

Fasîh Ahmed, divan ve hazine kâtipliği görevini sürdürürken bir gün bu görevi terk ederek Galata Mevlevihanesi şeyhi Gavsi Dede’ye intisap ederek Mevlevi tarikatına dâhil olmuştur. Bu konuda Sâlim bu olayı şöyle öztler: “… bir gün cezbe-i ilâhî kendüye gâlip ve fakr u fenâ mesleğin tâlib ü râgıb olup devlet-hâne-i sadr-ı azamîden rücû„ ü kufûl eyleyüp kendi hânesinin sahn-ı nerdübânına vüsûl eyledi…”(İnce 2005: 549). Gavsi Dede on yedinci yüzyıl Anadolu velilerinden olup hocası Salih Dede’nin vefatı ile Arızî Dede’ye intisap ederek mesnevihan olmuştur. Fasîh Ahmed, Gavsi Dede’nin yanında Mevlevi kültürünü alarak yaşamaya başladı. Mevlevihaneye yerleştikten sonra bin bir gün çilesini tamamlayarak “Dede” unvanını almıştır (İnce 2005: 531). Fasîh Ahmed Dede, saltanatın sürekli değiştiği bir dönemde yaşamış ve zamanında altı padişah görmüştür. Gençlik yılları saray ve çevresinde geçmiştir. İlahî aşkın verdiği şevkle görevlerinden ayrılarak hayatının yaklaşık son otuz yılını Galata Mevlevihanesinde rintçe bir hayat sürerek hücrelerde yaşamıştır. Hayatını da sanatından kazandığıyla devam ettirmiştir. İstanbul dışında Edirne’ye gitmiş olan şair, ölmeden iki gün önce hukuku olan dostlarını tek tek dolaşarak helalleşmiş ve Mevlevihanedeki hücresine çekilmiş ve 1111/1699 yılında vefat etmiştir (Özcan 1989: 243). Şairin ölümü, çevresinde geniş yankı uyandırmış, Şahin Giray ile Şehdî ve Nihâdî mahlaslı şairler üzüntülerini ifade etmek ve son görevlerini yerine getirmek için ölümüne tarih düşürmüşler, mersiyeler söylemişlerdir. Vasiyeti üzerine cenazesini Üsküdarlı Nasuhî Dede yıkamış, cenazeye çok fazla kişi katılmıştır. Şair, Galata Mevlevihanesi’nin hâmûşân bölümüne defnedilmiştir (Gölpınarlı 2006: 536). Fasîh Ahmed Dede ile ilgili bir yüksek lisans tezi ve bir doktora tezi hazırlanmıştır. Belagat ehli, irfan sahibi bir şair olan Fasîh Ahmed Dede, şiir ve inşa vadisinde kendisini iyi yetiştirmiştir. Eserleri şunlardır;

1. Divan: Şair hayatta iken yazdığı ve vefatından sonra da birçok kişinin istinsah ettiği eserinin bugüne kadar otuz yedi nüshasına ulaşılmıştır. Nüshalar arasında farklılıklar mevcuttur. Mürettep bir divan özelliği taşıyan eserde altı kaside, 472 gazel, beş terkip, iki tercî, yedi mesnevi, yirmi bir kıta, yirmi iki nazım, 160 rubai, yedi tarih, bir muam­ma, seksen altı matla’ı ve altmış bir müfred bulunmaktadır. Çeşitli yazma eser kütüphanelerinde nüshaları mevcuttur (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2682 /1, Milli Ktp, Fahri Bilge, nr. 550/1). (Çıpan 1991)

2. Farsça Dîvânçe: Şairin Farsça şiirlerini ihtiva eden eserde beş kaside, otuz üç gazel, bir mesnevi, kırk rubai, üç tarih, bir muamma, on bir matla’ ve on iki müfred vardır. On bir yazma nüshası bilinen eser şairin Farsça’ya vukufu­nu göstermesi bakımından önemlidir. Eser Mehmet Atalay tarafından yayınlanmıştır. Eser, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi Bölümü, nr. 2682/1’de mevcuttur.

3. Münşeat: Fasîh Dede Mecmuası olarak da bilinmektedir. Onun inşa sahasında kabi­liyetini gösteren bu eser­de Türkçe ve Farsça bazı şiirler, tarihî hikâyeler, fıkralar, tarihler, risaleler, hâl tercümeleri ve çeşitli eserlerden örnek­ler bulunmaktadır. Münşeatın dört nüs­hası tesbit edilebilmiştir. Eser, Süleymaniye Ktp., Nafiz Paşa Bölümü, nr. 1514/14’te mevcuttur.

