Madde Detay
FERÎDÛN, Ahmed Feridûn Bey, Ferîdûn Ağa
(d. ?/? - ö. 991/1583)
divan şairi, nişancı, kâtip, hattat
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Osmanlı devletinin 16. yüzyıldaki en etkili bürokrat ve aydınlarından biri olan Feridun Bey'in asıl adı Ahmed’dir. İstanbullu’dur. Daha çocukluk yıllarında oyun oynamak yerine kitaplarla meşgul olmayı seçti. “Çalışmanın tadı tembellik balından daha tatlıdır” sözünü düstur edinip çok çalışırdı (Kılıç, 2010: 1181). Divan-ı hümayun defterdarı olan Çivizade Abbdullah Çelebi’nin yanında yetişti. Daha sonra kâtip olup dönemin Rumeli beylerbeyi olan Sokollu Mehmet Paşa’ya intisap etti. Kanunî Sultan Süleyman’ın Nahcivan Seferi’ne (961/1554) katıldı. Sokollu Mehmed Paşa’nın vezir-i azamlığı döneminde (972/1565) divan-ı hümayun kâtipliğine getirildi ve paşanın sır kâtibi oldu. Feridun Ağa’nın Sokollu Mehmed Paşa ile katıldıkları Sigetvar Seferinde (972/1565) gösterdiği kahramanlıklar hakkında bilgi alan Kanunî Sultan Süleyman, paşaya hatt-ı destiyle bir ferman gönderdi. Âşık Çelebi bu fermanı aynen aktarmıştır. Padişah bu fermanda, “gözümün nuru Selim Han’ımı (şehzade), askerlerimi ve seni (Sokollu Mehmed Paşa) Allah’a ısmarladım ve kâtibin Feridun’un zeâmetini arttır” diyerek Feridun Ağa’ya ihsanda bulunmuştur (Kılıç 2010: 1182).
Feridun Ağa, Kanunî’nin vefatı ve II. Selim’in tahta çıkışı sırasında oluşan karmaşada asayişi temin ve olayları yatıştırma konusunda Sokollu Mehmed Paşa’yla birlikte büyük rol oynamıştır. Sultan Süleyman Sigetvar kalesinin fethinden önceki gece çadırında öldüğünde Sokollu Mehmed Paşa olası bir kargaşayı önlemek için sır kâtibi olan Feridun Bey ile padişahın hizmetkârı Cafer Ağa’nın yardımıyla padişahın ölümünü ordudan sakladı. Şehzade Selim’e haber gönderdi ve padişahın ölümünü askerlere ancak dönüş yolculuğunda açıkladı. İktidarın bir kargaşa çıkmadan II. Selim’e geçmesini sağladı (Fetvacı 2013: 149).
Reisü’l-küttaplık vazifesini üç buçuk yıl sürdüren Feridun Ağa 981/1573’te nişancılığa yükseldi. Bu görevi sırasında, III. Murad tahta geçmek için Manisa’dan İstanbul’a gelirken Feridun Ağa’nın Mudanya İskelesi’nde hazırda beklettiği zahire gemisine binmesi onun için büyük bir onur olmuştur (İpşirli 1989: 98-99). Münşeâtü’s-Selâtin isimli eserini bu dönemde tamamlayan Feridun Ağa, Sokollu Mehmed Paşa aracılığıyla eseri padişaha sundu. Ancak, beklediği iltifatı göremediği gibi bir süre sonra nişancılıktan da azledildi ve 983/1575 yılında Semendire sancak beyliğine atanarak İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Bir süre Semendire’de kaldıktan sonra Köstendil sancak beyliğine getirildi. Sokollu Mehmed Paşa’nın vefatı üzerine de yeniden İstanbul’a çağrıldı ve nişancılık görevine atandı (Özcan 1989: 334). Selânikî Tarihi’ne göre Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa’nın, Kara Ahmed Paşa’dan dul kalan kızları Ayşe Sultan’la (İpşirli 1989:130), Atâî’ye göre ise Sokollu’nun ölümü üzerine dul kalan İsmihan Sultan’la evlendirildi (Özcan 1989: 336).
