Madde Detay
FİRİŞTEOĞLU, Abdülmecîd İbn-i Firişte İzzeddîn
(d. ?/? - ö. 864/1459-60)
divan şairi, mütercim
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Eserlerinin giriş bölümünde ismini “Abdülmecîd İbn-i Firişte İzzeddîn” şeklinde vermektedir. Buradaki “İbn-i Firişte” ibaresinden dolayı da “Firişteoğlu” olarak anılmaktadır. Sa’âdet-nâme’sinde isminin sonuna eklediği “et-Tireviyye” lafzı (vr. 93a) ise onun Tireli olduğunun en güçlü kanıtıdır. Doğduğu yıl bilinmemektedir. Firişteoğlu’nun babasının, Battuta’nın 1332’de Anadolu’ya gelişinde Birgi’de karşılaştığı, Firişte lakabıyla tanınan Kadı İzzeddîn Firişte olması ihtimali güçlüdür (Baktır 1999: 175). İzzeddîn Firişte’nin diğer oğlunun adı Abdüllatîf’tir. Abdülmecîd nasıl “Firişteoğlu” lakabıyla tanınmışsa benzeri şekilde kardeşi Abdüllatîf de aynı anlama gelen “İbn-i Melek” sanıyla meşhurdur. Kendi hattıyla yazdığı 821/1418 tarihli bir eserden hareketle Abdüllatîf’in bu tarihten sonra öldüğü kesindir (Baktır 1999: 175). Kütüphane kataloglarında veya bazı eser nüshalarında geçen “Abdülmecîd b. Abdüllatîf b. Ferişte” ifadesinden ve Firişteoğlu Abdülmecîd’in 864/1459-60’ta ölmüş olduğu bilgisinden hareketle ikisinin kardeş değil de baba-oğul olabileceği tezi ise şu anda elde bulunan belgelerin yetersizliği ve tenakuzu nedeniyle doğrulanamamıştır. Nitekim Firişteoğlu Abdüllatîf’in bir eseri, yukarıdaki ibarenin tam tersi yani “Abdüllatîf b. Abdülmecîd b. Feriştehoğlu” şeklinde kayda geçmiştir (Lügat-ı Feriştehoğlu, 43 Vatican Library, no. 2983). Dolayısıyla daha somutları ele geçinceye kadar bu çelişkili bilgilere mesafeli yaklaşılmasında fayda vardır.
Döneminin meşhur Sünnî âlimlerinden oluşan bir ailenin ferdi olarak Firişteoğlu Abdülmecîd’in tahsilinde ailesi dışında kimlerin rol aldığı bilinmemektedir. Ancak onun, Arapça ve Farsçayı ileri derecede bildiği, din ilimlerine Kuran lügati yazacak ve Hurufîlikle ilgili eserleri çevirecek kadar vakıf olduğu ortadadır. Abdülmecîd b. Firişte’nin Hurufîlik üzerine bilinen en eski eseri Şevval 833/Haziran 1429 tarihlidir. Bundan hareketle onun Fazlullâh’ın 1394 tarihindeki idamına denk gelen yıllarda veya hemen akabinde Hurufîliğe girdiği söylenebilir. Hoca İshâk Efendi ve ondan naklen son dönem araştırmacıları, Abdülmecîd Firişte’nin, Fazlullâh’ın halifelerinden Şemseddîn’e mensup Bâyezîd isimli birine intisap ettiğini söylemektedirler (Hoca İshâk Efendi 1291: 156; Aksu 1996: 134). Ancak Firişteoğlu Sa’âdet-nâme’sinde (vr. 91b) “bu ilm-i ilâhiyye-i Fazliyye Fârisî dilince idi ki bu bende-i za’îf-i Fazl-ı Feyyâz’a...Mevlânâ Bâyezîd Hazretlerinden irişdi... ve Mevlânâ Bâyezîd Hazretlerine Seyyid Şemseddîn Muhakkik Hazretlerinden irişdi ve onlara Mevlânâ Fazlullâh Hazretlerinden irişdi” cümlesiyle tercümesini yaptığı eser(ler)in kendisine ulaşan silsilesini anlatmıştır. Nitekim ardından “Mevlânâ Bâyezîd bu bende-i Fazl-ı Feyyâz’a pîr ve mürşid olup taklîdât-ı zulmâniyye-i cehliyyeden halâs eyledi" diyerek (vr. 91b) Mevlânâ Bâyezîd’in talebesi olduğunu ifade etmiştir. Tercüme-i Hâb-nâme (Firişteoğlu: vr. 92a) isimli eserinde de Seyyid Atâyî isimli bir Hurufî’den duyduğu rivayeti anlatır ki bu kişi Tebriz’de Fazlullâh ile görüşmüştür. Tüm bunlar Firişteoğlu’nun Fazlullâh’ın çevresindeki insanlara ne kadar yakın olduğunu göstermektedir. Firişteoğlu’nun vefat tarihini Hoca İshâk Efendi 864/1459-60 olarak vermektedir (1291: 156). Bunun dışında onun ölümüyle ilgili başka bir bilgi mevcut değildir.