4. Münâzara-i Gül ü Mül: Şairin süslü bir nesirle kaleme aldığı eserde alegorik bir anlatım kullanmıştır. Eser, zahidi temsil eden Gül ile Allah aşkını simgeleyen Mül arasında geçen hitaplardan oluşur. Eserde yer yer Türkçe ve Farsça beyitler söylenerek anlatıma canlılık katılmaya çalışılmıştır. On üç yazma nüshası bulunan eser, (İstanbul Üniversitesi TY, nr. 492, 1776) ve (Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi, nr. 2682 /3) numaralarda kayıtlıdır. 

5. Münâzara-i Rûz u Şeb: 1278/1861 yılında Matbaa-i Âmire’de basılan bu mensur eserin kütüphanelerde yazma nüshası bulunamamıştır. Eser, temsilî bir münazaraya dayanmaktadır. Dış görünüşü temsil eden Rûz ile Allah aşkını simgeleyen şeb arasında geçen sohbetlerden oluşmaktadır. Yaz­ma nüshası bulunamayan eser Muhammed Lebîb tarafın­dan yayımlanmıştır.

6. Tenbâkûnâme: Divan nüshalarının so­nunda veya Münşeât’ın içerisinde yer almaktadır. Beş nüshası tesbit edi­len bu eserde tütün ve içki hakkında bil­gi verilmiştir. İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye kütüphanelerindeki yazmaları mevcuttur.

7. Ka­lem Makalesi: Kalemin levh-i mahfuz­dan itibaren hükmünü icra ettiği husu­sunun işlendiği, Kalem suresinin ilk ayetiyle başlayan eserin üçü Süleymaniye Kütüphanesi'nde olmak üzere altı yazma nüshası bilinmekte­dir.

8. Hüsrev ü Şirin: Çeşitli tezkirelerde adı geçen eser ile ilgili bugüne kadar bir bilgi bulunamamıştır.

9. Mahmûd u Ayâs: Bu eserle ilgili tezkirelerde geçen adından başka bilgi bulunamamıştır.

10. Behişt-Âbâd: Tahkiye üslubu ile kaleme alınmış genel ahlaka dair bir nasihat-name olmasına rağmen eserde salt bir öğüt havası mevcut değildir. Şair, hikâye etmeye dayalı anlatımın verdiği imkânlar sayesinde birtakım temaları eserin kahramanları vasıtasıyla okuyucuya iletmek istemiştir. Eserde vefa ve dostluk teması ön plana çıkmaktadır. Eserin tek yazma nüshası İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi ŞR 000097’de mevcut olup 1230 beyittir (Sevindik 2011: 26-28); (Çıpan 1991: 54-66).

Mahlasının anlamı gibi dili çok güzel kullanan, vezne hâkim olan Fasîh Dede, pürüzsüz söyleyişi, orijinal mazmun ve benzetme unsurları ile ken­dine has bir üslup ortaya koymuştur. Birçoğu âşıkane ve rindane olan gazellerinde büyük bir başarı elde etmiş, şiirlerinde hat, resim ve musiki unsur­larına yer vermiştir. Eserlerinde atasözlerini ve deyimleri büyük bir maharetle kullanmıştır. Mersi­yeleri çok beğenilerek mersiyehanlar tarafından okunmuştur. Fasîh Dede, Necâtî ve Fuzûlî başta olmak üzere otuz beş şairin yüzden fazla gazelini tanzir etmiş, bazı gazelleri bestelenmiştir. Fasîh Dede, Şinâsi ve Fasîhî gibi divan sahibi iki şair yetiştirmiş, Nedîm, Esrar Dede ve Şeyh Galib başta olmak üzere pek çok şairi de etkilemiştir. Şiirleri daha sonraki dönemlerde de sevilerek oku­nan Fasîh Dede, döneminde büyük şairler arasında anılmaya hak kazanmış bir kişidir. Manzum eserlerinde tasavvufa dair izlere pek rastlanmamakla birlikte mensur eserlerinde dinî-tasavvufi ibareler görülmektedir. Farsça ile eser verebilecek kadar ileri düzeyde bir Farsça bilgisi olan şair, divan şiirinin İran edebiyatından aldığı hayal ve mazmunlara son derece vakıftır. Fasîh Dede, klasik dönem şairlerinin ele aldıkları konu ve hayalleri kendine has üslubuyla yansıtmış, şairliğinin yanı sıra hattatlık ve ressamlık konusunda da büyük ün kazanmıştır. 