Feridun Bey’in vakfiyesinden geniş bir mal varlığına sahip olduğu görülür. Bu vakfiyeye göre kendisinin, Kazdağı civarında Kösederesi'nde bir mescidi, Koska'da sıbyan mektebi, Dimetoka'da bir cami ve bir hamamı ile İstinye'de tekkesi bulunmaktadır. Feridun Bey bu sayılan yerlerin giderleri için; Karaköy'de 40 odalı bir han, bir kasap dükkanı, Niğbolu'da iki değirmen, bir çayır ve bir koru, Edirne'de bir değirmen, 20 ev ve bir bostan, Gelibolu'da tersanede 17 dükkan, Lapseki'de iki bağ, üç tarla, bir fırın, Yalova Kocadere Köyü'nde bir su bıçkısı ile 12000 altın vakfetmiştir (A.E. Trh 933/2, vr. 5b-18a, Özcan TDVİA, s. 396)
Kendisi de şair, münşî ve hattat olan Feridun Ağa’nın evinin, şair ve ediplerin toplandığı belli başlı yerlerden biri olması, onun hâmîlik yönüyle de Türk edebiyatına önemli katkılar sağladığının göstergesidir. Feridun Ağa’nın evine gelenlerden biri de Bâkî’dir. Bâkî, Sokullu Mehmed Paşa’nın en yakın adamı Feridun Bey’in evini tavsîf eden bir kasîde sunarak, onun vasıtasıyla sadrazama yaklaşmış ve Kanunî devrinde olduğu gibi padişahın meclislerine girmeye başlamıştır (Işınsu İsen 2006: 68). Bâkî’nin Feridun Bey’e sunduğu“Der-vasf-ı sarây-ı Ferîdûn Beg” başlıklı 23 beyitten oluşan bu kaside, 27 numaralı şiir olarak divanında yer almaktadır (Küçük 1994: 73). Hattatlığıyla da bilinen Feridun Ağa, sülüs, nesih, divanî, rik’a ve siyakat yazılarında mahirdir. Koca Niaşancı Mustafa Çelebi’den de bu konuda dersler almıştır. 982/1574’te celî-müsennâ hatla yazdığı kelime-i şehâdet Ayasofya Camii’nin mihrabının iki yanına asılmıştır (Özcan: TDVİA, s. 396).
Feridun Ağa’nın en önemli eseri Münşeâtü’s-Selâtin’dir. İlk Osmanlı padişahlarından III. Murad’a kadar gelen padişah mektupları ile ferman, berat, fetihnâme vb. suretlerini içeren Münşeât, III. Murad’a sunulmuştur. Eserde Türkçe, Farsça ve Arapça belgeler vardır. Yazar, Münşeât’ın baş tarafında Osmanlı Devleti’nde kullanılan vüzerâ, ümerâ, ulemâ vb.ne dair elkāb örnekleri verdikten sonra Miftâh-ı Cennet adlı küçük, ahlâkî risâlesini kaydeder. Münşeâtü’s-selâtîn, Asr-ı saâdet’ten Hulefâ-yi Râşidîn’e kadar Hz. Peygamber’in gönderdiği mektuplardan birkaçının metniyle başlar. Ardından dört halifenin bazı mektuplarına ve bunlara gelen cevaplara yer verilip Osmanlı padişahlarına geçilir. Çeşitli kütüphanelerde pek çok yazması bulunan eser Mecmûa-i Münşeâtü’s-selâtîn ve Feridun Bey Münşeâtı adlarıyla iki defa basılmıştır (I-II, İstanbul 1264-1265; İstanbul 1274-1275).Feridun Bey’in Nüzhetü’l-Esrâr fi Feth-i Kal’a-i Sigetvar isimli ikinci eseri, Kanunî Sultan Süleyman’ın Sigetvar seferi ile başlar ve Sultan Selim döneminin ilk yılları hakkında bilgiler içerir. Diğer eseri Miftahü’l-Cenne’dir ve ahlakî öğütler içeren bir risaledir. Kaynaklar bir de divanının varlığından söz etse de bu eser henüz gün yüzüne çıkmamıştır.
Feridun Bey 21 Safer 991/16 Mart 1583 tarihinde vefat etti. Türbesi Eyüp’tedir.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmanlı Müellifleri C. I-III. İstanbul
Durmuş-İsen, Tûbâ Işınsu (2006). II. Selim Dönemi Sonuna Kadar Osmanlı Edebî Hâmîlik Geleneği. Doktora Tezi. Ankara: Bilkent Üniversitesi.
Durmuş, Tûbâ Işınsu (2009). Osmanlı Edebiyatında Hâmîlik Geleneği. İstanbul: Doğan Kitap.