Firişteoğlu’nun eserleri şunlardır:
1. Işk-nâme: Firişteoğlu’nun en önemli eseridir. Şevval 833/Haziran 1429’de tamamlanan Işk-nâme’nin Fazlullâh’ın Câvidân-nâme’sinin tam veya muhtasar bir tercümesi olduğu söylenegelmiştir (Gölpınarlı 1989: 114; Algar 2004: 487; Aksu 1996: 134). Ancak yapılan araştırmalar neticesinde, 32 bölümden oluşan Işk-nâme’nin 299 bâbdan oluşan Câvidân-nâme’nin değil, Fazlullâh’ın farklı eserlerinden yapılmış bir toplama tercüme olduğunu belirtmek gerekir (Usluer 2013: 2-7). 1288’de İstanbul’da Arap harfleriyle neşredilen Işk-nâme, Raşit Tanrıkulu (yty.) ve Nejat Birdoğan (1996) tarafından da Latin harflerine aktarılarak yayımlanmıştır. Eserin akademik tam neşri ise İsmail Arıkoğlu tarafından doktora tezi olarak yapılmıştır (2006).
2. Hidâyet-nâme: Rebiülevvel 838/Ekim-Kasım 1434 tarihinde yazılan Hidâyet-nâme’nin Fazlullâh’ın Muhabbet-nâmesinin çevirisi olduğu tezi gerçeği yansıtmamaktadır. Nitekim eseri yayımlayan Şenödeyici’nin (2009: 16) verdiği bilgiye göre Firişteoğlu da Hidâyet-nâme’nin giriş bölümünde “zât ve sıfât ve ma’rifet-i Rabbü’l-erbâb” hakkındaki bu risâleyi dostlarının talebi üzerine cem ettiğini belirtmiştir.
3. Âhiret-nâme: Firişteoğlu’nun telifi olan eser, dünya ve ahiretin hakikatı, ehlullâh, ehl-i cennet ve ehl-i cehennemin kim oldukları, ilm-i ledünnî, eşyanın ve insanın kendi hakikatinin bilgisi hakkındadır. Eser, Özer Şenödeyici tarafından neşre hazırlanmıştır.
4. Sa’âdet-nâme: Firişteoğlu Safer 826/Ocak 1423’te tamamladığı bu kitabı, kendi ifadesine göre Fazlullâh’ın Câvidân-nâme, Arş-nâme ve Muhabbet-nâme’sinden istihraç ettiği bölümleri Türkçeye çevirerek oluşturmuştur. Esere isim olarak Sa’âdet-nâme’yi (Firişteoğlu: vr. 92b) seçmesini de “bunun ilmüni ve kânununı bilse ve idrâk eylese kendü nefsüni ve hilkatüni bile ve her kimse ki kendü nefsüni ve hilkatüni bile Rabbini bile ve her kimse ki Rabbini bile sa’âdet-i ebedî ana bi’l-fi’l hâsıl ola” şeklinde açıklamıştır. Usluer ve Karabulut Sa’âdet-nâme’yi neşre hazırlanmıştır.