Kaynakça

Atalay, Mehmet (hzl.) (2007). Fasîh Ahmed Dede Farsça Divançe. İstanbul: Çantay Kitabevi.

Bilgin, Azmi (1999). “Fasîh Ahmed Dede”. Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: YKY. 435-436.

Büyük Türk Klasikleri (1987). "Fasîh Ahmed Dede". C. 5. İstanbul: Ötüken Yay. 259.

Çapan, Pervin (hzl.) (2005). Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire-i Safâyî (Nuhbetü‟l-Âsâr Min Fevâ’idi’l-Eş’âr). Ankara: AKM Yay.

Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 1-2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.

Çıpan, Mustafa (1995). “Fasih Ahmed Dede”. İslam Ansiklopedisi. C.12. İstanbul: TDV Yay. 213-214.

Çıpan, Mustafa (2010). “Fasih Ahmed Dede”. Asitane Mevlevî Kültür Dergisi 1 (3): 16-21.

Danişmend, İsmail Hami (1948). İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. C. 2. İstanbul: Türkiye Basımevi. 

Fasih Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi. Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. 47 vr.

Fasîh Ahmed Dede. Dîvân. Süleymaniye Ktp. Esad Efendi Bölümü. Nr. 2682.

Genç, İlhan (2002). “Fasih”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: AKM Yay. 21.

Genç, İlhan (hzl.) (2000). Esrâr Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye. Ankara: AKM Yay.

Gölpınarlı, Abdülbaki (2006). Mevlanâ’dan Sonra Mevlevîlik. İstanbul: İnkılâp Yay.

İnce, Adnan (hzl.) (2005). Sâlim Efendi, Tezkire-i Salim. Ankara: AKM Yay.

Kurnaz, Cemal (hzl.) (2000). Muallim Naci Osmanlı Şairleri. Ankara: Akçağ Yay. 

Müstakim-zâde Süleyman Sadeddin (1928). Tuhfe-i Hattâtîn, İstanbul: Devlet Matbaası.

Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Ef. Şakâyık-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri, Vekâyiu’l-Fuzalâ. İstanbul: Çağrı Yay.

Sevindik, Hakan (2011). Fasîh Ahmed Dede’nin Behişt-Âbâd Adlı Mesnevisi (İnceleme-Metin-Dizin). Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi.

Tüzün, Nezahat (1944). Ahmed Fasih Dîvânı (Edisyon Kritik). Lisans Bitirme Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

"Fasih Ahmed Dede" (1976). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C.3. İstanbul: Dergah Yay. 161.


 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. MEHMET ÜNAL
Yayın Tarihi: 06.11.2014
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Kasîde-i Nûniyye

Demdür ki gül güşâd ola bâd-ı bahardan

Bülbül terennüm ide makâm-ı hezârdan

Demdür ki feyz-ı girye-i şevk u server ile

Mir’ât-ı sîne sâf ola reng-i gubârdan

Demdür ki şu’le hâlet-i feyz-i bahâr ide

Demdür ki feyz-i şeb-nem ola gül şerârdan

Demdür ki her meşâm ola bir çeşme-sâr-ı hûn

Sahn-ı çemende hiddet-i bûy-ı bahardan

Demdür ki müşg-bûy-ı ser-efgende-i çemen

Mustagnî ide dilleri zülf-i nigârdan

Demdür ki eyleyüp eserin âh u nâleler

Diller halâs ola sitem-i rüzgârdan

Nergis çemende tâ arak-ı jâle görmeye

Manend-i çeşm-i yâr açılmaz humardan

Her gonce hûn iken dahı müşg-i teri sezâ

Sad-nâfe bâc olursa da müşg-i Tatârdan

Demdür serây-ı dideye çün katre-i sirişk

Şahs-ı nezâre gelmeye geşt ü güzârdan

Lutf-ı hevâyı gör ki münakkaş bisâtlar

Yir yir döşendi sâye-i serv ü çenârdan

Pîçîde yâsemenle serv fark olurdı hiç

Kandil ile müzeyyen olan het menârdan

Kandîl uçurdı zann iderüm o sitâd-ı bâd

Rîzân olan şükûfeleri şâh-sârdan

Sahn-ı zemîn-i baga ki her berg-i ter düşer

Bir dest-i merhabamı degül rüzgârdan

Manend-i rûy-ı pür-arak-ı âteşîn-bâr

Ahz itmek âb olurdı fürûzende nârdan

Demdür ki bâga âb-ı letâfet-nisâr ola

Mîz-âbı hâme bir gazel-i âb-dârdan

Her nahl-i bag-ı lutf u atâ-yı bahardan

Dâmân u destin eyledi pür berg ü bârdan

Gelse hezâr seng-i sitem her kenardan

Gelmez gönül cenâbunı geşt ü güzârdan

Sanman ki mest olup süzilür çeşm-i şâh-bâz

Gelmez nigâh-ı nâza kanâat şikârdan

Ol gül-izârı bâga gelür mi dimiş sabâ

Açmış şükûfe dîdelerin intizârdan

Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 24-25.

