FİGÂNÎ

(d. ?/? - ö. 938/1531-32)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Ramazan olan şair Trabzonludur. Hayatının ilk dönemlerine dair kaynaklarda bilgi mevcut değildir. Hangi tarihte doğduğu kesin değilse de 29 yaşında öldüğü bilindiğine göre 16. yüzyıl başlarında doğduğu söylenebilir. İstanbul’a ne zaman geldiği bilinmemektedir. Uzun sürmeyen bir medrese tahsili yaptı. Âşık Çelebi, kısa süreli medrese tahsilinden sonra mukataa kâtipliğinde çalışırken fıtrî kabiliyetiyle şiir yazmaya yöneldiğini kaydeder. Kaynaklarda tahsili sırasında öğrenme ve ezberleme yeteneğiyle fark edildiğine dikkat çekilmektedir. Tıp ilmine merak sararak devrin ileri gelen tabiplerinden Kazvinli Şah Mehmed’den tıp tahsil etti. Ancak normal eğitimi gibi tıp tahsilini de tamamlayabildiği konusunda kaynaklarda bilgi yoktur. Kâtipliği ile geçimini sağlayan Figânî’nin zaman zaman geçim sıkıntısına düştüğü anlaşılmaktadır.

Çok genç yaşta şiir yazmaya başlayan şair, ilk şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullandı ise de daha sonra Figânî mahlasını tercih etti. Âşık Çelebi, İstanbullu Na‘tî ve Priştineli Nûhî ile Galata meyhanelerde içki içtiğini, Atmeydanı’nda dolaşıp güzeller peşinde koştuğunu, fırsat buldukça kasideler yazarak bununla geçindiğini kaydeder. Rind tavırlı bir hayatı benimsediği anlaşılan Figânî, sürekli değişkenlik gösteren hamiler tarafından kendisine yapılan küçük yardımlarla hayatını idame ettirdi. Özellikle Defterdar İskender Çelebi ile Kara Balioğlu’nun himayesinde bulunan Figânî ayş ve işret müptelası olması, özellikle de fıtrî yapısı dolayısıyla bu himayelere rağmen kısa ömrünü sıkıntılarla geçirdi. Geçimini bu hamileri başta olmak üzere devlet adamlarına yazdığı kasideler sayesinde sağlayan Figânî’nin şöhreti, Kanunî’nin şehzadeleri Mustafa, Mehmed ve Selim’in sünnet düğününe yazdığı Sûriyye Kasidesi’yle daha da arttı. Bir ara Edirne’ye gittiyse de hayatının büyük kısmını İstanbul’da geçirdi. Mohaç galibi İbrahim Paşa’nın Budin’den getirttiği heykelleri İstanbul’da diktirmesi üzerine yazmış olduğu Farsça “Bu cihana iki İbrahim geldi, biri putları kırdı, biri dikti” anlamındaki Farsça beyti sebebiyle H. 938 (1531/32)’de önce dövülmek ve işkence edilmek, nihayetinde asılmak suretiyle öldürüldü. Fuat Köprülü, büyük istikbal vaat eden kabiliyeti, rind ve lâubali mizacının kendisine birtakım düşmanlar kazandırmış olmasının da bu idamda rolü bulunduğunu söyler (Köprülü 1997: 639). Bu hususta Abdulkadir Karahan, Köprülü’nün tespitini tekrarla “Ancak Figānî, ‘Dünyaya iki İbrâhim geldi, biri put kırdı, öteki put dikti’ anlamındaki bu beyti değil, Âşık Çelebi’nin de kaydettiği gibi bir mecliste okunduğunda beyitte geçen ‘dâr-ı cihan’ terkibindeki ‘dâr’ kelimesinin yerine -ikinci mısrada ‘put’ sözü geçtiği için- ‘deyr’ kelimesinin daha uygun olacağını söylemiş olmalıdır. Çünkü beytin çok daha eski zamanlarda, Gazneli Mahmud devrinde söylenmiş olduğuna dair kayıtlar vardır.” (Karahan 1996: 57) demektedir.