5. Tercüme-i Risâle-i Hurûf: Firişteoğlu’nun üç sayfalık kısa bir tercümesidir. İçinde harflerden hareketle varlığın tanımlaması, harflerin varlıktaki zuhurlarının anlatılmaktadır. Eserin bilinen iki nüshasından biri “İBB Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Türkçe Yazmaları, no: 656, vr. 202a-205a”da diğeri de “Süleymaniye Kütüphanesi, Nafiz Paşa Kitaplığı, no: 1509, vr. 272b-275b”de bulunmaktadır. Bu tercüme Usluer tarafından neşre hazırlanmıştır.
6. Tercüme-i Hâb-nâme: Hâb-nâme, Fazlullâh’ın yaptığı rüya tabirlerinin anlatıldığı iki farklı eserin ortak adıdır. Fazlullah’ın yaptığı rüya tabirleri birer keramet örneği olduğu için bu metinler aynı zamanda menâkıbnâme olarak da düşünülebilir. Hurufî literatüründe Seyyid İshâk ve Nasrüddîn Hasan Alî b. Mecdüddîn Hasan Nâficî’nin de Hâb-nâme’leri vardır. Firişteoğlu Seyyid İshâk’ın Hâb-nâme’sini bazı tasarruflarla tercüme etmiştir (Usluer 2011: 134-135). Tercüme-i Hâb-nâme, Usluer tarafından neşre hazırlanmıştır.
7. Lugat-ı Kânûn-ı İlâhî: Kuran’dan seçilen 2300 kelimenin anlamlarının verildiği bir sözlüktür. 854/1450’te yazılan eser yayımlanmıştır (Muhtar 1993).
Firişteoğlu’nun Türk edebiyatı tarihi bakımından en önemli özelliği, Nesîmî’nin mensur Mukaddimetü’l-Hakâyık’ı unutulmamak kaydıyla, Anadolu’da Hurufîliği mensur eserlerle Türkçeye aktaran ilk kişi olmasıdır. O, ilk dönem Hurufî metinlerinin, özellikle Hurufîliğin kurucusu Fazlullâh’ın eserlerinin pragmatik tercümelerini yaparak Anadolu’da Hurufîliğin yayılmasında kilit rol oynamıştır. Bununla doğru orantılı olarak Firişteoğlu, tercüme faaliyetleri açısından da önemli bir isim konumuna gelmiştir. Tüm Hurufîler gibi kendisi de Fazlullâh’ın yazdıklarına, bunları ilahî eser gibi kabul ederek yaklaşmış, bu nedenle seçtiği kısımları asıl metne sadık kalarak neredeyse birebir tercüme etmiştir. Dolayısıyla Firişteoğlu’nun eserleri, söz konusu özellikleriyle tercüme edebiyatı açısından da incelenmeye değer nitelik taşımaktadır.
Kaynakça
Aksu, Hüsamettin (1996). “Firişteoğlu, Abdülmecid”. İslâm Ansiklopedisi. C. 13. İstanbul: TDV Yay. 134-135.
Algar, Hamid (2004). “Horufism”. Encyclopaedia Iranica. C. 12. Cambridge: Encyclopaedia Iranica Foundation. 483-490.
Arıkoğlu, İsmail (2006). Firişteoğlu’nun Câvidân-nâme Tercümesi: Işk-nâme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi. Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi.
Baktır, Mustafa (1999). “İbn Melek”. İslâm Ansiklopedisi. C. 20. İstanbul: TDV Yay. 175-176.
Birdoğan, Nejat (1996). Alevi Kaynakları-1. İstanbul: Çağrı Yay.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Lügat-ı Feriştehoğlu. Vatican Library. No. 2983.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Sa’âdet-nâme. Millet Kütüphanesi. Ali Emiri Şer’iyye. no. 1251. vr. 91b-106a.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Tercüme-i Hâb-nâme. İBB Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Türkçe Yazmaları. no. 1321. vr. 36b-95b.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Tercüme-i Risâle-i Hurûf. İBB Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Türkçe Yazmaları. no. 656. vr. 202a-205a.