Feridun Bey, d. 1583. Mecmua-yı münşeat-i Feridun Bey. [Istanbul] : Darüttıbattil'âmire, 1265-1274 [1848-1857]. 2 v. Widener Library, Harvard University, Cambridge, Mass., http://pds.lib.harvard.edu/pds/view/10845181?n=1&printThumbnails=no&jp2Res=0.5&imagesize=2400&rotation=0
Fetvacı, Emine (2013). Sarayın İmgeleri, Osmanlı Sarayının Gözüyle Resimli Tarih. İstanbul: YKY.
İpşirli, Mehmet (1989) Selanikî Tarihi. Ankara: TTK Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî- Dîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C.II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Divanı. Ankara: TDK Yay.
M. Şemseddin Sami (1306-16/1889-93). Kâmûsü'l-Alam C. I-VI. İstanbul.
Öz, Veysel (2010). Feridun Bey’in Münşeat Mecmuasında Bulunan İstimaletnameler ve Osmanlıda İstimalet Siyaseti. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Özcan, Abdülkadir. "Feridun Ahmed Bey". İslam Ansiklopedisi. C. XII. İstanbul: TDV Yay. 396.
Özcan, Abdülkadir. "Münşeâtü’s-selâtin". İslam
Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/munseatus-selatin.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakayık-ı Numaniye ve Zeyilleri 5 C. İstanbul: Çağrı Yay.
Vakfınâme. Sokollu Mehmed Paşa AE Tarih 933/2.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. FİLİZ KILIÇYayın Tarihi: 08.03.2014Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bâkî’nin Feridun Bey’in evi için yazdığı kaside
Der-vasf-ı sarây-ı Ferîdûn Beg
Te’âla’llâh zehî tâk-ı bülend-i âsmân-âsâ
Hezâr ahsente ey burc-ı felek-kadr u semâ-sîmâ
Aceb beyt-i musannadur bulınmaz degme dîvânda
Ferah-bahş u safâ-güster neşât-engîz ü rûh-efzâ
İki mısrâ’ iki yanında hoş mevzûn u dil-keşdür
Der-i devlet-sarây-ı dil-güşâ bir matla’-ı garrâ
Harîm-i hâsa yol virmez açılmaz şahs-ı nâ-dâna
Nigâr-ı pâk-dâmendür münakkaş perdesi gûyâ
Murassa’ câmlarla bir ‘aceb şâhâne meclisdür
Düşinde görmedi Cem böyle ‘işret-hâne-i zîbâ
Görüp ol câm-ı gül-rengi seherden eyler âhengi
Sanur güllerle zeyn olmış kafesdür bülbül-i şeydâ
Nedür ol gûşe-i bâmındaki âvîzeler dirseñ
O zîbâ turraya bir şânedür kim itdiler peydâ
Dem-â-dem sîm ü zer micmer kılur ol turraya hem-ser
Duhân-ı ‘ûd u ‘anberden kemend-i zülf-i müşgâsâ
Libâs-ı hüsn ile bir şûh-ı sîm-endâma dönmişdür
Der ü dîvârı zeyn olmış ser-â-ser atlas u dîbâ
Letâfetde ruhâmı sîm-i hâmı itdi bî-ragbet
Mücellâ mermeri mevcin görenler sandılar hârâ
İrem bâgı aña nisbet degül bir taşına kıymet
Egerçi kıymeti taş iledür bünyâdı ser-tâ-pâ
Zülâlinden ‘ibâretdür nesîminden kinâyetdür
Safâ-yı çeşme-i Kevser hevâ-yı Cennetü’l-me’vâ
Nice matbû’ u mevzûn olmaz ol kasr-ı mu’allâ kim
Aña mi’mâr ola tedbir-i sâhib-re’y-i mülk-ârâ
Cihân-ı himmetüñ bahr-i firâvânı Ferîdûn Beg