Öldürüldüğünde henüz otuz yaşına basmamıştı. Kısa ömrüne sekiz kaside, 107 gazel ve iki tahmisten oluşan küçük bir Türkçe Divan sığdırabilen Figânî’nin bu eseri yayımlanmıştır (Karahan 1966). Kaynaklarda özellikle kasidelerinin güç ve tesiri üzerinde durulan şairin şiir kabiliyetinin üstünlüğü konusunda tezkire yazarları müttefiktirler. Riyâzî Çelebi’nin “tumturaklı lafızlar ile kaside söylemek yolunu ilk önce Figânî’nin açtığı”nı söylemesi (Riyâzî, yz. 85b) tezkirelerdeki genel övgülerin yanı sıra kayda değer bir değerlendirme olarak dikkat çeker. Nazire mecmuaları başta olmak üzere kendi çağı ve sonrasındaki şiir mecmualarında çokça şiirine rastlanması, onun şöhretinin derinliği ve genişliğinin en bariz göstergesidir. Figânî 15. yüzyıl şairlerinden Necâtî Bey ve Ahmed Paşa’dan etkilenmiş, özellikle de kasidede İran kasidecilerinden çok istifade etmiştir (Ayan 1977: 225).

Kaynakça

Ahdî (yz.). Gülşen-i Şu’arâ. Topkapı Sarayı Kütüphanesi. Hazine Nr. 1303, vr.111b.

Ayan, Hüseyin (1979). “Figânî”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: Dergâh Yay. 224-225.

Bursalı Mehmed Tâhir (1338). Osmanlı Müellifleri. İstanbul: Matbaa-i Âmire.

Çiftçi, Cemil (1997). Maktul Şairler. İstanbul: Kitabevi Yay.

Fâizî. Zübdetü’l-Eş’âr. Milli Kütüphane, Yz. A. 679, vr. 87a.

Gibb, J. W. (1999?). Osmanlı Şiir Tarihi. C.2. Çev. Ali Çavuşoğlu. Ankara: Akçağ Yay.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Gelibolulu Âlî, Künhü’l-ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

Karahan, Abdulkadir (hzl.) (1966). Kanunî Sultan Süleyman Çağı Şairlerinden Figânî ve Divançesi. İstanbul: İÜEF Yay.

Karahan, Abdulkadir (1949). “XVI. Asır Divan Şairlerinden Figânî ve Şiirleri”. İÜEF Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 3 (3-4): 389-410.

Karahan, Abdulkadir (1981). “Trabzonlu Figanî’de Atasözleri ve Deyimler”. TDED XXIII: 165-174.

Karahan, Abdulkadir (1996). “Figânî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 13. İstanbul: TDV Yay. 57-58.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Köprülü, M. Fuad (1997). “Figânî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 4. Eskişehir: MEB Yay. 630-631.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmet Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ’ilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1978). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: TTK Yay.

Latîfî (1314). Tezkire-i Latîfî. İstanbul: İkdâm Matbaası.

Levend, Agâh Sırrı (1972). “Figânî ve Divançesi Üzerine”. TDAY Belleten: 271-277.

Mehmed Süreyyâ (1311). Sicill-i Osmanî. C. 4. İstanbul: Matbaa-i Âmire, İstanbul. 

Ozan, Gülşen (2003). Figânî Dîvânçesi'nin Tahlîli. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 

Riyâzî. Riyâzü’ş-Şu’arâ. Süleymaniye Kütüphanesi, Es’ad Efendi. Nr. 3871, vr. 85b.

Sehî (1325). Tezkire-i Sehî. İstanbul: Matbaa-i Âmidî.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâhttp://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

Şemseddîn Sâmî (1314). Kâmûsu’l-A’lâm. C. 5. İstanbul: Mihrân Matbaası. 

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rıfat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. İstanbul: MEB Yay. 