Gölpınarlı, Abdulbâki (1989). Hurûfîlik Metinleri Kataloğu. Ankara: TTK Yay.
Hoca İshâk Efendi (1291). Kâşifü’l-Esrâr ve Dâfiu’l-Eşrâr. İstanbul.
Muhtar, Cemal (1993). İki Kur’an Sözlüğü. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.
Şenödeyici, Özer (2009). “Hurufîliği Ön Yargıdan Arındırmak Bağlamında Ferişteoğlu’nun Hidayet-nâme’sinin Tetkiki ve Neşri”. Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 1 (3): 87-146.
Tanrıkulu, Raşit (yty.). Câvidân-nâme i Sağîr.
Usluer, Fatih (2011). “Hurufîlikte Rüya Tabirleri”. Millî Folklor 23 (90): 134-145.
Usluer, Fatih (2013). “Farsça’dan Türkçe’ye Hurufî Metin Tercümeleri”. Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları - Metnin Halleri: Osmanlı’da Telif, Tercüme ve Şerh. Gaziantep.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. FATİH USLUERYayın Tarihi: 21.01.2014Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Tercüme-i Hâb-nâme’den
Minhâ takrîr eyledi ki bir gün dahı Hazret-i Sâhib-i Te’vîle vardum. Hâbda görmişdüm ki yolda giderken bir eşek sıpası var belümce. Her gâh ki piyâde gitmekden yorulsam ol sıpaya binerin, ol hâlde ki benüm kat’â yolum varmaz. Çün kim piyâde olurın yol varurın. Ben bundan gâyet zahmet çekerin. Çün bu hâbı arz eyledüm, Sâhib-i Te’vîl azze fadluhû buyurdılar ki bir kenîzek beççe ki satun almışsın, henüz hadd-i bülûğa irişmemişdür. Her gâh ki ana meyl idersin ol ibâ ider ve tazarru’ ve zârî kılar. Nâçâr elüni çekersin. Ammâ vazîfe oldur ki tâ hadd-i bülûğa irmeyince zahmet virmeyesin didiler. Bînende-i hâb mu’terif oldı, kabûl itdi dahı incitmedi.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Tercüme-i Hâb-nâme. İBB Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Türkçe Yazmaları. no. 1321. vr. 49b.
Işk-nâme’den
Hazret-i Ehadiyyete hamd itmekden sonra ve resûl hazretine selâm itmekden sonra şöyle ma’lûm u mefhûm oldı kim bu ilm-i ledünnîdür Fârisî lisân üzerine idi. Ba’dezân Rûm mülkinde Fârisî lisânın bilenler kalîldür, bazı ihvân ehl-i meşrebden ki kad alime küllü ünâsin meşrabehüm şöyle temennâ itdiler ki bu ilm-i ledünniyye-i ilâhiyye ki ilm-i te’vîldür, Türkî lisânına tercüme idüp ve dahı vâzıh beyân ola. Ba’dezân anlarun der-hâstlarına icâbet idüp fakîr Abdülmecîd ibn Firişte İzzüdd’n aslaha’l-lâhu şânehû ve ce’ale izzehû hayran min ahsenihî bi-lutfihî ve fazlihî. Hazret-i Risâlet hicretinün sekiz yüz otuz üç yılında Şevvâl ayında bu risâleyi yazdı ve bu risâlenün adını Işk-nâme kodı tâ ki meşrebi sâf olanlar bu risâleden azîm menfa’atler bulalar.
Arıkoğlu, İsmail (2006). Firişteoğlu’nun Câvidân-nâme Tercümesi: Işk-nâme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 71.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 21.01.2014Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Tercüme-i Hâb-nâme’den
Minhâ takrîr eyledi ki bir gün dahı Hazret-i Sâhib-i Te’vîle vardum. Hâbda görmişdüm ki yolda giderken bir eşek sıpası var belümce. Her gâh ki piyâde gitmekden yorulsam ol sıpaya binerin, ol hâlde ki benüm kat’â yolum varmaz. Çün kim piyâde olurın yol varurın. Ben bundan gâyet zahmet çekerin. Çün bu hâbı arz eyledüm, Sâhib-i Te’vîl azze fadluhû buyurdılar ki bir kenîzek beççe ki satun almışsın, henüz hadd-i bülûğa irişmemişdür. Her gâh ki ana meyl idersin ol ibâ ider ve tazarru’ ve zârî kılar. Nâçâr elüni çekersin. Ammâ vazîfe oldur ki tâ hadd-i bülûğa irmeyince zahmet virmeyesin didiler. Bînende-i hâb mu’terif oldı, kabûl itdi dahı incitmedi.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Tercüme-i Hâb-nâme. İBB Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Türkçe Yazmaları. no. 1321. vr. 49b.