Ki üstine habâb olmış anuñ ol kubbe-i ‘ulyâ
Sütûr-ı nâmesinden mülk ü millet sebzesi hurrem
Sütûn-ı hâmesinden dîn ü devlet haymesi ber-pâ
Sadef gûşın müzeyyen kılmag içün dürr-i lafzından
Kelâmın istimâ’ eyler pes-i dîvârdan deryâ
Dühûl-i meclis-i hâsına ruhsat mümkin olmazsa
Buhârîden gelür diñler hadîsin tâlib-i ma’nâ
Hezârân mürdeye bir demde lutfuñ tâze cân virdi
Mesîhâ resm ü âyînin muhassal eyledüñ ihyâ
Cihânda bir kurı adı kalupdur çeşme-i Hızruñ
Sen eylersin bu gün Âb-ı hayât ahkâmını icrâ
Kef-i cûduñ vücûd iklîmine bir tarh-ı nev saldı ‘
İmâret buldı lutfuñla sarây-ı kühne-i dünyâ
Sipihrüñ nitekim câm-ı zümürrüdfâmı devr eyler
Olur ‘işret-sarây-ı halk tâ nüh günbed-i hadrâ
Cihânda sâgar-ı devlet murâduñ üzre devr itsün
Göñül hoşlıkların kılsun müyesser Hazret-i Mevlâ
Nigehdâruñ Hudâvend-i zemîn ü âsmân olsun
Cihân turdukça âbâd olsun ol tâk-ı felek-fersâ
(Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Divanı. Ankara: TDK Yay. 73)
Münşeatü’s-Selâtin’den
Hümâ Şâh Sultân’a İhsân Olınan Suyun Mülk-nâme-i Hümâyûnun Sûretidür
Nişân-ı hümâyûn hükmi oldur ki; çün zülâl-i inâyet Hudâ-yı lâ-yezâl celle ve Te’âlâ ani’ş-şebîh ve’l-mesâlike hayat-bahşâyı bisâtın emânı ve âmâldür her çend ki âb-ı teşnegân bâdiye-i zindegânî zurûf-ı cismânî ve evânî-i rûhâniyle bir me’vâda fehvâyî ol cûy-ı dil-cûyun reşehât-ı ‘ayne’l-hayâtından reyyân ü sîr-âb ve katarât-ı fâizetü’l-berekâtı ile tarâvet-yâb olalar. Henûz ol çeşme-sâr-ı huşkvârun menba’-ı inficârı katre-i şebnem kadar noksan-pezîr olmaz.
(…)
Leyl ü nehâr akup mülkiyyet üzre mutasarrafa ola. Ol bâbda evlâd-ı emcâd âlî-nijâdumdan ve vüzerâ-yı kâfi re’y-i kifâyet âsârumdan ve sâ’ir nevvâb-ı şevket ve hicâb-ı âsitân-ı a’lâdan ve bâkî eşhâs-ı ‘avâmdan ve ‘amâldan ve gayrıdan hîç ferd mâni’ ü dâfi’ ü râfi’ ü münâzi’ olmaya.
(Feridun Bey, d. 1583. Mecmua-ı Münşe’ât-i Feridun Bey. [Istanbul] : Darüttıbattil'âmire, 1265-1274 [1848-1857]. 2 v. Widener Library, Harvard University, Cambridge, Mass., 296) http://pds.lib.harvard.edu/pds/view/10845181?n=1&printThumbnails=no&jp2Res=0.5&imagesize=2400&rotation=0)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 08.03.2014Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bâkî’nin Feridun Bey’in evi için yazdığı kaside
Der-vasf-ı sarây-ı Ferîdûn Beg
Te’âla’llâh zehî tâk-ı bülend-i âsmân-âsâ
Hezâr ahsente ey burc-ı felek-kadr u semâ-sîmâ
Aceb beyt-i musannadur bulınmaz degme dîvânda
Ferah-bahş u safâ-güster neşât-engîz ü rûh-efzâ
İki mısrâ’ iki yanında hoş mevzûn u dil-keşdür
Der-i devlet-sarây-ı dil-güşâ bir matla’-ı garrâ
Harîm-i hâsa yol virmez açılmaz şahs-ı nâ-dâna
Nigâr-ı pâk-dâmendür münakkaş perdesi gûyâ