Yüksel, M. “Figânî”. Türk Dünyası Edebiyatçılar Yazarlar ve Şairler Ansiklopedisi. C. 4. Ankara: AKM Yay. 79-80.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET FATİH KÖKSAL
Yayın Tarihi: 01.12.2014
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Su gibi sâf kıl sözi fikr ile vir cevâb

Her ne dilüñe gelse ögütme çü âsyâb

 

Bakup kalursa yaşuma n’ola o serv-kadd

Gözler alur revân olıcak sür’at ile âb

 

Göksu’ya döndi cism-i nizârum dögünmeden

Yir yir içinde âbileler san habâb

 

Göñlüm müşevveş olsa n’ola zülf-i yârda

Bir kuş ki dâma düşse bulur lâ-büd ıztırâb

 

La’liyle çeşmine vireli dil Figâniyâ

Gözde agızda kalmadı hîç lezzet ile hˇâb

(Karahan, Abdulkadir (hzl.) (1966). Kanunî Sultan Süleyman Çağı Şairlerinden Figânî ve Divançesi. İstanbul: İÜEF Yay. 32.)

 

Koma elden kadehi yâr-ı vefâdâr olıcak

Kişiye hoş dem imiş hem-dem-i dildâr olıcak

 

Habs idermiş zenahuñ zülfüñe ber-dâr olanı

Ne kılısar ‘acabâ ben dahı ber-dâr olıcak

 

Her ne cevrüñ var ise câna dirîg eylemedüñ

Dûstum sencileyin olsa baña yâr olıcak

 

Kademüñ hâkine yüz sürdügümi didi gören

Dünyede buncılayın olsa hevâdâr olıcak

 

Dir imişsin ki Figânî’yi bugün öldürürem

Ne tekellüf sanemâ hidmete yarar olıcak

(Karahan, Abdulkadir (hzl.) (1966). Kanunî Sultan Süleyman Çağı Şairlerinden Figânî ve Divançesi. İstanbul: İÜEF Yay. 70.)

 

Burc-ı şerefde bul gün gibi hüsn ile kemâl

Eksüklügüñi görmeyelüm ey kaşı hilâl

 

Gam pisterinde cân virüben cân alur göñül

Ey cân tabîbi gel yetiş ayruksı oldı hâl

 

Bildüm fenâya varacagın çâr ‘unsurum

Kadd-i hamîdem ey kaşı yâ oldı aña dâl

 

Gam potası durur bedenüm anda nakd-i cân

Sûzum şerârı ahker-i ışk i ile oldı kâl

 

Fâl açdum idi ey yüzi mushaf añup kadüñ

Geldi elif Figâni’ye oldı huceste-fâl

(Karahan, Abdulkadir (hzl.) (1966). Kanunî Sultan Süleyman Çağı Şairlerinden Figânî ve Divançesi. İstanbul: İÜEF Yay. 76.)

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1TÂLİB, Süleymând. 1814 - ö. 1847Doğum YeriGörüntüle
2BAHATTİN ÇAMURALİd. 1931 - ö. 27.04.1991Doğum YeriGörüntüle
3Halil Nihat Bozteped. 1882 - ö. 17 Şubat 1949Doğum YeriGörüntüle
4TÂLİB, Süleymând. 1814 - ö. 1847Doğum YılıGörüntüle
5BAHATTİN ÇAMURALİd. 1931 - ö. 27.04.1991Doğum YılıGörüntüle
6Halil Nihat Bozteped. 1882 - ö. 17 Şubat 1949Doğum YılıGörüntüle
7TÂLİB, Süleymând. 1814 - ö. 1847Ölüm YılıGörüntüle
8BAHATTİN ÇAMURALİd. 1931 - ö. 27.04.1991Ölüm YılıGörüntüle
9Halil Nihat Bozteped. 1882 - ö. 17 Şubat 1949Ölüm YılıGörüntüle
10TÂLİB, Süleymând. 1814 - ö. 1847MeslekGörüntüle
11BAHATTİN ÇAMURALİd. 1931 - ö. 27.04.1991MeslekGörüntüle
12Halil Nihat Bozteped. 1882 - ö. 17 Şubat 1949MeslekGörüntüle
13TÂLİB, Süleymând. 1814 - ö. 1847Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14BAHATTİN ÇAMURALİd. 1931 - ö. 27.04.1991Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Halil Nihat Bozteped. 1882 - ö. 17 Şubat 1949Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16TÂLİB, Süleymând. 1814 - ö. 1847Madde AdıGörüntüle
17BAHATTİN ÇAMURALİd. 1931 - ö. 27.04.1991Madde AdıGörüntüle
18Halil Nihat Bozteped. 1882 - ö. 17 Şubat 1949Madde AdıGörüntüle