 

Behit-âbâd'dan

Na’t-ı Pâk-i Hazret-i Fahr-i Resûl

Ey bülbül-i dil nevâya başla

Bir nagme-i dil-güşâya başla

Bir perdeden eyle kim ser-âgâz

Ol perde ola makâm-ı i’câz

Ya’nî ki o fahr-i kâinâtun

Kıl na’tını ol huceste zâtun

Sâlâr-ı harem medâr-ı âlem

Sultân-ı Rüsul Resûl-i Ekrem

Gülzâr-ı nübüvvet ü risâlet

hurşîd-i sipihr-i Kadr u rif’at

Nâzende Hidîv-i çâr-bâliş

Maksûd u me’âl-i âferîniş

Pîrâye-i hâk-dân-ı âlem

Ser-mâye-i bahr u kân-ı âlem

Nûr-ı dil-i kudsiyân-ı eflâk

Şâhen-şeh-i tahtgâh-ı levlâk

Ey şâh-ı serîr-i özr-hâhî

Âlemlere rahmet-i İlâhî

Olmasa eger güneş ziyâsı

Rûşen mi olurdı mehlikâsı

Ey hâk-der-i felek medârı

Ârâyiş-i tâc-ı şehriyârî

Olmasa azîmetün mukarrer

Bulmazdı bu nüh hıyâm zîver

Ey küngüre-i revâk şânı

Murg-ı melekûtun âşiyânı

Olmasa gedâ-yı hâk-i râhun

Olmazdı fürûgı mihr ü mâhun

Mihrün ana olmasaydı matlab

Olmazdı felek de böyle kevkeb

Virdi senün ol hakîm-i mutlak

Nûrunla bu nüh revâka revnak

Envâr-ı ruhun olınca lâmi’

Ref’ itdi zalâm-ı küfri Râfi’

Minnet o Hudâ-yı kâr-dâna

Hallâk-ı zemîn ü âsumâna

İtdün bizi râh-ı Hakka da’vet

Oldun bize rehber-i sa’âdet

Sensin bu yola delîl-i rûşen

Nass ile mübeyyen ü müberhen

Ahvâl-i ehem nizâm-ı âlem

Ahkâm-ı şerî’atünle muhkem

Menşûr-ı nübüvvetünle şâhâ

Oldı şecer ol hacerde peydâ

Kaddünle dineldi sâye tev’em

Sâyende cihân velîk hurrem

İlzâm ola tâ ki hasm-ı câmid

Şakk-ı kamer oldı iki şâhid

Her yâr-ı çehâr-gâne k’anlar

Erkân-ı şerî’at oldı yekser

Bû-Bekr ü Ömer emîr ü âdil

Osmân u Alî dilîr ü kâmil

Ol ravza-ı pâke subh eger şâm

Bizden ola bin tahiyyet-i tâm

Ey mahrem-i bezmgah-ı vahdet

Tenhâ-rev-i âlem-i mahabbet

Virdün ḳademünle pâye pâye

Çün kadr u şeref bu nüh fezaya

Mahşerde Faṣîh-i bî-nevâya

Lutf u keremünle kıl himâye

Mahrûm-ı der-i visâlün itme

Şâyân-ı ruh-ı celâlün itme

Fasîh Ahmed Dede. Behişt-Âbâd. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi Şevket Rado Yazmaları. ŞR 97. vr. 4b-5b.

Nazîre-i Be-Ganî-zâde Nâdirî

Serde hevâ-yı turra-i anber-feşânı var

Mû sanma murg-ı devlet-i ışk âşiyânı var

Yârun ruhında sanma ki zerd ebruvânı var

Menşûr-ı hüsnidür o ki zerrîn nişânı var

Bî-câ cefâsı itdi füzûn ol sitem-pesend

Benzer ki ehl-i ışkı yine imtihânı var

Dil eylemezse gayrı dere n’ola ilticâ

Anun penâha der-geh-i pîr-i mugânı var

Bezminde âlemün yine bir neş’e-yâbı yok

Gerdân olur iki kadeh-i zer-nişânı var

Bu cism-i dâg dâg miyânında şerhâlar

Benzer o gül-sitâna ki âb-ı revânı var

İtmek tenezzül ana ne mümkin Hümâ-yı ışk

Bî-magz-ı cismümün bir iki üstühânı var

Mümkin midür görüp o perîyi urulmamak

Âmâde dest-i sun ile tîr ü kemânı var

Dâg-ı derûnum eşk-i terümden bilüp o şûh

Didi Fasîh sende mahabbet nişânı var

Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 67-68.