Murassa’ câmlarla bir ‘aceb şâhâne meclisdür
Düşinde görmedi Cem böyle ‘işret-hâne-i zîbâ
Görüp ol câm-ı gül-rengi seherden eyler âhengi
Sanur güllerle zeyn olmış kafesdür bülbül-i şeydâ
Nedür ol gûşe-i bâmındaki âvîzeler dirseñ
O zîbâ turraya bir şânedür kim itdiler peydâ
Dem-â-dem sîm ü zer micmer kılur ol turraya hem-ser
Duhân-ı ‘ûd u ‘anberden kemend-i zülf-i müşgâsâ
Libâs-ı hüsn ile bir şûh-ı sîm-endâma dönmişdür
Der ü dîvârı zeyn olmış ser-â-ser atlas u dîbâ
Letâfetde ruhâmı sîm-i hâmı itdi bî-ragbet
Mücellâ mermeri mevcin görenler sandılar hârâ
İrem bâgı aña nisbet degül bir taşına kıymet
Egerçi kıymeti taş iledür bünyâdı ser-tâ-pâ
Zülâlinden ‘ibâretdür nesîminden kinâyetdür
Safâ-yı çeşme-i Kevser hevâ-yı Cennetü’l-me’vâ
Nice matbû’ u mevzûn olmaz ol kasr-ı mu’allâ kim
Aña mi’mâr ola tedbir-i sâhib-re’y-i mülk-ârâ
Cihân-ı himmetüñ bahr-i firâvânı Ferîdûn Beg
Ki üstine habâb olmış anuñ ol kubbe-i ‘ulyâ
Sütûr-ı nâmesinden mülk ü millet sebzesi hurrem
Sütûn-ı hâmesinden dîn ü devlet haymesi ber-pâ
Sadef gûşın müzeyyen kılmag içün dürr-i lafzından
Kelâmın istimâ’ eyler pes-i dîvârdan deryâ
Dühûl-i meclis-i hâsına ruhsat mümkin olmazsa
Buhârîden gelür diñler hadîsin tâlib-i ma’nâ
Hezârân mürdeye bir demde lutfuñ tâze cân virdi
Mesîhâ resm ü âyînin muhassal eyledüñ ihyâ
Cihânda bir kurı adı kalupdur çeşme-i Hızruñ
Sen eylersin bu gün Âb-ı hayât ahkâmını icrâ
Kef-i cûduñ vücûd iklîmine bir tarh-ı nev saldı ‘
İmâret buldı lutfuñla sarây-ı kühne-i dünyâ
Sipihrüñ nitekim câm-ı zümürrüdfâmı devr eyler
Olur ‘işret-sarây-ı halk tâ nüh günbed-i hadrâ
Cihânda sâgar-ı devlet murâduñ üzre devr itsün
Göñül hoşlıkların kılsun müyesser Hazret-i Mevlâ
Nigehdâruñ Hudâvend-i zemîn ü âsmân olsun
Cihân turdukça âbâd olsun ol tâk-ı felek-fersâ
(Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Divanı. Ankara: TDK Yay. 73)
Münşeatü’s-Selâtin’den
Hümâ Şâh Sultân’a İhsân Olınan Suyun Mülk-nâme-i Hümâyûnun Sûretidür
Nişân-ı hümâyûn hükmi oldur ki; çün zülâl-i inâyet Hudâ-yı lâ-yezâl celle ve Te’âlâ ani’ş-şebîh ve’l-mesâlike hayat-bahşâyı bisâtın emânı ve âmâldür her çend ki âb-ı teşnegân bâdiye-i zindegânî zurûf-ı cismânî ve evânî-i rûhâniyle bir me’vâda fehvâyî ol cûy-ı dil-cûyun reşehât-ı ‘ayne’l-hayâtından reyyân ü sîr-âb ve katarât-ı fâizetü’l-berekâtı ile tarâvet-yâb olalar. Henûz ol çeşme-sâr-ı huşkvârun menba’-ı inficârı katre-i şebnem kadar noksan-pezîr olmaz.
(…)
Leyl ü nehâr akup mülkiyyet üzre mutasarrafa ola. Ol bâbda evlâd-ı emcâd âlî-nijâdumdan ve vüzerâ-yı kâfi re’y-i kifâyet âsârumdan ve sâ’ir nevvâb-ı şevket ve hicâb-ı âsitân-ı a’lâdan ve bâkî eşhâs-ı ‘avâmdan ve ‘amâldan ve gayrıdan hîç ferd mâni’ ü dâfi’ ü râfi’ ü münâzi’ olmaya.