Işk-nâme’den
Hazret-i Ehadiyyete hamd itmekden sonra ve resûl hazretine selâm itmekden sonra şöyle ma’lûm u mefhûm oldı kim bu ilm-i ledünnîdür Fârisî lisân üzerine idi. Ba’dezân Rûm mülkinde Fârisî lisânın bilenler kalîldür, bazı ihvân ehl-i meşrebden ki kad alime küllü ünâsin meşrabehüm şöyle temennâ itdiler ki bu ilm-i ledünniyye-i ilâhiyye ki ilm-i te’vîldür, Türkî lisânına tercüme idüp ve dahı vâzıh beyân ola. Ba’dezân anlarun der-hâstlarına icâbet idüp fakîr Abdülmecîd ibn Firişte İzzüdd’n aslaha’l-lâhu şânehû ve ce’ale izzehû hayran min ahsenihî bi-lutfihî ve fazlihî. Hazret-i Risâlet hicretinün sekiz yüz otuz üç yılında Şevvâl ayında bu risâleyi yazdı ve bu risâlenün adını Işk-nâme kodı tâ ki meşrebi sâf olanlar bu risâleden azîm menfa’atler bulalar.
Arıkoğlu, İsmail (2006). Firişteoğlu’nun Câvidân-nâme Tercümesi: Işk-nâme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 71.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.11.2020Eserlerinden Örnekler
Tercüme-i Hâb-nâme’den
Minhâ takrîr eyledi ki bir gün dahı Hazret-i Sâhib-i Te’vîle vardum. Hâbda görmişdüm ki yolda giderken bir eşek sıpası var belümce. Her gâh ki piyâde gitmekden yorulsam ol sıpaya binerin, ol hâlde ki benüm kat’â yolum varmaz. Çün kim piyâde olurın yol varurın. Ben bundan gâyet zahmet çekerin. Çün bu hâbı arz eyledüm, Sâhib-i Te’vîl azze fadluhû buyurdılar ki bir kenîzek beççe ki satun almışsın, henüz hadd-i bülûğa irişmemişdür. Her gâh ki ana meyl idersin ol ibâ ider ve tazarru’ ve zârî kılar. Nâçâr elüni çekersin. Ammâ vazîfe oldur ki tâ hadd-i bülûğa irmeyince zahmet virmeyesin didiler. Bînende-i hâb mu’terif oldı, kabûl itdi dahı incitmedi.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Tercüme-i Hâb-nâme. İBB Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Türkçe Yazmaları. no. 1321. vr. 49b.
Işk-nâme’den
Hazret-i Ehadiyyete hamd itmekden sonra ve resûl hazretine selâm itmekden sonra şöyle ma’lûm u mefhûm oldı kim bu ilm-i ledünnîdür Fârisî lisân üzerine idi. Ba’dezân Rûm mülkinde Fârisî lisânın bilenler kalîldür, bazı ihvân ehl-i meşrebden ki kad alime küllü ünâsin meşrabehüm şöyle temennâ itdiler ki bu ilm-i ledünniyye-i ilâhiyye ki ilm-i te’vîldür, Türkî lisânına tercüme idüp ve dahı vâzıh beyân ola. Ba’dezân anlarun der-hâstlarına icâbet idüp fakîr Abdülmecîd ibn Firişte İzzüdd’n aslaha’l-lâhu şânehû ve ce’ale izzehû hayran min ahsenihî bi-lutfihî ve fazlihî. Hazret-i Risâlet hicretinün sekiz yüz otuz üç yılında Şevvâl ayında bu risâleyi yazdı ve bu risâlenün adını Işk-nâme kodı tâ ki meşrebi sâf olanlar bu risâleden azîm menfa’atler bulalar.