Mesnevî

Çekdürme ile o hûrî-peyker

Bâlâya çeker melekdür ejder

 

Olsa n’ola raks-ı şevka sâlik

Bahr olmış o dürr-i pâke mâlik

 

Zencîr-i telâtum ider izhâr

Mecnûnı idügin eyler iş’âr

Ol mâhî büründügince bürnüs

Âşık ola görse Hızr u Yûnus

Hazrâda nümûne nahl-i sidre

Deryâda salınsa aks-i bedre

Olmış pes-i keştî-i bî-nâmûs

Ol şem’-i münîre âl fânûs

Her halka-i kâkül-i siyâhı

Deryâ-yı siyâh gavta-gâhı

Sandum salıcak kenara sâye

Ol tıflı kenâra çekdi dâye

Keştî kıçın eyledükde me’vâ

Bir suret-i bî-misâl-i ra’nâ

Ya olmış o la’li rûh-efzâ

Meryem kucağında misl-i İsâ

Çekdürme misâl-i nahl-i mercân

Olmış ber-i gevher anda cânân

Meh-rûyı sefine içre gûyâ

Bir matla-ı enverî-i garrâ

Seyr iden o kâmet-i bülendi

Çekdürme senün olur levendi

Bak yâra o fülk-i bâd-ı tekde

Gör gör nic’olur melek felekde

Ber-mûcib-i seyr-i çarh-ı sad-reng

Cây olmış o mâha burc-ı har-çeng

Ceng itmede başda zülf-i mâhir

Ser-leşker-i hüsnidür o kâfir

Cism ü dili aldı cebri cümle

Zabt eyledi bahr ü berri cümle

Bu hüsn ile kim görüp o mîri

Zencîrinün oldı dil esîri

Çeşmümde göreydi cûş-ı eşki

Deryâ-yı sefîd iderdi reşki

Bahr-i siyehi hurûşa ekser

Bâdı dil-i zârun âhı dirler

Bir bâd-ı hevâ Fasîh zâhir

Tûfân ider eşk-i çeşmi âhir

Çıpan, Mustafa (1991). Fasih Ahmed Dede Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri ve Divânı’nın Tenkidli Metni. C. 2. Doktora Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi. 323-324.

  


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SA’ÎD, Hâfız Sa’îd Efendid. ? - ö. 1894Doğum YeriGörüntüle
2LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38Doğum YeriGörüntüle
3FETHÎ, Bolbolcu-zâde/Bübülcü-zâde Şeyh Abdülkerîm Efendid. ? - ö. 1694-96Doğum YeriGörüntüle
4SA’ÎD, Hâfız Sa’îd Efendid. ? - ö. 1894Doğum YılıGörüntüle
5LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38Doğum YılıGörüntüle
6FETHÎ, Bolbolcu-zâde/Bübülcü-zâde Şeyh Abdülkerîm Efendid. ? - ö. 1694-96Doğum YılıGörüntüle
7SA’ÎD, Hâfız Sa’îd Efendid. ? - ö. 1894Ölüm YılıGörüntüle
8LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38Ölüm YılıGörüntüle
9FETHÎ, Bolbolcu-zâde/Bübülcü-zâde Şeyh Abdülkerîm Efendid. ? - ö. 1694-96Ölüm YılıGörüntüle
10SA’ÎD, Hâfız Sa’îd Efendid. ? - ö. 1894MeslekGörüntüle
11LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38MeslekGörüntüle
12FETHÎ, Bolbolcu-zâde/Bübülcü-zâde Şeyh Abdülkerîm Efendid. ? - ö. 1694-96MeslekGörüntüle
13SA’ÎD, Hâfız Sa’îd Efendid. ? - ö. 1894Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15FETHÎ, Bolbolcu-zâde/Bübülcü-zâde Şeyh Abdülkerîm Efendid. ? - ö. 1694-96Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16SA’ÎD, Hâfız Sa’îd Efendid. ? - ö. 1894Madde AdıGörüntüle
17LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendid. ? - ö. 1837-38Madde AdıGörüntüle
18FETHÎ, Bolbolcu-zâde/Bübülcü-zâde Şeyh Abdülkerîm Efendid. ? - ö. 1694-96Madde AdıGörüntüle