(Feridun Bey, d. 1583. Mecmua-ı Münşe’ât-i Feridun Bey. [Istanbul] : Darüttıbattil'âmire, 1265-1274 [1848-1857]. 2 v. Widener Library, Harvard University, Cambridge, Mass., 296) http://pds.lib.harvard.edu/pds/view/10845181?n=1&printThumbnails=no&jp2Res=0.5&imagesize=2400&rotation=0)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Bâkî’nin Feridun Bey’in evi için yazdığı kaside
Der-vasf-ı sarây-ı Ferîdûn Beg
Te’âla’llâh zehî tâk-ı bülend-i âsmân-âsâ
Hezâr ahsente ey burc-ı felek-kadr u semâ-sîmâ
Aceb beyt-i musannadur bulınmaz degme dîvânda
Ferah-bahş u safâ-güster neşât-engîz ü rûh-efzâ
İki mısrâ’ iki yanında hoş mevzûn u dil-keşdür
Der-i devlet-sarây-ı dil-güşâ bir matla’-ı garrâ
Harîm-i hâsa yol virmez açılmaz şahs-ı nâ-dâna
Nigâr-ı pâk-dâmendür münakkaş perdesi gûyâ
Murassa’ câmlarla bir ‘aceb şâhâne meclisdür
Düşinde görmedi Cem böyle ‘işret-hâne-i zîbâ
Görüp ol câm-ı gül-rengi seherden eyler âhengi
Sanur güllerle zeyn olmış kafesdür bülbül-i şeydâ
Nedür ol gûşe-i bâmındaki âvîzeler dirseñ
O zîbâ turraya bir şânedür kim itdiler peydâ
Dem-â-dem sîm ü zer micmer kılur ol turraya hem-ser
Duhân-ı ‘ûd u ‘anberden kemend-i zülf-i müşgâsâ
Libâs-ı hüsn ile bir şûh-ı sîm-endâma dönmişdür
Der ü dîvârı zeyn olmış ser-â-ser atlas u dîbâ
Letâfetde ruhâmı sîm-i hâmı itdi bî-ragbet
Mücellâ mermeri mevcin görenler sandılar hârâ
İrem bâgı aña nisbet degül bir taşına kıymet
Egerçi kıymeti taş iledür bünyâdı ser-tâ-pâ
Zülâlinden ‘ibâretdür nesîminden kinâyetdür
Safâ-yı çeşme-i Kevser hevâ-yı Cennetü’l-me’vâ
Nice matbû’ u mevzûn olmaz ol kasr-ı mu’allâ kim
Aña mi’mâr ola tedbir-i sâhib-re’y-i mülk-ârâ
Cihân-ı himmetüñ bahr-i firâvânı Ferîdûn Beg
Ki üstine habâb olmış anuñ ol kubbe-i ‘ulyâ
Sütûr-ı nâmesinden mülk ü millet sebzesi hurrem
Sütûn-ı hâmesinden dîn ü devlet haymesi ber-pâ
Sadef gûşın müzeyyen kılmag içün dürr-i lafzından
Kelâmın istimâ’ eyler pes-i dîvârdan deryâ
Dühûl-i meclis-i hâsına ruhsat mümkin olmazsa
Buhârîden gelür diñler hadîsin tâlib-i ma’nâ
Hezârân mürdeye bir demde lutfuñ tâze cân virdi
Mesîhâ resm ü âyînin muhassal eyledüñ ihyâ
Cihânda bir kurı adı kalupdur çeşme-i Hızruñ
Sen eylersin bu gün Âb-ı hayât ahkâmını icrâ
Kef-i cûduñ vücûd iklîmine bir tarh-ı nev saldı ‘
İmâret buldı lutfuñla sarây-ı kühne-i dünyâ
Sipihrüñ nitekim câm-ı zümürrüdfâmı devr eyler
Olur ‘işret-sarây-ı halk tâ nüh günbed-i hadrâ
Cihânda sâgar-ı devlet murâduñ üzre devr itsün
Göñül hoşlıkların kılsun müyesser Hazret-i Mevlâ
Nigehdâruñ Hudâvend-i zemîn ü âsmân olsun
Cihân turdukça âbâd olsun ol tâk-ı felek-fersâ
(Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Divanı. Ankara: TDK Yay. 73)
Münşeatü’s-Selâtin’den
Hümâ Şâh Sultân’a İhsân Olınan Suyun Mülk-nâme-i Hümâyûnun Sûretidür
Nişân-ı hümâyûn hükmi oldur ki; çün zülâl-i inâyet Hudâ-yı lâ-yezâl celle ve Te’âlâ ani’ş-şebîh ve’l-mesâlike hayat-bahşâyı bisâtın emânı ve âmâldür her çend ki âb-ı teşnegân bâdiye-i zindegânî zurûf-ı cismânî ve evânî-i rûhâniyle bir me’vâda fehvâyî ol cûy-ı dil-cûyun reşehât-ı ‘ayne’l-hayâtından reyyân ü sîr-âb ve katarât-ı fâizetü’l-berekâtı ile tarâvet-yâb olalar. Henûz ol çeşme-sâr-ı huşkvârun menba’-ı inficârı katre-i şebnem kadar noksan-pezîr olmaz.