Arıkoğlu, İsmail (2006). Firişteoğlu’nun Câvidân-nâme Tercümesi: Işk-nâme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 71.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Tercüme-i Hâb-nâme’den
Minhâ takrîr eyledi ki bir gün dahı Hazret-i Sâhib-i Te’vîle vardum. Hâbda görmişdüm ki yolda giderken bir eşek sıpası var belümce. Her gâh ki piyâde gitmekden yorulsam ol sıpaya binerin, ol hâlde ki benüm kat’â yolum varmaz. Çün kim piyâde olurın yol varurın. Ben bundan gâyet zahmet çekerin. Çün bu hâbı arz eyledüm, Sâhib-i Te’vîl azze fadluhû buyurdılar ki bir kenîzek beççe ki satun almışsın, henüz hadd-i bülûğa irişmemişdür. Her gâh ki ana meyl idersin ol ibâ ider ve tazarru’ ve zârî kılar. Nâçâr elüni çekersin. Ammâ vazîfe oldur ki tâ hadd-i bülûğa irmeyince zahmet virmeyesin didiler. Bînende-i hâb mu’terif oldı, kabûl itdi dahı incitmedi.
Firişteoğlu Abdülmecîd. Tercüme-i Hâb-nâme. İBB Atatürk Kitaplığı. Osman Ergin Türkçe Yazmaları. no. 1321. vr. 49b.
Işk-nâme’den
Hazret-i Ehadiyyete hamd itmekden sonra ve resûl hazretine selâm itmekden sonra şöyle ma’lûm u mefhûm oldı kim bu ilm-i ledünnîdür Fârisî lisân üzerine idi. Ba’dezân Rûm mülkinde Fârisî lisânın bilenler kalîldür, bazı ihvân ehl-i meşrebden ki kad alime küllü ünâsin meşrabehüm şöyle temennâ itdiler ki bu ilm-i ledünniyye-i ilâhiyye ki ilm-i te’vîldür, Türkî lisânına tercüme idüp ve dahı vâzıh beyân ola. Ba’dezân anlarun der-hâstlarına icâbet idüp fakîr Abdülmecîd ibn Firişte İzzüdd’n aslaha’l-lâhu şânehû ve ce’ale izzehû hayran min ahsenihî bi-lutfihî ve fazlihî. Hazret-i Risâlet hicretinün sekiz yüz otuz üç yılında Şevvâl ayında bu risâleyi yazdı ve bu risâlenün adını Işk-nâme kodı tâ ki meşrebi sâf olanlar bu risâleden azîm menfa’atler bulalar.
Arıkoğlu, İsmail (2006). Firişteoğlu’nun Câvidân-nâme Tercümesi: Işk-nâme (İnceleme-Metin). Doktora Tezi, Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi. 71.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | NÛŞÎ, Ahmed Nûşî Efendi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HAMDÎ, Hamdî Efendi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | MUSTAFA EFENDİ, Bostan-zâde | d. 1498 - ö. 1570 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | NÛŞÎ, Ahmed Nûşî Efendi | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | HAMDÎ, Hamdî Efendi | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | MUSTAFA EFENDİ, Bostan-zâde | d. 1498 - ö. 1570 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | NÛŞÎ, Ahmed Nûşî Efendi | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HAMDÎ, Hamdî Efendi | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MUSTAFA EFENDİ, Bostan-zâde | d. 1498 - ö. 1570 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | NÛŞÎ, Ahmed Nûşî Efendi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | HAMDÎ, Hamdî Efendi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | MUSTAFA EFENDİ, Bostan-zâde | d. 1498 - ö. 1570 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | NÛŞÎ, Ahmed Nûşî Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | HAMDÎ, Hamdî Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | MUSTAFA EFENDİ, Bostan-zâde | d. 1498 - ö. 1570 | Madde Adı | Görüntüle |