(…)
Leyl ü nehâr akup mülkiyyet üzre mutasarrafa ola. Ol bâbda evlâd-ı emcâd âlî-nijâdumdan ve vüzerâ-yı kâfi re’y-i kifâyet âsârumdan ve sâ’ir nevvâb-ı şevket ve hicâb-ı âsitân-ı a’lâdan ve bâkî eşhâs-ı ‘avâmdan ve ‘amâldan ve gayrıdan hîç ferd mâni’ ü dâfi’ ü râfi’ ü münâzi’ olmaya.
(Feridun Bey, d. 1583. Mecmua-ı Münşe’ât-i Feridun Bey. [Istanbul] : Darüttıbattil'âmire, 1265-1274 [1848-1857]. 2 v. Widener Library, Harvard University, Cambridge, Mass., 296) http://pds.lib.harvard.edu/pds/view/10845181?n=1&printThumbnails=no&jp2Res=0.5&imagesize=2400&rotation=0)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Bâkî’nin Feridun Bey’in evi için yazdığı kaside
Der-vasf-ı sarây-ı Ferîdûn Beg
Te’âla’llâh zehî tâk-ı bülend-i âsmân-âsâ
Hezâr ahsente ey burc-ı felek-kadr u semâ-sîmâ
Aceb beyt-i musannadur bulınmaz degme dîvânda
Ferah-bahş u safâ-güster neşât-engîz ü rûh-efzâ
İki mısrâ’ iki yanında hoş mevzûn u dil-keşdür
Der-i devlet-sarây-ı dil-güşâ bir matla’-ı garrâ
Harîm-i hâsa yol virmez açılmaz şahs-ı nâ-dâna
Nigâr-ı pâk-dâmendür münakkaş perdesi gûyâ
Murassa’ câmlarla bir ‘aceb şâhâne meclisdür
Düşinde görmedi Cem böyle ‘işret-hâne-i zîbâ
Görüp ol câm-ı gül-rengi seherden eyler âhengi
Sanur güllerle zeyn olmış kafesdür bülbül-i şeydâ
Nedür ol gûşe-i bâmındaki âvîzeler dirseñ
O zîbâ turraya bir şânedür kim itdiler peydâ
Dem-â-dem sîm ü zer micmer kılur ol turraya hem-ser
Duhân-ı ‘ûd u ‘anberden kemend-i zülf-i müşgâsâ
Libâs-ı hüsn ile bir şûh-ı sîm-endâma dönmişdür
Der ü dîvârı zeyn olmış ser-â-ser atlas u dîbâ
Letâfetde ruhâmı sîm-i hâmı itdi bî-ragbet
Mücellâ mermeri mevcin görenler sandılar hârâ
İrem bâgı aña nisbet degül bir taşına kıymet
Egerçi kıymeti taş iledür bünyâdı ser-tâ-pâ
Zülâlinden ‘ibâretdür nesîminden kinâyetdür
Safâ-yı çeşme-i Kevser hevâ-yı Cennetü’l-me’vâ
Nice matbû’ u mevzûn olmaz ol kasr-ı mu’allâ kim
Aña mi’mâr ola tedbir-i sâhib-re’y-i mülk-ârâ
Cihân-ı himmetüñ bahr-i firâvânı Ferîdûn Beg
Ki üstine habâb olmış anuñ ol kubbe-i ‘ulyâ
Sütûr-ı nâmesinden mülk ü millet sebzesi hurrem
Sütûn-ı hâmesinden dîn ü devlet haymesi ber-pâ
Sadef gûşın müzeyyen kılmag içün dürr-i lafzından
Kelâmın istimâ’ eyler pes-i dîvârdan deryâ
Dühûl-i meclis-i hâsına ruhsat mümkin olmazsa
Buhârîden gelür diñler hadîsin tâlib-i ma’nâ
Hezârân mürdeye bir demde lutfuñ tâze cân virdi
Mesîhâ resm ü âyînin muhassal eyledüñ ihyâ
Cihânda bir kurı adı kalupdur çeşme-i Hızruñ
Sen eylersin bu gün Âb-ı hayât ahkâmını icrâ
Kef-i cûduñ vücûd iklîmine bir tarh-ı nev saldı ‘
İmâret buldı lutfuñla sarây-ı kühne-i dünyâ
Sipihrüñ nitekim câm-ı zümürrüdfâmı devr eyler
Olur ‘işret-sarây-ı halk tâ nüh günbed-i hadrâ
Cihânda sâgar-ı devlet murâduñ üzre devr itsün
Göñül hoşlıkların kılsun müyesser Hazret-i Mevlâ
Nigehdâruñ Hudâvend-i zemîn ü âsmân olsun
Cihân turdukça âbâd olsun ol tâk-ı felek-fersâ
(Küçük, Sabahattin (1994). Bâkî Divanı. Ankara: TDK Yay. 73)
Münşeatü’s-Selâtin’den
Hümâ Şâh Sultân’a İhsân Olınan Suyun Mülk-nâme-i Hümâyûnun Sûretidür
Nişân-ı hümâyûn hükmi oldur ki; çün zülâl-i inâyet Hudâ-yı lâ-yezâl celle ve Te’âlâ ani’ş-şebîh ve’l-mesâlike hayat-bahşâyı bisâtın emânı ve âmâldür her çend ki âb-ı teşnegân bâdiye-i zindegânî zurûf-ı cismânî ve evânî-i rûhâniyle bir me’vâda fehvâyî ol cûy-ı dil-cûyun reşehât-ı ‘ayne’l-hayâtından reyyân ü sîr-âb ve katarât-ı fâizetü’l-berekâtı ile tarâvet-yâb olalar. Henûz ol çeşme-sâr-ı huşkvârun menba’-ı inficârı katre-i şebnem kadar noksan-pezîr olmaz.
(…)
Leyl ü nehâr akup mülkiyyet üzre mutasarrafa ola. Ol bâbda evlâd-ı emcâd âlî-nijâdumdan ve vüzerâ-yı kâfi re’y-i kifâyet âsârumdan ve sâ’ir nevvâb-ı şevket ve hicâb-ı âsitân-ı a’lâdan ve bâkî eşhâs-ı ‘avâmdan ve ‘amâldan ve gayrıdan hîç ferd mâni’ ü dâfi’ ü râfi’ ü münâzi’ olmaya.
(Feridun Bey, d. 1583. Mecmua-ı Münşe’ât-i Feridun Bey. [Istanbul] : Darüttıbattil'âmire, 1265-1274 [1848-1857]. 2 v. Widener Library, Harvard University, Cambridge, Mass., 296) http://pds.lib.harvard.edu/pds/view/10845181?n=1&printThumbnails=no&jp2Res=0.5&imagesize=2400&rotation=0)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Başar Başarır | d. 08 Ocak 1970 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HULÛS, Enfî/Burnaz Hasan Ağa | d. 1670-71 (?) - ö. 1728-29 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Yağmur Atsız | d. 4 Kasım 1939 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Başar Başarır | d. 08 Ocak 1970 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | HULÛS, Enfî/Burnaz Hasan Ağa | d. 1670-71 (?) - ö. 1728-29 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Yağmur Atsız | d. 4 Kasım 1939 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Başar Başarır | d. 08 Ocak 1970 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HULÛS, Enfî/Burnaz Hasan Ağa | d. 1670-71 (?) - ö. 1728-29 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Yağmur Atsız | d. 4 Kasım 1939 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Başar Başarır | d. 08 Ocak 1970 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | HULÛS, Enfî/Burnaz Hasan Ağa | d. 1670-71 (?) - ö. 1728-29 | Meslek | Görüntüle |
12 | Yağmur Atsız | d. 4 Kasım 1939 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Başar Başarır | d. 08 Ocak 1970 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | HULÛS, Enfî/Burnaz Hasan Ağa | d. 1670-71 (?) - ö. 1728-29 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Yağmur Atsız | d. 4 Kasım 1939 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Başar Başarır | d. 08 Ocak 1970 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HULÛS, Enfî/Burnaz Hasan Ağa | d. 1670-71 (?) - ö. 1728-29 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Yağmur Atsız | d. 4 Kasım 1939 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |